“TÜRKİYE TARIMDA ‘DEFANSİF TUTUM’ ALMALI” - DÜNYA GIDA - TEMMUZ'2005

GENEL MERKEZ ( )
31.07.2005 (Son Güncelleme: 16.08.2005 12:06:38)

TÜSİAD’ın hazırlattığı Tarım Raporu’nu eleştiren Gökhan Günaydın, “TÜSİAD raporu, Türkiye’ye ‘haksızlık’ yapıyor. Tüm temel özellikleri ile ikinci grup ülke niteliğinde olan Türkiye, G-20’lerle birlikte hareket etmiyor, yalnızca ayrıcalıklı muamele listesini geniş tutmak istiyor, bu da mümkün değil” dedi.

Özlem As

TÜSİAD, 21 Haziran’da Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in de katıldığı bir basın toplantısıyla “DTÖ ve AB’deki gelişmeler ışığında 21. yüzyılda Türkiye tarımı” adlı ikinci 5 yıllık Tarım Raporunu açıkladı. Raporda; Tarıma yapılan desteklerin 7 kat düşmesine karşın hala yüksek olduğu ve daha da düşürülmesi gerektiği belirtiliyor.

Tarımda günü kurtaran ve köylüyü oy potansiyeli olarak gören politikanın iflas ettiğinin belirtildiği raporda, “Tarıma 10.6 milyar dolar transfer ediliyor. Artan fiyatlar yüzünden tüketiciler, yüzde 30 dolaylı vergi ödüyor. Destekler işe yaramadı” denildi. Türkiye’nin, istese de istemese de tarım ürünlerindeki koruma düzeyini aşağıya çekmek zorunda kalacağının iddia edildiği Tarım Raporu’nda “Türkiye bunu kendi isteği ile yapmazsa DTÖ bunu zorla yapacak. Büyüme için tarımda reform şart. Tarım yeniden yapılandırılmalı” diye belirtildi.

Rapordaki bir diğer satır başlığı ise; ithal edilen tarım ürünlerinin ara mallar olduğu ve bunlar işlenip yeniden ihraç edilebildiği için endişelenecek bir durum olmadığı ve hayvancılık sektöründe Türkiye’nin hiç şansının bulunmadığı yönünde.

‘Reform süreci’ tarımı 5 yılda çökertti

TÜSİAD’ın ODTÜ Ekonomi Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Erol Çakmak ve Prof. Dr. Halis Akder’e hazırlatmış olduğu bu rapor tartışmaları da beraberinde getirdi. Sektörden rapora yöneltilen eleştiriler, üreticinin, çiftçinin görmezden gelindiği noktasına yoğunlaşmış durumda.

Sözkonusu raporu, Dünya Gıda Dergisi için değerlendiren TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Günaydın, raporun İstanbul sermayesinin tarım sektörüne ekonomik-sosyolojik ve politik bakış açısını net bir şekilde ifade ettiğini söyledi. Rapora egemen olan felsefenin; ‘dışsal gelişmeler belirleyicidir, Türkiye tarımının bir an evvel buna ayak uydurması gerekiyor’ olduğunu kaydeden Günaydın, “Böyle bir bakış açısının, tarım sektörüne yönelik sistemli saldırıya, dünya çapında karşı duruşu organize etmeye çalışan G – 20 ülkelerinin pozisyonunu da anlamamasını garip karşılamamak gerekir. Ayrıca raporda, 1999 yılı sonundan beri Türkiye’de uygulanan ve sektörü 5 yılda çöküş noktasına getiren ‘reform sürecinin’ kutsanması da olağan sayılmalı. Mali ortodoksi politikalar çerçevesinde sektöre aktarılan kıt kaynakların da kesilmesi sonucunda, ‘tasarruf edilen kaynakların’ nerelere aktarıldığını artık bu ülkede yaşayan herkes biliyor” diye konuştu.

Raporda; önümüzdeki dönemde yapılacak uluslar arası anlaşmalarla dünya tarım ürünleri ticaretinde korumaların daha da düşeceğinin ifade edildiğini hatırlatan Günaydın, “Rapor, ‘Türkiye’nin de içinde bulunduğu yapısal sorunlarını tamamlayamamış ülkeler uluslararası ve ikili ilişkilerde defansif tutum almaktadırlar. Dış dünyaya karşı alınan bu pozisyon içeriye yansımakta, geçmişe duyulan özlem kabarmaktadır’ yargısında bulunulduktan sonra, ‘serbestleşme yönündeki bu gelişmelerin Türkiye için fırsatlar yaratabileceği’ belirtiliyor. Liberal ideolojiyi açıkça ortaya koyan bu yargılar, dünyanın ‘sermaye tarafından görünümüne’ ilişkin. Günümüzde de gelişmiş ülkeler, azgelişmiş dünyanın elinden tarım üretimi gücünü almaya ve piyasa alanını genişletmeye çalışıyor. Bu süreci işleten kurum olan Dünya Ticaret Örgütü, aralıkta Doha sürecini sonlandıracak bir anlaşmayı Hong Kong’da imzalamayı planlıyor. Sorun, Türkiye’nin bu anlaşma sürecinde nasıl bir pozisyon takınacağı. TÜSİAD’a bakılırsa, defansif oynamaktan vazgeçmeliyiz” dedi.

