SAMSUN İLİ TERME İLÇESİ DUMANTEPE KÖYÜ AKÇAY MEVKİİNDEKİ ARAZİLERİN TARIM DIŞI AMAÇLA KULLANILMASININ UYGUN BULUNMASINA İLİŞKİN İŞ LEMİN DURDURULMASI VE İPTALİNE İLİŞKİN DAVA AÇTIK

GENEL MERKEZ ( )
09.04.2009 (Son Güncelleme: 09.04.2009 12:37:45)

            Av.Zühal DÖNMEZ

Bestekar Sk. No: 49/5 K.Dere/ANKARA

Tel: 466 18 14 Pbx     Fax: 426 99 86

-----------------------------------------------------

 

YÜRÜTMENİN DURDURULMASI TALEPLİDİR.

 

  

SAMSUN İDARE MAHKEMESİNE

Gönderilmek Üzere

ANKARA İDARE MAHKEMESİNE

 

  

DAVACI                    : TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası

                                     Karanfil Sk.No:28/12 Kızılay/ANKARA

VEKİLİ                      : Av.Zühal DÖNMEZ

DAVALI                    : T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı-ANKARA                                                                        Eskişehir Yolu 9.Km.Lodumlu/ANKARA

KONU                        :Samsun İli Terme İlçesi Dumantepe Köyü Akçay Mevkiinde 44,4061 hektar alandaki arazilerin tarım dışı amaçla kullanılmasının Uygun Bulunmasına ilişkin 16/02/2009 tarih 803-2921 sayılı davalı idare işleminin öncelik ve ivedilikle Yürütülmesinin Durdurulmasına ve İptaline karar verilmesi talebidir.

  OLAYLAR                : Samsun İli Terme İlçesi Dumantepe Köyü Akçay Mevkiinde 44,4061 hektar alanda Borasco Elektrik Üretim San.Tic.A.Ş.tarafından doğalgaz kombine çevrim santrali kurulması talebi, Toprak Koruma Kurulunda görüşülmüş ve 05/02/2009 tarihinde oyçokluğu ile kabul edilmiştir. Dava konusu karar ile de Bakanlık tarafından uygun bulunmuştur. Bu karar hukuka ve kamu yararına aykırı olup iptali gerekir.

  İPTAL NEDENLERİ           : 1) İptale konu işlemler ile söz konusu arazinin tarım dışı kullanıma açılması Anayasaya aykırıdır.

Anayasal hükümler : T.C. Anayasası Devlete, 44. maddesi ile "toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek...", 45. maddesi ile de "tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek..." görevlerini yüklemiştir. Anayasamızın 45. maddesinin gerekçesinde; "Madde, Devlete tarım arazilerinin ve çayırlarla meraların amaç dışı kullanılmasını önleme görevi vermektedir. Bu ifade ile amaçlanan tarım arazilerinin endüstri ve şehirleşme sebebiyle yok edilmesinin önlenmesidir. Devlet, bu amaçla yasal düzenlemeler yapmalıdır" ifadesi yer almaktadır.

Anayasamızın 166. maddesi, "Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayiin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla gelişmesini, ülke kaynaklarının döküm ve değerlendirilmesini yaparak verimli şeklide kullanılmasını planlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı kurmak Devletin görevidir" hükmünü amirdir.

            Yine Anayasamızın 56. maddesine göre; "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir".

            İptalini talep ettiğimiz, dava konusu taşınmazların tarım arazisi olmaktan çıkarılmasına ilişkin işlemlerin Anayasaya aykırı olduğu açıktır.

            2) Verimli özel ürün arazisi olan dava konusu taşınmazların tarım arazisi olmaktan çıkarılması 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa aykırıdır. Toprağın doğal veya yapay yollarla kaybını ve niteliklerini yitirmesini engelleyerek korunmasını, geliştirilmesini amaçlayan Kanunun 3.maddesinin (d) fıkrasında, Tarım arazisinin tanımı yapılmıştır. Buna göre;  Toprak, topografya ve iklimsel özellikleri tarımsal üretim için uygun olup, hâlihazırda tarımsal üretim yapılan veya yapılmaya uygun olan veya imar, ihya, ıslah edilerek tarımsal üretim yapılmaya uygun hale dönüştürülebilen araziler tarım arazisidir.

Kanunun 4.maddesinde de, Devletin hüküm ve tasarrufu altında ve Hazinenin özel mülkiyetinde olan araziler ile kamu kurumlarına, gerçek ve tüzel kişilere ait olan arazilerin mülkiyet hakkı kullanılırken toprağın; bitkisel üretim fonksiyonu, endüstriyel, sosyo-ekonomik ve ekolojik işlevlerinin tamamen, kısmen veya geçici olarak engellenmemesi amacıyla araziyi kullananlar, bu Kanunun öngördüğü tedbirleri almakla yükümlüdür, denilmektedir.

Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımını düzenleyen 5403 Sayılı Kanunun 13.maddesinde, mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazilerinin tarımsal üretim amacı dışında kullanılamayacağı belirtilmiştir. Ancak, alternatif alan bulunmaması ve Kurulun uygun görmesi şartıyla; savunmaya yönelik stratejik ihtiyaçlar, doğal afet sonrası ortaya çıkan geçici yerleşim yeri ihtiyacı, petrol ve doğal gaz arama ve işletme faaliyetleri, ilgili bakanlık tarafından kamu yararı kararı alınmış madencilik faaliyetleri, bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış plân ve yatırımlar için bu arazilerin amaç dışı kullanım taleplerine, toprak koruma projelerine uyulması kaydı ile Bakanlık tarafından izin verilebilir.

•a) Kamu yararı kararı bulunmamaktadır. Toprak Koruma Kurulu üyesi ve karşı oy sahibi müvekkil ODA temsilcisine talep ettiği halde kararlar verilmemiştir. Bu nedenle kamu yararı kararı varsa da içeriği hakkında bilgi sahibi değiliz. Ancak aşağıdaki gerekçelerle böyle bir yerde kamu yararı kararı alınması mümkün değildir çünkü kamu yararı yoktur.

•b) Tarım İl Müdürlüğü teknik elemanları tarafından düzenlenen Etüt Raporunda çevrede alternatif alan olmadığı bildirilmiştir. Bu rapor da davalı idarece dosyaya sunulduğunda inceleyebileceğiz. Ancak yakın çevrede alternatif alan olması mümkün değildir ve kanunda da alternatif alanın ‘yakın çevre‘ de bulunması şartı yoktur. Tarım dışına çıkarılan alan ve yakın çevresi Türkiye‘nin en verimli ovasının sınırları içinde olup tümü tarım arazisidir. Tesisi kuracak olan şirket bu toprağı yeni almıştır ve tarım arazisi olarak satın almıştır. Çevresi de tarım arazisidir. Gidip tarım yapılmayan bir yerden değil de ovanın ortasından satın alıp sonra da alternatif alan yok burada santral kuracağım demek ‘ne demektir?‘. Zaten Etüt Raporunda çevredeki arazilerin de tarım alanı olduğu belirtilmiştir.

Bahse konu bölge ve çevresindeki Akçay, Çamlıca, Dumnatepe ve Ünye‘nin sınır köylerinde organik fındık üretimi yapılmaktadır ve organik fındık üreticileri birliği kurulmuştur. Yani bu tesisten çıkacak gazların gideceği yer organik fındık üretimi yapılan araziler olacaktır.

c) Samsun İlinin üst düzey bürokratları ve Tarım İl Müdürlüğü her platformda "Organik tarım Güneşi Samsun‘da doğacak" demekte organik tarımı desteklemekteyken, çevreye asit yağışları ve sera etkisi yapacak böyle bir tesisin kurulmasına nasıl göz yummaktadırlar anlaşılamamıştır. Bir baskı olduğu çok açıktır ve zaten Toprak Koruma Kurulunun karar sürecinden de bu anlaşılmaktadır. İlk iki toplantıda karar alınmamıştır çünkü başlangıçta kararın  red çıkma olasılığı çok yüksekti. Örneğin 30 Ocakta yapılan 2.toplantıda ZMO, TEMA ve Ziraat Fakültesi adına katılan üyeler red oyu kullanacaklarını, Ticaret Odası ve Büyükşehir Belediyesi adına katılan üyeler çekimser oy kullanacaklarını beyan etmişler, bunun üzerine Komisyon Başkanı diğer üyelere düşüncelerini sormadan toplantıya ara vermiş ve sonra da ÇED sunumundan sonra toplantı yapılmasını önererek toplantıyı bitirmiştir.

d) Dışa bağımlı bir enerji olan doğal gaz santralinin bir süre sonra çeşitli nedenlerle üretime son verme durumu da göz ardı edilmemelidir. Doğada hayat insan ömrü ile ölçülemez, bir daha üretilemeyecek olan verimli toprağı birkaç on yıllık enerji için dahi öldürmek vahşettir. Enerji üretimini ucuza çıkarmak için yapıldığı anlaşılan bu  yer seçiminin faturasını üreticiler ve araziden çıkarmak kamu yararı mıdır? 5403 sayılı Kanundaki istisnalar, her parayı bastırıp vatandaştan tarım arazisi satın alan, araziyi istediği gibi kullanabilsin diye konulmamıştır.

3) Türkiye‘nin bir çok bölgesinde gündeme gelen tarım dışı kullanım kararlarının iptali talebi ile tarafımızca birçok dava açılmıştır. Bunlardan Adana 2.İdare Mahkemesi ve Sakarya 2.İdare Mahkemesi kararları ektedir.

4) Müvekkil Oda, kaynağını Anayasadan alan kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olup, üyelerinin tüm toplumsal, ekonomik ve mesleki sorunları ile doğrudan ilgilenmekle yükümlüdür. Ayrıca ülkemizin tarımsal kaynaklarının, topraklarının korunması için gereken her türlü girişimde bulunmakla yükümlüdür.

7472 Sayılı Ziraat Yüksek Mühendisliği Hakkında Kanun, Ziraat Yüksek Mühendislerinin toprak muhafazasına ilişkin hizmet ve faaliyetlerde bulunmaya yetkili olduklarını düzenlemiştir. Ziraat Mühendislerinin Görev Ve Yetkilerine İlişkin Tüzükte, toprak ve su muhafazasının toprak bilimi alanında öğrenim görmüş ziraat mühendisleri tarafından yapılacağı, hükmü yer almaktadır. 06.04.2005 Tarih, 25778 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Ziraat Mühendisleri Odası Ana Yönetmeliğinin 6.maddesine göre de; Ülke tarımı ve tarımsal üretim kaynaklarının korunması, geliştirilmesi, işletilmesi ve verimli kılınması, kırsal nüfusun toplumsal ve ekonomik kalkınmasının sağlanması, kırsal ve tarımsal gelişime yönelik strateji, politika, program ve proje oluşturulması çalışmalarına katkıda bulunmak amacıyla her türlü girişim ve etkinlikte bulunmak, Odanın amaç ve görevleri arasında  sayılmıştır. Bu bağlamda müvekkil ODA tarım topraklarının kaybına neden olacak her türlü düzenlemenin karşısındadır.

5) İptale konu karar ile birlikte sözkonusu mutlak tarım arazilerinin tarım dışı kullanıma açılması sonucu telafisi imkansız zararların ortaya çıkacağı muhakkaktır, 6 adet daha santral kurulması için yatırımcı şirketler tarafından yer arandığı, Cengiz A.Ş. tarafından daha önce kurulan ve mahkeme kararı ile çalışması durdurulan mobil santral yanına kurulacak çevrim santralin ÇED Raporunun alındığı tespit edilmiştir. Bu nedenle acilen Yürütmenin Durdurulmasına karar verilmesini talep etmekteyiz.

