TÜRKİYE SÖMÜRGECİ BİR ÜLKE OLMAMALIDIR.

GENEL MERKEZ ( )
23.06.2016 (Son Güncelleme: 01.02.2018 10:47:13)

TÜRKİYE SÖMÜRGECİ BİR ÜLKE OLMAMALIDIR.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile OECD raporlarına göre, önümüzdeki 10 yıl içinde gıda fiyatlarında yüzde 40‘a varan artışlar olması beklenmektedir. FAO‘nun verilerine göre dünyada 850 milyon aç insan bulunmakta ve her yıl 10 milyon insan açlık/yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Tüm bu olumsuzluklar göz önüne alındığında, dünyada bir gıda krizinin patlak vermesi kaçınılmaz görünüyor.

2020 yılından sonra dünya nüfusundaki hızlı artış, hane başına düşen gıda harcamasını yüzde 30 arttıracaktır. Gıda arzındaki sıkıntılar kalıcı sorunlara yol açarken, tarım ürünlerinin yakıt üretiminde kullanılması gıda krizini daha da derinleştirmektedir. Bu gelişmelerden etkilenmek istemeyen gelişmiş ülkeler, ileride doğacak gıda açığını yurtdışında uzun süreli toprak kiralama veya satın almak yoluyla gidermeyi planlamakta, gıda güvenliklerinin temini için yurtdışındaki bu tarım alanlarına ciddi yatırımlar yapmaktadırlar.

Arazi Gaspı

Gıda temini için hayati önem taşıyan bu yatırımlar, uluslararası şirketlerin yanı sıra devletler tarafından da yapılmaktadır. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)‘nün 2013 raporuna göre, 41 ülkenin başka ülkelerde arazi kiraladığı, 62 ülkenin ise topraklarını ikinci bir ülkeye kiraladığı ve sattığı bilinmektedir. Yabancı yatırımcıların (finans kurumları, devletler, şirketler vb.) fakir ülkelerde tarım arazisi kiralama ya da satın alması ‘Arazi Gaspı‘ olarak nitelendirilmektedir. Özellikle gıda krizi sonrası, dünyada bu işlemler oldukça hızlanmıştır. Gasp edilen topraklar özellikle biyoyakıt üretimi için kullanılan bitkilerin üretimi için kullanılmaktadır.

Arazi (gaspı) kiralama uygulaması ile fakir ülkelerdeki milyonlarca insan, tek geçim kaynağı olan topraklardan zorla ve hiçbir tazminat ödenmeden sürülmektedir. Gasp edilen topraklar çoğunlukla açlıktan ölümlerin yaşandığı az gelişmiş ülkelerde yer almakta, üretilen ürünler bu ülkedeki açlığın azaltılması ve giderilmesi için kullanılmayıp, %70‘i ihraç edilmektedir.

Afrika kıtası ve batılı ülkeler

 Satın alınan veya kiralanan toprakların büyük bölümü kuraklık ve açlıkla mücadele eden Afrika ülkelerinde bulunmaktadır. Kara Kıta‘da bu yolla el değiştiren toprak miktarının 47 -56 milyon hektar arasında olduğu tahmin edilmektedir. Bir batı Afrika ülkesi olan Liberya‘da tüm tarım arazileri yabancılar tarafından işletilmektedir. Liberya halkının yarıya yakını ise açlıkla mücadele etmektedir.  Bir güneydoğu Afrika ülkesi olan Mozambik`in verimli tarım arazilerinin % 29‘u yabancı yatırımcıların elindedir ve halkın % 58‘i açlık sorunu ile savaşmaktadır.

Afrika‘da en fazla toprak alan ülkelerin başında İngiltere, ABD ve Çin bulunmaktadır. Kongo, Endonezya, Filipinler ve Sudan ise en fazla toprak kiraya veren ülkelerdir. Kongo, yüzölçümünün dörtte birine tekabül eden 8,1 milyon hektar tarım arazisini kiraya vermiştir.  Endonezya`nın 7,1 milyon, Filipinler`in 5,2 milyon, Sudan`ın 4,7 milyon hektar büyüklüğünde arazilerini kiraya verdiği veya sattığı bilinmektedir.

İngiltere, çoğunluğu Afrika kıtasında olmak üzere 4,4 milyon hektar arazi kiralarken, ABD‘nin de aynı yöntemle topladığı arazi büyüklüğü 3,7 milyon hektara ulaşmıştır. Dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip ülkesi Çin`in ise, artan gıda ihtiyacını karşılamak için Afrika başta olmak üzere çeşitli yerlerde 3-4 milyon hektar arazi kiraladığı bilinmektedir. İngiltere‘nin kiraladığı arazi miktarı Danimarka‘nın yüzölçümüne ulaşırken,  ABD, İsviçre ve Çin, Moldova büyüklüğünde tarım arazilerine sahip olmuştur.

