TRAKYA ALT BÖLGESİ ERGENE HAVZASI REVİZYON ÇEVRE DÜZENİ PLANI'NA KARŞI DAVA AÇTIK

GENEL MERKEZ ( )
02.02.2010 (Son Güncelleme: 02.02.2010 11:32:05)

YÜRÜTMENİN DURDURULMASI ve DURUŞMA TALEPLİDİR

 

DANIŞTAY 6.DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

DOSYA NO:E.2010/1051

 

 

DAVACI                                : TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası

                                                  Karanfil Sk.No:28/12 Kızılay/ANKARA

VEKİLİ                                 : Av.Zühal DÖNMEZ-41998670172

DAVALI                                : T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı - ANKARA

 

KONUSU                              :Davalı İdare tarafından 26.08.2009 tarihinde askıya çıkarılarak ilan edilen 1/100.000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planının, davalı idarenin savunması alınmadan yürütmesinin durdurulmasına ve takiben iptaline karar verilmesi talebidir.

 

BİLDİRİM TARİHİ            :Dava konusu plan 26.08.2009 tarihinden başlayarak 1 ay süre ile  ilan edilmiş, müvekkil ODA tarafından 25.09.2009 tarihli yazı ile itiraz edilmiş olup itirazımıza 60 gün içinde cevap verilmeyerek zımni ret kararı tesis edilmiştir.

                                         

AÇIKLAMALAR                 :Dava konusu 1/100.000 ölçekli Trakya Alt Bölgesi, Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı, Çevre ve Orman Bakanlığı ÇED ve Planlama Genel Müdürlüğünce 24.08.2009 tarihinde onaylanarak Tekirdağ Valiliği Çevre ve Orman Müdürlüğünce 26.08.2009 tarihinde askıya çıkarılmıştır. Plana müvekkil ODA tarafından  25.09.2009 tarihinde itiraz edilmiş, ancak itiraza cevap verilmeyerek reddedilmiştir.

            Çok değil 5 yıl öne 2004 yılında yapılan 1/100.000 lik planda revizyon gibi gösterilen dava konusu plan, aslında revizyon değil yeni bir plandır. 2004 yılı planında amaç; sürdürülebilir bir çevre, ekoloji, tarımsal, turistik ve tarihsel kimliği korunarak Türkiye‘nin kalkınma politikası kapsamında sağlıklı gelişme ve büyüme hedefleri iken; 2009 Revizyon Planında; İstanbul‘un desantralizasyonu odaklı (Bu husus Ergene plan raporlarında açık olarak belirtilmemekle birlikte, İstanbul 1/100.000 lik plan ve eklerinde İstanbul‘un kurtuluşu olarak vazgeçilemez yol olarak sunulmuştur.), AB kriterleri, İstanbul‘un ekonomik sürdürülebilirlilikten uzaklaşması, bu amaç doğrultusunda transferi kaçınılmaz olan olumsuzlukların bölge dışına ötelenmesi adına bölgesel alternatifler yaratılması amaçlanmıştır. Yani İstanbul için Türkiye‘nin en verimli topraklarının heba edilmesi planıdır. Müvekkil Oda, kaynağını Anayasa‘dan alan kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olup, ülkemizin tarımsal kaynaklarının, topraklarının korunması için gereken her türlü girişimde bulunmakla yükümlüdür.

            7472 Sayılı Ziraat Yüksek Mühendisliği Hakkında Kanun, Ziraat Yüksek Mühendislerinin toprak muhafazasına ilişkin hizmet ve faaliyetlerde bulunmaya yetkili olduklarını düzenlemiştir. Ziraat Mühendislerinin Görev Ve Yetkilerine İlişkin Tüzükte, toprak ve su muhafazasının toprak bilimi alanında öğrenim görmüş ziraat mühendisleri tarafından yapılacağı, hükmü yer almaktadır. 06.04.2005 Tarih, 25778 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Ziraat Mühendisleri Odası Ana Yönetmeliğinin 6.maddesine göre de; Ülke tarımı ve tarımsal üretim kaynaklarının korunması, geliştirilmesi, işletilmesi ve verimli kılınması, kırsal nüfusun toplumsal ve ekonomik kalkınmasının sağlanması, kırsal ve tarımsal gelişime yönelik strateji, politika, program ve proje oluşturulması çalışmalarına katkıda bulunmak amacıyla her türlü girişim ve etkinlikte bulunmak, Odanın amaç ve görevleri arasında  sayılmıştır. Bu bağlamda müvekkil ODA tarım topraklarının kaybına neden olacak her türlü düzenlemenin karşısındadır.

İPTAL NEDENLERİ

 

            1) Çevre ve Orman Bakanlığınca onaylanarak yürürlüğe giren 13/07/2004 tarihli "Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı" bilimsel yaklaşımla yapılmış, bölgenin tüm özelliklerine ve verilerine dayanarak sürdürülebilir ekonomik kalkınma ilkeleri uyarınca sonuçlandırılmış, paydaşların (bölgede yaşayan tarım, sanayi, ticaret ile uğraşanlar ve kurdukları sivil toplum örgütleri, birlikler, meslek odaları, kamu kurumları, belediyeler) ve nihayet Çevre ve Orman Bakanlığı uzman elemanlarınca ortaklaşa gerçekleştirilmiştir. İlgili protokol hükümleri incelenirse planlamanın etaplar halinde yapıldığı, bir sonraki etaba geçişte Çevre Bakanı‘nın olurunun koşul olduğu ve bu olur alınarak bir üst aşamaya geçildiği görülecektir. Trakya Üniversitesi‘nin hazırladığı plan 2020 yılı hedeflerini ve sonrasını dikkate alarak Trakya Bölgesinde sürdürülebilir, yaşanabilir bir çevre yaratılmasına, doğal kaynakların tarım, mera, orman alanlarının turistik ve tarihsel yapılarının korunmasını, kaçak sanayinin önlenmesini ve İstanbul‘un Trakya‘ya olan yükünün ve baskısının gerçekçi ve doğru yönlendirilmesini hedeflemektedir.

 

Oysa 24/08/2009 tarihinde onaylanan 1/100.000 ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı bu amaçlardan tamamen uzaktır. Yazılım ve vizyonda her ne kadar aynı amaçları ve hedefleri koruyor görüntüsü verse de bu tamamen yeni bir plandır. Hazırlayıcıları tarafından Katılımcı olarak tanımlanan bu plana değişik toplantılarda yapılan itirazların hiçbirisinin işlenmediği görülmüştür. Onaylanan bu planla 1. sınıf verimli tarım arazileri sanayileşmeye açılmıştır. Örneğin Edirne, Pazarkule, Kapıkule aksı, planlama grubu içerisinde yer alan, yaklaşık 2500 dekar mutlak tarım arazisi sanayi alanı olarak ayrılmıştır. Edirne Belediye Meclisi tarafından 4 Şubat 2009 tarihinde onaylanarak askıya çıkan 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planında Tayakadın Edirne il merkez sınırları arasında kalan D-100 karayoluna paralel bu alan mutlak tarım arazisidir. Ayrıca Edirne‘nin yeni bir sanayi bölgesine ihtiyacı yoktur. Halen Edirne‘de organize sanayi bölgesinin alt yapısı tamamlanmış olup, doluluk oranı %70 civarındadır. İkinci bir organize sanayi bölgesine asla gereksinim yoktur. Ayrıca söz konusu bölge Edirne Su Kuyularının bulunduğu bölgeye de 10 km mesafededir. Gelecekte bu bölgede açılacak olan kuyuları Edirne şehir suyunu tehdit altına alacaktır. Şu anda bu bölgede bulunan beton santralleri, yağ fabrikası, kağıt fabrikası bölgede yeterli düzeyde kirlilik oluşturmaktadır. Yağ fabrikasının yarattığı hava kirliliği rüzgarın durumuna göre 5 km yarıçapındaki bir alanda net olarak hissedilmektedir. Üniversite Hastanesi ve Yerleşkesi bu bölgenin kapı komşusudur. D-100 devlet karayolunun Edirne İstanbul istikametinde sağ tarafında söz konusu sanayi bölgesi sol tarafında ise Trakya Üniversite Hastanesi, Kredi Yurtlar Kurumu Yurtları, Üniversite Fakülteleri,  konut yerleşim bölgeleri 1km‘lik mesafede Karakasım, Tayakadın, Sazlıdere ve İskenderköy bulunmaktadır. Bakanlıkça onaylanan Trakya Alt Bölge Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı‘nda bu bölgeye sanayi izni verilmiştir.

 

            Planın analitik raporda 1.1.5 başlığında katılımcı planlama başlığında "bir grup teknisyenin politikacılar ile birlikte yerleşmelerin geleceğini belirleyen kararlar geliştirmesi yaklaşımı şu anda dünyada terk edilmekte olan bir planlama yaklaşımıdır." cümlesi önceki planı yapanlara hakarettir. Trakya Üniversitesi tarafından yaptırılan planda toplam 48 eleman (bilim insanı, serbest çalışan) aktif görev yapmış olup ayrıca kamu kurumları temsilcilerinden (Çevre Bakanlığı, o zamanki Orman Bakanlığı, DSİ, BTA vb..) büyük destek vermiştir. Edirne, Kırklareli, Tekirdağ il ve ilçelerinde defalarca toplantılar gerçekleştirilmiş ve bu toplantıların tümünde illerimizin valileri ya da görevlendirdikleri vali yardımcıları, il, ilçe ve belediye başkanları, birlik temsilcileri,oda temsilcileri katılmışlardır. Her üç ildeki bu toplantıların sayısal tablosu üniversite rektörlüğünde mevcuttur. Ayrıca yerel basın taramalarında da görülebilir. Önceki planın teknokratlar ve siyasetçilerle birlikte yapıldığını, paydaş katılımının sağlanmadığını söylemek ve yazmak çok büyük bir talihsizliktir. 2004 planına yapılan suçlama gerçek olmadığı gibi revizyon planının katılımsızlığını örtme çabasıdır.

           

Çevre ve Orman Bakanlığınca  24/08/2009 tarihinde onaylanan plan, her şeyden önce protokol hükümlerine aykırıdır. Trakya Kalkınma Birliği (TRAKAB) yönetime protokol yapma yetkisi vermemiştir. TRAKAB genel kurulu , yönetim kuruluna 1/25.000 lik planları ihale yolu ile yaptırma yetkisi vermiştir. Hatta bazı belediyeler bu yetkiyi dahi vermemiştir. TRAKAB yönetimi bu yetkiye dayanarak 22 Kasım 2006 tarihinde ihaleye çıkmıştır. Ancak ihaleyi iptal ederek protokol yapmıştır. Dolayısıyla 1/100.000 lik plan revizyonu TRAKAB‘ın yetkisinde değildir. Ayrıca yapılan protokolde İstanbul 1/100.000 lik planı ile uyumlulaştırması esas alınmıştır. Oysa ortada şu an geçerli bir İstanbul çevre düzeni planı yoktur. Ayrıca protokoldaki Kocaeli, Bilecik, Sakarya, Bursa planlarında da hiçbir uyumlulaştırma yapılmadan yalnızca Trakya Alt Bölge Planında revizyona gidilmiştir. Sonuç olarak TRAKAB, yetkisiz bir şekilde yine yetkisiz bir kuruluşa protokol ile iş vermiştir.           

            Dava konusu plan revizyon planı değildir. Bölge gerçeklerine, koruma ve kollama ilkelerine uygun olmayan ancak, İstanbul‘un desantralizasyonu, İstanbul‘un nüfus yükünün Trakya‘ya gönderilmesi, İstanbul Sanayinin Trakya‘ya desantralizasyonu, Trakya Suları‘nın yönetiminin İstanbul‘un gereksinimlerine göre yönlendirilmesi ve yönetilmesi amaçlarını taşımaktadır. Bu planda, revizyonun öngördüğü koşullar bulunmamaktadır ve planda revizyon işleminin gerekçeleri kabul edilebilir yasal gerekçeler değildir.

           

            Bilimsel yaklaşım açısından, planın birçok bölümünün iptal edilen plan ile aynı olduğu görülmektedir. Bilimsel yayın etik ilkeleri açısından etik dışılıklar vardır. Trakya Üniversitesi‘ne ait Trakya Alt Bölge Planı‘ndan bilimsel olarak kabul edilebilir orandan  fazla alıntı yapıldığı görülmektedir. Kaynak göstererek bilimsel kurallara uymadan, kabul edilebilir ölçüleri aşan alıntılar yapmak etik dışıdır. Ayrıca farklı kelimeler kullanarak ya da cümleler kurarak değiştiriyormuş gibi görünüp önceki plana ait olan uygulamaları ve fikirleri kendi fikriymiş gibi sunmaktadır. Planın ekinde verilen kaynakların yazımı bilimsel yayın kurallarına uymamaktadır. Hangi eserin, hangi kitabın, kaçıncı sayfasındaki bilgiden yararlanıldığı, yayın tarihleri, yayın yılları, basıldığı matbaa ve iller belirtilmemiştir. Dolayısıyla planı inceleyen ve okuyanlara yararlanılan eserleri takip etme ve inceleme olanağı da verilmemiştir. Ayrıca bir eserin ismini kaynaklara yazmış olmak o eserden yararlanırken etik ve hukuk kurallarını aşma yetkisi vermez. Alıntı yapma "İktibas" serbestisi yasalarla belirlenmiştir. Alıntı yapma hakkının kullanılmasının şartlarının başında esasa ilişkin şart: amacı aşmayacak bir oranda alıntı yapılmasıdır. Şekle ilişkin şart ise alıntının belli olacak şekilde yapılmasıdır. Ayrıca yapılan alıntının yeni eserin bağımsız özelliğini ortadan kaldıracak ve asıl eseri olan ihtiyacı ortadan kaldıracak ölçeğe varmaması gerekir. Sözkonusu revizyonda 1/100.000 ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı, bu bilimsel etik ve hukuk kurallarına uygun değildir. Özetle, belirli bölümler önceki planın aynısı (ana görüş ve fikirler farklı kelime ve cümlelerle anlatılmış olsa dahi), yalnızca taleplere göre değiştirilmesi düşünülenler ilk planı yapanlara ağır suçlamalar ile değiştirilmiştir.

 

      Revizyon kelimesi Fransızca olup, yeniden gözden geçirme, inceleme, kontrol etme, düzeltme anlamında kullanılır. Burada planın ismine revizyon kelimesini eklemiş olmakla, plan tümü İstanbul‘un ve ulusötesi taleplerin istem ve beklentilerine uygun hale getirilmek istenmektedir. Nitekim, 1.1.7.2 başlığında ulusüstü bölgesel çerçeve tanımı kullanarak revizyon gerekçelerinde A.B uyum süreci ve sınırötesi etkileşim başlığı açılmıştır. Ulusüstü kelimesi, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde sürdürülebilir ekonomik kalkınma planlarında bir gerekçe oluşturamaz.

 

24/08/2009 tarihli plan ile kaçak sanayi işletmelerine örtülü af getirilmektedir. Plan notları 2.10.35 başlığında kaçak sanayi kuruluşlarının organize sanayi bölgelerine taşınmaları, taşınamayanlarınsa işgal ettikleri fiziki mekanın büyüklüğü kadar  alanı tarıma kazandırmaları halinde yasallaşacakları ön görülmektedir. Bunun anlamı kaçak sanayi tesislerinin yerlerinde aynen devam etmeleri, buna karşılık nasıl olacağı ve nerede bulunacağı bilinmeyen bir yöntemle aynı büyüklükte toprak parçalarını, araziyi tarıma kazandırmaları istenmektedir. Bu tarıma kazandırılacak alanları Trakya‘da mı olacaktır , bunlar sanayiye ayrılmış tarım toprakları mı olacaktır,  sanayi tesisi birinci sınıf tarım arazisi üzerinde ise kazandıracağı toprak da birinci sınıf mı olacaktır, birinci sınıf tarım toprağı zaten başka amaç ile kullanılamayacağından, yasalarla güvence altına alındığından bu işlem nasıl gerçekleşecektir? Bu hüküm planın amacını açıkça ortaya koyan ciddiyetten uzak, uygulanamaz, hukuksal mantığın kabul edemeyeceği bir hükümdür.

