ORTA VADELİ MALİ PLAN 2020-2022

GENEL MERKEZ ( )
14.10.2019 (Son Güncelleme: 01.11.2019 14:43:29)

"Tarım alanında yaşanan temel sorunun üretimle ilgili olduğunu göz ardı ederek, işin tüketim ve ürün pazarlamasına yönelik ticaret kısmının ön plana çıkaran, çiftçinin girdi fiyatlarındaki artış nedeni ile zarar etmesi ve  üretmekten vazgeçmesini dikkate almayan, üreticileri özel sektörün belirleyici olduğu bir holding yapısının tedarikçisi haline getiren, Bakanlığın tarım alanındaki düzenleyici, destekleyici ve denetleyici fonksiyonları özelleştiren, üretimi değil ithalatı öncelikleyen Tarımda Milli Birlik Projesi, toplumun çok farklı kesimlerinden gelen tepkiler üzerine açıklanmaktan vazgeçilmişti."

14 Ekim 2019

 2020-2022 Yeni Ekonomik Program ve Tarımsal Hedefleri

2019-2021 yıllarına ilişkin Orta Vadeli Program, Yeni Ekonomik Program adıyla Resmi Gazete 20 Eylül 2018 tarihli 2. Mükerrer sayısında Cumhurbaşkanlığı Kararı olarak yayımlanmıştı. Yayımlanan programda tarımla ilgili konulara oldukça sınırlı olarak ele alınmıştı. Yayımlanan programda dikkat çeken bir husus, 2019-2023 yıllarını kapsayan On Birinci Kalkınma Planı dönemi içinde kalmasına karşın, plan içinde tarımla ilgili olan hedeflerin dikkate alınmamış olmasıydı.

Hazine ve Maliye Bakanı tarafından açıklanan, Resmi Gazete’nin 10 Ekim 2019 tarihli mükerrer sayısında yayımlanmış olan 2020-2022 yıllarına ilişkin kamuoyuna duyurulan adıyla Yeni Ekonomik Program (YEP)  incelendiğinde, bir önceki programa göre tarıma daha fazla yer verildiği, On Birinci Kalkınma Planında tarımla ilgili olan hedeflerin dikkate alındığı görülmektedir. Bu durum programın Temel Hedefler başlığı altında “6- Kamu yatırımlarında, 11. Kalkınma Planı’nda yer alan öncelikli imalat sanayi sektörlerine ve bu sektörlere yönelik beşeri ve fiziki altyapıyı güçlendirecek Ar-Ge, dijitalleşme, insan kaynakları, lojistik ve enerji gibi yatay alanlar ile tarım, turizm ve savunma sanayi alanlarına öncelik verilecektir” ifadesi ile açıkça belirtilmiştir.

Bir önceki programın Eylemler ve Projeleri arasında tarım yer almamışken, 2020-2022 YEP’inde tarıma yer verildiği görülmektedir.

2019-2021 yılı programının politika ve tedbirleri arasında yer alan “Tarımda Milli Birlik Projesi”ne, 2020-2022 YEP’inde yer verilmemiştir. Tarım alanında yaşanan temel sorunun üretimle ilgili olduğunu göz ardı ederek, işin tüketim ve ürün pazarlamasına yönelik ticaret kısmının ön plana çıkaran, çiftçinin girdi fiyatlarındaki artış nedeni ile zarar etmesi ve  üretmekten vazgeçmesini dikkate almayan, üreticileri özel sektörün belirleyici olduğu bir holding yapısının tedarikçisi haline getiren, Bakanlığın tarım alanındaki düzenleyici, destekleyici ve denetleyici fonksiyonları özelleştiren, üretimi değil ithalatı öncelikleyen Tarımda Milli Birlik Projesi, toplumun çok farklı kesimlerinden gelen tepkiler üzerine açıklanmaktan vazgeçilmişti. Vazgeçilme açık olarak söylenemeyince, Bakan Pakdemirli    tarafından “Tarımda Milli Birlik Projesi`ni A`dan Z`ye tüm paydaşlarla paylaşmak, tekrar karar vermek ve tüm yol haritasını belirlemek amacıyla Tarım Şurası düzenleneceğini” açıklanmıştı. 2020-2022 YEP’inde Tarımda Milli Birlik Projesi`ni yer verilmemesi, projeden vaz geçildiğini gösteriyor.

