22 MART DÜNYA SU GÜNÜ

İZMİR ŞUBE ( )
25.03.2023 (Son Güncelleme: 09.06.2023 13:44:10)

22 Mart Dünya Su Günü kapsamında  Şubemiz, Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi ve Peyzaj Mimarları Odası İzmir Şubesi ile birlikte ortak 25 Mart Cumartesi günü saat 15.00`te Ödemiş Belediyesi Nikah Salonu`nda "Havzamızda Su Tüketimi ve Nasıl Tasarruf Edilir" konulu panel düzenledi.  Moderatörlüğünü üyemiz Prof. Dr. Ümit Erdem’in yaptığı panelde Şubemiz adına üyemiz Ahmet Tomar görüşlerimizi dile getirdi.

 

ÖDEMİŞ KENT GAZETESİ

Ödemiş’te faaliyetlerini aralıksız olarak sürdüren Küçük Menderes Havzası Koza Hareketi Derneği (KOZA-DER) Dünya Su Günü kapsamında,  Havzadaki  Su Tüketimi ve Suyun Nasıl Tasarruf Edilir ? gibi önemli konuya dikkat çekmek amacıyla konuşmacıların yer aldığı panel gerçekleştirdi.

Ödemiş eski otogar üstü Belediye Nikah Salonunda, Prof. Dr. Ümit Erdem’in moderatörlüğünde, gerçekleşen panelde konuşmacı olarak  İzmir Çevre Mühendisleri Odası’ndan Mühendis Helin Kınay, İzmir Ziraat Mühendisleri Odası’ndan Mühendis Ahmet Tomar, İzmir Peyzaj Mimarları Odası Yönetim Kurulu Üyesi Sönmez Güler ayrı ayrı konuşmalarını gerçekleştirerek Suyun önemini vurguladılar.

Etkinliğe Ödemiş Kent Konseyi Başkanı Mehmet Taşlı, Ödemiş Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Açelya Keskin, KOZA-DER Başkanı Selahattin Bağlı, CHP İzmir 2. Bölge Milletvekili Aday Adayı Hamdi Halis, Demokrat Parti Ödemiş İlçe Başkanı Mutahhar Ateş ve vatandaşlar katıldı.

“MADEN OCAKLARI, YERALTI KİRLİ SU KİMYASAL ATIKLARIN YERALTINDA MEYDANA GETŞİRDİĞİ OLUMSUZLUKLAR VE GIDAYA OLAN KİMYASAL ETKİLER KONUSUNDA ÇEŞİTLİ ÇALIŞMALAR GERÇEKLEŞTİRDİK”

Ödemiş Koza-Der Başkanı Selahattin Bağlı Panel’in ilk açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Bağlı “Ödemiş KOZA-DER  olarak  Dünya Su Günü  kapsamında suyun önemini vurgulamak  ve dikkat çekmek amacıyla bu etkinliği gerçekleştirdik.

Maden ocakları, yeraltı kirli su kimyasal atıkların yeraltında meydana getirdiği olumsuzluklar ve gıdaya olan kimyasal etkilerin konusunda çeşitli çalışmalar yürüttük ve bunların olumlu sonuçlarını aldık. Son 4 yıl içerisinde 8 tane açılmak istenen maden ocağını çevresel etkilerini sonuçlandırmadan bizler dernek olarak hukuki zeminlerde biz kazandık ve çevre olarak bizler menderes havzasında bir delik açtırmadık. Şimdiki gündemimiz su ve kuraklık sadece 3 cümle aktarmak istiyorum. Havzamızda yani Beydağ, Kiraz’dan, Torbalı’ya kadar aynı zamanda geniş alanda yer alan bölgede yıllık olarak ortalama 160 milyon metre küplük yağış, yağmur yağdığını hesapladık. Bu havzada yine yaklaşık olarak 270 milyon metreküp su tüketiyoruz. Yeraltı suları, tarımsal sulamalar, şehir şebekeleri farklı yerlerde ortalama 100 milyon metreküplük bir su açığımız söz konusu, 100 milyon metreküp su bizim tasarruflu olarak su kullanmamız çok zor.  Burada tarımsal sulamaların önemi büyük, üreticimizin bitkisel tercihlerinde, peyzaj uygulamalarında da yine aynı şekilde önemi büyük.