HUKUKİ NEDENLER        : Anayasa, İYUK, 7472 Sayılı Kanun, 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu, Ziraat Mühendislerinin Görev   ve Yetkilerine İlişkin Tüzük, Yönetmelikler, İlgili tüm  mevzuat.  

  

DELİLLER    : 05/02/2009 tarihli Toprak Koruma Kurulu Kararı, 16/02/2009 tarih 803-2921 sayılı Bakanlık kararı, Etüt raporu, Karşı Oy yazısı, Fotoğralar, Teknik Rapor vs.tüm yasal delil.

 SONUÇ VE SİSTEM:Yukarıda açıklanan nedenlerle; tarım arazilerin tarım dışı amaçla kullanılmasının  Uygun Bulunmasına ilişkin 16/02/2009 tarih 803-2921 sayılı davalı idare işleminin öncelik ve ivedilikle Yürütülmesinin Durdurulmasına ve İptaline; yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine  karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederim.  

Av.Zühal DÖNMEZ

Davacı Vekili

EKİ: Vekaletname

1-Karşı Oy  yazısı

2-Sakarya 2.İd.Mh.E.2008/699 s.kararı

3-Adana 2.İd.Mh.E.2007/719 K.2008/1144 s.kararı

4-Fotoğraf ve Rapor içerikli 2 adet CD

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

I-10/070

Doğalgaz Çevrim Santrali

 

 

 

 

 

 

                     TMMOB ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI BAŞKANLIĞINA

                                                                                                                 ANKARA

 

 

                    

         Samsun İli Terme İlçesi Dumantepe Köyü Akçay mevkiinde 44,4061 hektar alanda Borasco Elektrik Üretim San. Ve Tic. A.Ş. tarafından doğalgaz çevrim santrali kurulması talebi Toprak Koruma Kurulu‘ nda  görüşülerek 5403 Sayılı Kanunun 13. maddesi d bendi gereğince oy çokluğu ile kabul edilmiş olup Kurul kararı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nca onaylanmıştır.

         Kurulda Şubemizi temsil eden üye tarafından ret oyu verilmiş olup, çekincelerimiz Kurul Karar Defterine yazılmıştır.

         Tarım İl müdürlüğü teknik elemanlarınca hazırlanan etüt raporunda 444 dekarlık alan  " özel ürün arazisi " olarak belirtilmiştir.

         Şubemiz ve Samsun Sivil Toplum Örgütleri olarak çekincemiz ; ülkemizin en verimli ve en önemli ovalarından biri olan Çarşamba Ovası‘ nda Borasco A.Ş. dışında 6 adet daha santral kurulması için yatırımcı şirketler tarafından yer arandığı, hatta Cengiz A.Ş. tarafından daha önce kurulan ve mahkeme kararı ile çalışması durdurulan mobil santral yanına kuracağı çevrim santralinin ÇED Raporunu aldığı tespit edilmiştir.

         Ülkemizin ve tarımımızın geleceği adına Çarşamba Ovasının korunması için " Toprak Koruma Kurulu Kararının " iptaline yapacağımız çalışmalarda kullanılmak üzere Şubemizce Kurul Başkanlığı‘ ndan bir yazı ile tüm bilgi ve belgeler istenmiş ancak 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunundan talep ettiğimiz belgelerin Odamıza verilebileceği ile ilgili herhangi bir hüküm olmadığı bildirilmiştir.

         Toprak Koruma Kurul kararının ve konunun hukukçularımız   tarafından incelenmesi, açılmasını düşündüğümüz yürütmeyi durdurma davasının tarafınızdan açılmasını ,

         Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

 

 

                                                                                                      Prof.Dr.Zeki ACAR

                                                                                                           Şube Başkanı

 

  

  

  

  

 

 

 

 

 

 

 

 

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

SAMSUN, TEKKEKÖY, ÇARŞAMBA, TERME SAHİLİNDE

 YAPILMASI PLANLANAN TERMİK VE DOĞALGAZ ÇEVRİM SANTRALLERİ HAKKINDA

TEKNİK RAPOR

  

  

SAMSUN ÇEVRE BİRLİKTELİĞİ ADINA:

  

  

HAZIRLAYANLAR:

•-         Samsun Tabip Odası

•-         Çevre Mühendisleri Odası Samsun Şubesi

•-         Elektrik Mühendisleri Odası Samsun Şubesi

•-         Jeoloji Mühendisleri Odası Samsun Şubesi

•-         Ziraat Mühendisleri Odası Samsun Şubesi

1 -GİRİŞ

SAMSUN İLİ TEKKEKÖY, ÇARŞAMBA, TERME İLÇELERİ GENEL ÖZELLİKLERİ

 

2-Jeolojik Yapı

2.1-Genel Jeoloji

2.2-İnceleme Alanı Jeolojisi

2.3-Yapısal Jeoloji

2.4- Deprem Durumu

 

3 -Hidrojeoloji

3.1- Yüzey suları

3.2- Yer altı suları

3.3 - Barajlar ve göller

 

4-Tarım

4.1-Çarşamba İlçesi

4.1.1- Tarihçesi

4.1.2-Coğrafi Durumu ve İklimi

4.1.3- Nüfus ve Yerleşimi

4.1.4- Ekonomik Yapısı

4.1.5 -Tarımsal Yapısı

4.1.6 - Bitkisel Üretim

4.1.7 -Tarımsal Sanayi

4.2- Tekkeköy İlçesi

4.2.1- Coğrafi Yapı

4.2.2- Tarımsal Yapı ve Üretim

4.2.3-En Fazla Üretimi Yapılan Ürünler

4.3-Terme İlçesi

4.3.1- Coğrafi Yapısı

4.3.2- Tarımsal Yapı ve Üretim

4.3.2.a-Toplam Arazi Yapısı

4.3.2.b-Tarım Arazilerinin Dağılımı

4.3.2.c-Bitkisel Ekiliş Alanları ve Üretimler

4.4- Fosil Yakıtlar ve Tarıma Etkileri

4.4.1-Asit Yağışları

4.4.2- Sera Etkisi

 

5-Samsun ve Orta Karadeniz Bölgesi‘ nin Enerji Durumu

5.1-Orta Karadeniz Bölgesi‘ nin Türkiye Enerji Sistemindeki Yeri

5.2-Mevcut Enerji Kaynaklarımız ve Enerji Potansiyelimiz

5.3-Enerji Kaynakları Mali Analizi

5.4- Bölgemizde Genel Sorunlar ve Çözüm Önerileri

 

6-Termik santraller ve çevresel etkileri

6.1-Hava Kirliliği Açısından Değerlendirme

6.2-Su Kirliliği Açısından Değerlendirme

6.3-Katı Atık ve Toprak Kirliliği Açısından Değerlendirme

6.4-Canlı Yaşamı Açısından Değerlendirme

7- Ulaşım

8- Fosil Yakıtların Sağlığımıza Etkileri

 

SONUÇ

KAYNAKLAR

•1-      GİRİŞ    

SAMSUN İLİ TEKKEKÖY , ÇARŞAMBA, TERME İLÇELERİ GENEL ÖZELLİKLERİ

Samsun-Ordu arasında Yeşilırmak‘ ın yarattığı Çarşamba Ovası Tekkeköy, Çarşamba ve Terme ilçelerinde verimli tarım arazilerinden meydana gelmektedir. Bölge dört mevsim yağış aldığından yeşil bitki örtüsüyle dikkatleri çekmektedir. Bölge halkı bu özelliklerden faydalanarak geçimini tarımla sağlamaktadır. Bölgede irili ufaklı tarım ürünlerini ve deniz ürünlerini değerlendirmek üzere kurulmuş fabrikalar mevcuttur.

Bölgenin bir özelliği de deniz, hava ve karayolu bağlantılarının bulunmasıdır. Karadeniz‘in soğuk suyu bazı yatırımcılar için cezb edicidir. Yeşilırmak üzerinde kurulu gücü 500MW olan Hasan Uğurlu ve 69MW olan Suat Uğurlu Barajları Ulusal Enerji Sistemi‘ ne önemli miktarda enerji vermektedirler. Barajların bölgede olması nedeniyle iletim hatları yeni yatırımcılar için bir fırsattır.

Bölgede yapılması planlanan Termik ve Doğalgaz Çevrim santrallerinin Samsun ekonomisine, tarımına ve insanlarına etkileri aşağıda ayrıntılarıyla verilmeye çalışılmıştır.

               2- JEOLOJİ

  

               2-1: Genel Jeoloji 

                MTA tarafından yapılan çalışmalara ve arazide yapılan gözlemlere göre yörede yaşlıdan gence doğru aşağıdaki birimler bulunmaktadır.

                Cankurtaran Formasyonu(Kc)

               Formasyon tüf, tüfit, kumlu kireçtaşı ve marn araseviyeli kumtaşı-şeyl ardalanmasından oluşmaktadır. Formasyon KAF ile Erikli Fayı arasında yer alan kıvrımlar eksen ve kanatlarında; yaklaşık 1500 km²‘lik bir alanda yüzeylemektedir. Birim genelde kumtaşı-şeyl ardalanması şeklindedir. İçinda tüf, tüfit, kumlu kireçtaşı ve marn seviyeleri de gözlenmektedir. Alt ve orta seviyelerde tüf ve tüfit bantları üat seviyelerde azalmaktadır. Orta seviyelerde kumlu kireçtaşı seviyeleri gözlenmeye başlanır. Üst seviyelerde karbonat oranı artarak birim kumlu kireçtaşı, kireçtaşı ve marn ardalanmasıyla dereceli olarak Akveren formasyonuna geçilmektedir. Formasyon Kavak ilçesi dolayında olistostromlar ve yakınsak türbiditler ile temsil edilmektedir.

               Formasyon alt seviyelerinde yaklaşık 50-150 m arayla iki olistostrom seviyesi yüzeylemektedir. Birincil olistostrom seviyesi 30-40 m, ikinci seviye 50-70 m‘dir. Birimin toplam kalınlığı 850-1800 m arasında değişmektedir. Birim içinde saptanan fosillere göre Maestrichtiyen yaşı bulunmuştur. Formasyon derin denizel bir ortamda çökelmiştir.

 

                Akveren Formasyonu(KTa)

                Kumlu kireçtaşı, kireçtaşı ve marn ardalanmasından oluşmaktadır. Akveren formasyonu inceleme alanında geniş alanlar kaplamaktadır. Formasyon alt seviyelerde kumtaşı, kumlu kireçtaşı, marn ve şeyl ardalanması şeklindedir. Orta seviyelede kumtaşı, üst

Seviyelerde kumlu kireçtaşı oranının azalması ile istif kireçtaşı-marn ardalanmalı olarak devam etmektedir. Birimin üst seviyelerinde çört arabantları ve çört yumrulu kireçtaşları ile kırmızı-şarabi renkli marn ardalanması gözlenmektedir. Birim 10-30 m‘lik bir zon ile Atbaşı formasyonuna geçmektedir. Altında bulunan Cankurtaran formasyonu ile dikey geçişlidir. Formasyonun kalınlığı Zahna kesitinde 556 m, İlyaslı kesitinde 570 m, Düzören kesitinde ise 1000 m‘dir. KB kesiminde Atbaşı formasyonu ile dokanağı Erikli Fayı ile sınırlandırılmış olup, bu tektonik hat boyunca Akveren formasyonu Atbaşı formasyonu üzerinde bulunmaktadır. Formasyonun yaşı Maestrichtiyen-Paleosen‘dir. Derin denizel bir ortamda çökelmiştir.

