YEŞİL GAZETE: DEPREM BÖLGESİNDE TARIM FAALİYETLERİ NASIL AYAĞA KALKACAK?-2 MART 2023

GENEL MERKEZ ( )
02.03.2023 (Son Güncelleme: 02.03.2023 11:49:24)

Depremin etkilediği 11 il, 2.6 milyon hektarlık alanda Türkiye`nin toplam tarım üretiminin yüzde 15,5`i üretiyor. Uzmanlarla deprem bölgesinde tarım faaliyetinin bundan sonra nasıl sürebileceğini ve olası riskleri konuştuk.

Türkiye, 6 Şubat’ta Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen ve Maraş, Antep, Hatay, Adıyaman, Diyarbakır, Urfa, Kilis, Osmaniye, Malatya, Adana ve Elazığ olmak üzere 11 ilde ağır yıkıma yol açan depremlere, tarım topraklarının amaç dışı kullanılması, yanlış zeminler üzerinde yapılaşmaya gidilmesi, imar affıyla usulsüz yapılaşmaya göz yumulması, dirençli kentler kuramamamız gibi nedenlerle hazırlıksız yakalandı.

Özellikle Çukurova ve Amik Ovası, Adıyaman, Gaziantep, Maraş ve Malatya illerindeki verimli ovalarda yer alan tarım toprakları üzerinde devasa kentler yükseldi. Bu kentlerin ihtiyaçlarını karşılamak için sulak alanlar üzerine yerleşim yerleri, hava alanları, sanayi siteleri kuruldu. Deprem bir turnusol kağıdı özelliği gösterdi; doğaya, coğrafyaya uygun kurulmayan  kentlerdeki usulsüzlükleri hasar verdiği alanlarda ortaya çıkardı.

Tarım faaliyetlerinin yoğun olarak yapıldığı 11 ilde, tarım alanları da depremden etkilendi.  Bilim insanlarına göre, Erciyes Dağı büyüklüğündeki enkazın nasıl bertaraf edileceği bir sorun. Enkazın toprak ve yeraltı suları için bir tehdit oluşturmaması, bilimsel etikle yönetilmesi gereken bir sürecin planlanmasını gerektiriyor.

Uzmanlara göre, toprak ve su güvenliğine neden olacak bir ihmal, olası bir gıda güvenliği sorununa da neden olabilir. Diğer yandan gıda tedariği için tarımsal üretimin nasıl sürdürüleceği tartışılıyor. Üretimin bir an önce yeniden başlaması, üreticinin ihtiyaçlarının karşılanmasından, tarım alanlarının güvenliğinin sağlanmasından geçiyor.

Peki bu nasıl olacak, deprem bölgesinde tarım alanlarının güvenliği nasıl sağlanacak, Türkiye yakın gelecekte bir gıda tedarik sorunu yaşayacak mı, deprem bölgesindeki tarım alanlarında üretimin devam etmesi mümkün mü?

TMMOB’a bağlı Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez ve Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarım ekonomisi bölümünden Prof. Dr. Sait Engindeniz “Deprem bölgesinde tarım nasıl ayağa kalkacak?” sorusunu Yeşil Gazete için yanıtladı.

Türkiye’nin toplam üretiminin yüzde 15’i bölgede

Depremin vurduğu 10 ilin gayrisafi yurt içi milli hasılası (GSYH) içindeki payı yüzde 9,3 olduğuna dikkat çeken uzmanlar, bu şehirlerin Türkiye’nin ihracatının yüzde 8,5’ini gerçekleştirdiğini söylüyor.  Deprem bölgesindeki 10 ilin tarım alanları içindeki payı payı yüzde 16. TÜİK verilerine göre, 10 ilin GSYH payı yüzde 9,3 olmasına rağmen sektörlere göre bakıldığında tarım, ormancılık ve balıkçılığın payı yüzde 14,3’e kadar çıkıyor. 2021 yılında bu sektör Türkiye’de 401,8 milyar lira GYSH üretirken bunun 57,3 milyar lirası deprem bölgesindeki 10 ilde gerçekleşti.

