SONSÖZ GAZETESİ: SUİÇMEZ: ÖNÜMÜZDEKİ AYLARDA BİZLERİ YÜKSEK EKMEK FİYATLARI BEKLİYOR- 23 EYLÜL 2021

GENEL MERKEZ ( )
23.09.2021 (Son Güncelleme: 23.09.2021 11:33:32)

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, TÜİK’in açıkladığı tarımsal girdi endeksi ile gübre fiyatlarında yaşanan yüksek artışlara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, TÜİK’in açıkladığı tarımsal girdi endeksi ve gübre fiyatlarına ilişkin açıklamalarda bulundu. Açıklanandan daha yüksek rakamların mevcut olduğunu savunan Suiçmez, böyle devam ederse üretimde ciddi kayıpların yaşanacağını, üreticilerin alandan çekilebileceklerini ve böylece tüketimde de ciddi sıkıntıların yaşanabileceğini belirtti. TÜİK’in bile artık yüksek fiyat artışlarını iyileştiremediğini iddia eden Suiçmez; “TÜİK, aylık gübre artışını yüzde 62’ye çıkardı. Oysaki biz biliyoruz, yüzde 100 yüzde 150 arasında gübrede artış var. Gübre olmadan üretimde gerekli verim artışını sağlayamayız. Yine hayvan yemindeki artış yüzde 29’dan yüzde 31’e çıktı. Makyajlı rakamlara inanmıyoruz demiştik ama TÜİK bile artık yaşanan bu fiyat artışını makyajlayamıyor, o bile yüzde 60’ların üstünde örneğin gübrede artış gündeme getirdi.” dedi.

‘TÜİK BİLE YAŞANAN FİYAT ARTIŞLARINI MAKYAJLAYAMIYOR’

TÜİK’in bu ay ki açıkladığı tarımsal gıda endeksi oranlarını değerlendiren Suiçmez, yüksek fiyat artışlarına dikkat çekti ve sözlerine şöyle devam etti; “TÜİK’in açıkladığı tarımsal endeksi uzun yıllar sonra en yüksek seviyesi ile yüzde 29,38 olarak kaydedildi. Geçen ay yüzde 27’ydi. Yine geçen ay TÜİK’e göre gübredeki fiyat artışı yüzde 52’ydi, bu ay ise yüzde 62’ye yükseldi. Biz geçen ay da yüzde 27 girdi endeksini tarımsal üretici fiyat endeksi ile karşılaştırırken o yüzde 24’lerde, genel enflasyon yüzde 19 iken gıda enflasyonunun yüzde 29 olduğu bir ortamda gıda enflasyonunun düşürmenin ana yolunun üretimi artırmak, üretimi artırmak için de üreticilerin girdilerini, maliyetlerini düşürmek, desteklerini zamanında vermek, kredilerini uygun koşullarda çiftçiye sağlamak gerektiğini söylemiştik. Gerek gübre fiyatlarındaki artış bu konuda Rekabet Kurumuna yapılan başvuru 8 üretici firma adına, bunlar önemli ama gübre fiyatlarındaki artış yabancı ve çok uluslu ülkemizdeki belli tekellerin kontrolünde olduğu için yıllardır önlenemiyor. 2018 ve 20202’de de aynı firmalar hakkında fahiş fiyat rekabeti bozma konusunda Rekabet Kurumuna gidilmişti fakat rekabet kurulu her seferinde rekabeti bozmadıkları kararını vermişti. Bu sefer de aynı kararı vermemesini bekliyoruz. Çünkü gerçekten belirlenmiş yüksek fiyatlar gündemde. Bunu da denetlemesi gereken kamudur, Rekabet Kurumudur. TÜİK, aylık gübre artışını yüzde 62’ye çıkardı. Oysaki biz biliyoruz, yüzde 100 yüzde 150 arasında gübrede artış var. Gübre olmadan üretimde gerekli verim artışını sağlayamayız. Yine hayvan yemindeki artış yüzde 29’dan yüzde 31’e çıktı. Makyajlı rakamlara inanmıyoruz demiştik ama TÜİK bile artık yaşanan bu fiyat artışını makyajlayamıyor, o bile yüzde 60’ların üstünde örneğin gübrede artış gündeme getirdi.”

