"TARIM HAFTASI" BASIN AÇIKLAMASI

DENİZLİ ŞUBE ( )
11.01.2011 (Son Güncelleme: 31.01.2011 11:26:51)

Söz konusu hafta nedeniyle "Tarım Geleceğimizdir. Kaderine Terk Edilemez" başlıklı basın açıklaması yapıldı.

                                                                                                                                10.01.2011

10 Ocak "Tarım Haftası"

                                                      Basın Duyurusu  

 

            Bilindiği üzere,10 Ocak gününü içeren hafta,ülkemizde her yıl "Tarım Haftası"olarak kutlanagelmektedir.

          Yakın zamanında yaşanan kuraklık ve küresel ekonomik krizinetkisi ile çok sıkıntılı yıllar geçiren Tarım sektörümüz,2010 yılını da kayıp yıl olarak yaşamıştır.

Durum böyle iken,2011yılında hükümetin tarımına ayırdığı 6.125 Milyar TL.destek miktarı da,AKP İktidarının 2011 yılı içinde Türk Tarımını gözden çıkardığını göstermektedir.

         Özetle 2011 yılı bütçesi de ‘‘mali disiplin ‘‘adı altında faiz ve borç ödeme bütçesidir.Mevcut borçlar yine büyük ölçüde vatandaştan, çalışanlardan alınacak gelir vergileri, daha da artacak olan dolaylı vergilerle, kamusal değerleri satıp savulması yoluyla karşılanacaktır.

       Yapılacak özelleştirme gelirleri de yatırım, üretim ve istihdam yaratmada değil tıpkı daha önce olduğu gibi borç ve faiz ödemelerine ödemelerine gidecektir.

      Çalışanlarımızı yoksulluğa, açlığa, halkı kamu hizmetlerinden yoksunluğa terk eden, sosyal devlet anlayışı tümüyle kaldırmayı amaçlayan 2011 yıl bütçesinde de anlaşılacağı gibi, tarım sektörü için umutlu bir gelecek görünmemektedir

            Bugün tarımımızdaki altyapı sorunlarının bir türlü çözülmemiş olması,tarımda küçük üreticiliğin tasfiyesine yönelik yeni üretim ilişkilerinin geliştirilmesi ,buna bağlı olarak tarımsal üretimin yeniden şekillendirilmesi,tarım ve gıda alanının iç ve dış sermayenin denetimine insafına bırakılması, dış ticaretin serbestleştirme çalışmaları,devletin her türlü destek ve yönlendirme müdahalelerinden giderek uzaklaştırılması tarım ve gıda sektörününü tam bir yıkıma  sürüklemekte,ülkemiz bu alanlarda ipotek altına alınmaktadır.

Bugün AB sürecinin zorlanması ile birbiri ardına çıkartılan yasalar ve alt mevzuat,genel öncelikleri itibari ile küçük köylülüğü tasfiye eden,tarımdaki girdi ve çıktı piyasasının kontrolünü piyasasının koşullarına terk eden yapıları getirmektedir.

            Artık ülkemiz tarım,uluslar arası sermayesi ve onun yerli uzantısı işbirlikçi sermayesi çıkar ve beklentilerine göre,baştan sona yapılandırılmakta,eşit olmayan üretim ve paylaşım ilişkilerini yaratmaktadır.

         Yine bugün ulusal ve uluslar arası sermayesi ayrı ayrı veya ortaklıklar temelinde, dolaylı ve dolaysız yoldan,farklı şekillerde tarıma girmesiyle,tarımda üretim dolaşım ve tüketim ilişkileri yeniden şekillenmekte,tüm bu süreçlerde sermayenin egemenliği belirleyici olmaya başlamıştır.Zaten söz konusu egemenlik,tarımsal girdilerde daha önceden kurulmuş bulunmaktadır.

            Artık tarım sektörü iç ve dış sermaye için yeni bir sermaye birikim alanları yada başka bir söylemle yeni rant alanı olarak görülür olmuştur.

            IMF ve DB istiyor diye,tüm KİT‘ler birer birer özelleştirilmiş,çiftçi devlet ilişkisi kopartılmış çiftçiler yerli ve yabancı tarım ve gıda şirketlerine karşı korumasız, yalnız bırakılmıştır.

            Şimdilerde ise uluslar arası şirketler, bizim gibi ülkelerde kamunun destekleme alımlarından devre dışı bıraktıkları ve özelleştirmeleri yaptırdıktan sonra,üreticilere sözleşmeli üreticilikle,kendileri için üretmeye koyulmuşlardır.Bugün çiftçiler piyasada doğrudan şirketlere karşı karşıya kalmışlar,ürettiği ürünün fiyatını şirketler belirlemeye başlamıştır.Şirketlerin kendi çıka ve beklentilerine göre üretim ilişkileri gelişmiştir.Bu durum,hızla küçük çiftçilerin üretim süreçlerinden kopmalarına,çiftçilerin ucuz işgücü olarak şirketlerin emrinde çalışır hale dönüştürmektedir.

            Tarımdaki temel sorunların çözümünü piyasalara bırakmak tarımsal yapıda kırdan kente göç şeklinde ortaya çıkan çözülmeyi daha da hızlandıracaktır.Bu da;kırdaki sorunları kentlere taşıyacak ve kentlerde yaşanmakta olan yoksulluk,gecekondulaşma ve kayıt dışı istihdam sorunlarının boyutlarını daha da büyütecektir.Çözüm ise:DTÖ ve AB üzerinden gelen dalga karşısında 2000‘li yıllarda vites büyüten teslimiyetçi tarım politikalarının bırakılıp,kendi gereksinimlerimiz ve ülkemizin özgül iklim ve toprak koşullarına göre oluşturulacak bağımsız tarım politikalarının kurgulaması ve ivedilikle uygulamaya geçilmesiyle mümkün olacaktır.

            Türkiye acilen merkezi planlamacı,kamunun "piyasada" etkin rol aldığı,yatırımcı,dış bağımlılığı kıran,özelleştirmeyi reddeden,teknoloji kullanan,rekabetçi,doğal kaynakları koruyucu ve geliştirici,gıda güvenliğini temel hedef edinen bir politikaları uygulamaya koymak zorundadır.

Denizli kamuoyuna saygılarımızla duyurulur.

Okunma Sayısı: 681