Tarım faaliyetlerinin sürdürülmesi, depremin yaşandığı illerde tarım sektörünün neden olumsuz etkilendiğini analiz edip önlem almaktan geçiyor.  Depremden etkilenen iller hakkında veriler paylaşarak sürecin nasıl yönetilmesi gerektiğini açıklayan Prof. Engindeniz,  deprem bölgesinde yer alan tarım alanlarının Türkiye tarımı açısından önemini şu verilerle açıklıyor:

“İller arasında en fazla araziye sahip il 1.1 milyon hektar ile Şanlıurfa. Bu ili sırasıyla 0.6 milyon hektarla Diyarbakır, 0.5 milyon hektarla Adana, 0.4 milyon hektarla Kahramanmaraş, 0.3 milyon hektarla Gaziantep ve 0.2 milyon hektarla Hatay izliyor. Bölgede tahıl ve diğer bitkisel ürünlerin oluşturduğu alan 2.6 milyon hektarla Türkiye’de yüzde 15.5 oranında bir pay almakta. Sebze arazilerinin yine %15.2’si (0.1 milyon hektar) bu bölgede bulunuyor.” Engindeniz,  meyve açısından bakıldığında da 0.9 milyon hektarla bölgenin Türkiye üretiminin yaklaşık dörtte birini oluşturduğunu ekliyor.

Deprem bölgesinde hangi ürünler yetiştiriliyor?

Engindeniz, deprem bölgesinde yer alan illerde hangi tarım ürünlerinin üretildiğini de paylaşıyor: “Bölgenin önemli bitkisel ürünleri olarak mısır, pamuk, kayısı, buğday, arpa, yer fıstığı ve kırmızı biber öne çıkıyor. Özellikle buğday, arpa gibi ürünlerin üretimi açısından Şanlıurfa, Diyarbakır ve Adana; sebze üretimi açısından Adana ve Hatay; meyve üretimi açısından da bölgede Gaziantep önemli iller. Hayvan sayısı açısından da Türkiye’deki toplam hayvan varlığının %15’inin bu bölge bulunduğu bildiriliyor. Bölgede yaklaşık 270.000 üretici Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı. Diğer taraftan, Türkiye’nin toplam tarım ve ormancılık ürünleri ihracatının yaklaşık beşte biri de bu bölgedeki illerden sağlanıyor.”

Prof. Engindeniz’in paylaştığı veriler, deprem bölgesinde toprak ve su kaynaklarının kirliliği tehlikesine karşı mücadele edilmesinin ne kadar elzem olduğuna işaret ediyor. Tarım faaliyetlerinin devam edebilmesi için su ve toprak güvenliğine ilişkin analiz yapılması gerekiyor. Bununla birlikte, çok sayıda traktör ve tarım alet-ekipmanlarının depremde zarar gördüğü, deprem bölgelerinde akaryakıt sorunun ortaya çıktığı da belirtiliyor.

Tarım faaliyetlerinin sürdürülmesi için nasıl bir süreç izlenecek?

Bölgede gerekli önlemlerin zamanında alınması durumunda tarımsal üretimin kaldığı yerden devam edebileceğini, bu şekilde ülke için gerekli üretim miktarının sağlanabileceğini söyleyen Engindeniz,  üreticilerin traktör ve tarım alet-ekipmanları olmadan üretimi sürdürmelerinin mümkün olmadığını vurguluyor. Başta Tarım ve Orman Bakanlığı, kooperatifler, özel sektörde yer alan firmalar, sivil toplum örgütleri ve yerel yönetimlerin bu yöndeki desteklerine ihtiyaç olduğunu belirten Engindeniz, depremden etkilenen bölgede hasat bekleyen ve/veya ekime hazırlanacak alanlarda tarım faaliyetlerinin sürdürülmesi için izlenmesi gereken süreçlerin neler olduğunu  ise  şöyle açıklıyor:

“Maddi kayıp yaşayan üreticilerin üretime devam etmek için ihtiyaç duyduğu tarım araçlarını temin edilmeli. Belirli bir dönem için bu yönde geçici makine parkları oluşturulabilir ve üreticilere sunulabilir. Bölgede hayvan barınaklarının yeniden planlanması ve canlı hayvan tedariki konusunda üreticilere destek olunması gerekir. Bunun yanında üreticilerin tarımsal girdilere ulaşmaları ve satın alabilmeleri konusunda finansal destekler sunulmalıdır. Başta Ziraat Bankası ve kooperatifler bu yönde katkı sağlamalı.”

Narenciye hasadında gecikme yaşanmaması ve üreticinin zarar etmemesi ise bir diğer sorun alanı, diye konuşan ZMO Başkanı Suiçmez ise, deprem illerinde sadece Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı çiftçilere mazot ve gübre desteğinin nakit olarak ödeneceğinin açıklanmasını da yaşanacak sorunların çözümü için son derece yetersiz buluyor.

