AOÇ GAZİ TESİSLERİ ALANININ 3. DERECE DOĞAL SİT STATÜSÜNE DÜŞÜRÜLMESİNE KARŞI DAVA AÇTIK

GENEL MERKEZ ( )
14.10.2011 (Son Güncelleme: 15.10.2011 13:11:04)

 YÜRÜTMEYİ DURDURMA VE DURUŞMA TALEPLİDİR

 

NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI`NA

 

DAVACI                     : 1 – Ekoloji Kolektifi Derneği

VEKİLİ                      :   Av. Mahmut Fevzi ÖZLÜER

                                      Balo Sok. No:4/16 Kavaklıdere ANKARA

 

DAVACI                     :   2 - TMMOB Peyzaj Mimarları Odası

                                      3 - TMMOB Çevre Mühendisleri Odası

 

VEKİLİ                      :   Av. Emre Baturay ALTINOK

                                Üsküp Cad. (Çevre Sok) 22/7 Çankaya/ANKARA

 

DAVACI                     :   4 - TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası

 

VEKİLİ                      :   Av. Zuhal SİRKECİOĞLU DÖNMEZ

                         Bestekar Sok. 49/5 Kavaklıdere/ANKARA

 

DAVACI                     :   5- TMMOB Kimya Mühendisleri Odası

 

VEKİLİ                      :   Av. Cömert Uygar Erdem

                                        Selanik Sokak  17/14 Kızılay/ANKARA

 

DAVALI                       Kültür ve Turizm Bakanlığı/ Ankara

                                    Çevre ve Şehircilik Bakanlığı / Ankara                                        

DAVA KONUSU         :       Kültür ve Turizm Bankalığı Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu`nun 10.8.2011 tarih ve 320 toplantı ve 10.8.2011, karar tarihli ve 6281 numaralı kararı ile Atatürk Orman Çiftliği 1. Derece Doğal ve Tarihi Sit sınırları içinde yer alan Orman Genel Müdürlüğü Gazi Tesisleri Alanı`nın 1. Derece Doğal ve Tarihi Sit alanı koruma statüsünün, 3. Derece Doğal Sit statüsüne düşürülmesine ve Tarihi Sit Statüsünün kaldırılmasına ilişkin işleminin öncelikle yürütmesinin durdurulmasına takiben iptaline; karar verilmesi talebidir.

BİLDİRİM TARİHİ    : Dava konusu karar. 12.08.2011 tarihinde Yenimahalle Belediyesi`ne bildirilmiştir. İş bu tarihte dava konusu karar öğrenilmiştir

Dava Konusu İşlemi Öğrenme Tarihi         : 12.08.2011

DAVA AÇMA EHLİYETİ VE MENFAAT YÖNÜNDEN AÇIKLAMALARIMIZ

EKOLOJİ KOLEKTİFİ DERNEĞİ; eşitlikçi, özgürlükçü, adil, paylaşımcı; dayanışmayı esas alan bir toplum için mücadele eden bir dernektir. Bu doğrultuda, ekolojik bir toplumsal yaşamın oluşturulmasını, toplumunun ve doğanın birlikte yaşamasının sürdürülebilir koşullara kavuşturulmasını amaçlayan dernek, çalışmalarında  toplumsal eşitsizlik ve adaletsizliğin sonucu olan kırsal ve kentsel sorunlara; toplumsal yoksunluk, yoksulluk, şiddet, doğanın ve doğal hayatın yok edilişi sorunlarına odaklanmıştır. Bu nedenle toplumsal eşitsizliğin ve adaletsizliğin yaşandığı enerji, tarım, hayvancılık, su, orman, hava, toprak, iklim değişikliği gibi sorun alanlarında çözümler üretir. Barınma, ulaşım, sağlık, eğitim, kentleşme, bilim ve teknoloji, biyolojik türlerin, yerel kültürlerin, doğanın korunması ve sürdürülebilir kılınması konuları başta olmak üzere yaşamın tüm alanlarında alternatif politikalar geliştirmeyi ve uygulamayı amaçlar. Bu sorunların toplumsal bilince taşınmasına, çözümlenmesine, aşılmasına yönelik emeğin örgütlenmesini amaç edinir. Emeğin ve doğanın var oluş koşullarının korunması ve geliştirilmesini gözeterek, yönetim ve üretim ilişkilerinin, özyönetime dayalı olarak örgütlenmesi için yerel ve merkezi yönetim politikaları oluşturmayı amaçlar.

         Bunun için de hukuka, kamu düzeni ve kamu yararına aykırı işlem, eylem ve düzenlemeleri yargı yoluna taşımak, ihtilafların çözülmesini için başta dava ve şikâyet yolu olmak üzere tüm hukuki yolları yetkili organları eliyle kullanmak hak ve menfaatine sahiptir. (EK 1: Ekoloji Kolektifi Derneği Tüzüğü)

Davacı odalar, Anayasa`nın 135. maddesine göre kurulmuş, Kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olup, Ana yönetmelikleri gereği iş bu davayı açmaya ehliyetleri bulunmaktadır.

Bilindiği gibi Anayasa`nın 17/1. maddesine göre; ".. Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.." Anayasa`nın 56/2 maddesi de "...çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir... kuralını koymuştur. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını ve çevre kirlenmesini önlemekle görevli ve ödevli davacılar, anayasal hak arama özgürlüklerini kullanmaktadırlar.  Bu nedenle 2577 Sayılı İdari yargılama Usulü Yasası`nın 2. maddesi ve Danıştay`ın artık kökleşmiş kararları gereğince, davacıların tamamının dava konusu işlemden menfaatlerinin ihlal edildiğinin kabulü gerekmektedir.

SÜRE: Dava konusu yapılan işlem, öğrenme tarihinden itibaren 60 gün içinde dava konusu edilmiştir.

HUSUMET YÖNÜNDEN AÇIKLAMALARIMIZ:

DAVALILAR AÇISINDAN 644 VE 648 SAYILI KHK`LER İLE KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARININ KORUNMASI HUSUSUNDA ALINACAK KARARLARDA YETKİ İKİ AYRI KURULA PAYLAŞTIRILARAK AYRILMIŞTIR. KÜLTÜR VARLIKLARI KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI`NIN UHDESİNDEDİR. DOĞA VARLIKLARI İSE ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI UHDESİNDEDİR. BU VARLIKLARLA İLGİLİ KORUMA KURULLARI İKİ BAKANLIK ALTINDA AYRI AYRI TEŞKİLATLANMAKTADIR. HER NE KADAR DAVA KONUSU EDİLEN İŞLEMİN GERÇEKLEŞTİĞİ TARİHTE DAVA KONUSU EDİLEN ALANLA İLGİLİ OLARAK TARİHİ SİT STATÜSÜNÜN KALDIRILMASI VE DOĞAL SİT STATÜSÜNÜN 3. DERECEYE DÜŞÜRÜLMESİ KARARINI KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI VERDİYSE DE BUNDAN SONRA DOĞA VARLIKLARI İLE İLGİLİ SİT STATÜSÜNDEN ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI SORUMLU OLDUĞU İÇİN HUSUMETİ İKİ BAKANLIĞA BİRDEN YÖNELTME ZORUNLULUĞU DOĞMUŞTUR.

DAVA KONUSU İŞLEMİN HUKUKA AYKIRILIKLARI HAKKINDA AÇIKLAMALARIMIZ

1.  "Atatürk Orman Çiftliği" Şehrin İdeolojisi İdeolojinin Şehri

Kültür ve Turizm Bakanlığı Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu`nun 10.8.2011 tarih ve 320 toplantı ve 10.8.2011, karar tarihli ve 6281 numaralı kararı ile Atatürk Orman Çiftliği 1. Derece Doğal ve Tarihi Sit sınırları içinde yer alan Orman Genel Müdürlüğü Gazi Tesisleri Alanı`nın 1. Derece Doğal ve Tarihi Sit alanı koruma statüsünün, 3. Derece Doğal Sit statüsüne düşürülmesi yıllardır Atatürk Orman Çiftliği alanının bir arazi olarak görülmesi yaklaşımının en somut örneğidir. Şehri şu ya da bu siyasal tavrın ötesinde yaşayan bir organizma olarak görmek için o şehrin yaşayan tarihi ve doğasını temsil eden değerler sistemini görünür kılmak gerekir.

