ZEYTİN AĞACI, RANTA KURBAN EDİLMESİN.!

MANİSA ŞUBE ( )
14.07.2014 (Son Güncelleme: 14.07.2014 14:26:00)

Zeytin kutsal kitaplarda adı geçen, barışın ve kardeşliğin simgesi olmuş eşsiz bir bitkidir. Ege ve Akdeniz bölgelerimizin dağlarında, ovalarında yüzlerce yıl doğaya ve insanoğlunun saldırılarına meydan okuyarak ayakta kalmayı başarabilmiştir. Zeytinin doğumu belli, ölüm yaşı ise belirsizdir. İlimizde yaşı "yüzlerce yıl" olan zeytin ağaçları mevcuttur. 

Zeytin insan sağlığı açısından çok önemli bir gıda kaynağıdır. Yapılan bilimsel araştırmalar bu önemi her geçen gün biraz daha fazla açığa çıkarmaktadır. Refah seviyesi yükselen toplumlarda zeytinyağı tüketimi artmaktadır. Özellikle alternatif yağlık bitkilerdeki GDO`lu üretim, zeytinyağına olan talebi gelecekte daha da yükseltecektir. 

Tütün ve pamuk üretimindeki sorunlar, hazine arazilerinin satılması, orman sahası dışına çıkarılan alanlar gibi çeşitli durumlar, zeytin sahalarının son yıllarda önemli ölçüde artmasına neden olmuştur. Ancak iklim seçiciliği yüksek olan zeytinin, ekolojisine uygun alanlar sınırsız değildir. Bu nedenle zeytin üretimi yapılabilen sahaların değeri iyi bilinmelidir. 

Zeytinciliğin Manisa açısından önemi büyüktür. Türkiye`deki tarım alanlarının % 2,1`i Manisa`da bulunurken, zeytinlik alanların % 11,1`i Manisa`dadır. Bu değerler ağaç sayısı bakımından % 12,4, üretim bakımından ise % 7,7`dir. 

Çizelge- Manisa`daki Zeytinciliğin Türkiye`deki Yeri (2013)

 

Toplam Tarım

Alanı (ha)

%

Zeytinlik

Alanlar(ha)

%

Ağaç

Sayısı

%

Üretim (Ton)

%

Manisa

501.056

2,1

91.604

11,1

20.687.941

12,4

129.331

7,7

Türkiye

23.810.672

100

825.827

100

167.029.748

100

1.676.000

100

Kayna; TUİK Bitkisel Üretim İstatistikleri

 

Türkiye zeytinyağı üretiminde dünyadaki ilk 5 ülke arasında olup, İspanya, İtalya, Yunanistan, Tunus ve Suriye ile yarış halindedir. Zeytin ve zeytinyağı üretiminde dünyada söz sahibi olan ülkemizde zeytinciliğe Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren önem verilmiştir.  Zeytinciliğimizin bu düzeye gelmesinde, zeytinlikleri koruyan 1939 tarihli 3573 sayılı "Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun" büyük rol oynamıştır.

3573 sayılı Kanun zeytincilik sahaları daraltılmasını, zeytin sahalarına en az bir kilometre yakınlıkta koyun ve keçi ağılı yapılmasını ve bu alanlara her çeşit hayvan sokulmasını yasaklamaktadır. Ayrıca, zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç, zeytinliklerin bitkisel gelişimine ve üremesine engel olacak kimyevi atık, toz ve duman bırakan tesis yapılamamakta ve işletilememektedir. 

Kanunun bu koruyucu hükümlerine karşın, 16 Haziran 2014 tarihinde Başbakanlıktan TBMM‘ye gönderilen "Elektrik Piyasası Kanunu ile Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı", zeytinliklerin rant odaklı faaliyetlere açılabilmesine olanak sağlayan hükümler içermektedir.

Tasarıda yer alan "zeytinlik saha" tanımlaması ile 25 dekardan küçük sahalar "zeytinlik saha" sayılmayacaktır. Oysa AB‘nin konuyla ilgili 2366/98 EC mevzuatında 1 dekarın üzerindeki alanlar "zeytin yetiştirilen parsel" olarak tanımlanmakta, "zeytin ağaçları ile kaplı alanlar" ise asgari olarak 100 metrekare olarak boyutlandırılmaktadır. 

