"BÜYÜK MENDERES HAVZASI" RAPORU

DENİZLİ ŞUBE ( )
04.05.2010 (Son Güncelleme: 06.05.2010 14:10:15)

Şube Başkanımızın hazırlayıp basına sunduğu "B. Menderes Havzası" Raporu aşağıdadır...

B.MENDERES HAVZASI

Genel Durum :

B. Menderes Havzasının toplam alanı 24873 km2 olup, havzada yaklaşık 2,5 milyon kişi yaşamaktadır.

Havzaya ismini veren B.Menderes nehri 584 km uzunlukta olup,toplam 600 km2 alanı kapsamakta olup,nehir Söke -Akköy‘ün güneyinden Ege Denizine dökülür.B.Menderes nehrinin ana kolları da Çine,Banaz,Çürüksü ve Akçay‘dır.

Havzada 66 su kütlesi mevcut olup,bunların 39 adedi nehir,21 adedi göl,4‘ü yer altı su kütlesi,1 adedi geçiş suyu ve 1 adedi de kıyı suyudur.21 adet gölün 18 adedi baraj gölüdür.

Birçok jeotermal kaynağın bulunduğu havzada,B.Menderes Nehir Havzası Yönetim Planı Nihai Taslağı "Türkiye‘de Su Sektörü için Kapasite Geliştirilmesi" başlıklı Eleştirme Projesi verilerine göre mevcut su kütlelerin kimyasal,biyolojik ve hidromorfolijik açısından genel durumu;

% 45‘i orta

% 33‘ü iyi

% 2‘si çok iyi

% 8‘i  kötü

% 12‘si zayıf niteliktedir.Bu çalışmanın dışında B.Menderesin bilimsel Literatüre geçmiş herhangi bir kirlilik çalışması maalesef mevcut değildir.

Yine aynı kaynağa göre ve Havza da arazi kullanımı;

% 44‘ü Tarımsal Alan

% 33‘ü Yarı Doğal Alanlar

% 20‘si Orman

% 2‘si   Yerleşim Alan

% 1‘i su Kütlesi şeklindedir.

Havza‘da tarımsal ana ürünler olarak, bitkisel açıdan pamuk,incir,zeytin ve kestane başta gelmekte,hayvan yetiştiriciliği olarakta sığır,koyun ve keçi başta gelmektedir.

Havzada hem akdeniz hem de karasal iklimin etkileri mevcut olup,Aydın‘da Akdeniz iklimin,Uşak‘ta karasal iklim,Denizli ise her ikisinin izlerini taşımaktadır.

Yine aynı araştırmanın sonuçlarına göre,yoğun gübreleme,yer altı sularında yoğun nitrat kirliliğine neden olmakta ve bu açıdan bakıldığında da havzada ki yer altı sularının % 50 ‘si risk altındadır.Havzada işletmeye açılmış olan sulama projeleri tamamının işletme bakım sorumlulukları, Sulama Birlikleri ve Kooperatiflere devredilmiş durumda olup, 2007 yılına kadar DSİ tarafından inşa edilen ve işletmeye alınarak sulamaya açılan toplam alan,yaklaşık olarak 180.000 hektardır.

Aynı verilere göre de Havza‘da 336000 kişi halihazırda doğrudan tanımla ilgilidir.Havza‘da olası iklim değişikliği senoryasına bağlı olarak 2050 yılına kadar % 20,2100 yılına kadar da yaklaşık %40 su azalması söz konusudur.

Halihazırda havzada B.Menderes nehirine mevcut endüstriyel kaynaklardan  akıtılan atık su miktarı 150.000 m3/gün,evsel atık su hacmi ise 350.000 m3/gün‘dür.Yine aynı veri kaynağına göre Havzada tarımsal amaçlı kullanılan toplam su miktarı yıllık 1.6 m3 olup,bunun 200 milyon m3‘ü yer altı sularından, 1.2 milyar m3‘de yerüstü sularıdır.Kısaca havzada kullanılabilir suyun %70‘ni tarım sektörü kullanmaktadır.