Türkiye’nin aslında defansif bir oyun planı kurgulamadığını belirten Günaydın, tam tersine, ‘aday ülke statüsü’nün gereği algılamasıyla, AB pozisyonunu benimsediğini söyledi. Günaydın, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bu bağlamda, iç destekler ve sübvansiyonlu ihracatın azaltılması, pazara girişin kolaylaştırılmasından yana tavır alıyor. Ayrıca, çekingen bir şekilde de, belirli ürün listeleri için ‘özel ve farklı muamele’ istiyor. Bu istem, ‘özel ve farklı muamele’ şemsiyesine giren ürünlerin, genel liberalizasyon eğiliminden ayrıksı tutulmasını sağlamaya yönelik. Şimdi bunu sonucundan başlayarak analiz edelim. Anlaşmanın ‘ruhuna aykırı’ ayrıcalık listeleri çok dar tutulacağından, hazırlanan ürün listelerinin ancak çok küçük bir bölümünün ‘özel ve farklı muamele’ kapsamına alınacağı açık. Bu açık gerçeği yalnızca Türkiye’nin müzakere heyeti gör(e)miyor. Kısacası, ‘AB’nin yanında pozisyon alayım, liberalizasyondan yana olayım, ancak olacaklardan da kendimi koruyayım’ anlayışı iflasa mahkumdur.”

OECD’nin tarıma yapılan destek hesaplanmalarında, maddi desteklerin yanı sıra gümrük duvarları ile yapılan korumayı da hesaba dahil ettiğini kaydeden Günaydın, “Bundan hareketle, DTÖ’nün Tarım Turlarında, birçok tali ayrım yanında iki ana çıkar grubundan söz edilebilir: Bütçe olanakları çerçevesinde tarımına iç destek ve ihracat sübvansiyonu sağlayabilen varsıl ülkeler ile geriye kalan yoksullar. Yoksullar, parasal destek sağlayamadıkları tarım ve kırsal alanlarında birçok altyapı – üstyapı sorunu ile boğuşuyorlar ve iç piyasalarını gümrük duvarları ile korumaya çalışıyorlar. İşte bu ikinci grup ülkeler, DTÖ Cancun sürecini hiç umulmayan bir başarı ile tıkadılar. Argümanları şu idi: Ey Amerika 25 bin pamuk üreticine verdiğin 4 milyar dolar destek ile dünya pamuk piyasasını alt üst ederken ve bu yüzden onlarca Afrika ülkesinin tüm dış ticaret dengeleri çökerken sen bize serbest ticaretin erdemlerinden söz edemezsin. Eğer gümrüklerimizi indirmemizi istiyorsanız, önce sizler iç desteklerinizi ve dışsatım sübvansiyonlarınızı sıfırlayın.”

Rapor Türkiye’ye ‘haksızlık’ yapıyor

Bugün G – 20 ülkelerinin aynı söylemi yinelediğini kaydeden Günaydın, “Yani TÜSİAD Raporu’na göre ‘defansif tutum alıyorlar’. İyi ki de öyle yapıyorlar, aksi takdirde tarımsal yapılarının ayakta kalması olanaksız” dedi.

Günümüzde dünyanın en çok buğday ihraç eden ülkelerinin ABD; Kanada, Almanya ve Fransa gibi gelişmiş ülkeler, en çok buğday ithal eden ülkelerinin ise Brezilya, İran, Mısır gibi az gelişmiş ülkeler olmasının, gümrük duvarları sıfırlandığında neler olacağına yönelik açık bir örnek olduğunu ifade eden Günaydın, “TÜSİAD raporu, Türkiye’ye ‘haksızlık’ yapıyor. Tüm temel özellikleri ile ikinci grup ülke niteliğinde olan Türkiye, G – 20’lerle birlikte hareket etmiyor, yalnızca ayrıcalıklı muamele listesini geniş tutmak istiyor, bu da mümkün değil. Kısacası, elindeki kadro ile defansını sağlam tutup kontratak oynaması gereken Türkiye, ofsayta düşeceği belli olan bir açık oyunu tercih ediyor. Bu oyunun sonucu, iyi bir skor avantajı yaratmayacak” dedi.

Okunma Sayısı: 392