BAŞBAKANLIK HİZMET BİNASININ AOÇ ARAZİSİNDE İNŞA EDİLMESİNE OLANAK SAĞLAYAN RUHSAT İŞLEMİNİN İPTALİ İÇİN DAVA AÇTIK

GENEL MERKEZ ( )
06.02.2013 (Son Güncelleme: 06.02.2013 14:29:04)

 

YÜRÜTMENİN DURDURMASI

TALEPLİDİR.

DURUŞMA TALEPLİDİR.

 

ANKARA NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI`NA

 

 

1. DAVACI                : TMMOB Şehir Plancıları Odası (Ankara Şubesi)

VEKİLİ                      :  Av. Koray CENGİZ

                                    Cinnah Cad. Farabi Sk. No:38/4 Çankaya Ankara

 

2. DAVACI                : TMMOB Mimarlar Odası (Ankara Şubesi)

VEKİLİ                      :   Av. Gökçe BOLAT

                                      Konur Sokak 4/3 06650 Yenişehir / Ankara

 

3. DAVACI                :  TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası

VEKİLİ                      :  Av. Zuhal SİRKECİOĞLU DÖNMEZ

                                     Bestekar Sok. 49/5 Kavaklıdere/ANKARA

 

4. DAVACI                : TMMOB Peyzaj Mimarları Odası

5. DAVACI                : TMMOB Çevre Mühendisleri Odası

VEKİLLERİ              : Av. Emre Baturay ALTINOK

                                    Uğur Mumcu`nun Sok. No: 54/8 GOP- Çankaya/ANKARA

 

6. DAVACI                : Ankara Barosu Başkanlığı

VEKİLİ                      : Av. Mehtap CEVİZCİ

                                    Adliye Sarayı 5.Kat Sıhhiye / ANKARA

 

DAVALI                     : Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı

                                   

DAVA KONUSU        : Ankara Büyükşehir Belediyesince tesis edilen Atatürk Orman Çiftliği arazisinde yapımına başlanan başbakanlık hizmet binasına ilişkin 17.07.2012 tarih ve 167/1012 sayılı ruhsat işleminin öncelikle yürütmesinin durdurulmasına takiben iptaline karar verilmesi talebidir.

 

ÖĞRENME TARİHİ  : Dava konusu ruhsat; TMMOB Mimarlar Odası tarafından 17.01.2013 tarihinde; TMMOB Peyzaj Mimarları Odası tarafından 14.01.2013 tarihinde kısmen; diğer davacılar yönünden ise işbu davanın açıldığı tarihten önceki yasal 60 günlük süre içinde haricen; haberdar olunmuştur.

 

AÇIKLAMALAR       :

 

I. DAVA KONUSU İŞLEM                                  :

 

Mimarlar Odası Toplu Konut İdaresi Başkanlığı`na 02.01.2013 tarihinde yazı yazarak davalı idarece düzenlenen yapı ruhsatını talep etmiş, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı dava konusu ruhsatı 17.01.2013 tarihinde Mimarlar Odası Ankara Şubesine göndermiştir. (EK-2)

 

Davacılardan Peyzaj Mimarları Odası da, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığınca 10.10.2012 tarihli yazısı ile AOÇ arazisi içinde Başbakanlık konutu yapılması için ruhsat tesis edilip edilmediğini sormuştur. (EK-3)

 

Peyzaj Mimarları Odasına yasal süresi içine bir cevap verilmediğinden Başbakanlık Bilgi Edinme ve Değerlendirme Kuruluna 14.01.2013 tarihinde BHİ1614 sayısına kayıtla itiraz etmiş ve ruhsat bilgileri ve bir örneğinin kendisine verilmesini talep etmiştir. Ancak bu itirazın aynı günü akşam saatlerinde Belediyece 24.12.2012 tarih 21997 sayılı yazı ile verilen cevabın Peyzaj Mimarları Odasına adi posta ile tebliğ edildiği görülmüş, ancak yazı içeriğinde imarın 63886 ada 6 parsele 3194 sayılı İmar Kanununun 26. Maddesi kapsamında yapı ruhsatının düzenlendiği belirtilmiş, ancak ruhsat yazı ekinde gönderilmemiştir. Söz konusu yazı 14.01.2013 tarihinde Peyzaj Mimarları Odasına ulaşmıştır. (EK- 4)

 

II. EHLİYET YÖNÜNDEN AÇIKLAMALAR        :

 

Anayasanın 135.maddesinde "kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları"; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzelkişilikleri olarak tanımlanmıştır.

 

6235 sayılı TMMOB Kanununun 2.maddesinde; Birliğin kuruluş amaçları arasında Mühendislik ve mimarlık mesleği mensuplarının, müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplinini ve ahlâkını korumak için gerekli gördüğü bütün teşebbüs ve faaliyetlerde bulunmak, meslek ve menfaatleriyle ilgili işlerde resmî makamlarla İşbirliği yaparak gerekli yardımlarda ve tekliflerde bulunmak, meslekle ilgili bütün mevzuatı normları, fennî şartnameleri incelemek ve bunlar hakkında görüş ve düşünceleri ilgililere bildirmek görevleri yer almaktadır.

 

6235 sayılı Kanun uyarınca yayımlanan TMMOB Ana Yönetmeliğinin amaç maddesinde mühendislik ve mimarlık mesleği mensuplarının ortak gereksinmelerini karşılamak, mesleki etkinlikleri kolaylaştırmak, mesleğin genel yararlara uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halkla olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplinini ve ahlakını korumak; kamunun ve ülkenin çıkarlarının korunmasında, yurdun doğal kaynaklarının bulunmasında, korunmasında ve işletilmesinde, çevre ve tarihi değerlerin ve kültürel mirasın korunmasında, tarımsal ve sınai üretimin artırılmasında, ülkenin sanatsal ve teknik kalkınmasında gerekli gördüğü tüm girişim ve etkinliklerde bulunmak,  meslek ve çıkarları ile ilgili işlerde, resmi makamlar ve öteki kuruluşlar ile işbirliği yaparak gerekli yardımlarda ve önerilerde bulunmak, meslekle ilgili bütün mevzuatı, normları, bilimsel şartnameler, tip sözleşmeler ve bunlar gibi bütün bilimsel evrakı incelemek ve bunların değiştirilmesi, geliştirilmesi ya da yeniden konulması yolunda önerilerde bulunmak, amaçları arasında yer almıştır.

 

Anılan yasal düzenlemeler uyarınca dayanaklarını Anayasanın 135.maddesinden alan müvekkil Odalar 6235 ve 3458 sayılı yasalara göre kurulan TMMOB`ye bağlı, kamu kurumu niteliğinde meslek örgütleridir. Yasal düzenlemelerle kamunun ve ülkenin çıkarlarının korunmasında, yurdun doğal kaynaklarının bulunmasında, korunmasında ve işletilmesinde, çevre ve tarihi değerlerin ve kültürel mirasın korunmasında, tarımsal ve sınai üretimin artırılmasında, ülkenin sanatsal ve teknik kalkınmasında gerekli gördüğü tüm girişim ve etkinliklerde bulunmak amacı yüklenen Odaların var oluş amacı görüldüğü üzere bizzat kamu yararıdır.

 

Davacı Ankara Barosu`nun dava açma ehliyeti yönünden ise; 1136 Avukatlık Kanunu`nun, Baroların Kuruluş ve Nitelikleri başlığı altında düzenlenen 76. maddesinde; Baroların görevinin, meslek mensupları arasında dürüstlük ve meslek düzenini korumakla birlikte, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü korumak ve sağlamak olduğu açık şekilde düzenlenmektedir.