‘Tarım alanlarında fay kırığı nedeniyle oluşan yarıklar ve tümsekler var’

Bitkisel üretim konusunda yapılanlar ve yapılacakların belirsizliğini koruduğunu vurgulan Suiçmez, deprem illerindeki tarla ve bahçelerde parsel sınırı kaymaları yanında, 1-5 metre genişliğinde ve çeşitli derinliklerde fay kırıkları kaynaklı büyük alanları etkileyen yarıklar ve tümsekler oluştuğuna dikkat çekiyor.

Ekili arazileri bölen bu zararların alansal miktarının hızlı ve sağlıklı bir şekilde belirlenerek, yarıkları doldurma ve tümsekleri gidermeye yönelik arazi tesviyesi dahil bilimsel yöntemlerle tarla bütünlüklerinin sağlanamaması durumunda kışlık ekimi yapılmış hububat ve bakliyat ürünlerinde gerekli gübreleme ve yabancı ot mücadelesi yeterince yapılamayacağını söyleyen Suiçmez’e göre, “Gelecek günlerde kuru ve sulu tarımda ekilecek tarım ürünleri yanında kayısı, zeytin, antep fıstığı gibi ürünlerin bulunduğu bahçelerde bakım işlemleri başlayacakken seracılıkta da fiziki zararların giderilmesi ve üretim hazırlıklarının planlanması” gerekiyor.

‘Tarımda çalışacak işgücü bulmak zor olabilir’

Hasar gören ekipmanların tespit edilerek, hasat ve ekim işlemlerine devam edebilecek çiftçilere temin edilmesi sorunlardan sadece biri. Deprem bölgesinde çoğunlukla yaşlı nüfusun tarımla uğraştığını belirten Sait Engindeniz, yaşanan can kayıplarının yanı sıra, deprem göçü ve gençlerin tarımı tercih etmemesinin bir diğer sorun alanı oluşturabileceğini vurguluyor: “Bölgede tarımsal üretim için geçici ve daimi işgücü bulmak zorlaşacak.”

“Üretimin devamlılığı boyutunda yerleşik tarımsal istihdam ile mevsimlik işçiler dahil hareketli işgücü konusu en önemli sorun alanlarından biri” diyen Suiçmez’e göre de çiftçilerin yanı sıra bölgede yoğun olarak yaşayan mevsimlik işçilerde de can ve mal kaybı mevcut.Tarım ve Orman Bakanlığı’nın bölgedeki il ve ilçelerdeki teknik personelinin de depremlerden doğrudan olumsuz etkilendiğini anlatan Suiçmez, “Üretim araçlarından mahrum kalan ya da bunları elinden çıkaran çiftçiler köylerini ve üretimi terk etmek zorunda kalacak” diyor.

Ona göre, kırdan kente ve kentten kıra göç sürecinin iyi yönetilmesi gerekiyor: “Tarımsal işgücü ve istihdam planlaması yapılmalı, uygun yaşam koşulları sağlanarak somut desteklerle bölgeye diğer illerden takviyeler gündeme gelmeli. Kırsal alanların yaşam koşulları iyileştirilerek tekrar cazibe merkezleri olmaları sağlanmalı.”

Öneriler

Baki Remzi Suiçmez,  depremden etkilenen illerde tarım faaliyetlerinin sürdürülebilmesinin koşullarının neler olduğunu önerilerini sıralayarak açıklıyor.

Bitkisel ve hayvansal üretimin devam edilebilmesi ve gıda arz açığının artmaması için ek bütçe ile toplam tarımsal destekleme bütçesinin artırılması gerektiğine dikkat çeken Suiçmez’in önerileri şöyle:

  • Bölgedeki üreticilere gerekli maddi destek bir an önce sağlanmalı.
  • Bitkisel üretim için gübre, mazot, ilaç, tohum dahil somut girdi desteği verilmeli.
  • Çiftçilerin özelleştirilmiş elektrik şirketlerinin yüksek faturalarına karşı sulama ve tarımsal elektrik fiyatlarında somut indirimler yapılmalı, mevcut borçları yapılandırılması ve birikmiş faizler silinmeli.
  • T.C. Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri yanında özel bankalardan kredi kullanan çiftçilerimizin kredi borçları faizsiz yapılandırılmalı.
  • Üreticilerin Bağkur ve SSK prim ve ödemeleri ötelenmeli.
  • Depremin etkileri giderilene kadar bölgedeki üreticilere ve üretilen ürünlere pozitif ayrımcılık içeren somut ekonomik ve sosyal önlemler hızla yaşama geçirilmeli.

