KOPENHAG ÖLÇÜTLERİ YERİNİ TARIM ÖLÇÜTLERİNE BIRAKTI - CUMHURİYET TARIM/HAYVANCILIK - 08.11.2005

GENEL MERKEZ ( )
08.11.2005 (Son Güncelleme: 08.11.2005 11:33:07)

<İ>"SALT TEKNİK BİR ÇALIŞMA SÜRECİNİN, TÜRKİYE'nin orta dönem çıkarlarına aykırı bir politika seçimi olacağı bilinmelidir."

Gökhan GÜNAYDIN
(Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı)

Avrupa Birliği Konseyi, Türkiye ile gerçekleştirilecek müzakerelere ilişkin "Çerçeve Belge" yi 3 Ekim 2005 tarihinde kamuoyuna açıklamıştır. Çerçeve Belge'NİN 3 NO'lu eki, görüşmelere konu olacak 35 müzakere başlığına ilişkin bir liste vermektedir. Buna göre; "tarım ve kırsal kalkınma", "gıda güvenliği, hayvan ve bitki sağlığı" ile "balıkçılık" olmak üzere üç müzakere başlığı, tarım sektörünü doğrudan ilgilendiren konular olarak öne çıkmaktadır. Bunun yanında; dokuz müzakere başlığı, dolaylı olarak tarım sektörünü etkileyecek, ondaki gelişmelerden etkilenecektir. Avrupa Komisyonu kaynaklı bilgilere göre; tarım ve kırsal kalkınma konusunda tanıtıcı tarama süreci 5 Aralık 2005 tarihinde başlayacaktır. Ancak aşağıda belirtilen konular, AB ile yürütülecek görüşmelerde ortaya çıkacak sorunların habercisi niteliğindedir:

  • 6 Ekim 2004 tarihli "İlerleme Raporu", aynı tarihli "Etki Değerlendirme Raporu", 17 Aralık 2004 tarihli "Konsey Kararı" ve 3 Ekim 2005 tarihli "Müzakere Çerçeve Belgesi"nde tarım sektörünün sosyo-ekonomik özelliklerine ilişkin ortaya konulan belirlemeler,
  • Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikası'NIN GÜNCEL YÖNELİMLERİ İLE TÜRKİYE'nin kendi tarım sektöründen beklentilerinin örtüşmemesi ve bu alanda görülen "açığın" giderek artmakta oluşu,
  • Türkiye'NİN SEKTÖRE AKTARDIĞI DESTEK MİKTARI İLE AB'nin destekleme düzey ve çeşitleri arasında görülen önemli farklılıklar,
  • Görüşmeleri yürütecek olan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'NIN İDARİ KAPASİTESİNDE ORTAYA ÇIKAN AŞINIM.