Rakamsal olarak değer koyduğumuzda bir hesap yaptık çok basit olarak ortalama 100 milyon metreküp su 100 metre yüksekliğinde, 1 kilometre uzunluğunda ve 1 kilometre genişliğinde bir hacim oluyor. Beydağ Barajı’nın 25 milyon metreküp olduğunu tespit ettiğimizde, yılda 4 Beydağ Barajı kadar yeraltı sularından açık veriyoruz yağış normal şartlarda devam ederse. 1985 ve 1995 yılları arasında bölgemizde ortalama olarak yılda 2 gün 40 derecenin üzerinde sıcaklık çıkarken 1995 ve 2000 yılları arasında bu yaklaşık olarak 15-20 yıllık bir süreç içerisinde 16 güne çıkmış ve bu sıcaklık kuraklığa işaret etmektedir.

2015 ve 2035 yılları arasındaki bir projeksiyona göre Türkiye içerisinde bunun yaklaşık olarak 36 gün, 40 derecenin üzerinde bir sıcaklık olacağı öngörülmekte. Bu da bölgemizdeki üretim ve kullanılabilir su konusunda bizlerin ne kadar tedbirli olması gerektiği hakkında bilgi vermekte ve 2050 yılında bu sıcaklık değerleri 40 derecenin üzerinde yaklaşık olarak 88 gün olacağı dolayısıyla bizlerin 15-20yılıık bir süreç içerisinde yaklaşık 3 ay Suriye, Sudi Arabistan gibi iklimsel koşullara sahip olacağımız öngörülüyor. O yüzden bölgemizdeki tatlı suyun çok iyi korunması gerekiyor“ dedi.

“MAALESEF SUYUMUZA SAHİP ÇIKAMADIK”

Panel’inmodaretörü  Prof. Dr. Ümit Erdem  Suya maalesef sahip çıkamadıklarını dile getiren Prof. Dr. Erdem “Suyumuza sahip çıkamadık. İçtiğimiz sularda nitrat karışımı var. 3 tane nehir geliyor bunlardan bir tanesi bizim bunları düzgün planlayabilirsek biz buna havza bazında planlama diyoruz. Bizde 26 tane havza var. Bu 26 havzanın 26’’i açık havza 1 tanesi kapalı havza hangisi Tuz Gölü oradan tuz yemeyin diyorlar. Kanalizasyon dahil her şey gidiyor Tuz gölüne. Bir başka önemli konu 30 binden fazla kaçak kuyu var. Önüne gelen kuyu açmış burada da var. Biz bunları yaptıkça izin almadıkça bunları vicdanen düşünmedikçe bu işler devam eder.  Küresel ısınma dediğimiz bir olay var, susuzluğun başlangıcı böyle başlıyor. Başka sera gazları var. Hepimizin ilkokuldan beri bildiği %78 Azot, %21 oksijen gerisi diğer gazlar. Biz ne yapıyoruz? Diğer gazları yükseltiyoruz. Diğer gazlar yükselince atmosfer sıkıntıya düşüyor. Atmosferden yukarı atamıyor ve geriye bize geliyor terlemiş bir vaziyette. Buzullar erirse toprak serbest kalır metan gazı serbest kalır. Ortalık zehirden geçilmez diyorum” dedi.

“KAYNAKLAR KISITLI BİZ O SIKIŞMIŞLIĞIN İÇİNDE NEFES ALMAYA ÇALIŞIYORUZ.”