Mustafa Kemal 1925 yılında, Ankara`nın tarımsal üretim için uygun bir zemin sağlamayan, bataklık ve kıraç arazilerinde, yurttaştan gerçekleştirdiği satın almalarla, bugünkü adıyla Atatürk Orman Çiftliğini kurmuştur. İlk adı Orman Çiftliği olan, Atatürk Orman Çiftliği, 5/5/1925 tarihinde 20 bin dekar, daha sonra Balgat, Etimesgut, Çakırlar, Macun, Güvercinlik, Tatar ve Yağmurbaba gibi arazilerin satın alınmasıyla 52 bin dekar arazi üzerine kurulmuştur. Mustafa Kemal, Çiftliği, 13 yıl bizzat işlettikten sonra 11 Haziran 1937 tarihinde yazmış olduğu vasiyet mektubu ile, Türkiye Cumhuriyeti hazinesine hediye etmiştir. Mustafa Kemal Atatürk, 11.06.1937 tarihli vasiyetnamesinde, "tasarrufum altındaki bu çiftlikleri bütün tesisat, hayvanat ve demirbaşları ile beraber hazineye emanet ediyorum" ifadesini kullanmıştır. Ancak, 1938-1950 arası dönemde, "Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumu İdare Meclisi" kararlarıyla Çiftlik arazisinin amaç dışı kullanımının yolu açılmıştır. 1938-1950 yılları arasında Çiftliğin 7372 dekar arazisi, değişik yöntemlerle, çeşitli kuruluşlara devredilmiştir.[1] Çiftliğin korunması ve yaşanan hızlı arazi kayıplarının önlenmesi amacıyla, 25.03.1950 tarihinde 5659 sayılı "Atatürk Orman Çiftliği Kuruluş Kanunu" çıkarılmıştır. Buna karşın kent açısından son derece değerli bu toprakları bu yasa da korumakta yeterli olmamıştır. 5659 sayılı Yasanın 10`uncu maddesine[2] göre çıkarılan 6000, 6238[3], 6947[4], 7310[5] sayılı yasalar ile AOÇ arazisi tarım dışı kullanıma açılmıştır. 

1976 yılında çıkarılan 2015 ve 1983 yılında çıkarılan 2823 sayılı[6] yasalar çerçevesinde toplam 14.541 dekar çiftlik alanı daha çeşitli kuruluşlara satılmıştır. Ayrıca, mahkeme kararı ile çeşitli şahıslara verilen araziler de, AOÇ arazisini  daraltmıştır.

Diğer taraftan 27.11.1994 tarihinde çıkarılan 4046 sayılı "Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" çerçevesinde özelleştirilen ve çiftlik arazisinden özel kanunlarla yer verilen, Sümerbank, Tekel Genel Müdürlüğü ve Zirai Donatım Kurumu gibi kuruluşların çiftlikten almış olduğu bu araziler de özel şahısların eline geçmiştir. Böylece Atatürk Orman Çiftliği arazileri içinde yeni özel mülkiyet adacıkları meydana gelmiştir.[7] 2005 yıl sonu itibarıyla çeşitli nedenlerle çiftlik arazilerinde ortaya çıkan arazi kaybı toplamı 22.078 dekardır. Bu miktarın, Mustafa Kemal`in vasiyetiyle hazineye hediye etmiş olduğu toplam arazinin % 42`sine eşit olduğu bir diğer gerçektir. [8] Atatürk Orman Çiftliği arazisinde yaşanan yağma, arazi kaybı ile çiftlik arazisinde mülkiyet sorunlarını da doğurmuştur.[9] Bu yasalarla birlikte arazi bütünlüğünü yitiren AOÇ, 12.1.2007`de kabul edilen planlarla da tamamen yok edilmek istenmiş ancak yargısal denetim yoluyla AOÇ arazisi korunmuştur. Ancak Hem kentsel rantın hem de büyüyen kentin baskısı altında kalan Çiftliğin mekansal ve tarihi dokusu zedelenmektedir. 1928 yılında hazırlanan Jansen planında Ankara`nın havalandırma koridoru olarak gösterilen işlevini de yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır.

Bütün bu tarihsel seyri içinde AOÇ arazilerinin kaderi Türkiye`nin sanayileşme, demokratikleşme ve kalkınma çizgisine paralel olarak çizilmiştir. İçinden geçtiğimiz bu dönemde de AOÇ arazisinin geleceği, Yerel Yönetimlerin borcu borçla kapattıkları küresel ekonominin dengelerine, Ankara Büyükşehir Belediyesi`nin hukuk dışı planlama ve yönetim anlayışına terk edilmektedir. 21.06. 2006 tarihinde kabul edilen, 5524 sayılı yasa da en genel anlamda 1980`li yıllardan beri yaşanan makro ekonomik ilişkiler, Türkiye`nin ihracata dayalı ekonomi modeli, üretime dayalı bir sanayileşmeden ve tarımdan vazgeçme sürecinde anlaşılabilir. Bununla birlikte yerel ve merkezi yönetimler arasındaki dengenin Belediyeler etrafında odaklanan Uluslararası sermaye çevrelerinin lehine değiştiği koşulları da göz etmek gerekir. Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından ivmesi hızlandırılan, kentin eğlence sektörüne evriltilmiş geleceği, kenti üretime değil tüketime odaklamaktadır. Kentsel planlama, kır ve kentin bütünleşik bir makroforma göre değil,  "üretim dışına itilen kent" anlayışıyla hazırlanmaktadır. Ankara`nın bir yandan kuraklık bir yandan sel felaketleri ile boğuştuğu bu günlerde Ankara`nın temiz hava depoları, akciğerleri olan AOÇ arazisi yok edilmektedir. İklim değişikliğinin etkilerinin giderek belirgin olduğu bugünlerde akıl almaz idari kararlar bir kentin ekolojik geleceğini felaketin eşiğine getirmiştir. Neyse ki hala, kentine ve geleceğine sahip çıkan demokratik kitle örgütleri, meslek odaları, bilim insanları ve hukukçular vardır.

Her dönem siyasal iktidarların müdahalesi ile bir parçası kopartılan AOÇ alanı kolunun bacağının çekiştirilmesi, tırnaklarının sökülmesi süreci ise son yıllarda giderek hızlanmıştır. 2011 yılında Gazi yerleşkesi içinde bulunan alanın tarihi sit statüsünün kaldırılmasına yönelik işlem bile, bir şehrin ideolojik arka planını öğrenmek isteyenlere inat gelecek kuşakların göremeyeceği derinliklere atılmaktadır. Oysa ki AOÇ alanı basitçe bir şehrin bir alanının tarihi ve doğal sit ilan edilmesi hikayesinden daha kapsamlı bir tarihsel belleğe işaret etmektedir. Bugüne kadar yapılan bu arazi kayıplarının ve AOÇ alanının hikayesi de kentin tarihsel hafızasına, biriktirdiklerine bu anlamda da kentin için ifade ettiği değerler kümesini göstermesi açısından oldukça önemlidir. İkinci dünya savaşı ardından Budapeşte`nin Almanlar tarafından işgal edilmesi sonrasında, şehrin en işlek caddeleri mavzerler tarafından delik deşik edilmiştir. Savaş bitip kent yenilenirken, Budapeşte idarecileri ve halkı kentin tarihi belleğini hafızlarda diri tutan bu ağır silah deliklerini hiçbir zaman kapatmamışlardır. Bunun yerine o acıyı her daim diri tutacak ve aynı zamanda savaşların varlığını hatırlatacak biçimde kuşaktan kuşağa aktarılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti idarecileri ise bu konuda olabildiğince hoyrattır. Kendi tarihi belleğini inkar ve imha konusunda üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiştir. Savaştan, açlıktan ve yoksulluktan çıkma gayretindeki bir ülkenin kalbinde, o ülkenin sıhhi beslenme ve yaşama değerlerini temsil etmesi gerektiğinde şehirlerin kendi kendini doyurmasının sağlanması için inşa edilmiş Atatürk Orman Çiftliği`nin bu tarihsel misyonu, temsili değerleri imha ve inkar edilmiştir. Dava konusu işlem tam da şehirde yaşayanların kendi maddi geçmişleri hakkında edindikleri birikimi gelecek kuşaklara aktarması için geliştirdikleri bir koruma rejimi olan tarihi sit kavramı içinden AOÇ Gazi tesisleri alanını çıkartarak, bir şekliyle şehri yoksullukla özdeş kılan bakış açısına kuluçkalık yapmıştır. Hem de bu kararı, AOÇ içinde yapılaşamıyoruz söylemiyle inşa ederek hayata geçirmiştir. Tekçi bu zihniyetin yarattığı kırılmanın bugün kentlerimizi ne hale getirdiğini biliyoruz. Tek değeri elindeki kamu arazilerini tarihsel belleğinden sıyırarak, arazi vasfıyla yapılaşmaya açmış bir uygarlığın idarecileri Sur duvarlarının altında kalan binlerce insanın belleğini de imar projelerinin harcına kum yapabilmektedir.

