TARIM TÜRK HAYVANCILIK DERGİSİ İLE RÖPORTAJ

GENEL MERKEZ ( )
19.01.2016 (Son Güncelleme: 20.01.2016 18:14:17)

"KIRMIZI ETTE FİYAT ARTIŞI İTHALAT İLE DURDURULAMAMIŞTIR"

Özden GÜNGÖR

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı

Hayvancılık sektörünü yakından takip eden tüm uzmanların itirazlarına rağmen kırmızı et fiyatındaki artışı durdurmak amacıyla 2010 yılından beri ithalat yapılmaktadır. İlk önce kasaplık canlı hayvan, ardından karkas et ile başlayan ithalatı, zamanla saman ve kurbanlık hayvan ithalatları izlemiştir. 2010-2014 yılları arasında 1 milyon 326 bin baş sığır, 2 milyon 200 bin baş küçükbaş hayvan ve 194 bin ton sığır eti ithalatı yapılmıştır. Bu ithalata yaklaşık 3,5 milyar dolar ödenmiştir. Bu yılın 6 aylık dönemi için yaklaşık 44 bin baş sığır, 1.568 baş küçükbaş hayvan ve 2.547 ton sığır eti ithalatına da yaklaşık 95 milyon dolar ödeme yapılmıştır.

Fiyatları baskı altına almak için yapılan bu ithalat sonucunda 2010-2014 yılları arasında dana etinin kasap fiyatındaki artış %10 olurken, kuşbaşıda %64, kıymada %73, bonfilede %98 artış kaydedilmiştir. 2015 yılının başından Ağustos ayına kadar ise bonfile fiyatındaki artış %15 olurken, kuşbaşı %24, kıyma %25, dana eti fiyatları %30 yükselmiştir.

Görüldüğü üzere ithalat ile kırmızı ette fiyat artışı durdurulamamıştır.

İthalata rağmen fiyatların artması bunun yanlış bir politika olduğunu açıkça ortaya koymuştur. O zaman işin çözüm noktası üzerinde yoğunlaşmak gerekir. Avrupa Birliği (AB) bütçesinin %40`ını tarımsal desteklere ayırırken ülkemizde bu oranın %2`yi geçmediğini, ülkemizde faiz ödemelerine tarımsal desteğe ayrılan payın 5 katından fazla bütçe ayrıldığını, AB ülkelerinde hayvancılık sektöründe çiftçinin kooperatifleşme oranı %90-98 aralığındayken bizde neden %13`ü geçmediğini oturup düşünmek gerekir. Hayvancılıkta en önemli maliyeti yem oluştururken 2008 yılında 500 milyon TL üzerinde olan yem bitkileri desteğinin, 2010 yılında neden 265 milyon TL seviyesine gerilediğini ve günümüzde ise hala 350 milyon TL düzeyini geçemediğini sorgulamak gerekir.

İthalat yaparak hem üreticiyi hem tüketiyiciyi korumak kesinlikle mümkün değildir.  Tarım ve gıda sektöründe politikaların, hem üreticinin hem de tüketicinin yararının gözetilerek düzenlenmesi gerekir. Yani hem üretici alın terinin karşılığını alacak, hem de tüketici uygun fiyatlarla sağlıklı ve dengeli olarak beslenebilecek. Bu nedenle hayvancılık sektöründe ithalattan ziyade, alınacak tedbirler önem taşımaktadır. Üreticinin girdi ve üretim maliyetleri ile yaşadığı sıkıntılar göz ardı edilmektedir. Tarımımızı gerçek anlamda desteklemediğimiz, üretmediğimiz, müdahale kurumlarımızı kurup aktif hale getirmediğimiz ve çiftçinin birlikteliğini sağlayamadığımız sürece sorunların çözülmesi mümkün değildir.

 

Ülkemiz hayvancılık sektöründe çok ciddi yapısal sorunlar bulunmaktadır. Türkiye`de kırmızı et fiyatları belirli mevsim ya da koşullara bağlı olarak değişmemekte, tersine, yüksek fiyat düzeyi bir eğilim olarak devam etmektedir. Bunun sebebi arz yetersizliğidir. Türkiye`nin kaba ve karma yem üretimi gereksinimin çok altındadır. Mera alanları 50 yıl önceki hacminin yarısına (14 milyon hektar) düşmüştür. Başta soya, mısır, arpa, buğday olmak üzere yem hammaddeleri dışarıdan ithal edilmektedir.

Üretim için gerekli girdiler sürekli pahalanırken, et ve süt fiyatları düşük kalmakta ve maliyeti karşılamamaktadır. Destekler etkin ve doğru biçimde kullanılamamaktadır. Diğer taraftan büyük sürü oluşumunu teşvik edici-küçük çiftçiyi cezalandırıcı politikalar olumsuz sonuçlar doğurmakta, canlı hayvan popülasyonu ve et üretiminde istenilen artışlar yakalanamamaktadır. Nüfusun sürekli artışı, et açığını da düzenli olarak yükseltmektedir.

İthalat çözüm değildir, aksine sektörde tedirginlik yaratmakta ve üretimi olumsuz etkilemektedir.

Sorunların çözümü için;

         Girdi masraflarının azaltılması için mazottaki ÖTV ile elektrik, gübre ve yemde uygulanan KDV oranları düşürülmelidir.

         Et açığımızın kapatılabilmesi için küçükbaş hayvancılıkta farklı projeler ve ıslah çalışmaları uygulanmalıdır.  

         Küçük aile işletmelerinin üretim zincirinde yer almamalarından dolayı besi materyali üretiminde sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu konuda özel teşvikler verilerek küçük aile işletmeleri desteklenmelidir.

         Buzağı kesimleri son derece yüksek rakamlara ulaşmıştır. Bu rakamlarla sürdürülebilir hayvancılık yapmak ve besi materyali üretmek son derece güçtür. Aynı durum besi danası ve damızlık dişi hayvan için de söz konusudur. Üretim kayıt altına alınmalı ve kontrolü sağlanmalıdır.

         Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından sözleşmeli üreticilere özel destekleme, hibe, faiz indirim vb. uygulamalar geliştirilmelidir.

         Destek çeşidini artırmak yerine amaca yönelik az sayıda kalem üzerinden destek verilmeli ama toplam miktar azaltılmamalıdır. Desteklerin hayvan yerine ürüne, örgütlenmeye ve hayvan sağlığına verilmesi üzerinde durulmalı buna uygun modeller geliştirilmelidir. Doğru olan, bölgeler ve işletme tiplerine göre gerçek maliyetleri izlemeye imkan verecek bir yapı kurmaktır.

         Sektörle ilgili birlikler desteklenmelidir.

         Hayvancılık kayıt sistemi TÜRKVET ve Koyun Keçi Bilgi Sistemi verileri, destekleme uygulamaları ve hayvan hareketlerinin takibi için güncel ve kullanılabilir olmalıdır.

         Hayvancılık politikaları uzun vadeli bir stratejiye uygun yürütülmelidir.

 

         Et ve Süt Kurumu (ESK) piyasa düzenleyici görevini yerine getirecek yönetim anlayışı ve enstrümanlara kavuşturulmalıdır. 

Okunma Sayısı: 520