 

Plan notlarında, Trakya‘nın toprak yapısına bağlı olarak 19 adet TAB ve 12 adet de TOP kurulması hedeflenmektedir. (Toplam sayı 31 olmasına karşın planda 30 yazılmıştır.) Ülkemizde henüz örneği olmayan ve başka alt bölge planlarında da rastlanılmayan TAB ve TOP projelerinin kapsamları açık değildir. Tarımsal alt yapı alanları ve tarım-sanayi birlikteliğini öngören bu projeler önerilirken 1926 yılında kurulan ve Trakya bölgesinin örnek üretim çiftliklerinde olan Sarmısaklı Çiftliği özelleştirme idaresince satılmıştır. Ayrıca bölgedeki Türkgeldi ve İnanlı Çiftlikleri de elden çıkmaktadır. Böyle bir çelişki, vizyonlu olduğunu iddia eden bir planda nasıl yer alabilir? Ayrıca TAB bölgelerinin tek elden yönetileceği bildirilmektedir. O zaman bu alanlar çiftçilerimiz ve bölge yaşayanları tarafından mı değerlendirilecek ya da uluslar arası kuruluşlara mı gidecektir?

 

Bu planın en ciddi tehditlerinden birisi de Trakya sularına yöneliktir. 2.10.19 başlığında: "yer altı ve yerüstü su kaynaklarını kirletici ve aşırı su kullanarak rezervi tehdit edici faaliyetler ve bu faaliyetlerin kirleticilik ve su kullanım düzeylerinin tesbiti planın onay tarihinde itibaren bir yıl içerisinde DSİ ve İl Çevre Orman Müdürlüklerince belirlenecek ve çevresel yaptırımlar uygulanacaktır. Buna ilişkin yaptırımlar 2872 sayılı Çevre Kanunu gereğince yapılacaktır. " denmektedir. Oysa 2872 sayılı Çevre Yasası çevreyi kirleten her türlü faaliyetin derhal durdurulmasını ve yaptırımların derhal uygulanmasını hükme bağlamıştır. Çevre yasasına rağmen planda bir yıllık süre tanınması plan yapıcılarının ve onay makamlarının hukuku nasıl anladığını göstermektedir. Plan hazırlayıcıları ve onaylayan makam Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilen yasaya karşı yeni bir kural getiremez. Ayrıca Trakya yerüstü sularının İSKİ tarafından yönlendirileceği görülmektedir. Yer altı sularına yönelik hiçbir açıklama yoktur. Türkiye‘nin kirlilik sembolü olan Ergene nehrinin rehabilitasyonu ve yöreye kazandırılması, özellikle tarımsal alanlarda kullanılmasını sağlayacak hiçbir arıtma ve benzeri sistem öngörülmemiştir. Revizyon planında tüm havzayı kuzey-güney boylamında geçen evre 5 düzeyinde kirli bu nehre yönelik hiçbir önlem ve çare öngörülmemiştir.  

 

Bilindiği gibi; içinde bulunduğumuz yüzyılın en önemli sorunlarından biri, temiz su kaynaklarının hızla azalması, suya erişimin zorlaşması ve su yoksulluğunun giderek artmasıdır. Ergene nehrinde ve havzasında davalı idarece etkin idari tedbirlerle önlenmeyen kirliliğin, yeraltı ve yerüstü sularını da kirlettiği, revizyon olduğunu iddia eden "Yeni Plan"ın kirliliğin önlenmesini hedeflemediği, aksine havzayı ve sularımı kirletici yeni yüklerin bölgeye taşınmasına, yerleşmesine olanaklar sağladığı görülmektedir. Bölgenin verimli tarım alanlarına  sahip olması karşısında küresel ısınmanın etkilerinin ve küresel ısınmaya karşı tedbirlerin, kararların planda yer almaması hukuken kabul edilemez.

 

Dünyadaki küresel iklim değişikliğinin hayatımızı nasıl etkileyeceğini, nasıl yıkımlara yol açacağını artık somut olarak görüyoruz. Rant hırsıyla bilimsellikten uzak, hukuk dışı uygulamaların bedelini sel felaketiyle ağır ödediğimiz bugünlerden ders çıkararak, gelecekte yeni felaketlerin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınmasını, sürdürülebilir yaşamı ilke edinen planların uygulanmasını sağlanması sosyal hukuk devletinin görevidir.

 

            Birleşmiş Milletler Çevre Programının (UNEP) 2002 yılında yayınladığı 3. Küresel Çevre Raporunda, "temiz ve güvenilir içme suyundan yoksun insan sayısı 1,1 milyar, arıtma hizmetinden yoksun insan sayısı da 2,4 milyar" olarak açıklanmıştı.17-22 Mart 2006 tarihlerinde Meksika‘da gerçekleştirilen 4. Dünya Su Forumu‘nda açıklanan rapora göre;  "...dünyada 1,5 milyar insan temiz içme suyundan yoksun. Üç milyar kişi arıtma hizmetinden yoksun . Her gün 35 bin kişi bu yüzden yaşamını yitiriyor..."

 

            Bu sayılar, su konusunda insanlığın karşı karşıya olduğu tehlikeyi çok açık göstermektedir.Temiz içme suyuna erişemeyen insan sayısı her geçen gün artmaktadır.

 

            Raporlarda hep uyarılıyor; ciddi önlem alınmazsa,  2032 yılında dünya nüfusunun yarıdan fazlası ciddi su sıkıntısı içine düşecek.  Tehlike çok uzakta değil, 26 yıl sonra...Özet olarak; su kaynakları hızla tükeniyor ya da kirleniyor.  "Su krizi" kapımızda. Su kaynaklarının korunması gerekiyor.. Su kaynaklarının korunması, dünyadaki canlı yaşamının korunmasıdır. Koruma nasıl olacak? Çevre Korumacılık yerine Kalkıınmacı Plan anlayışıyla mı ?

 

            Su kaynakları, topraklarımız, meralarımız, ormanlarımız, havzalarımız dönemsel çıkarlara feda edilmemeli, bunun hukuksal güvenceleri Yüksek Mahkemenizin eldeki davada vereceği kararla sağlanması gerekmektedir.

 

Son aylarda haritaları yayınlanan, kamuoyunca sıkça tartışılan 3. boğaz köprüsü yollarının Trakya Alt Bölgesinde‘ki durumuna yönelik herhangi bir nota rastlanılmamıştır. Trakya Üniversitesi tarafından yapılan Trakya Alt Bölge Planında 2020 hedefi için tüm Trakya‘da 2.757.692 kişilik nüfus öngörülürken bakanlıkça onaylanan revize planda 2023 için (3 yıl sonrası) 2.614.741 kişi öngörülmektedir. Limanların, sanayinin, otoyolların, hızlı trenlerin, lojistik merkezlerinin kurulduğu ve Silivri Bölgesine de 2,5 milyon nüfusun öngörüldüğü planlamada Trakya‘da (3 yıl sonrası için) 150.000 daha az bir nüfus bildirmek asla gerçekçi bir yaklaşım değildir. İstanbul‘a 2023 için toplam 25 milyon nüfus beklenmektedir. İstanbul planında 2023 için 16 milyon nüfus öngörülmektedir. Kalan 9 milyon nüfus nereye gönderilecektir. 17 Ağustos 2009 tarihine kadar askıda olan İstanbul 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında sanayinin %50 sinin desantralize olması öngörülmektedir. Hatta bazı organize sanayi bölgelerinin kapatılması planlanmıştır. Kocaeli, Bilecik ve Bursa 1/100.000 lik planlarında bir değişiklik yapılmadığına ve Trakya Alt Bölge Planında değişiklik yapıldığına göre bu nüfusun nereye gideceği bellidir. 

 

Plan temel kararları ve öngörüleri ile ciddi sakıncalar taşıyan, kamu yararı taşımıyan, katılımcı planlama ilkeleri iddiası asla geçerli olmayan, ihalesiz ve yetkisiz olarak yaptırılan protokoldeki hükümlere dahi aykırı gerçekleşen, etik yanıltmalar taşıyan 1/100.000 ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı‘nın öncelikle yürütülmesinin durdurulmasını ve nihai olarak  iptal edilerek yürürlükten kaldırılmasını talep ediyoruz.

 

           2) Planın hazırlanmasına dayanak teşkil eden, Çevre ve Orman Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Trakya Kalkınma Birliği arasında imzalanan Ortak Hizmet Protokolü usulsüz ve Yasaya aykırı mutlak butlanla malul bir anlaşmadır.

 

             Her şeyden önce, Sayın Bakanlığın kabul ettiği ve Trakya Üniversitesine yaptırdığı "Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı " 13 Temmuz 2004 tarihinde onaylanan ve halen yürürlükte olan bir plan vardır. Yasada belirlenen planlama hiyerarşisi açısından Ülkemizde bu güne kadar yapılan ve uygulama olanağı üst düzeyde bulanan ilk Bölgesel nitelikli bu planın hazırlanmasında Trakya Üniversitesi, Belediyeler, Bilim insanları, Bölgede bulunan meslek ve sivil toplum kuruluşları yetkilileri ve temsilcilerin, çalışmaları ile yapılmış olması planlamaya ayrı bir önem kazandırmaktadır. Çağdaş yöntemlerle bilimsel verilere dayalı ve sivil toplumun katılımı ile oluşturulmuş olması Yasanın da amaçladığı ve hedeflediği bir yöntemdir. Bu bağlamda, Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Yasanın belirlediği planlama hiyerarşisi açısından öncelikle uyulması gereken bir Plan niteliğinde olduğu kuşkusuzdur.

 

Çevre ve Orman Bakanlığı, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi ve TRAKAB arasında imzalanan üçlü Protokolün bu itibarla Yasaya aykırı ve bağlayıcılığı yoktur. Üçlü Protokol Yasaya ve yasal düzenlemelere aykırı olduğu gibi batıl bir belge niteliğindedir. Ne Bakanlığın ÇDP uyumlaştırılması adı altında Plan yapma görevini İstanbul Büyük Şehir Belediyesine verme hakkı ve yetkisi vardır, nede İstanbul Büyük şehir Belediyesinin, Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planını İstanbul Çevre Düzeni Planını "Revize" etme hakkı vardır.

 

Ve her şeyden önce, Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının uygulamasından sorumlu olan ve bu Plana uygun olarak (Edirne, Tekirdağ, Kırklareli) 1/25.000 Ölçekli ÇDP yapma görevi ve sorumluluğu olan TRAKAB yönetimi bu görevlerini İstanbul Büyük Şehir Belediyesine devretme hakkı yoktur. TRAKAB Yönetimi, bölgede bulunan Belediyelerden 1/100000 Plan yapma yetkisini de kendi üyelerinden almamıştır. TRAKAP Tüzüğünde böylesine bir yetki verilmediği gibi, yapılan Genel Kurulda da planı "REVİZE" etme yetkisi de verilmemiştir. Kaldı ki, "Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında" herhangi bir "REVİZYON" yapma ihtiyacı da doğmamıştır. Bölgenin yürürlükte olan ve 2004 yılında bakanlılık tarafından onaylanan Planda bir "Revizyon" yapılması doğrultusunda bir talep oluşmamıştır. Halen bu plana uygun olarak 1/25000 Planların hazırlanması da tamamlanmamıştır. Bölge Belediyelerin Genel Kurulda TRAKP Yönetime verdikleri yetki İhale yapmak suretiyle, 1/25000 ölçekli Planların yaptırılmasına ilişkindir. Bu nedenle, İhale yapılmadan ve İstanbul Büyükşehir Belediyesine 1/25000 Ölçekli Planları yapması için Protokol imzalaması usulsüzdür ve Yasaya aykırıdır. Bölge ihtiyaçlarını gözetmek bir yana İstanbul‘un ihtiyaçları doğrultusunda bir planlama yapıldığı açıktır. Üçlü Protokolde "Revizyon" yapma konusunda herhangi bir açıklama yok iken, 1/25000 Ölçekli planların dışında yürürlükte bulunan planı ortadan kaldıracak şekilde yeni bir 1/100000 Ölçekli Plan ortaya konulmuştur.

 

Trakya Üniversitesi öncülüğünde yapılan 13/07/2004 tarihinden beri yürürlükte olan Trakya Alt Bölge planı, ana ilkeleri, amaç ve hedefleri, şehircilik ve planlama ilkeleri bağlamında kamu yararına uygun bir plandır.

 

Yasanın öngördüğü Revizyon Planlarının yapılmasına ilişkin usul ve esaslar dikkate alınmadan yürürlükte bulunan "Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı"nı ortadan kaldıracak şekilde hazırlanan Revizyon ÇDP dayanaktan yokusun, usulsüz ve ölü doğmuş bir plandır. Hiç kimse bu Bakanlık olsa dahi yetkisinden fazlasını kullanamaz, TRAKAP Yönetimi de yetkisi olmayan ve görevi dışında olan 25.12.2006 tarihli Hizmet Protokolüne imza atamaz. Batıl olan bu Protokol dayanarak Marmara Bölgesinde yürürlükte olan tek 1/100000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planını" Revize etme adı altında tek bir madde olmadan İstanbul Büyükşehir Belediyesinin istekleri ve öngörüleri doğrultusunda Trakya için Revize ÇDP hazırlanması hukuksuzluktur, yetki gaspıdır.

 

İstanbul İline ait geçerli ve yürürlükte bulunan bir 1/100000 Ölçekli ÇDP olmadığı halde, Trakya Bölgesine ait ve Ülkemizde ilk olan Bölgesel nitelikli "Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı"nı ortadan kaldırma çabaları Yasal düzenlemeleri aşmaya yönelik yanlış bir girişim olduğu açıktır.

 

Yasa gereğince, Bölgesel nitelikte ÇDP veya mevcut Havza düzeyindeki ÇDP‘nın yapılması ve Revize edilmesi prensipler dâhilinde yapma yetkisi Devlet Planlama Teşkilatına ait bir hak ve görevdir.

 

Marmara Bölgesinde yürükte bulunan "Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı" dışında İstanbul ve diğer Bölgelere ait 1/100000 Ölçekli Planları halen yoktur. O halde "Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı" neden "REVİZE" edilmektedir ve neden bu Revizyon İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılmaktadır? Bu yetkiyi kim, kim adına ve nasıl kullandığını yukarıda açıklamış bulunmaktayız.

            Müelliflik ve ihale süreci itibariyle 1/100.000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı yasal dayanaktan yoksundur. Çevre ve Orman Bakanlığı, yasal dayanaktan yoksun olan ve yetkisiz bir kuruluşun hazırladığı bir çalışmayı kabul etmekle hukuken geçerliliği olmayan bir işlem yapmıştır. Bu plan yasal olarak Ölü Doğmuştur Ve Yok Hükmündedir.

            Ülkemizde sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı doğrultusunda, doğal kaynakların korunmasının sağlanması, çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesi, çarpık kentleşme ve çarpık sanayileşmenin önlenmesi için koruma ve gelişme politika ve stratejilerinin belirlendiği içerik ve şekilde Çevre Düzeni Planlarının hazırlanması gerekmektedir. Adına plan denilen her belge Çevre Düzeni Planı olmaz.

 

Trakya Üniversitesi tarafından hazırlanan ve 13.07.2004 tarihinde Çevre ve Orman Bakanlığınca onaylanarak yürürlüğe giren 1/100 000 ölçekli "Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı"; gerek kapsamı, gerekse yapılış süreci açısından, bölgenin ekolojik değerlerini dikkate alarak koruyan ve çağımızda Habitat İlkeleri ile bütünleşen, bilimsel yaklaşımla yapılmış; tüm kesimlerinin özlem ve istemlerini yansıtmış olması nedeniyle de ülkemizde bir ilktir.

 

2020 yılını ve geleceğin dinamizmini hedef alan mevcut 1/100 000 ölçekli Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı; Trakya Bölgesi‘nde sürdürülebilir, yaşanabilir bir çevre yaratılmasını, doğal kaynaklarının, tarım(sal), mera, orman, turistik ve tarihsel alanların korunmasını, sanayi ve imar hareketlerini disiplin altına alınmasını ve sağlıklı gelişmeyi amaçlayan "korumacı" bir plandır. Bu plana damgasını vuran "Bütünleşik Sürdürülebilir Havza Yönetimi" kuramsallığı içindeki korumacı yaklaşım; özellikle bölgemizin doğal kaynakları açısından vazgeçilmeyecek öneme sahiptir.

 

     Ancak 27.08.2009 tarihinde Çevre ve Orman Bakanlığınca askıya çıkarılan 1/100.000

ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı, 1/100 000 üst ölçekli Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı, amaç ve hedeflerine uygun  değildir. Planın yapım aşamasındaki itirazlarımıza rağmen bu revizyon planı yaşama geçirilmeye çalışılmaktadır..