 

             Tekkeköy Formasyonu(Tt)

             Formasyon tabanda kumtaşı, marn ve tüfit ardalanması ile bazalt ve aglomeralardan oluşmaktadır. Birim KD-GB doğrultusunda uzanan Erikli Fayı ile Karadeniz arasında kalan geniş bir alanda yüzeylenmektedir. Formasyon tabanda ince tabakalı kumtaşı, marn ve kalın tabakalı tüfit şeklindedir. Birimin 200 m seviyesinde kalınlıkları 20-25 m olan iki tüfit tabakası yer almaktadır. Bu istif üst seviyelere doğru bazalt, aglomera ve tüf şeklinde devam etmektedir. Aglomeralar tüf bir matriks içerisinde andezit, bazalt, dasil, çakıl ve bloklardan meydana gelmiştir. Kötü boylanmalı, yer yer kalın ve belirgin olmayan tabakalanma göstermektedir.

             Formasyonun yaşı Orta-Üst Eosen olarak kabul edilmiştir. Birim volkanik ve volkanotortul bir istiftir. Üst seviyelerdeki bazalt lavları ve aglomeraların varlığı ortamın kısmen sığlaştığını göstermektedir.

 

             Sarıyurt Formasyonu(Ts)

             Birim çakıltaşı, kumtaşı ve silttaşlarından o0luşmaktadır. Formasyon tabanda çok kötü boylanmalı çakıltaşları ile başlar; üzerine çakıltaşlarını birkaç düzey halinde içeren kumtaşları gelmektedir. En üstte kumtaşı arakatmanlı silttşı ve marnlar yer almaktadır. Bu kesimde yer yer ince tüfit araseviyeleri de bulunmaktadır. Sarıyurt formasyonunun kumtaşları volkanik bir kaynaktan beslenmiştir. Tekkeköy formasyonu üzerine düşük açılı bir uyumsuzlukla gelmektedir.

              İçerdiği fosillere göre formasyonun yaşı Üst Eosen (Priboniyen)‘dir. Formasyon hızlı bir transgresyonu karakterize etmektedir. Çakıltaşları taban çökelleridir.

 

                 Samsun Formasyonu(Ts)

                 Birim alt kesimlerde gri-mavi denizel marn, jips ve kil araseviyeleri içeren kumtaşı, silttaşı ve çakıltaşından oluşan geçiş düzeyi ile en üstte silttaşı, kumtaşı ve marn mercekleri kapsayan karasal konglomera (çakıltaşı) düzeylerinden oluşmaktadır.

                 Samsun formasyonunun alt düzeylerini oluşturan denizel marn ve üzerindeki geçiş düzeyi İlyas Üyesi(Tsi), en üst kesimini oluşturan konglomeralar ise Karasamsun Üyesi (Tsk) olarak adlandırılmıştır.

 

                 İlyas Üyesi(Tsi)

                 Birim volkanik çakıllardan oluşan bir taban konglomerası ile başlamaktadır. Daha üstte gri-mavi renkli denizel marn ile kil ve jips arabantlı kumtaşı, silttaşı ve çakıltaşı düzeyleri yer almaktadır. Kürtün Irmağı batısında, Mert ve Kürtün Irmakları arasında yerleşim alanını da kapsayan bir alanda yüzeylemektedir. Kalınlığı 130 m dolayındadır.

                   Birim Tekkeköy formasyonu üzerine açısal uyumsuzlukla gelmektedir. Dereceli olarak karasal konglomeralara geçmektedir. İçerdiği fosil topluluğuna göre Üst Miyosen-Alt Pliyosen yaşı verilmiştir. Geçiş düzeyi tektonik yönden duraysızdır. Lagüner-denizel bir ortamda çökelmiştir.

 

                  Karasamsun Üyesi(Tsk)

                  Samsun formasyonunun üst düzeyini oluşturan karasal konglomeralardan oluşmaktadır. Birim aşınıma dayanımlı olduğu için sırt ve tepelerde yüzeylemektedir. Yaygın olarak Karasamsun Sırtı, Kalkanlı ve Köydüzü Sırtı, Karasamsun Mah., Çatalarmut Köyü ve Toroman Tepe dolaylarında yüzeylemektedir.

                  Birimin tabanı İlyas üyasinin en üst kesimini oluşturan geçiş düzeyi ile dereceli geçişlidir; üzerine alüvyon çökelleri gelmektedir. Birim kumtaşı, silttaşı ve marn mercekleri içeren, orta sıkı tutturulmuş, yer yer iyi çimentolu konglomeralardan oluşmaktadır. Konglomera çakılları çoğunlukla andezit-bazalt türünde volkanit, az miktarda kireçtaşı, kumtaşı ve marnlardan oluşmaktadır; boylanmasız ve kalın katmanlıdır. Yer yer çapraz katmanlı silttaşı ve kumtaşı ile marn merceklerinin kalınlığı 5-10 mm‘den 1-2 m‘ye; uzunluğu ise 1-20 m arasında değişmektedir. Üyenin kalınlığı 70 m dolayındadır, Karadenize doğru bu kalınlık artmaktadır. İlyas üyesi ile dereceli geçişli olması nedeniyle Alt Pliyosen yaşı verilmiştir. Birim akarsu ortamında çökelmiştir.

             

    Eski Akarsu Kanalı Çökelleri(Qea)

                    Bu çökeller Abdal Deresii Yeşilırmak ve Terme Çayı‘nın eski kanal çökelleridir. Az tutturulmuş kumtaşı ve çakıltaşı; tutturulmamış kum ve çakıllardan oluşmaktadır. Çakıllar iyi yuvarlaklaşmış ve orta-iyi boylanmalıdır. Kumtaşları çapraz ve paralel katmanlı olup; ağır mineral laminaları ile belirginleşmiştir. Kalınlığı 45 m‘dir.

                    

                  Eski Kumsal Çökelleri (Qek)

                  Yeşilırmak delta lobunun batı ve doğu yakasında, deltanın KD-GD uzanımlı güncel kıyısının gerisinde yüzeylemektedir. Kumlardan ve az tutturulmuş kumtaşlarından oluşmaktadır. Kum ve kumtaşları grimsi grimsi beyaz renkli, iyi boylanmış ve ince kum boyutundadır. Kumullarda büyük ölçekli çapraz katmanlanma izlenmektedir

              

                 Güncel Taşkın Ovası Çökelleri(Qt)

                 Çarşamba ilçesi ve Yeşilırmak deltasının düzlüğünü oluşturmaktadır. Çarşamba-Salıpazarı yol yarmasında tipik olarak izlenmektedir. Silt ve çok ince kumlardan oluşmaktadır. Kalınlığı 10-20 m arasındadır. Çarşamba ovasındaki güncel taşkın ovası çökelleri Yeşilırmak, Terme Çayı ve Abdal Deresi‘nin mevsimsel taşkınlarının ürünüdür; ancak bugün ovanın pekçok yerinde taşkınlar denetim altına alınmıştır.           

 

                Güncel Kumsal Çökelleri(Qk)

                 Kızılırmak ve Yeşilırmak deltasının kıyı kesiminde dar bir şerit halinde yer almaktadır. Kumsal çökelleri gri ve siyah renklerde, iyi boylanmıştır ağır mineral düzeyleriyle laminalanması belirgin kumlardan oluşmaktadır

                

                   Alüvyon(Qal)

                   İnceleme alanında ayırtlanamayan Kuvaterner çökelleri (Qal) simgesi ile belirtilmiştir. En geniş alüvyon yayılımları Tekkeköy çevresinde, Yeşilırmak deltasının batı kesiminde ve Kızılırmak‘ın akış hızının azaldığı kesimlerde gözlenmektedir. Yeşilırmak deltasındaki çökelleri ayırtlanmış olup; detaylarıyla anlatılmıştır. Kızırmak vadisi boyunca görülen Kuvaterner çökelleri ise tutturulmamış kum, çakıl, silt ve milden oluşmaktadır.

 

         2.2. İnceleme Alanı Jeolojisi:

         Tesis yapılması düşünülen alanları: Genel Jeoloji haritasında Qa ile gösterilen Güncel akarsu kanalı çökelleri (Çakıl, Kum, Silt, Kil ) ve Qal ile gösterilen Alüvyonlar (Kum, çakıl, silt, kil)oluşturmaktadır.

 

          Akçay yöresinde Güncel akarsu kanalı çökelleri; 0.25 m arası kum, kil, silt, çakıl, kum karışımı şeklinde 25m. Den sonra kil ve marn şeklinde gelişmiştir.

         Tekkeköy yöresindeki Alüvyonlar; 0-45m. Ye kadar ince ve orta plaj kumları şeklinde 45m.den sonra kil şeklinde gelişmiştir.

        

          2.3.Yapısal Jeoloji:

          Çalışma alanı; Pontidler tektonik birliği içinde orta pontidlerde yer almaktadır. Hersiniyen ve Alpin orojenik hareketlerinden etkilenerek KD-GB yönündeki kompresyonel kuvvetlerin etkisiyle KB-GD doğrultusunda uzanan bindirmeler, ters faylar, doğrultu atımlı faylar, kıvrımlı yapılar ve eklem sistemleri gibi yapısal unsurlar gelişmiştir. Kompresyonel kuvvetlerin arasındaki tansiyonel kuvvetlerin etkisiyle de normal faylar oluşmuştur. Bölge; Mesozoyik başından itibaren sıkışma, Liyas ve Alt Kretase de gerilme, Üst Kretase-Miyosen arasında tekrar sıkışma rejiminin etkisi altında kalmıştır. Üst Miyosen-Pliyosen döneminde Ladik ve Vezirköprü yöresinde doğrultu atımlı faylar gelişmiş ve bölge günümüzdeki yapısal konumunu kazanmıştır.

           Samsun ili sınırları içinde halen günümüzde aktif olan Kuzey Anadolu Fayı ile Erikli ve Çarşamba ters fayları önemlidir.

       

           2.4. Deprem Durumu:

            Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü tarafından 1996 yılında yayımlanan Deprem Bölgeleri Haritasına göre Samsun ili 1. 2. ve 3. derece deprem bölgeleri sınırları içerisinde yer almaktadır. Ancak Büyükşehir belediye sınırları; 2. ve 3. derece deprem bölgeleri içerisinde yer almaktadır.

 

              3. HİDROJEOLOJİ:

              3.1.Yüzey Suları: İnceleme alanında devamlı akışı mevcut olan yüzeysel sular; doğudan batıya doğru Akçay, Miliç Deresi, Terme Çayı, Yeşilırmak, Abdal Deresi, Antimos Deresi, Mert Irmağı, Kürtün Deresi dir.

 

               3.2.Yeraltısuyu: İnceleme alanında birinci derece akifer özelliği gösteren jeolojik ünite alüvyal dolgu malzemesi, ikinci derecedeki de Eosen yaşlı volkanik kayaçlardır.

               Alüvyonlar; yatay ve düşey yönde çok karmaşık bir tabakalanma, farklı litolojik özellik göstermektedir.    

                 Alüvyonlarda; serbest, yarı basınçlı ve basınçlı akifer seviyelerin yer aldığı görülmektedir. Basınçlı ve yarı basınçlı akiferler üstte kalın bir kil tabakası, yani geçirimsiz bir Zon, bunun altında kum-çakıl gibi iri malzemeden oluşan akifer seviye, onun altında da yine geçirimsiz bir kil seviye bulunmaktadır.