 

Ankara Barosu Başkanlığı da Avukatlık Kanunu madde 76`daki görevin yerine getirilmesi, hukukun üstünlüğü kavramına işlerlik kazandırılması amacıyla iş bu davayı açmaktadır.  Başka bir deyişle, açtığı bu davayla, idari işlemin etkin ve yaygın bir biçimde hukuka uygunluk denetiminin sağlanması, Anayasal ilkelere uygunluğunun tartışılması amacıyla idari yargıyı harekete geçirmekte, dolayısıyla, hukukun üstünlüğüne işlerlik kazandırmaktadır. 

 

Avukatlık Kanunu`nun, 4667 sayılı Yasa ile değişik 95. Maddesinin 21. Fıkrasında da "hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak " Baro Yönetim Kurullarına verilen görevlerdendir.

 

Son yıllara kadar Danıştay Yüksek Mahkemesi`nin yaygın uygulaması, Baroların açtığı iptal davalarında menfaat ilgisini geniş tutmaktır. Örnek Danıştay kararlarından bir kaçından bahsedecek olursak;

 

Danıştay İdari Dava Daireleri Genel  Kurulu 07.10.2004 gün ve 2004/2163 E., 2004/788 K.,sayılı kararında;  "Bu durumda, hukukun üstünlüğünü savunmak ve korumakla görevli bulunan Baronun, yargı kararının uygulanmadığı ve çevre sorunlarına yol açtığını öne sürdüğü Bakanlar Kurulunca alınan prensip kararı ile menfaat ilgisinin bulunduğunun açık olması nedeniyle, bakılmakta olan davayı açmakta ehliyeti bulunduğundan, aksi yöndeki temyize konu kararda isabet görülmemiştir." şeklinde karar vermiştir.

 

Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu,  07.04.2005 gün 2003/417 E., 2005/234 K. sayılı bir başka kararda;  "Baronun dava konusu Yönetmelik hükümleri ile Anayasanın eşitlik ilkesinin, kişinin dokunulmazlığı ilkesinin, özel hayatın gizliliği ilkesinin, kanunsuz suç ve ceza olmayacağı ilkesinin ihlal edildiğini, öğrenim özgürlüğünün engellendiğini öne sürerek bakılan davayı açtığı göz önünde bulundurulduğunda, iptalini istediği Yönetmelik hükümleri ile menfaat ilgisinin bulunduğunun açık olduğu gerekçesiyle aksi görüş kabul edilmeyerek Daire kararına karşı yapılan temyiz başvurusunun esas yönünden incelenmesine geçildi." Şeklinde hüküm kurmuştur. Görüldüğü gibi Yüksek Mahkemenin tercihi, konuyla ilgili geniş yorum yapılması gerektiği yönündedir.

 

Avukatlık Kanunu`nun 76. Maddesinde de açıkça ifade edildiği gibi Barolar, kendi özel Kanununu ile meslek kuruluşu olmanın ötesinde hukukun üstünlüğünü korumakla görevlendirilmiş  kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır. "Baroların mesleki bir örgütü olmanın ötesinde, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak gibi bir işlev yüklenmesi nedeniyle diğer meslek örgütlerinden farklı bir konumda olduğu açıktır." (DİDDGK 2003/417 E.2005/234 K. sayılı kararı) 

 

Ankara Barosu, hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eden ve avukatları temsil eden kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşudur. Barolar hukukun üstünlüğünü koruma yetkisi ile donatılmış meslek kuruluşlarıdır. Barolara bu  yetki 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ile açıkça tanınmıştır. Hukukun, temel hak ve özgürlüklerin korunmasında ve geliştirilmesinde vazgeçilemez ve devredilemez görev ve sorumluluk sahibi olan, savunmanın örgütlü gücü olan Barolar`ın dava ehliyetinin geniş yorumlanması, uluslar arası hukuk ve Anayasa ile korunan temel hak ve özgürlüklere saygılı bir yargılamanın gereğidir.   

 

Ayrıca, aksi bir düşüncede olunsa dahi Baroların dava ehliyetinin de, 1136 sayılı Kanunun madde metninden değil, amaç ve yasa koyucunun TBMM Genel Kurulundaki tartışmalarından izlenmelidir. Nitekim İptal davasının amacının hukuk devletini kaim kılmak olduğu; iptal davasında davacının rolünün idarenin hukuka ve kanuna aykırı işlemlerini ortadan kaldırmak suretiyle idarenin hukuka bağlılığını sağlamak ve böylece hukuk düzenini korumaktan ibaret bulunduğu; dikkate alındığında, iptal davası ve hukuk devleti arasındaki ilişki,  oldukça berrak bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Nihayetinde bu ilişki, Baroların dava ehliyeti açısından, 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu`nun Baro Yönetim Kurulu‘nun görevlerinin düzenlendiği 95. maddesinin 21. bendinde zikredilen " hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak" ifadesinde vücut bulmaktadır.  Neticede; "iptal davaları ile idari işlemlerin hukuka uygun olup olmadığının saptanmasına, hukukun üstünlüğünün sağlanmasına, böylece de idarenin hukuka bağlılığının belirlenmesine, sonuçta hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilebilmesine olanak sağlandığından, bu davalarda menfaat ilişkisinin dar yorumlanmaması gerekmektedir…[1]."

 

Nitekim, İzmir Barosunun konu ile ilgili ehliyet raporunda da yer verilen TBMM`nin 1136 sayılı Kanun ile ilgili görüşme tutanakları, kanun tasarısının ne amaçla getirildiğini de açıkça göstermektedir. Yasalar özelinde 1136 sayılı Kanun lafzı ve ruhu ile bir bütün olup, Mahkemelerin, yasa koyucunun amacını yorum ile daraltması mümkün değildir.  

 

Bu açıklamalar ışığında davacı baromuzun ehliyeti tartışmasızdır. En nihayetinde bu tartışma yapılacaksa Bursa Barosu Başkanlığı, Danıştay nezdinde girişimde bulunmuş ve içtihadı birleştirme kararı çıkarılmasını istediği ve Konunun, 31.5.2011 tarihli Daire Başkanlığı yazısı ile Danıştay Başkanlığına iletilmiş ve gündeme alındığı da gözetilerek bir karar verilmesi gerekir.

 

Davacı Odalar, huzurdaki davayı belirtilen nedenlerle açmaktadır. Kaldı ki dava konusu ruhsat imar mevzuatına aykırıdır, ruhsatta mimar-mühendis isimleri- oda sicil no.ları gibi hiçbir bilgi bulunmamaktadır.

 

Tip İmar Yönetmeliği 57.madde uyarınca " Proje müellifliği ve yapım işlerinin denetimine dair fenni mesuliyet üstlenen mimarların ve mühendislerin, 27/1/1954 tarihli ve 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu uyarınca, ilgili meslek odasına kayıtlı olmaları, büro tescillerini yaptırıp her yıl için yenilemeleri gerekir. İlgili meslek odaları, hakkında süreli veya süresiz kısıtlılığı bulunan veya üyeliği sona eren üyelerini derhal elektronik ortamda merkez yapı denetim komisyonu ile bütün ilgili yerlere ve kuruluşlara bildirir. İdare yapı ruhsatı düzenleme aşamasında her proje için, proje müelliflerinden, fenni mesullerden ve  fen adamlarından, şantiye şefleri ile yapı müteahhitlerinden mevzuata aykırı uygulama sebebiyle süreli veya süresiz olarak meslekî faaliyet haklarının kısıtlı olmadığına ilişkin ek-1`de yer alan sicil durum taahhütnamesini ister. İdareler sorumluluk alan mimar ve mühendislerin yaptıkları işlemlere ilişkin bilgileri her ayın ilk haftası içinde ilgili meslek odalarına bildirir. Gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilen mimar ve mühendislerin işlemleri tazmin ve hukuki sorumluluğu kendilerine ait olmak üzere iptal edilir ve bu kişiler hakkında Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri gereği suç duyurusunda bulunulur. Gerçeğe aykırı beyanda bulunanlar hakkında yapılacak işlemler oda sicil durum taahhütnamelerinde, idare tarafından yazılı olarak belirtilir. Yapım işlerinde yapı müteahhidi, taşeron ve şantiye şefi olarak görev alanlar aynı zamanda fenni mesul olarak görev üstlenemezler. İdare, projeleri incelerken 5/12/1951 tarihli ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygunluğu da gözetir." denilmektedir.

