ÇANAKKALE BİGA'DA İÇDAŞ TERSANESİNE VERİLEN OLUMLU ÇED RAPORU İPTAL EDİLDİ

GENEL MERKEZ ( )
15.02.2010 (Son Güncelleme: 01.03.2010 11:21:29)

T.C.
ÇANAKKALE
İDARE MAHKEMESİ

ESAS NO : 2008/124

KARAR NO: 2009/688

DAVACILAR: 1- BİGA SEBZE ÜRETİCİLERİ BİRLİĞİ

2- TMMOB ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI ÇANAKKALE ŞUBE BAŞKANLIĞI

3- ÇANAKKALE BARO BAŞKANLIĞI

4- BİGA ÇEVRE DERNEĞİ

5- ÇANAKKALE SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI

VEKİLİ : AV. HİLMİ BAYDAR
Yalı Cad. Gümrük Sok. No:24/2 Merkez/ÇANAKKALE

DAVALI: ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI Merkez/ANKARA

MÜDAHİL: İÇDAŞ ÇELİK ENERJİ TERSANE VE ULAŞIM AŞ

VEKİLİ: AV. YASEMİN SAĞIŞMAN
Güneşli Mah Devekaldırımı Cad No:21 Bağcılar/İSTANBUL

DAVANIN ÖZETİ : Çanakkale İli, Biga İlçesi, Kemer ve Bekirli Köyü, Marmaracık ve Durmuş Dede Mevkiinde, İçdaş Çelik Enerji Tersane ve Ulaşım San. A.Ş. tarafından kurulması planlanan "İçdaş Tersanesi ve Yan Tesisleri" (iskele, dalgakıran, enerji santrali ve küldepolama alanı) ile ilgili davalı idarece yapılan çevresel etki değerlendirmesinin olumlu olarak değerlendirilmesine ilişkin 17.08.2007 gün ve 8994 sayılı ÇED olumlu kararının; davaya konu olan termik santralin çevreyi ve tarımsal faaliyetleri olumsuz yönde etkileyeceği, küldepolama alanı olarak belirlenen alan ile ilgili verilerin yetersiz olduğu, henüz temiz kömür teknolojilerinin gelişmediği iddia edilerek iptali istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ : Öncelikle davacıların bu davayı açma ehliyetlerinin bulunmadığından bahisle davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği, davanın, süresi içinde açılmadığı için de süre yönünden reddi gerektiği, esasa ilişkin olarak ise; Çevresel Etki Değerlendirmesinin yapılması planlanan tesis ile ilgili hazırlanan projenin, çevreye olası etkilerinin belirtilerek buna ilişkin önlemlerin alındığını ve alınacağını taahhüt eden bir proje olduğu ve davalı idarece bu projenin incelenerek mevzuatta yer alan kriterler dikkate alınarak bir karar verildiği, dolayısıyla dava konusu işlem bu çerçeve içinde irdelendiğinde tesis edilen işlemde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

MÜDAHİL İDDİALARININ ÖZETİ: Öncelikle davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği, esasa ilişkin olarak ise teknik verilere ve mevzuata uygun olarak hazırlanan ÇED raporunun davalı idarece olumlu olarak değerlendirilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Çanakkale İdare Mahkemesi‘nce taraflara önceden bildirilen 04.11.2009 Çarşamba günü saat 14:00‘da davacılar vekili Av. Hilmi BAYDAR ile davalı idareyi temsilen Şube Müdürü Musa KARAASLAN ve müdahil şirket vekili Av Yasemin SAĞIŞMAN‘ın geldikleri görülerek. yapılan açık duruşmada gelen taraflara usulüne uygun söz verilip açıklamaları dinlendikten sonra duruşma tamamlandı ve usule ilişkin itirazlar yerinde görülmeyerek dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:

Dava, Çanakkale İli, Biga İlçesi, Kemer ve Bekirli Köyü, Marmaracık ve Durmuş Dede Mevkiinde, İçdaş Çelik Enerji Tersane ve Ulaşım San. A.Ş. tarafından kurulması planlanan "İçdaş Tersanesi ve Yan Tesisleri" (iskele, dalgakıran. enerji santrali ve kül depolama alanı) ile ilgili davalı idarece yapılan çevresel etki değerlendirmesinin olumlu olarak değerlendirilmesine ilişkin 17.08.2007 gün ve 8994 sayılı ÇED olumlu kararının iptali istemiyle açılmıştır.