                Eosen yaşlı volkanik kayaçlarda özellikle aglomera seviyeleri içinde gelişmiş olan ve birbirleriyle bağlantılı ve beslenmesi olan kırık sistemleri yeraltısuyu taşımaktadır.(Aşağıçinik doğusu 10763 ve 39215 nolu kuyular gibi)

 

                 3.3.Barajlar ve Göller: Batıdan doğuya doğru ve göletler aşağıdaki şekilde sıralanabilir.

                  Kürtün Irmağı üzerinde yer alan Ahullu göleti.

                  Çakmak Barajı: Abdal Deresi üzerinde Samsun Kenti İçme suyu amacı ile yapılmıştır.

           Suat Uğurlu Barajı, Hakan uğurlu barajı: Yeşilırmak üzerinde HES amaçlı inşa edilmiştir.

 

4-TARIM

4-1  ÇARŞAMBA İLÇESİ

  

4-1-1. TARİHÇESİ:

Çarşamba‘nın ne zaman kurulmuş olduğuna dair kesin bilgiler yoktur. Ancak Yeşilırmak ovası merkezinde kurulu olan ilçenin M. Ö. 4000‘lerden bugüne bir yerleşme merkezi olduğuna dair görüşler vardır. Çarşamba M .Ö. 4000‘lerden itibaren Hitit, Frig ve Pers egemenlikleri altında yaşamıştır. M. S. 63‘de Roma İmparatorluğuna bağlanmış daha sonra da Bizans topraklarına katılmıştır. Bu durum 1200 yıllarına kadar sürmüştür. Beylikler döneminde Canik Beylerinden Tacettin oğullarının idaresindeydi. 1428‘de Osmanlı topraklarına katılan Çarşamba; Yörgüç Paşa, Hacı Ali Pasa ve Hazinedar oğulları tarafından idare edilmiştir. Çarşamba ilçesi Yeşil ırmak‘ın doğu yakasında Çay mahallesi, bati yakasında Sarıcalı mahallesi olmak üzere bu alanın çevresinde gelişmeye başlamıştır. Çarşamba‘nın bütün ovada merkez rolünü üstlenmesinde, ilki 1370 yılında kurulmuş olan panayırın etkisi büyüktür. Bu panayır Çarşamba günleri kurulduğundan ilçenin adi da buradan gelmiştir. Osmanlı İmparatorluğu zamanında da idari teşkilatta önemli bir ilçe olarak yerini almış olan Çarşamba‘da Cumhuriyetten sonra 1925‘de Belediye teşkilatı kurulmuştur.

 

4-1-2. COĞRAFİ DURUMU VE İKLİMİ:

  

İlçe Samsun-Ordu karayolu üzerinde ve Yeşilırmak‘ın iki yakasında Çarşamba ovası üzerinde kurulmuştur. Doğusunda Terme, Batısında Tekkeköy, Kuzeyinde Karadeniz kıyıları, Güneyde ise Ayvacık ve Salıpazarı ilçeleri ile sınırlanmıştır. Bafra gibi Çarşamba‘da Yeşilırmak‘ın biriktirdiği birikinti ovasıdır. Yeşilırmak ovasını ikiye bölmektedir. Canik dağlarının uzantısı olan dağlar ilçenin güneyinde kalmaktadır. Ormanlarla kaplı olan bu alanlardan denize kadar uzanan sadece çaltı burnundaki ormanlık alandır. Türkiye‘nin büyük akarsularından olan 416 km. uzunluğundaki Yeşilırmak ilçenin de en büyük akarsuyudur. Sivas‘taki Köse Dağlarından (2801 m) doğar, Canik dağlarını aşarak Çarşamba ovasına ulaşır, Cıva burnundan Karadeniz‘e dökülür.

Yeşilırmak‘ın denize yakın kısımlarında delta gölleri oluşmuştur. Sahilde yer alan bu göller; Dumanlı göl, Akarcık gölü, Akmaz gölü, Kocagöl‘dür. Diğer göller ise ırmak yatağının değişmesi sonucu oluşmuş göllerdir. Bunlar; Sazlık gölü, Çilme gölü, Kör ırmak gölüdür. Göllerin çevresi sazlık ve bataklıkla çevrilidir.

            İlçede deniz iklimi hüküm sürmektedir. Her mevsim yağışlıdır. Yazlar az sıcak, kıslar ise ilik geçer. Az kar yağar. En çok yağmur yağdığı dönem Ekim ayından Aralık ayı sonuna kadar olan dönemdir. En sıcak aylar Temmuz, Ağustos; en soğuk aylar ise Ocak, Şubattır.

 

4-1-3. NÜFUS VE YERLEŞİMİ      :

            İlçe Samsun - Ordu Karayolu üzerinde İl merkezine 37 km mesafede; kuzeyinde Karadeniz batısında Tekkeköy, doğusunda  Terme , güneyinde Salıpazarı ve Ayvacık ilçeleri yer almaktadır. İlçenin yüzölçümü 70.818 km2 , köylerle birlikte toplam nüfus 131.194 kişidir. Merkez içe nüfusu ise 49.200 kişidir.

 

4- 1-4. EKONOMİK YAPISI           :

Çarşamba ilçesi Yeşilırmak‘ın oluşturduğu verimli delta ovası üzerinde kurulmuştur. Halkının büyük bir kesimi tarımla uğraşmaktadır. Yeşilırmak‘ın suladığı ova tarıma son derece elverişli topraklarla kaplıdır. İlçede tarım Türkiye‘ye üretim yapacak kadar gelişmiştir. Yetiştirilen ürünler; buğday, arpa, çeltik, fasulye, soya fasulyesi, nohut, seker pancarı, ay çiçeği, şeftali, fındık ve elma basta olmak üzere çok çeşitlidir. Samsun mısır üretiminde Türkiye‘deki üretimin % 39‘unu sağlarken mısırın çoğunu Çarşamba ilçesinden elde eder. İlçede 450 dekarlık alana tütün dikilmekte ve yılda ortalama 42.346 kg. tütün yetiştirilmektedir. Ayrıca; seker fabrikasının üretime başlamasıyla seker pancarı da yetiştirilmeye başlanmıştır.

Seker fabrikasının açılması özellikle köylerde büyük ve küçükbaş hayvancılığın gelişmesine yol açmıştır. Ekime ve dikime elverişli alanların geniş olması; çiftçilerin verimli alanlarda sebzecilik yapmalarına olanak sağlamıştır. İlçede özellikle; domates, biber, patlıcan, salatalık, taze fasulye vb. sebzeler yetiştirilerek, toptancı sebze halinde ihtiyaç duyulan illere sevk edilmek üzere pazarlanmaktadır. Kavakçılık ve kavak fidanı yetiştiriciliği de ilçede son zamanlarda gelişen bir ekonomik faaliyettir.

Çarşamba‘da sanayi alanında da gelişmeler kaydedilmektedir. Özellikle yörede üretilen fındığı isleyerek; Almanya, A.B.D., Suudi Arabistan, Hollanda, Belçika, İsviçre, Birleşik Arap Emirlikleri, İtalya gibi ülkelere ihraç eden özel sektöre ait dört fındık kırma fabrikası vardır. Yine deniz ürünlerini isleyerek Fransa‘ya ihraç eden özel sektöre ait iki küçük fabrika mevcuttur. Orman ürünlerinin değerlendirildiği küçük isletmelerde vardır. İlçede faaliyette bulunan küçük sanayi sitesinde ise ulaştırma ve tarım araçlarının bakim, onarım ve yedek parça gibi ihtiyaçları karşılanmaktadır.

4-1-5. TARIMSAL YAPISI  :

ÇARŞAMBA İLÇESİNİN TARIM ARAZİSİ DAĞILIMI

YÜZ ÖLÇÜMÜ (ha.)

TARIM ALANI (ha.)

ORMAN VE FUNDALIK (ha.)

ÇAYIR VE MERA (ha.)

TARIM DIŞI ARAZİ (ha.)

KAVAKLIK (ha.)

70.000

53.000

7.490

787

7.823

900

  

TARLA ALANI (ha.)

 

 

11.989

SEBZE ALANI (ha.)

 

 

13.449

FINDIK ALANI (ha.)

 

 

25.185

ŞEFTALİ ALANI (ha.)

 

 

1.100

KİVİ ALANI (ha.)

 

 

53

ÇİLEK ALANI (ha.)

 

 

7

SERA ALANI (ha.)

 

 

410

BODUR ELMA

 

 

7

KAVAK ALANI (ha.)

 

 

800

TOPLAM

 

 

53000

         

  

  

4-1-5.1. BİTKİSEL ÜRETİM :

TARLA BİTKİLERİ ÜRETİMİ:

ÜRÜNÜN ADI

1.EKİLİŞ

2.EKİLİŞ

ÜRETİM DK/TON

HEKTAR

HEKTAR

 

BUĞDAY

2.550

 

900

ÇELTİK

700

 

455

MISIR (DANE)

6.250

90

4.340

TÜTÜN

150

 

15

SOYA FASULYESİ

400

210

120

ŞEKER PANCARI

1.121

 

5.044

KURU SARIMSAK

10

 

7.5

KURU SOĞAN

2

 

3.8

PATATES

10

 

22

K.FASULYE

3.000

 

90

TOPLAM

10.843

300

 

 

SEBZE ÜRETİMİ:

  

ÜRÜNÜN ADI

EKİLİŞ (HEKTAR)

ÜRETİM (TON)/da

 

 

DOMATES

2.000

12.000

PATLICAN

1.250

3.875

HIYAR

1400

4.550

SİVRİ BİBER

2350

7.050

DOLMA BİBER

1.350

3.780

TAZE FASULYE

3.300

5.610

KARA LAHANA

350

114

PIRASA

125

281

BEYAZ LAHANA

195

682

KARPUZ

700

3.850

KAVUN

45

101

TAZE SOĞAN

20

30

TAZE SARIMSAK

10

14

SAKIZ KABAĞI

40

112

BAL KABAĞI

30

84

KIVIRCIK MARUL

32

45

ISPANAK

350

577

ENGİNAR

4

2.2

KIR.LAHANA

38

142

KARNABAHAR

21

37

BROKOLİ

12

11

YEŞ.BEZELYE

25

24

BARBUN FASÜLYE

800

600

TOPLAM

13.449

 

  

  

  

MEYVE ÜRETİMİ:

  

MEYVE ADI

DİKİLİŞ

(HA)

ÜRETİM

(TON)

FINDIK

24.078

26.160

ŞEFTALİ

1.100

15.200

KİVİ

43

280

ÇİLEK

10

150

TOPLAM

26.231

  

  

YEM BİTKİLERİ ÜRETİMİ:

  

ÜRÜNÜN ADI

EKİLİŞ

ÜRETİM

HEKTAR

TON

FİĞ+TRİTİCALE

443

443

YULAF

30

10

YONCA

40

40

SİLAJLIK MISIR

633

949.5

TOPLAM

1146

  

  

1.6. TARIMSAL SANAYİİ  :

Fındık Fabrikaları

4 adet

Çeltik Fabrikaları

3 adet

Süt Mandırası

2 adet

Şeker Fabrikası

1 adet

Ambalajlama

4 adet

Deniz Ürünleri

2 adet

  

  

  

  

  

  

4-2 TEKKEKÖY  İLÇESİ

 

4-2-1 COĞRAFİ YAPI:

 

Tekkeköy ilçesi 37 derece doğu 35 derece batı boylamları ile 41 derece kuzey ve 40 derece güney enlemleri arasında yer almaktadır. İlçenin doğusunda Çarşamba, batısında Samsun yer almaktadır. Güneyinde ise Asarcık ve Kavak ilçeleri olup; kuzeyi Karadeniz ile çevrilidir.