 

Başka bir ifadeyle bu düzenleme proje müelliflerinin TMMOB`ye bağlı meslek odalarına kayıtlı olmaları zorunlu tutulmuş, idarelere sorumluluk alan mimar ve mühendislerin yaptıkları işlemlere ilişkin bilgileri, yani ruhsatları her ayın ilk haftası içinde ilgili meslek odalarına bildirmesi görevi verilmiştir. (EK 5)

 

(Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü`nce yayınlanan 25.4.2012 tarih ve 1310 sayılı Genelgenin 7. Maddesi)

Yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgelerinin birer örneği ve bir önceki ayda yapılan işlemlere ilişkin bilgiler, incelenmek ve üye kısıtlılığının olup olmadığı hakkında ilgili idareye verilmek üzere her ayın ilk haftası ilgili meslek odalarına liste halinde topluca bildirilecektir. (m.7)

 

Nitekim ruhsat düzenleyen belediyeler her ayın ilk haftası ruhsatları TMMOB`ye bağlı meslek odalarına göndermekte, meslek odaları da bu bilgileri kontrol etmektedir. Dava konusu ruhsat meslek odalarına bu yönetmelik hükmü gereği gönderilmediği gibi, ruhsatta bulunması gereken hiçbir bilgi yer almadığından ruhsat niteliği de taşımamaktadır.

 

Burada anlatılmak istenen meslek odalarına ruhsat işleyişinde yetkili gören yasal düzenlemeler karşısında, odaların dava açma ehliyetleri bulunduğunun tartışmasız oluşudur.

 

III. DAVA KONUSU ALANA İLİŞKİN DAHA ÖNCE AÇILAN DAVALAR

 

Dava konusu ruhsatın verildiği taşınmazın bulunduğu alana ilişkin aşağıda belirtilen davalar farklı Odalar ve meslek kuruluşları tarafından açılmıştır. Dava konusu ruhsat işlemi Atatürk Orman Çiftliğinin yapılaşmaya açılması, talan edilmesi sürecine ilişkin alınmış son idari işlemdir.  Bu nedenle davalardan bahsedilmesi zorunludur.

 

-1. Ankara 5. İdare Mahkemesi 2011/879 E. (Dava tarihi: 30.11.2010)

 

Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 13.08.2010 gün ve 2494 sayılı kararıyla onaylanan "1/10.000 ölçekli Atatürk Orman Çiftliği Alanları Nazım İmar Planı ve I. Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı"nın ve eki olarak onaylanan "1/10.000 ölçekli Ulaşım Şeması" ile "1/1000 ölçekli Ulaşım (Yol-Kavşak vb.) Uygulama Projesi"nin iptali talep edilmiştir. Bu davada keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmış olup, dava konusu planların şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, KAMU YARARINA aykırı olduğu tespit edilmiştir. Bilirkişi raporu ekte sunulmuştur. (EK-6)

 

- 2. Ankara 11. İdare Mah. 2012/1364 - 2012/1365 (Dava tarihi: 24.10.2011)

 

Kültür ve Turizm Bakanlığı Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu`nun 10.08.2011 tarihli ve 6281 sayılı "Yenimahalle İlçesi Atatürk Orman Çiftliği Orman Genel Müdürlüğü Gazi Tesisleri`nin 1. Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı şerhinin kaldırılarak, sadece 3. Derece Doğal Sit Alanı olarak tesciline" ilişkin kararının iptali talep edilmiştir.

 

- 3. Ankara 11. İdare Mahkemesi 2012/424 E. (Dava tarihi: 04.11.2011)

 

Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 17.06.2011 gün ve 1806 sayılı kararıyla kabul edilen ve 12.08.2011 gün ve 2484 sayılı kararıyla kesinleşen "Orman Genel Müdürlüğü Gazi Tesisleri Alanı 1. Derece Doğal ve Tarihi sit Alanı 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı İmar Planı" nın iptali.

 

- 4. Ankara 10. İdare 2012/608 E. (Dava tarihi: 29.03.2012)

 

Ankara Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu`nun 02.02.2012 gün ve 15 sayılı "Ankara İli, Yenimahalle İlçesinde, Atatürk Orman Çiftliği 1. Derece Doğal ve Tarihi Sit içerisinde yer alan mülkiyeti Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğüne ait 2100 ada 16 parsel ve mülkiyeti Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğüne ve Ankara Büyükşehir Belediyesine ait olan 13585 ada 12 parselin bir bölümünü de içine alan ve yaklaşık 7 ha`lık alanın 1. Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı şerhinin kaldırılarak, sadece 3. Derece Doğal Sit Alanı olarak tesciline" ilişkin kararının iptali.

 

- 5. Ankara 10. İdare Mah. 2012/1288 (Dava tarihi: 29.03.2012)

 

Ankara Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu`nun 03.02.2012 gün ve 468 sayılı  "Ankara İli, Yenimahalle İlçesinde, Atatürk Orman Çiftliği 1. Derece Doğal ve Tarihi Sit içerisinde yer alan mülkiyeti Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğüne ait 2100 ada 16 parsel ve mülkiyeti Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğüne ve Ankara Büyükşehir Belediyesine ait olan 13585 ada 12 parselin bir bölümünü de içine alan ve yaklaşık 7 ha`lık yürürlükteki mevzuat ile yürürlükteki ilke kararlarındaki 1. Derece Doğal Sit Alanı özellikleri taşımadığı, bölgedeki bitki dokusunun insan eliyle oluşturulan yapay bir çevre olarak geliştirildiği gerekçeleriyle söz konusu alandaki 1. Derece Doğal Sit şerhinin kaldırılarak, sadece 3. Derece Doğal Sit alanı olarak tescil edilmesine ilişkin Ankara Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu`nun 02.02.2012 gün ve 15 sayılı Kararı`nın alanın tarihi açıdan bir özellik ve nitelik taşımadığı belirlendiğinde 3. Derece Doğal Sit alanı olarak tescil edilmesine ilişkin kararın uygun olduğuna" ilişkin kararın iptali.

 

- 6. Danıştay 6. Daire 2012/4044 E. (Dava tarihi: 29.03.2012)

 

27 Nisan 2012 tarih ve 28276 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan "T.C. Başbakanlık Gazi Yerleşkesi (OGM) Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı" ilan edilmesine ilişkin 2012/3074 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali

 

- 7. Ankara 14. İdare 2012/1129 E. (Dava tarihi: 29.03.2012)

 

Güneyde Beştepe Caddesi, batıda  Söğütözü  Caddesi,  doğuda  Çiftlik  (Alparslan  Türkeş)  Caddesi   ile çevrili  Orman  Genel Müdürlüğü Gazi Yerleşkesi ve civarının; 5393 sayılı Belediye Kanunun 73. maddesi uyarınca Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı ilanına ilişkin Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi`nin 16.01.2012 tarih ve 136 sayılı kararının iptali

 

En özet haliyle; dava konusu ruhsatın verildiği alan önce 1. derece doğal sit alanından 3. derece doğal sit alanına çevrilmiştir (2 no.lu dava). Daha sonra uygulama imar planı yapılmıştır (3 no.lu dava). Bunların ardından alana 7 hektarlık ilave bir alan daha katılmıştır. Bu ilave alan da 1. derece doğal sit alanından 3. derece doğal sit alanına çevrilmiştir. Ancak bu aşamada 644 ve 648 sayılı KHK`ler ile mevzuata yapılan değişiklik sonucu koruma kurulu ve tabiat komisyonu tarafından ayrı ayrı kararlar alınmıştır (4 ve 5 no.lu davalar).