2021 yılı pandemi için gerekli ve yeterli önlemler alınmadığı, kuraklık için önceden gerekli önlemlerin zamanında alınmadığı vurgusu yaparak tarımda kriz yılı olacağını önceden haberdar ettiklerini savunan Suiçmez şunları dile getirdi; “Üretim sorunlarını çözmeden gıda enflasyonu sorununun çözülemeyeceğini, enflasyonun ve gıda enflasyonunun düşmeyeceğini geçen aylarda da söylemiştik. Tarım Bakanı ve iktidar yetkilileri ise enflasyonun Ağustos ayında düşeceğini, gıda enflasyonunda artık durulma olacağını söylemişti ancak rakamlar ve piyasadaki gerçekler, pazardaki tüketicinin yeterli ürünü pahalılıktan alamaması bizim öngörülerimizde haklı çıktığımızı gösteriyor. Dışa bağımlı olan gübrede, tohumda, yemde, mazotta, tarımsal sulamada kullanılan elektrikte girdi maliyetleri düşürülemezse, somut olarak KDV, ÖTV indirimleri yapılmazsa fiyat artışları kaçınılmaz olacaktır. Bu fiyat artışlarının üretim boyutunu görmeden, üretim ortamını iyileştirmeden market baskınları ile çözmeye çalışmak da çözüm değil. Daha önce gıda tedarik zincirinde zincir marketlerin belirleyici olduğunu, tekel bir yapı olduğunu, üreticiden sözleşme ile doğrudan ürünü alıp hale sokmadığı ve fiyatları ortaklaşa yüksek belirlediğini söylemiştik. Görmezden gelinmişti. Şu anda Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın zincir marketleri denetleyeceğiz açıklaması aslında bizim aylar öncesinde söylediğimiz sorunu kabul etmesi anlamına geliyor, önemli ama yeterli değil.”

‘ÖNÜMÜZDEKİ AYLARDA BİZLERİ YÜKSEK EKMEK FİYATLARI BEKLİYOR’

Zincir marketlerin köylere bile yayıldığını hatta çiftçinin de o marketlerden alışveriş yaptığını belirten Suiçmez, bu açıdan zincir marketlerinin denetlenmesinin önemine dikkat çekti ve şunları ekledi; “Böyle bir ortamda gıda tedarik zincirini yeniden kurmamız lazım. Üreticilerin bir araya gelerek demokratik kooperatiflerde örgütlenmesi, düşük girdilere alması, işledikleri ürünleri katma değerli olarak satması tüketici kooperatiflerinin de oluşması aradaki bu tedarik zincirindeki aracılığın yüksek fiyat artışların nedenlerinden biri olan bu sistemin çözülmesinin yolu gıda tedarik zincirinin üretici ve tüketici lehine kısaltılmasıdır.”

Peş peşe açıklanan alım fiyatlarına da değinen Suiçmez, açıklanan fiyatlara ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve şunları kaydetti; “Devlet, piyasayı kontrol etmek için alım fiyatı açıklamalıdır. Açıklanan fiyatlar girdi maliyetlerinin üstünde olmalıdır. Üretici para kazanabilir olmalıdır. Gelecek yıllar için ve üretimde süreklilik için bu gereklidir. Bunlar da yetmez, ilgili kamu kuruluşu açıkladığı fiyattan çiftçinin elindeki ürünü almalıdır. Örneğin; ÇAY-KUR bir fiyat açıklıyorsa o fiyattan yeterli ürünü almıyorsa üretici yine düşük fiyata çayını özel sektöre satmak zorunda kalıyor. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO)’nin işi arpa, buğday, nohut, mercimek bakliyat dedik. Bu konuda açıklanan fiyatlar düşük oldu. Çiftçi kendi ürününü TMO’ya veremedi. Piyasada fiyatlar yükseldi. Bu sefer de yurtdışından ithalat ile TMO bakliyattaki bu arz açığını gidermeye çalıştı. Her ülkenin özellikle sorunlu yıllarda yani pandemi gibi, kuraklık gibi yıllarda stoklarının dolu olması lazım. Tmo’nun görevi de gerekli stokları sağlamak, bunu yerli üreticiden sağlamak eğer arz açığı varsa da düşük fiyatlardan yurtdışından alıp stoklarını dolu tutması ve tüketicinin besinlere ulaşmasını sağlamak. Maalesef bu konuda yurtdışından yüksek fiyatlarla alım politikası yanlışı devam etti. Çiftçiye verilen fiyatlar daha sonra fark ödemesi şeklinde çiftçiye geri dönmeyince ürünü kaybetti. Ürünü stoklayan tüccar ve stokçular şu anda buğday, arpa piyasasını belirliyor. TMO hem rekolte tahmini, kuraklık nedeni ile yaşanacak azalmalar, dünyadaki fiyatlar, içerideki girdi maliyetlerini düşünerek süreci iyi yönetemedi ve bu konuda bizi önümüzdeki aylarda yüksek ekmek fiyatları bekliyor. Daha önce de söylemiştik fakat yanlışlar devam ettiği için yüksek ekmek fiyatları da bizi bekliyor.”

