MADENCİLER ZEYTİNLİKLERİMİZE YENİDEN GÖZ DİKTİ - CUMHURİYET

GENEL MERKEZ ( )
30.03.2011 (Son Güncelleme: 31.03.2011 16:33:31)

Salih SÖNMEZIŞIK

Bir ülkenin refahı ve insanlarının mutluluğu için doğal varlıklarının hakça ve adaletli bir biçimde ve kamu yararı doğrultusunda yönetilmesi gerekmektedir. Ancak ne ki ülkemizde yeni dünya düzeni adı altında uygulanan politikalar nedeniyle bu kaynaklar o ülkelerde yaşayan insanlardan ziyade çokuluslu şirketlerin çıkarları doğrultusunda değerlendirilmeye başlanmıştır.

Mevcut hükümetin 3 Kasım 2002 tarihinde iktidara gelmesiyle birlikte ülkemizin yeraltı ve yerüstü varlıkları hızla elden çıkarılmaya başlamıştır. Özellikle ormanlarımız, meralarımız ve korunan alanlarımız bu siyasi iktidarın görev aldığı güne kadar görülmemiş biçimde ve uluslararası koruma anlayışına da aykırı biçimde ticarileşmeye açılmış ve bu bağlamda onlarca yasal düzenleme yaşama geçirilmiştir.

Bu arada 5 Haziran 2004 tarihinde, 3213 sayılı Maden Kanunu‘nun birçok maddesini değiştiren 5177 sayılı kanun yürürlüğe konmuş ve başta ormanlarımız olma üzere tehlike" al-; tındaki tüm ekosistemlerimiz madencilik faaliyetlerine açılmıştır. Bu kanunun hazırlığı sürecinde zeytinliklerimizin de madencilik uygulamalarına açılması için lobi tarafından önemli bir çaba gösterilmiş, ancak muhalefet milletvekillerimizin, duyarlı çevrelerin, yerel yöneticilerin, zeytincilikle uğraşan gönüllü kuruluşların, özellikle Edremit körfezindeki çevreci örgütlerin mücadelesi sonucu bu tasan plan bütçe komisyonundan geçirilmemiş ve de zeytinlik alanlarımızın madencilik faaliyetlerine kurban edilmesi önlenmiştir.

Zeytinliklerimiz bu beladan kurtulmuş ama 5177 sayılı yasanın uygulamaya başlanması ile birlikte tüm ormanlık alanlarımız, meralarımız ve korunan alanlarımız hızla, madencilerin, özelikle altıncıların, hücumuna uğramış ve ülkemizin yaklaşık 14 bin kilometrekaresi maden arama ve işletme faaliyetleri adına kapatılmıştır. Ne acıdır ki, bu alanların çok önemli bölümü, örneğin Kazdağları‘ndaki altın arama ve işletme izinlerinin neredeyse tamamı, yabancı şirketlere verilmiş ve sözgelimi geçen yıl yabancılara verilen ruhsat sayısı 2200 adedi aşmıştır.

Müstemleke ülkelerde bile uygulanamayacak bu yasanın iptali için anamuhalefet partisince Anayasa Mahkemesi‘ne 2004 yılında dava açılmış, ancak yüce mahkeme yasanın, korunan alanlarımızın talan edilmesine neden olan 7. ve 10. maddelerini Ocak 2009‘da iptal etmiş. Ancak bu karar Resmi Gazete‘de 11 Haziran 2009 tarihinde yayımlanmıştır.

Bu durum Meclis‘in, iptal edilen maddeleri, bir yıl içinde anayasamıza uyumlu hale getirmesi için yeni bir düzenleme yapmasını zorunlu kılmaktadır.

Ama adı geçen düzenleme yapılırken zeytinliklerimizin yasa kapsamına alınması söz konusu bile edilmemesi gerektiği iktidar milletvekilleri dahil herkes tarafından bilinen biri önkoşuldur. Çünkü TBMM‘de 22. ve 23. dönemde, zeytincilik ve zeytinyağı sorunlarının araştırılması için komisyonlar oluşturmuş bu komisyonlar aylar süren çalışmalar sonucu çok kapsamlı iki ayrı rapor hazırlamıştır. Bu raporlarda sorunların çözümüne ilişkin çok önemli tespitler yapılmış, özellikle "zeytindik yasasının, zeytinleri koruyan 20. maddesine dokunulmaması gerektiği" açıkça belirtilmiştir.

Raporlardaki kesin önerilere rağmen mevcut iktidar milletvekilleri tarafından zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılması için peşpeşe yeni kânun teklifleri üretilmiştir. Örneğin Ağustos 2009‘da Soner Aksoy, Vahit Kirişçi ve Haluk Özdalga‘nın, Nisan 2010‘da ise Mehmet Nil Hıdır, Abdurrahman Ancı, Mithat Ekici ve Mehmet Erdem‘in imzalarıyla zeytincilik yasası değiştirilerek zeytinlik alanlarda "yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin" yapılabilmesi için kanun teklifi verilmiş, ancak bu düşünce yaşama geçirilememiştir.

Daha sonra ise Mustafa Cumhur ve Afif Demirkıran imzalarıyla verilen başka bir yasa teklifi ile, bu yöndeki talepler daha da genişletilerek zeytinlik alanların hem madencilik faaliyetlerine hem de enerji tesislerine açılması hedeflenmiştir.

Bununla eşzamanlı olarak Anayasa Mahkemesi kararı gereği Başbakanlıkça bu yönde hazırlanan tasan Mart 2010‘da TBMM‘ye gönderilmiş, ama ilginçtir tasan, yukarıda bahsedilen teklifler de dikkate alındığı için ana komisyon olan plan bütçe komisyonu yerine bu kez sanayi komisyonuna havale edilmiştir. Daha ilginci Başbakanlık‘tan gelen tasan bu komisyonda görüşülürken madenciler tarafından verilen önergelerle anayasa yasalar ve Meclis İçi Tüzüğü‘ne aykırı olarak âdı ve içeriği değiştirildi.

Zeytinlik alanlarımız da Zeytincilik Yasası‘nın 20. maddesi yok sayılarak madencilik faaliyetleri kapsamına alınarak Meclis Genel Kurulu‘na getirilmiştir. Ancak, genel kurula değiştirilerek getirilen bu tasarı, muhalefet partileri, zeytin üreticileri ve onların örgütleri, çevreci ve meslek kuruluşları, zeytinlik bölgelerin ziraat, ticaret ve sanayi odaları ile belediye meclisleri ve il genel meclisi üyelerinin çabalan sonucu kabul edilmemiş, zeytinlik alanlarımız madencilik faaliyetleriyle yok olmaktan bir kez daha kurtulmuştur.

Yapılan bunca mücadeleye karşın zeytinlik alanlarımız bugünlerde deyim yerindeyse "yasaların arkasından dolanarak" yeniden madencilik ve enerji faaliyetlerine peşkeş çekilmek istenmektedir.

Görüldüğü gibi durum gerçekten ürkütücü. Eski Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı, Muğla Milletvekili Prof. Dr. Gürol Ergin, TBMM Genel Kurulu‘nda 13.01.2011 tarihinde yaptığı gündem dışı bir konuşma ile tehlikenin boyutlarını gözler önüne sermiştir.

Ancak olay sadece muhalefetin sorunu değildir ve bu durum karşısında bizlerin sessiz kalmaması gerekmektedir. Konuya duyarlı tüm çevreleri bundan öncekiler gibi bir mücadele süreci daha beklemektedir.

Zeytinlikler ve zeytinle geçinenler adına hepimize "kolay gelsin!"...

Okunma Sayısı: 363