Yine Havza‘da Organize Sanayi Bölgeleri dahil sanayi sektörü günde yaklaşık 150.000 m3 atık su üretmekte, fakat bunun ancak 107.000 m3 arıtabilmektedir.

B.MENDERES HAVZASI ve KİRLİLİK

Havza‘nın kirlenmesine neden olan ve bu riski arttıran başlıca baskı kaynakları olarak madencilik,sanayi tesisleri,kanalizasyon sistemleri katı atık depolama alanları,arazi kullanım şekli,sanayi ve evler için su çekimi,yine aynı şekilde tarım için yer altı ve yerüstü su  kullanımı,akış düzenleme yetersizlikleri,fiziksel engeller,malzeme alımı ve kanal düzenlenmesi,benzin istasyonları,otoyollar,jeotermal enerji üretim tesisleri,iklim değişikliği v.b olarak sıralanabilir.

Evsel,kentsel,tarımsal,jeotermal ve sanayi kökenli katı,sıvı ve gaz atıkları B.Menderese dökülen çay ve yan dereleri ile taşınmakta olup,söz konusu atıklar toprak,su ve çevre kirliliği yanında başta insan olmak üzere havzada yaşayan tüm canlılar üzerinde etkili olmaktadır.

Ne acıdır ki,Havza‘nın kirlilik boyutunun bugüne kadar doğru dürüst bir envanteri çıkarılmamış,kirliliğin etkileri araştırılamamış,kirleticilerin ne oranda,nasıl ve ne ile kirlettikleri tam olarak ortaya konmamış,sorunun çözümü için ilgili kurumlar arası eşgüdüm ve çalışma sağlanamamış,deyim yerinde ise olan bitene seyirci kalınmış böyle bir sorun adeta görmezlikten gelinerek, yok sayılmıştır.

Yapılan çalışmalar göstermiştir ki,böylesi çok değişik yollarla ve değişik materyallerle kirletilmiş sularda ki kimyasal maddelerin sulama ile sebzelere ve yaşayan canlıların yağ dokularına ve oradan da beslenme zinciri ile insanlara geçtiği,başta kısırlık,hormonal değişme,kanser v.b gibi olumsuzluklara  olduğu anlaşılmıştır.Maalesef bugüne kadar kirliliğin canlı sağlığı üzerine olan etkileri ve eğer gerekli önlemler alınmadığında olası yansımaları konusunda geniş çaplı bir inceleme ve araştırma yapılarak,ortaya bilimsel bir veride konulmamıştır.

Ayrıca mevcut kirlenmenin,havzada tarımsal ürünlerdeki verim ve kalite kaybın da yarattığı etkilerde ortaya konmamıştır.Bu alanda münferit çalışmalar olsa bile sonuçlar kamuoyu ile paylaşılmamıştır.

Havza‘da mevcut sektör faaliyetlerinin ayrı ayrı kirletme boyutlarıda bugüne kadar araştırılmamış adeta bazı sektörlerin üretimi adına, canlı sağlığı, toprak ve su kirliliği görmezden gelinmiştir.

Havza‘da Aydın ilinde 42 belediye,Denizli ilinde 52 belediye ve Uşak ilinde 21 belediye olmak üzere toplam 115 belediye bulunmaktadır.Ancak mevcut belediyelerdeki kanalizasyon şebekelerinde ve üç il de mevcut OSB‘deki arıtma tesislerinde arıtmanın etkin ve sürekli bir şekilde yapılıp yapılmadığı,bunların düzenli aralıklarla kontrol ve denetimlerinin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği de belli değildir.Çünkü bugüne kadar bu konuda kamuoyuna yansımış bir veri kaynağı mevcut değildir.