 

         Çünkü revizyon planında; sürdürülebilir yaşam ve bilimsellik esas alınmamıştır. Esas alınan ancak genel ve soyut kavram ve iafedelerle gizlenen amaç, ne olursa olsun kalkınma anlayışıdır. planın satır aralarında ifade edilen küresel ölçek ve küresel ekonomi saptamalarıyla amacın trakya‘nın doğasının, topraklarının küresel sermaye hareketlerine açılmasının olduğu ortaya çıkmaktadır. Trakya‘nın sosyal, kültürel, tarımsal ve demografik yapısı korunmamakta ve planla bu yapılara zarar verilmektedir. Planlar; var olan sorunların çözümünü sağlamaktan öte yeni sorunlara kaynak teşkil etmeye zemin hazırlamaktadır.

 

         Planın Vizyonu şöyle ifade edilmektedir: "Küresel ekonominin etkisi göz önünde tutularak yerel potansiyellerin değerlendirilmesi ile; çevresel, toplumsal ve ekonomik sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda özgün tarihi, kültürel ve doğal kimliğini koruyarak gelişen Trakya."

 

         Küresel ekonomi denilince aklımıza, uluslararası sermaye hareketlerinin, çok uluslu şirketlerin yatırım yaptığı üllkelerde kar uğruna acımasızca çevreyi, sağlığı yok etmesi gelmektedir. Örneğin Siyanürlü altın üretimi, nükleer santral kurma, suyun ticarileştirilmesi küresel ekonomik faaliyetlerdir. Çevreye, insan sağlığına olumsuz etki ve sonuçları bilimsel olarak açıkça ortada iken küresel ekonomiyi referans alan bir Planın, Trakya‘nın doğal kimliğini koruyarak geliştirmesi amacını içerdiğini iddiası bu planın iptal gerekçesidir.

 

Bu vizyon, planın niyetini açıkça ortaya koyan temel bir saptamadır.Revizyon planın yapım süreçlerinde; üniversiteler, kent konseyleri, meslek odaları ve ilgili sivil toplum örgütlerinin itiraz ve görüşleri dikkate alınmadan hazırlanmıştır. Trakya‘yı bir havza temelinde bütüncül olarak da değerlendirmeyen İstanbul‘un sorunlarını çevre illere ve bölgeye ihraç etmeyi temel alan bir plan ile Trakya‘nın karşı karşıya bırakılması asla kabul edilemez.

           Çevre Düzeni Planları hazırlanırken Anayasa, 2872 sayılı Çevre Yasası, İmar Kanunu, Danıştay Kararları ve Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelikteki düzenlemeler ve esaslar gözetilmelidir.

 

            14.11.2008 tarihli  çevre düzeni planlarına dair yönetmelik‘in

          "Revizyon, ilave ve değişikliklerin yapılması" başlıklı 9.maddesi şöyledir;

            (1) Çevre düzeni planlarının revizyon, ilave ve değişiklikleri;

             a) Nüfusun yerleşim ihtiyaçlarının karşılanamamasına,

             b) Kamu yatırımlarına,

             c) Çevre düzeni planı üzerinde mekânsal yer seçimi yapılmamış ancak; planın temel strateji ve politikalarını değiştirecek bölgesel ölçekli yatırımların ortaya çıkmasına,

             ç) Yeni verilere bağlı olarak, sonradan ortaya çıkabilecek ve bölgesel etkiye yol açabilecek arazi kullanım taleplerinin oluşmasına,

             d) Değişen verilere bağlı olarak planların güncellenmesine,

             e) Çevre kirliliğinin önlenmesine,

             f) Çevrenin korunmasına,

             g) Mevzuat gereği düzenlemelere,

             ğ) Maddi hataların düzeltilmesine

             dair yeterli, geçerli ve gerekçeleri belirli teklif ve talepler, yetkili idarece çevre düzeni planının temel hedef, ilke, strateji ve politikaları kapsamında teknik, yasal ve bilimsel çerçevede değerlendirmeye alınarak sonuçlandırılır." 

 

              Anlaşılan odur ki Yönetmelik her isteyene Çevre Düzeni Planı yapma yetkisi vermediği gibi 9. madde gereğince Revizyon işlemi dahi sıkı kural ve şartlara bağlanmıştır.

             Plan değişikliği şehircilik ilkeleri planlama esasları ve kamu yararına aykırıdır. Plan   yapımına   ait  esaslara dair yönetmelik  3. maddesinde plan değişikliğinin tanımı şöyledir ;

          "Plan   Değişikliği ;  "Plan   ana    kararlarını,    sürekliliğini,   bütünlüğünü,    teknik   ve   sosyal   donatı    dengesini    bozmayacak    nitelikte,    bilimsel,    nesnel ve  teknik,   gerekçelere   dayanan   kamu    yararının    zorunlu    kılması    halinde   yapılan   plan  düzenlemeleridir." denilmiştir.

            Bakanlık işlem tesis ederken hukuken sınırsız takdir hakkına sahip değildir. İdari işlemin belli bir sebebe dayanması gerektiği açık bir kuraldır. Ayrıca bu sebep, bir hukuk kuralına dayanmalıdır. Dolayısıyla idari işlemin sebebinin olmaması ya da sebebinin hukuka aykırı olması halinde işlem hukuken iptale muhtaçtır. Plan hükümlerinde işlemin sebebi gösterilmemiştir. Oysa çağdaş ve düzenli yönetimler kararlarını gerekçeli almak zorundadırlar.

          Çevre Bakanlığı  2004  tarihli  planı  neden  yürürlükten  kaldırmak istemektedir? Neden ve hangi yasal sebepler ile Revizyon Planını hazırlamıştır? Bu planda revizyon işleminin sebepleri gösterilmemiştir.

          Çevre Bakanlığının karar ve işlemlerde takdir yetkisi sınırsız değildir. Sınır olarak da idari işlemin amaç unsuru karşımıza çıkar. İdari işlemin amaç unsuru bakımından idarenin takdir yetkisi bulunmamaktadır. Çünkü, idari işlemin amacı mutlaka kamu yararıdır. İdare, bu konuda bağlıdır. Kanunlarda özel amaç belirtilse dahi bu da sonuçta genel amaç olan kamu yararının içinde yer alacaktır. Revizyon Plan işleminin yapılmasında kamu yararı yoktur. İşbu plan, planlama hiyerarşisine, planlama tekniklerine, şehircilik ilkelerine ve kamu yararına aykırıdır.  

          Ülkemizde her ölçekteki imar planlarının yapılması, yaptırılması, onanması, ilanı ve uygulanmasında 3194 Sayılı İmar Kanunu ve ilgili yönetmeliklerine uyulması zorunluluğu bulunmaktadır. Plan yapımına dair esaslardan planın yükleniciliğine kadar, her türlü fiziki planda İmar Mevzuatı bağlayıcı bir genel düzenleme niteliğindedir.

 

Plan kararlarında Planın vizyonu;"Yerel potansiyellerin ve doğal varlıkların değerlendirilerek; çevresel, toplumsal ve ekonomik sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda; özgün, kültürel ve doğal kimliğini koruyarak gelişen; küresel ekonomide rekabetçi bir odak noktası yaratmak." olarak belirlenmiştir. Bu vizyon belirlemesinde "çevresel sürdürebilirlik" ilkesine yer ve önem verildiği önemle vurgulanmasına rağmen ergene nehrini kirleten sanayi tesislerinin ve belediyelerin kirleticiliğinin önlenmesinde alınması zorunlu etkin idari tedbirler yer almamaktadır.

 

Plan baştan sona içi boş soyut kavramlarla donatılarak, anlaşılmaz bir anlatım tekniğiyle her zihinde farklı algı yaratılması hedeflenerek hazırlanmıştır.

 

1.2. Planlama Yaklaşımı Ve Hedefi

"Türkiye‘nin tarım merkezi olan Trakya Alt Bölgesi‘nin, verimli tarım topraklarının

yitirilmemesi açısından duyarlılıkların dikkate alınması ve değerlendirmelerin kamu

yararını öne çıkaran yaklaşımlarla ve özenle yapılması gerekmektedir. Bu nedenle,

Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası 1/100.000 Ölçekli Revizyon Çevre Düzeni Planı;

bölgesel plan yaklaşımları belirleyerek, bölgenin ülkesel anlamda en büyük potansiyeli olan tarımsal üretimi desteklemeyi, tarım dışındaki fonksiyonları da bu doğrultuda düzenleyerek, küresel ölçekte önemi günden güne artan tarım sektörünü yarışabilir bir noktaya getirmeyi hedeflemektedir." Şeklinde TARIM vurgusu ile tanımlanmakta ise de ;

 

1.2.2.2. İşlevsel Bütünlük

c- Sanayi Merkezleri

"plansız-kaçak sanayilerin koşullu taşınma şartları (planlı alana taşınmaları ya da mevcut kullandıkları alan büyüklükleri kadar bir alanı tarımsal toprağa kazandırmaları koşulları) ile sanayi alanlarının rehabilitesi sağlanacaktır" maddesi ile bu hedefin temelsizliği ve samimiyetsizliği açığa çıkmaktadır. Çünkü bu madde kaçak sanayiye örtülü af niteliğinde olup İmar Kanununa ve Çevre Yasasına açıkça aykırıdır. Hiçbir Plan, yasanın üstünde değildir. Planın bütününde yasalardaki emredici hükümleri esnetmeye çalışan, yaptırımların uygulanmasını 1 yıl süre ile erteleyen kararlar mevcuttur.Normlar hiyerarşisine göre plan kararı yasaya aykırı olamaz, yasaya aykırı düzenleme içeremez. Bu yönüyle plan işlemi iptale muhtaçtır.

 

Bir örnek verecek olursak ;

 

2.10. Genel Hükümler

2.10.19.  maddesi şöyledir :

"Yeraltı ve yerüstü su kaynaklarını kirletici ve aşırı su kullanarak rezervi tehdit

edici faaliyetler ve bu faaliyetlerin kirleticilik ve su kullanım düzeylerinin tespiti planın

onay tarihinden itibaren bir yıl içinde DSİ ve İl Çevre Orman Müdürlükleri‘nce

belirlenecek ve çevresel yaptırımlar uygulanacaktır. Buna ilişkin yaptırımlar, 2872 sayılı Çevre Kanunu gereğince yapılacaktır."

 

             2872 Sayılı Çevre Yasası çevreyi kirleten her tür faaliyetin derhal durdurulmasını ve yasadaki yaptırımların derhal uygulanmasını emredici hükümlerle düzenlemiştir. Normlar hiyerarşisine göre üst hukuk normu olan Çevre Yasasına rağmen planda 1 yıllık süre öngörümü hukuk skandalıdır. Plan hazırlayıcıları ve onaylayıcıları kendilerini yasakoyucunun yerine koyamazlar, yasaya karşı kural ihdas edemezler.

              "Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu"nun 13. maddesinde mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazilerinin tarımsal üretim amacı dışında kullanılamayacağını, ancak alternatif alan bulunamaması ve Toprak Koruma Kurulu‘nun uygun görmesi şartıyla Bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış plan ve yatırımlar için bu arazilerin amaç dışı kullanım taleplerine, toprak koruma projelerine uyulması kaydıyla Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından izin verilebileceği belirtilmektedir.

 

              Bu plan hazırlanırken  yukarıda belirtilen  yasal hükümlerin  hiç biri yerine getirilmemiştir. Tarım alanlarındaki plan kararlarını üretilirken , başta "Toprak  Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu"  olmak üzere, bu konudaki  yasal mevzuat  dikkate alınmamış,   ortada uyulması gereken bir "Arazi Kullanım Planı" olmadan,  Toprak Koruma Kurul Kararı alınmadan tarım topraklarına ilişkin plan kararları üretilmiştir. Uluslararası toprak sınıflama kriterleri uygulanmayarak farklı bir sınıflamayla toprakların elden çıkması için yol açılmıştır.

 

 

             Planda Lojistik Alan kullanımına çok önem verilmiş olup, bu  çerçevede, bir çok alan üzerine  Lojistik Bölge kararı getirilmiştir.  Ancak, Lojistik tanımı bir çok fonksiyonu kapsamakta olup, planda Lojistik Alanlar tanımı ile yetinilerek bu alanlarda hangi lojistik fonksiyonların yer alabileceğinin belirtilmemiş olması uygulamada sakıncalar getirecektir.

 

            Planda getirilen "lojistik" alanlarına ilişkin tanımlamalar ve yer seçim kriterleri de yeterince açıklanmamıştır. Lojistik alan   alanların yer seçimleri ve alansal büyüklüklerinin hangi kriter ve esaslara göre belirlendiği plan raporunda yer almamakta olup, bunların belirtilmesi gerekmektedir. Lojistik alanlarında yer alacak alt sektörler ve yaratacağı istihdam büyüklüğüne ilişkin herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Lojistik alanlarda  depolanacak mal ve ürünlerin miktarı, oluşturacağı yük miktarı ve bunlarla bağlantılı olarak ortaya çıkacak olan trafik yoğunluğuna ilişkin plan raporunda herhangi bir değerlendirme bulunmamaktadır

 

            Trakya‘nın kültürünü, tarihini ve geleceğini tehlikeye atmadan, ülke planlamasına uygun, gölleri, nehirleri, kıyıları, ormanları, tarım alanlarının korunmasını içeren doğal ortamların sürdürülebilirliğini sağlayan, bilime ve planlama ilkelerine uygun, toplumsal mutabakata dayalı  gerçek bir Çevre Düzeni Planı olan ve halen yürürlükte olan Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı‘nın Revizyon adı altında Bütünlüklü Olarak Değiştirilmesini gerektiren hiçbir bölgesel olgu ve durum değişikliği mevcut değildir. 2004 yılında onaylanan ÇDP, 2020 li yılları dahi öngörerek hazırlanmıştır. Revizyon planı kamu yönetiminin ve kamu hizmetinin devamlılığı ilkesine aykırıdır.

             Hazırlanma  ve onama şekli  açısından yasadışı ve yok hükmünde olan,  temel kararları ve öngörüleriyle ciddi  sakıncalar taşıyan, şehircilik ve planlama ilkelerine ve kamu yararına açıkça aykırı  olan 1/100 000 ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı, telafisi olanaksız sonuçlara yol açmadan, bir an önce iptal edilerek yürürlükten kaldırılmalıdır.

 

             Büyük bir coğrafik alanı kapsayan Trakya Bölgesinin yeniden planlanmasındaki yetersiz bir koruma anlayişi ile hazırlanmış Revizyon Planı, hukuka açıkça aykırı ve uygulanması halinde telafisi imkansız bölgesel düzeyde zararlar doğuracak nitelikte olup, derhal yürütmesi durdurulmalıdır.

  

             Dava konusu planla Çorlu-Lüleburgaz, Çorlu-Çerkezköy hattında 1.sınıf tarım arazileri üzerinde mevcut sanayii tesislerinin yanında yeni sanayii tesislerinin kurulmasına izin verilerek  8 969 ha arazi  sanayi alanına ayırılmaktadır. Halen 4 164 ha dolu olan sanayi alanlarına ilave olarak bir misli daha arazi sanayi ye açılmaktadır.Ayrıca bir nevi sanayi alanı olan TOB alanlarındaki araziler bu rakamlara dahil edilmemiştir.

                       

             Trakya‘nın yegane yer altı su çanağı olan Ergene Havzası iki yönlü tehdit altındadır. Birincisi gelişi güzel açılan fabrika sondaj kuyuları, ikincisi bu yer altı su havzasını besleyen kuzeydeki Istranca sularının İSKİ‘ ye devredilmesidir.Bu tehditlerin ortadan kaldırılması için mevcut sondaj kuyuları devlet eliyle yeniden ele alınıp, belli disiplinle sanayi, tarım ve içme suyuna sunularak, Istranca sularının İski‘ ye devrini iptal eden karar ve notlar planda  yer almamaktadır. Ergene ve Meriç nehirleri bu planda bir proje dahilinde ele alınmamış olup çevre kirliliğinden kurtarılması ve doğal hale getirilmeleri için alınacak önlemler planda yer almamıştır.

 

             Yaşamsal Bir Olgu Olan Suyun Geleceğinin Ve Çevresel Kirletici Yüklerin Ve Hala Kirletilen Alternatifsiz Su Kaynaklarının Kurtarılmasına İlişkin Kararları İçermeyen Ve Adına Revizyon Denilen Bu Planın Çevre Korumacı Olmadığı, Sürdürülebilir Bir Yaşamı Hedeflemediği Açıktır.

