DÜNYA SU GÜNÜ - 22.03.2006

MERSİN ŞUBE ( )
20.03.2006 (Son Güncelleme: 21.03.2006 18:18:58)

SAYI :2006/065 21/03/2006 KONU : BASIN AÇIKLAMASI HK. DÜNYA SU GÜNÜ 22 MART 2006 ''SU VE KÜLTÜR '' BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GENEL KURULU 22 ŞUBAT 1993 TARİHİNDE, DÜNYADA SUYUN GİDEREK ARTAN ÖNEMİNDEN DOLAYI, 22 MART GÜNÜNÜN HER YIL DÜNYA SU GÜNÜ OLARAK KUTLANMASINI KARARLAŞTIRMIŞTIR. DÜNYA SU GÜNÜ, 1993 YILINDAN BU YANA HER YIL DEĞİŞİK TEMALARDA KUTLANMAKTADIR BİRLEŞMİŞ MİLLETLER, DÜNYA SU GÜNÜ'nün 2006 yılında '' Su ve Kültür '' konulu tema ile kutlanmasını öngörmüştür. Dünya Su gününün amacı ,toplumsal ve politik su bilincini geliştirerek,global su anlayışını yerleştirmek ve su kullanımında sorumluluk ilkesini yaygınlaştırmaktır. Su, bir zamanlar sonsuz, bol bir kaynak olarak görüldü, ama bugün su, dünyanın bir çok yerinde, yatırımlara yönelik kararların verilmesinde önem kazanmıştır. Dünya standartlarına göre kişi başına 10.000 metreküp su potansiyeline sahip ülkeler su kullanım açısından zengin ülkelerdir. Su potansiyeli 1000 metreküpten az olan ülkeler su fakiri kabul edilmektedir.Kişi başına düşen kullanılabilir su potansiyeli 3.650 metre küp olan Ülkemiz dünya ortalaması olan 7.600 metreküpün altında olmasından dolayı su fakiri olmamakla birlikte su kısıtı bulunan ülkeler arasındadır.Ülkemizde kişi başına düşen kullanılabilir su miktarımız ise 1735 metreküptür. Ülkemizin yenilenebilir su potansiyeli 234 milyar metre küp olup bunun 41 milyar metreküpü yer altı suları,193 milyar metre küpü yer üstü sularından meydana gelmektedir.Ülkemizde çeşitli amaçlara yönelik kullanımlarda teknik ve ekonomik anlamda tüketilebilecek yüzey ve yer altı suyunun miktarı 110 milyar metre küptür. Bugün için yeterli tatlı su kaynaklarına sahip olan ülkelerde bile, artan ihtiyaç, kirlenme ve aşırı su kullanma, su teminini riske sokmaktadır. Kalkınmakta olan ülkelerde, tatlı su ihtiyacı, tarım, endüstri ve kentsel gelişmedeki hızlı büyümeye bağlı olarak artmaktadır. Küresel ısınma ve dünya su döngüsündeki iklimsel değişimlerin, potansiyel etkileri ile sorunlar katlanmakta, kullanmaya hazır tatlı suyun gelecekteki varlığının, daha önce hiç olmadığı kadar riskli olacağı görülmektedir. Fakat, bu tehditlerin yanı sıra, birlikte çalışmak ve somut çözümler bulma fırsatları da ortaya çıkmaktadır. Su kaynakları geliştirme projelerinin, yörenin sosyal ekonomik ve çevresel özellikleri dikkate alınarak, optimum faydayı sağlayacak şekilde planlanıp projelendirilmesi, sürdürülebilir kalkınmanın en temel unsurlarından birini teşkil etmektedir. Bu çerçevede geliştirilen projeler, global anlamda tüm ülke kalkınmasına katkısı yanında, söz konusu yöredeki insanların gelirlerini arttırarak ve yaşam seviyelerinin yükselmesini sağlayarak kır-kent gücünün önemli ölçüde azalmasını sağlamak sureti ile bölgesel farklılığın giderilmesine olanak veren, hem ekonomik hem de sosyal amaçlı projeler olarak değerlendirilmelidir. Son 25 yılık dönemde Dünya nüfusu büyük bir artış göstererek 6 milyara ulaşmıştır. Önümüzdeki 25 yıl içerisinde ise Dünya nüfusunun daha yüksek bir oranda artarak 8 milyara ulaşması beklenmektedir. 