İSTANBUL SÖZLEŞMESİ FESHEDİLEMEZ !

İSTANBUL ŞUBE ( )
26.03.2021 (Son Güncelleme: 26.03.2021 14:22:49)

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR 26.03.2021

TMMOB ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ

BASIN AÇIKLAMASI

26 Mart 2021

BASINA VE KAMUOYUNA

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR

 “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, Avrupa Konseyi’nin 2011’de düzenlediği, İstanbul’un ev sahipliğinde bir araya gelinen toplantıda imzaya açılmış uluslararası bir sözleşmedir.

BM’nin 9 temel insan hakları sözleşmesinden biri olan “Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW)” Türkiye tarafından 1985’te imzalanmıştır.

İstanbul’da imzalandığı için “İstanbul Sözleşmesi” olarak da anılan sözleşme, CEDAW’ı genişleten ve kadına yönelik şiddetin ayrımcılık ve toplumsal cinsiyet temelli olduğunu kabul eden ilk sözleşmedir.

Türkiye, sözleşmenin hazırlanmasında yer almış 10 kurucu üyeden biridir. Sözleşme 2014 yılında yürürlüğe girmiş ve 2020 yılı itibariyle 45 devlet ve Avrupa Birliği tarafından imzalanmış, 34 ülkece onaylanmıştır.

İstanbul Sözleşmesi; kadına yönelik şiddete ve ev içi şiddete karşı önlem, koruma, kovuşturma ve kadının ekonomik olarak güçlendirilmesi gerektiğini dile getiren ve hükümetlere bu konuda politikalar üretmelerini söyleyen özel bir sözleşmedir. Bu bağlamda Türkiye’nin attığı ilk adım, 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun”u yürürlüğe koymak olmuştur.

20.03.2021 tarihinde 31429 sayılı Resmî Gazete’de 3718 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile sözleşmenin feshedildiği bir gece vakti kamuoyuna ilan edilmiştir. Bu duyurunun özellikle 6284 Sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun”un yürürlüğe girdiği tarihin (20 Mart 2012) yıl dönümünde yapılması da çok manidar ve tartışmaya açıktır. Kaldı ki, TBMM’den oy birliği ile geçen uluslararası bir sözleşme bu şekilde feshedilemez.

Cumhurbaşkanı’nın meclisi yok sayarak karar alması ve yasamayı tek başına işletmeye çalışması, Anayasa’yı hiçe sayması kabul edilemez bir durumdur.

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının, hukuki hiçbir dayanağı yoktur. Bu hukuksuz kararı adeta mutlu bir müjde gibi sunan tüm kurum ve kişiler, yaşam hakkına yönelen tüm tehditlerden sorumludur.

2020 yılında İstanbul Sözleşmesi’nin halihazırda yürürlükte olmasına rağmen, yıl içi veriler ele alındığında; erkekler tarafından 300 kadının öldürüldüğü, 171 kadının şüpheli bir şekilde ölü bulunduğu ve kadın cinayetlerini durdurmak için hiçbir çalışma gerçekleştirilmediği, artan şüpheli kadın ölüm verilerinin dikkate alınmadığı bir gerçektir. Cezasızlık, ceza indirimleri ve ölüm nedenlerini saptırmaya halen devam edilmektedir.

İstanbul Sözleşmesi’nin 2014 yılında yürürlüğe girmesinin ardından Türkiye’de sözleşmenin maddeleri tam olarak uygulamaya alınmadı. Hatta pek çok noktada sadece sözde kaldı. Ve son süreçte de sözleşmenin içeriği çarpıtılıp, hatalı bilgilendirme yapılarak karşıtlık yaratılmaya çalışıldı.

Örneğin; “Sözleşme dinimize, kültürümüze aykırı” deniyor ama sözleşmede dine dair hiçbir madde yok. Tam tersine 4’üncü maddede hiç kimseye dini inancından ötürü ayrımcılık yapılamayacağı belirtiliyor.

 “Sözleşme boşanmayı artırıyor” deniyor ama sözleşmede evlenme ya da boşanmayı özendirici tek bir madde yok.

 “Sözleşme şiddeti önlemedi, ülkemizde istatistikler şiddetin azalmadığını gösteriyor” deniyor, bu görece doğru ama sebebi sözleşme değil. Sözleşmenin şiddeti engelleyebilmesi için önce uygulanması gerekiyor. Sözleşme imzalandığı günden bugüne iç hukuka uyarlanmamış ve neredeyse hiç uygulanmamıştır.

”Sözleşme eşcinselliği özendirmektedir” deniyor ama sözleşmede eşcinselliğe dair böyle bir ifade yok. Sözleşme açıkça şiddete karşı cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı ayrım yapılmasını yasaklıyor.

“Sözleşme nafaka yükümlülüğünü erkeğe yüklüyor” deniyor ama sözleşmede nafaka belirlenmesine dair tek bir cümle yok.

Kaldı ki, Medeni Kanun’un da nafaka konusundaki 175’inci maddesi, cinsiyet belirtmeyen bir maddedir.

“Sözleşme ya da 6284 sayılı Kanun nedeniyle erkekler haksız yere ceza alıyor” deniyor ama haksız yere kimse ceza almıyor.

"Sözleşme toplumsal cinsiyet kavramıyla bir toplumu ayakta tutan kültürel değerleri yok sayıyor” deniyor, peki toplumsal cinsiyet kavramı bir toplumun değerlerini nasıl yok sayabilir. Toplum içinde yaşayan her bir bireyin oluşturduğu birlik değil midir? Bu birliğe dahil olan bireylerin rolleri yüzünden ayrımcılığa ve şiddete maruz kalmasını engellemek ancak toplumun kültüren değerlerini kuvvetlendirebilir.

Toplumu ayakta tutan kültürel değerleri sözleşme değil milyonlarca insanının mahkum edildiği işsizlik ve yoksulluğun doğurduğu ortamdır.

“Sözleşme dış güçlerce hazırlanmıştır” söylemi de çok yaygın bir propaganda. Oysa ki sözleşme Türkiye’nin de kurucu üye olduğu Avrupa Konseyi’nin bir sözleşmesidir.

Sözleşmenin yazımına öncülük eden Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin Kadın ve Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı da Türkiye temsilcisi Gülsün Bilgehan’dır.

Bunca saptırma ve sözleşmenin sadece kağıt üstünde yürürlükte olduğu dönemde bile elde edilen verilere bakıldığında ne dün, ne de bugün güvende değiliz ve güvencesizliğimizin daha derinleşerek artacağını resmen ilan eden bu fesih kararnamesine karşı, İstanbul Sözleşmesi’nin tüm madde ve politikaları tam olarak uygulanana kadar mücadele etmeye kararlıyız!

Ve biz, Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Kadın Komisyonu olarak, tüm kadınlar, kadın meslektaşlarımız ve kırsalda yaşayan kır emekçisi sessiz kadınların sesi olmak için; İstanbul Sözleşmesi’nin feshini kabul etmediğimizi, reddettiğimizi kamuoyuna bildiriyoruz. 

İstanbul Sözleşmesi Feshedilemez!

İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz! 

 

TMMOB

Ziraat Mühendisleri Odası

İstanbul Şubesi

Kadın Komisyonu

Okunma Sayısı: 111
Fotoğraf Galerisi