Türkiye sömürgeci bir ülke olmamalı.

Sudan‘da 2014 yılının başlarında, 99 yıllığına 780 bin dekar arazi kiralayan Türkiye`nin Beyaz Nil Nehri kenarında yer alan arazilerde, sebze ve meyve başta olmak üzere çeşitli tarım ürünleri yetiştireceği belirtiliyor. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, NTV`de katıldığı bir programda,  "yurt dışındaki verimli arazilerin ülkemize gelir olarak, ürün olarak kazandırılması konusunda" üzerlerine düşeni yapacaklarını, "gelişmiş ülkelerin yapmış oldukları, başvurdukları bu yöntemi" kullanacaklarını" ifade etmiştir.

Türkiye, Sudan‘ın yanı sıra Brezilya‘da da toprak kiralamayı planladığı, bazı Türk müteşebbislerin ülke dışında toprak kiralayarak tarım yaptıkları biliniyor. Örneğin, bir Türk şirketi olan Omo Valley Farm, Etiyopya‘dan 25 yıllığına 50 bin hektar alan kiralayarak pamuk üretimi yapmaya başlamıştır.

Tek çözüm kiralamak mı?

1980‘lerin başında hazırladığı raporlarla yoksulluğun küçük çiftçilerden kaynaklandığını ve bunu ortadan kaldırmak için küçük çiftçiliğin tasfiye edilmesi gerektiğini belirten Dünya Bankası, daha sonra fikir değiştirerek 2009 yılında hazırladığı "Kalkınma için Tarım" raporunda ve FAO da kendi yayınlarında, dünyada şiddetli bir gıda krizi yaşanmaması için küçük çiftçiliğin desteklenmesini önermişlerdir. Ayrıca FAO, küçük çiftçiliğin önemini vurgulamak amacıyla 2014 yılını" Aile Tarımı Yılı" ilan etmiştir.

Ülkemizde bu konu üzerinde ne kadar durulduğuna bakıldığında; tarımsal desteklerden yararlanabilmek amacıyla ÇKS‘ye kayıtlı çiftçi sayısının son 12 yılda 2,8 milyondan 2,2 milyona gerilediği, 600 bin çiftçinin üretimden koptuğu görülmektedir. Çiftçimizin üretimden neden koptuğu, kırsal alanı neden boşalttığının analizlerini yapmadan, boş arazilerin kiraya verilerek üretimin önünün açılacağı düşüncesi gerçeği yansıtmamaktadır.

Bugün AB, kendi tarım bütçesinin % 45 ile % 55‘ini tarımsal desteklere ayırırken,  Maliye Bakanlığı`nın verilerine göre ülkemizde bu oran %2 seviyelerindedir. Çok parçalı arazi yapısını toplulaştırarak hızlıca bütünleştirmek, sulamaya açabileceğimiz arazileri bir an önce su ile buluşturmak, çiftçiyi örgütlülük konusunda eğitmek, örgütlerinin çiftçinin lehine çalışmasını sağlamak ve denetlemek, ürünün pazarlanması ve girdilerin temini noktasında kolaylıklar sağlamak, genç çiftçileri AB‘de olduğu gibi ayrıca desteklemek, küçük çiftçiye ve aile tarımına sahip çıkmak varken,  yabancı ülkelerde tarım arazileri kiralamak mı tarımsal üretimimizin önünü açacaktır?

Kolaycı ve günü birlik politikalar, tarımımızı gerileterek bugünkü durumuna getirmiş, çiftçiyi tarlasının dışına itmiştir. Diğer yandan artan nüfus ve iklim değişikliği çerçevesinde gıdanın önemi giderek daha da ön plana çıkmaktadır. Bu çerçevede uygulanacak politikalar küçük çiftçiyi tarlasından uzaklaştırarak, boşalan arazileri kiraya vermek değil, çiftçinin tarlasına sahip çıkmasını sağlayacak politikaları hayata geçirmek olmalıdır.

Sonuç olarak;

Gelişmiş ülkelerin kendi halkının gelecekteki gıda ihtiyacını karşılamak için yaptığı arazi gaspları, milyonlarca insanın açlık ve yetersiz beslenme sorunu ile mücadele ettiği bir dünyada savaşlar, göç ve mülteci sorunları olarak öncelikle bu ülkeleri vuracaktır. Bu nedenle gıda güvenliğinin tüm insanlığın ortak sorunu olduğunu unutmayarak, bu sorunun çözümüne yönelik insani girişimler artırılmalı, vicdanların sesi bu haksızlığa karşı daha güçlü çıkmalıdır.

Özden GÜNGÖR

Başkan 

(Yönetim Kurulu Adına)

Okunma Sayısı: 856
Fotoğraf Galerisi