Elimizde mevcut Denizli Ziraat Odasının,Denizli OSB‘ne giren ve çıkan iki su örneğinde yaptırdığı analiz sonuçları,sorunun büyüklüğünü tüm çıplaklığı ile ortaya koymaktadır.

Söz konusu analiz raporunda A.Ü.Z.F Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr.Ahmet ÖZTÜRK  B.Menderes‘e bırakılan suyun kesinlikle tarımsal amaçlı kullanımın sakıncalı olduğunu,bu suyun kullanmaktansa araziyi boş bırakıp tarım yapmamak daha uygun olacağını,bu su ile sulanan alanlarda birkaç yıl içinde topraklarda tuzlulaşma ve sodyumluluk görüleceğini,arazinin çoraklaşarak verim düşeceğini ve daha ilerde de tarım yapılamaz hale geleceğini,başka bir su kaynağı yok ise kuru tarım yapılması gerektiği yorumunu yapmaktadır.

Havza‘da sadece Aydın ilinde 200 civarında bulunan zeytin yağ üretim tesisleri B.Menderes için ayrı bir kirletici kaynağıdırlar. Öyle ki Bafa Beldesi ve çevresinde bulunan birçok zeytin yağı fabrikasının atık karasuları ve evsel atıkları dereler ile B.Menderese bırakılmaktadır.

Havza‘da kurulu bulunan enerji tesisleri B.Menderes‘e sodyum ve Bor deşarj etmekte olup,reenjekte ettiklerini beyan eden böylesi tesislerin de çok sıkı denetim ve kontrollerinin de yapılması gerekmekte,zira Aydın‘da yetiştirilen narvenciye ürününe Bor‘un olumsuz etkileri tüm çıplaklığı ile ortadadır.

Yine Havza‘da tarımsal amaçlı yer altı sularının kulanımıda bor ve sodyum açısından başka bir kirletici işlevi görmektedir.

Havza‘da sulama amaçlı açılan kuyuların sayısı kesin olarak bilinmemekte ve ayrıca bunun oluşturduğu kirlilik boyutunun yanında yer altı su seviyesinde oluşturulduğu etkilerde bilinmektedir.

Havza‘da başta Denizli de olmak üzere birçok maden ocağı (doğaltaş ve mermer) nın çevreye verdikleri olumsuz etkilerinin boyutlarını ortaya koyan bir araştırma,bir çalışmada  yoktur.Bu sektörün atıkları rastgele yol kenarlarına ,dere yataklarına,hatta hazine arazilerine bırakılmaktadır.Bunların yarattığı çevre kirliliğinin yanında, yarattıkları görüntü kirlilikleri de ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkmakta,birçok ocak,üretim bittiğinde kendi haline bırakılmaktadır.

Havza‘da arazilerin tarımsal amaçlı kullanımı,arazilerin doğal özelliklerine göre değil,mülkiyet ilişkilerine göre işlemektedir.Havza‘da mevcut toprakların detaylı toprak etüt ve potansiyel arazi kullanım haritalarının Denizli ili hariç bugüne kadar yapılamamıştır.Elde mevcut veriler ise yeterli ve detaylı değil.

Havza‘da yoğun nüfus baskısı,çarpık ve plansız kentleşme,ulaşım yolları,mutlak ve su tarım alanlarının gelecek kaygısı taşımadan,kısa vadeli çıkar ve beklentilere göre amaç dışı kullanıma açılmaları,yer altı ve yerüstü suların yanlış ve bilinçsiz kullanımları,açılmış ve yeni açılacak organize sanayi bölgeleri doğru bir değerlendirme ile Havza‘ya tüm baskıları ortaya konulmalı ve mutlaka gerekli önlemler alınarak, doğru izlenmelidir.

Tüm ülkemizde olduğu gibi,her türlü destek ve planlamadan uzak,AB‘nin ve küresel sermayenin emrindeki IMF ve DB dayatmaları ile izlene gelen tarım politikaları,Havzada da kendiliğinden gelişen yeni yeni ürün desenleri oluşturmaktadır.Diğer sektörlerden umudunu kesen sermaye kesimi,tıpkı uluslar arası sermaye gibi tarım sektörünü yeni bir rant alanı görmeye başlamaları ile birlikte,tarıma büyük yatırımlara yönelmişlerdir.