YEP’in Tarımsal Hedeflerinin Değerlendirilmesi

2020-2022 YEP’inde tarım üretim ve gıda güvenliği açısından değil, fiyat açısından ele alınmıştır. Bu nedenle tarımla ilgili tedbirlere, fiyat istikrarı altında, gıda enflasyonunu düşürmek için alınacak tedbirler içinde yer verilmiştir. Sayılan tedbirler incelendiğinde On Birinci Kalkınma Planında Planın Hedefleri ve Politikaları altında, tarımla ilgili olarak sayılan politika ve tedbirler olduğu görülmektedir. Bu durum en azından kamunun plan ve programlarının tutarlılığı açısından olumlu bir gelişmedir.

2. FİYAT İSTİKRARI

Gıda enflasyonunu düşürmek için su tedbirler alınacaktır:

·         Gıda üretimini artırmak için sulama yatırımları yapılacak ve sebze-meyve fiyatlarında dönemsel dalgalanmaların önlenmesi amacıyla sera yatırımları teşvik edilecektir.

·         Hal yasası ile üretici ve tüketici fiyatları arasındaki fark optimize edilecek, sebze-meyve ticareti kayıt altına alınacak, aracılar denetlenecek, hallerin altyapısı yenilenecek ve modernizasyonu sağlanacaktır.

·         Perakende yasası ile gıda tedarikçilerini korumaya ve gıda enflasyonunu önlemeye yönelik düzenlemeler yapılacaktır.

·         Gıda fiyatları basta olmak üzere marketlerdeki fiyatları karşılaştırmayı kolaylaştıracak, böylece fiyat rekabetini artıracak internet tabanlı bir bilgi işlem altyapısı kurularak yerel marketlerdeki fiyatlar mobil uygulamalar yoluyla vatandasın bilgisine sunulacaktır.

·         Gıda fiyatlarında mevsimsel dalgalanmaları engellemek amacıyla Toprak Mahsulleri Ofisi ile Et ve Süt Kurumu etkin ithalat ve ihracat uygulamaları, alım, satım ve depolama işlemleriyle piyasada yer alarak gıda fiyatlarında dengelerin korunmasına daha güçlü şekilde destek verecektir.

·         Kooperatifçiliğin gelişimine engel teşkil eden mevzuat düzenlemeleri kaldırılacaktır.

·         Tarım, hayvancılık ve balıkçılık işletmeleri ile üretici birlikleri ve kooperatiflerin kurumsallaşması, ölçeğinin büyütülmesi ve yaygınlaştırılması desteklenecektir.

·         Tarımda sözleşmeli üretim modeli yaygınlaştırılacaktır.

·         Küçükbaş hayvan üretiminde verimlilik ve hayvan sayısının artırılmasına yönelik faaliyetler desteklenecektir.

·         Tarım ürünlerinde arz ve rekolte tahminlerinin sağlıklı yapılabilmesine imkân veren bir erken uyarı sistemi kurulacaktır.

·         Atıl tarım arazilerinin tarımsal üretime kazandırılması için gerekli kurumsal ve hukuki altyapı oluşturulacaktır.

Toprak Mahsulleri Ofisi ile Et ve Süt Kurumu gibi kamu kuruluşlarına  “gıda fiyatlarında mevsimsel dalgalanmaları engellemek amacıyla” da olsa görev ve önem verilmesi, piyasayı regüle eden kapatılan tarımsal kamu kuruluşlarının önemini bir kez daha göstermiş oldu. Kooperatifçiliğin geliştirilmesi, üretici birlikleri ve kooperatiflerin kurumsallaşması ve yaygınlaştırılması tedbiri işlevsiz hale getirilen, desteklenmeyen FİSKOBİRLİK, TARİŞ gibi tarımsal birliklerin bugünkü durumu dikkate alındığında, ne kadar samimi olunduğu sorusunu akla getiriyor.

Tarıma ilişkin eylemler ve projeler

Bir önceki YEP’te yer verilmemiş olmasına karşın, 2020-2022 YEP’inin eylemler ve projeleri arasında tarım başlığı altında biri ormancılıkla ilgili olmak üzere altı adet hedefe yer verilmiştir.

Ormancılıkla ilgili yer alan “Ormanların sürdürülebilir yapısı korunarak ekonomik, ekolojik, sosyo-kültürel katma değeri artırılacak, kıymetli ağaç tür ve miktarının artırılması amacıyla Endüstriyel Plantasyon Ana Planı hazırlanacak” hedefi, her gün yeni bir madencilik veya farklı kullanım amaçlarının hedefinde olan ormanların korunmasına ve geliştirilmesine değil, piyasalaştırılmasına yönelik bir plan olarak görülmektedir.