 

             Planda, 2.10.31 sayılı plan notunda; yapılamayacak sanayi tesisleri belirtilirken parantez açılımlı tesisler yazılmıştır.Gelecekte tereddüte meydan verebilecek bu hususların net olarak belirtilmemiş olması dahi planlama esaslarına aykırılığın kanıtıdır..

 

             Planda yer alan diğer bir çelişki, Tekirdağ‘ın liman kapasitesidir. Bu günkü kapasitesi 400 bin ton olan limanın 20 misli büyütülerek 8 milyon tona çıkarılması, Bölgenin sosyo-ekonomik yapısı da dikkate alınarak, Tekirdağ ve Barbaros limanlarının bu kadar büyütülmesinin teknik ve fiziki yönden mümkün olup olmadığı saptnmadan karar altına alınması planın gerçekçi hedeflere sahip olmadığının açık kanıtıdır.

.

           Bu planda Tekirdağ‘da büyük bir nüfus artışı öngörülmektedir. Bu artış büyük ölçü de bölge dışında olacaktır.Çünkü Edirne ve Kırklareli illerinin nüfuslarının yerinde tutulacağı varsayılmaktadır. Tekirdağ‘ın nüfusunun 728 000‘ den 1 683 000‘çıkacağı öngörülerek % 131 nüfus artışıyla bu günkü demografik yapı tamamı ile değişecektir. Plan ile yapılmaya çalışılan Yönlendirmenin Devasa Sosyal Problemler Getirebileceği Dikkate Alınmamıştır. Planlama İnsana Ve Ülkemize Hizmet Amacıyla Gerçekleşiyorsa, Sosyal Ve Toplumsal Boyutu Görmezden Gelen Bir Planda Kamu Yararı Yoktur. Trakya Bölgesinin Sosyal Ve Toplumsal Geçmişini, Yaşam Şartlarını, Kültürel Özelliklerini, Doğasını, Coğrafi Özelliklerini, İtirazlarını Gözetmeden Sırf Ekonomik Genişlemeyi Hedefleyen Bu Planın İnsana Ve Doğaya Ve Kamu Yararına Hizmet Etmediği Çok Açıktır.

 

            Çünkü fabrikalara verilecek kojenerasyon izinlerinde dahi çevreyi kirletmeyecek tedbirler alınması planda ayrıntılı yer almamaktadır.

.           Revizyon öncesine ait onaylı plan ile revizyon sonrası onaylı plan arasında (her iki planda şematik olmasına rağmen) farklılıklar görülmektedir. Özellikle Mutlak Tarım Arazileri, Özel Ürün Arazilerinin bulunduğu değerli tarım topraklarını içeren alanlar, revizyon onaylı planda, sanayi, yerleşim alanları olarak gösterilmektedir.13.07.2009 tarihinde onaylanan planın da şematik bir plan olduğu düşünüldüğünde, 24.08.2009 tarihinde onaylanan Revizyon Planı ile bu alanların genişletilmiş olduğu (Örneğin; Çorlu-Büyükkarıştıran E-5 karayolu hattındaki sanayi alanları, gibi) kanaatine varılmıştır. Bu nedenle Revizyon Plan‘da şematik olarak gösterilen alanların (İzinleri alınmış Belediye İmar Planları dışında) tarım dışı alan şeklinde gösterilmesi Planlama Tekniği Açısından Ve Hukuken Anlaşılamamaktadır.

 

                Bilindiği gibi Ülkemiz tarım toprakları bakımından kısıtlı alanlara sahiptir.13.07.2004 tarihinde onayı olan 1/100 000 ölçekli planda görülen yerleşim alanları ve   

sanayi alanlarının büyük bir bölümü amacı doğrultusunda kullanılmamış ve doluluk oranı düşük iken, 24.08.2009 tarihinde onaylanan 1/100 000 ölçekli revizyon planı ile tarım alanlarının bu alanlara ilave edilmesi suretiyle, tarım dışı amaçla kullanılacağı görülmektedir.

                        

                5403 sayılı "Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu‘nun 13.maddesi gereği aranan şartlar yerine getirilmemiştir. 1/100 000 ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon ve Çevre Düzeni Planının, Planlama Hedefleri ve Stratejileri arasında:" Yeni sanayii alanlarının açılması yerine öncelikle daha önceden planlı boş olan sanayii alanlarının doldurularak tarım topraklarının kullanılmaması yüzey ve yer altı su kaynaklarının miktar ve kalite açısından korunması" hükmü bulunmasına rağmen planın fiziki belgesinde yeni sanayi alanları (E-5 aksı) ilave edilmiştir.Her ne kadar planda; arazi kullanım kararlarına alt sınırlar ve kullanımlar şematiktir denmesine rağmen planın fiziki belgesi ile plan raporu ve plan hükümlerinin örtüştürülmesi gerekmektedir.

 

                 Plan hükümlerinin 2.10.31 sayılı plan notunun: "Planlama alanı sınırları dahilinde ve OSB‘ lerde " şeklinde değiştirilerek kesinlikle yer almayacak sanayii türlerinin OSB‘ lerde de yapılmaması, plan hedefleri arasında olan tarım toprakları, yer altı ve yer üstü su kaynaklarının korunması ve çevre kirliliği açısından gereklidir. Malkara ve Hayrabolu ilçelerimizde kurulu bulunan OSB alanlarının, söz konusu bölgelerin aşırı göç vermesi nedeni ile marjinal topraklarda genişletilmesi dikkate alınmamıştır.

 

                2004 Planı ile 2009 Revizyon Planını karşılaştırdığımızda amaç yönünden önemli çelişkiler mevcuttur. Çevre Bakanlığı 2004 tarihli planı neden yürürlükten kaldırmak istemektedir? Neden ve hangi yasal sebepler ile Revizyon İhtiyacı doğmuş ve Revizyon Plan hazırlamıştır? Bu planda Revizyon İşleminin Sebepleri Gösterilememiştir.

 

                2004 Planında Amaç; sürdürülebilir bir çevre, ekoloji, tarımsal, turistik ve tarihsel kimliği korunarak Türkiye‘nin kalkınma politikası kapsamında sağlıklı gelişme ve büyüme hedefleri iken;

                2009 Revizyon Planında; İstanbul‘un desantralizasyonu odaklı (Bu husus Ergene plan raporlarında açık olarak belirtilmemekle birlikte, İstanbul 1/100.000 lik plan ve eklerinde İstanbul‘un kurtuluşu olarak vazgeçilemez yol olarak sunulmuştur.), AB kriterleri, İstanbul‘un ekonomik sürdürülebilirlilikten uzaklaşması, bu amaç doğrultusunda transferi kaçınılmaz olan olumsuzlukların bölge dışına ötelenmesi adına bölgesel alternatifler yaratılması amaçlanmıştır.

 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi kendi 1/100.000‘ lik Çevre Düzeni Plan notlarında Trakya için aşağıdaki öngörülerde bulunmuş idi.

 

İstanbul Çevre Düzeni Plan Genel Yaklaşımı

....

İstanbul‘un Marmara Bölgesi ile mekansal iş bölümüne gitmesi gerekmekte olup: yeni ekonomik ve stratejik hedefleri için gerekli olmayan fonksiyonlarını bölge‘ye desantralize etmesiyle İstanbul‘a yönelik göç hareketlen kısmen önlenebilecektir. Ülkenin en büyük metropolünün planlanması ülke ve bölge planlama yaklaşımlarından bağımsız düşünülememektedir. Öylesine bir stratejik yaklaşım hem İstanbul‘un aşırı ve düşük nitelikli (niteliksiz) yığılmalardan kaynaklanan sorunlarının ve giderek artan kentsel hizmet maliyetlerinin metropoliten düzeyde çözümlenmesi, hem de İstanbul‘un bölgeler arası gelişmişlik farklılıkların ülkesel düzeyde dengelenmesine katkıda bulunması için de gereklidir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı / İbb.gov.tr

 

Yukarıdaki metin revizyon ihtiyacını ve talebini kaynağıyla birlikte çok net olarak belirtmekle birlikte, Bu husus 1/100.000‘lik Ergene Çevre Düzeni Planı ve Raporlarının herhangi bir satırında belirtilememiştir.

 

Planlama sürecinde desantralizasyon şiddetle inkar edilmiş de olsa 1/100.000 lik İstanbul Çevre Düzeni Planlarında açık olarak ve üstelik Temel İlke ve Öncelikler olarak yer almıştır.

 

3- Sistem, Marmara Bölgesi ile Entegre Bir Biçimde Geliştirilmelidir.

Kentin vizyonu dışında kalan işlevsel alanlar Marmara Bölgesi‘nde uygun alanlara

yönlendirilmelidir.

•  Bölge potansiyellerini ve sinerji oluşturacak kaynakları açığa çıkartacak

yaklaşımlarda bulunulmalıdır.

•  İstanbul‘da yer alması artık ekonomik olmayan faaliyetlerin desantralizasyonuna

öncelik verilmelidir.

•  Yeni işlevlere yer açılmasına yönelik çalışmalar yapılmalıdır.

 

(1/100.000 Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı Raporu Altıncı Bölüm - Planlama Yaklaşımı Sh.552)

 

Desantralizasyona Yönelik Stratejiler

Temel İlke ve Öncelikler

 

Desantralizasyon plan ve programlarının;

• Desantralize edilecek fonksiyonların bölge içinde gidecekleri alternatif yerlerin

başta ekonomik, toplumsal ve ekolojik özellikleri göz önüne alınarak hazırlanması,

• İstanbul çevresinde ve Marmara Bölgesi‘nde, desantralizasyon süreci de

düşünülerek belirlenecek mekansal gelişme odaklarının, İstanbul‘a yönelen göçün

önüne setler oluşturmak üzere kurgulanması,

• Desantralize edilecek fonksiyonlarla birlikte gitmeyecek nüfus için uygun

ekonomik çözümler içermesi,

• Doğu-batı kara ulaşım aksları üzerinde akan taşımacılığa alternatif olarak,

Bölge‘nin içdenizi konumunda bulunan Marmara Denizi ve Boğazları‘ndan daha

ağırlıklı faydalanılarak, kuzey-güney akışlı taşımacılığı getiren ve desantralizasyonu destekleyen bir ulaşım modelini esas alması,

• Lojistik hizmetlerde optimizasyona gidilerek sistem verimliliğinin ve etkinliğinin

arttırılmasını öngörmesi,

• Desantralizasyona esas gösterilen fonksiyonlar için teşvik politikaları ve araçlarını

kapsaması,

• Desantralizasyon için tanımlanan alternatif alanlarda gerekli altyapı

donanımlarının ve yerel hazırlıklarının yapılmasına yönelik destekleri seferber

edebilmesi,

• Bölgesel potansiyellerin tanımlanması ve duyurulmasını öngören etkinliklere ve

bölgesel buluşmaların düzenlenmesine yönelmesi,

• İstanbul desantralizasyonunun, kurulması beklenen Bölge Kalkınma Ajansları

üzerinden yönetim ve yönetişimine geçişi sağlayıcı öğeleri içermesi gerekmektedir.

 

Bölge‘de saptanan yerel ekonomik gelişme potansiyelinin; sermaye, bilgi, beceri,

teknoloji ve pazar bağlantılı İstanbul birikimleri ile yerelde buluşturulması sonucu,

hem İstanbul desantralizasyonuna hem de Marmara Bölgesi‘nin gelişmesine,

mekansal ve işlevsel açıdan dengeleyici yaklaşımlar ve modeller çerçevesinde

katkıda bulunulması mümkün olacaktır. (1/100.000 lik İstanbul Çevre Düzeni Planı)

 

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının trilyonlarca liralık bütçeler ayırarak, İMP ve mevzuata göre sadece İstanbul Büyükşehir sınırları içerisinde plan yapma yetkisi bulunan BİMTAŞ ile Ergene Çevre Düzeni Revizyon Planlarına talip olması bu metin ile açıklığa kavuşmaktadır.

 

2009 Planı adında da belirtildiği üzere bir revizyon plan olmalı idi. Revizyon gerekçeleri belirsizdir. Revizyon adı altında yeni bir planla karşı karşıyayız.

 

Bu husus Genel Hükümler Madde 2.10.2 de açık olarak;

"2.10.2. Bu planın onay tarihinden itibaren 13.07.2004 onaylı 1/100.000 ölçekli Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı yürürlükten kalkar."

şeklinde yer almaktadır. Her hangi revizyon planlama çalışmasında bir önceki planı tamamen yürürlükten kaldırıcı yönünde bir hüküm mevcut ise o planlamadan REVİZYON PLANI olarak bahsedilmesi mümkün değildir. O halde bu plan çalışmasında bu hükmün nedenleri irdelenmeli ve sorgulanmalıdır.

 

2004 Planında ihtiyaçlar, analitik çalışmalar, hedefler ve bilimsel çalışmalardaki olası hatalardan bahsedilmemekle birlikte bu çalışma ve altlıklar tamamen yok sayılmıştır.

2004 ve 2009 Planları Nüfus projeksiyonlarında da önemli bir fark mevcut değildir.

Ancak 2009 planı ile bölgeye özellikle de Tekirdağ iline İstanbul‘dan kaydırılan sanayi, lojistik ve limanlar bu nüfus projeksiyonu ile çelişmektedir. Planda Edirne ve Kırklareli illerinin nüfus kaybı ve Tekirdağ ilinde ise sanayileşme ile birlikte yaşanan nüfus yığılması dile getirilerek, bunun tam aksi yönde bu bölgeler dışında Tekirdağ iline bu denli bir yoğunluk önerilmesi plandaki; ihtiyaç, amaç ve çözüm kavramlarını tekrar sorgulanması gerekliliğini kaçınılmaz kılmaktadır.

 

2004 Planlarının bazı kesimler tarafından " aşırı korumacı " bulunarak eleştirildiğini hatırlarsak plan tadilatının mantığı ve amacını daha iyi kavrayabiliriz.

Evet 2004 planı korumacı idi. 2004 planı adından da anlaşılacağı üzere bir çevre düzeni planıdır. Korumacı olmak zorundadır. Aksi halde plan olamazdı. Korumayan, koruyamayan bir plandan Çevre Düzeni Planı olarak bahsetmek inandırıcı olabilir mi?

Bu değerlerin göz ardı Ülke ve Bölge menfaatlerine aykırıdır. İleride telafisi mümkün olamayacak tahribatlara neden olacağı kaçınılmazdır. Bu sebeple revizyon kararları hatalıdır.

 

Meraların; plan sınırları içerisinde değerlendirilerek, vasfının değiştirilmek suretiyle yok edilmesinin önü açılıyor. Trakya gibi değerli tarım topraklarına ve su havzalarına sahip bir bölgede bu denli hoyratça bir tadilat ile tüm bu değerlerin telafisi olamayacak şekilde feda edilmesini ileriki kuşaklara anlatabilmemiz mümkün değildir.

 

Alan Kullanımı:

Tekirdağ ilinde 2004 yılına kadar Valilik, Yerel Yönetimler ve son olarak 2004 plan müelliflerince yaklaşık 8.700 Ha sanayi alanı olarak belirlenmiştir. Ancak bu miktar dahi bilimsel verilere göre olması gerekenin çok üzerindedir. Gelinen noktaya, ranta dayalı imar politikalarının sonucu olarak dönemin mevzuatlarına uygun yada uygun olmaksızın bir çok Mevzi Plan kararlarının neden olduğu açıktır. 2004 planında 8.700 Ha olarak tanımlanmış sanayi alanının yaklaşık 4.900 Ha lık kısmının yapılanmaksızın boş olması da bunun açık bir göstergesidir.

2009 Plan notlarında

"2.10 . Genel Hükümler kısmı madde 2.10.29. Sanayi gelişimi üst ölçek plan kararlarına uygun olan mevcut planlı sanayi alanları ile sınırlandırılacak ve yeni sanayi yatırım taleplerinin planlı boş sanayi alanlarında yer seçimleri teşvik edilecektir."

hükmü bunun açık bir göstergesidir. Ancak buna rağmen revizyon planda yeni sanayi alanları, yeni OSB alanları, yeni TOB alanları ve TAB alanları görülmektedir.