2) Bir Unutma, Hafıza Kaybı Hikâyesine b12 Takviyesi

Bir toplum tarihi, kültürel ve ekolojik hafızasını yeterli düzeyde besleyemezse B12 vitamin eksikliği nedeniyle unutkanlık, depresyon, erken yaşta bunama vb rahatsızlıklarla karşı karşıya kalır. Bu eksiklik bireylerde ve idarelerde de benzer biçimde tezahür edebilir. Bunun için gerek doktorların gerek siyaset bilimcilerin ve hukukçuların bireylere toplumlara ve idarelere değişik tavsiyeleri olmuştur. Toplumlar, biriktirerek bu birikimi doğru bir beslenme alışkanlığı ile geliştirerek B12 eksikliğinin neden olduğu hafıza kaybını engellemeye çalışırlar. Günümüzde pek çok rahatsızlığın kökeninde yer alan bu eksikliğin giderilmesi için idarelere tavsiye edilense, toplumun ve bireylerin hukuki güvence sistemleri korunmuş, eylem ve işlemlerinde sürekliliği sağlamış, bağımsız yargının kararlarına uymuş, yargısal denetimin sonuçlarını perhiz olarak benimsemiş bir yönetim algısının sürekli diri tutulmasıdır. Bunun için de idarenin anatomisini çıkartmak, ona bedenini veya işlemlerini hatırlatmak bu hafıza kaybının teşhis ve tedavisinde önemli bilgiler sunacaktır.

Bu bağlamda Atatürk Orman Çiftliği, 02.06.1992 tarih ve 2436 sayılı Kurul Kararı ile doğal ve tarihi SİT alanı ilan edilmiş, 27.07.1993 tarih ve 3097 sayılı Kurul Kararı ile sınırları belirlenmiştir. Buna ilave olarak Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 07.05.1998 tarih ve 5742 sayılı Kararı ile de birinci derece SİT alanı olarak ilan edilmiştir.[10]  Peki, bu sit kararları hangi tarihsel referanslardan beslenmektedir? Mustafa Kemal Atatürk, 11.6.1937 tarihinde tasarrufu altında bulunan ve şahsi malvarlığı olan Atatürk Orman Çiftliği arazisini şartlı olarak hazineye bağışlamıştır.[11] (EK 2) Mustafa Kemal, 13.06.1937 tarihli yazısında da, Çiftliklerin Türk Köylüsüne ve Ulusuna naçizane bir vazifesi olduğunu vurgular. Dolayısıyla, savaş koşullarından çıkmış bir ülkenin kendi kendini besleyebilmesi, tarımsal alanda sanayileşebilmesinin bir modeli olarak AOÇ öngörülmüştür. Bununla birlikte Atatürk Orman Çiftliği, sürekli gelişeceği ve büyüyeceği tahmin edilen Ankara Şehri`nin tarımsal ihtiyaçlarını karşılayan ve kentin etrafında ve kimi zamanda içinde onunla bütünleşen bir kır kent modelidir de. Atatürk Orman Çiftliği, kısacası, kent dokusu açısından salt yeşil alan olma özelliğinin çok ötesindedir. AOÇ, toprakta kooperatifler yoluyla örgütlenmiş üreticiler, üreticilerin ürünlerini tüketen kentliler ile birlikte, kentin sosyal dokusuna ve ekonomik gelişimine, siyasal hayatına, kentsel çevrenin yapılandırılmasına dair de bir ufuk çizgisidir. Atatürk Orman Çiftliği amacı itibari ile bugün dünyanın pek çok ülkesinde hayat bulan "kentsel tarım"[12] modelinin ilksel örneğidir.

Oysa ekolojik anlamda bir yok oluşa sürüklenen Ankara kentinin, biyolojik ve toplumsal zenginliğini yeniden yaratmasında ve birleştirmesinde, Atatürk Orman Çiftliği, kuruluşundaki amaçlar doğrultusunda geliştirilebilir, toprağın koruma ve kullanma dengesi kentin değerleriyle bütünleştirilebilirdi. AOÇ, kentlilerin iş ve meslek edinmelerine katkı sunacak şekilde, bilimsel niteliği ön planda tutulan ve Ankara`yı istenilen bilim kenti kılabilecek bir tür üretim alanına yönlendirilebilinirdi. Böylece, Ankara kenti üretirken aynı zamanda nefes alma olanağı bulabilecek mekanlara kavuşabilirdi. Bu şekilde mekan sadece, ticari bir eğlence merkezi olarak değil çok yönlü bir şekilde işlev kazanabilirdi.

Mustafa Kemal`in vasiyeti başta olmak üzere, Jansen Planı, 1963 yılında hazırlanan Birinci beş yıllık kalkınma planı kır-kent modelinin dinamiğine yönelik önemli ipuçları sağlamaktadır. Meri AOÇ Kanunu ve Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu bu tür bir eksenin önemli olanaklarıdır.

Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu`nun AOÇ`nin sit derecesinin saptanmasına ilişkin 7.5.1998 günlü ve 5742 sayılı kararıyla 1. derece doğal ve tarihi sit olarak belirlenen Atatürk Orman Çiftliğinin sit alanı olarak tescil edilmesine ilişkin aynı Kurulun 2.6.1992 günlü ve 2436 sayılı kararının gerekçesinde, "çiftçiye önderlik ederek modern tarım yönteminin yurdun her köşesinde uygulanabilmesi ilkesinden hareketle tarım olgusunu önemli bir öğe olarak ele alan, bunun yanı sıra başkent Ankara‘ya yeşil alan kazandırmak amacıyla Atatürk‘ün mirası olan ve çağdaş gereksinimlere göre geliştirilerek gelecek kuşaklara aktarılarak yaşatılması gereken Atatürk Orman Çiftliği`nin içerdiği tarihi, kültürel ve doğal özellikleri nedeniyle sit alanı olarak tescil edildiği belirtilmektedir." Buna karşın dava konusu idari işlemin yarattığı hafıza kaybı bu tarihsel gerçekler hiç yokmuş gibi davranarak, idari işleme dayanak olması gereken tarihi sit statüsünün kaldırılması ve doğal sit derecesinin 3`e düşürülmesi hususunda herhangi bir gerekçeye dayanma lüzumu görmemiştir.  AOÇ alanının doğal ve tarihi sit olduğu göz önünde bulundurulursa, toplumsal hafızanın gelecek kuşaklara taşınması açısından da bu alanın iddia edilenin aksine, tarımsal niteliklerle sanayi gelişimi ve kentsel servis alanlarının birlikte işlevlendirilmesinin önünde  bir engel de bulunmamaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti`ni kuran kadrolar, siyasal alanda kazandıkları başarıları sürekli hale getirecek ekonomik modelin gerekliliğini her defasında dillendirmişlerdir. Bir yandan modern siyasal kurumlar hayata geçirilirken diğer yandan bu siyasal kurumları besleyecek ekonomik model olarak kırsal ve kentsel alanda sanayileşme ön plana çıkmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti hem kent hem kır yaşamında sanayileşmeye dayalı bir kalkınma modelini ön plana çıkartır. Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) projesi de Türkiye Cumhuriyeti`nin kalkınma politikasının hem mekânsal hem de hukuki bir görünümüdür. AOÇ, Kır ve Kent yaşamının bir biri içine girişine ve harmanlanışına bir örnek olması açısından tasarlandığı Atatürk`ün vasiyetinde açıkça görülür.

