İRFAN DONAT (BLOOMBERG HT) YEREL TOHUMLARA KİM SAHİP ÇIKACAK?

GENEL MERKEZ ( )
17.01.2017 (Son Güncelleme: 16.02.2017 12:11:51)

Türkiye`nin tohum politikası ve yerel/atalık tohumların geleceğine yönelik yazımıza kaldığımızdan yerden devam edelim. Bir önceki yazıda biyoçeşitlilik tarafındaki risklere ve küresel tohum şirketlerinin oligopol yapısıyla ortaya çıkan monokültür tehdidine değinmiştik. O yüzden tohumun stratejik olarak ekonomik, politik, ekolojik ve sosyal boyutları var. Belki de bu boyutları tek cümle ile açıklayan ABD`nin eski Dışişleri Bakanı Henry Kissenger`ın tarihi sözleri gerçeğe dönüşüyor: "Petrolü kontrol eden devletleri kontrol eder; gıdayı kontrol eden ise insanlığı kontrol altına alır."

 

ABD stratejisi kasıtlı olarak dünyadaki aile çiftçiliğini yok etti ve tarımı şirketleştirdi. O yüzden dünyadaki tahıl rezervlerinin neredeyse yüzde 95`ini altı çok uluslu tarım şirketi kontrol eder hale geldi. Tohumlarda patent, yüzlerce yıldır köylü tarafından ekilen tohumun ticari bir tüzel kişi tarafından alınıp kendi adına tescil ettirmesi ve başka bir yerde bu ürünün artık kullanılamaması için uygulanan bir yöntem. Söz konusu uygulama tarımsal bağımsızlığı tehdit ediyor.

Bu konuda Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Özden Güngör`ün verdiği örnek oldukça dikkat çekici.

Türkiye`de kullanılan tohumların önemli bir kısmının yabancı menşeili olduğunu belirten Güngör, "Örneğin mısır ve patateste yüzde 95, pamukta ve soyada yüzde 80, ayçiçeğinde yüzde 82, sebzede yüzde 75 ve buğdayda yüzde 5 oranında yabancı menşeili tohum kullanılmaktadır. Sonuç olarak tohumculuk pazarının yüzde 70`i yabancı firmalara ait" diyor. Piyasada denetim ve sertifika verme yetkisinin Türk Tohumcular Birliği`nde olduğunu hatırlatan Güngör, birliğin içinde de çok sayıda çok uluslu şirketin olduğunu belirterek, sertifikalı tohum kullanımından esas kârlı çıkacak olanların da bu tohumların sertifikasını elinde tutan çok uluslu şirketler olduğunu belirtiyor.

Özden Güngör, sadece sertifikalı tohumlara destek verilmesi durumunda ortaya çıkacak riskleri de şöyle sıralıyor:

1- Küçük ölçekli tarım işletmelerimizde kullanılan yerel çeşitlerimiz bu durumda yok olacaktır. Çünkü sertifika firmaları, bu çeşitleri verimli olmadıkları için sertifikalandırmaya gitmeyecekler, kendi buldukları daha verimli çeşitlere yöneleceklerdir. Böylece yerli çeşitlerimiz zaman içerisinde yok olacaktır. 2-Bu politika neticesinde tohumculuk sektörümüz tamamıyla yabancı firmaların tekeline geçecektir.

 

Güngör, bu uygulamayı yapan bir çok ülkede yerli çeşitlerin tarihe karıştığını da hatırlatıyor. Peki ne yapılmalı? Ziraat Mühendisleri Odası bu konuda yol haritası çıkarmış:

 

1- Sertifikalı tohuma verilen destek gibi, küçük işletmelerde üretimi yapılan yerel çeşitler de mutlaka özel bir destek kapsamına alınmalıdır. 2- Üreticinin elinde çoğaltılan tohumlar izlenmeli, toplanmalı ve çoğaltılması bakanlık tarafından üstlenilmelidir. 3- Küçük aile çiftçiliğini sekteye uğratacak tarım politikalarından kaçınılmalıdır. 4- Doğaya saygılı ve sürdürülebilir üretim biçimleri teşvik edilmeli; ülkemizin bu yöndeki avantajlı durumu değerlendirilerek, yerel tohum için gerekli tüm düzenlemeler yapılmalıdır. Biyoçeşitlilik korunmalıdır.

Okunma Sayısı: 16