            Tekkeköy ilçesi Samsun‘a 16 km uzaklıkta olup,Yeşilırmak deltasının batısında verimli bir ovada bulunmaktadır. İlçe‘de önemli bir dağ bulunmamasına rağmen canik dağlarının eteklerinde Karadeniz‘e kadar uzanan hafif meyilli yeryüzü şekilleri ile en yüksek kodu 90 olan bir arazi parçası üzerinde kuruludur. şehrin üzerinde kurulduğu ovanın deniz seviyesinden yükseltisi 4 m. dir ova toprakları humuslu ve alüviyal yapıdadır. Tekkeköy de yerleşim yaklaşık %15 eğimli sahalarda yoğunlaşmaktadır. Çarşamba ovasının Tekkeköy hinterladı içerinde önemli yükselti farkları bulunmamakta olup, düze yakın saha teşkil etmektedir. Şehrin güneyinde ise yükselti artmaktadır.

            İlçede başlıca akarsu kaynakları Abdal deresi, Büyüklü deresi, Sarıyurt deresi, Kirazlık deresi ve Tekkeköy dersi olup, başka akarsu mevcut değildir.ilçenin toplam alanı 362 Km2 dir.

 

4-2-2 TARIMSAL YAPI ve ÜRETİM

 

Tekkeköy ilçesi 362km2 alana sahip olup, bunun 194.412 dekarı ekilebilir tarım arazisidir. Bu arazinin 8.850 da. sulu, 185.562 da. ise kuru tarım alanlarından oluşmaktadır. Bahse konu olan ova köylerinde çeltik ,sebze, tütün  mısır  ve buğday ana ürün iken  bunun yanında lahana ,soya fasulyesi, yem bitkileri tarımı da etkin olarak yapılabilmektedir.

            İlçenin Kerimbey mevkiinde yetiştirilen marul ve yeşil soğan Samsun ilinin ¾ oluşturmaktadır.Bu ürünler gerek il içi gerekse il dışı pazarlara bu mevkiden sevk edilmektedir. Yine Kerimbey bölgesi Samsun incirinin en kaliteli yetiştiği alan olup üreticisine bol kazanç sağlamaktadır. Yine ülkenin en kaliteli canik ve maden tütünleri Tekkeköy ilçesinde yetişmektedir.

 

Arazi kullanım durumu

Alan (da)

  

Ekilebilir tarım arazisi

194.412

Tarla tarımı

149.800

Sebze arazisi

23.600

Meyvelik

21.000

Ormanlık- fundalık

43.250

Çayır mera

2.310

Diğer

1.350

Sulu tarım arazisi

8.550

Kuru tarım arazisi

185.562

2. ürün

 

21.153

 

  

4-2-3 EN FAZLA ÜRETİMİ YAPILAN ÜRÜNLER

 

Ürün çeşidi

Alan (da.)

Tütün

71.000

Mısır

45.000

Buğday

41.000

Fındık

22.350

Domates

7.500

Arpa

6.100

Kuru fasulye

2.500

Patates

2.500

Taze fasulye

2.500

 

 

  

4-3 TERME İLÇESİ

  

4-3-1 COĞRAFİ YAPISI            

            Terme ilçesinin bir kısmı Samsun-Ordu karayolu üzerinde Çarşamba ovasının doğu uzantısında, bir kısmı ise Canik Dağlarının kuzey yamaçlarında yer almaktadır. İlçenin Kuzey ve Doğu tarafından Karadeniz, Güneydoğuda Ordu ilinin Ünye ve Çaybaşı İlçeleri, Güney tarafında Ordu ilinin Akkuş ve İkizce İlçeleri, Güneybatı tarafından Salıpazarı ilçesi ve batı tarafından ise Çarşamba ilçesi ile çevrilmiştir. İlçemiz sınırları içerisinde Terme Çayı, Akçay, Miliç, Kocaman dereleri ile Akgöl ve Simenit Gölleri bulunmaktadır. Simenit gölü İlçeye 20 km. mesafede olup kanalla birbirine bağlanmış iki göl halindedir. Göl kenarındaki aileler balıkçılık ile uğraşmaktadır.

 

4-3-2TARIMSAL YAPI VE ÜRETİM

     

4-3-2-a TOPLAM ARAZİ VARLIĞI:

             İlçenin toplam arazi varlığı 548.591 dekardır. Bu arazilerin 466.091 dekarı üzerinde tarımsal üretim yapılmakta olup toplam arazi varlığının % 84,96 sını oluşturmaktadır. 82.500 dekarı orman alanı, çayır mera ve tarımda kullanılmayan alan olup, toplam arazi varlığının % 15,04 ünü oluşturmaktadır. Tarım arazilerinin 70.000 dekarı sulanan arazi, 299.000 dekarı sulanabilir arazi 97.091 dekarı sulama yapılamayan arazidir.

 

4-3-2-b TARIM ARAZİLERİNİN DAĞILIMI :

           

Cinsi:

Miktarı (Da):

Toplam Tarım Arazi Varlığına Oranı (%) :

Fındık

250.000

53,64

Mısır

  60.000

12,87

Çeltik

  17.000

 3,65

Soya

  15.000

  3,22

Buğday

    1.500

  0,32

Patates

    1.000

 0,21

Sebze

  35.500

 7,62

Meyve

    1.000

  0,21

Kavak

  50.000

10,73

Diğer

  35.091

  7,53

TOPLAM:

466.091

100,00

  

  

  

  

4-3-2- c BİTKİSEL EKİLİŞ ALANLARI VE ÜRETİMLER:

-Tarla Ürünleri:

  

Tarla Ürün Adı:

Miktarı (Da):

Üretim (Ton) :

Mısır

60.000

                      27.000

Çeltik

17.000

11.000

Soya Fasülyesi

15.000

  3.750

Patates

1.500

  2.250

Buğday

1.500

      600

 

-Sebze Üretimi:

 

Sebze Ürün Adı:

Miktarı (Da):

Üretim (Ton) :

Bakla ( Taze )

     50

      50

Fasulye ( Taze )

8.000

11.700

Bezelye ( Taze )

   200

     300

Biber   

5.000

11.250

Domates

4.000

20.000

Hıyar

2.500

  8.750

Kabak

1.100

  3.150

Lahana

    50

     250

Karalahana

7.500

15.000

Patlıcan

3.500

   8.750

Pırasa

   500

  1.500

Barbunya Fasulye

3.000

  4.500

Ispanak

  100

       20

 

-Meyve Üretimi:

 

Meyve Ürün Adı:

Miktarı

Üretim (Ton) :

Fındık

250.000 Dekar

18.500

Armut 

22.950 Adet

      315

Ayva

11.250 Adet

      109

Elma

41.750 Adet

      420

Bodur Elma (Kapama Bahçe)

        310 Dekar     

    1000

Muşmula

   6.550 Adet

      120

Erik

20.500 Adet

      350

Kiraz   

16.750 Adet

      180

Kiraz (Kapama Bahçe)

      15 Dekar

Yeni Bahçe

Şeftali

10.250 Adet

     112

Vişne

   5.050 Adet

       45

Ceviz

14.000 Adet

     122

Kestane

15.100 Adet

     120

Dut

12.150 Adet

     156

Trabzon Hurması

10.600 Adet

     336

Kivi

1.800 Adet

         5

Kivi (Kapama Bahçe)

26 Dekar

              Yeni Bahçe

 

4-4. FOSİL YAKITLAR VE TARIMA ETKİLERİ

            Çarşamba Ovası Yeşilırmak nehrinin binlerce yıl Anadolu‘ nun verimli topraklarını taşıyarak denizin önüne yığması ile oluşmuş bir ova olup, ülkemizin olduğu kadar dünyanın da sayılı verimli ovalarından biridir. Ovada pamuk hariç her türlü ürünü yetiştirmek mümkündür.

            Çarşamba Ovası 103.765 hektar genişliğinde olup, Tekkeköy ve Terme İlçelerinin bir kısım arazilerini de içine almaktadır. D.S.İ. Bölge Müdürlüğü‘ nce Ovanın 82.707 hektar alanının sulanması hedeflenmektedir. Böyle bir Ovanın batı ucunda daha önce kurulan sanayi tesisleri ile hava kirliliği en üst seviyeye ulaşmış bulunmaktadır. Buna rağmen fosil yakıt olarak tarif ettiğimiz ithal kömür ve doğalgazla çalışacak yeni elektrik üretim santrallerinin bu yöre de kurulmak istenmesi bu bölgeyi son derece olumsuz etkileyecektir.

            Elektrik enerjisi üretmek amacıyla, enerji kaynağı olarak kullanılan, çürüyen bitki ve hayvanlardan milyonlarca yıllardan oluşmuş fosil yakıtlar olarak adlandırdığımız kömür, petrol ve doğalgazın yanması sonucu atmosfere verilen gazların çevreye özellikle de bitki, hayvan ve suda yaşayan canlılara etkilerini;

1 - ASİT YAĞIŞLAR

2 - SERA ETKİSİ başlıkları altında açıklamak mümkündür.

           

4-4-1  ASİT YAĞIŞLAR

            Asit yağışı kömür, petrol ve gazın yanması sonucu kükürt ve azot oksitlerin atmosferde serbest kalması ile başlar. Oluşmasında en etkili sebep arabalar, uçaklar ve elektrik santrallerinde fosil kaynaklı yakıtların yanması ve diğer endüstriyel etkilerdir.

            Fosil yakıtlar yandığında atmosfere  CO2, SO2  ve NOX gazları salınır. Kömür ve petrolde bu üç gaz atmosfere salınırken doğalgazda sadece S02 gazı minimum seviyeye düşer. Havada bulunan bu kimyasal maddeler havadaki su buharı ile birleşerek sülfirik asit ve nitrik asiti oluşturur. Suyun doğal çevrimi sırasında yağmur, kar veya sis olarak dünyamıza geri dönerler ki buna ASİT YAĞIŞI denir. Kirleticilerden çıkan tüm asitide dünyaya asit yağışı olarak düşmez. Atmosferdeki asitidenin yaklaşık yarısı gazlar ve kuru partiküller şeklinde dünyaya geri döner. Kuru çökelti adı verilen bu kirlilik rüzgarla bitkiler, ağaçlar ve binalar üzerine taşınır. Asit yağışının ana sebebi SO2 ve NOX‘lerdir.

            SO2 atmosfere yükseldiğinde sülfat iyonları formunu alır. Daha sonra havada H2 atomları ile H2SO4‘ i oluşturur. SO2 bitki literatüründe klorofil zehiri olarak adlandırılmaktadır. Bitkiler solunum yaparken SO2 gazını yapraklarından bünyelerine almaktadır. SO2 gazı bitki hücresindeki su ile birleşerek H2SO4‘ e dönüşmekte ve fotosentez olayını sağlayan, bitkiye yeşil rengini veren klorofilleri öldürmektedir.  Bitkilerin üzerine gelen SO2 gazının yoğunluğuna göre de ürünlerde önemli verim ve kalite düşüklüğü ortaya çıkmaktadır.

            NOX‘ lerde asit yağışın önemli elemanlarındandır. SO2 gibi NOX‘ lerde atmosfere yükselerek bulutlarda HNO3 formuna dönüşür.