02.06.1992 tarih ve 2436 sayılı Kurul Kararı ile Doğal ve Tarihi SİT alanı ilan edilmiş, 27.07.1993 tarih ve 3097 sayılı Kurul Kararı ile sınırları belirlenmiştir. Buna ilave olarak Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu 07.05.1998 tarih ve 5742 sayılı Kararı ile de doğal sit derecesini belirlemiş ve alanı "Birinci Derece SİT" olarak ilan etmiştir. 1/25.000 ölçekli 2023 Ankara Nazım İmar Planı Kararlarının Amaç ve Hedefler başlığı altında "Doğal, kültürel, çevresel değerlerin, tarihi varlıkların, su kaynaklarının, tarım ve orman alanlarının korunmasını, afet risklerinin giderilmesini/azaltılmasını, afete karşı önlem alınmasını amaçlayan" düzenlemesi 6. hedef olarak yeralmaktadır. 2023 Ankara Nazım İmar Planı Özel Hükümler bölümünde A3. Özel Statülü Alan Sınırları başlığı altında AOÇ`ye yer verilmiştir. Koruma Alanları" ana başlığı altında ise  AOÇ için "Kent içi açık-yeşil alan sistemi açısından büyük önem taşıyan ve Atatürk`ün mirası olması niteliğiyle tarihsel, kültürel açıdan da çok önemli bir değer olarak tanımlanan AOÇ`nin Atatürk`ün mirası doğrultusunda korunup geliştirilmesi temel esastır.." hükmüne aykırı bir idari işlem düzenlenmiştir.

Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun Doğal (Tabii) Sitler ile ilgili 19/6/2007 tarihli 728 nolu ilke kararına göre; 

"... I. Derece Doğal (Tabii) Sit: Bilimsel muhafaza açısından evrensel değeri olan, ilginç özellik ve güzelliklere sahip olması ve ender bulunması nedeniyle kamu yararı açısından mutlaka korunması gerekli olan, korumaya yönelik bilimsel çalışmalar dışında aynen korunacak alanlar…"

şeklinde tanımlanmıştır. İlke kararında bu alanlara ilişkin koruma ve kullanma koşulları da aşağıdaki biçimde belirlenmiştir.

Bu alanlarda, bitki örtüsü, topografya, silüet etkisini bozabilecek, tahribata yönelik hiçbir eylemde bulunulamayacağına, ancak:

a) Kesin yapı yasağı olmakla birlikte, resmi ve özel kuruluşlarca zorunlu olan alanlarda, teknik altyapı hizmetleri (kanalizasyon, açık otopark, telesiyej, teleferik, içme suyu, enerji nakil hattı, telefon hattı, doğalgaz hattı, GSM baz istasyonu ve benzeri) uygulamalarının koruma bölge kurulunun uygun göreceği şekliyle yapılabileceğine;

b) 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı veya 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı doğrultusunda hazırlanacak projesine göre ilgili koruma kurulundan izin almak koşulu ile halka açık rekreasyon amaçlı günübirlik tesisler (lokanta, büfe, kafeterya, soyunma kabinleri, wc, gezi yolu, açık otopark ve benzeri) ile alanın ve çevrenin özelliklerinden kaynaklanan faaliyetlerin korunması ve geliştirilmesi amacına yönelik yapıların (iskele, balıkçı barınağı, bekçi kulübesi ve benzeri) yapılabileceğine,………

f) Doğal dengenin devamlılığının sağlanması amacıyla ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşleri doğrultusunda alanın özelliğinden kaynaklanan faaliyetlerin koruma kurulu izni doğrultusunda sürdürülebileceğin………

ğ) Mevcut tescilli ve tescilsiz yapıların bakım ve onarımlarının yürürlükteki ilke kararları doğrultusunda yapılabileceğine……

 "1/10.000 ölçekli Atatürk Orman Çiftliği Alanları Nazım İmar Planı ve 1.Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı"nın 15. Nolu Plan notunda;

"…AOÇ müdürlüğü tarafından kullanılan, işletilen kiraya verilmiş olan tüm mevcut tesisler korunacak …" şeklinde düzenlenmiştir.

Yukarıda verilen 728 sayılı ilke kararının (f) bendi alanın özelliğinde kaynaklanan faaliyetlerin Kurul izni ile sürdürülebileceğine ilişkin hüküm doğrultusunda tarımsal faaliyetlere destek veren TİGEM, şarap, bira, süt fabrikası gibi, Atatürk Orman Çiftliği ile özdeşleşen faaliyetlerin dışında AOÇ alanı içinde alan bütünlüğü doğrultusunda yeni bir yapılaşma ancak kurul kararıyla mümkün olacaktır. Ancak davalı idare, tek bir çivi bile çakamadığından bahisle verilen gerekçeli görüşe dayanılarak, çivilerden köprü yapmak istercesine kendi kararlarını ve bağlı olduğu üst ölçekli plan kararlarını çiğneyebilmiştir.

Diğer yandan, T.C. Danıştay 1. Daire E. 2003/133 K. 2003/141 T. 22.10.2003 tarihli kararında da alan içinde sürdürülebilecek faaliyetlerin "AOÇ`ne kanunla verilen görevlerle sınırlı olacağı" kabul edilmiştir. 

"Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun doğal sitlerle ilgili 5.11.1999 günlü ve 659 sayılı ilke kararında yer alan I. derece doğal sit alanlarında mevcut tarımsal ve hayvancılık faaliyetlerinin sürdürülebileceği hükmünün iptalini de içeren kararının, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün kendisine Kanunla görev olarak verilen tarımsal ve hayvancılık faaliyetlerini sürdürmesini engelleyebileceği biçiminde yorumlanması olanağı da bulunmamaktadır. Kaldı ki, Koruma Yüksek Kurulunun tarihi sitlerle ilgili 19.4.1996 günlü ve 421 sayılı ilke kararının koruma ve kullanma koşulları başlıklı bölümünün ( f ) bendinde yer alan, önceden süregelen tarımsal faaliyet ile bağ ve bahçeciliğin devam ettirilebileceğine, bu amaç dışında kesinlikle kullanılamayacağına ilişkin hüküm halen yürürlükte bulunduğundan, bu ilke kararı doğrultusunda da Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün tarımsal faaliyetine devam edebileceği kuşkusuzdur (…) Kuruluşundaki amacı ve görevi Kanunla belirlenen A.O.Ç. Müdürlüğünün kurul kararı ile amacının ve fonksiyonlarının engellenmesi veya kaldırılmasının hukuken mümkün olmadığı açıktır."

Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun Tarih Sitler ile ilgili 19.04.1996 tarih ve 421 nolu İlke Kararına göre;

Tarihi sit "Milli tarihimiz ve askeri harp tarihi açısından önemli tarihi olayların cereyan ettiği ve doğal yapısıyla birlikte korunması gerekli alanlardır." şeklinde tanımlanmıştır.

Aynı İlke Kararı`nda belirlenmiş olan koruma ve kullanma koşullarında;

"…Bu alanlarda, bitki örtüsü, topografya, siluet etkisini bozabilecek, tahribata yönelik hiçbir eylemde bulunulamayacağına…" …. Bu alanları çevre düzeni planına kavuşturacak gerekli çalışmaların yapılarak hazırlanacak çevre düzeni planları için koruma kurallarının uygun görüşlerinin alınmasına, Alanın tescil tarihi öncesi doğal dengeyi bozucu yapılmış her türlü uygulamanın zaman içinde ıslahı için kamu kuruluşlarınca gerekli çalışmanın yapılmasına, ….Önceden süregelen tarımsal faaliyet ile bağ ve bahçeciliğin devam ettirilebileceğine, bu amaç dışında kesinlikle kullanılamayacağına,…."

karar verilmiştir. Konu bu kapsamda değerlendirildiğinde, Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı kararlarının bir bütün olarak Tarihi Sitlere ilişkin İlke Kararı`na da aykırı olduğu görülmektedir.

Atatürk Orman Çiftliği Ankara`nın toplumsal ve kültürel kimliğini, değerlerini temsil etmesi açısından son derece önemli bir alandır. Bununla birlikte Atatürk Orman Çiftliği`nin bulunduğu alanın, konumu itibarıyla Ankara`daki kentsel yapılaşma alanının odağında olduğu tartışmasız bir gerçektir. Bu noktadan hareketle davalıların, işlem tesis ederken, hukuka, yürürlükteki mevzuata ve kentsel değerlere uygun hareket etmesi, yürürlükteki mevzuatın katılımcı karar alma süreçlerini işletmesi gerekirdi.

