İSTANBUL HALKI SU TASARRUFU YAPARKEN YEREL YÖNETİM ÜZERİNE DÜŞENİ YAPIYOR MU?

İSTANBUL ŞUBE ( )
24.07.2008 (Son Güncelleme: 24.07.2008 10:22:36)

BASINA VE KAMUOYUNA

İstanbul Halkı Su Tasarrufu Yaparken Yerel Yönetim Üzerine Düşeni Yapıyor Mu?

24 Temmuz 2008

TÜİK‘in rakamlarına göre nüfusu 12,5 milyon olan İstanbul‘a Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından 15-16 milyon nüfus üzerinden Çevre Düzeni Planı yapılmaktadır. Ancak, şimdiki nüfusa yeterli su sağlanamazken, "16 milyon insana nasıl yeterli ve sağlıklı su sağlanacak?" sorusunun cevabı da henüz verilebilmiş değildir!

Hazırlanmakta olan Çevre Düzeni Planı‘na göre yaklaşık 100 bin civarında olan Silivri‘nin nüfusunun 1,5 milyona çıkarılması hedeflenmektedir. İstanbul‘daki yeraltı sularının büyük bölümü de Silivri ve Çatalca yöresinde yer almaktadır. Yapılan ölçümlere göre İstanbul‘daki yeraltı sularının doğal (yağmur suyundan) beslemesi yılda 110 milyon m3 iken, kanalizasyon sızıntılarından beslemesi 160 milyon m3‘tür. Temiz su şebekesinden olan 410 milyon m3 sızmayı da hesaba kattığımızda, su şebekesi ve kanalizasyondan olan beslemenin doğal beslemenin yaklaşık 5 katı olduğu görülmektedir. İSKİ‘nin 2007 faaliyet raporunda "Avrupa Yakası‘na Silivri ve Çatalca yöresinde açılmış 130 kuyudan günde 130 bin m3 su verildiği, kuyuların devreye alınmasıyla barajlardan alınan sudan büyük tasarruf sağlandığı, 2008 yılında 40 yeni kuyu daha açılacağı" belirtilmektedir. Yeraltı sularının nasıl beslendiği ortadayken açılan kuyular vasıtasıyla barajlardan su tasarrufu sağlandığı söyleminin övünülecek bir yanı olmadığı açıktır.

Silivri yöresinde nüfusun ve açılan kuyu sayısının arttırılması, yeraltı suyunun daha derinlere inerek miktarının azalması ve kanalizasyon sızıntılarının daha da artarak su kalitesinin bozulması anlamına gelmektedir.

İstanbul‘da bulunan 7 adet içme suyu havzası 750 milyon m3 su verimleri ile kente verilen suyun %72‘sini sağlamaktadır. Titizlikle korunması gereken 2.497 km2 alana sahip bu havzaların zamanla yoğun konut ve sanayi alanına dönüşen 145 km2‘lik kısmı tahrip edilmiştir. Bu havzalarda günümüzde 1,5 milyon nüfus yaşamakta olup en büyük tahribat 525 bin nüfus barındıran Ömerli havzasında yaşanmıştır. "Formula 1" pistinin de bu havza içerisinde inşa edildiğini yeri gelmişken hatırlamamızda fayda var. Su sorunu yaşayan İstanbul‘da içme suyu havzalarının yeterince korunmadığını görüyoruz.

Ülkemizdeki su kaynaklarının %60‘ı Doğu Karadeniz, Dicle-Fırat ve Doğu Akdeniz havzalarında yer almaktadır. Su varlığının aksine en düşük yoğunluklu yerleşim alanlarının bu yörelerde bulunduğu görülmektedir. Ülkemizin en büyük, dünyanın ise sayılı metropollerinden olan İstanbul ise su kaynaklarının sadece %4,5‘inin bulunduğu Marmara Bölgemizde yer almaktadır. İstanbul‘un Çevre Düzeni Planı‘ndan önce ülkesel planın yapılarak nüfusun dengeli dağılımının sağlanması, İstanbul‘a olan yoğun göçün durdurulması gerekmektedir.