            SO2 ve NOX gazları havada su buharı ile birleşerek bir kısmı asit yağmuru şeklinde yere çöker, asit yağmuru yaprakların stomalarından içeri girerek, yaprağın su dengesini sağlayan stoplazmanın asitleşmesine neden olurlar. Bunun sonucunda sıvı kaybeden yaprak kısa sürede ölür. Bu şekilde ağaçların hastalıklara dayanıklılığı azaldığından zararlı böceklerin istilasına uğrar ve ölümü hızlanır. Asit yağmurları özellikle çok yıllık bitkilerde ve ağaçlarda önemli zararlara yol açmaktadır.

            Asit yağışın en ciddi etkileri topraklar ve ormanlar üzerinde görülür. Yağmurlarla dünyaya düşen H2SO4 topraktaki besinlerin yıkanarak uzaklaşmasını sağlar. Alimünyum serbest kalarak ağaçların kökleri tarafından tutulur. Sonunda ağaçlar Ca, Mğ, Kgibi hayati besinleri alamayarak ölüme mahkum olurlar. Ormanların yok olması havadaki CO2 miktarının da artmasına neden olur.

            Asit yağışın diğer bileşeni olan NOX‘ ler gerekli bir besin olmadığı halde ağaçların büyümesine neden olur, sonbaharın sonlarında ağaçlarda meydana gelen bu büyüme , ağaçların kışa karşı dirençlerinin azalmasına neden olur.

            Asit yağışlarının en önemli ve doğrudan etkilerinden biri de göller ve onların ekosistemleri üzerinde görülür. Bir çok yoldan göllere oluşan asidik kimyasal maddeler aniden gölün ph‘sında asit şoku denilen keskin bir değişime sebep olur. Suda yaşayan canlılar bu ani değişime kendilerini hazırlayacak zaman bulamazlar. Ayrıca ilkbahar mevsimi balık ve böceklerin üremeleri için oldukça hassas bir dönem olduğundan, meydana gelen bu ani ph değişimi yavrularda ciddi değişimlere neden olur, H2SO4 sudaki canlıları doğrudan ve direkt olarak iki yoldan etki eder. Doğrudan etkisi O2 , tuz ve besinlerin alımını engellemesidir. Dolaylı etkisi ise toprakta bulunan ağır metallerin ayrılarak serbest kalmasının sağlanmasıdır. Örneğin Al asit yağış sonu toprakta serbest kalarak göllerde birikir ve canlılar için ölümcül etkiye neden olur.

 

4-4-2 SERA ETKİSİ :

            Uzun dönemde yeryüzünün güneşten aldığı enerji kadar enerjiyi uzaya vermesi gerekir. Güneş enerjisi yeryüzüne kısa dalga boyu radyasyon olarak ulaşır. Gelen radyasyonun bir bölümü yeryüzünün yüzeyi ve atmosfer tarafından geri yansıtılır. Ancak bunun büyük bölümü atmosferden geçerek yeryüzünü ısıtır. Yeryüzü bu enerjiden uzun dalga boyu kızılötesi radyasyonla kurtulur.

            Gezegenimizin yüzeyi tarafından yukarıya salınan kızılötesi radyasyonu büyük bölümü atmosferdeki su buharı, CO2 ve doğal olarak oluşan sera gazları tarafından emilir.Bu gazlar enerjinin yeryüzünden geldiği gibi doğrudan uzaya geçmesini engeller.

            Atmosferdeki gazların gelen güneş ışınımına karşı geçirgen, buna karşılık geri salınan uzun dalgalı yer ışınımına karşı çok daha az geçirgen olması nedeniyle yer kürenin beklenenden daha fazla ısınmasını sağlayan ve ısı dengesini düzenleyen bu doğal süreç SERA ETKİSİ olarak adlandırılır.

            Sera etkisine neden olan gazlar CO2, CH4, N2O, CFC VE su buharıdır. % 78.9 N, % 20.95 O2, % 0.3 CO2 ve % 0.93 Argon gazından ibarettir. Temiz bir havada duman, toz tanecikler, SO2 VE diğer gazlar bulunmaz. Ancak fosil yakıtların kullanımı dahil bir takım nedenlerle atmosfere verilen CO2, CH4 , N2O ve su buharı ile bu denge bozulur.

            Atmosferin bu dengesi bozulduğundan, yeryüzünden yansıyan ışınımlar atmosferde daha fazla tutunmakta, bunun sonunda yeryüzü daha çok ısınarak, küresel ısınma dediğimiz olayın meydana gelmesine neden olmaktadır. Bunun sonucunda iklim değişikliği meydana gelecek, sıcaklığın artması, buharlaşma ve yağış rejimi değişecektir. Hızlı buharlaşma ve ani yağışlar atmosferdeki su buharının artması en çok tarımı etkileyecektir. Bu sürede yağış miktarı ve şiddeti artacaktır. Bu durum ise daha fazla erozyona ve toprak kaybına neden olacaktır.Mevcut tarım alanları aşırı sıcak nedeniyle elden çıkarken, bugün daha soğuk olan alanlarda tarım yapılacaktır. Küresel ısınma ve iklim değişimi fauna ve floranın göçüne sebep olacaktır. İklim değişimi ile atmosferik sirkülasyon ve okyanusların akıntı rejimleri değişecek, şiddetli tayfun ve diğer felaketler özellikle kıyılarda etkili olacaktır.

            Sıcaklığın artması ile bitkiler daha çok su kaybedecek, topraktan daha fazla su alma ihtiyacı doğacaktır. Kuraklık nedeniyle taban suyu seviyesi düştüğünde su ihtiyacı karşılanamadığından verim ve kalite düşecek hatta bitkiler tamamen yok olacaktır.

            Ziraat Mühendisleri Odası olarak usulüne ve teknik şartlara uygun olarak çalıştırılmak üzere elektrik üretim santrallerinin kurulmasına karşı olmamakla beraber ülkemizin kendi kaynakları varken bu amaçla ithal ve fosil yakıtlar kullanılmasının ve yer seçiminin doğru olmadığına inanıyor, Çarşamba Ovasının organik tarım merkezi yapılması düşünülürken yanlış ve kirli yatırımlarla yok edilmeye çalışılmasını doğru bulmuyoruz.

 

 5-SAMSUN VE ORTA KARADENİZ BÖLGESİNİN  ENERJİ DURUMU

  

5.1-ORTA KARADENİZ BÖLGESİNİN TÜRKİYE  ENERJİ SİSTEMİNDEKİ YERİ

 

 

 

5.2- MEVCUT ENERJİ KAYNAKLARIMIZ VE ENERJİ POTANSİYELİMİZ

 

1-Orta Karadeniz Bölgesinin enerji yapısına bakıldığında , bölgenin enerji üretimi açısından önemli bir potansiyele sahip olduğu görülmektedir.Kızılırmak ve Yeşilırmak gibi Ülkemizin en büyük su kaynaklarına sahip bölgemizde mevcut hidroelektrik enerji üretim tesislerinin kapasitesi 1.458 MW dır. Bu değer ülke mevcut hidrolik enerji kapasitesinin % 12 sini oluşturmaktadır. Aşağıdaki tabloda da görüleceği üzere bölgemizin tespit edilebilen hidrolik enerji kapasitesi3.235 MW olup yılda 10.923, milyar kwh enerjiye karşılık gelmektedir.

Aşağıdaki tabloda da görüldüğü üzere;

 

Ülke geneline göre tespit edilen hidrolik potansiyelin % 8 ini ifade eden bu miktardan halen % 45 lik kısmı olan 4.151 milyar kwh/yılı üretmekte olup  tespit edilen hidrolik potansiyelin %55 i değerlendirilmeyi beklemektedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

   

•2-     Hidrolik enerji potansiyelinin yüksekliğinin yanısıra bölgenin yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları açısından da ülkenin en önemli bölgelerinden olduğu görülmektedir. Orta Karadeniz Bölgesinin rüzgar enerji potansiyeli toplam 16.784 MW olup ülke genelinde tespit edilen kurulabilecek güç miktarının %12.7 sini oluşturmaktadır. Samsun ilide orta ve iyi ölçekte bölgenin rüzgar enerji potansiyelinin %30 na sahiptir.

Zengin potansiyele sahip ilimizde rüzgar enerjisini   değerlendirmek   üzere başvurular yapılmış olup henüz faaliyete geçen tesis yoktur.

 

 

Bölgemiz enerji ormancılığı ve bio yakıtlar açısından da            önemli bir alt yapı ve tarım arazisine sahiptir.

 

5.3- ENERJİ KAYNAKLARI MALİ ANALİZİ

  

  

  

  

  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  Enerji üretim maliyetlerine çevresel maliyetler dahil değildir.

Yukarıdaki tabloda dikkat etmemiz gereken bir nokta ise enerji üretim maliyetlerine çevresel maliyetlerin dahil olmadığıdır.

 

 

5.4-BÖLGEMİZDE GENEL SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

  

Dünyamızda artık enerjinin ne kadar önemli olduğu ve maliyetinin ne kadar ağır olduğu ortaya çıkmıştır. Bu nedenle ülkeler ancak öz kaynaklarına yöneldikleri sürece dünya enerji piyasasında ve dolayısıyla dünya ekonomisinde söz sahibi olabilecekler ve bağımsızlıklarını ve saygınlıklarını koruyabileceklerdir.

 

Bu çerçevede yukarıda tabloları incelediğimizde bölgemizin su ve rüzgar enerji kaynakları açısından çok zengin olduğu ancak tam olarak değerlendirilmediği görülmektedir.

 

Bölgemizde enerji üretimi ve iletimi açısından herhangi bir sorun bulunmamaktadır. Ancak özellikle Samsun ilinde Dağıtım sistemini besleyen 154/34.5 KV trafo merkezleri yetersiz olup yeni enerji taleplerinin karşılanmasında sıkıntılar yaşanmaktadır.

 

Türkiye‘ nin en önemli ovalarına sahip su ve rüzgar enerjisi kaynakları açısından çok zengin olan bölgemizde kendi yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımızın değerlendirilmesi gerekirken dışa bağımlı insan ve çevre sağlığı açısından büyük tehlike arz eden yatırımlardan vazgeçilmelidir. Dağıtım sistemlerindeki eksiklikler giderilmelidir.

 

6-TERMİK SANTRALLER VE ÇEVRESEL ETKİLERİ

Dünyada kömür, petrol ve doğal gaz gibi birincil enerji kaynakları enerji üretiminde yaygın olarak kullanılmaktadır. Konvansiyonel enerji kaynakları olarak da nitelenen bu kaynaklar, kullanıldıklarında tükenmekte az veya çok atık çıkartarak çevreye zarar vermektedir.

Tablo 1. Enerji Kaynakları

Yenilenemeyen Enerji Kaynakları

Fosil Yakıtlar(Petrol, Kömür, Doğalgaz)

Nükleer Enerji

Yenilenebilir Enerji Kaynakları

Güneş, Rüzgar, Su, Odun, Bitkiler,

Jeotermal, Biyokütle, Dalga, Gel-git

 

Tablo 2.de mevcut enerji kaynaklarının çevresel etkileri ve Tablo 3.de de Küresel Isınma ve Asit yağmuruna neden olan gazların enerji üretimi sırasından enerji kaynaklarından ne kadar atmosfere verildiği gösterilmektedir.