2872 sayılı Çevre Kanunu‘nun l0.maddesinde "Gerçekleştirmeyi planladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik. yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez. Petrol, jeotermal kaynaklar ve maden arama faaliyetleri Çevresel Etki Değerlendirmesi kapsamı dışındadır. Çevresel Etki Değerlendirmesine tabi projeler ve Stratejik çevresel Değerlendirmeye tabi plan ve programlar ve konuya ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir." hükmü yer almaktadır.

Anılan Kanun maddesine dayanılarak hazırlanan ve 16.12.2003 gün ve 25318 sayılı Resmi Gazete‘ de yayımlanarak yürürlüğe giren ve dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği‘nin "Tanımlar ve Kısa1tmalar" başlıklı 4.maddesinde çevresel Etki Değerlendirmesi Raporunun; EK-I listesinde yer alan veya Bakanlıkça "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir" kararı verilen bir proje için belirlenen özel formata göre hazırlanacak rapor olduğu, Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararının ise; Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hakkında Kapsam Belirleme ve İnceleme Değerlendirme Komisyonunca yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğunun saptanması üzerine gerçekleşmesinde sakınca görülmediğini belirten Bakanlık kararı olduğu kuralına yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, Çanakkale İli, Biga İlçesi, Kemer ve Bekirli Köyü, Marmaracık ve Durmuş Dede mevkiinde, İçdaş Çelik Enerji Tersane ve Ulaşım San. A.Ş. tarafından kurulması planlanan "İçdaş Tersanesi ve Yan Tesisleri" (iskele, dalgakıran, enerji santrali ve kül depolama tesisi) ile ilgili olarak hazırlanan ve 21.05.2007 tarihinde davalı idareye sunulan proje tanıtım dosyasının incelenerek uygun bulunduğu,ÇED sürecine halkın katılımını sağlamak üzere 14.06.2007 tarihinde toplantıların yapıldığı, projenin türüne göre belirlenmiş olan kunım ve kuruluşların olumlu görüşlerinin de alındığı, ÇED raporu formatında hazırlanan nihai ÇED raporunun davalı idarece incelenerek 17.08.2007 tarihinde çevresel etki değerlendirmesi olumlu kararı verilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Olayda, uyuşmazlığın teknik yönünün açıklığa kavuşturulabilmesi amacıyla, Doç. Dr. Alper BABA, Yrd. Doç. Dr. Yasemin KAVDIR ve Yrd. Doç. Dr. Hasan Göksel ÖZDİLEK‘in katılımlarıyla gerçekleştirilen keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan bilirkişi ve ek bilirkişi raporunda özetle; dava konusu tesisin, Biga İlçesi‘ne 35 km, Çanakkale İli‘ne 90 km mesafede bulunduğu, Biga Yarımadasında, hemen hemen her tür kayaç tipinin gözlendiği, alanın teknotik açıdan aktif olduğu, tesisin bulunduğu alanda bölgenin en yaşlı kaya topluluğu olarak bilinen Kazdağı grubunun yer aldığı. burada kahverengimsi, koyu gri, yeşilimsi siyah ve yer yer kirli sarı renklerde mika şistlerin var olduğu, mika şistler üzerinde dava konusu sahanın güney kesimlerinde gri. bej ve kirli beyaz renklere sahip mermerlerin yer aldığı. bu mermerlerin oldukça dayanıklı olduğu, içerisinin ise oldukça çatlak olduğu, termik santralin faaliyete geçmesi sonucu ortaya çıkacak katı atıkların yine bu sahadaki metamorfik birimler üzerine depolanacağı, davaya konu tesis ile ilgili hazırlanan ÇED raporunda, proje sahasında yeraltı sularına ilişkin çalışmaların yapıldığı, bu çalışmalara göre tesislerin kurulacağı alanda yeraltı suyu seviyesinin 8,40 ile 23,20 cm arasında, atık depolama sahasında ise 6-17 m arasında değiştiği, bu alanda yapılan hidrojeolojik (lugeon testi) değerlendirildiğinde yöredeki birimlerin geçirimsiz olduğu, kömür ile çalışan termik santrallerin, gerek atmosferin kirlenmesinde ve gerekse de ekosistemin zarar görmesinde çok etkili rol aldığı, yetmişli yıllarda termik santrallerin üretimini artırmak amacıyla yeni tekniklerin uygulanması, düşük kaliteli kömürlerin değerlendirmesi olanaklarının arttırıldığı, bunun sonucunda da düşük kaliteli linyit