Havza‘da tarım hızla şirketleşmekte,küçük üreticide hızla tasfiye edilmektedir.Bir taraftan küresel iklim değişikliğinin olası etkileri göz ardı edilerek,başta meyveciliğe ve büyükbaş hayvancılığa yönelik yatırımların sürdürebilirliğinin altyapısı oluşturulmadan gerçekleştirilmeleri,gelecekte büyük sıkıntılara neden olacağı göz ardı edilmektedir.Bilindiği gibi meyvecilikte üretimde bol su kullanımı gerekmekte ve böylesi ihracata yönelik üretimde olası tıkanmalar karşısında sektörde yaşanacak sıkıntılar şimdiden doğru öngörülmeli ve şimdiden doğru önlemler alınmalıdır.

Tüm bunlarla birlikte yapımı gündemde olan gerekliliği ve alternatifi tartışılmadan Aydın-Denizli Otoban yolunun ve bunun bağlantı yollarının tarım topraklarının (ki bu yaklaşık 8-9 bin hektar) amaç dışı kullanıma çıkarılması,otoban yolun yaratacağı toprak,su ve çevre kirliliği çok iyi ortaya konmalı,gereken önlemler şimdiden alınmalıdır.Böylesi otoban ve çevre yollarının gereklilikleri ve alternatifleri,gelecek kaygısı içinde doğru hesaplanmalıdır.

Yine Havza‘da Denizli ilinde Kaklık Beldesinde kurulma aşmasında olan 800 MW Doğalgaz elektrik üretim çevrim santrali ile OSB‘de kurulması kararlaştırılan 400 MW ayrı amaçlı santrallerin,yine ileride Havza bazında kurulacak böylesi santrallerin toprak,su ve havza‘ya verecekleri kirlilik yanında,başta insan olmak üzere canlı sağlığına ve tarımsal üretime verecekleri olumsuz etkiler şimdiden doğru hesaplanmalı ve doğru karar verilmelidir.Böylesi çevrim santrallerinin havaya bırakacakları tonlarca azot oksit,karbondioksit ve kükürt dioksit  gazlarının ve arıtıma da kullanacakları kimyasalların gelecekte yaratacağı geri dönüşümü olmayan sonuçları  şimdiden doğru öngörülmeli ve gereği yapılmalıdır.

Ülkemizde uzun yıllarda uygulana gelen günlük çıkar ve beklentilere göre oluşturulan,her türlü denetim,kontrol,planlamada yönlendirme ve yaptırımdan uzak,insan odaklı olmayan,bazılarına rant ve kaynak yaratma üzerine kurulu mevcut soygun,talan ve yalan sisteminin yarattığı sonuçları tüm ülkemizde olduğu gibi bugünde Havza‘da tüm yaşamsal olanlarda ortaya çıkmıştır.Gelinen bugünkü noktada ve gelecekte ortaya çıkacak olumsuz sonuçların baş sorumluları da karar veren ve gözü kapalı uygulayan siyasi iktidarlardır.Ülkemizin kaynaklarını,bugün ve gelecek nesiller adına doğru kurgulamayan,doğru harekete geçirmeyen,bütün ekonomi politikaları bir avuç kesime rant aktaran ve hizmet eden politikalar ısrarla sürdürülmektedir.

Aslında Havzanın temel sorunları yanında çözümleri de bellidir.Yine Havza‘yı kirletenler yanında,kim,nekadar,nasıl ve ne ile kirlettikleri de yapılacak bir araştırma ile ortaya çıkarılması mümkündür.Bugünkü sorunların sorumlulukları da aslında bellidir.Unutulmamalıdır ki dün yapılanlar bugünümüzü,bugün yapılanlarda geleceğimizi belirleyecektir.