Atatürk`ün AOÇ`ni kurma amacı doğrultusunda Cumhuriyetin ilk yıllarının tarımsal üretim ve sanayi mirası olan ve Ankara`nın olduğu kadar Cumhuriyetin de önemli simgelerinden birisi haline gelen, 1938 yılından itibaren çıkarılan yasalarla amaç dışı kullanım adeta teşvik edilen ve alan bütünlüğünü yitirip yarısı kadar küçültülen AOÇ`nin,  gelişmiş ülkelerdeki kent bütününe hizmet eden açık rekreasyon alanı niteliğini kaybetmemesi için en son alan büyüklüğü sınırlarına gelmiş durumdadır. Mahalle parkına dönüşmemesi için AOÇ bütününün günümüzde kaybedilmiş parçalarından geriye kalan mevcut plana konu alan sınırlarının bütünde korunması zorunluluk ve son fırsattır.  Bu alan, bütünlüğünün korunması amacıyla, 1. derece tarihi sit niteliğinin yanı sıra doğal sit alanı niteliğinde olduğuna yönelik kararların devamında kamu yararı vardır. Artık bu bütünlüğü bozucu hiçbir yaklaşım benimsenmemelidir.

Atatürk ve Cumhuriyet mirası olarak ayrılmış olan AOÇ`nin oluşturulma amacı açısında, gerekse Ankara kentinde yaşayanlar için en önemli rekreasyon alanı olma gerekçesi açısından AOÇ`nin yaşatılması için alanın bir bütün olarak ele alınması gerekirken bu planda herhangi bir parçası üzerinde sit niteliğinin kaldırılması ve niteliğini bozacak biçimde derecesinin düşürülmesi alanının koruma kullanma ilkelerine dahi uygun olarak planlanmasının önüne geçecektir. 

Bu konuda T.C.Danıştay 1. Daire E. 2004/607K. 2005/307T. 3.3.2005 tarihli kararında;

 "5659 sayılı Yasanın 9 ve 10. maddelerinde yer alan hükümlerde, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün bütün mallarının Devlet malı hükmünde sayılması ve taşınmazlarının gerçek veya tüzel kişilere devir ve temliki ile kamulaştırılmasının özel bir kanunla izin alınmasına bağlanması suretiyle bu malların ve taşınmazların özel olarak korunması ve tahsis edildiği amacın dışında kullanılmaması esası kabul edilmiştir.

2942 sayılı Yasanın 30. 3194 sayılı İmar Kanununun 14. maddelerinde öngörülen idari ve kanuni irtifak hakları, mülkiyet hakkına genel olarak getirilen ve taşınmazın malikine yükletilen bir yükümlülük niteliğindedir. Özel bir kanunla kurulan ve bütün malları bu kanunla özel koruma altına alınan Atatürk Orman Çiftliğinin arazisi üzerinde, plan gereği de olsa gerçekleştirilmek istenen yol yapımıyla ilgili hizmetler ve işlemler, mülkiyet hakkına yönelik olduğundan irtifak hakkının sınırlarını aşmakta, doğrudan mülkiyet hakkıyla ilişkili hale gelmektedir. Zira, istem yazısında 49 yıllık irtifak hakkı tesisinden söz edilmekte ise de, imar planında öngörülen ana arterleri birbirine bağlayan bir yolun, süreli irtifak hakkına konu olması, diğer bir deyişle ilelebet kamunun kullanımına sunulacak yolun yapımının, süreli irtifak hakkı tesisiyle gerçekleştirilmesi düşünülemez. Ayrıca, Türk Medeni Kanununun 797. maddesinde intifa hakkı için öngörülen süreler, yargı kararlarıyla kıyasen irtifak hakları için de uygulanmakta olduğundan, taşınmaz irtifakında yüklü taşınmazın irtifak yükü, mülkiyet hakkının özünü boşaltacak niteliğe dönüşemez. Durum böyle olunca, özel bir kanunla bütün malları ve taşınmazları koruma altına alınmış, Atatürk Orman Çiftliğinin mülkiyetindeki taşınmazların devir ve temliki ile kamulaştırılmasının ancak özel bir kanunla izin alınmasına bağlı olduğu anlaşılmaktadır." 

Denilmektedir. Danıştay kararlarında da alanın fiziki bütünlüğüne ancak yasa ile müdahale edilebileceği belirtilmişken, ilke kararındaki değişiklikle beklenen alanda yapılaşma isteği mevcut planlara ve bağlı kanuna ve yargı kararlarına aykırılık teşkil edecektir.

Dava konusu edilen alanla ilgili verilen kararın dayanağında belirtilen parçacı bakış açısı, AOÇ arazi varlığının yaklaşık % 80`i tarımsal üretim için uygun arazilerden oluştuğunu görmezden gelmektedir.  Diğer bir ifadeyle AOÇ arazi varlığının hemen hemen tamamı,  doğa varlığı mirası ve yeryüzünde en kıt unsur ve ulusun ortak mirası olan verimli tarım arazisi olduğundan, arazi kullanım kabiliyet sınıflamasına veya tarımsal üretim amacına uygun olarak kullanılması sürecini sekteye uğratacak dava konusu işlemde hukuka uyarlık yoktur.

Çizelge 1. Atatürk Orman Çiftliği Arazi Yetenek Sınıflarının Dağılımı

Arazi Kullanım Kabiliyet Sınıfları (AKK) Sınıfı

Dağılım

AKK

Sınıfı

Dağılım

Dekar

Oran (%)

Dekar

Oran (%)

I

5928,9

16,5

V

194,5

0,5

II

9357,3

26,1

VI

976,9

2,7

III

7378,6

20,5

VII

382,2

1,1

IV

3039,1

8,5

VIII

1421,4

4,0

Toplam

25703,9

71,6

Toplam

2975,0

8,3

 

Arcak vd. (2002), ILSEN (Şenol ve Tekeş, 1995) modeline[13] göre AOÇ için ayrıca yaptıkları tarımsal kullanıma uygunluk sınıflandırmasında çiftlik arazilerinin de 19.877,1 dekarlık (% 55,3) bir alanın tarımsal kullanımlara son derece uygun olduğunu ve 6.292,7 dekarlık (% 17.5) sınırlı tarımsal kullanıma sahip alanlarla birlikte 26.269,9 dekarlık (% 72,9) alanın mutlak tarım arazileri olarak gruplandırmışlardır. Çiftliğin şu anda çeşitli arazi kullanımları ile tarım dışı arazilere çevrilen ve tarımsal kullanımda değerlendirme dışı alanlar olarak bırakılan 7.233,0 dekarlık (% 20.1) bir alan ve tarım arazileri içinde yer alan 2.509,1 dekarlık (%7.0) bir alan tarım dışı amaçlarla kullanıma uygundur. Bununla birlikte, bu alanlarda seçilecek tarım dışı arazi kullanımlarının tarım arazilerini etkilemeyecek bir şekilde planlanması zorunludur.

Çizelge 2. Atatürk Orman Çiftliği Tarımsal Kullanım Uygunluk Sınıfları

Tarımsal Kullanıma Uygunluk Sınıflamaları (TKUS)

Dağılım

Dekar

Oran (%)

Değerlendirme Dışı Alan

7233,0

20,1

Seçkin Tarım Arazileri

7072,9

19,7

Oldukça İyi Tarım Arazileri

8295,9

23,1

Sorunlu Tarım Arazileri

4508,4

12,6

Sınırlı Tarımsal Kullanımlı Araziler

6292,7

17,5

Tarım Dışı Araziler

2509,1

7,0

Toplam

35912,0

100,0

İki farklı araştırma ekibi ve iki farklı yöntemle gerçekleştirilen arazi değerlendirme çalışmalarının sonuçlarına göre; AOÇ arazi varlığının % 73 ile % 80`i tarımsal üretim için uygun niteliklere sahip arazidir. Buna karşın AOÇ arazisi üzerinde tarıma ayrılan pay oldukça kısıtlıdır.    

AOÇ Ankara`nın Başkent olarak gelişiminden beri şehrin en önemli hava koridoru özelliğini korumuştur. Şehrin ciğerlerinin yoğun yapılaşmaya açılması Ankara`nın uzun yıllar yaşadığı kirlilik sorunu yeniden gündeme getirecek ancak bu sefer geri dönülmez bir noktaya varılmış olacaktır. Şehrin hava kirliliğine bağlı yaşayacağı sağlık sorunlarının çevresel ve toplumsal maliyeti dava konusu planın iptal edilmesinden daha fazla olacağı kesindir.