kömürlerinin oluşturduğu gaz ve toz emisyonları ile büyük miktardaki katı atıkların hava, su ve toprak kirliliği sorunlarını meydana getirdiği, Linyitle çalışan termik santrallerin, yalnızca atmosferin kirlenmesine sebep olmakla kalmadığı, aynı zamanda ürettikleri katı atıkların (uçucu küller ve cüruf) ile çevre ve insan sağlığı için de önemli problemler oluşturabileceği, Linyitin yanması ile birlikte, kömürün içeriğinde bulunan ve kirliliğe sebep olma potansiyeline sahip, arsenic (As), kadmiyum (Cd), kurşun (Pb), antimuan (Sb), seleniyum (Se), kalay (Sn), molibden (Mo) ve çinko (Zn) gibi toksik iz elementlerin atıklara transfer olduğu, bu atıklardan özellikle uçucu küllerin elementlerin yüzeylerinde tutunabilecekleri çok uygun ortamlar oluşturduğu, atık malzeme olan bu küllerin genellikle geniş hacimli, düzenli atık sahalarda bertaraf edildiği, bertaraf yöntemlerinin çoğunda, küllerin suyla temasının söz konusu olduğu, çeşitli kül liçi deneysel çalışmaların sonuçlarına göre, uçucu küllerde bulunan toksik eser elementlerin, külün suyla teması sonucu yüzey ve yer altı sularına geçebildiği, dava konusu sahada yapılacak kömür yakıtlı termik santralde ithal kömür kullanılmasının planlandığı, ÇED raporunda sunulan verilere göre kullanılacak kömürün F tipi küller (Sio2 (%)+A1203 (%) >70 ve CaO (%) <10) olup, kül oranının ise % 15 olduğu, dava konusu alanda yılda yaklaşık olarak 3 milyon ton kömürün yakılacağı, buna göre söz konusu alanda yılda yaklaşık 450 bin ton kül üretileceği, dava konusu alanda yapılan incelemelere göre atık depolama sahasının metamorfik birimler (şist ve mermer) üzerine kurulmasının planlandığı, küllerin depolanması planlanan barajın kret kotunun bulunduğu kesimlerde metamorfik mermerlerin gözlendiği, yapılan çok sayıda ki bilimsel çalışmalara göre aynı kömür damarında bile damarlarda bulunan ağır metallerin özelliklerinin değiştiği, bu nedenle bu alanda atıklar depolanırken su ile temas halinde olan küllerin ağır metallerce zenginleşip, çatlaklı kesimlerde taşınma riski olabileceği, her ne kadar ÇED raporunda kül depolama sahasını geçirimsiz hale getirmek için mühendislik önerileri yapılmış ise de, atık depolama sahasında bulunan karbonatlarda da geçirimsizlik ile ilgili çalışmaların titiz bir şekilde yapılması gerektiği, hava kirliliği ile ilgili çalışmalar ve etkileri bakımından; kurulması planlanan tesislerin toplam alanının yaklaşık olara 2.690.000 metrekare olduğu, kurulması planlanan tersanenin 76.000 m alanda dolgu üzerinde konuşlanacağı, enerji santralinin ise 340.511 m2 alan üzerinde yapılacağı, kül depolama sahasının, yaklaşık olarak 807.402 m2‘lik bir alan kaplayacağı, enerji santrali için hava kirliliği modellemeleri yapılırken Çanakkale Meteoroloji İstasyonu‘na ait 2000-2005 dönemi verilerinin kullanıldığı, bu ÇED raporu açısından bir sıkıntı olarak algılanmamakla beraber Karabiga için geçerli olan temsili rüzgar hızı için de bir başka yaklaşımla projeksiyonların gerçekleştirilmesinin yararlı olacağı, ÇED raporunda ithal kömürün %80 oranında kullanılacağı geri kalan %20 oranında linyitin ise Çan Linyit Havzasından temin edileceğinin belirtildiği, maksimum %6,66‘lık Çan linyiti kükürt oranına göre % 1 ‘lik kükürt oranına sahip ithal kömürün karıştırılarak termik santralde kullanılması halinde bu girdinin kükürt ortalamasının %2,12 olacağı, bunun da çevre kalitesi bakımından ciddi ve geri dönülemez bir probleme neden olmayacağı, öte yandan Çanakkale Meteoroloji İstasyonu‘nun baz olarak kabul edilerek hava kirleticileri taşınım modeline kaynak teşkil etmesinin hatalı olduğu, Çanakkale Meteoroloji İstasyonunun, kurulması planlanan tesisten kuş uçuşu olarak yaklaşık 63 km uzaklıkta bulunduğu, bir meteoroloji istasyonunun 50 km yarıçapında bir alanı temsil ettiği kabul edilse bile bu alanın yaklaşık olarak 7800 km olacağı, ancak Çanakkale Meteoroloji İstasyonu‘nun proje sahasını temsil ettiği