Üreten,ürettiklerini hakça paylaşan,kaynaklarını doğru kullanan,doğa ile barışık,halkımızın çıkar ve beklentilerine uygun politikaların uygulanması,ortaya çıkan bugünkü sorunlar gerçeğinde kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Her şey doğru politikaların ortaya konmasında ve kararlılıkla uygulanmasında yatmaktadır.   

PEKİ NE YAPILMALI?

Her şeyden önce olan bitenin farkında olan,ülkesel ve kamusal çıkarlar adına karar alan ve uygulayan,ulusal iradeyi yansıtan siyasi iktidarlar varlığı bir zorunluluktur.Bu anlamda Havza‘da mevcut durumun öncelikle doğru envanterini ortaya koyan bilimsel veriler ışığında,Havza bazlı entegre yönetim planlaması yapılmalıdır.Sorunun çözümünde halkın katılımını sağlayan,tüm tarafların görev ve sorumlulukları belirtilen,yaptırımları içeren,yeterli kaynak aktaran,kişi ve kurumlar arasında eşgüdümü sağlayan,geleceği doğru öngören bir anlayışla doğru arazi ve su kullanımını planlayan,gerekli altyapının öncelikli kurulmasını hedefleyen anlayış ve uygulamalar acilen devreye sokulmalıdır.

Havza‘da planlama,üretim ve çevre ilişkisi temelinde,ekonomik,sosyal,kültürel anlamda ele alınmalı,sürdürülebilirlik temelinde sorunların çözümüne odaklanılmalıdır.

Özetle,sorunların çözümünde doğru tespitler ışığında doğru planlama temelinde,birlikte çözümüne odaklı, katılımcığı esas  olan gerekli kaynak aktaran, kaynakları doğru harekete geçiren bir siyasi iradenin varlığı olmazsa olmazdır.

Bu çerçevede;

-B.Menderes Havzası bazında,katılımcı proje planlaması ve yönetimi benimsenmeli

-Yer altı ve yerüstü suların ve yine topraklarımızın kirlenmeden önce korunmasına yönelik önlemler alınmalıdır.Öncelikle güncel ve sistematik veri eksikliği giderilmelidir.

-Tüm Havza‘da arazi etüt ve kullanım haritalarının hazırlanarak,gereğine uygun üretim planlaması,katılımcı bir anlayışla uygulamaya konulmalı.

-Havza bazlı su kullanım planlaması yapılmalı,kurumlar arasında eşgüdüm ve işbirliği sağlanmalı,akılcı ve ekonomik su kullanımı gerçekleştirilmeli.

-Havza‘da su kütlelerinin durumu hakkında net bir görüş sahibi olabilmek için uygun  bir izleme sistemi oluşturulmalı,aynı şekilde yer altı su kullanımına bağlı yer altı su seviyesi sürekli izlenmelidir.

-Tüm belde ve diğer büyük yerleşimlerin mutlaka arıtma tesissilerini kurmaları sağlanmaları, arıtmalarda en iyi teknolojiyi kullanarak istenilen kalite de arıtma gerçekleştirilmeli,kontrol ve denetimler gerekli sıklıkla yapılmalıdır.

-B.Menderes yatağının ıslah çalışmaları bitirilmeli,B.Menderes taşkınları ve etrafındaki arazilerde drenaj sorunu mutlaka çözülmeli.B.Menderes nehrinde taşıma dahil su sporlarına yönelik girişimler başlatılmalı,bu potansiyel turizmle‘de ilişkilendirilmelidir.

-Havza‘da kurulu bulunan tüm işletmelerinin arıtma tesislerinin düzenli aralıklarla, etkin bir kontrol ve denetimleri mutlaka yapılmalı ve gereği yerine getirilmeli.

-İçme amaçlı baraj göllerinde ve yer altı su kaynakları etrafındaki koruma önlemleri etkin bir şekilde yerine getirilmeli.

