BİTKİ KORUMA ÜRÜNLERİNİN SATIŞI YÖNETMELİĞİNE KARŞI AÇTIĞIMIZ DAVADA, TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI'NIN CEVABINA KARŞI II. CEVABIMIZ

GENEL MERKEZ ( )
03.03.2010 (Son Güncelleme: 04.03.2010 15:55:33)

DANIŞTAY 10.DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

DOSYA NO:E.2009/9268

 

CEVAP VEREN (DAVACI)         : TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası

VEKİLİ                                  : Av.Zühal Sirkecioğlu Dönmez

DAVALI                                 : T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

KONU                                    : Cevaba cevaplarımızın sunulmasıdır.

CEVAPLARIMIZ                  : Müvekkil Oda tarafından, 11.10.2007 tarih ve 26670 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanan "Bitki Koruma Ürünlerinin Toptan ve Perakende Satılması ile Depolanması Hakkındaki Yönetmelik"in, 09.06.2009 tarih ve 27253 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanan "Bitki Koruma Ürünlerinin Toptan ve Perakende Satılması ile Depolanması Hakkındaki Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik"in 1 inci maddesiyle değiştirilen 6. maddesinin birinci fıkrası ile 2. maddesiyle değiştirilen 7. maddesinin yürütmenin durdurulması ve iptali için dava açılmıştır.

Davalı Bakanlık, cevap dilekçesinde, Oda‘mız üyesi ziraat mühendislerinin Yasa, Tüzük ve Mahkeme kararlarına dayalı yetkilerini Yönetmelik ile zayıflatmaya çalışmasını ve Ziraat Mühendisleri Odası‘nın hak ve yetkilerini görmezden gelmesini, çeşitli sözcük oyunları ile gizlemeye çalışmakta ve kamu yararına bir işlem tesis ettiği iddiasını ileri sürmektedir.

Asıl olarak, tüm hukuki dayanak ve gerekçelerimizi dava dilekçesinde belirttiğimiz için, burada yalnızca davalı Bakanlığın yukarıda başlıkları verilen iddialarına yanıt verilecektir.

1 - Dava dilekçemizde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nın özel sektörde çalışan ziraat mühendislerine kurs ve sınav yapma yetkisinin bulunmadığını belirtmiş ve bu anlayışla; Adalet Bakanlığı‘nın ceza hukuku alanında çalışan serbest avukatlar, Sağlık Bakanlığı‘nın eczacıları sınava tabi tutmalarının söz konusu olmadığını örneklemiş, Bakanlığın özel sektörde çalışan ziraat mühendislerine eğitim verme yetkisinin bulunmadığına dair Danıştay kararını gerekçelerimiz arasında saymıştık.

Buna karşılık davalı Bakanlık, iki yıl önce çıkarılan ve iki kez değiştirilen işbu Yönetmeliğin öncellerine dayanarak yaptığı 4 Ekim 2008 ve 26 Nisan 2009 tarihli sınavları dayanak göstererek, kamu dışı kesimlere de sınav yapabildiğini kanıtlamaya çalışmaktadır. Ancak bilinmektedir ki, müvekkil Oda, aynı gerekçelerle bu sınavların yapılabilmesini mümkün kılan ve aslen yukarıda sayılan Yasa ve Tüzük hükümleri ile yargı kararlarına aykırı olan Yönetmelik düzenlemelerinin de iptalini talep etmiştir. Bu bağlamda, davalı Bakanlığın, hukuka aykırı diğer uygulamalarını dayanak olarak göstermeye çalışmasının kabul edilemezliği açıktır.

2 - Dava dilekçemizde, 7472 sayılı Yasa‘nın mesleki iştigal veya ihtisas sahaları dâhilinde üyelerimize zirai mücadele, ziraat alet ve makineleri alanında bilumum hizmet ve faaliyetlerde bulunma yetkisi verdiğini; Ziraat Mühendislerinin Görev ve Yetkilerine İlişkin Tüzük‘ün "Zirai Mücadele, Zirai Karantina ve Tarım İlaçları" başlıklı 5 inci maddesinin Tüzüğün "Genel Çalışma Alanları, Görev ve Yetkiler" başlıklı ikinci bölümde yer aldığını, dolayısıyla Yasa ve Tüzüğün genel çalışma alanı olarak saydığı ve saptadığı bir alanın Yönetmelik ile belirli bölümlere, çalışma ilişkilerine daraltılması, kısıtlanması, sınav koşuluna tabi tutulması ve ziraat teknisyen ve teknikerlerine de bu alanda yetki tanınmasının hukuka aykırılığı ifade edilmiştir.

Buna karşılık davalı Bakanlık, cevap dilekçesinde, 7472 sayılı Yasa hükmünün bitki koruma ürünü bayiliği için mütehassıslığı (uzmanlığı) öngördüğünü, ziraat fakültelerinden mezun alanların uzman olmadıklarını, uzmanlık için ayrıca master ve doktora yapmalarının gerekli olduğunu, Ziraat Mühendislerinin Görev ve Yetkilerine İlişkin Tüzüğe göre bitki koruma ürünü satış işinin bölüm farkı gözetilmeden tüm ziraat mühendisleri tarafından yapılmasının kendi yasalarında uzmanlık öngören farklı düzenlemeyle çeliştiği iddia edilmektedir.