İstanbul‘un su sorununu çözmek amacıyla büyük umutlar bağlanan Melen Çayı‘nın kuraklık nedeniyle kuruyan suyunun yanında su kalitesi de üniversitelerin analizlerine göre iç açıcı görülmemektedir. Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği‘ne göre Melen Çayı özellikle kış aylarında aluminyum iyonu bakımından hiçbir kullanıma uygun değildir, demir iyonu bakımından ise uygun arıtma işleminden sonra endüstriyel kullanıma uygun hale gelmektedir. Yaz aylarında ise mangan iyonu açısından uygun arıtma işleminden sonra içilebilir kaliteye ulaşmaktadır. Melen Çayı havzası kontrol altına alınamazsa su kalitesi açısından sorun daha da büyüyecek, sağlık sorunlarına yol açacaktır.

İstanbul‘da baraj doluluk seviyesi bu yıl da önemli oranda azalınca İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Kadir TOPBAŞ, buharlaşmanın çok fazla olduğundan bahisle İstanbullulara yine tasarruf çağrısında bulundu. Tabi ki suyu kullananlar, özellikle su sıkıntısının had safhada olduğu dönemlerde suyu en idareli şekilde kullanmalıdır. Ancak, suyun tasarrufu sadece kullananın tasarrufu ile sınırlı değildir.

Kuraklıkla mücadele kapsamında ülkeler suyun buharlaşma hızını azaltmak amacıyla çeşitli yöntemler denemektedirler. Örneğin, şiddetli kuraklık yaşayan Avustralya barajlarındaki suyun havayla irtibatını keserek buharlaşmasını azaltmak için üzerlerine suyla reaksiyona girmeyen solüsyonlar dökmektedir. Isınan su daha hızlı buharlaştığından ülkeler barajlarında ısınan yüzey sularının buharlaşmasını azaltmak için kurdukları düzeneklerle alttaki serin suyla karıştırmaktadırlar. Suyun yüzey alanı genişledikçe daha hızlı ısınmakta ve daha fazla buharlaşmaktadır. Barajlar yapılırken bu durum dikkate alınmakta, su yüzey alanı küçük tutulmaktadır. Rüzgar, suyun buharlaşmasına yol açan en önemli faktörlerden biridir. Ülkeler barajlarındaki suyun buharlaşmasını azaltmak amacıyla hakim rüzgar yönünde rüzgar kıranlar oluşturmakta, bu alanları ağaçlandırmaktadırlar.

Haziran ayında 6,5 günlük suyunu buharlaşma yoluyla kaybeden İstanbul‘un yerel yönetimi buharlaşmayı azaltmak amacıyla halktan su tasarrufu istemesinin yanında kendi üzerine düşeni yapmış mıdır?

İstanbul‘un yaşanabilir bir kent olabilmesi için nüfus çekecek yatırımlar artık yapılmamalı, İstanbul‘a doğru yaşanan yoğun göç doğru tarım politikaları ve su kaynaklarının bol olduğu bölgelerde yaratılacak cazibe merkezleri ile durdurulmalı, içme suyu ve kanalizasyon tesisleri yenilenerek sızıntılar minimuma düşürülmeli, su kaynaklarından olan buharlaşma azaltılmalı, şehir içi yeşil alanlar AB standartlarına çıkarılmalı, su havzaları titizlikle korunmalı geri kazanılabilecek havzalar mümkün olduğunca sanayi ve yerleşim alanlarından arındırılmalı, yeraltı sularından doğal beslemesinin üzerinde yararlanılmamalı, yeraltı sularınca zengin aküferlerin üzerinde yerleşim alanı planlanmamalıdır.

Aksi taktirde İstanbul, bazı kesimlerin dillendirdiği üzere Kültür Başkenti ya da dünya şehri değil, salgın hastalıkların patlak verdiği bir utanç şehri olacaktır.

Ahmet ATALIK

Başkan

Okunma Sayısı: 1643