Eylemler ve projeler arasında su ürünleri ile ilgili iki farklı konuya yer verilmiştir. “Su ürünlerine ilişkin yeni üretim alanları çevresel faktörler gözünde bulundurularak belirlenecek ve izinleri önceden alınarak yatırıma hazır hale getirilecektir” hedefi ile “Su ürünlerinin ihracatında sektörle birlikte hedef pazarlara yönelik çalışmalar yapılarak ihracatımız ve ürün çeşitliliği artırılacaktır” hedefi su ürünleri yetiştiriciliği ile ilgili konulardır. 2020 sonuna kadar gerçekleştirilmesi öngörülen bu hedefler, kamunun karar verilmesi ile kolaylıkla yerine getirilebilecek hedeflerdir. Su ürünleri sektörünün daha önemli sorunları olan deniz ve içsu alanlarının, stokları ve çeşitliliği gittikçe azalan doğal türlerin korunması ile avcılığına ilişkin konulara yer verilmemiştir.

Yeni tarımsal destekleme modeli

Tarımla ilgili eylemler ve projeler arasında “Yeni tarımsal destekleme modeli ile üretim ve verimde artış sağlanacaktır” hedefi yer almaktadır. Planlanan tamamlama tarihinin 2020 yılı Ocak ayına olduğu göz önüne alındığında, üç ay içinde yine önceki destekleme modellerinde   olduğu gibi, yeni bir oldubitti ile karşılaşılacağı anlaşılıyor.

Hatırlanacağı üzere, dönemin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik tarafından 2016 yılında “devrim niteliği taşıyan havza bazlı destekleme modeli” olarak Milli Tarım Projesi açıklanmış, sonrasında dönemin Başbakanı Binali Yıldırım ve son olarak da Cumhurbaşkanı Recep Tayip ERDOĞAN Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi’nde Türkiye’nin birçok şehrinden çağrılan çiftçilerin de katıldığı törende söz konusu projesinin tanıtımını yapmıştı. Cumhurbaşkanı ERDOĞAN “Milli Tarım Projesi, gerçekten de her türlü takdiri ve desteği hak ediyor” diyerek, “bu projeye hep birlikte sahip çıkmalıyız” temennisinde bulunmuştu. Bu proje Tarım Bakanının değişmesi sonrası, tıpkı bir önceki Bakan Mehdi Eker’in değişmesi sonrası “Türkiye Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli”nin unutulması gibi, yeni Bakan Ahmet Eşref Fakıbaba’nın göreve gelmesi ile unutuldu.

Tohumculuğun geliştirilmesi

Tarımla ilgili eylemler ve projeler arasında yer bir diğer hedef “Yerli ve milli tohum üretim kapasitesi ve sertifikalı tohum kullanım oranı artırılarak tohum ithalatının azaltılması, verimliliğin artırılması, üretim ve tüketim zincirinde gıda güvenliği ve güvenirliğinin sağlanması” olarak belirtilmiştir. Oldukça önemli olan tohum konusunda, belirtilen hedefin planlanan tamamlama tarihi olan 2022 yılı sonuna yerine getirilmesi çok gerçekçi görülmemektedir. Ancak Bu hedefin “gıda güvenliği ve güvenirliğinin sağlanması” amacı dikkate alındığında, özellikle halk sağlığını tehdit eden GDO’lu tohumlar açısından da bir hedefi olmaması eksiklik olarak görülmektedir.

Hayvancılık

Tarımla ilgili eylemler ve projeler arasında hayvancılıkla ilgili olarak “Et arzını ve fiyat istikrarını güven altına almak ve ithal bağımlılığını azaltmak için, büyükbaş, küçükbaş ve kanatlı sektörlerinde üretim ve verimlilik artırılacaktır” hedefine yer verilmiştir. Bugüne kadar hayvancılıkla ilgili uygulanan politikalar dikkate alındığında, hayvancılıkla ilgili hedefin, geçmişte yapılan yanlış uygulamaların itirafı mı, yoksa hoş bir seda mı olduğunu yaşayarak göreceğiz.

Sonuç Yerine

Sürekli olarak birinin sonucu alınmadan yenisi açıklanan programlar, kamuoyunda büyük bir inandırıcılık sorunu yaratmaktadır. Açıklanan YEP, öncekilerde olduğu gibi üretime değil, piyasaya odaklanmıştır. Bu nedenle tarım topraklarının, meraların amaç dışı kullanımının önlenmesine, sularımızın, ormanlarımızın korunmasına yer verilmemiştir.   