 

4 ve 5 no.lu davalardaki idari işlemler kurul ve komisyon tarafından 1 gün arayla tesis edilmiş idari işlemlerdir.

Daha sonra dava konusu ruhsatın verildiği taşınmazın yer aldığı alan önce Bakanlar Kurulu Kararı ile (6 no.lu dava) ardından Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi kararı ile (7 no.lu dava) kentsel dönüşüm alanı ilan edilmiştir.

Aşağıdaki açıklamalarımızda zaman zaman yukarıda bahsi geçen davalardan, bu davaların konusu olan idari işlemlerden ve bu idari işlemlere yönelik gerekçelerden de bahsedilmektedir. Söz konusu alana ilişkin süreç bir bütün olduğundan bu yöndeki açıklamaların da kaçınılmaz olduğu kanısındayız.

 

IV. HUKUKA AYKIRILIKLAR                   :

 

A. DAVA KONUSU RUHSAT İMAR MEVZUATINA AYKIRI DÜZENLENMİŞTİR:

 

3194 sayılı İmar Kanunu maddeleri uyarınca ruhsat veren bütün idarelerce T.S. 8737 Yapı Ruhsatı Formu kullanılması İçişleri Bakanlığı`nın 24.10.2001 tarih ve 24563 sayılı Resmi Gazetede yayınladığı 28385 no`lu tebliğ ile mecburi standart haline getirilmiştir. Ekte sunduğumuz bu formda görüleceği üzere yapının mimari, statik, elektrik, mekanik tesisat projelerinin müelliflerinin adı, soyadı, kimlik noları, adresleri, oda sicil noları, imzaları bulunmak zorundadır. (EK-7)

 

Ancak Mimarlar Odası`na gönderilen dava konusu ruhsat adeta kimliksizdir, hiçbir proje müellifinin kaydı, bilgisi, imzası bulunmamaktadır. Bu haliyle dahi teknik anlamda dava konusu ruhsat, ruhsat niteliği taşımamaktadır.

 

B. DAVA KONUSU RUHSAT İŞLEMİ İMAR KANUNUNUN 26. MADDESİNE AYKIRIDIR:

 

İmar Kanunun 26.maddesinde; "Kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılacak veya yaptırılacak yapılara, imar planlarında o maksada tahsis edilmiş olmak, plan ve mevzuata aykırı olmamak üzere mimari, statik, tesisat ve her türlü fenni mesuliyeti bu kamu kurum ve kuruluşlarınca üstlenilmesi ve mülkiyetin belgelenmesi kaydıyla avan projeye göre ruhsat verilir." denilmektedir.

 

Ruhsat Ek-6`da sunulan bilirkişi raporu ile tespit edildiği üzere şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırı plan uyarınca düzenlenmiştir. Bu durum dahi ruhsatın iptalini gerektirmektedir.

 

C. DAVA KONUSU RUHSAT KAMU YARARINA AYKIRIDIR:

 

Yukarıda yer verilen davalara konu idari işlemlerin tamamı esasen söz konusu alanda Başbakanlık Hizmet Binası yapılması için yürütülen planlama çalışmalarının parçalarıdır.

 

Bir ülkenin başbakanlık teşkilatının, o ülkenin genel menfaatleri doğrultusunda hareket etmesi gerektiğinin tartışmasız olduğu gerçeği karşısında koruma amaçlı planlanmış bir alanda bizzat Başbakanlığın, TOKİ gibi kendisine bağlı kurum ve ilgili Bakanlıklarla protokol yaparak, bir gecede Bakanlar Kurulu kararı çıkararak korunan alanlara hizmet binası yerleştirmeye çalışmasını ülkemiz, doğamız, toprağımız ve üzerine ülkemizin kurulduğu maddi ve manevi değerleri yok sayan bir anlayış olduğunu düşünüyor ve dava konusu idari işlemin de bu nedenle iptalini talep ediyoruz.

 

1.    DAVA KONUSU RUHSAT İLE CUMHURİYET DÖNEMİNDE MODERN TARIMIN HALKA TANITILMASI VE İLK UYGULAMASININ YAPILMASI AMACI İLE BİZZAT ATATÜRK TARAFINDAN KURULAN VE BU NİTELİĞİNİN KORUNMASI KOŞULU İLE BAĞIŞLANAN ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ`NİN TÜRKİYE VE ANKARA İÇİN ÖNEMİ HİÇE SAYILMAKTADIR.

1.1- Atatürk Orman Çiftliği`nin Kuruluş Amacına Aykırıdır.

Türkiye Cumhuriyetinin kuran kadrolar, siyasal alanda kazandıkları başarıları sürekli hale getirecek ekonomik modelin gerekliliğini her defasında dillendirmişlerdir. Bir yandan modern siyasal kurumlar hayata geçirilirken diğer yandan bu siyasal kurumları besleyecek ekonomik model olarak kırsal ve kentsel alanda sanayileşme ön plana çıkmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti hem kent hem kır yaşamında sanayileşmeye dayalı bir kalkınma modelini ön plana çıkartır. Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) projesi de Türkiye Cumhuriyeti`nin kalkınma politikasının hem mekânsal hem de hukuki bir görünümüdür. AOÇ, Kır ve Kent yaşamının bir biri içine girişine ve harmanlanışına bir örnek olması açısından tasarlandığı Atatürk`ün vasiyetinde açıkça görülür.

Mustafa Kemal Atatürk, 11.6.1937 tarihinde tasarrufu altında bulunan ve şahsi malvarlığı olan AOÇ arazisini vasiyeti doğrultusunda şartlı olarak hazineye bağışlamıştır (EK 8). Mustafa Kemal, 13.06.1937 tarihli yazısında da, Çiftliklerin Türk Köylüsüne ve Ulusuna naçizane bir vazifesi olduğunu vurgular. Dolayısıyla, savaş koşullarından çıkmış bir ülkenin kendi kendini besleyebilmesi, tarımsal alanda sanayileşmesinin bir modeli olarak AOÇ ortaya çıkmıştır. AOÇ, kooperatifler yoluyla örgütlenmiş üreticiler, üreticilerin ürünlerini tüketen kentliler ile birlikte, kentin sosyal dokusuna ve ekonomik gelişimine, siyasal hayatına, kentsel çevrenin yapılandırılmasına dair de bir ufuk çizgisidir. AOÇ kuruluş amacı açısından bugün dünyanın pek çok ülkesinde hayat bulan "kentsel tarım" modelinin ilk örneği olarak değerlendirilmelidir. Bunun yanı sıra, bu işlevleri nedeniyle halk için rekreatif olanaklar da sunar.