varsayılırsa bu durumda 12470 km2‘lik bir alanı temsil ettiği gibi bir sonuç verdiği, oysa Ülkemizde son bir atılımla kurulan 150 otomatik meteoroloji gözlem istasyonu ve Ülkemizin tüm yüzölçümü dikkate alındığında bir meteoroloji istasyonunun temsil alanının ortalama olarak 5400 km olduğu hesaplanır ki bu bir meteoroloji istasyonunun ülkemizde merkez istasyon olmak üzere yarıçapı yaklaşık olarak 42 km olan bir daireyi kapsadığı sonucunu vereceği, oysa Çanakkale Meteoroloji İstasyonunun, proje sahasına 63 km uzaklıkta olduğundan hareketle proje sahasına göre yapılan hesaplarda yarıçap dikkate alındığında %51 olan bir hata payından ve alan dikkate alındığında da kabul edilemez olan % 131 ‘lik bir hata payının olduğu sonucuna varılacağı, (http:/ /www.meteor.gov.tr/kurumsal/haberler.aspx?y= 2009&f=awos) Çanakkale‘de toplam 4 (dört) meteoroloji istasyonunun kurulu olduğu, (http://www.meteor.gov.tr), bu istasyonlardan Lapseki Meteoroloji İstasyonunun proje alanına yaklaşık olarak kuş uçuşu 33 km uzaklıkta bulunduğu, oysa projenin "Çevresel Etki Değerlendirme Raporunda" Çanakkale İl Merkezi Meteoroloji istasyonunun verileri baz alınarak madde taşınım modeli geliştirildiği, Balıkesir‘de ise 5 (beş) meteoroloji istasyonunun kurulu olduğu, bunlardan Bandırma Meteoroloji İstasyonunun proje sahasına kuş uçuşu 78 km uzaklıkta bulunduğu, Çanakkale‘de 1960 yılından bu yana aktif olarak çalışan Çanakkale (Merkez) Meteoroloji istasyonunun var olduğu, diğer istasyonların verilerinin farklı zaman aralıklarını kapsadığı ve maksimum olarak 10 yılı kapsayan bir veri setini kapsadığı, sadece rüzgar ölçümleri dikkate alındığında Elektrik İşleri Etüt İdaresi‘nin Karabiga‘da yapmış olduğu ölçümlerin de mevcut olduğu, (EİE Rüzgar Eneıjisi Gözlem İstasyonları Aylık Rüzgar Hızları Dosyası http://www.eie.gov.tr/turkce) Karabiga ‘nın proje sahasından kuş uçuşu olarak yaklaşık 21 kilometre uzaklıkta bulunduğu, Mart 1992 ‘de başlayıp Mart 1996‘da kapatılan ölçüm istasyonu verilerinin, 1992 yılında ortalama rüzgar hızının saniyede 6 metre (8 ay ölçümü mevcuttur) 1993‘de ortalama rüzgar hızının saniyede 6,4 metre (8 ay ölçümü mevcuttur); 1994‘de ortalama rüzgar hızının saniyede 6,4 metre (Kasım ayı hariç 11 ay ölçümü mevcuttur); 1995‘de ortalama rüzgar hızının saniyede 6,7 metre (tüm ayların hızlan mevcuttur) ve 1996‘da ortalama rüzgar hızının saniyede 8 metre (sadece Ocak, Şubat ve Mart ayları ölçümleri) olduğunu göstermekte olduğu, (Tablo 3) oysa sadece Çanakkale Meteoroloji İstasyonu‘nda 32 yılın ortalaması dikkate alındığında (ÇED Raporu Ek 26) Çanakkale‘de ortalama rüzgar hızının 3,9.m/s olarak beliı1ildiği, bu gerçeklere göre Karabiga‘da Çanakkale Meteoroloji İstasyonu‘na göre en az 1,5 (bir buçuk) katlık bir ortalama rüzgar hızının mevcut olduğu, bu durumda raporda temsili rüzgar hızı hatalı olarak girildiğinden modelde de hatalı sonuçlar elde edilmiş olabileceği, (sayfa 55-128 arasındaki çıktıların hatalı olması muhtemeldir.), Karabiga‘ya ait veriler ile Çanakkale‘ye ait veriler karşılaştırıldığında Şubat ve Nisan ayları hariç tüm aylarda Karabiga‘daki rüzgar hızının Çanakkale‘ye göre en az %50 daha yüksek hızda bir rüzgar hızı olduğu, yıllık bazda Karabiga‘da Çanakkale‘ye göre %72 daha hızlı bir rüzgar hızının mevcut olduğu, 1999‘da yıllık ortalama rüzgar hızının Çanakkale‘de 5,7 m/s olarak kayıt altına alındığı, Say (2006) her ne kadar Çan‘da kurulu ve (hava kirliliği bakımından) en modern yanma teknolojilerinden biri olan akışkan yataklı yanma teknolojisi ile inşa edilmiş olsa da Çan 18 Mart Termik Santralinden kaynaklanan hava kirliliğinin "Biga ve Çanakkale‘yi etkilediğinin Şekil 11‘den anlaşıldığı, Say (2006)‘a göre Çan 18 Mart Termik Santrali‘nden kaynaklanan S02 Biga çayı Vadisi boyunca önce kuzey-doğuya (KD veya NE) taşınmakta daha sonra denizden karaya esen rüzgar sayesinde Çanakkale Boğazı‘nda kuzeydoğudan güneybatıya doğru yoluna devam ettiği, yani oluşan SCVnin karasal ekosistemi etkileme olasılığının var olduğu, tarım arazileri açısından değerlendirme kısmında; tesisin üzerine kurulacağı alanın tarım dışı VII. sınıf arazi olarak belirtildiği, tesislerin kurulacağı alandaki 356, 357, 359, 361, 362, 363, 2672, 2674, 2679, 2682, 2683, 2684, 2713, 2709, 2715, 2717 (Termik santralin kurulacağı parseller), 2635, 2645 (kül depolama sahası içerisinde bulunan parseller) numaralı parseller için İÇDAŞ A.