Ülkemizin toplam tarım alanı 2002 yılında 41 milyon 200 bin hektar iken 2018 yılında 37 milyon 800 bin hektara düştü. Üretim maliyetlerini karşılayamayan ve sürekli zarar eden çiftçiler Belçika büyüklüğünde bir alanı ekmekten vazgeçti. Öncelik çiftçinin ekmekten vazgeçtiği alanları ekmesini sağlamak olmalıdır. Bunun için uygun tarımsal desteklerle çiftçiler desteklenmelidir. 2006 yılında çıkan 5488 sayılı Tarım Kanununda tarımsal desteklemeler için bütçeden ayrılacak kaynağın milli gelirin %1’inden az olamayacağı hükmü bulunmasına karşın, bugüne kadar verilen desteğin milli gelire oranı %0,4 ve %0,6 aralığında kalmıştır.

Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, Tarım ve Orman Şurasının 17 Temmuz 2019 tarihinde yapılan açılış toplantısında “Tarım ve ormancılıkta önümüzdeki 5 yılı planlayarak, gelecek 25 yılı yönetmeyi hedefliyoruz” demişti. YEP’in tarımla ilgili hedef, eylem ve projeleri dikkate alındığında, Tarım ve Orman Şurasının ne amaçla yapıldığı veya ciddiyeti tartışmalı hale gelmektedir.

1980’li yıllarda Türkiye’ye dayatılan neo-liberal politikalar kırsal alanın boşalmasına, kendine yeter ülkemizin ithalatçı bir konuma gelmesine yol açmıştır. Tarım alanlarımız, meralarımız, ormanlarımız, doğal kaynaklarımızın her gün yeni bir saldırının hedefi halindedir. Ülkemizin önceliği ayağı yere basmayan, üretimi göz ardı eden projeler değil; tarımsal kaynakları, üreticiyi, tüketiciyi ve kırsal kalkınmayı öncelikleyen planlı bir tarım politikası olmalıdır. Bakandan Bakana, ortaya çıkan her soruna göre değişen, üreticilerin hiçbir şekilde geleceğe dönük planlamalarını yapamadığı bir tarım politikasıyla sorunlara çözüm getirilmesi mümkün değildir. Bu nedenle tarımsal kamu yönetimi ülke gereksinimlerine uygun şekilde yeniden düzenlenmeli, sulama, arazi toplulaştırması gibi tarımsal altyapı hizmetleri ivedilikle bitirilmelidir. Tarım topraklarının amaç dışı kullanımı, hızla el değiştirmesi ve köylünün mahalleli yapılıp üretim süreçlerinden koparılarak şehir merkezlerine göçmesi ya da kendi toprağında işçi hale getirilmesi önlenmelidir. Bu amaçla üreticilerin piyasaya karşı menfaatlerini korumak amacıyla kooperatifler şeklinde örgütlenmesinin özendirilmesi, etkin ve verimli çalışmalarının önündeki engellerin kaldırması, güçlenmelerinin sağlaması önemli ve gereklidir.

Tarımsal üretimimizin artırılması, gıda güvenliğinin sağlanması ve kırsal alanın sorunlarının çözümü için gerekli adımların atılması daha fazla ihmal edilemeyecek öncelikli bir zorunluluktur. Bunlar bilinmeyen, çözülemeyecek sorunlar değildir. Ancak bu sorunların çözümüne odaklanılması yerine, bir öncekinin sonucu alınmadan, bir yenisinin uygulamaya konulduğu, tarım teşkilatının enerjisini ve motivasyonunu düşüren, kurumsal yıkıma yol açan yeni yapılanma denemelerinden artık vazgeçilmelidir.

Tarımım sektörünün içinde bulunduğu sorunları çözmekten uzak, tarımsal üretimimizde gıda güvencesini ve güvenliğini değil, piyasanın kar amacını öne çıkaracak, ithalatçı politikaların artmasına yol açacak girişimlerden vazgeçilmelidir. Tarımsal kaynaklarımızın korunmasını, üreticilerimizin çıkarlarını, halkımızın gıda güvencesi ve güvenliği ile ülkemizin kendi kendine yeterliliğini sağlayacak, konuyla ilgili tüm tarafların işbirliği ile hazırlanarak hayata geçirilmelidir.

 

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası

Okunma Sayısı: 903
Fotoğraf Galerisi