AOÇ`nin kuruluş amacına aykırı kullanılsa da dava konusu alan Cumhuriyet`in kalkınma politikası için bir model niteliğindeki AOÇ alanının kalbi olarak nitelenebilecek bir konumda olup yapılaşma açısından AOÇ`nin genel karakterine uygun dokusunu bugüne kadar korumuş bir alandır. Bu bütünlüğün, genel karakteristiğinin ve yapılaşma dokusunun korunması amacıyla, AOÇ Hazineye hibe edilişinden 60 yıl sonra amacına uygun olarak kullanılmaması nedeniyle, 02.06.1992 tarih ve 2436 sayılı Kurul Kararı (EK 9) ile doğal ve tarihi sit alanı ilan edilmiş, 27.07.1993 tarih ve 3097 sayılı Kurul Kararı (EK 10) ile sit alanı sınırları belirlenmiştir. Buna ilave olarak Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 07.05.1998 tarih ve 5742 sayılı Kararı (EK 11) ile de Birinci Derece Sit alanı olarak ilan edilmiştir.

Kısacası AOÇ, kent açısından kısır, dar kapsamlı değerlendirilecek kentsel yeşil alan- rekreasyon alanı olarak tasarlanmamış ve işlevlendirilmemiştir. AOÇ`nin Cumhuriyetin kuruluş yıllarında belirlenen bu misyonu, bu mekânın geleceğine ilişkin vizyonumuzu da belirmektedir.

Bir bütün olarak ele alınması ve Cumhuriyetin kuruluş tarihi ve mirası açısından önemi ve işlevi doğrultusunda değerlendirilmesi ve bu yönde korunarak geliştirilmesi beklenen AOÇ alanına ilişkin parçacı bir yaklaşımla alana özel sit alanı "derecesi" ve "niteliğine" ait karar üretilmiştir. "Parçacı; bütünü bozan" ve "Alana; kişiye özel" olarak tanımlanabilecek karar AOÇ`nin kuruluş amacına ve Atatürk`ün vasiyetine aykırılığı nedeniyle de koruma mevzuatına, kamu yararına ve hukuka aykırıdır.

Kamu yararı açısından değerlendirildiğinde; dava konusu alan kentin bütününe hizmet eden bir özellik taşımaktadır. Bu nedenle de Ankara kenti açısından özel bir öneme ve yarara sahiptir. Başbakanlık hizmet binası dahi olsa herhangi bir yapılaşmaya konu olması ve AOÇ alanının bütünlüğünün bozulması açıkça kamu yararına aykırıdır. Bilindiği üzere üstün kamu yararı, iki hizmet arasında hangisinin diğerine üstün olduğu, diğer bir deyişle hangi hizmetin daha çok kamu yararına olduğu sorunu ile ilgilidir. Yarışan kamu yararları kavramlarından hareketle üstün kamu yararına ulaşıldığı açıktır. Bu açıdan değerlendirildiğinde alanın bütünün korunması ve aşağıda da ayrıca belirteceğimiz amaçlar doğrultusunda kullanılması üstün kamu yararına hizmet edecektir.

1.2.- Atatürk Orman Çiftliği Alanının Atatürk`ün Vasiyetine Aykırı Olarak Amaç Dışı Kullanılması ve Küçültülmesi Sürecinin Bir Parçasıdır.

·        Mustafa Kemal Atatürk 1925 yılında, Ankara`nın tarımsal üretim için uygun bir zemin sağlamayan, bataklık ve kıraç arazilerinde, yurttaştan gerçekleştirdiği satın almalarla, bugünkü adıyla Atatürk Orman Çiftliğini kurmuştur. İlk adı Orman Çiftliği olan, Atatürk Orman Çiftliği, 5/5/1925 tarihinde 20 bin dekar, daha sonra Balgat, Etimesgut, Çakırlar, Macun, Güvercinlik, Tatar ve Yağmurbaba gibi alanların satın alınmasıyla 52 bin dekar alan üzerine kurulmuştur.

·        Mustafa Kemal, AOÇ`yi 13 yıl bizzat işlettikten sonra 11 Haziran 1937 tarihli vasiyetnamesinde "tasarrufum altındaki bu çiftlikleri bütün tesisat, hayvanat ve demirbaşları ile beraber hazineye emanet ediyorum" ifadesini kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hazinesine hibe ve emanet etmiştir.

Ancak 1938 yılından bugüne birçok yasal düzenleme yapılarak AOÇ alanının amaç dışı kullanımına olanak sağlanmıştır.

·        İlk kez 1938-1950 arası dönemde, "Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumu İdare Meclisi" kararlarıyla AOÇ alanının amaç dışı kullanımının yolu açılmıştır. 1938-1950 yılları arasında AOÇ`nin 7372 dekar alanı çeşitli kuruluşlara (uçak fabrikası için Türk Hava Kurumuna, tohum ıslah istasyonu için Tarım Bakanlığına, kısa dalga verici istasyonu için Basın Yayın Genel Müdürlüğüne, mensucat sanayii için Sümerbank`a, bira fabrikası için Tekel`e vb.)  devredilmiştir.

·        1950 yılında 5659 sayılı "Atatürk Orman Çiftliği Kuruluş Kanunu" çıkarılmıştır. 5659 sayılı Yasanın 10`uncu maddesine göre çıkarılan 6000, 6238, 6947 7310 sayılı yasalar AOÇ alanının tarım dışı kullanımını artarak devam ettirmiştir. 

·        1976 yılında çıkarılan 2015 sayılı yasa ve 1983 yılında çıkarılan 2823 sayılı yasa çerçevesinde toplam 14.541 dekar çiftlik alanı daha çeşitli kuruluşlara satılmıştır. Ayrıca, mahkeme kararı ile çeşitli şahıslara verilen arazilerle AOÇ alanı daraltmıştır.

·        1994 yılında 4046 sayılı "Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" çerçevesinde özelleştirilen ve özel kanunlarla AOÇ alanı içinden yer edinen Sümerbank, Tekel Genel Müdürlüğü ve Zirai Donatım Kurumu gibi kuruluşlara ait alanların satılmasıyla özel şahısların eline geçmiştir. Böylece AOÇ alanı içinde yeni özel mülkiyet adacıkları meydana gelmiştir.

·        2005 yılı sonu itibarıyla genel hatları yukarıda belirtilen nedenlerle AOÇ alanında toplam 22.078 dekar arazi kaybı ortaya çıkmıştır. Kaybedilen alan büyüklüğü, Mustafa Kemal`in hazineye hibe etmiş olduğu toplam AOÇ alanının % 42`sine denk gelmektedir.

AOÇ Hazineye hibe edilişinden 60 yıl sonra amacına uygun olarak kullanılmaması ve sahip olduğu tarım ve tarihsel nitelikleri nedeniyle Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu`nun 02.06.1992 gün ve 2436 sayılı kararı ile sit ilan edilen, aynı kurulun 20.07.1993 gün ve 3097 sayılı kararı ile sit sınırları belirlenen ve 07.05.1998 gün ve 5742 sayılı kararı ile 1.Derece Doğal ve Tarihi Sit alanı ilan edilerek bir bütün olarak ele alınarak korunması temel ilkesi üzerinden oluşturulan "KORUMA" kararı "Parçacı; bütünden kopuk" ve "Alanın kuruluş amacına aykırı; alana özel" olması nedeniyle koruma mevzuatına ve kamu yararı aykırıdır.

1.3-   Atatürk Orman Çiftliği Alanında Yapılan Planlama Çalışmaları

2006 yılında 5524 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun (EK-12)  ile 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanuna eklenen madde ile Ankara Büyükşehir Belediyesi`ne Atatürk Orman Çiftliğinin (AOÇ) "...öncelikle üst ölçekli plan ve Koruma Amaçlı İmar Planı  ve bunlara uygun her  türlü imar planlarını yapma..." yetkisi  verilmiştir.