Ş tarafından toprak koruma projesi hazırlatılarak Çanakkale Tarım İl Müdürlüğü‘ne başvuruda bulunulduğu, "yapılan incelemeler neticesinde söz konusu parsellerin Çanakkale Tarım İl Müdürlüğü‘nün 01.06.2007 tarihli ve 3891 sayılı yazısı ile tarım dışı amaçla kullanılmasının uygun görüldüğü, ilgili yazının ÇED raporu Ek-19‘da yer aldığı, bu bakımdan bir sorun bulunmadığı, keşif gününde, kurulması planlanan tesisin yakın alanlarda tarım alanları ve zeytin ağaçlarının da görüldüğü, rüzgar değerleri açısıdan bu durumun çok önemli olduğu, termik santrallerin etrafındaki yaprakların hasarlanması, nekroz ve kloroz gibi bitki besin maddesi semptomları gibi sorunların sıkça görülebildiği, termik santralden çıkacak SO1 toprak ve yaprakların yüzeyinde PH düşmesine neden olabileceği, SÜ2 asit yağmuru halinde toprağa döndüğünde ise bitkileri direk ve toprağı da pH‘yı düşürmek yolu ile dolaylı olarak etkileyeceği, toprakta organik madde parçalayan mikroorganizmalardan Fusarium asyaporum, Cylindrocarpon sp. ve Aspergittus nidulens toprak asitliğine karşı çok hassas olduğu, eğer S02 fazla miktarda atmosfere karışırsa öncelikle bitki türleri, sonra ağaçlar ve çalıların zarar görebileceği, artan toprak asitliği ise toprağın katyon-anyon dengesini, mikrobiyal popülasyonunu ve tarımsal verimliliğini düşürebileceği, ÇED raporu Ek-24‘de verilen analiz sonuçlarına bakıldığında; katyon değişim kapasitesi ve pH değerlerinin sonuçlara göre Holowaychuk ve Fesseden tarafından geliştirilen kalitatif yaklaşım incelemesi yapılarak toprakların asitleşmeye karşı duyarlılıklarının düşük değerlerde kaldığı, sonuç olarak; dava konusu alanda yılda yaklaşık olarak 3 milyon ton kömürün yakılacağı, buna göre söz konusu alanda yılda yaklaşık 450 bin ton kül üretileceği, atık depolama sahasının metamorfik birimler (şist ve mermer) üzerine kurulmasll1m planlandığı, küllerin depolanması planlanan baraj kret kotunun bulunduğu kesimlerde metamorfik mermerler gözlendiği, yapılan çok sayıdaki bilimsel çalışmalara göre aynı kömür damarında bile damarlarda bulunan ağır metallerin özelliklerinin değiştiğinin saptandığı, bu nedenle bu alanda atıklar depolanırken su ile temas halinde olan küllerin ağır metallerce zenginleşip, çatlaklı kesimlerde taşınma riski olabildiği, her ne kadar ÇED raporunda kül depolama sahasının geçirimsiz hale getirmek için mühendislik çalışmaları yapılacağı vurgulanmış ise de, atık depolama sahasında bulunan karbonatlarda da geçirimsizlik ile ilgili çalışmaların yapılması gerektiği, ancak bu hususa ilişkin herhangi bir çalışmanın ve taahhüdün ÇED raporunda yer almadığı, hava kirliliğine yönelik yapılan çalışmalarda yöreye özgü meteorolojik verilerin bulunmadığı, bu nedenle söz konusu alanda hava kirliliğine etkisine yönelik yapılan modellerin geliştirilmesi gerektiği, dava konusunun bulunduğu alanda hava kirliliğine ilişkin bir istasyonun kurulması ve en az her ay (mümkünse otomatik bir veri işleme merkeziyle) düzenli olarak hava kirliliği parametrelerinin ölçülmesi gerektiği, kurulacak bir hava kirliliği ölçüm istasyonunda alanda periyodik olarak (en az yılda 1 kere) özellikle rüzgarın hakim yönü boyunca toprak asitliliğinin ölçülmesi gerektiği, dava konusu tesisin etki alanı içinde bulunan tarım arazilerine olan etkilerinin neler olabileceğine ilişkin gerekli taahhütlerin ÇED raporunda yer aldığı ve bu taahhütlerin verilere uygun olduğu yolunda görüşlere yer verildiği görülmektedir.

