ÜLKEMİZİ ÇOK BÜYÜK FELAKETLERE DOĞRU SÜRÜKLEYEN NÜKLEER SANTRAL İNADINDAN VAZGEÇİLSİN!

GENEL MERKEZ ( )
21.12.2018 (Son Güncelleme: 21.12.2018 14:03:39)

Akkuyu Nükleer Güç Santralinin İkinci Reaktörü için verilen sınırlı inşaat izni üzerine TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz tarafından 20 Aralık 2018 tarihinde basın açıklaması gerçekleştirildi.

ÜLKEMİZİ ÇOK BÜYÜK FELAKETLERE DOĞRU SÜRÜKLEYEN NÜKLEER SANTRAL İNADINDAN VAZGEÇİLSİN!

Son günlerde yazılı basında ve Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin yapımcı şirketi ROSATOM’un web sitesinde TAEK tarafından Akkuyu NGS ikinci reaktörü inşaatı için sınırlı izin verildiği haberleri yer almaktadır. Bu izin kapsamında, nükleer adanın güvenliği için önem arz eden bina ve yapılar hariç, nükleer santralin geriye kalan bütün kısımlarında yapı ve montaj çalışmalarının yapılması öngörülmektedir. Ayrıca bu iznin alınmasıyla inşaat çalışmalarına başlanma aşamasına geçildiği vurgulanarak, inşaat lisansının 2019 yılının ilk yarısında alınmasının planlandığı belirtilmektedir.

Bu haberlerden anlaşıldığı kadarı ile Hükümetin Akkuyu NGS’yi inşa etme inadı sürmektedir. Oysa dünyada gelişmiş ülkelerin peş peşe nükleer santral yapımından vazgeçtiği, mevcutları sınırladığını biliyoruz. Elektrik enerjisinin %72’sini nükleer enerjiden sağlayan Fransa 2035 yılına kadar nükleer enerjiye bağımlılığını %50’nin altına düşürme kararı almış, Almanya tüm nükleer santrallarını peyderpey kapatmaya başlamış, İngiltere yapımına karar verilmiş iki nükleer santralden vazgeçmiş, İspanya nükleer santrallardan çıkma konusunu görüşmeye başlamıştır. WNA (Dünya Nükleer Birliği) gibi dünyadaki nükleer santralların en önemli savunucusu olan kuruluşun bile nükleer enerjiden elde edilen elektriğin kwh bedeli olarak en pahalı elektrik üretim yöntemi olduğunu açıklamak zorunda kaldığı günümüzde Hükümet Akkuyu NGS’yi devam ettirmekte bir sakınca görmüyor.

Geçtiğimiz günlerde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı TBMM’de Sinop NGS ile ilgili olarak sorulan bir soruya verdiği yanıtta, nükleer santralların sera gazı salımının öteki fosil yakıtlı santrallardan çok az olduğunu ve nükleer santralların tarım arazilerine zarar vermeyeceğini belirterek Sinop NGS ile Türkiye’nin “nükleer teknolojiye” sahip olacağını belirtmiştir.

Yukarıdaki iki husus AKP hükümetinin Türkiye’de nükleer santrallarla ilgili aşağıdaki hususları göz ardı etmekte olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.

  1. Akkuyu NGS’de üretilecek elektriğin % 50’si ilk yıllarda 15.33 cent/kwh, 15 yıl ortalamada 12,35 cent/kwh bedelle 15 yıl süre ile devlet tarafından satın alınacaktır. Bu bedel bugünkü ortalama elektrik piyasa bedeli olan yaklaşık 5.3 cent/kwh birim fiyatın sırasıyla 2.75 ve 2.2 katı daha fazladır. Bu pahalı fiyat neden kabul edilmektedir?
  2. Sinop NGS’de üretilecek elektrik 20 yıl boyunca yakıt hariç 10.83 cent/kwh bedelle devlet tarafından satın alınacaktır. Bu bedele 0,55-1 cent/kwh yakıt bedeli eklendiğinde elektriğin birim satın alma fiyatı 11,50 cent /kwh’ı aşacaktır. Bu rakam da bugünkü elektrik fiyatlarının 2.5 katından daha fazladır. Bu pahalı elektriğe neden ihtiyaç duyulmaktadır?
  3. Akkuyu NGS’de 15 yıl süre ile alım garantisi verilen elektrik miktarı (%90 kapasite faktörü ile) 284 milyar kwh’dir ve ödenecek tutar 35 milyar dolardır. Aynı miktar elektrik için bugünkü birim fiyatlar ile ödenecek bedel 15 milyar Dolardır. 20 milyar dolar fark Ruslara neden ödenecektir?
  4. Sinop NGS de 20 yıl süre ile alım garantisi verilen elektrik miktarı yaklaşık 700 milyar kwh olup ödenecek miktar yaklaşık 77 milyar dolardır. 700 milyar kwh enerji bugünkü fiyatlar ile 37 milyar dolara mal olmaktadır. Aradaki fark 40 milyar dolardır. Bu rakam neden yapımcı şirketlere ödenmek istenmektedir?
  5. Akkuyu ve Sinop NGS’lere ödenecek fark bedel 60 milyar dolardır. Bu bedel Türkiye’de yaşayanların cebinden çıkacaktır. Yani Türkiye nükleer santrallar yapılırsa alım garantilerinin devam ettiği sürede ilk 15 yıl her yıl fazladan 4.5 milyar Dolar ödeme yapacaktır. Bu bedel niçin ödenmektedir? Nükleer santral işletmesi teknolojisine sahip olmak için mi?
  6. Türkiye’nin yakın gelecekte elektrik açığı oluşması durumu yoktur. Bu durum devletin hazırlamış olduğu talep tahmin raporlarında açıkça görülmektedir. Türkiye’nin EKİM 2018 sonu itibarı ile kurulu gücü 88.177,5 MW’dır. Türkiye’nin 2017 yılı tepe güç ihtiyacı 47.133 MW olmuştur. 2018’de şimdiye dek bu rakamın üzerine çıkmamıştır. Dolayısıyla mevcut kapasite bu talebi fazlası ile karşılamaktadır.