 

Tablo 2. Mevcut Enerji Üretim Sistemlerinin Çevresel Etkileri

Yakıt

İklim Değişikliği

Asit Yağmuru

Su

Kirliliği

Toprak Kirliliği

Gürültü

Radyasyon

Petrol

X

X

X

X

X

-

Kömür

X

X

X

X

X

X

Doğalgaz

X

X

X

-

X

-

Nükleer

-

-

X

X

-

X

Hidrolik

X

-

-

-

X

-

Rüzgar

-

-

-

-

X

-

Güneş

-

-

-

-

-

-

Jeotermal

-

-

X

X

-

-

 

 

Tablo 3. Elektrik Enerji Üretimi Sırasında Küresel Isınma ve Asit Yağmuruna Neden Olan CO2, SO2 ve NOx Emisyonları

 

Enerji Kaynağı

CO2

(kg/1000kWh)

SO2

(kg/1000kWh)

NOx

(kg/1000kWh)

Kömür

963

0,62

3,6

Doğalgaz

608

0,0032

2,1

Petrol

890

5,58

1,6

Rüzgar

0.0

0.0

0.0

 

Enerji üretiminde en önemli çevre sorunları termik santrallerden özellikle de linyite dayalı elektrik üretim santrallerden kaynaklanmaktadır. Termik santraller yakılan çeşitli fosil yakıtlardan (kömür, fueloil, doğalgaz v.b.) elde edilen ısı ile suyun ısıtılarak yüksek basınçlı buhar haline dönüştürülmesi ve buhar vasıtasıyla elektrik jeneratörlerinin çok hızlı şekilde döndürülerek, jeneratörlerdeki magnetlerden oluşan elektrik impulslarının yoğunlaştırılması sonucu elektrik enerjisi üretimi esasına dayanır.

 

Termik santrallerin oluşturduğu çevre kirliliği hava, su ve toprak kirliliği olmak üzere üç grupta incelenebilir.

6.1-HAVA KİRLİLİĞİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRME

  

Termik santrallerde kullanılan kömürün kükürt içeriğinin yüksek ve ısıl değerinin düşük olması halinde SO2 ve partikül madde emisyonları yüksek olmakta ve önlem olarak santrallere elektrofiltreler ve Baca Gazı Desülfürizasyon (BGD) tesislerinin kurulmasını gerekli kılmaktadır. Ancak tesiste filtre yoksa veya iyi çalıştırılamıyorsa kirleticilerin veuçucu küllerin atmosfere verilmesi sonucu önemli bir hava kirliliği oluşur. Uçucu küller huzme ile birlikte havaya yayılarak ağırlıklarına ve meteorolojik koşullara göre bacadan itibaren belirli mesafelerde yere çökerler. Bu esnada içerdikleri Co, Cd, Zn, Pb, Cu gibi metal bileşikler de hem yerel ölçekte alıcı ortamda (ormanlar, meralar, tarlalar vb.) tarla bitkileri veya meyve ağaçları üzerinde zehirli etki yapabilirler, hem de bölgesel ölçekte huzmede bulunan S02 ve NOX gazlarının asit yağmurlarına dönüşmesinde katalizör etkisinde bulunurlar.

Doğalgaz kombine çevrim (DGKÇ) santrallerinde ise yanma sıcaklığının ve yanma sırasında kullanılan hava miktarının yüksek olması nedenleri ile NOX oluşumu yüksek olabilmektedir.

Termik santrallerin oluşturduğu hava kirliliği ormanların yanında çok geniş alanlarda tarım alanlarını da çeşitli şekillerde etkilemektedir. Santral bacalarından çıkan S02, NOx ve partikül maddelerin etkisi sonucu büyük alanlarda birçok tarla bitkisi, meyve ağacı ve zeytinlerde meyve verimi önemli ölçülerde düşebilmektedir.

İnsanlar için zararlı gazlar arasında yer alan azot oksitleri ozon oluşumuna neden olarak olumsuzluk yaratmaktadır. Özellikle yeryüzüne yakın seviyelerde oluşan ozon, insan sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir.

Azot oksitlerinin bulunduğu ortamda kısa süreli bulunma solunum şikâyetlerine, uzun süreli bulunma ise akciğerlerde kalıcı hasarlara kadar varabilen etkilere neden olmaktadır

Fosil yakıt kullanımının dayandığı yanma teknolojisinin kaçınılmaz ürünü olan CO2 yayılımı sonucunda, atmosferdeki CO2 miktarı, son yüzyıl içinde yaklaşık 1,3 kat artmıştır. Önümüzdeki 50 yıl içinde bu miktarın, bugüne oranla 1,4 kat daha artma ihtimali vardır. Atmosferdeki CO2‘in neden olduğu sera etkisi, son yüzyıl içinde dünya ortalama sıcaklığını  0,7 °C yükseltmiştir. Bu sıcaklığın 1 °C yükselmesi, dünya iklim kuşaklarında görünür değişimlere, 3 °C düzeyine varacak artışlar ise, kutuplardaki buzulların erimesine, denizlerin yükselmesine, göllerde kurumalara ve tarımsal kuraklığa neden olabilecektir.

Baca gazları ve çıkan partiküller çevreye büyük zarar vermektedir. Partiküller genel olarak boyutları tek bir küçük molekülden (çapı 2x10-4 µm) büyük, 500 µm‘dan küçük olan katı ve sıvı maddeler olarak tanımlanmaktadır. Bu boyuttaki tanecikler, birkaç saniyeden birkaç aya kadar değişen sürelerde askıda kalarak, atmosferdeki konumlarını koruyabilmektedirler. Tanecikler bronşite, anfizeme ve damar hastalıklarına bağlı olarak ölümlere neden olabilen kirleticilerdir. Seyitömer Termik Santralinin çevre köylerde yaşayanlar üzerindeki etkilerin araştırıldığı bir çalışmada; akut ve kronik akciğer hastalıklarının görülme sıklığı değerlendirilmiştir. Çalışmalardaki bulgular sigara içmeyenlerde de baca gazları nedeniyle akut ve kronik akciğer hastalıklarının yaygınlaştığını ortaya koymuştur. Bir başka çalışmada baca gazlarıyla çıkan partiküllerin alfa-radyoaktivitesi ölçülmüştür. Burada da rüzgâr yönlerine göre bacadan çıkan küllerin etkili olduğu alanlar ortaya konulmaya çalışılmış,radyasyon tehlikesinden halkın korunması için tedbir alınması gerektiğine dikkat çekilmiştir.

Yanma sonucunda oluşan baca gazları içinde ayrıca radyoaktif maddeler de bulunmaktadır. Havadaki radyasyon oranının yükselmesi nedeniyle, Yatağan Termik Santralinde olduğu gibi, radyasyon alarmı verilmekte ve tesisin çalışması durdurulmaktadır

  

6.2-SU KİRLİLİĞİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRME

  

Termik santrallerde buhar üretme, soğutma ve temizleme işlemleri için önemli miktarlarda su kullanılmaktadır. Termik santrallerde tüketilen soğutma suları kullanılmadan önce çeşitli kimyasal işlemlerden geçirilmekte ve santralin makinelerine zarar vermemesi sağlanmaktadır. Fakat bu işlem atık suların demir 2 sülfat bakımından zenginleşmesine neden olmaktadır. Yatağan Termik Santrali örneğinde olduğu gibi, bu suların tekrar alındıkları kaynağa geri verilmelerinin, bu kaynakta kirliliğin artmasına neden olduğu belirtilmektedir.

 

Termik santrallerin soğutma sularını deşarj ettikleri su ortamındaki normal sıcaklık derecesi zamanla yükselerek, termik santral kurulmadan önceki doğal halinden farklı yeni bir sıcaklık dengesi oluşur. Sıcaklık sulardaki canlılar ve canlı metabolizması üzerinde hızlandırıcı, katalizleyici, kısıtlayıcı ve öldürücü gibi çeşitli etkilerde bulunur. Sıcaklık aynı zamanda sudaki çözünmüş oksijen konsantrasyonunun azalmasına neden olmaktadır. Isı-su kütlesinde biyolojik süreçleri hızlandırır, çözünmüş oksijen azalır. Su bitkilerinin büyümesini arttırarak suda tat ve koku problemine yol açar. Termik santrallerde kullanılmakta olan soğutma suyu pompalarla çekilerek arıtmadan geçirilmekte ve bu sırada geçici sertlik giderimi, çöktürme ve mikroorganizmaların yok edilmesi aşamalarında kimyasal maddeler ilave edilmektedir. Kullanılan bu kimyasallar soğutma suyunun bir alıcı ortama verilmesi durumunda alıcı ortamda kirliliğe sebebiyet vermektedir. Ayrıca santral bacasından çıkacak olan kirletici gazların oluşturacağı asit yağmurları da suların pH‘ını değiştirebilmektedir. Uçucu küllerde bulunan Fe, Mn, Co, Cu, Zn, Pb, U gibi ağır metaller de zamanla taban suları vasıtasıyla alıcı ortama varabilmektedir.

 

6.3-KATI ATIK VE TOPRAK KİRLİLİĞİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRME

  

Katı atıklar, kömüre dayalı termik santrallerden atılan kül ve cüruf ile Baca Gazı Desülfürizasyon (BGD) tesisi atığı olan alçıtaşıdır. Çıkan atık miktarının çok olması ve atığın bertarafı sorun olarak durmaktadır. Termik santrallerin bacasından çıkan duman bileşenlerinin zamanla yere çökmesi, çevresindeki alanlarda toprak kirliliğine neden olabildiği gibi, yanma sonucu linyit kömüründe %35-55 oranında bulunan küller de kül barajında toprak üzerinde depolanarak toprak kirliliği oluştururlar. Ayrıca, kömürün çıkarılması sırasında büyük alanlardan toprağın alınarak kömür olmayan alanlara yığılması da yanlış arazi kullanımına neden olduğu için bir nevi toprak kirliliği sayılmaktadır.

 

6.4-CANLI YAŞAMI AÇISINDAN DEĞERLENDİRME

 

Muğla çevresinde yer alan 3 termik santralde olduğu gibi, termik santrallerde kullanılan linyitler yüksek oranlarda kükürt barındırabilirler. Özellikle baca gazı desülfürizasyon tesisi olmayan veya arızalanarak devre dışı kalmış olan tesislerden, büyük oranlarda kükürt dioksit çıkışı olmaktadır. Söz konusu gazın canlılar üzerinde birçok olumsuz etkisi vardır. Bunlardan birisi bitkiler üzerindeki etkisidir. Türkiye‘de linyit ile çalışan termik santrallerin bitki örtüsü üzerindeki etkilerini koymayı amaçlayan çok sayıda çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalardan elde edilen ortak sonuç; linyitle çalışan termik santrallerin aktif hale geçmesiyle, ormanlarda kirleticilerin birikimli etkisi söz konusu olmuştur. Bu etki çam gibi iğne yapraklı ağaçların iğne yapraklarında kükürt birikimi ve ağaçların yıllık büyüme halkalarında da daralma olarak ortaya çıkmaktadır. Sonuçta zararlı gaz etkisi hem bitki örtüsünün gelişimini yavaşlatarak kesintiye uğratmakta, hem de odun üretiminde verim ve hâsılat kaybına yol açmaktadır. Liken ve karayosunlarında ise zehirlenme verilerinin anlamlı olarak değişme gösterdiği ve zehirlenmenin göstergesi olarak kullanılabileceği belirlenmiştir.