Bakılan davada, davaya konu tesisin içerisinde ve 3 km yakınında 3573 sayılı Kanun kapsamında tescil edilmiş zeytinliklerin yer almaması ve korunması gerekli alanlara da 3 km uzaklıkta bulunması ve bu hususlara ÇED raporunda yer verilmesi nedeniyle davacılar vekili tarafından yapılan itirazlar bu gerekçe ile davalı ve müdahil tarafından yapılan itirazlar ise bilirkişii raporunu kusurlandırıcı nitelikte bulunmadığından yerinde görülmemiş ve söz konusu bilirkişii ve ek bilirkişii raporu Mahkememizce hükme esas alınabilecek nitelikte bulunmuştıır.

Mahkememize sunulan bilirkişi ve ek bilirkişi raporunun incelenmesinden; kül depolama alanı olarak kullanılacak alanda metamorfik mermerlerin bulunduğu ve bu kayaçların çatlaklı bir yapıya sahip olmaları nedeniyle yüzeyden yer altı sularına sızmanın bu noktalardan olabileceği, bu hususta ise ÇED raporunda ayrıca bir öngörünün bulunmadığı, rüzgar hızı verilerinden hareketle oluşturulan modülün ise Çanakkale Meteoroloji İstasyonu verilerinin kullanılarak oluşturulduğu anılan istasyonun dava konusu alana uzaklığının kuş uçuşu olarak yaklaşık 63 km uzaklıkta olduğu, bir istasyonun 50 km yarıçapında bir alanı temsil edebileceği, proje sahasından kuş uçuşu olarak yaklaşık 21 kilometre uzaklıkta Karabiga Meteoroloji İstasyonunun bulunduğu, sadece Çanakkale Meteoroloji İstasyonu‘nda 32 yılın ortalaması dikkate alındığında (ÇED Raporu Ek 26) Çanakkale‘de ortalama rüzgar hızının 3,9. m/s olarak belirtildiği, Karabiga‘daki rüzgar hızının Çanakkale‘ye göre en az %50 daha yüksek hızda bir rüzgar hızı olduğu, yıllık bazda Karabiga‘da Çanakkale‘ye göre % 72 daha hızlı bir rüzgar hızının mevcut olduğu ,bu durumda raporda temsili rüzgar hızı hatalı olarak girildiğinden modelde de hatalı sonuçlar ortaya çıkacağı, rüzgar hızı verilerinden hareketle oluşturulan modelin sonuçlarına göre dava konusu tesisin etki alanı içinde bulunan tarım arazilerine olan etkilerinin neler olabileceğine ilişkin gerekli taahhütlerin ÇED raporunda yer aldığı ve bu taahhütlerin de verilere uygun olduğu belirtilmektedir:

Malıkememizce; E:2007/20 sayılı davanın konusunu Çanakkale İli, Biga İlçesi, Bekirli ve Karahamzalar Köyü, Bahçecikaltı ve Beyoba mevkiinde İçdaş AŞ tarafından kurulması planlanan klinker üretim ve öğütme tesisi için hazırlanan ÇED raporunun olumlu olarak kabul edilmesine dair davalı idare işlemi oluşturmakta olup, bakılmakta olan davaya konu tesisin ise Çanakkale İli, Biga İlçesi, Kemer ve Bekirli Köyü, Marmaracık ve Durmuş Dede Mevkiinde kurulmasının planlandığı, dolayısıyla yakın mesafede yer aldığı, hazırlanan ÇED raporunda rüzgar verilerinin Çanakkale Meteoroloji istasyonu verilerinden hareketle ortalama rüzgar hızının 3,9.m/s olarak belirlendiği, kısa mesafede yer alan klinker üretim ve öğütme tesisi için hazırlanan ÇED raporunda ise tesise 55 km uzaklıkta bulunan Gönen Meteoroloji İstasyonu verilerinden hareketle ortalama rüzgar hızının 2,4,m/s olarak belirlendiği, bu tesisin Karabiga‘ya olan uzaklığının ise 20 km olduğu, rüzgar hızı ölçümlerinin yerden 10 metre yükseklikte yapılması gerektiği, söz konusu ölçümlerin yerden 6 metre yükseklikte yapıldığı, tesisin tarım alanlarına olan etkilerinin ise rüzgar hızına ilişkin veriler dayanak alınmak suretiyle ortaya konulduğu anlaşılmaktadır.