·        AOÇ, 1928 yılında hazırlanan Jansen planında, Ankara çanağı olarak adlandırılan Ankara ovasında tüm derelerin birleşme yeri olduğu için, Ankara`nın havalandırma koridoru olarak gösterilmiştir.

·        1/25.000 ölçekli 2023 Ankara Nazım İmar Planı Kararlarında, Amaç ve Hedefler başlığı altında: "Doğal, kültürel, çevresel değerlerin, tarihi varlıkların, su kaynaklarının, tarım ve orman alanlarının korunmasını, afet risklerinin giderilmesini/azaltılmasını, afete karşı önlem alınmasını amaçlayan" düzenlemesi 6 hedef olarak yer almaktadır.

·        5524 Sayılı Yasa doğrultusunda Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan 1/25000 ölçekli Atatürk Orman Çiftliği Alanları Nazım Planı (üst ölçekli plan) ile 1/10000 ölçekli Atatürk Orman Çiftliği Koruma Amaçlı Nazım İmar Plan taslakları, T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı`nın 14.12.2006 tarih ve 11259 sayılı yazısı ile uygun görülmüştür (EK 13).

    Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 10.1.2007 tarih ve 2039 sayılı kararıyla (EK 14) gerekli düzeltmeler yapılarak, onaylanmak üzere Ankara Büyükşehir Belediyesine gönderilmiştir.

    Ankara Büyükşehir Belediye Meclis 12.01.2007 gün ve 207 sayılı kararıyla (EK 15) onaylanmıştır. Planlar 02.02.2007 tarihinde ilan edilmiştir.

    Onaylanan "1.000 Nazım İmar Planı ve 1.000 ölçekli Nazım İmar Planı ve Koruma Amaçlı Nazım İmar Planları"nın Ankara kentinin sosyal ve ekonomik bütünlüğünün bozulmasında, kenti kent yapan yeşil, tarihi, doğal dokunun yok edilmesinde, insan, doğa ve kent birliğinin parçalanmasında, Toplumsal hafızanın, tarihi değerlerin iğdiş edilmesinde, koruma, imar hukukunun, şehircilik ilkelerinin ve kamu yararına aykırı olduğu gerekçeleriyle iptali istemiyle Ankara 13. İdare Mahkemesi`nde 2007/2394 E. numarasıyla tarafımızdan dava açılmıştır.

    Mahkeme tarafından 28.11.2008 gün ve 2007/2394 E. 2008/1795 K. sayılı kararla "…dava konusu planların ve adı geçen işlemlerin birçok farklı konuda planlama esaslarına, şehircilik ilkelerine, kamu yararı ve üstün kamu yararına, ulusal çıkarlara ve çeşitli yasa ve yönetmeliklere uygun olmadığı..." gerekçeleriyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir (EK 16).

·        12.01.2007 gün ve 207 sayılı Meclis kararıyla onaylanan planların Mahkeme kararıyla iptal edilmesi nedeniyle, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından tekrar hazırlanan "1/10.000 ölçekli Atatürk Orman Çiftliği Alanları Nazım İmar Planı ve 1.Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı Koruma Amaçlı İmar Planı"" T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı`nın 21.05.2010 gün ve 4035 sayılı yazısı ile "uygun görülmüştür (EK 17). Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 02.07.2010 gün ve 5213 sayılı kararıyla (EK 18) uygun görülerek onaylanmak üzere Ankara Büyükşehir Belediyesine gönderilmiştir. Ankara Büyükşehir Belediye Meclis 13.08.2010 gün ve 2494 sayılı kararıyla (EK 19) bu planları onaylamış ve 31.08.2010 tarihinde ilan edilmiştir.

    Onaylanan "1.000 ölçekli Nazım İmar Planı ve Koruma Amaçlı Nazım İmar Planları"nın iptali istemiyle Ankara 5. İdare Mahkemesi`nde 2011/879 E. numarasıyla tarafımızdan dava açılmıştır. Davamızda son olarak 5nolu dilekçe ekinde sunduğumuz bilirkişi raporu tebliğ edilmiştir.

Yukarıda bahsedilen planlama sürecinden anlaşılacağı üzere, Atatürk Orman Çiftliğinin coğrafi konumu ve niteliği nedeniyle Ankara kentinin "hava koridoru" olarak belirlenmiştir. Sonrasında kent yerleşiminin gelişme biçimi, yönü ve mekânsal dağılımı AOÇ alanının bu özelliğini pekiştirmiştir. AOÇ alanının adeta Ankara Metropolünün akciğerleri niteliğinde kalması nedeniyle "mevcut halinin korunarak geliştirilmesi" temel ilkesi belirlenmiştir. Bu durum rastlantısal bir durum değildir. AOÇ alanı Ankara Kenti çanağı denilen coğrafi yapı gereği tüm Ankara vadilerinin-derelerinin toplandığı ve Ankara Çayı`na katıldığı alandır. Bu nedenle de Ankara kentinin akciğerleri niteliğinde olup hava koridoru olarak belirlenmiştir.

Ancak her ne kadar Çiftlik arazisi "KORUMA" temel ilkesi ile sit alanı ilan edilse de 2007 ve 2010 yıllarında onaylanan planlarda; koruma ve geliştirme yaklaşımı benimsenmek yerine kentin akciğerleri niteliğindeki çiftlik arazisinin, rant uğruna kentin imar planlarında yer verilmeyen kullanımlar için adeta "boş alan" olarak ele alınmaktadır. 2007 yılında onaylanan imar planı bu gerekçelerle yargı kararı ile iptal edilmiş, 2010 yılında onaylanan imar planının aynı gerekçelerle iptali için dava açılmıştır.

 

2.    DAVA KONUSU RUHSAT İLE KURULUŞ AMACI VE ATATÜRK`ÜN VASİYETİ GEREĞİ "KORUNMASI" GEREKEN ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ`NİN KALBİ KONUMUNDAKİ BİR PARÇASINDA, BÜTÜNDEN AYRIŞMAYA NEDEN OLACAK ŞEKİLDE, ADETA KENTSEL ALAN GİBİ YAPILAŞMA YOLU AÇILMAKTADIR

Ankara kent bütünü ölçeğinde, hatta yakın kentler için, halkın yani kamunun kullandığı bir alandır. Doğal özellikleri nedeniyle Ankara kentinin gerek hava gerekse su kaynaklarının korunmasına olan katkısı ile rekreasyonel açıdan yararlanılan alan olarak korunmasında "üstün kamu yararı" niteliğinde olup doğal sit derecesinin düşürülerek yapılaşmaya açılması asıl kamu yararına aykırıdır.

Hal böyleyken gerek Ankara kenti gerekse Türkiye için bu kadar önemli bir alanın korunmasındaki yararın "Başbakanlık Hizmet Binası" yapılması ile karşılaştırıldığında üstün kamu yararı olarak değerlendirilmesi gerektiği kanımızca açıktır.

Ayrıca, koruma mevzuatı göz önünde bulundurulduğunda Atatürk Orman Çiftliği`nin bütün olarak değerlendirilmesi amacı ile "Sit Alanı" ilan edildiği dikkatte alınarak dava konusu kurul/komisyon kararı değerlendirildiğinde; AOÇ alanı bütününde parçacı bir yaklaşımla parsel ölçeğinde AOÇ`nin esas kuruluş amacına hizmet eden alanının sit derecesinin düşürülmesi koruma mevzuatı hükümlerine aykırıdır.

Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu`nun 05.11.1999 tarihinde aldığı 659 sayılı ilke kararına göre doğal sit alanlarının tanımları ve kullanma koşulları belirlenmiştir. Buna göre:

"…Doğal (Tabii) Sit: Jeolojik devirlerle, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait olup; yer üstünde, yeraltında veya su altında yer alan, ender bulunmaları veya özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli alanlardır. Bu alanlarda yapılacak tespit çalışmalarında, alanın özelliğine göre ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerinin alınması esastır. Bu kanuna göre bu tür alanlar 3 farklı şekilde derecelendirilmiştir.

1- I. Derece Doğal (Tabii) Sit: Bilimsel muhafaza açısından evrensel değeri olan, ilginç özellik ve güzelliklere sahip olması ve ender bulunması nedeniyle kamu yararı açısından mutlaka korunması gerekli olan, korumaya yönelik bilimsel çalışmalar dışında aynen korunacak alanlardır. Bu alanlarda, bitki örtüsü, topografya, siluet etkisini bozabilecek, tahribata yönelik hiçbir eylemde bulunulamayacağına ancak koruma kurulundan izin almak koşulu ile zorunlu olan alanlarda, teknik altyapı hizmetleri, rekreasyon amaçlı günübirlik tesisler, ağaçlandırma, orman bakımı ve ağaç kesimi, orman alanlarında yangın için gerekli koruma önlemlerinin alınması, sit kararı ilanından önce ruhsat almış işletmelerde taş, toprak, kum, maden vb. ocakların sahanın rehabilite edilerek yasal süresi içinde işlerinin tasfiyesi, alanın özelliğinden kaynaklanan faaliyetlere, her türlü bilgi verici uyarı levhalarının konulması koruma önlemlerinin ilgili kuruluş ve yerel yönetimlerce alınması, mevcut tescilli ve tescilsiz yapıların bakım ve onarımlarının yürürlükteki ilke kararları doğrultusunda yapılabilmesi konusunda izin verilebilmektedir….

…………..

3- III. Derece Doğal (Tabii) Sit: Doğal yapının korunması ve geliştirilmesi yolunda, yörenin potansiyeli ve kullanım özelliği de göz önünde tutularak konut kullanımına da açılabilecek alanlardır."

Tanımda yer alan "ender bulunma" durumu, Ankara kenti için ender niteliği tartışılmazdır. Ankara kent bütünü içinde değerlendirildiğinde, hemen tüm derelerin üstünün kapatıldığı, kent içindeki yeşil alanların ticari birimler, kapalı spor tesisi, otopark vb farklı kullanımlar ile bir şekilde yapılaşma ile küçültüldüğü için niteliğinin kaybolduğu, bir çoğunun da farklı amaçlarla yapılaşma açıldığı gerçeği nedeniyle AOÇ Ankara için "ender nitelikli" doğal alandır. Kent içinde doğal topografyası korunarak kent bütünü, kent halkı açısından vazgeçilmez öneme sahip başka bir doğal alan yoktur.

Koruma mevzuatı göz önünde bulundurularak dava konusu karar değerlendirildiğinde; Parsel ölçeğinde Atatürk Orman Çiftliği ile aynı ismi taşıyarak "Çiftliğin Kuruluş Esasları"nın (EK 20) uygulanması niteliğindeki alanın bilimsel ve teknik gerekçe olmaksızın yeni yapılaşmanın yolunun açılması koruma mevzuatına, AOÇ`nin kuruluş amacına ve Atatürk`ün vasiyetine açıkça aykırıdır.

3.    1937 YILINDA ATATÜRK TARAFINDA "KORUNMASI VE GELİŞTİRİLMESİ" ŞARTLARI İLE DEVLETE BAĞIŞLANAN ORMAN ÇİFTLİĞİ`NDE BAŞBAKANLIK HİZMET BİNASI YAPIMI KORUMA MEVZUATINA AÇIKÇA AYKIRIDIR.

        Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun 19.04.1996 tarih ve 421 nolu İlke Kararına göre tarihi sit alanlarının tanımları ve kullanma koşulları belirlenmiştir. Buna göre:

"Tarihi sit, Milli tarihimiz ve askeri harp tarihi açısından önemli tarihi olayların cereyan ettiği ve doğal yapısıyla birlikte korunması gerekli alanlardır."

Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin tamamı bu kapsama dahildir. Bu sebeple kullanma ve koruma koşulları 421 sayılı ilke kararına göre belirlenmelidir. Tarihi açıdan büyük önemi bulunan, önemli olayların cereyan ettiği ve korunması gereken bu arazinin kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilmesine ilişkin hiçbir bilimsel ve hukuki nitelikte gerekçe belirtilmemiştir.

1937 yılında "Hazineye" devletin bir parçası olarak gerekli önlemlerin ve işlemlerin yapılması amacı ile bağışlanan AOÇ`nin bir parçası olan "Orman Genel Müdürlüğü" arazisinin hangi gerekçeyle artık "milli tarihimiz açısından önemi" kalmamıştır?

Ankara kenti içinde başbakanlık konutu yapılabilecek birçok yer bulunabilir, ancak doğal alanda yapılaşmanın geri dönüşü yoktur.

Uydurma gerekçelerle doğal sit derecesi 1. dereceden 3. dereceye düşürülmekte, Türkiye Cumhuriyeti tarihi açısından en önemli alanlardan birisi olan AOÇ`nin "tarihi açıdan bir özellik ve nitelik taşımadığı" için tarihi sit satüsü kaldırılmakta ve kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilmektedir.

Alan bütününde sağlanması halinde genel karakteristiği ve dokusunun korunması mümkün olan AOÇ alanında böyle bir proje alanı ilan edilmiş olması, Atatürk`ün Korunması ve Geliştirilmesi amacı ile önemli misyon yükleyerek Türkiye Cumhuriyetine bağışladığı Atatürk Orman Çiftliği`nin de yok edilmesi anlamı taşımaktadır.

4.    DAVA KONUSU ALANDA YAPILAŞMA BELGEDİR.

Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 10.08.2011 tarihli ve 6281 sayılı kararından (EK21) 2 ay önce, yine aynı kurulun 03.06.2011 tarihli ve 6104 sayılı kararı (EK22) ile "Orman Genel Müdürlüğü Gazi Tesisleri Alanı 1. Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı" düzeltmelerle uygun görülmüştür. Uygun görülen planda yapılan düzeltmeler yeni yapılaşmaya ilişkindir.

İmar Planı Uygulama Hükümlerinin (EK23) aşağıda yer alan hükümleri 03.06.2011 tarihli Kurul Kararı ile iptal edilerek uygun görülmüştür;

·        A.Dayanak-Kapsam ve Hedef bölümünün 2. Planlamanın Kapsam ve Hedefleri başlığı altında yer alan 2.2. Planlamanın Hedefleri maddesinin 2.2.2. Fiziksel Hedefler bendinde yer alan; Gerekmesi durumunda, önerilen Emsali ve maksimum yapı yüksekliğini aşmamak koşulu ve Ankara Kültür Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurlunun uygun göreceği şekilde yeniden yapılanması.

·        B. Genel Hükümler bölümünün 2. Denetime İlişkin Genel Hükümler başlığı altında yer alan; Bu imar planı, plan notları, plan raporu ile bir bütündür. Bu plana aykırı olarak yapılan projelerin veya uygulamaların saptanması halinde; Ankara Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu bu işlemlerin uygun hale getirilmesini, uygun hale getirilmeyenlerin ise iptalini ilgili idarelerden ister, aykırı uygulamalarda ısrar halinde gerekli hukuk işlemleri gerçekleştirir.