Sadece TOB adı altında Trakya‘da her biri 500 Ha toplam 12 adet ve toplam 6.000 Ha, Tekirdağ ilinde her biri 500 Ha toplam 5 adet ve toplam 2.500 Ha, TAB adı altında Trakya‘da her biri 300 Ha toplam 19 adet ve toplam 5.700 Ha, Tekirdağ ilinde her biri 300 Ha toplam 6 adet ve toplam 1.800 Ha lık alanın tarım alanından çıkarılarak imara açılması düşündürücüdür.

Sadece bu ikisinin toplamı Trakya‘da 11.700 Ha ve Tekirdağ ilinde 4.300 Ha olup Yapı Yoğunluğunun her iki lejantta İAKS=0.50 olarak belirlendiğini göz önüne aldığımızda Tarım Alanları ve Su Havzaları konusundaki endişelerimizde haklılığımız görülecektir.

Sadece bu ikilejantla; mevcut planlanmış ve yapılaşmış sanayi alanı ve (3.800 Ha ) ilave rezerv olabilecek planlanmış fakat yapılaşmamış alanlar (4.900 Ha) var iken, 11.700 Ha lık bir alanı daha gözden çıkarmaktayız. Buna yeni ilave edilmiş olunan Sanayi, OSB ve Lojistik alanlarını eklediğimizde Trakya‘dan ve Tekirdağ‘dan artık bir tarım bölgesi ve su havzası olarak bahsedilmesi neredeyse imkânsız olacaktır.

 

Enerji depolama alanlarının su havzalarında, 1 ve 2 sınıf deprem kuşağında olmak üzere ve ucu açık bir şekilde 1/25.000 ölçekli planlara havale edilmesi aklımıza 1999 yılında İzmit‘teki depremi ve akabinde oluşan yangınları getirmektedir. Millet olarak çabuk unutma ve unutturma özelliğimiz bölgeyi ve bölge halkını ciddi tehditlerle karşı karşıya bırakmaktadır.

 

Limanlar:

Bir iç deniz olan Marmara, planda önerilen limanlar ile ekolojik olarak bitirilecektir. Geçmiş yıllarda hatalı plan kararları ile kaybedilen Haliç, Planlama ile devasa bir sorun yumağına bürünmüş Marmara denizi olarak geri dönecektir.

Oysa ki gelişmiş ülkelerin; ticaret limanlarını dış denizlerde, askeri limanlarını ise iç denizlerde konuşlandırdığı herkesçe bilinmekte iken böylesine hatalı bir plan kararı ile Plan Kararları ile Marmara denizinde önerilen liman yoğunluğu, zaten sorunlu olan İstanbul ve Çanakkale boğaz trafiklerini de olumsuz etkileyecektir. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde liman yoğunluğunun bir iç deniz olan Marmara‘ ya yığılması sadece ve sadece karayolu taşımacılığa hizmet edecek ve bağımlılık yaratacaktır.

Burada önerilen liman yoğunluğu;

Mevcut Kap._6.250.000 Ton  / 2006 Kull. _4.050.000 Ton  /  2023 Öneri_ 14.650.000 Ton

olarak önerilmektedir. Mevcut kapasitesi 2006 kullanımına oranla %50 lik bir fazlalığa sahipken,  İlave olarak önerilen 10.000.000 tonluk (%250 ilave) kapasite ithalat ya da ihracat amaçlı mı olacaktır. Amaç ne olursa olsun 2023 nüfus projeksiyonunda önerilen limanlar ile taşınacak olan yük ne Trakya‘da üretilebilecek nede tüketilebilecek bir nüfus öngörülmemektedir.

Ayrıca bu yükü deniz yolu ile boğazlardan geçirebilmenin mümkün olup olmayacağını öngörmeyen ve planlamayan bu planın vizyon sahibi olmadığını göstermektedir.

 

Lojistik Merkezler:

Planda bu fonksiyon sanayi alanlarından mesafeli ve kopuk olarak belirlenmiştir. Üstelik tamamına yakın bir kısmı nitelikli tarım topraklarında yer almaktadır. Burada yer seçimleri hatalıdır. Oysa daha önce planlanmış alanların yapılaşması tamamlanmamış kısımlarında planlanmış olması halinde; hem bölge kaynaklarının ve ülke menfaatlerinin heba olması engellenecek hem de sanayi alanları ile entegre olarak hammadde ve mamul transferi için ülke kaynakları daha verimli kullanılması sağlanacaktır.

 

Ulaşım:

Plan kararlarında demiryolu ağı olumlu olarak değerlendirilmekle birlikte karayolu ağının taşımacılık amaçlı olarak ön plana çıkarılması olumsuzdur. Liman yoğunluğu, lojistik ve üretim merkezlerin dağınıklığı beraberinde bu olumsuzluğu pekiştirmektedir.

 

Yönetim Stratejileri:

Çevresel sürdürülebilirlik göz ardı edilmiştir. Plan hazırlama ve uygulama sürecinde TMMOB ne bağlı Meslek Odaları olarak katkı sağlama çabası içinde olsak da, sürecin dışında tutulmaya yönelik çabalar, plana ve plan notlarına ancak askı sürecinde ulaşabilmemize ve etkin katılımımızın ciddi şekilde aksamasına sebep olmuştur.

 

Yer altı su rezervlerinin içme suyu ve tarımsal sulama dışında kullanımın engellenmesi, yenilerinin açılmasının engellenmesi ve mevcut kuyuların denetiminin eksiksiz olarak yapılması kaçınılmazdır.

 

Ortak kıyı, çevre, su ve atık yönetimi, perspektiflerin geliştirmesi ve özendirilmesi ile kalmayarak başta kamu ve belediyelerden başlamak üzere tüm bileşenlere zorunlu kılınmalıdır.

 

Başta Tekirdağ olmak üzere tüm Trakya nüfusu içme ve kullanma suyunu derin kuyulardan temin etmektedir. Sadece İSKİ nin İstanbul için kullandığı kaynaklar yüzey sularını kapsamaktadır. Bu yönde hatalı atılacak hatalı her adım yöre halkını ve İstanbul‘u susuzluğa mahkûm edecektir. Yüzey sularının kullanımını Kırklareli Longoz da görmekteyiz. Ancak burada da Longoz ormanlarını besleyen derelere yönelik barajlar buradaki florayı hızla yeni bir ekolojik yıkıma doğru götürmektedir. Planın bu konudaki hataları, doğal sürdürülebilirliliğe yönelik bir tehdit oluşturmaktadır.

 

Su havzalarında tarımın denetlenmesi ve hatta sadece ekolojik tarıma yönlendirilmesinin altının önemle çizilmesine rağmen; sanayi ve lojistik gibi sürdürülebilirlik açısından lokasyonda olmaması ve olanlarında uygun kullanımı, denetimi ve yeni alanlarının belirlenmesinden kaçınılması konusunda gereken hassasiyet planlara yansıtılamamıştır.

 

Tüm dünyada yer altı suları, rezerv olarak korunmaktadır. Bizde ise yer altı suları sorumsuzca ve sınırsızca sanayinin kullanımına sunulmakla birlikte sanayinin yarattığı ve yaratacağı kirliliğin su havzalarına yönelik tehditleri adeta görmezden gelinmektedir.

 

3) Plan Kararlarında Diğer Esasa  Yönelik  Hukuka Aykırıklar ;

Sanayi Alanları

Plan Açıklama Raporu 1.2. Bölüm sayfa 3‘te yeni sanayi alanlarına izin verilmeyeceği belirtilmesine, 2.7. Bölüm sayfa 41‘de "Yeni sanayi alanlarının açılması yerine öncelikle, daha önceden planlı boş olan sanayi alanlarının doldurularak tarım topraklarının kullanılmaması, yüzey ve yeraltı su kaynaklarının miktar ve kalite açısından korunması" hedeflenmesine, 2.10.29. Bölüm, sayfa 57‘de "Sanayi gelişimi üst ölçek plan kararlarına uygun olan mevcut planlı sanayi alanları ile sınırlandırılacak ve yeni sanayi yatırım taleplerinin planlı boş sanayi alanlarında yer seçimleri teşvik edilecektir." denmesine ve 2.11.6. Bölüm, sayfa 74‘te yer altı suyu beslenme alanları (YAS) ile ilgili olarak "bölgenin kuzeyinin sanayi alanı olarak yapılaşmasına izin verilmeyecek" denmesine rağmen:

    • Trakya Üniversitesi tarafından yapılan ve 2004 yılında ilgili Bakanlıkça onaylanan "Trakya alt bölgesi Ergene Havzası 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının"aksine, Edirne Belediyesi mücavir alan sınırları içerisinde E-5 karayolu, Tayakadın yolu ve devlet demiryolu ile çevrili (Pafta E-17; Havsa: doğu 472446 - kuzey 4605455, Trenyolu: doğu 473893 - kuzey 4603580, Trenyolu kavşak: doğu 470442 - kuzey 4606672 coğrafi koordinatlarına sahip alan) 2511 dekar mutlak tarım alanının sanayi alanı olarak belirlendiği görülmektedir. Alan aynı zamanda yer altı suyu beslenme alanıdır.
    • Babaeski‘de tarım alanında sanayi alanı önerildiği görülmektedir.

      1.2.3. Sınıf bu mutlak tarım alanlarının tarım dışı kullanılması sonucunda tarımsal üretim potansiyeli yok olacaktır. Günümüzde ve gelecekte tarım ürünlerinin stratejik bir önem kazanacağı kaçınılmaz bir gerçektir. Bunun yanında, söz konusu tarım alanlarının sanayi alanı olarak kullanıldığı takdirde çevre tarım arazilerinin de sanayi baskısı altına gireceği kaçınılmaz bir gerçektir. Nitekim bu bölgede hızlı bir şekilde arazi satışları başlamış ve devam etmektedir. Ayrıca OSB bölgeleri dışında sanayi alanı tesisinin ileride büyük sorunlar yaratacağı da bilinen bir gerçektir.

       Plan Açıklama Raporu, 1.2. Bölüm, sayfa 2‘de belirtildiği üzere, Planın 4 temel ilkesinden biri olan sürdürülebilirlik açısından son derece önemli tarım ve YAS alanlarının korunması ve Plan ile Plan Raporu arasındaki çelişkiyi ortadan kaldırmak için bu alanlara yönelik arazi kullanım kararlarının iptal edilerek bu alanların tarım alanı olarak korunmasını talep ediyoruz.

Tekirdağ İli, Marmara Ereğlisi‘nin Plan Açıklama Raporu‘nda turizmim gelişeceği bir merkez olarak planlanacağı vurgulanmaktadır:

    • Plan Açıklama Raporu 1.2.2.2. Bölüm sayfa 33‘te Marmara Ereğlisi‘nde turizmin gelişmesinin planlandığı ve Bölgenin arkeolojik turizmin destekleneceği alan olarak belirlendiği belirtilmekte,
    • Plan Açıklama Raporu sayfa 38‘de Trakya Alt Bölgesi Öneri Yerleşim Kimlikleri ve Öne Çıkan Temel Fonksiyonlar Tablosunda, Marmara Ereğlisi‘nde öne çıkan, desteklenen fonksiyonlar olarak arkeolojik turizm, turizm faaliyetleri, ticaret, yat limanına yer verilmekte,
    • Plan Açıklama Raporu 2.10.27. Bölüm sayfa 57‘de, "Planlama alanında hizmet sektörüne yönelik kullanımlar ile turizm desteklenecek ve tarihsel yerleşimlerin kimlikleri korunacaktır." demekte,
    • Plan Açıklama Raporu 2.11.1.4. Bölüm sayfa 60‘da Marmara Ereğlisin‘de arkeolojik turizm aktiviteleri önerilmektedir.

         Ayrıca, 2004 yılında onaylanan Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı cilt 3 Uygulama Hükümleri bölümü 7.2.7.e. madde sayfa 68‘de "mevcutların dışında konut ve hizmetler dışındaki kullanımlara izin verilmez" denmektedir. Yeni Planın Plan Açıklama Raporu 1.2.2.2. Bölüm sayfa 26‘da ise, "Marmara Ereğlisi İlçesinde akaryakıt depolama faaliyetleri devam edecektir" denmektedir. Marmara İlçesinde mevcut akaryakıt depoları sadece Sultanköy Beldesinde bulunmaktadır. Plan Raporundaki ilgili madde ise zamanla İlçede diğer akaryakıt depolarının da yer almasına neden olabilir. Bu durum da, doğal çevre üzerindeki olası tehditlerin yanında, Bölgedeki tarım alanlarının amaç dışı kullanımına ve turizm alanlarının bu tip kullanımlardan olumsuz yönde etkilenmesine neden olacaktır. Aynı şekilde, Plan Açıklama Raporu 2.11.3.3. Bölüm sayfa 63‘te "Marmara Ereğlisi‘nde akaryakıt ürünleri depolama alanlarına ilişkin faaliyetler sürdürülecek ve bu alanların ihtiyaca göre kesin sınırları 1/25.000 ölçekli planlarda belirlenecektir." denmektedir. Bu madde de, alt ölçekli planlarda depo alanlarının sınırlarının genişletilmesine yol açabilecektir. İlgili Kurum ve Bakanlığın olumlu görüşü alınsa bile, çevredeki tarım ve turizm alanları bu durumdan olumsuz yönde etkilenecektir.

Görüldüğü gibi, hem önceki Planın plan kararlarına hem de yeni Planın Plan Raporuna aykırı bir şekilde Marmara Ereğlisi İlçesinde akaryakıt depo alanlarının çoğalmasına neden olabilecek:

  • Plan Açıklama Raporu 1.2.2.2. Bölüm sayfa 26‘da, "Marmara Ereğlisi İlçesinde akaryakıt depolama faaliyetleri devam edecektir" bölümü ile
  • Plan Açıklama Raporu 2.11.3.3. Bölüm sayfa 63‘te "Marmara Ereğlisi‘nde akaryakıt ürünleri depolama alanlarına ilişkin faaliyetler sürdürülecek ve bu alanların ihtiyaca göre kesin sınırları 1/25.000 ölçekli planlarda belirlenecektir." bölümünün iptal edilmesini, İlçedeki akaryakıt depolarının sadece mevcutlar kalacak şekilde sınırlayacak plan hükümlerinin eklenmesini ve Marmara Ereğlisi‘nde, Plan Raporunda da öngörüldüğü gibi, turizme yönelik faaliyetlerin önerilmesini talep ediyoruz.

Katı Atıklar

     Katı atıkların bertarafı Trakya‘nın doğal çevresini tehdit eden bir diğer ciddi sorundur. Bölgede düzenli depolamaya geçilmemiş olması, katı atıkların vahşi depolama yöntemi ile bertaraf ediliyor olması insan ve çevre sağlığını tehdit etmektedir. Bu yüzden, Türkiye genelinde olduğu gibi, Bölgedeki illerde katı atık birlikleri kurularak düzenli depolama alanlarının oluşturulması amaçlanmıştır.

      İnsan ve çevre sağlığını korumak için kurulacak olan düzenli depolama alanlarının yer seçimi ve atık bertaraf yöntemleri, yanlış kararlar yüzünden, yine insan ve çevre sağlığını tehdit edecek sonuçlar doğurabilmektedir. Düzenli depolama alanı için yer seçimi yaparken tarım toprakları, yer altı suyu beslenme alanları gibi hassas alanlara dikkat edilmelidir. Artık bertaraf yönteminin seçiminde de doğal çevreyi en az etkileyecek yöntemler seçilmelidir. Örneğin yakarak atık bertaraf yöntemi, doğal çevre üzerindeki olumsuz etkileri yüzünden pek tercih edilmeyen bir yöntemdir.

       Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası 1/100000 ölçekli Revizyon Çevre Düzeni Planı, Plan Açıklama Raporu, 2.9. Bölüm, sayfa 52‘de "teknik altyapı tesisleri" tanımlanırken, 2004 yılı Ergene Havzası Çevre Düzeni Planına aykırı olarak, atık bertaraf ve depolama alanlarıdır denmektedir. Yine aynı bölüm sayfa 53‘te, "kentsel ve bölgesel donatı alanı" için atık depolama alanları yer alabilir denmektedir. Ayrıca, sayfa 52‘de, "atık bertaraf ve depolama alanlarının" da tanımı yapılmaktadır. Görüldüğü üzere, üç farklı arazi kullanım kararı içinde aynı kullanımı barındırmaktadır. Bu durum da Plan içinde karışıklığa neden olmaktadır.