2025 yılında gelindiğinde, gelişmiş ülkelerdeki nüfusun %84'ÜN GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDEKİ NÜFUSUN İSE %56'sının kentlerde yaşayacağı tahmin edilmektedir. Bu trend, artan gıda ihtiyacı yanında, hızlı kentleşme sonucu içme-kullanma ve sanayi suyuna olan taleplerin bölgesel bazda giderek yoğunlaşmasını da beraberinde getirmektedir. Pek çok ülkede yağışların mevsimsel ve bölgesel bazda düzensiz dağılımı, büyük kentlere su temin edilmesi için, havzalar arası su transferini kaçınılmaz hale getirmektedir. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak, büyük kentlere sağlıklı ve güvenilir içme - kullanma ve sanayi su temin edilmesi ve atık suyun arıtılarak doğal çevreye verilmesi için çok büyük yatırımların yapılması zorunlu görülmektedir. Dünyadaki nüfusun hızla gelişimi ve buna paralel olarak artan tarımsal, içme-kullanma ve sanayi suyu ihtiyaçları nedeniyle tatlı suya olan talep giderek artmaktadır. Dünyada tatlı suyun sınırlı bir kaynak olmasına rağmen, nüfusun ve ihtiyaçların sürekli artması ilerideki yıllarda su kaynaklarının geliştirilmesi ve yönetiminde uygulanacak politikalar ve stratejiler ile sürdürülebilir bir kalkınmanın sağlanmasına duyulan ihtiyaca, giderek büyüyen bir önem kazandırmaktadır. Su sürdürebilir kalkınma için bir anahtar, onun sosyal, ekonomik ve çevresel boyutlarına bir ilaçtır. Su hayattır. İnsan hayatı için vazgeçilmezdir. Su ekonomik ve sosyal bir metadır ve öncelikle, temel insan ihtiyaçlarını karşılamak için tahsis edilmelidir. Su kullanma randımanındaki gelişmelere rağmen, tatlı su kullanım talebi ve su kirlenme olayları artmıştır. Avrupa'DA EN HIZLI NÜFUZ ARTIŞINA SAHİP BULUNAN TÜRKİYE'de yıllık nüfus artış oranının hala %1,5 seviyesinde olması, özellikle kentsel kesimde bu oranın çok daha yüksek gerçekleşmesi bir dizi sorunu da beraberinde getirmektedir. Ülkemiz su kaynaklarında belirgin bir azalma ve sağlık sorunları gözlemlenmektedir. Yatırımlara yönelik doğru kararlar verilmesinde su yeterliliği ve kalitesi oldukça önem kazanmıştır. Endüstrileşme, büyüyen ve gelişen kentler, tarım ilaçlarında bilinçsiz zirai ilaç ve gübre kullanımı, gerek evsel gerekse endüstriyel atık sularının herhangi bir arıtma tabi tutulmadan su kaynaklarına drene edilmesi gibi olumsuz çevresel girişimler sonucunda yer altı suları ve yüzeysel sular hızla kirlenmektedir. Ülkemizde kirlenen su kaynaklarının ıslah edilmesi, kirlenme sorunlarının oluşmasını önleyecek şekilde doğal kaynakların korunması için su kalitesinin izleme ve değerlendirilmesi çalışmalarına hız verilmelidir. İnsanın yaşam kalitesini yükseltmek, tarımsal ve endüstriyel kalkınmasına katkı vermek için, su ve toprak kaynaklarını geliştirme projeleri sürdürülmelidir. Söz konusu projeler planlanıp yönetilirken, entegre bir yaklaşım uygulamalı ve çevreye olabilecek olumsuz etkiler dikkate alınmalıdır. Tüm insanlar ; - Suyun değerini iyi bilmeli, - Onu tasarruflu kullanmalı, - Onu kirletmemeli, kirletilmesine göz yummamalı, - Su kaynaklarını Geliştirme Projelerine yardımcı olmalı, Emanetçisi olunan tüm kaynaklar gibi suyun da gelecek nesillere sağlıklı ve yeterli bir şekilde aktarılması konusunda son derece hassas olmalıdır. Mehmet ATEŞ Şube Başkanı

Okunma Sayısı: 1815