TEİAŞ tarafından hazırlanan ve Türkiye’nin tek elektrik talep tahmin çalışması olan 10 yıllık Talep Tahmin raporunda 2026 yılı tepe(puant) güç talebi yüksek senaryoda 66.809 MW olarak verilmiştir. Bugünkü kurulu güç 2026 gereksinmesinden % 32 daha fazladır. Anlık bir gereksinme olan puant yük için bugünden % 32 marj vardır. Bugün Türkiye’de rezerv kapasite % 85 oranına çıkmış durumdadır. Bu ise büyük oranda atıl kapasitenin olduğuna işaret etmektedir.

TEİAŞ tarafından yapılan aynı 10 yıllık Talep Tahmin Raporuna göre 2026 yılı brüt elektrik tüketim tahminleri düşük, baz ve yüksek senaryoya göre sırasıyla 347.1, 376.7 ve 409.6 milyar kwh olarak gösterilmiştir. Bugünkü mevcut kapasite % 45 oranında kullanılırsa düşük senaryoyu, % 49 oranında kullanılırsa baz senaryoyu, % 53 oranında kullanılırsa yüksek senaryoyu karşılamaktadır. 2026 yılına kadar devreye girecek yeni santrallar ile bu yüzdeler daha aşağı inecektir. Halen Türkiye’de santralların kaynaklarına göre dikkate alınarak yapılan eşdeğer kapasite kullanım oran çalışmaları gerçekleşen kapasite kullanım oranlarının % 41 ila % 50 arasında olduğunu göstermiştir. Türkiye’deki santralların kapasite oranları dünya da kabul edilen fizibl kapasite oranlarının oldukça altındadır. Az bir masrafla yapılacak rehabilitasyon çalışmaları ve çağdaş işletme koşullarının sağlanması ile kapasite kullanım oranlarının arttırılması mümkündür.

Ancak mevcut durumda bile bugünkü kurulu gücün bile önemli, oranda talebi karşılayabileceği ve tüketimi karşılama açısından önemli bir risk taşımadığı görülmektedir.

Bu gerçekler ortada iken elektrik talebini karşılamak yani arz güvenliği açısından da Akkuyu NGS’yi gerekli kılacak bir ihtiyacın olmadığının görülmemesini açıklamak mümkün olmamaktadır.

Türkiye için geçerli olan bu maddi gerçekler yanında nükleer santrallerin;

  • Bir kaza halinde telafisi olanaksız can ve mal kaybına neden olduğu,
  • Atık sorununun henüz bir sonuca ulaşmamış olduğu,
  • Söküm maliyetlerinin neredeyse santral kuruluş maliyetlerine ulaştığı,
  • Yapıldığı yerdeki deniz yaşamını yok ettiği,
  • Yaydığı radyasyon nedeni ile insan sağlığı için tehlike teşkil ettiği

tüm dünya tarafından kabul edilmekte olduğu ve bu sorunların çözülebilmesi için büyük uğraşların verildiği bilinmektedir.

TMMOB olarak; yukarıda sayılan olumsuzluklar ve riskler nedeniyle ülkeye vereceği zararlar, yakıtı yurt dışından getirileceği için enerjide dışa bağımlılığı arttıracak olması, halkın sırtına büyük mali yükler yükleyeceği nedenleri ile Akkuyu ve Sinop Nükleer Santrallarının yapımından bir an önce vazgeçilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatmayı görev bilmekteyiz.

EMİN KORAMAZ

Okunma Sayısı: 317
Fotoğraf Galerisi