-Madencilik ve taş ocağı işletmelerinin çevreye verdikleri zararlara karşı mutlaka önlem almaları ve denetlenmeleri gerçekleştirilmesi.

-Arıtılan atık suların,yeniden tarımda kullanılmasına yönelik gerekenler yerine getirilmeli.

-Her şeyden önce Havza‘da kirlilik azaltma programları,katılımcı bir anlayışla devreye konulmalı.

-Havza‘da kurulu bulunan başta tekstil olmak üzere tüm sanayilerde,suyun geri dönüşümü sağlamaya yönelik yatırımlara öncelik verilmeli.

-Havza‘da deri,zeytinyağı işletmeleri OSB‘ne kaydırılarak,arıtma tesislerini kurmaları sağlanmalı.

-Katı atık depolama alanlarının Havza‘ya etkileri araştırılmalı,gerekli önlemler alınmalı,yeni kurulacak atık depolama alanlarının Havza‘ya etkileri en az olacak şekilde tespit edilmesi.

-Gerektiğinde  drenaj sularının nehirlere deşarj edilmeden önce depolanması ve arıtılarak tekrar kullanımı sağlanmalı.

-Üreticilerimizin gübre,su,arazi kullanımı,kimyasal ilaç v.b kullanımlarında gerekli eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı ve uygulamaya geçmesi sağlanmalı,özellikle iyi tarım uygulamaları konusunda tüm üreticilerimize yönelik destek ve eğitim programları devreye konulmalı.

-Küresel iklim değişikliğe senoryaların ve değişen ürün deseni göz önünde bulundurularak,ekonomik su kullanım planlaması hayata mutlaka geçirilmeli.

-Havza‘da yaşayan tüm insanlarımızda her yönü ile doğru ve uygulanabilir bir çevre bilinci ve sorumluluğu oluşturulmalı.

-Havza‘da mutlak ve sulu tarım alanlarının amaç dışı kullanımına karşı kesin ve etkili önlemler ve yaptırımlar acilen uygulanmaya konulmalı.Toprak Koruma Kanunun bu anlamda doğru işlemesine yönelik kararların alınması ve konunun adeta topraklarımızın amaç dışı kullanımını meşrulaştırıcı işleyişine karşı yasal önlemler devreye sokulmalıdır.

-Yağmur sularının Havza‘da yağdığı alanda toplanması hedeflenmeli ve gerekenler yapılmalı.

-Havza‘da uygulanmaya geçecek Doğalgaz Çevrim Santrallerinin olası etkilerine karşı şimdiden yasal ve zorunlu önlemler (asit yağmurlarına,radyasyon,gürültü,insan başta olmak üzere canlı sağlığına ve çevreye etkileri konusunda) mutlaka alınmalı,kontrol ve denetimleri sıklıkla gerçekleştirilmeli.

-Yer altı su kaynaklarının,ilerideki gelişmeleri göz önünde bulundurularak,rezerv kaynak özellikleri dikkate alınmalı ve kullanımları buna göre planlanmak.

-Aydın -Denizli otoban yolu yapımından,gerekliliği ve önceliği doğru tartışılarak vazgeçilmeli.

-Havza‘da kirliliği önlemede katılımcı bir anlayışla doğru bir işbirliğini de içinde barındıran entegre bir havza kullanımı yönetimi planlamasının mutlaka egemen olması,yasal olarak gerçekleştirilmelidir.Suyu kullananların yönetim ve planlamaya tahsil edilmesi sağlanmalıdır.

-Sulama projeleri arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri ile birlikte ele alınmalı,yeterli kaynak aktarımı da buna göre sağlanmalı.

Havzada tüm faaliyetlerin ekonomik analizleri yapılarak,alternatif üretim sektörleri de planlanmalıdır.

 

 

         İbrahim GÜR

Ziraat Mühendisleri Odası

        Denizli Şubesi

 

Okunma Sayısı: 4623