Her şeyden önce şunu ifade etmek gereklidir. Yasayla çeliştiği iddia edilen Tüzük, Yasanın 6 ıncı maddesi gereğince, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı (Yasada eski adı olan Ziraat Vekaleti şeklinde anılmaktadır) ve Ziraat Mühendisleri Odası tarafından ortaklaşa hazırlanmıştır. Bakanlığın bu Yasa hükmünü gözden kaçırmaya çalışması anlamlıdır. Kaldı ki, yürürlükte olan bir Tüzük hükmünü, sahip olunan çeşitli düşünceler çerçevesinde uygulamama hakkını kendisinde görmek, Tüzüğe aykırı Yönetmelik düzenlemesi yapmak, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘na egemen olan hukuk mantığını ortaya koymaktadır.

Bunun yanında, 7472 sayılı Yasa, zirai mücadele, ziraat alet ve makineleri alanında bilumum hizmet ve faaliyetlerde bulunma yetkisini üyelerimize verirken, "mesleki iştigal veya ihtisas sahaları dâhilinde" diyerek, Tarım Bakanlığı‘nın iddiasının aksine bir hüküm sevk etmektedir.

Aynı alanda daha evvel verilmiş ve dava dilekçemizde belirtilen yargı kararları varken, sözü edilen düzenleme nedeniyle Yönetmeliğin ilgili maddesinin yürürlüğü durdurulmuşken, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nın Ziraat fakültelerinden mezun olanları uzman olmayanlar olarak tanımlaması, somut gerçekle örtüşmemektedir. Master ve doktora akademik dereceler olup, meslek insanlarının uzmanlıkları bu akademik derecelerden ayrı olarak değerlendirilir.

Kaldı ki, davalı Bakanlığın Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü‘nün web sayfasında da belirtildiği gibi, Türkiye‘de 85 ilkokul, 90 ortaokul, 124 lise, 47 meslek yüksek okulu, 847 ziraat teknisyeni ve 317 ziraat teknikeri bayii olarak görev yapmakta iken, davalı Bakanlığın ziraat mühendislerini uzman saymaması ve sürekli puan (80 veya 60)  ile sınava gireceklerde aranan şartları değiştirerek sınav yapmasının,  hukuka uyarlı tarafı yoktur.

Bu bağlamda, ilgili Yasa ve Tüzük gereğince, ziraat mühendislerinin, meslek Odalarından ve üniversitelerden alacakları eğitimler dışında, davalı Bakanlık tarafından sınava tabi tutularak yetkilendirilmeleri hukuka aykırıdır.

3 - Dava dilekçemizde, zirai mücadele bayii olarak görev yapanların Oda üyelik belgesini ibraz etmek suretiyle Oda‘ya üye olduklarını kanıtlamaları gerektiğini, 1999 yılından işbu Yönetmelik değişikliğinin yürürlüğe girdiği tarihe kadar davalı Bakanlık uygulamasının da bu yönde olduğunu, bunun TMMOB Yasası‘nın 33 maddesine dayandığını, ayrıca davalı İdare‘nin aynı şekilde Ziraat Odaları Birliği‘ne karşı yaptığı üyelik belgesi aramama işlemlerinin de hem Anayasa Mahkemesi hem de Danıştay tarafından iptal edildiğini belirtmiş idik.

Davalı Bakanlık, bu alanda tam bir çarpıtma girişimine girerek, Oda üyelik belgesi uygulamasının Oda tarafından aidat toplama aracı olarak kullanıldığını, kendilerinin eskiden kimlik ibrazını yeterli saydıklarını, şimdi de bunu tamamen kaldırdıklarını ifade etmektedir.

Maalesef bu açıklama da somut gerçekle örtüşmemektedir. Öncelikle ifade edilmelidir ki, kimlik belgesi, taşıyan için, eşzamanlı olarak Oda üyeliğini tanımlayamaz. Örneğin,Oda Onur Kurullarının, etik dışı mesleki tutum geliştiren Oda üyelerine karşı, Oda üyeliğinden geçici ya da sürekli ihraç cezası verme yetkisi bulunmakta olup, bu yetki gerekli durumlarda kullanılmaktadır. Ziraat Mühendislerinin Hizmet Alanlarındaki Çalışmalarıyla İlgili Mesleki Denetim Uygulamaları ve Disiplin Hükümleri Hakkında Yönetmeliğin 10 uncu maddesine istinaden, Oda Onur Kurulu‘nca onbeş günden altı aya kadar serbest meslek uygulamasından uzaklaştırma, Oda üyeliğinden çıkarma cezası verilebilmektedir. Böyle bir ceza almış kişinin, TMMOB Yasası‘nın ilgili hükümleri uyarınca, serbest meslek uygulamasından men‘i söz konusudur. Böyle kişilerin, kimlik belgelerini ibraz ederek bayilik yapmalarının önüne geçmek için, Oda, üyelik belgesi vermektedir.

1999 yılında bu gereğe uyan, 11 Ekim 2007 gün ve 26670 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanan Yönetmeliğin 7.maddesinin 1.fıkrasının (f) bendinde  "Ziraat mühendisleri için Ziraat Mühendisleri Odasına, üye olduklarını gösteren belge"yi zorunlu belgeler arasında sayan, daha sonra kimlik belgesi ibrazını yeterli sayarak kamu yararı ilkesine ve Yasa hükmüne aykırı davranan Bakanlık, nihayet 09.06.2009 tarihli Yönetmelik değişikliği ile bu uygulamayı tümüyle kaldırmayı uygun bulmuştur. Bu uygulama, tıpkı dava dilekçemizde belirtilen Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarına da konu edildiği üzere, idari işlemin amaç ve konu ilkelerine aykırı, kamu yararına aykırı ve kasıtlı bir tasarruftur.           

SONUÇ : Cevaba cevap dilekçemizin kabulüne karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederim.

Av. Zuhal SİRKECİOĞLU DÖNMEZ   

Okunma Sayısı: 1269