ÖNCELİKLE VE ÖNEMLE BELİRTİLMELİDİR Kİ, YAŞANACAK OLAN, GÜNLÜK KULLANIM DİLİNDE GEÇERLİ OLAN VE TARAFLARIN KARŞILIKLI RIZALARININ UYUMLAŞTIRILMASINA YÖNELİK BİR UZLAŞMA ARAYAN "MÜZAKERE SÜRECİ" DEĞİLDİR. TARIM SEKTÖRÜNDE GÖRÜŞÜLECEK OLAN, AB'nin tüzük (regulations), karar (decision), tavsiye (advice) ve görüş (opinion) hiyerarşisinde bağlayıcılığa sahip mevzuatının Türkiye'YE AKTARILMASINA YÖNELİK ZAMAN VE FİNANSMAN PLANLAMASIDIR. TÜRKİYE GİBİ, 39 MİLYON HEKTAR İLE 25 ÜYELİ AB'nin toplam tarım alanının % 23'Ü ORANINDA TARIM ALANINA SAHİP, TOPLAM İSTİHDAMININ % 33'ü tarımda çalışan büyük bir ülkede, yukarıda ifade edilen işin gerçekleştirilebilmesi, hem Türkiye'NİN ETKİLİ VE DOĞRU POLİTİKALAR İZLEMESİ HEM DE TOPLULUĞUN, TIPKI DİĞER ADAY ÜLKELERDE OLDUĞU GİBİ, SEKTÖREL SORUNLARI GİDERİP FARKLI YAPILARIN UYUMLAŞTIRILMASINA YÖNELİK İRADE ORTAYA KOYMASI, BUNA YÖNELİK YÖNETİMSEL VE FİNANSAL ARAÇLARI DEVREYE SOKMASI İLE OLANAKLIDIR. OYSA GÖRÜLMEKTEDİR Kİ, AB BU ANLAMDA TAM TERSİ BİR TUTUM İZLEMEKTEDİR. MÜZAKERE ÇERÇEVE BELGESİ, TIPKI 17 ARALIK 2004 TARİHLİ KONSEY KARARI'nda olduğu gibi, tarım sektörü, yapısal politikalar ve kişilerin serbest dolaşımına yönelik "uzun geçiş dönemleri", "derogasyonlar", "özel düzenlemeler" ve "kalıcı koruma hükümleri" getirilebileceğini; serbest dolaşım alanında üye devletlere azami rol verileceğini ifade etmektedir. Buna karşılık Türkiye'NİN TALEP EDEBİLECEĞİ GEÇİCİ TEDBİRLER BAĞLAMINDA; GEÇİŞ DÖNEMLERİ KISA VE AZ SAYIDA OLACAK, BİRLİĞİN KURAL YA DA POLİTİKALARINA BİR DEĞİŞİKLİK GETİRMEYECEK, BUNLARIN SAĞLIKLI İŞLEYİŞİNİ BOZMAYACAK VE REKABETE BÜYÜK ÖLÇÜDE ZARAR VERMEYECEKTİR.

BU BAĞLAMDA, TÜRKİYE TARIM SEKTÖRÜNÜN TOPLULUĞA GETİRECEĞİ YÜK VE SORUNLARDAN UZAK KALMA KONUSUNDA AÇIK BİR ÇABA SERGİLEYEN VE BU ALANDA BİR SORUMLULUK ALMAKTAN KAÇINAN AB, MALİ ALANDA DA BENZER BİR TUTUM SERGİLEMEKTEDİR. AB, TARIM VE KIRSAL KALKINMA ÖNLEMLERİNE HALEN YILDA 42 MİLYAR EURO DÜZEYİNDE HARCAMA YAPMAKTADIR. OYSA, GENİŞLEME ÖNCESİ TARIM YARDIMI DÜZEYİ, YILDA 520 MİLYON EURO İLE SINIRLANDIRILMIŞTIR. GENİŞLEMEDEN TARIMA AKTARILAN FON MİKTARI İSE, EN ÇOK 3.4 MİLYAR EURO / YIL İLE SINIRLI KALMIŞTIR.

"BÜTÇE DENGELEYİCİLER" POLİTİKALARI ÇERÇEVESİNDE, İLERİYE YÖNELİK OLARAK, GENİŞLEME POLİTİKALARININ BİRLİĞE MALİYETİNİ SÜREKLİ OLARAK KONTROL ETME VE İNDİRGEME EĞİLİMİ İÇİNDE OLAN AB'nin, ne bugün ne de 3 Ekim 2005 tarihli Müzakere Çerçeve Belgesi'NDE SÖZÜ EDİLEN VE 2014'ten itibaren başlayacak olan döneme ilişkin olarak oluşturulacak Mali Çerçeve'DE, TÜRKİYE'nin tarım müktesebatına yönelik olarak ortaya çıkacak maliyeti karşılamaya istekli olmadığı açıktır.

Batı kaynaklı hesaplamalar, Türk tarımının AB'YE UYUMUNUN, YILDA 20 MİLYAR EURO'nun üzerinde bir kaynağa gereksinim duyduğunu ortaya koymaktadır. Buna karşılık, böyle bir kaynağın tarıma ayrılması konusunda ne AB ne de mevcut Hükümet'İN BİR PLANININ OLMADIĞI AÇIKTIR. YUKARIDA AÇIKLANMAYA ÇALIŞILAN GERÇEKLERİN ORTAYA KOYDUĞU TABLO, SÜRECİN TÜRKİYE İÇİN VAHİM SONUÇLARA GEBE OLDUĞUNU ORTAYA KOYMAKTADIR.