İzmir Çevre Mühendisleri Odası’ndan Mühendis Helin Kınay konuşmasında “Küçük Menderes Havzasında aslında en verimli kültürüyle, tarihiyle zenginliğiyle toplumsal yapısıyla toprağı, suyuyla en verimli olan bölgesine yaşadığımız sorunlar dünyada ve ülkemizde yaşadığımız sorunların da farklı değil. Ne yazık ki bu süreçte kendi evimizde, kendi soframızda üstümüze düşen payı aşılıyoruz ama çözümde bizim elimizde olduğunu unutmayalım.  İlk çağdan günümüze çoğalıyoruz, daha çok istiyoruz daha çok isterken doğanın adaletini ekolojinin dengesini bozacak şekilde istiyoruz. Birileri çok istiyor, birileri çok tüketiyor ve birileri bunun mevalini çekiyor. Tıpkı dünyada olduğu gibi tıpkı ülkemizde olduğu gibi. Sorunun temelinde insanoğlunun var oluşun beri olan temel ihtiyaçları var. Tabi bu ihtiyaçları karşılayabilmek için kullanacağımız mekanizmalar var.  Ama miktar sorunumuz var, kalite sorunumuz var. Bunun nasıl kullanılacağı eşit dağılım herkese sadece insana değil her canlıya ulaşılır olması gibi süreçler, politikası var. Bu değerlendirmeye baktığımızda özellikle arazi kullanımından başlayan amaç dışı kullanım, aşınma gıda sorunu bunun soframıza hayatımıza yansıması kavanozdaki balıklar haline getirmiş durumda. Kaynaklar kısıtlı biz o sıkışmışlığın içinde nefes almaya çalışıyoruz. Küçük mendereste, Gediz’de biraz nefes almaya çalışan oksijen almaya çalışan balıklar gibiyiz aslında. 2023’te bu dünya hırsını karşılayabilmek için 2,5 dünya gerekiyor bu tüketim hırsını karşılayabilmek için. Su döngüsüne baktığımızda tüm bu tüketim, üretim dengesi içerisinde kendi düzenin bulan kendi adaletini sağlayan bir sistem var. Dünyada ve ülkemizde su kaynakları çok kısıtlı bu kısıtlamanın içinde bizler kendi payımıza düşeni yapmak zorundayız. Dünyaya baktığımızda suyun tarımda daha çok kullanıldığını ama suyun tarıma daha çok gittiğini göstermiyor. Aslında suda en büyük sorun kayıp kaçaklar, kaynaklarımız çok kısıtlı kaynağın ulaşım noktasına geldiğimiz süreçte kayıp kaçak çok fazla. Kayıp kaçakların önlenmesi halinde yaklaşık 200 milyon kişi aslında suya ulaşabilir. Biz suya erişemeden yolda kaybediyoruz. Çölleşmeden tarım, hayvancılık, balıkçılık gibi sektörler ve bu sektörlerle beraber yine ekonomi sosyal ilişkiler her şeyimiz etkileniyor” dedi.

İzmir Ziraat Mühendisleri Odası’ndan Mühendis Ahmet Tomar panelde yaptığı konuşmasında “Keşke bizim 100 milyon küp su açığımız olsaydı, 537 milyon küp su açığımız var. Ama son yapılan çalışmalarda olayın daha vahim olduğunu gördük. Şahıs kuyuları ruhsatlı da olsa çok su alıyor. İnsan vücudunun %70’i sudan oluşuyor. Onun için gerçekten hem su kaynaklarını korumamız gerekir aynı zamanda da geliştirmemiz gerekir. Bizim ülkemizin yer altı ve yer üstü su potansiyeli 112 milyar metre küp ve bunun 2023 yılı sonu itibariyle kullanıma alınacağı ifade ediliyor. Su savaşları dedik bu durum yıllardan beri belirtiliyor şuan da dünyanın üzerinde durduğu dünya siyaseti 3’ ayırıyorum bunlardan biri su, tarım ve ene3rji baktığınız zaman 3’ü de birbiriyle bağlantılı son yılların savaşları bunlarla ilgili biliyorsunuz Türkiye’nin sınırı aşan suları da var. Bu sular bize verilmiyor. Bu yılın konusu son yaşadığımız iklim değişimi ve su kıtlığını ele alıyor. Bizim giydiğimiz giysinin, giydiğimiz ayakkabı için ne kadar su harcanıyor görüyorsunuz. Biz bir kahve için kullandığımız, bir tişört için 2 bin 700 litre, bir fincan kahve için yüzlerce litre su kullanılıyor. Bu aşırı tüketim bunu hızlandırıyor. Suyun dengesiz kullanılması bazı ülkelerde su bile bulunamıyor. Burada bizimşuanda 112 milyar metre küp ancak 35 milyar metre küp kullanılıyor. Bu da %58’ine denk geliyor tamamını kullanımı alan diyen otoriteler daha bunu bile kullanıma geçiremediler. Ödemiş için önemli karık sulama 10 bin metre küp hektara su döküyoruz. Bitki bunun %30-35’ini yararlanabiliyor diğeri yabancı otu körüklüyor. Ama yağmurlama sulama da 6 bin metre küp su alıyor ama bitki bunun %50-60’ını kullanabiliyor. Ödemişte çeşme sulama çok var bu çok yanlış bir durum. Şuan da mesela biz bardaktan su içeceğiz sürahi verseniz yani bitki fizyolojisi ile insan fizyolojisi aslında hiç farklı değil. Ama bu konuda ana şebekenin de müdahale etmesi lazım, kontrol etmesi lazım” dedi.

Panel  kapsamında  Ödemiş Koza Der Başkanı  Selahattin Bağlı Panelde yer alan konuşmacılara katkılarından dolayı teşekkür etti.

Haber : Turgay Konuralp

Okunma Sayısı: 14
Fotoğraf Galerisi