TÜRKİYE GDO İLE İŞGAL EDİLİYOR - TEMPO - 19/25.01.2005

GENEL MERKEZ ( )
27.01.2005 (Son Güncelleme: 15.07.2008 11:55:28)

Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın doğadaki çeşitliliğin tehlike altında olduğunu söylüyor

TÜRKİYE GDO İLE İŞGAL EDİLİYOR

Çok uluslu şirketlerin, genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO) zararlı olmadığını kanıtlamaya çalıştığını iddia eden Gökhan Günaydın, bu ürünlerin tamamıyla hayatımıza girdiğini söylüyor. Konuya ilişkin yasa taslağı hazırlayan Tarım Bakanlığı yetkilileri ise akraba türler arasında yapılan gen aktarımı ile geliştirilen ürünlerin üretilebileceğini belirtiyor.

Genetiği değiştirilmiş organizma ne demektir?

Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın bu soruyu şöyle yanıtlıyor: “Biyolojik yöntemlerle kendi türü dışındaki bir türden gen aktarılarak belirli özellikleri değiştirilen bitki, hayvan ya da mikro organizmalara “transgenetik” ya da genetiği değiştirilmiş organizma denilmektedir. Bu kapsamda örneğin domuza ait gen domatese, bakteri veya virüse ait gen de bitkiye aktarılabilmektedir.”

GDO nasıl tanınır?

Etiketinde yazmıyorsa tanınması mümkün değil. Türkiye’de GDO’lu ürünleri tespit edecek biri Bursa diğeri Ankara’da olmak üzere iki laboratuar bulunuyor. Bu laboratuvarlarda vatandaş GDO araştırması yaptırabiliyor. Maliyeti ise 200 ile 600 milyon TL.Sonuçlar 3 gün içinde veriliyor. Laboratuvara 0-312 315 00 89 ve 0- 312 315 14 24 telefonlardan ve 06kontrollab@kkgm.gov.tr elektronik adresinden ulaşılabilir.

Türkiye bir yandan AB’nin teşvikiyle tamamen doğal üretimi içeren organik tarıma yönelirken, öte yandan tam tersine genetiği değiştirilmiş organizmaların(GDO) bombardımanıyla karşı karşıya. Sağlığa zararlı olup olmadığı tartışmaları sürerken GDO’lar bisküvi, kraker, kaplamalı çerezler, pudingler, bitkisel yağlar, bebek mamaları, şekerlemeler, çikolata ve gofretler, hazır çorbalar, mısır ve soyayı yem olarak tüketen tavuk ve benzeri hayvansal gıdalar başta olmak üzere neredeyse tümüyle hayatımıza girmiş durumda. Domates, mısır, soya gibi ürünlere balık, bakteri gibi canlıların genlerinin aktarılmasının insan sağlığı üzerindeki etkileri henüz tam olarak saptanabilmiş değil. Ama bunların, doğal ürünlerin genetik yapısını değiştirmesi geri dönülmez felaketlere yol açabilir.Özellikle çok uluslu şirketler bu ürünlerin zararlı olmadığını kanıtlamaya çalışırken Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın, sayısız tehlikeler sıralıyor.

- GDO’nun, sağlığımızın yanı sıra diğer tehlikeleri nedir?

- Bir kere GDO’lu tohum aldığınız zaman her yıl onu sürekli almak zorunda kalıyorsunuz, tekelin ötesinde tam bir bağımlılık ortaya çıkıyor. Sadece tohumda değil ilaçta da bir ülkeye değil bir şirkete bağımlı hale geliyorsunuz. Hem tekelleşme hem bağımlılık yaratıyor.

-GDO üretimi hangi ülkelerde yapılıyor?

-Üretime yaygın olarak 1996 yılından itibaren başlandı. Bugün tüm dünyada Türkiye’nin yüz ölçümüne yakın bir alanda transgenetik ekip yapılmakta. Ekim alanlarının yüzde 99’u ABD, Arjantin, Kanada, Çin ve Brezilya’da.