ŞÖYLE Kİ; GEREKLİ MALİ YARDIM YAPILMADAN GERÇEKLEŞTİRİLEBİLECEK OLASI BİR ÜYELİKTE, TARIMA YÖNELİK KALICI DEROGASYONLARIN KALDIRILMASI HALİNDE; AB ORTAK TARIM POLİTİKASI'nın üç temel ilkesinden "Mali Dayanışma" dışında kalan diğer ikisi olan "Pazar Birliği" ve "Topluluk Tercihi" nin işlemesiyle; "Etki Değerlendirme Raporu" nda da belirtildiği gibi, yalnızca yaş meyve ve sebze, fındık, koyun eti ve bakliyat alt sektörlerinin rekabetçi olabileceğini, diğer alanlarda ise AB tarımsal ürünlerinin Türkiye pazarını dolduracağını öngörmek zor değildir...

Bunun yanında, DİE rakamları ile ortaya konulan kırsal yoksulluk verileri, mutlak yoksul oranını % 9.3, göreli yoksul oranını % 21.8 olarak belirlemektedir. Böyle bir ortamda, iç ticaret hadlerinin sürekli tarım aleyhine gelişimi, kırsal alanda yaşayanların büyük bir kopuşla kentlerin varoşlarına doğru yönelmesi sonucunu doğuracaktır. İşte bu ortamda, işsizlik ortalaması % 8 olan AB, kişilerin serbest dolaşımına kalıcı derogasyon getirerek, bu alanda üye devletlere azami bireysel rol tanıyarak, tarımdan kopacak 6 milyon işgücünün, aileleri ile birlikte doğuracağı sorunları Anadolu coğrafyasına hapsetmek istemektedir.

Bu bağlamda, tarım yanında serbest dolaşıma ve yapısal politikalara getirilebileceği ifade edilen kalıcı derogasyonlar ve ilk kez bir aday ülkeye uygulanan "Birliğin hazmetme kapasitesi", tarım sektöründen dolayımlanan konulardır. Bu durum, "Kopenhagh kriterlerinin yerini tarım kriterleri aldı" yolundaki açıklamamızın gerekçesini oluşturmaktadır.

Yine aday ülkelerden yalnızca Türkiye'YE UYGULANAN BİR BAŞKA YAPTIRIM, HER MÜZAKERE BAŞLIĞININ AÇILMASINDA VE KAPATILMASINDA, ÜYE ÜLKELERİN ONAYLARININ ZORUNLU TUTULMASIDIR. BU DURUM, "TARIM VE KIRSAL KALKINMA", "GIDA GÜVENLİĞİ, HAYVAN VE BİTKİ SAĞLIĞI" İLE "BALIKÇILIK" OLMAK ÜZERE TARIMLA İLGİLİ ÜÇ MÜZAKERE BAŞLIĞINDA, 25 ÜYE ÜLKEDEN TOPLAM 150 ONAYIN GEREKLİ OLDUĞUNU ORTAYA KOYMAKTADIR. TEKNİK ÇALIŞMALARIN ÖTESİNDE, SİYASİ DEĞERLENDİRMELERİN ÖNE ÇIKTIĞI ORTAMDA, BU ONAYLARIN ALINMASINDA OLUŞABİLECEK ZORLUKLARI ÖNGÖRMEK ZOR DEĞİLDİR... KALDI Kİ, İLGİLİ AB BELGELERİNDE SÖZÜ EDİLEN; "MÜKTESEBATI ÜSTLENME KAPASİTESİNİ TAM OLARAK YERİNE GETİREMEMESİ DURUMUNDA, MÜMKÜN OLAN EN KUVVETLİ BAĞLA TOPLULUK YAPILARINA DEMİRLEMESİ SAĞLANACAKTIR" İBARESİ, AVUSTURYA'nın 3 Ekim sürecinde gösterdiği çabaların maddi temelinin kurgulandığına ilişkin açık bir gösterge niteliğindedir. Tüm bu çerçeve içinde, AB sürecinin siyasi ­ sosyal ve ekonomik içeriğinden uzak, "salt teknik" bir çalışma sürecinin, Türkiye'NİN ORTA DÖNEM ÇIKARLARINA AYKIRI BİR POLİTİKA SEÇİMİ OLACAĞI BİLİNMELİDİR.

Okunma Sayısı: 461