‘YAPILAN YANLIŞ POLİTİKALAR ÇİFTÇİNİN ALANDAN ÇEKİLMESİNİ HIZLANDIRIYOR’

TMO’nun yanlış politikalar uyguladığını iddia eden Suiçmez, şunları söyledi; “TMO asıl işini yapacağına fındık alımına, üzüm alımına başladı. Üzümde çok düşük bir fiyat verildi. Üzüm üreticisi şu anda mağdur. Fındıkta 30 lira ve üstü bir beklenti varken 27 lira olarak açıklandı. Daha sonra yeterli miktarda alımı yapmadığı için fındık üreticisi de yine özel sektörün insafına bırakılmış, 23 liralar civarında fındık satılıyor. Dolayısıyla kamu kurumlarının fiyat açıklamasındaki yanlışlar, çiftçiyi iyi düşünerek açıklanması gereken fiyatların düşük açıklanması, alım yapması gereken kurumların yeterli alımları yapıp ödemeleri zamanında yapmaması üretimde çiftçinin alandan çekilmesini hızlandırıyor. Üretim alanı, çiftçi sayısı yıllardır azalıyor, azalmaya devam ederse daha az ürün, daha yüksek fiyat, gıda enflasyonundaki bu zincirin üretim boyutunda da, gıda tedarik zinciri boyutunda da süreceğini gösteriyor. İyimser olmak isteriz ama şu andaki yanlış tarım politikaları nedeni ile gıda enflasyonunu kısa vadede düşürme şansımız yok.”

Kuraklığın etkilerinin üretimde halen etkili olduğunu hatırlatan Suiçmez, kuraklığın olumsuzluklarından etkilenen üreticiler ile ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı açıklama hakkında görüşlerini belirtti. Yapılan açıklamada sadece bir bölüm üreticinin ele alınmasının yanlış olduğunu savunan Suiçmez; “Kuraklığa yönelik Cumhurbaşkanı Erdoğan bir karar açıkladı. O da yüzde 30’un üstünde hasar gören belli ürünler, her ürün değil, kuru alanlardaki yem harici ekilen buğday, arpa, nohut, mercimek gibi. Burada kapsam yanlıştı. Çünkü kuraklık bütün ürünleri vurdu. Dolayısıyla bütün ürünler kapsama alınmalıydı. Kuraklık sadece Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS)’ne kayıtlı çiftçileri değil, tüm çiftçileri etkiledi. Bu nedenle tüm çiftçilerin yararlanması gerekirdi. 30 lira ile 100 lira arasında dekara verilen rakamlar da 100 liraya kadar denilen rakamın abartı olduğunu, yüzde 100 hasar olmadığını, bundan dolayı 30-60 lira arasında bir ödemenin çiftçiye yapılabileceğini, bunun da yetersiz olduğunu, kuraklıkla mücadelede zarar gören çiftçilerin kuraklık hasarının da bu açıklanan kararname ve Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM)’nun gerek kayıpları düşük göstermesi gerekse geç ödeme yapması nedeni ile çiftçinin kuraklık boyutunda da zarar görmeye devam etmesine sebep oldu. Doğru alınmazsa kuraklık nedeni ile gelecek yılda 2022 ürünlerinde kendimize yeterliliğimizin daha da azalacağı, yurtdışından daha yüksek fiyatlarla ne kadar ürün alacağımızın belirsizliği kısacası zor günler bizi bekliyor. Yapılması gerekenlerin ivedilikle makyajlı rakamları bırakıp gerçekler üstünden kendi üreticimizi desteklemek, gıda tedarik zincirini kısaltmak, tüketicinin sağlıklı ve ucuz gıdaya erişmesini sağlamak gerekir. Burada da ayrı bir sıkıntı var. Asgari ücret artık normal ücret olduğu için tüketicinin gelir düzeyi düştü. Düşük gelirli tüketicinin de en yüksek harcama yaptığı kalem gıda. Dolayısıyla tüketicinin gelir düzeyinin artması ülkemizdeki tarım politikaları ile birbirini destekleyen bir ilişki içinde olmalıdır. Tüketicinin gelir düzeyinin artması gıda talebinin artması sonucunu doğurur. Daha sağlıklı, dengeli beslenme sağlanabilir. Üretim boyutunu düzeltmeden denetimlerle gıda enflasyonunu önleyemeyiz. ” şeklinde konuştu.

 

Haber: Esma ALTIN/ANKARA

Haber kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ. 

Okunma Sayısı: 68
Fotoğraf Galerisi