-GDO’lar Türkiye’ye rahatça giriyor mu?

-1998 yılından bu yana hiçbir denetime tabi olmadan rahatça girmektedir. 2003’te 1.8 milyon ton mısır, 800 bin ton soya ithal edildi. Mısırın yüzde 81’i, soyanın yüzde 88’i ABD ve Arjantin’den geldi. İşlenmiş ürünlerin büyük bölümü GDO içeriğe sahip. Mısır ve soyadan üretilen yağ, un, nişasta, glikoz şurubu, sakaroz, fruktoz içeren gıdalar, bisküvi, kraker, kaplamalı çerezler, pudingler, bitkisel yağlar, bebek mamaları, şekerlemeler, çikolata ve gofretler, hazır çorbalar, mısır ve soyayı yem olarak tüketen tavuk ve benzeri hayvansal gıdalar, GDO’lu olma riski taşıyan gıdaların başında geliyor.

-GDO’ların zararları nelerdir?

Bir ülkenin işgal edilmesinde kullanılan yöntemlerden biri GDO’lu ürünlerdir. Bu kez taşınan demokrasi değil, verimlilik, bolluk ve refah oluyor. Tüm Avrupa’da 13 bin civarında olan bitki çeşidinin 11 bini Türkiye’de bulunuyor. Bunların bir kısmı endemik bitki. Kontrollü alanlar dışında GDO’lu ürünleri soktuğunuzda, genetik çeşitler kayboluyor, yerel türler bunlarla rekabet edemediğinden hızla yok oluyor. Bir kez gen aktarımı başlamışsa genetiği değiştirilmiş ürünün doğal ürünlere bulaşması önlenemez hale geliyor.

Bu ürünler, bunlardan beslenen zararlıların, bu zararlıları yiyen böceklerin de yok olmasına neden oluyor. Bir bitkiye aktarılan yabancı ot ilaçlarına dayanıklılık geni, rüzgar veya arılar vasıtasıyla yabancı otlara taşınırsa, bu yabani otlarla savaşmak olanaksız hale geliyor.

-İnsan sağlığı açısından riskler nelerdir?

-İnsan ve hayvan sağlığı açısından doğurdukları risk ve tehditler, yatay gen transferi, alerjiler, antibiyotiklere direnç, toksin birikimi ve metabolizma değişiklikleri olarak sayılabilir. İnek sütü, yumurta, balık, kabuklu deniz ürünleri, soya, fıstık, buğdayda alerji saptanıyor. Soya alerjisi en çok rapor edileni. GDO’lardan başka canlılara gen kaçışında, insan sindirim sisteminin bu geçiş için uygun ortam sağlayabileceği sonucuna ulaşılmış durumda. 12 sağlam, 7 ameliyatlı hastada yapılan deneyler sonucu, sağlıklı bireylerin sindirim sisteminde ve bağırsak bakterilerinde yabancı DNA tümüyle dışarı atılmıştır. Ama hasta bireylerde ise yabancı DNA’nın yüzde 4’ü sindirim sistemi ve bağırsak bakterilerinde kalmıştır. Özellikle bu ürünlerin çiğ yenmesi durumunda mide ve bağırsak tarafından tutulması artıyor. Zararların tespit edilmesi sonucu Zeneca domates püresi, NewLeaf patates, Triffid flax, Starlink mısır ve Roundup ready buğday üretimine bizzat üretici firmalar son verdi.

GDO’lu patatesin, mide çeperi üzerinde uyarıcı büyüme etkisi saptanmıştır. Kardelenden elde edilmiş lektin geni ürünün laboratuar koşullarında insan akyuvarlarına bağlandığı görülmüştür. Bu alanda 13 bin ile 22 bin kat daha fazla bebek cinsiyet sorunları, endokrin cevaplı kanser saptanmıştır.

-Türkiye’de bu ürünlerin üretilmesi söz konusu mu?

-Hazırlanan tasarı ile aslında yasaklama yerine serbesti getiriliyor. Hammadde, işlenmiş ürün, hangi nitelikte olursa olsun GDO’lu ürün girişi yasaklanmalı. Ancak bu konuda uluslar arası şirketlerin inanılmaz bir lobi çalışması var.