3) Hafıza Kaybına Bir Yargısal Denetim Hatırlatması ya da Hoş Bir Seda

AOÇ Koruma Amaçlı İmar Planı davasında, Ankara 13. İdare Mahkemesinin 28.11.2008 gün ve 2007/2394 E., 2008/1795 K. sayılı kararına baktığımızda 

Sit Alanı sınırı ve Sit alanı Koruma sınırı açısından;

    02.06.1992 gün ve 2436 Sayılı Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Kararının eki olan paftada belirlenen koruma alanı ve sınırları dava konusu planlarda dikkate alınmıştır (AOÇ alanı ile Eskişehir Yolu arasında kalan bölge de Koruma Alanı olarak belirlenmiştir) .

Sit Kararları açısından;

   Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda büyük olaylara şahne olmuş AOÇ, taşınmaz kültür ve tabiat varlığıdır ve 1. Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı olarak belirlenmiştir. İlgili  kurumların aldıkları tüm kararlarda, konunun özü ve mevzuatın bağlayıcılığına aykırıdır.

Özetle, yukarıda bahsedilen iptal gerekçeleri dava konusu işlem ile tekrar gerçekleştirilmiştir.

Bilindiği üzere mahkeme kararları sadece hüküm fıkrası ile değil gerekçeleri ile de bağlayıcıdır. Bu nedenle davalılar tarafından yapılan işlem açıkça mahkeme kararına aykırılık teşkil etmektedir. Bu düzenlemeler doğrultusunda; yargı kararı ile açıkça iptal edilmiş sit niteliği hakkında AOÇ bütünlüğünü bozucu kararlar alınmıştır.

4) Yetmediyse Buyurun Bir de Bunlara Bakalım

Anayasanın 90. maddesinin son fıkrasında "….usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümlerinin esas alınacağı.." belirtilmiştir. Bu anayasa hükmüne göre,  dava konumuzla ilgili uluslararası sözleşmeler ile ulusal yasaların çelişmesi halinde, Uluslararası sözleşme hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.

AOÇ ve benzeri tarihi ve doğal alanlar; insanlığın ortak kültür mirasıdır ve korunması gerekir. Günümüzde bu tür değerlerin korunması için pek çok uluslararası sözleşme imzalanmış ve ulusal yasalar çıkartılmıştır.

1972-Paris- Dünya Kültür ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme ile "...kültür mirası ve doğal miras niteliğindeki varlıkların evrensel miras olduğu kabul edilmiş, sözleşmeci ülkelere, kendi ülkelerindeki, kültür mirası ya da doğal miras sayılabilecek varlıkların saptanması, korunması, muhafazası teşhiri ve gelecek kuşaklara iletilmesinin sağlanması..." görevi yüklenmiştir ( 14.02.1983 tarih ve 17959 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır).

1985- Granada Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi  ile korunacak anıt, bina grupları ile ören yerlerinin kesin olarak tespit edilebilmesi için Sözleşmeci Devletler; "...bu tarihsel varlıkların envanterlerini oluşturmayı, bu tarihsel varlıklara zarar verebilecek tehlikeli durum doğduğunda, en kısa zamanda gerekli dokümanları hazırlamayı, mimari mirasın korunması için yasal önlemleri almayı, korunma için gerekli denetlemeleri yapmayı, korunan varlıkların bozulmasını, hasar görmesini veya yıkılmasını, önlemeyi..." taahhüt etmişlerdir (1989 yılında 3534 sayılı yasa ile onaylanmıştır).

1992 Valetta/Malta Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi ile de Sözleşmeci Devletler; "…arkeolojik mirasın korunması için gerekli önlemleri almak, arkeolojik araştırma faaliyetlerini bilimsel güvence altına almak, arkeolojik mirasın tercihen bulunduğu yerde korunması ve bakımını sağlamayı …"taahhüt etmişlerdir (1999 yılında 4434 sayılı yasa ile onaylanmıştır).

Ayrıca Avrupa Peyzaj Sözleşmesi (2000), bu tür tarihi ve kültürel miras değerlerini uluslararası önemde korumayı zorunlu kılacak taahhütleri içermektedir. Avrupa Peyzaj Sözleşmesi, 20 Ekim 2000 tarihinde imzaya açılmış ve ülkemiz sözleşmeyi bu tarihte imzalamıştır ("Avrupa Peyzaj Sözleşmesi`nin Uygun Olduğuna Dair Kanun", 2003 yılında 4881 nolu Kanunla onaylanmıştır).

Avrupa Peyzaj Sözleşmesi; peyzajın kültürel, ekolojik, çevresel ve sosyal alanlarda kamu yararı taşıdığını; peyzajın yerel kültürlerin biçimlenmesine katkısı sağladığını ve bunun da Avrupa kültürel ve doğal mirasının en önemli parçası olduğunu, insanın refahı ve Avrupalı kimliğinin pekiştirilmesine katkıda bulunduğunu vurgulamaktadır. Bu sözleşmeyi imzalayan her bir taraf peyzajları, yasayla, insanların çevrelerinin önemli bir bileşeni, onların paylaştıkları kültürel ve doğal mirasın çeşitliliğinin bir ifadesi ve kimliklerinin bir temeli olarak tanımayı taahhüt etmektedir. "Ülkeler; peyzajı, bölgesel ve şehir planlama politikalarına ve kültürel, çevresel, tarımsal, sosyal ve ekonomik politikalarına ve aynı zamanda peyzaj üzerinde doğrudan veya dolaylı etkisi olabilecek diğer politikalarına katmayı yükümlenir" denilmekte olup burada ülkesel-bölgesel fiziki planlarda, peyzaj alanlarının korunması ve kent yerleşimlerinin planlanmasında peyzajın temel bir veri olarak ele alınması amaçlanmaktadır (Md.5).

HUKUKİ NEDENLER :    Anayasa, 2577, 2863, 3194, 3534, 5403, 5578, 5656, 4562 sayılı yasalar ve ilgili tüm mevzuat.

DELİLLER              : Mustafa Kemal Atatürk`ün bağış senedi, tapu kayıtları, imar planları, idari işlemler, keşif, bilirkişi incelemesi ve yasal her türlü delil.

SONUÇ VE İSTEM      : Açıklanan ve Mahkemenizce resen saptanacak nedenlerle;

Kültür ve Turizm Bankalığı Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu`nun 10.8.2011 tarih ve 320 toplantı ve 10.8.2011, karar tarihli ve 6281 numaralı kararı ile Atatürk Orman Çiftliği 1. Derece Doğal ve Tarihi Sit sınırları içinde yer alan Orman Genel Müdürlüğü Gazi Tesisleri Alanı`nın 1. Derece Doğal ve Tarihi Sit alanı koruma statüsünün, 3. Derece Doğal Sit statüsüne düşürülmesine, Tarihi Sit statüsünün kaldırılmasına ilişkin işleminin öncelikle

yürütmesinin durdurulmasına

Yargılamanın duruşmalı olarak yapılmasına

Yürütmenin durdurulması istenen işlemlerin,  şehircilik ilkeleri, planlama esasları, kamu yararı açısından hukuka aykırı olması nedeniyle iptaline,

Yargılama giderleri ile ücreti vekâletin davalı idare üzerinde bırakılmasına karar verilmesini vekâleten arz ve talep ederiz.

 

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası

vekili Av.Cömert Uygar ERDEM

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası ve

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası vekili

Av. Emre Baturay ALTINOK

 

Ekoloji Kolektifi Derneği

Vekili Av. Mahmut Fevzi ÖZLÜER

 

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası

vekili Av. Zuhal SİRKECİOĞLU DÖNMEZ

 

 

EKLER    :

EK 1) Ekoloji Kolektifi Tüzüğü

EK 2) Kültür ve Turizm Bankalığı Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu`nun 10.8.2011 tarih ve 320 toplantı ve 10.8.2011, karar tarihli ve 6281 numaralı kararı

 


 

[1] Bunların genel özelliklerinin, kamu yatırımları ve tarıma dayalı sanayi yatırımları için tahsis (uçak fabrikası için Türk Hava Kurumuna, tohum ıslah istasyonu için Tarım Bakanlığına, kısa dalga verici istasyonu için Basın Yayın Genel Müdürlüğüne, mensucat sanayii için Sümerbank`a, bira fabrikası için Tekel`e vb.) olduğu görülmektedir.

 

 

[2] Madde 10 - Atatürk Orman Çiftliğinin bu kanunun yayımı tarihindeki sınırları içinde bulunan gayrimenkullerin gerçek veya tüzelkişilere devir ve temliki ve kamulaştırılması özel bir kanunla izin alınmasına bağlıdır.