        Ayrıca, Plan Açıklama Raporu, 2.10. Bölüm, sayfa 56‘da planlama alanı bütününde atık bertaraf sistemlerine öncelik verilecektir denmekte ama hangi tip katı atıkların nasıl bertaraf edileceği açıklanmamaktadır. Aynı şekilde, 2.11. Bölüm sayfa 63‘te, "teknik altyapı alanlarının" atık bertaraf ve depolama alanlarını da içerdiği belirtilmekte, bertaraf yöntemleri açıklanmamaktadır.

Planda ise, sadece "teknik altyapı alanları" gösterimine yer verilmekte ve;

  • Çorlu‘da tarım alanı ve YAS ile aşırı yer altı suyu çekim alanında  2 adet,
  • Uzunköprü ve Lalapaşa‘da tarım alanında birer adet,
  • Kırklareli Merkezde tarım alanı ve YAS‘da 2 adet, Kavakdere Köyünde bir adet ve
  • Babaeski, Pınarhisar ve Lüleburgaz‘da birer adet teknik altyapı alanı önerilmektedir.

       Ayrıca, Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek‘in 17.11.2008 tarih ve 7/5856 esas numaralı yazılı soru önergesinde, Kırklareli İli Merkez İlçe Kavakdere Köyünde özel bir şirket tarafından İstanbul ve Trakya Bölgesi sanayi atıkları bertaraf tesisi planlandığını sormuş ve Çevre ve Orman Bakanlığı, alanın Çevre Düzeni Planına aykırılığı nedeniyle ÇED sürecinin durdurulduğunu açıklamıştır. Planda ise, Kırklareli Merkez İlçe Kavakdere Köyünde önerilen teknik altyapı alanının bahsedilen sanayi atıkları bertaraf tesisi olarak kullanılmasını önleyecek herhangi bir açıklama bulunmamaktadır.

       Önerilen "teknik altyapı alanları" tarım alanları ve DSİ‘den alınan verilerine rağmen, YAS‘da yer aldığından ve Plan Açıklama Raporunda atık bertaraf yöntemleri ile katı atık türlerine ilişkin belirsizlikler bulunması bu alanlarda sanayi atığı bertaraf tesisi, atık yakma tesisi gibi kullanımların yer almasının önünü açtığından:

  • Plan Açıklama Raporu, 2.9. Bölüm, sayfa 52‘de "teknik altyapı tesisleri" tanımındaki "atık bertaraf ve depolama alanları ile transfer alanları" bölümü hukuka ve kamu yararına açıkça aykırıdır.
  • Plan Açıklama Raporu, 2.9. Bölüm, sayfa 53‘te, "kentsel ve bölgesel donatı alanı" tanımındaki "atık depolama" bölümü hukuka ve kamu yararına açıkça aykırıdır.
  • Planda, Çorlu, Uzunköprü, Lalapaşa ve Kırklareli Merkezde tarım alanları ve YAS‘da teknik altyapı alanı önerilmesi hukuka ve kamu yararına açıkça aykırıdır.
  • Plan Açıklama Raporu, 2.10.18. Bölüm sayfa 56‘da "endüstriyel" kelimesi hukuka ve kamu yararına açıkça aykırıdır.
  • Ayrıca, Plan Açıklama Raporunun atık bertaraf ve depolama alanları ile ilgili bölümü hukuka ve kamu yararına açıkça aykırıdır.
  •  Bölgede, insan ve çevre sağlığı açısından son derece zararlı, sanayi atıkları bertaraf tesislerinin yapılmasına engel olacak açıklamaların eklenmemesi ve Plan üzerinde de teknik altyapı, atıklar ve donatı alanları ile ilgili kullanımların ayrı ayrı gösterilmemesi hukuka ve kamu yararına açıkça aykırıdır.

       Orman Alanları

  • Plan Açıklama Raporu, 2.11.2.2. Bölüm, sayfa 61‘de, orman alanlarını yangınlardan korumak için "koruma bantlarının" oluşturularak bu alanlarda yapılaşmaya izin verilmeyeceği belirtilmektedir. Orman alanlarındaki yangın emniyet şerit ve yolları Orman Genel Müdürlüklerinin çalışma kapsamında yapılamakta ve sahalar ile ilgili harita ve planlarda gösterilmektedir. Maddede sözü geçen "Koruma Bandı" kavramının, sıçrama riskinin olduğu durumlarda sınırın orman alanı olan tarafından mı yoksa yerleşim alanlarından mı ayrılacağı açıkça belirtilmemiştir. Her ne kadar, orman alanlarında yapılaşmaya zaten müsade edilmediği gibi orman alanlarındaki koruma bandı çalışmalarının Orman Genel Müdürlükleri tarafından yapılıyor olması dolayısı ile bu koruma bantlarının orman sınırına bitişik olan yerleşim alanlarından ayrılacağı anlaşılıyor olsa da, ifadeyi kuvvetlendirmek ve orman alanlarının bütünlüğünü korumak adına söz konusu maddenin itiraz üzerine aşağıdaki şekilde düzeltilmemesi hukuka ve kamu yararına açıkça aykırıdır.

"Orman alanlarında olabilecek yangınların yerleşim alanlarına ve yerleşim alanlarında olabilecek yangınların orman alanlarına sıçrama risklerine karşı alt ölçekli planlarda, orman sınırına bitişik alanlardaki yerleşim alanlarında "Koruma Bandı" oluşturulacak ve oluşturulan bu bant içerisinde yapılaşmaya izin verilmeyecektir."

       Madencilik Faaliyetleri

       Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası 1/100000 ölçekli Revizyon Çevre Düzeni Plan Raporu‘nda madencilik faaliyetleri ile ilgili olarak, yeni maden sahaları için ruhsat alımını kısıtlayacak hiçbir açıklama bulunmamaktadır. Oysa, TEMA Vakfı tarafından Çevre ve Orman Bakanlığı aleyhine Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Plan Raporunun maden ruhsatları ile ilgili bölümünün iptali için açmış olduğu davanın sonucunda, Danıştay 6. Daire E. 2007/9561 Esas no.lu davada önce yürütme durdurulmuş bilahare de iptal kararı verilmiştir.

        Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası 1/100000 ölçekli Revizyon Çevre Düzeni Planı ve Plan Raporunun madencilik faaliyetleri ile ilgili bölümü Danıştay kararı ile çelişmektedir.              

        Tarım Alanları

        Plan Açıklama Raporu, 2.11.3.9. Bölüm, sayfa 65‘te Tarımsal Organize Bölgeleri (TOB) ile ilgili olarak, "Tarımsal Organize Bölgeler (TOB) içerisinde tarım ve hayvancılığa dayalı sanayi alanlarından oluşacak Tarımsal İhtisas OSB alanları toplam TOB alanının en fazla %10‘unu oluşturacak ve TOB alanı içerisindeki Tarımsal Niteliği II. Öncelikli Korunacak Alanlar ve Tarımsal Niteliği Sınırlı Alanlar üzerinde yer alabileceklerdir. %10luk alan içindeki yapılaşma esasları alt ölçekli planlarda belirlenecektir." denmektedir. Bu madde tarım alanlarının zamanla sanayi amaçlı yapılaşmasına neden olabilecektir. Tarım topraklarının korunması, yapılaşma baskısı altında kalmaması için bu maddeyi içeren planın iptal edilmesi 1. sınıf verimli tarım alanlarımızın talandan kurtarılmasını sağlayacaktır.

 

         25.12.2006 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Trakya Kalınma Birliği Başkanlığı (TRAKAB) ve Çevre ve Orman Bakanlığınca imzalanan "...1/ 25.000 ölçekli çevre düzenlemesinin üretilmesine ilişkin ortak hizmet protokolü" nün 10. maddesi gereği "İşbu Ortak Hizmet Protokolü" taraflarca imzalandığı tarihten itibaren ve tarafların ilgili organlarınca onaylanmasıyla yürürlüğe girer, birince etap planlama bölgesinde yürütülen planlama çalışmalarının tamamlanması ve ilgili idarelerce onaylanmasıyla sona erer. 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı çalışmaları ile 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planı çalışması eş zamanlı yürütülecek olup, yapılacak işlerin toplam süreci 12 ay olup, her halükarda "Çevre Projesi Planının yapım süreci 31.12.2007 tarihini aşmayacaktır" hükmü yer almıştır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı bünyesinde yer alan ve "Revizyon Çevre Düzeni" Planı‘nı yapan İstanbul Metropoliten ve Kentsel Tasarım Bürosu (İMP)‘ nda yer alan planlama ekibinin, bu işin başında bile iş zamanlamasını, programını veya çalışma takvimini yapamaması düşündürücüdür. Çünkü protokol gereği, 1/25.000‘lik ölçekli planlama çalışmaları henüz bitmemiş, protokolde yer alan 31.12.2007 tarihine sadık kalınamayan bir planlama yaklaşımıyla, Trakya halkını bekletmişler ve beklentileri yoksunluğa terk etmişlerdir. Planlama yapmakla yetkin olduğunu söyleyen bir kuruluş, daha işin başında iş akış çizelgesini bile planlayamamıştır.    

-   1/100.000 ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı haritasının lejantında "Taşkın Alanları" tanısı yer almıştır; ancak 12 Eylül 2009 tarihinde Türkiye‘nin en büyük afetlerinden biri Kumbağ-Tekirdağ‘da yaşanmıştır ve bu bölge plan notları veya haritasında "Taşkın Bölgesi" olarak yer almamıştır. Bu durum planın yaşam payındaki gerçekliğini ve doğruluk payının kuşkularını ortaya koymaktadır.

•-          Plan açıklama Raporu‘nda tarım sektöründe nüfus kaybının olmasını ve kırsal alanda göçleri, yalnızca sanayi fonksiyonlarına bağlı bir işlev sağlamak yanılgıya neden olur. Sosyoekonomik koşulları dışlamak, plan felsefesini yanlış yorumlamaktır. Ülke ekonomisinin durumunu ve tarım sektörüne yaklaşım politikalarını değerlendirme ve metne koymadan anlatım, plan kararlarında da doğruları göstermeyecektir.

•-          Raporda "özellikle nüfus kaybı yaşanan bölgeler dikkate alınarak, gelişim potansiyellerini destekleyecek fiziksel ve ekonomik altyapının oluşturulması sağlanacak, tarım ve hayvancılık desteklenecektir " açıklaması vurgulanmaktadır. Bu durum kırsal planlama ve kırsal kalkınma ilkelerine doğru bir yaklaşım değildir.  Yöreler arasında ayrımcılık yapılamaz ilkesinden bunun nasıl sağlanacağı da bir sorun olarak gündemde kalacaktır. Önerilen nüfus projeksiyonları değerlerine bakıldığında Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli 2000 yılı ile 2023 yıllarındaki tarım sektöründeki istihdam dağılımlarında: Edirne ilinde düşüş, Tekirdağ ve Kırklareli illerinde ise sırasıyla 13,195 ve 12,800 kişi artış önerilmiştir.  Buna karşın sanayi sektöründe Tekirdağ ilinde nüfus artışı % 278,4; Edirne ilinde %127,8 ve Kırklareli ilinde de % 148,5 oranında önerilmektedir. Bu durum, plandaki kırsal nüfus için yaklaşımlar ile kalkınma hedefleri ve sosyal yapının değerlendirilmesini olumsuz yaklaşımlara hedeflemiştir. 

•-          "Tarımsal üretim yapılan parsellerin küçülmesi ya da parçalanması" konusunda açıklama yapılmaya çalışılmış; ancak Türkiye ve Dünya bilim ölçeğinde bu konuya yeteri kadar özen gösterilmemiş ve 1/100.000 ölçekli harita yapım teknikleri ve sonra buna bağlı olarak yapılabilecek veya yapımı bitmiş konumda bekleyen 1/25.000 ölçekli haritalama düzeyindeki standart ve harita yapım tekniği yeterli düzeyde değildir. Bu durum, planın zayıf ve uygulamasız olabilirliğinin bir diğer özelliğidir.  Bu haritalar ile kırsal alan ve arazi kullanım planları ortaya konamaz veya üretilemez. Böylelikle "Revizyon Çevre Düzeni Planı", kırsal alan planlamasından ve ileride oluşturulacak olan daha alt ölçekli planlama çalışmalarına karşı temel oluşturamayacağı gibi; yürürlükte olan "Çevresel Etki Değerlendirilmesi Yönetmeliği"ne de altlık oluşturamaz düzeydedir.  Gerek Çevre ve Orman Bakanlığının mevzuatına göre yapılacak çalışmalarda; gerekse de Tarım ve Köyişleri Bakanlığında yapılacak olan parsellerin küçülmesini ya da parçalanmasını önleyecek çalışmalarda kullanılmayacak düzeydedir. Bu durum "Tarım Reformu" çalışmalarına ve kırsal /toplum kalkınması çalışmalarına uzak bir yaklaşımdır.

•-          Tarım alanlarında ve tarımda kullanılabilecek "kuru" ve/veya "sulu" tarım arazilerinin plan notlarındaki yorumları çok eksiktir. Ayrıca sayısal veriler bu konumuyla değerlendirilmesi ile tamamen tartışmalıdır. Çünkü yapılan haritalama tekniği "kategorik sınıflamadır" ve Dünyanın, özelliklede tarımda ileri gitmiş ülkelerin kullandığı "parametrik sistem‘ler" ile hiç ilişkisi yoktur. Dolayısıyla kullanılan bu sınıflama sistemi ile tarımsal reform ve araziye dair iyi tarım uygulamaları için her çeşit uygulamalar yapılamayacak düzeydedir. Kullanılan sınıflama tekniği, kendini ileride geliştirebilecek ve yeni uygulamalara açılım yapabilecek bir düzeyde değildir.

•-          Planlamaya altlık malzeme olan ve kırsal kentsel alanların planlamasına ışık tutacak olan toprak/arazi değerlendirmeleri ve sınıflandırması, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının "Sorunlu Tarım Alanlarının Tespiti ve iyileştirilmesi Projesi-STATİP "   projesi temel alınarak yapılmıştır. Bu yapım tekniğinde arazi çalışmalarına yer verilmemiştir. Haritalar tamamen büro çalışmaları ile toprak profili çalışmaları yapılmadan; toprağa ait fiziksel, kimyasal ve gereğinde biyolojik analizlere yer verilmediği gibi günümüz Dünyasında, bu konuda atılım yapmış ülkelerin çalışmalarına eşdeğer düzeyde de değildir. Toprak/Arazi haritaları yapım teknikleri özetle analiz raporlarına dayanmamaktadır. Dolayısı ile elde edilen sonuçlar, toprak üniteleri ve parselleri bazında Dünya ölçeğinde Toprak Etüt ve Haritalama teknikleri ile uyumlu olmayan; sadece daha önce yapılmış haritalardan elde edilmiş (yapım teknikleri olarak doğruluk dereceleri tartışmalı olan) toprak derinliği ile eğim esas alınmış ve yalnız iki parametrenin kullanıldığı verilere dayanmaktadır. Bu yapım tekniği ile elde edilen altlık haritalar, planlama aşmasında polidisipliner çalışmalarda, hatalı sonuçların elde edilmesine neden olacaktır. Bu koşullarda Trakya‘ya ait arazi kullanım kararları hatalı sonuçlar doğurmuştur.

•-          Çevre ve Orman Bakanlığı 2008 yılı içinde Kandur Enerji ve İnşaat Taahhüt sanayi İç ve Dış Ticaret Ltd. şti adına Derya Mühendislik Müşavirlik İnşaat sanayi ve Ticaret A.S.‘ne Kırklareli ili merkez Kavakdere köyü, Saksağan dere mevkiinde yapılmak üzere "İstanbul ve Trakya Bölgesi Endüstriyel Atık Entegre Bertaraf Tesisi" için ÇED raporu hazırlatmıştır. Ancak planlama raporlarında bu tesis yer almamıştır. Ayrıca plan Termik Santral, hidroelektrik santral gibi tesislerin gereksinimi, yapım koşulları gibi konulara gerekli özeni göstermemiştir. Bu konularda hassas davranılmamıştır. Özellikle çevreyle ve o yörede yaşananlarla dolaysız ilişkili olduğu bu tip durumların çevre sorunlarıyla birlikte göz ardı edilmiş olması, planın yaklaşımı hakkında farklı şüpheleri de ortaya çıkarmaktadır.