HAPİS CEZASI GELİYOR

Hazırlanan Biyogüvenlik Yasa Taslağı, GDO’ların verilen izin ve belirtilen koşullar dışında kullanılmasını yasaklıyor. Bu yasağa uymayana 1 yıldan 3 yıla kadar ağır hapis, 10 – 20 milyar TL. para cezası öngörülüyor.

VEHBİ ESER (Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Tarla Bitkileri Araştırma Daire Bşk.)

‘Güvenliği kanıtlanmadıkça karşıyız’

- GDO’lara bakanlığınızın bakışı nedir, bu ürünler gerçekten zararlı mı?

Risklerin minimize edilmesi için, hayvandan bitkiye, bakteriden bitkiye gen transferine bunun güvenli olduğu kanıtlanmadıkça karşıyız. Bitkiler arası ve özellikle akrabalar arası gen transferine daha sıcak bakıyoruz.

-Türkiye’de üretime izin verilmesi eleştiriliyor.

-Biz biyogüvenlik protokolünü imzalamış durumdayız, buna izin vermek durumdayız, ancak yukarda söylediğim şartlarda. Türkiye ilk kez bu konuda hürriyeti kısıtlayıcı özel cezalar getiren ülke olacak, diğer ülkeler de bizim tasarımızı ilgiyle izliyor. Organik üretim yapılan bölgelerle, GDO üretimi yapılacak bölgelerin çevresinde belli mesafelerde hiçbir üretim yapılamayacak. Bu ürünleri üretimine her türlü laboratuvar testlerini yaparak izin vereceğiz.

-Üretim için size yapılan başvuru var mı?

-1998 yılında çıkarılan talimatname, bu ürünlerin üretilmeden önce testlere tabi tutulmasını öngörüyor. Bu çerçevede mısır, pamuk, patates için başvuru oldu. Patates konusunda çalışmalar bir yıl sürdü, uygun bulmadık, geri çekildi. Patateste böceğe dayanıklılık geni vardı. Mısır ve pamukta tarla çalışmaları bitti, laboratuar çalışmaları devam ediyor. 2004’te mısır üretimi için yeni bir müracaat oldu, onun tarla çalışmaları sürüyor.

-AB’nin konuya bakış açısı nedir?

-AB kamuoyunun bu ürünlere toptan bir tepkisi var, istenmiyor. Buna karşın İspanya, Almanya’da üretim yapılıyor. Fransa çalışmalar yaptı sonra tümüyle vazgeçti.

-Sizin gen aktarma teknolojisini geliştirmek için yaptığınız çalışmalar nelerdir?

Bitki genlerinin bitkilere aktarılması konusunda 3-5 yıl içinde sonuç alarak kullanabilir hale gelmeyi umuyoruz. Bize bu konuda verilen 5 yıllık bütçe 850 milyar lira, bununla bile önemli bir mesafe aldık. 52 kişilik bir ekip yetiştirdik.

DR. SERVET KEFİ (TÜBİTAK Uzmanı)

‘AB gıda dışı kullanıma ağırlık veriyor’

“Gıda kalitesi ve güvenirliği alanındaki araştırmalar AB Altıncı Çerçeve Programı kapsamında öncelikli alanlar arasında yer alıyor. AB bu konuda klasik “tarladan sofraya” yaklaşımı yerine “sofradan tarlaya” yaklaşımını benimsemiştir. Araştırma projeleri için AB 800 milyon Euro bütçe ayırmış ve bu çerçevede araştırmalar destekleniyor. AB bu teknolojinin geliştirilmesini kalıtımın iyileştirilmesi ve insan sağlığına yararlı olarak kullanılmak amacıyla destekliyor. AB ayrıca GDO’lar ile organik ürünlerin aynı anda var olmasını kolaylaştırmak ve etkin ve sabit kontrol sistemlerini geliştirmeye çalışıyor.”

Okunma Sayısı: 1158