 

‘İthalat eğilimi artabilir’

“Türkiye bu süreçte tarımsal ürünlerde bir ithalat eğilimi izlemek durumunda kalabilir mi?” sorusuna uzmanların yanıtı farklı. Engindeniz, “Türkiye tarımında, özellikle bölge için yeterli ve zamanında önlemler alındığında kendine yeterliliğin sürdürülmesi için bir engel yok. Dolayısıyla Türkiye, önemli ve ihtiyaç duyduğu ürünleri yine üretebilecek. Kısa ve uzun dönemde ihtiyaç duyulan ürünler için ithalata başvurulmasına gerek duyulmayacağı düşünülmekte” derken Suiçmez, tarımsal girdi ve temel ürünlerde yıllardır yaşanan dışa bağımlılığın, deprem illerinde yaşanabilecek gıda arz açığı nedeniyle artmasını beklediklerini belirtiyor:

“Ülkemizde yıllardır uygulanan yanlı ve yanlış tarım politikaları, derinleşen ekonomik kriz, girdi ve ürünlerde dışa bağımlılık, yaşanan iklim olaylarının tarımsal üretime olumsuz etkileri nedenleriyle yaşanan gıda krizi ve yüksek gıda enflasyonuna depremin etkilerinin eklenmemesi, neoliberal tarım politikalarından derhal vazgeçilerek, somut kamucu tarım ve kırsal kalkınma politikalarıyla aşılabilir.

Gıda kriziyle karşılaşacak mı?

Tarım ürünlerinde bir fiyat artışı ya da tedarik eksikliği yaşanıp yaşanmayacağını sorusuna ise Engindeniz’in yanıtı şöyle:

“Türkiye tarımsal üretim için çok önemli koşullara sahip. Dolayısıyla kırsal göçün de önüne geçebilmek açısından, deprem bölgesinde ve diğer bölgelerde kısa ve uzun vadede tarımsal yatırımlar arttırılmalı ve bu bölgelerde özel sektörün de yatırım yapması teşvik edilmeli. Genç nüfusun tarım sektöründe kalması amacıyla uygulanan genç çiftçi projeleri ve destek düzeyleri arttırılmalı. Üreticiler için farklı destekleme modelleri oluşturmalı, uygulanmalı ve bu uygulamaların etkileri değerlendirilerek alternatifler üretmeye devam edilmeli”. Profesör Engindeniz “Bölgede tarımsal üretim tekrar canlandırılmazsa bu özellikle uzun vadede gıda fiyatlarında da artışa neden olabilecek” diyor.

‘Deprem illerinde kuraklığın olumsuz etkisi artabilir’

Kuraklığın ülkemizde ve deprem bölgesi illerinde son yıllarda yaşanan ciddi bir sorun olduğuna dikkat çeken ZMO Başkanı Suiçmez ise Türkiye’de süregelen kuraklığın depremle birleşen olumsuz etkilerine dikkat çekiyor:  “Nisan-mayıs aylarında yeterli ve düzenli yağışların olmaması deprem illerinde kuraklığın olumsuz etkisini artıracak. Bölgedeki baraj ve göletlerin sağlamlığı sürekli ve düzenli olarak kontrol edilmeli, hasar gören sulama kanalları onarılmalı, sulama planlaması şimdiden yapılmalı.”

Tarımsal üretimde kullanılması gereken büyük ova koruma alanlarının, mutlak tarım arazilerinin, zeytinliklerin, kayısı bahçelerinin, meraların imara açılmasıyla yaşanan can ve mal kayıplarının arttığını söyleyen  Suiçmez, tarım alanlarının yapılaşmaya açılmaması gerektiğine de vurgu yapıyor: “Yıkılan kent ve köylerin yeniden inşasında arazi kullanım planlaması çerçevesinde uygun yer seçimi ilkelerine uyulmalı.  Kentlerin ve kırsalın yeniden inşası sürecinde tarım alanları üzerinde yeni yapılaşmalara izin verilmemelidir. Yoğun enkazların kaldırılması aşamasında da geçici ve son depolama alanları insan yerleşimlerine uzak, tarım alanları, dikili araziler, meralar ve dere yatakları gibi üretim ve çevre açısından kritik alanların dışındaki bölgelerde seçilmeli.”

 

Haber: Melisa GÖNEN 

Haber kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ. 

Okunma Sayısı: 213
Fotoğraf Galerisi