•-          19 Temmuz 2005 tarihli ve 25880 sayılı Resmi Gazetede, 5403 no‘lu, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu‘nun 5inci ve 6ncı maddeleri mevzuatına göre gerekli işlemlerin hiç biri yerine getirilmemiştir; İl‘lerin Toprak Koruma Kurulları çalıştırılmamıştır. BU derece önemli ve Trakya için hayati bir konuda, kanunun yetki verdiği Kurul‘lardan görüş alınmamıştır. Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik hükümlerine göre yapılan Revize Plan, Toprak Koruma ve Arazi kulanım Kanunu‘nun hükümlerinin üstünde olarak; kanunun getirdiği yükümlülükleri çiğneyemez.

•-          Plan Açıklama Raporu‘nda yanlış arazi kullanımı hakkındaki bilgiler ve buna bağlı uygulama notları çok eksik ve yanlış ifade edilmiştir. "Yanlış arazi kullanımı" tanılaması, pedoloji bilimindeki tanımlamalarından yanlış ve eksik yorumlanmıştır. Yanlış arazi kullanımı konusunda, hiçbir bilimsel yaklaşım getirilmemiştir.  Bu durum planın tutarlılığı hakkında kuşku doğurmaktadır. Zaten yapılan haritalama tekniği ve uygulanan toprak sınıflama tekniği de, bu duruma çare bulmaktan çok uzaktır.

•-          Plan notlarında, drenaj yetersizliği sorunu olan araziler bölümünde, Edirne ve Kırklareli illerine atıf yapılırken; Tekirdağ ilindeki sorunlara hiç değinilmemesi ve bunun gibi farklı nitelikli eksiklikler de Planın doğruluğunda kuşku uyandırmaktadır. Zira sorun varsa, yazılmalı; yok ise, sorunun olmadığı vurgulanmalı idi. Ayrıca tarım topraklarına ait çevre sorunlarına ve sorunların çeşitliliğine ait yeterli bilgilerde verilmemiş ve çözüm önerilerinide yeterli ölçüde değinilmemiştir.

•-          Plan kararlarında aynen, "Tarım ve hayvancılıkta üretimin desteklenmesi, pazar imkânlarının kolaylaştırılması ve dolayısı ile kırsal kalkınmanın sağlanması için planla TOB ve TAB alanları önerilmemiştir" ifadesi yer almaktadır. Tarım sektörü, bitkisel üretimi ile hayvansal üretimin toplamından oluşmakta ve bunların faaliyetlerini kapsamaktadır. "Tarım ve hayvancılık üretimi" tanımı, konunun uzmanlığı hakkında da bir başka anlamlı soru işaretini düşündürmektedir. Ayrıca yine plan notlarında, " Bu doğrultuda bölge genelinde aşağıdaki tabloda listesi verilen 30 adet TOB & TAB alanı önerilmiştir " ifadesi yer almaktadır.  Bu ifadenin altında yer alan Tablo 1.12‘de ise 19 adet TAB ve 12 adet TOB yer almaktadır. Dolayısıyla bu ikisinin (TAB + TOB) toplamı 31dir. Bu tip yanlışlıklar ve hatalar, planı okuyan ve değerlendirme yapan üçüncü kişileri, planın yazım tekniği ve yazım aşaması sırasında çalışanların, konulara  hakimiyeti ve doğrucu yaklaşımı hakkında şüpheciliye de götürmektedir.

•-          Trakya‘da Kırsal kalkınma, önerilen TOB ve TAB alanlarıyla ilişkilendirilmiştir. Oysa kırsal alanda ve tarım kesiminde toplum kalkınması, sağlayabilecek,  tarım işletmeciliği kuramları; yer yer önem verilmeden ele alınan tarım reformu kuramları; arazi toplulaştırılması ve diğer sosyo-ekonomik kuramlılıkla  tarımda atılım yapacak eylemler, projeler ve bunların alt yapısı için, bu plan aşamasındaki yaklaşımlar ciddi olarak ele alınmamış ve ilerde yapılacak daha büyük ölçekli (1/25.000 ÇDP‘nı çalışmaları) haritalara ve plan çalışmalarına altlık oluşturulmamıştır.  Bu durum revizyon plan çalışmalarının zayıf bir yönünü daha ortaya çıkarmaktadır.  Kırsal kalkınma hedefi, plan yazılım notlarında TOB ve TAB yapılandırılmasına yeni bir yaklaşımmış gibi ilişkilendirilmiştir. TOB‘ lar için önerilen alan en fazla 500 ha ve TAB‘ lar içinde en fazla 300 ha önerilmiştir. Önerilen toplam 19 adet TOB için 6000 ha ve önerilen toplam TAB içinde 5700 ha‘ a gereksinim vardır. Böylece Tarıma Dayalı İhtisas OSB‘leri için toplam 11700 hektar arazi önerilmiştir. Bu alan tüm Trakya‘nın yaklaşık %0.62 sine ve işlemeli tarıma uygun toplam alanında %0.78 ine karşılık gelmektedir. Böylece askıya çıkarılan plan, kırsal kalkınma için bütüncüllük kalkınma yaklaşımı ve bütünleşik sürdürülebilir havza planlaması yaklaşımı içinde olumlu ve yararlı bir öneri getirmemektedir. TOB‘ların içindeki sanayi fonksiyonlarının, yalnızca marjinal araziler üzerinde yapılanması yaklaşımı akılcı değildir.  Harita ve plan raporu yanlış arazi/toprak sınıflama sitemine oturtulmuştur.  Bunun sonucunda da bu tip hatalı yaklaşımların yapılması kaçınılmaz olmaktadır.

•-          Türkiye Rio sözleşmeleri çerçevesinde sinerji ve uyum çalışmalarına başlamıştır.  Günümüzde çevre sorunlarına bu boyutuyla da çözüm getirilmekte ve ülkelerin, küresel çevre sorunlarına topyekûn çalışmalarla, bütüncül yaklaşımı gerekmektedir. Ancak plan notlarında çevre sorunları bölümündeki açıklamalarda bu konuya hiç değinilmemiş; buna karşın pek çok yerde de Avrupa Birliğine küresel ölçekte yaklaşımdan söz edilmektedir. Bu tanımlamalar içi boş yaklaşımlar niteliğindedir. Çünkü uluslararası sözleşmelere attığımız imzaların gerekliliği kaçınılmazdır. Ancak plan notlarında hiç dikkate alınmamıştır.

•-          Çevre sorunları başlığı altında toprak/arazi sorunlarına tek bakış açısıyla "Toprak Kirliliği" başlığı ile yaklaşılmış ve bunun içinde özet açıklamalar yer almıştır. Ancak bu konuda ülkemizde, "Çölleşme ile Mücadele Türkiye Ulusal Eylem Programı"  2005 yılında yayınlanmasına karşın; arazi/toprak bozulumuna, Plan Notlarında eksik boyutta yaklaşmak planın zafiyetini de ortaya koymaktadır. Toprak/arazi sorunları çok eksik bir yaklaşımla, ele alınmıştır.

•-                               Katı atıklar, kırsal ve kentsel alanda ayrımlı nitelikte olmakta; karakterleri çok değişik olan atıkların yönetimleri de doğal olarak değişkenlik göstermektedir. Günümüzün önemli çevre sorunlarından birini oluşturan bu sorun, hiç kırsal kesim boyutuyla ele alınmamıştır. Ayrıca kentsel kesimin atık sorunları da, ayrıcalığına ve çeşitliliğine göre yeterli duyarlılıkta değerlendirilmemiştir.

•-          Tablo 1.5 ‘de, birim yer almamaktadır, ayrıca metin içinde de birime göre noktalama işaretleri yanlıştır.  Bu durum Rapor‘un yazılımındaki ve sonraki kontrolündeki aşamalarında, plan ekibinin konuya yaklaşımını göstermektedir. Sonuç raporunda hata kabul edilemez ve yapılan hataların çokluğu ise; raporun doğruluk derecesinde kuşkuyu gündeme getirir.

•-           Plan Açıklama raporunda sayfa 15 ve 16‘daki tablolardaki ve metin içindeki elektrik üretim ve tüketim tanımlamaları yerinde kullanılmamıştır. Anlatım mantığı, birbirini desteklememektedir.

•-          Enerji tüketimi 2020 projeksiyonlarında 11,000 MW olarak önerilmiştir. 2008 yılı itibariyle Trakya‘daki mevcut tüketim miktarı, 4,840 MW‘ dır. Bu durumda: Trakya‘nın enerji tüketimi 12 yıl içinde %227 oranında artış gösterecektir. Trakya‘ya yüklü oranda desantralizasyon ile sanayi de önerilmemesi gerektiğine göre: Bu enerji artışı ve ilerde oluşabilecek açık, raporlarda yeterli düzeyde, gerekliğiyle birlikte açıklanmamıştır.  Bu tip yüzeysel tanımlamamalar kamuoyunda birçok soruyu akla getirme durumdadır.

•-          Demografik yapı irdelenirken özellikle Tekirdağ merkezli "yığılmaların", bölge genelinde "sıçramalara" dönüştürülmesi önerilmekte ve kır-kent arası kutuplaşmasının giderilebileceği anlatılmaktadır. Ancak Trakya‘da ve özelliklede Tekirdağ‘da kır-kent kutuplaşması yoktur. Çünkü kırsal kesimde yaşam kazancını elde eden önemli bir üretici kitlesi, yerleşik yaşamını il merkezlerinde sürdürmektedir. Tek düze bir mantık anlayışının tanımlaması olamaz; ancak başka bir nüfus hareketi anlatılmak isteniyorsa veya bu hassas konuya ortam hazırlanıyorsa; bu konuya çok dikkatli yaklaşmanın önemini Trakya‘da yasayanlar bilmektedir. Kamuoyunun beklentilerinden ve yaklaşımlarına ters düşen dayatmacı bir tutumda mantık dışıdır ve hassas bir konu olarak kabul edilemez.

•-          Plan notlarında demografik yapı incelemesinde 2023 yılı projeksiyonuna göre Edirne‘de %136, Kırklareli‘nde %150,  Tekirdağ‘da %177, Çorlu‘da % 266 ve Çerkezköy‘de % 307‘lik bir nüfus artışı oranı önerilmektedir. Diğer ilçelerde ise nüfus artış oranları göreceli olarak korunmaya çalışılmıştır. Bu durum bile planın kır-kent ikilemini ortaya çıkarması kaçınılmazdır. Ayrıca özellikle Çorlu ve Çerkezköy ilçelerinde aşırı derecedeki bir yoğunluk artışı da düşündürücüdür.

•-          Trakya (Ergene Havzası bölgesi ), Türkiye‘de çok ayrıcalıklı bir ekosisteme sahiptir ve bir bütünsellik içermektedir. Yukarıdaki açıklamaların tümü dikkate alındığında Revize Plan Notları ve açıklamaları, " Bir ekosistem içinde yer alan tüm topraklar/araziler, uygulanması gereken amenajman uygulamaları dikkate alınarak, doğal nitelik ve yetenekleri doğrultusunda, arazi kullanım türlerin göre Bütünleşik Sürdürülebilir Havza Planlaması/ Programlamasıyla ile kullanılmalıdır. " kuramsallığı içinde ele alınmamıştır. Sonuçta eşsiz güzellikte bir ayrıcalığa sahip olan Ergene Ekosistemi süreç içinde bozulmaya ve yitirilmeye mahkûm edilmemelidir. 1970-1980 yıllarından sonra gelişen İstanbul‘un desantralizasyon anlayışı ve uygulamaları,  günümüzde Ergene Havzasında yer alan akarsuları kullanılmaz boyutta, bilimsel yaklaşımlarda en kötü derecede (4. sınıf niteliğinde), kirletilmesine neden olmuştur. Revize plan kavramında oluşturulan yığılma- sıçrama yaklaşımı ile Ergene Havzasının bütüncül ekosistemi, bölgesel olarak bozulmalarla kaybolacaktır. Bu anlayış süreci içinde, içinden çıkılmaz yeni çevresel sorunlarla Trakya‘yı ve içindeki yaşam paydaşlarını etkilemesi kaçınılmaz olacaktır.   

•-          Plan Açıklama Rapor‘unda, "Havza‘nın sınır kapılarına yakınlığı ve tarımsal üretim alanlarının odak noktasında yer alması sebebiyle TAB ve TOB alanlarından sonra dış pazara açılımı yüksek altyapı standartlarında destekleyecek nitelikte bir lojistik merkez tasarlanması amaçlanmaktadır" ifadesi net bir şekilde yer almaktadır. Ancak ayni plan notlarında Havsa ilçesinin 2007 nüfusu 21,533 dır; 2023 nüfus projeksiyonuna göre 24,000 olarak önerilmiştir.  Bu yaklaşım, önerilen projeksiyonun gerçekçi olmadığı şüphesini uyandırmaktadır veya Havsa İlçesine önerilen görevin boyutu, anlatımla çelişkilidir.

•-          Revize Plan Notlarında yer alan, " sanayinin mevcut kullandıkları alan büyüklükleri kadar bir alanı tarımsal toprağa kazandırma koşulları" ve "... Plansız sanayilerin taşınma koşullarına bağlı olarak alt ölçekli planlarda " sanayi alanları ya da "tarımsal nitelik kazandırılacak alanlar" olarak düzenlenecektir." İfadelerindeki eylemlerinin hayata geçmesinin işlevliliği askıda kalan bir nitelikte, tam olarak açıklanmamıştır. Ayrıca toprağı geri kazanmanın veya getirmenin olanaksızlığı da aşikardır.

•-          Plan notlarında, " Agro-Eko Turizmin Geliştireceği Alanlar" bölümünde "... Kırklareli ilinin Kofçaz, Demirköy ve Vize ilçeleri Agro-Eko turizm potansiyeline sahip yerleşimlerdir. Kofçaz, Demirköy, Saray ve Vizenin organik tarım potansiyeli ve zeytin ve Şarköy‘ün üzüm yetiştiriciliği..." ifadesinde zeytin plantasyonlarının konumu yanlış yerde tanımlanmıştır. Sonuç Raporunda, farklı yerlerde, farklı anlatımlarda, bu tip hataların mevcudiyeti, plan yaklaşımı ve anlatımında kuşku doğurmakta ve planın genel çerçevesinde kamuoyu değerlendirmelerinde, doğruluk derecesi algılamasında da şüpheciliye götürmesi kaçınılmaz olacaktır.

•-          Revize Plan notlarındaki, Sağlık Turizmin Geliştirileceği Alanlar bölümünde, Trakya‘da yer alan ve uluslararası bir üne sahip olan Peloid Toprağına yer verilmemesi; çalışma ekibinin yöre Ekosisteminde önemli yerel yerleri bilmemesi kuşkusunu uyandırmaktadır.

•-                               Sekil 1.14‘deki, Trakya Alt Bölgesi Öneri Ulaşım Şeması‘nda (esasında harita) eksiklikler mevcuttur.  

•-          Tüm havza alanında yapılan arazi sınıflaması, yalnızca tarım arazilerine yönelik yapılmıştır. Revizyon planında kullanılan toprak sınıflama sistemi, 5403 sayılı Toprak koruma ve arazi kullanımı Kanunu mevzuatında: Tarım arazilerinin sınıflamasında kullanılacak bir düzenlemeyi ifade etmektedir ve tüm arazi çeşitliliğini kapsayamaz; araziler arasındaki derecelendirmeyi; kendi aralarındaki  oranlamayı; kırsal arazı sınıflarını/planlamasını yapamaz düzeydedir. Askıya çıkan planlarda olduğu gibi, yüzeysel/kategorik bir sınıflama sistemi ile çevre düzeni planlarında esas/temel bilgi kaynağı olamaz. Bu nedenle askıya çıkarılmış 1/100.000 ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı çok eksik yapılandırılmıştır.  Çünkü bu plan tüm sektörlere hitap eden ve arazileri planlamaya yönelik bir arazi (tarım toprağı değil) sınıflaması düzeyinde olmalı idi. Uygulanan arazi sınıflama sistemi ile Revizyon Plan düzenlemeleri sağlam bir zemine oturtulmamıştır. Ayrıca plan notlarında, toprak sınıflanmasının oluşturulmasında kullanılan arazi notları/ gözlemleri/ profil açıklamaları, toprak horizonlarının önemli fiziksel ve kimyasal analiz sonuçları yer almamıştır. Çünkü bu kıstaslara dikkat edilmeden hazırlanan altlık toprak haritaları bu tip planlama çalışmalarına veri tabanı sağlayamaz. Revize çevre düzeni planı: Masa başında Tarım ve Köyişleri Bakanlığının kendi amaçlarına göre yaptığı yüzeysel bir değerlendirmeyle oluşturulan, Sorunlu Tarım Arazilerinin Tespit ve İyileştirilmesi Projesi (STATİP) çalışmalarına dayalı olarak yapılan düzenleme bir çalışmadır. Revize edilen bu planın en zayıf noktalarından biri çağdaş bir anlayışla günümüzdeki toprak/arazi sınıflamasına dönük bir sistemle, toprak etüt ve haritalama çalışmasını içermemesidir. Çevre Düzeni Planları bir tek tarım alanlarına yönelik bir çalışma değildir; aksine tüm sektörleri ile yanlış ve amaç dışı arazi kullanımına da dönük bir çalışmadır ve bu planlarda, varsa yanlış arazi kullanımlarını da yönlendiren düzenlemeleri de içermelidir. Askıya çıkarılan revize planda bu hususlara hiç dikkat edilmemiş ve sorunun boyutları, arazi kullanım türlerine göre olası dönüşümleri yoktur. Çevre düzeni planlarında arazi kullanım karaları; mekânın doğru kullanımı gibi veriler stratejik hedefler olarak yapılan planlama çalışmalarına dayalı veri tabanları ile sunulmamıştır. Bu durum planın en zayıf noktalarından birisini oluşturmakta ve ileride yapılacak stratejik ve ayrıntılı çalışmalara ışık tutmamıştır.  