Bu kanunun yayımı tarihinden önce resmî daire ve teşekküllere, Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumu İdare meclisi kararı ve Tarım Bakanlığının muvafakatiyle satışı takarrür etmiş gayrimenkuller hakkında yukarı ki fıkra hükmü uygulanmaz.

Çiftlik içinde müteferrik durumda bulunan sahipli arazi parçaları Menafii Umumiye İstimlâk Kararnamesi hükümlerine göre kamulaştırılabilir.

 

 

[3] Atatürk Orman Çiftliği Arazisinin 8070 Dekarının Satılması Hakkında Kanun

Kabul Tarihi: 29 Ocak 1954, Bu kanun ile: a) Etimesğut bölgesinde ikinci Zırhlı Tugay tarafından halen işgal edilmiş bulunan 5450 dekar arazi ile askeri hava meydanı ittihaz edilen 650 dekar ve Çorakpınar mevkiine Muharebe Alayı ve Hava Kontrol Grubu tarafından işgal olunan 455 dekar ve yine Çoraktepe mevkiine Dördüncü Uçaksavar Bataryasının yerleştirilmiş bulunduğu 50 dekar olmak üzere ceman 6.605 dekar arazinin Milli Savunma Vekâletine, b) Güvercin istasyonu civarında Ankara Çimento Fabrikası ile tesis ve lojmanların inşa edilmiş olduğu 750 dekar sahanın Ankara Belediyesine, c) Devlet Demiryolları Hastanesinden Orman Çiftliği istasyonuna imtidat eden demiryolu ile asfalt yol arasında ve bir kısmı da bu asfalt yolun güneyinde olmak üzere ziraata elverişli bulunmayan 350 dekar çorak arazi ile Bahçelievler bölgesinde Fen Fakültesine mücavir 130 dekar ve İstanbul yolu ile Yenimahalle yıllarının birleşme noktasında iki parçada 80 dekar olmak üzere ceman 560 dekar arazinin muhtelif yapı kooperatiflerine, d) Fişek Fabrikası kuzeyinde, bu fabrika ile yeni İstanbul yolu arasında olup Kömür Satış ve Tevzi Müessesi depo ve tesislerinin kurulu bulunduğu 135 dekar arazi ile Akköprü bölgesinde İstanbul yolunun dördüncü kilometresi civarında 20 dekar olmak üzere ceman 155 dekar arazinin Etibank ile Kömür Satış ve Tevzi Müessesine, İlgili Vekâlet veya teşekküllerle mutabık kalınacak bedel üzerinden satılmasına izin verilmiştir.

 

 

[4] Atatürk Orman Çiftliği Arazisinden (1.148.576) Dekarının Satılması Hakkında Kanun. Kabul Tarihi: 10 Nisan 1957. Çıkartılan bu yasa ile Atatürk Orman Çiftliği Arazisi`nin 1.148.576 dekarının satılmasına izin verilmiştir. Bu yasaya göre, a) Ankara - Konya - Eskişehir ve Adana Devlet yolu için lüzumlu 240 dekar kadar arazinin Karayolları Umum Müdürlüğüne; b) Bira Fabrikası batısında 175,1 dekar arazinin, inşa edilmekte olan yeni Fişek Fabrikası ihtiyacı için ilâveten makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Umum Müdürlüğüne; c) Kadastronun 2108 ve 2113 adalarında kâin 125 dekar arazinin hububat silosu inşaat, tesisat ve müştemilâtı için toprak mahsulleri ofisi Umum Müdürlüğüne; d) Kadastronun 2107 adasında ve ayrıca Etimesgut Çakırlar bölgesinde ceman 2,8 dekar arazinin Sarıyar elektrik tesisleri enerji nakil hattı pilonları için Etibank Umum Müdürlüğüne ve bu bölgede münferit durumda kalmış bulunan 5 dekar arazinin de Sarıyar tesisleri vazifelilerinin mesken ihtiyacına; e) Kadastronun 2107 adasında 14 dekar arazinin kuşaklama kanalı tesisi için ve Çubuk Çayı üzerinde en çok 8 dekar arazinin de üç regülâtör muhafaza, bakım ve emniyet sahası olarak devlet Su İşleri Umum Müdürlüğüne; f) Gazi İstasyonu bölgesinde PTT binasının işgal etmekte olduğu 0,876 dekar arazinin PTT Umum Müdürlüğüne ve yine bu civarda mevcut jandarma ve polis karakol binaları için de beherine 0,4 dekarı tecavüz etmemek üzere 0,8 dekar arsanın Hazineye; g) Çimento Fabrikası bölgesinde demiryolu ile Çubuk Çayı arasında kalan sahadan 110 dekarının, şehir havagazı ve elektrik tesisleriyle fabrika ve imalâthaneler inşası için belediyeye veya Devlet müesseseleri, İktisadi Devlet teşekkülleri yahut hususi sınai teşebbüs sahiplerine; h) Macun Köyü mıntıkasında çiftlik ağılı ve civarı ile Balıklı mevkiinde iki parçada 90 ve Balgat köyü mıntıkasında münferit durumda 20 parçada 327 dekar araziden 30 dekarının lise binası ve müştemilâtının inşası için Hazineye ve mütebaki kısmının ise mıntıka çiftçilerine veya diğer isteklilere; satışına izin verilmiştir.

 

 

[5] Atatürk Orman Çiftliği Arazisinden 725 Dekarının Satılması Ve Evvelce Mübadele Edilmiş Olan Bir Kısım Arazinin İlgili Şahıslara Ferağının İcrası Hakkında Kanun. Kabul Tarihi: 29 Mayıs 1959.  Bu kanun ile de:  a) Sincanköy-Gazi istasyonları arasında inşa edilecek ikinci demiryolu güzergâhı için gerekli 150 dekar arazinin Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletme umum Müdürlüğüne, b) Çimento Fabrikası civarında Ankara-İstanbul Demiryolunun güneyindeki araziden 25 dekarının Çöp kıymetlendirme Fabrikası inşası için Ankara Belediyesine, c) Marmara Köşkü ile Sivrihisar yolu arasında mevcut araziden 50 dekarının Şap Araştırma ve Mücadele Enstitüsü inşası için Hazineye, d) Yeni İstanbul yolunun kuzeyinde Tavukçuluk Enstitüsü hududundan itibaren batıya doğru imtidat eden araziden, zirai maksatlarla istimali mümkün olmayan 300 dekarının işçi meskenleri inşası için İşçi Sigortaları Umum Müdürlüğüne, e) Aynı araziden 150 dekarının Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu işçileri için mesken inşası maksadı ile Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumuna, f) Yine bu araziden 50 dekarının Atatürk Orman Çiftliği işçi ve müstahdemlerine mesken inşa edilmek üzere Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğüne, g) Ankara şehri imar nâzım plânı gereğince Çiftlik arazisinden açılmasına zaruret görülen yollar için lüzumlu arazinin Ankara Belediyesine, İlgili idarelerle Çiftlik Yönetim Kurulu arasında tespit ve emsalinin satış ve günün rayicine satılmasına izin verilmiştir.

 

 

[6] Atatürk Orman Çiftliği Mülkiyetindeki Bir Kısım Arazinin Devredilmesine İzin Verilmesi Hakkında Kanun. Kabul Tarihi: 24 Mayıs 1983. Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 27 Mayıs 1983 - Sayı: 18059. Bu yasa ile: "Atatürk Orman Çiftliği mülkiyetinde olup; a) Milli Savunma Bakanlığı kullanım bölgesinde bulunan Yenimahalle İlçesi, Çayyolu (Kutugün) Köyü sınırları içerisindeki 647, 648, 649, 662, 665, 668 parsel sayılı toplam 767 708 metrekare arazi ile Milli Savunma Bakanlığınca kullanılmakta olan Yenimahalle İlçesi Macun Mahallesi sınırları içerisindeki 3427, 3428, 3429 parsel sayılı toplam 488 500 metrekare arazinin, Tarım ve Orman Bakanlığı ile Milli Savunma Bakanlığı arasında tespit edilecek bedelle, Milli Savunma Bakanlığına tahsis edilmek üzere Hazineye, b) Çankaya ilçesi, Balgat köyü sınırları içerisindeki 2093/3, 2095/1, 2096/30, 35, 61, 83 parsel sayılı toplam 396 312 metrekare arazinin Tarım ve Orman Bakanlığı ile Gazi Üniversitesi Rektörlüğü arasında tespit edilecek bedelle Gazi Üniversitesine, c) Ankara-İstanbul yolunun 7+860 ıncı km.‘si ile Ankara-Eskişehir yolunun 7+200 üncü km.‘si arasını birbirine bağlayan ve Ankara nazım planına göre Ankara yeni çevre yolunun bir parçasını ve Anadolu Bulvarının devamını teşkil edecek şekilde inşa edilecek ve Atatürk Orman Çiftliği arazisinden geçecek olan çift yol için toplam 186 441 metrekare arazinin Tarım ve Orman Bakanlığı ile Bayındırlık Bakanlığı arasında tespit edilecek bedelle Karayolları Genel Müdürlüğüne, Devredilmesine 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununun 10 uncu maddesi hükümlerine göre izin verilmiştir."