Atmosfere bırakılan veya termik santrallerden çıkan atıkların çevre üzerinde etkileri olduğu gibi, aynı zamanda insanların üzerinde de önemli etkileri vardır. Türkiye ile ilgili yapılmış genel çalışmaların dışında, özellikle hava kirliliğinin üst boyutlara ulaştığı Yatağan Termik Santrali gibi termik santrallerin çevresinde halk sağlığı ile ilgili çalışmalar yürütülmüştür. Türk Tabipler Birliği sağlık sorunlarının artması üzerine Yatağan çevresinde kapsamlı bir çalışma gerçekleştirmiştir. Bu çalışmada daha önce ABD ile çeşitli Avrupa ülkelerinde yapılan, daha sonra birçok ülkede tekrarlanan çalışmaların bir benzeri olarak ölümler, hastaneye başvurular gibi sağlık göstergelerinin hava kirleticilerinin daha yoğun olduğu dönemler ile ilişkisi aranmıştır. Elde edilen bulgular, her iki değişken arasında doğrusal bir ilişki olduğu yönündedir. Buna göre hava kirliliği arttıkça daha fazla ölüm veya hastaneye başvuru gerçekleşmektedir. Hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde yaşamın 1-2 yıl kadar literatürde yer daha kısa olduğu yer almaktadır. Birbirine yakın iki yerleşmede, Muğla ve Yatağan‘da solunum sistemi hastalıkları yatan hastaların toplam hasta sayısına oranları belirlenmiştir. Hastanelerin yeterliliklerinde bazı farklılıklar bulunmakla beraber, Yatağan Devlet Hastanesine solunum sistemi hastalıkları nedeniyle yatan hastaların oranı %28,2 iken Muğla Devlet hastanesinde bu oran %13,2 düzeyindedir. Hava kirliliğine bağlı olarak ortaya çıktığı kabul edilen bronşit, amfizem ve astma gibi hastalıklar nedeniyle yatan hastaların oranı ise Yatağan‘da %12,7, Muğla‘da ise %5,0‘dir. Bu veriler, termik santrallerin gerekli tedbirler alınmadan çalıştırılması halinde, insan sağlığına bir takım olumsuz etkiler yapacağını da göstermektedir.

Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinden baca gazları dışında, günde yaklaşık 150 ton uçucu kül ortama bırakılmaktadır. Bunun canlılar üzerine etkileri sonucunda Yatağan çevresinde 35.000 hektar çam ormanının kuruduğu belirlenmiştir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bu nedenle, bir süre Orman Bakanlığına tazminat ödemiştir. Ayrıca hava kirlenmesinden etkilenen çevre çiftçilerine meyve, zeytin ağaçları ve diğer tarım ürünlerindeki kayıpları nedeniyle bir bedel ödenmesi söz konusu olmuştur

  

7-ULAŞIM

Samsun ili, Tekkeköy-Terme sahil şeridinde yapılacak Doğalgaz Çevirim Santralleri ile ithal kömürlü Termik Santraller için ulaşım yolları anlamında eşsiz bir olanağa sahiptir.

            Başta Hava Aanı olmak üzere, Devlet Karayolu ve deniz ulaşımı yatırımcılar için bir fırsattır.

            Doğalgaz boru hatlarına ulaşım kolaylığı, Rusya‘ dan ithal edilecek kömürün deniz yolu ile getirilebilecek olması yatırımcıları cezb etmektedir.

8-FOSİL YAKITLARIN SAĞLIĞIMIZA ETKİLERİ

            Milyonlarca yıl öncesinde dünyamızda yaşayan canlıların artıkları yer katmanları arasında basınç ve sıcaklık altında dönüşüme uğrayarak Doğalgaz‘ ı meydana getirir. Doğalgaz büyük oranda metan gazında oluşan fosil kaynaklı gaz sınıfındadır.  Doğalgaz; metan (CH4), etan (C2H6), propan(C3H8) gibi hafif moleküler ağırlıklı hidrokarbonlardan oluşan bir karışımdır. Yanması halinde.(NOx) azotoksitler, su buharı ve (CO2) karbondioksit oluşur.

Evsel kullanma bakımından, diğer fosil yakıtlara göre temizdir, geriye atık kül bırakmaz, ekonomik ve verimli bir yakıttır, söylemleri ile DIŞA BAĞIMLI olduğumuz bu yakıt kentsel ısınmanın en önemli piyasa aracı olmuştur.

Doğalgaz‘ ın 20-50 yıl içinde tükeneceği hesaplanmaktadır. Bir ülke için uzun bir süreç değildir.

•1-                 Doğalgaz Çevirim Santralleri‘ nde ham madde olarak kullanılan çok yüksek miktarlardaki doğalgaz toprak kirliliğine yol açacaktır. Bu Çarşamba Ovası için kabul edilemez.

•2-                 Doğalgaz, kanserojen olan RADON ‘ un en önemli kaynağı olarak bilinmektedir. Doğalgaz ‘ın yanması ile Radon ürünleri atmosfere salınır. Radon ve türevlerinin akciğerlere depolanması vücut içi radyoaktif birikimine ve dolayısı ile sağlık riski oluşumuna neden olur. Doğalgazdan dolayı ortamda radon ve ürünleri konsantrasyonu artışının nedenleri: 1-doğalgaz ve doğalgaz ürünlerinin sızması, 2-doğalgaz ve doğalgaz ürünlerinin yanmasıdır. Ülkemizde kullanılan doğal gazda radon ve radon ürünleri konsantrasyonları tayinlerinin yapılması insan sağlığı açısından önem taşımaktayken bu rutin olarak uygulanmaktadır. Epidemiyolojik çalışmalar, yüksek seviyede radon ve bozunma ürünleri dolayısıyla radyasyona maruz kalmış bireylere akciğer kanseri oranlarının yüksek olduğunu göstermiştir. İngiltere milli radyasyondan korunma komitesi (NRPB), İngiltere ‘ deki yıllık toplam 41,000 akciğer kanserinden en az 2,500 ‘ünü, ABD halk sağlığı servisi ise yıllık akciğer kanseri vakalarının, sigara içmeyenlerden 5,000, sigara içenlerden ise 15,000‘ ini, uluslar arası radyasyondan korunma komitesi (ICRP) ise toplam akciğer kanserlerinin %10‘ unu radona bağlamaktadırlar. Ancak, bu durum yüksek dozda radona maruz kalmış herkesin akciğer kanserine yakalanacağı anlamına gelmemekte ve maruz kalınma ile hastalığın oluşması arasında geçen zaman yıllarca sürebilmektedir.

•3-                              Doğalgaz çevirim santrallerinin uzun süreçte su kirliliği üstüne etkileri belli değildir.

SONUÇ

            Samsun Kalkınma Ofisi tarafından yapılmasının planlandığı açıklanan 36 adet önemli yatırım arasında Termik ve Doğalgaz Çevrim Santralleri‘ nin de bulunduğu anlaşılmıştır. Bölgemizin tarım bölgesi olması nedeniyle fosil yakıtlı santraller için yanlış yer seçimi olduğu bu raporla değerlendirilmiştir.

            İthal kömür ve Doğalgaz dışa bağımlı enerji kaynağıdır. Bu kaynaklarla elektrik enerjisi üretimi ülkenin ekonomik ve politik çıkarlarına aykırıdır. Özellikle Türkiye‘de üretilen elektriğin %55 ‘inin Doğalgazdan elde ediliyor olması dikkatleri çekmektedir. Fosil yakıtların tarımı ve insan sağlığını olumsuz etkileyeceği bilinmekle birlikte küresel ısınmanın da nedenlerindendir. Elektrik enerjisinin üretiminde kullanılan enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi önemlidir. Elektrik enerjisi üretildiği anda tüketilmesi gereken bir üründür. İletim hatlarında meydana gelecek kayıpların önlenmesi bakımından tüketileceği bölgelere yakın yerlerde üretilmesi esastır.

            Halen işletmede olan elektrik üretim santralleri ile lisans verilen üretim santrallerinin toplam kurulu gücü 57503 MW olacaktır. Lisans izni alan elektrik üretim santrallerinin ortalama 3 yıl sonunda üretime geçebileceği var sayıldığında 57000 MW lık kurulu güce 2012 yılında ulaşılacaktır. Oysa, 57000 MW lık puant yük talebine birinci senaryo talep tahmin tablosuna göre 2015,  ikinci senaryo talep tahmin tablosuna göre 2018 yılında ulaşılabilecektir.

            Çimento, Demir-Çelik, Petro-Kimya, Alüminyum ve Bakır Sanayi kirli yatırım olduğu kadar aşırı ölçüde enerji tüketen tesislerdir. Bu nedenle ülkenin elektrik enerjisi üretiminin arttırılması da gerekeceğinden enerji sektörüne yön verenler özellikle fosil yakıtlı santrallere öncelik vermektedirler. Böylece havamız, suyumuz, toprağımız kısaca çevremiz hızla kirletilmektedir. Oysa gelişmiş ülkeler bu tür yatırımlardan uzak durmaktadırlar. Bu tür yatırımları Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere transfer ederek bu ürünleri ithal etmeyi tercih etmektedirler.

            Yöre halkı Tekkeköy sahilinde yapılmış olan Mobil Santral için verdiği mücadele sonucunda yeterli çevre bilincine sahiptir. Bu nedenle bölgeye yapılacak yatırım türleri ile bunlarla ilgili yer seçimi konusunda karar vericilerin seçici davranması gerekmektedir. Tarımla geçinen yöre halkı başta tarıma dayalı sanayi olmak üzere Otomotiv, Tekstil, turizm vb. gibi yatırımların yapılmasını arzu etmektedirler.            

KAYNAKLAR  

Avcı S., "Türkiye‘de Termik Santraller ve Çevresel Etkileri" Coğrafya Dergisi, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü, Sayı: 13, Sayfa 1-26, 2005.

Ayyıldız Turan N., Yılmaz S., Özkaraova Güngör B., Telatar M. ve Çoluk Ö., "Samsun Kentinde Kirli Enerji Yatırımları ve Temiz Enerji Alternatifleri" Samsun Kent Sempozyumu, Kasım 2008.

Dündar C., 2003. "Rüzgar Enerjisi ve Türkiye Rüzgar Atlası", http://www.atmosfer.itu.edu.tr/atmos2003/bildiriler/431.pdf

Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), "Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Elektrik Enerjisi Özel İhtisas Komisyonu Raporu", DPT: 2569 - ÖİK: 585, Ankara, 2001.

EMO, 2007, Orta Karadeniz Enerji Forumu, Elektrik Mühendisleri Odası, Samsun Şubesi, Kasım 2007, Samsun.

Goncaoğlu B. İ., Ertürk F., Erdal A., "Termik Santrallerle Nükleer Santrallerin Çevresel Etki Değerlendirmesi Açısından Karşılaştırılması", Ekoloji Çevre Dergisi, Sayı: 34, Ocak-Şubat-Mart, 2000.

Kültür, Ö. F., "Enerji ve Çevre İlişkisi", Mimar ve Mühendis Dergisi, Sayı: 33, Nisan-Mayıs-Haziran, 2004.

Tasam, "Enerji Üretimi ve Çevresel Etkileri" Stratejik Rapor No:14, S 57-59, Nisan, 2006.

TTB, 2000, Yatağan‘da Hava Kirliliğinin Değerlendirmesi Raporu-2000, Türk Tabipler Birliği, http://ttb.org.tr/yatagan

Ültanır, M.Ö., "21. Yüzyılın Eşiğinde Güneş Enerjisi", Bilim ve Teknik, Sayı: 340, S: 50-55, Mart 1996.

Varınca, K. ve Gönüllü M.T. "Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Kullanımının Çevresel Olumlu Etkileri", http://www.yildiz.edu.tr/~kvarinca/Dosyalar/Yayinlar%20/yayin006.pdf

Varınca, K. B., Varank, G., "Güneş Kaynaklı Farklı Enerji Üretim Sistemlerinde Çevresel Etkilerin Kıyaslanması ve Çözüm Önerileri", Güneş Enerjisi Sistemleri Sempozyumu ve Sergisi, İçel, 24-25 Haziran 2005

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Okunma Sayısı: 6772