SERTİFİKALI TOHUMA DESTEK VAR, SERTİFİKASIZ TOHUMA YOK!

GENEL MERKEZ ( )
03.01.2017 (Son Güncelleme: 01.02.2018 10:54:52)

Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB) tarafından Antalya‘da gerçekleştirilen "Milli Tarımda Tohumculuğun Rolü ve Geleceği" konulu çalıştay`a katılan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Faruk Çelik, yaptığı konuşmada;

"Tohum olmazsa tarım da olmaz, 2018 yılından itibaren tohumlar sertifikalı olacak, sertifikalı tohum kullanmayan çiftçilere destek yok "açıklamasında bulundu.

Tarımda sertifikalı tohum, tarla ve laboratuvar kontrolleri neticesinde genetik, fiziksel ve biyolojik değerleri belirlenmiş, her türlü deneme ve incelemeleri yapılarak satışına izin verilmiş, çeşit saflığı sağlanmış ve adı belirli olan tohumdur. Özetle belgesi olan tohum anlamına gelmektedir.

Sertifikalı tohum kullanımının çeşit saflığı, yüksek çimlenme kabiliyeti, bazı çeşitlerde verim artışı, toprak rutubetinden ve bitki besin elementlerinden yararlanma kabiliyetinin yüksek olması, ürün kaybının az olması, ekimi yapılan tohumların aynı dönemde çıkış ve gelişme göstermesi, bakım işlemlerinin ve hasadın kolaylığı gibi bazı avantajlarından söz etmek mümkündür.

Sertifikalı tohumun bu avantajlarına karşın, şu dezavantajlarını da unutmamak gerekir. Tek tip tohumların kullanımı; biyoçeşitliliğin azalması, tarımda hastalık ve zararlıların artması, tarım ilaçlarının daha çok kullanılması anlamına da gelebilmektedir. Ülkemizde ve tüm Dünya`da biyolojik çeşitliliğe sahip çıkmak, hem insan hem de çevre açısından önem taşımaktadır. Çiftçiye yeni tohumlar üretme, biyolojik çeşitliliği geliştirme imkanları sağlanarak buna katkıda bulunmak her zaman mümkündür.

Sertifikalı tohum kullanımının desteklenip, sertifikasız tohum kullanmayanların desteklenmeyeceğine ilişkin bir yaklaşım ülkemiz şartları düşünüldüğünde çok doğru değildir.

Bugün tohumculuk pazarının büyüklüğü 750 milyon dolara ulaşmıştır. Bu pazarın 150 milyon doları sebze, 600 milyon doları tarla bitkileri tohumlarından oluşmaktadır.

Ülkemizde kullanılan tohumların önemli bir kısmı yabancı menşeilidir. Örneğin Mısırda % 95, Pamukta % 80, Soyada % 80, Sebzede % 75, Patateste % 95, Ayçiçeğinde % 82, Buğdayda % 5 oranlarında  yabancı menşeili tohum kullanılmaktadır. Sonuç olarak tohumculuk pazarının % 70`i yabancı firmalara aittir.

2006 yılında yayınlanan Tohumculuk Yasası, Türkiye`deki tüm tohumculuk kuruluşlarının kamu kuruluşu niteliğindeki bir meslek kuruluşu çatısı altında bir araya gelmesini sağlamıştır. Tohum Sanayici ve Üreticileri Alt Birliği`de (TSÜAB), 2008 yılında bu amaçla kurulmuştur. TSÜAB üyeleri sertifikalı tohumlukların çoğaltımı, işlenmesi, ambalajlanması, yurt içi ve yurt dışında pazarlanması ve yurt dışından yeni bitki çeşitleri ve tohumlukların tedariki konularında, bünyesinde bulunan 200`ün üzerinde şirket ile faaliyetlerine devam etmektedir.

Piyasada denetim ve sertifika verme yetkisi Türk Tohumcular Birliğindedir. Birliğin içinde de birçok çokuluslu şirket yer almaktadır. Sertifikalı tohum kullanımından esas kârlı çıkacak  olanlar da bu tohumların sertifikasını elinde tutan çokuluslu şirketlerdir. 2015 yılı sonu itibarıyla Türkiye`nin tohum ihracatı 103 milyon, ithalatı ise 202 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. İthalat rakamlarından da bu açıkça anlaşılmaktadır.

Tohumculuk politikasının belirlenmesinde, bugün üreticimizin bulunduğu zor koşulların göz önüne alınması zorunludur. Zira normal koşullarda, bugüne kadar, tarımsal desteklemeler olmasına rağmen %10 üreticimiz üretimden tamamen kopmuştur. Bu yaklaşımla, üretimden kopma oranın yıllar içinde daha da yükseleceği aşikârdır. Eğer bir düzenleme yapılacaksa Türkiye`de yerli çiftçinin yerli tohum üretimini teşvik eden düzenlemeler yapılmalıdır.

Türkiye`de yaklaşık 5 milyon çiftçimiz bulunmaktadır. Bunun yaklaşık 2-2,5 milyonu Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlıdır. Türkiye`de toplam tarım işletmesi içinde küçük işletmelerin oranı ise % 80`dir. Küçük işletmelerin, küçük üreticilerin, sıklıkla girdi maliyetlerinin yüksekliğinden şikayetçi olduğu tüm tarım sektöründe bilinen bir gerçektir. Bu durum bilinmesine rağmen, yetersiz tarım desteği uygulamalarına ilaveten sadece sertifikalı tohumlara destek verileceğinin açıklanması Türk çiftçisini daha da zor koşullara terk etmek anlamını taşımaktadır.

Sadece sertifikalı tohumlara destek verilmesi durumunda;

1- Küçük ölçekli tarım işletmelerimizde kullanılan yerel çeşitlerimiz bu durumda yok olacaktır.Örneğin; Adana`nın yuvarlak patlıcanı, Pembe domates, Deli bezelye, Ayaş domatesi, Urla börülcesi vb. gibi. Yerel çeşitlerimiz ortadan kalkacaktır. Çünkü sertifika firmaları,  bu çeşitleri verimli olmadıkları için sertifikalandırmaya gitmeyecekler, daha verimli kendi buldukları çeşitlere yöneleceklerdir. Böylece yerli çeşitlerimiz zaman içerisinde yok olacaktır.

2-Bu politika neticesinde Tohumculuk sektörümüz tamamıyla yabancı firmaların tekeline geçecektir.

3-Bu uygulamayı yapan birçok ülkede yerli çeşitlerin tarihe karıştığını da unutmamamız gerekir.

Ne yapılması lazım?

1-Sertifikalı tohuma verilen destek gibi, küçük işletmelerde üretimi yapılan yerel çeşitlerde mutlaka özel bir destek kapsamına alınmalıdır.

2-Üreticinin elinde çoğaltılan tohumlar izlenmeli, toplanmalı ve çoğaltılması Bakanlık tarafından üstlenilmelidir.

3-Küçük aile çiftçiliğini sekteye uğratacak tarım politikalarından kaçınmalıdır.

4-Doğaya saygılı ve sürdürülebilir üretim biçimleri teşvik edilmeli; ülkemizin bu yöndeki avantajlı durumu değerlendirilerek, yerel tohum için gerekli tüm düzenlemeler yapılmalıdır. Biyoçeşitlilik korunmalıdır.

Özden GÜNGÖR

Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı 

Okunma Sayısı: 5824
Fotoğraf Galerisi