·         B. Genel Hükümler bölümünün 6. Planın Uygulamasına İlişkin Hükümler başlığı altında yer alan; 6.2. Zorunluluk halinde ve yapının ayrılmayan bazı birimlerini zemin kat altında ve silueti bozmayacak şekilde mimari proje ile çözebilecektir. Zemin kat altında kazanılan ve siluet bozmayacak bu alanlar inşaat alanına dahil edilemez.

·        B. Özel Hükümler bölümünün 3. Yapılaşmaya İlişkin Hükümler başlığı altında yer alan 6 maddenin tamamı

Alanın 1. Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı olması özelliğinin korunması ve bu doğrultuda alana yönelik geçerli koruma mevzuatı hükümleri doğrultusunda yukarıda yer alan hükümler Koruma Kurulu tarafından iptal edilmiştir.

Kurul kararı ile düzeltmelerle uygun görülen "Orman Genel Müdürlüğü Gazi Tesisleri Alanı 1. Derece Doğal ve Tarihi sit Alanı 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı İmar Planı" Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 17.06.2011 gün ve 1806 sayılı kararıyla (EK24) onaylanarak 27.06.2011 tarihinden itibaren 1 ay süre ile Ankara Büyükşehir Belediye`sinin ilan askı panosunda ilan edilmiştir.

Şehir Plancıları Odası tarafından 25.07.2011 tarih ve 06.11.2456 sayılı yazı ile usul yönünden askıdaki plana itiraz edilmiştir. Askıya yapılan bu itiraz Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi`nin 12.08.2011 gün ve 2484 sayılı kararı (EK25) ile reddedilmiştir.

Yaşanan bu süreç sırasında daha plana ilişkin itirazlar değerlendirilmeden; 10.08.2011 tarihinde yapılan Koruma Kurulu toplantısında İmar Planına konu alanın sit derecesinin değiştirilmesi ve statüsünün 3. Derece Doğal Sit Alanı olarak düzenlenmesi talep edilmiş, bu talep 6281 sayılı Kurul Kararı ile uygun görülmüştür.(EK26)

Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, 2011 yılı Haziran ayında dava konusu alanı 1. Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı vasfında görmekte ve bu doğrultuda hazırlanan planı onaylamakta; bu kararından 2 ay sonra, 2011 yılı Ağustos ayında ise alanın bu özelliklere sahip olmadığını belirterek tarihi sit alanı vasfını kaldırmakta ve sit alanı derecesini 3`e indirmektedir. (EK27)

Yaşanan bu süreç sonrasında 2012 yılı şubat ayına gelindiğinde, söz konusu alana bitişik 7 ha`lık kısım yukarı bahsi geçen gerekçelerle aynı şekilde önce Ankara-1 Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu`na, bir gün sonrada Ankara Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu`nda görüşülerek uydurma gerekçelerle sadece "Başbakanlık Hizmet Binası" yapılacağı ve bu işlemde kamu yararı bulunduğu esas gerekçesi ile sit alanı derecesini 3`e indirilmiş, tarihi sit statüsü de kaldırılmıştır.

Bu süreç değerlendirildiğinde; alanda en baştan beri yeni yapılaşma talebinin olduğu, ancak 1. derece doğal ve tarihi sit alanı niteliği nedeniyle bu yeni yapılaşma talebinin gerçekleşemeyeceğinin anlaşılması sonrasında alanın sit derecesi ve statüsünün değiştirilerek yeni yapılaşmanın önünün açıldığı açıktır. Yaşanan bu sürecin koruma mevzuatına aykırılığı ve Atatürk`ün mirası olan"Atatürk Orman Çiftliği" ideolojisine aykırı olduğu açıkça ortadadır.

 

SONUÇ VE İSTEM   : Açıklanan ve Mahkemenizce resen saptanacak nedenlerle;

 

Ankara Büyükşehir Belediyesince tesis edilen Atatürk Orman Çiftliği arazisinde yapımına başlanan başbakanlık hizmet binasına ilişkin 17.07.2012 tarih ve 167/1012 sayılı ruhsat işleminin öncelikle yürütmesinin durdurulmasına takiben iptaline, duruşma talebimizin kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı idareye yüklenmesine karar verilmesini saygılarımıza vekaleten arz ve talep ederiz. 05.02.2013

 

 

 

 

 

 

 

Şehir Plancıları Odası

Ankara Şubesi Vekili

Av. Koray CENGİZ

 

 

 

Mimarlar Odası

Ankara Şubesi Vekili

Av. Gökçe BOLAT

 

 

 

 

Ankara Barosu

Vekili

Av. Mehtap Cevizci

 

 

 

 

 

Ziraat Mühendisleri Odası

Vekili Av. Zuhal

SİRKECİOĞLU DÖNMEZ

 

 

 

    Peyzaj Mimarları Odası

Vekili Av. Emre

Baturay ALTINOK

 

 

 

Çevre Mühendisleri Odası    Vekili Av. Emre

Baturay ALTINOK

 

 

Ekler:

 

  1. Vekaletnameler
  2. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı`nın 337 sayılı yazısı, dava konusu ruhsat
  3. Peyzaj Mimarları Odası`nın10.12.2012 tarihli yazısı
  4. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı`nın 24.12.2012 tarihli yazısı
  5. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü`nce yayınlanan 25.4.2012 tarih ve 1310 sayılı Genelgesi
  6. Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 13.08.2010 gün ve 2494 sayılı kararıyla onaylanan "1/10.000 ölçekli Atatürk Orman Çiftliği Alanları Nazım İmar Planı ve I. Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı"nın ve eki olarak onaylanan "1/10.000 ölçekli Ulaşım Şeması" ile "1/1000 ölçekli Ulaşım (Yol-Kavşak vb.) Uygulama Projesi iptali davası kapsamında alınan bilirkişi raporu

7.    24563 sayılı Resmi Gazetede yayınladığı 28385 no`lu tebliğ

8.     Mustafa Kemal Atatürk`ün, 11.6.1937 tarihli bağış senedi

9.     Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 02.06.1992 tarih ve 2436 sayılı kararı

10.                       Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 27.07.1993 tarih ve 3097 sayılı kararı

11.                       Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 07.05.1998 tarih ve 5742 sayılı kararı

12.                       8.7.2006 tarih ve 26222 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanarak yürürlüğe giren 5524 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun.

13.                       T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 14.12.2006 tarih ve 11259 sayılı yazısı

14.                       Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 10.1.2007 tarih ve 2039 sayılı kararı

15.            Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi 12.01.2007 gün ve 207 sayılı kararı

16.            Ankara 13. İdare  Mahkemesi`nin 28.11.2008 gün ve 2007/2394 E., 2008/1795 K. sayılı kararı

17.            T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 21.05.2010 tarih ve 4035 sayılı yazısı

18.            Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 02.07.2010 tarih ve 5213 sayılı kararı

19.            Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi 13.08.2010 gün ve 2494 sayılı kararı

20.            Çiftliğin Kuruluş Esasları (Kaynak: ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ )

21.            Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 10.08.2011 tarihli ve 6281 sayılı kararı

22.            Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 03.06.2011 tarihli ve 6104 sayılı kararı

23.            Orman Genel Müdürlüğü Gazi Tesisleri Alanı 1. Derece Doğal ve Tarihi sit Alanı 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı İmar Planı Uygulama Hükümleri

24.            Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 17.06.2011 gün ve 1806 sayılı kararı

25.            Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi`nin 12.08.2011 gün ve 2484 sayılı kararı

26.            Ankara Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu`nun 02.02.2012 gün ve 15 sayılı kararı

27.            Ankara Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 03.02.2012 tarihli ve 468 sayılı kararı

 



[1] DİDDGK, E. 1997/195, K. 1997/400, KT. 13.6.1997, DD, sy. 95, y. 28, s. 82.,

 

Okunma Sayısı: 1146