[7] Tarımda yaşanan son özelleştirme dalgası ile de, MEY Gıdanın aldığı TEKEL içki fabrikalarının % 90`ı uluslar arası tekellere satılmış, böylece bir ABD Firması bile AOÇ içinde arazi sahibi olmuştur. 

 

 

 

[8] Bugün Ankara`nın doğu kesiminden başlayarak batı yönüne doğru uzanan bir dizi halindeki, Gençlik Parkı, eski Hipodrom, Atatürk Orman Çiftliği, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Hacettepe ve Bilkent Üniversitelerinden oluşan arazi topluluğu, başkentin havalandırma koridoru özelliğini taşımaktadır. Ancak, eski hipodromun kaldırılarak bu alanın yapılaşmaya açılması, AOÇ arazisinden satın alınarak yapılan toptancı hali, traktör ve çimento fabrikaları ile TMO silosu yeşil kuşağı zedeleyen olumsuz yapılaşmalardır. Bunun yanında, çıkarılan özel kanunlarla bazı yapı kooperatiflerine mesken yapımı için 941 dekar arazi verilmesi, sürecin geldiği noktayı işaret etmesi bakımından önemlidir.

Diğer taraftan AOÇ arazisi içinden demiryolu ve karayolu geçişleri mevcuttur. Doğu Batı ekseninde AOÇ`den geçen yollar; İstanbul yolu, Eskişehir yolu, Ümitköy-AŞTİ yolu, Ankara-Polatlı demiryolu ve banliyö hattı, Ümitköy ve Sincan metro güzergâhlarıdır. Kuzey Güney ekseninde AOÇ`den geçen yollar ise Konya yolu, Ostim-Söğütözü yolu, Anadolu Bulvarı ve Etimesgut yolu olarak sayılabilir.

Özel kanunlarla yol geçişleri için verilen toplam arazi miktarı 1070 dekardır. Ayrıca mülkiyeti halen AOÇ Müdürlüğüne ait olduğu halde çiftlik arazisinden geçen yol ve kavşaklar da mevcuttur. Üstelik Çiftlik Yönetimi bu alanların emlâk vergisini de ödemektedir.

 

 

[9] Günümüzde, AOÇ; 10.413 dekar kuru ve sulu tarla tarımı yapılan, fidan ve süs bitkisi üretimi yapılan ve çayır mera arazisi;11.504 dekar orman ve park alanı; 6.881 dekar kiralanmış alan, 4.275 dekar taşocağı, bataklık, yol, kanal, bina vb. ve 320 dekar hayvanat bahçesi olmak üzere toplam 33.393 dekar araziye sahip bulunmaktadır.

 

 

[10] Bu alanda Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu`nun tarihi sitlere yönelik 19.4.1996 gün ve 417 ve 421 sayılı ilke kararları ile 5.11.1999 tarih ve 659 sayılı ilke kararındaki korumaya yönelik şartlar geçerlidir. Bu nedenle, çiftlik arazisi üzerinde yapılacak tasarrufların, SİT kararlarına uygun olması zorunlu görülmektedir.

 

 

[11] Mustafa Kemal, 11.6.1937`de kaleme aldığı vasiyetnamesinde şunları belirtir: Başvekâlete, Malum olduğu üzere, ziraat ve zirai iktisat sehasında fenni ve ameli tecrübeler yapmak maksadiile muhtelif zamanlarda memleketin muhtelif mıntıkalarında müteaddit çiftlikler tesis etmiştim. On üç sene devam eden çetin çalışmaları esnasında faaliyetlerini; bulundukları iklimin yetiştirdiği her çeşit mahsulattan başka, her nevi ziraat sanatlarına da teşmil eden bu müesseseleri ilk senelerden başlayan bütün kazançlarını inkişaflarına sarf ederek, büyük küçük müteaddit fabrika ve imalathaneler tesis etmişler, bütün ziraat makina ve aletlerini yerinde ve faydalı şekilde kullanarak bunların hepsini tamir ve mühim bir kısmını yeniden imal edecek tesisat vücuda getirmişler, yerli ve yabancı bir çok hayvan ırkları üzerinde çift ve mahsul bakımından yaptıkları tetkikler neticesinde, bunların muhitte en elverişli ve verimli olanlarını tesbit etmişler, kooperatif teşkil suretile, veya aynı zahiyette başka suretlerle civar köylerle beraber faydalı şekilde çalışmışlar, bir taraftan da iç ve dış piyasalarda daimi ve sıkı temasta bulunmak sureti ile, faaliyetlerini ve istihsallerini bunların isteklerine uydurmuşlar, ve bu bugün her bakımdan verimli, olgun ve çok kıymetli birer varlık haline gelmişlerdir. Çiftliklerin yerine göre araziyi islah ve tanzim etmek, muhitlerini güzelleştirmek, halka gezecek, eğlenecek ve dinlenecek sıhhi yerler, hilyesiz ve nefis gıda maddeleri temin eylemek, bazı yerlerde ihtikarla fiili ve muvaffakiyetli mücadelede bulunmak gibi hizmetleri de bulunmak zikre şayandır. Bünyelerinde metanetini ve muvaffakiyetlerinin temelini teşkil eden geniş çalışma ve ticari esaslar dahilinde idare edildikleri, ve memleketin mıntıkalarında da, mümesilleri tesis edildiği takdirde, tecrübelerini müsbet iş sahasından alan bu müesseselerin ziraat usullerini düzeltme, istihsalatı arttırma ve köyleri kalkındırma yolunda devletce alınan ve alınacak olan tedbirlerin hüsnü intihap ve inkişafına çok müsait birer amil ve mesnet olacaklarına kani bulunuyorum, ve bu kanaatle, tasarrufum altındaki bu çiftlikleri bütün tesisat, hayvanat ve demirbaşları ile beraber hazineye hediye ediyorum. Çiftliklerin arazisi ile tesisat ve demirbaşını mücmel olarak gösteren bir liste ilişiktir. Muktazi Kanuni muamelenin yapılmasını dilerim. II.VI.1937 Kemal Atatürk. "  

 

 

[12]  Kent Tarımı kavramı, kentlerde ve kentlerin yakın çevresinde yaşayan ailelerin, kendi beslenme ihtiyaçlarını sağlamak ve/veya ek gelir elde etmek gibi ekonomik yaklaşımlarla piyasaya dönük gıda üretimi yapmak için çevrelerinde yer alan sınırlı miktardaki kaynakları (toprak, su vb.), ekolojik sistemle uyumlu biçimde kullanmak suretiyle tarımsal aktivitelerde bulunmalarını açıklamaktadır. Uzak Doğu ülkelerinden, Latin Amerika`daki pek çok ülkeye kadar yaygın biçimde uygulanmaktadır. Tarımın, kent sisteminin tüm alanlarıyla sağlıklı bir biçimde bütünleşmesinin beraberinde getireceği faydaların ortaya konması, bu kavramın tam olarak anlaşılmasının yolu olacaktır. Kent Tarımı, beslenme ve gıda güvencesi, kentlerde işsizlikle aktif mücadele ve çevre kirliliği ve ekolojik yaşam gibi ana başlıklar altında tanımlanabilecek sorunlara karşı yeni çözümler sunmaktadır.    

 

 

[13] S.Şenol ve Y. Tekeş, 1995. Arazi Değerlendirme ve Kullanım Planlaması Amacı ile Geliştirilmiş Bir Bilgisayar Modeli, İlhan Akalan Toprak ve Çevre Sempozyumu, Cilt 1, 204-210 Ankara- Türkiye.

 

 

Okunma Sayısı: 2323