•-          Ayrıca Tarım toprakları A- Tarımsal niteliği 1. öncelikli korunacak alanlar;  B- Tarımsal niteliği 2. öncelikli korunacak alanlar ve C- Tarımsal niteliği sınırlı alanlar, olarak değerlendirilmiştir. Tarım topraklarında öncelikli korunacak ve öncelikli korunamayacak benzeri bir çağrıyı akla getiren bir sınıflama, arazilerimizi düzenleyemez ve koruyamaz. İşlemeli tarıma uygun olmayan araziler, sınıflama sistemi içinde özenle dikkate alınmamıştır. Toprak/arazi sınıflama sistemi olarak bilimsel bir değerliliği olmayan yöntemler kullanılmıştır. Bu durum planın başlangıç aşamasında, bu planı yok hükmünde kılmaktadır. Bu nedenle de 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa da temel kuramsallıkta ve bilim dünyasına uygun değildir. Bu tip ayrımlı bir yaklaşım, Trakya Ekosistemini koruyamaz. Günümüz Dünyasındaki tarımı ileri gitmiş tüm ülkelerin kullandığı arazi sınıflama sistemlerine, toprak etüd ve haritalama yöntem ve tekniklerine uymayan sınıflama ve haritalama sistemleri kullanılarak Çevre Düzeni Planlama çalışmaları yapılamaz. Bu konuda, Üniversitelerde okutulan Arazi Kullanım Planlaması dersinin ilk haftasında öğrenciye "Bir topluluğun yaptığı toprak etüd ve haritalamasının doğruluk derecesi (dolayısı ile bu haritalara dayalı olarak yapılacak olan Arazi Kullanım Planlaması/Çevre Düzeni Planlaması düzeyi), planı ve etüdü yapan  topluluğun bilgi düzeyini aşamaz" kuramı öğretilmektedir. Revize Plan Notlarında, mutlak korunacak tarım arazileri 1.165.640 ha alan olarak gösterilmiştir. Bu değer yukarıda açıklanmış kategorik değerlendirmeye dayalı yüzeysel masa çalışmalarından elde edilmiş sonuçlara göre elde edilmiştir. Daha önce kurumların ve üniversitelerin yaptığı birçok çalışmaya göre bu alan yaklaşık 1,4 milyon ha civarındadır. Bu durum bile yapılan altlık çalışmalarının düzeyinin eksik olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle bile Trakya‘nın doğasıyla, ekosistemiyle olan gereksinimlerini karşılayamayacak bir çevre düzeni planı, Trakya‘nın toprağına, suyuna ve geleceğine sahip çıkamaz.   

•-          Tarım ve Köyişleri Bakanlığının web sistesinde ekolojik tarım ile biyolojik tarımın eşdeğer olduğu vurgulanmaktadır. Ancak plan notlarında bu tanımlar ayrı ayrı tanımlanmakta; sanki farklı anlamlar ve işlevleri kapsadığı açıklanmaktadır. Plan notlarında da bu iki kavram farklı yaklaşımlarla açıklanmaktadır. Plan hedef ve stratejilerinde dil birliği olmaması, planın zaafını oluşturmaktadır. Bu nedenle Revize Planda yapılan toprak/araziye ait olan çalışmaların tümü tekrar gözden geçirilmek zorunluluğundadır ve planlama kuramlarına uyumlu konuma getirilmek durumundadır. Bu konumu ile Askıya çıkarılan Revize Plan Trakya‘nın geleceğini yönlendiremez düzeydedir.

Plan notlarında, toprak koruma projelerinden söz edilmektedir. Bu tip projeler, çevre düzeni planlarından da yaralanılarak üretilebilir. Ancak toprağa ait hiçbir fiziksel ve kimyasal; gereğinde biyolojik analize dayanmayan sınıflama sistemi ile üretilen haritalarla bu tip projelerde üretilemez. Dolayısıyla revize edilmiş Plan önemli bir işlevini daha yerine getiremez durumdadır.

 

            Yürütmenin Durdurulması Talebi

            1.Dava konusu işlemin hukuka aykırılığı açıktır;

            Dava konusu işlem, aşağıda ayrıntılı açıklandığı üzere, ulusal mevzuata ve Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere dolayısıyla açıkça hukuka aykırıdır; 1972 Stockholm Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı Deklarasyonu‘nun 1. maddesine göre; "...İnsanın, hürriyet, eşitlik ve yeterli yaşam koşullarını sağlayan onurlu ve refah içinde bir çevrede yaşamak temel hakkıdır. İnsanın bugünkü ve gelecek nesiller için çevreyi korumak ve geliştirmek için ciddi bir sorumluluğu vardır...", 2. maddesine göre de; "...bugünkü ve gelecek nesiller için ihtiyaca göre özenli planlama veya yönetim ile dünyanın doğal kaynakları, hava, su, toprak, flora ve fauna dahil, özellikle de doğal ekosistemleri temsil eden örnekler korunmalıdır..."Anayasa‘nın 17/1. maddesine göre; ".. Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.."

Anayasa‘nın 56/2 maddesine göre de "...çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir..." Anayasanın 56. Maddesi ile sadece bizlerin değil, gelecek nesillerin de yaşama hakkı güvence altına alınmıştır. Dava konusu işlemle, bölgenin arazileri, su kaynakları, meraları, doğası üzerinde her tür olumsuz idari karar ve tasarruflara kaynak ve yasal zemin teşkil etmesi nedeniyle planı referans alacak her bir faaliyet yörenin doğal dengesinde geri dönüşü olmayacak bozulmalara yol açacaktır. Bu çerçevede, dava konusu işlemin,  insan ve doğa ve ulusal çıkarlar için tehdit oluşturduğu ortadadır.

Dava konusu işlemin yapılışı aşamasında, ne yörede yaşayan yurttaşların, ne yerel yöneticilerin ne de çeşitli meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarının itirazları gözetilmemiştir. Ekli harbelerden, bölgenin değişik yerlerinde yaşayanların bu planın yapılmasını istemedikleri görülmektedir.

Uluslararası Çevre Hukukunda HALKIN KATILIMI konusu, pek çok uluslararası hukuk metninde yer almıştır.

1992 - Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Üzerine Rio Zirvesi Sonuç    Deklarasyonu; "...İnsanlar, doğa ile uyum içinde sağlıklı ve verimli bir hayata layıktır.(...)Çevre konuları en iyi şekilde, ancak ilgili bütün vatandaşların katılımı ile yönetilir.Devletler, geniş çapta çevre bilgilendirmesi yaparak kamuoyu aydınlatılmasını ve katılımı gerçekleştirecek ve teşvik edecektir.."

1992 - BM-Rio-Gündem 21 Sözleşmesi ( 7.ci Beş Yıllık Kalkınma Planı ile hükümeti bağlayıcı olduğu kabul edildi)  (R.G; 25/7/1995-22534 mük. sh.157) "... Hükümetler, iş çevreleri ve kalkınma kuruluşları, kalkınma projelerinin biyolojik çeşitlilik üzerine etkisinin nasıl değerlendirileceğini ve bu çeşitliliği kaybetmenin maliyetinin nasıl hesaplanacağını öğrenmelidirler. Önemli etkileri olabilecek projelerde, halkın geniş ölçüde katılmasıyla çevresel etki değerlendirmesi yapılmalıdır. (...) Kişiler, gruplar ve kuruluşlar, özellikle kendi toplumlarını etkiliyebilecek çevre ve kalkınma kararlarını bilmeli ve bunlara katılmalıdır. İnsanlara kararlar hakkında bilgi vermek için, ulusal hükümetler, kişilerin çevre ve kalkınma konularıyla ilgili bütün bilgilere ulaşmasını sağlamalıdır. Bu bilgi, çevre üzerine önemli etkisi olan veya  olabilecek olan üretim veya faaliyetleri ve çevre koruma önlemlerini içermelidir..."

Anayasanın 90.maddesine 5170 sayılı kanunla eklenen fıkraya göre; ‘‘Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla Kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.‘‘

Dava konusu işlem Anayasa ile güvence altına alınmış hakları ihlal etmektedir;

 

Anayasa‘nın başlangıç bölümünün 6.paragrafına göre; "...her vatandaşın Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak, onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu..." kabul edilmiştir. 

Anayasanın 17. maddesi "herkesin  yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkını", 56. maddesi de  "herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını" güvence altına almıştır.

 

Diğer yandan Anayasa‘nın 2. maddesi  devletin biçimini "sosyal hukuk devleti" olarak tanımlamıştır.

 

Anayasanın bu düzenlemeleri karşısında, idare, işlem ve eylemlerinde hukuka uygun davranmak, Anayasada güvence altına alınan tüm hakları koruyacak işlem ve eylemde bulunmak zorundadır.

 

           Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından 11 Kasım 2008 tarihli ve 27051 sayılı

Resmi Gazetede yayımlanan Plan yapım yönetmeliği dayanağını, 1.5.2003 tarihli ve 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teșkilat ve Görevleri Hakkında Kanun‘un 2 nci ve 10 uncu maddesi ile 9.8.1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu‘nun 9 uncu maddesinden almaktadır.

 

            Çevre Kanununun 9. maddesinde, "Ülke fizikî mekânında, sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda, koruma-kullanma dengesi gözetilerek kentsel ve kırsal nüfusun barınma, çalıșma, dinlenme, ulașım gibi ihtiyaçların karșılanması sonucu olușabilecek çevre kirliliğini önlemek amacıyla nazım ve uygulama imar plânlarına esas teșkil etmek üzere bölge ve havza bazında 1/50.000-1/100.000 ölçekli çevre düzeni plânları Bakanlıkça yapılır, yaptırılır ve onaylanır. Bölge ve havza bazındaçevre düzeni plânlarının yapılmasına ilișkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir." Hükümlerine yer verilmektedir.

           Oysa dava konusu Plan çevre korumacı değildir, çünkü  Trakya Bölgesindeki çevre kirliliğinin önlenmesi için etkin idari tedbirler, kararlar, notlar ve düzenlemeler içermemektedir. Plan bu açıdan da bakıldığında açıkça çevre kanununa aykırıdır.

           Çevre ve Orman Bakanlığının Kuruluș ve Görevleri Hakkında Kanunda ise "Dengeli ve sürekli kalkınma amacına uygun olarak ekonomik kararlarla ekolojik kararların birarada düșünülmesine imkân veren rasyonel doğal kaynak kullanımını sağlamak üzere, kalkınma plânları ve bölge plânları temel alınarak çevre düzeni plânlarını hazırlamak veya hazırlatmak, onaylamak, uygulanmasını sağlamak." Bakanlığın görevleri arasında sayılmıştır.

 

           Dava konusu planda ciddi hiçbir ekolojik karar bulunmamaktadır. Oysa Bakanlığın kuruluş kanunu, her tür planda ekolojik kararların yer almasını zorunlu tutmaktadır. Plan bu açıdan bakıldığında ÇOB Kuruluş Kanununa da açıkça aykırıdır.

 

            2. İşlemin uygulanması, telafisi imkansız zararlar doğuracaktır;

Dava konusu işlem, hukuka aykırı olmakla birlikte, işlemin yürütülmesinin durdurulmaması halinde, giderimi olanaksız zararlar doğacaktır.

 

İstanbul Çevre Düzeni Planı idari yargı tarafından iptal davası ile sonuçlanmış olup, İstanbul Büyükşehir Belediyesi hiç zaman kaybetmeden 2.Planı alelacele hazırlayıp askıya çıkarmış, bunun üzerine 2. İptal davasıda birçok kuruluş tarafından açılmıştır. henüz istanbul çevre düzeni planı davası sonuçlanmadan,  dava konusu işlemin yapılmış olması, bir tür "oldu bitti" ile karşı karşıya karşıya olduğumuzu göstermektedir. Dava konusu işlem hakkında yürütmeyi durdurma kararı verilmezse, bu hukuka aykırı plana dayalı birçok işlem,ruhsat, izin, faaliyet gündeme gelebilecektir. Bu nedenlerle, Yüksek Mahkemenizce davalı idarenin savunması alınmadan hemen yürütmeyi durdurma kararı verilmelidir.

 

Gecikmeli verilen kararların uygulanmasının zorlaştığı,  hukuka aykırı işlemin doğurduğu zararların gideriminin olanaksız hale geldiği, yaşanan örnek olaylarda yaşanmıştır, yaşanmaktadır.

 

Sonuç olarak; planlama alanının saptanması ile ilgili yanlış yaklaşımı, kullandığı plan dili ile bölgeyle ilgili sorunları içermemesi, alt ölçek planları yönlendirmedeki yetersizlik, çevre korumacılığı hedeflememesi, plan kademelenmesine ilişkin yanlış yaklaşım ve hükümleri, 2004 planını aşmaktan öte, doğa, toprak, su, insan ve kamu yararı ve üstün kamu yararına, ulusal çıkarlara ve çeşitli yasa ve yönetmeliklere uygun olmaması açısından daha olumsuz kararlar içermesi,  idareler arası koordinasyon sorunlarını çözmek yerine, var olanlara yenilerini eklemesi, strateji ve politika üreten yapıda olmaması ve tüm bu nitelikleri ile 1/100.000 ölçekli bir üst ölçek plan içeriğinde hazırlanmamış olması ve yukarıda açıkladığımız nedenlerden dolayı, 1/100.000 ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Çevre Düzeni Planının davalı bakanlığın savunmasının alınmadan öncelikle yürütmesinin durdurulması ve nihai olarak iptalini talep etmekteyiz.

 

HUKUKİ  NEDENLER         : İmar Kanunu, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi    Kullanımı Kanunu, Çevre Kanunu, ÇDP Yönetmeliği, ilgili diğer tüm mevzuat.

DELİLLER                             : 25.09.2009 tarihli itiraz dilekçesi, 1/100.000 ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı, raporu ve plan notlarını içerir CD, Trakya Üniversitesince hazırlanan 13/07/2004 tarihli 1/100000 ölçekli Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı raporu ve plan notlarını içerir CD,Dava dilekçesi ekinde sunulan belgeler, Davalı İdareden gelecek işlem dosyası, Keşif, bilirkişi incelemeleri ve her türlü deliller.

SONUÇ                                  : Yukarıda açıklanan ve Yüksek Mahkemenizce resen dikkate alınacak nedenlerle;

Davalı Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından 24.08.2009 tarihinde onaylanan ve 26.08.2009 tarihinde askıya çıkarılarak ilan edilen 1/100.000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planının, plan karar ve notlarının açıkça hukuka aykırı olması ve uygulanmasının ulusal çıkarlar, meralar, topraklar, sular, doğal çevre ve kamu yararı açısından giderimi çok zor zararlar doğurması riski karşısında, davalı idarenin savunması alınmadan yürütmesinin durdurulmasına, bu kararın İYUK‘nun 27/4. md. gereği memur eli ile idareye tebliğine, Yargılama sonunda  dava konusu planın, plan karar ve notlarının İPTALİNE,Yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederim.

                                                                                                    

Av.Zühal DÖNMEZ

Davacı Vekili

Okunma Sayısı: 4163