Ülkemizdeki zeytin bahçelerinin ortalama büyüklüğünün 12 dekar olduğu dikkate alındığında, tasarı yasalaştığı takdirde, zeytinlik sahaların önemli bir kısmı, kanunun koruyuculuğunun dışına çıkarılmış olacaktır. 

Zeytinlik sahalara zeytinyağı fabrikası dışında tesis kurulamaması sınırlaması, tasarıda yer alan Zeytinlik Sahaları Koruma Kurulu`nun yetkisine bırakılmaktadır. Bu kurulun uygun görmesi halinde, zeytinlik sahalara jeotermal kaynaklı teknolojik sera yatırımları, ilgili bakanlıkça kamu yararı kararı alınmış madencilik faaliyetleri, elektrik üretimine yönelik yatırımlar, petrol ve doğalgaz arama ve işletme faaliyetleri yapılabilecek; savunmaya yönelik stratejik ihtiyaçlar, doğal afet sonrası ortaya çıkan geçici yerleşim yeri ihtiyacı ile kamu yararı gözetilerek yol altyapı ve üstyapısı faaliyetlerine yönelik yer tahsisi için izin verilebilecektir.

Toplam dokuz üyesinden, yedisi kamu görevlilerinden oluşan kurulun, beş üyenin aynı yöndeki oyu ile karar alabilecek olması; benzer yapıdaki Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu çerçevesinde oluşturulan İl Toprak Koruma Kurullarının çalışmaları dikkate alındığında, zeytinlik alanların korunmasına yönelik endişelerin artmasına yol açmaktadır. 

Toprak Koruma Kurullarında kritik konularda genellikle Ziraat Mühendisleri Odası ve TEMA temsilcilerinin itirazlarına karşın oy çokluğu ile karar alınmakta, bu kurul toprak ihlallerine yönelik faaliyetlerin meşrulaştırıldığı zeminler olarak kullanılmaktadır. 

Kaygımız; İlimizde ve bölgemizde sayıları hızla artan, çevreyi olumsuz etkileme riski apaçık ortada olan nikel ve altın madeni arama faaliyetleri ile enerji amaçlı jeotermal kuyularının açılma girişimlerinin; tasarının yasalaşması halinde, 3573 sayılı Zeytincili Kanunu ile nispeten koruma altında bir bölge yaratılan zeytinlik sahalarda da sürdürülecek olması, tüm tarım alanlarımızı tehdit etmesidir.

Bilindiği üzere nikel madenlerinin işletilmesi sırasında kullanılan sülfirik asitin, kullanıldığı alanı ve ayrıca buharlaşma ile asit yağmurları olarak kilometrelerce uzaktaki alanları etkileme riski bulunmaktadır. Toprağın ayrıştırılması ile ortaya çıkan onlarca çeşit ağır metalin su kaynaklarına ve toprağa bulaşma riski de göz ardı edilememelidir. 

Jeotermal kuyuların açılması ve işletilmesi sırasında Alkan köyü örneğinde olduğu gibi, kontrol edilemeyen patlamaların ve sonrasında yüzeye sürekli bor ve ağır metal içeriği yüksek suyun yayılma riski ile yüzeye çıkarılan suyun geri reenjekte edilmemesi halinde toprağın kirletilmesi ve yer altı sularına bulaşma olasılığının yüksek olduğu unutulmamalıdır. 

Ayrıca kuyulardan açığa çıkan buharın, bölgedeki tarımsal üretimi etkilemesi, zararlıların ve hastalıkların artmasına, kalitenin bozulmasına yol açması ihtimali, olası sonuçlardan bazılarıdır. Aydın/Buharkent`te zeytin ve incir bahçelerine verilen zarar, buna en iyi örneklerden biridir. 

Unutulmaması gereken çok önemli bir gerçek var ki; o da insanoğlu beslenmek zorunda olduğudur. Tarımsal alanlar beslenmemizin, geleceğimizin sigortalarıdır. Tarımsal üretim yapılan alanlarımızı geri dönüşü olmayacak şekilde zarar veren her türlü girişimden korumak zorundayız. 

Bu nedenle TBMM`ye, İktidar Partisi AKP ve özellikle bölge milletvekillerimize sesleniyoruz; yasa tasarısını geri çekin, Gediz, Bakırçay ve Menderes havzalarını tarımsal koruma alanı ilan ederek geleceğimizi güvence altına alın. 

Halkımıza saygı ile duyurulur.

 

İbrahim DEMRAN

Ziraat Mühendisleri Odası

Manisa Şube Başkanı

Okunma Sayısı: 128