Bu durumda, davaya konu tesise dahil olan kül depolama alanında bulunan metamorfik mermerlerin çatlaklı bir yapıya sahip olması nedeniyle sızdırma riskine ilişkin ayrıca bir çalışmanın yapılmadığı, dolayısıyla bu konuda herhangi bir taahhüdün ÇED raporunda yer almadığı, hava kalitesinin ortaya konulması için gerekli rüzgar hızlarına ait verilerin hangi istasyondan ve niçin dayanak alındığı konusunda herhangi bir tartışmanın ÇED raporunda yer almadığı gibi değişik modellemeler yapılarak daha sağlıklı bir sonuca ulaşılmadığı, kısa mesafeler arasında bulunan iki ayrı tesis için dahi farklı meteoroloji istasyonlarına ait farklı rüzgar hızı verilerinin kullanıldığı, bu huşusun dahi ÇED raporunda açıklanmadığı, hatalı ve eksik rüzgarr hızlarına ait verilerin kullanılması sonucu tesisin tarım alanına olan etkilerini araştırmak için elde edilen verilerin de dolayı olarak hatalı olduğu anlaşıldığından, bu haliyle ÇED raporunda yukarıda belirtilen eksikliklerin ve hatalı verilerin davalı idarece göz ardı edilerek İçdaş Çelik Enerji Tersane ve Ulaşım San. A.Ş. tarafından kurulması planlanan "İçdaş Tersanesi ve Yan Tesisleri" (iskele, dalgakıran. enerji santrali ve kül depolama) ile ilgili davalı idarece yapılan çevresel etki değerlendirmesinin olumlu olarak değerlendirilmesine ilişkin 17.08.2007 gün ve 8994 sayılı ÇED olumlu kararında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Öte andan, eksik ve hatalı mühendislik verilerine dayanılarak kurulan termik santrallerin geri dönüşÜ mümkün olmayan zararlara yol açabileceği hususu da dikkate alındığında, gerekirse salt bu tesis için, tesisin bulunduğu alana veya yakın bir alana meteoroloji istasyonu kurularak kısa vadede elde edilecek verilerin uzun vadede ortaya çıkacak olası durumları ortaya koyabilecek hale gelmesinin ardından daha gerçekçi veriler dayanak alınmak suretiyle modellemelerin yapılmasının faydalı olacağı tartışmasız olup, ancak bu konuda idarenin Yargı kararı ile zorlamayacağı da açıktır.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline, aşağıda dökümü yapılan 2.135.95 TL yargılama giderinin ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı işler için belirlenen 500,00 TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacılara verilmesine, artan posta ücreti ile keşif avansından artan miktarın isteği halinde davacılara iadesine, müdahil tarafından yapılan yargılama giderlerinin müdahil üzerinde bırakılmasına, müdahil tarafından yatırılan posta avansından artan miktarın istemi halinde müdahil tarafa iadesine, kararın tebliğinden itibaren 30 gün içerisinde Danıştay‘a temyiz yolu açık olmak üzere 04/11/2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan CEMİL HULUSİ PARLAK

Üye SERKAN MANGAL

Üye DUYGU ÖZERKAN

Okunma Sayısı: 3959