STK’LAR TARIM KANUNU’NU DEĞERLENDİRDİ - DÜNYA GIDA

GENEL MERKEZ ( )
27.06.2006 (Son Güncelleme: 27.06.2006 14:13:43)

ZMO, TZOB, TZD, TGİS ve TGDF, Tarım Kanunu’nu değerlendirdi. Sektördeki boşluğu doldurması nedeniyle kanun doğru bir adım olarak değerlendirilirken, sektörün en can alıcı sorunlarından olan kaynak sorununu çözmemesi nedeniyle eleştiriliyor. Tarımsal Destekleme ve Yönlendirme Kurulunda sektör temsilcilerine yer verilmemiş olması, destekleme programlarının üretimi teşvik etmiyor olması ve tarımsal yayın ve çiftçi eğitim hizmetlerinin özelleştirilmesi kanuna yapılan eleştirilerden sadece bir kaçı.

Türkiye nüfusunun yaklaşık 35’ini istihdam eden tarım sektörünün ulusal gelire katkısı yüzde 11 oranında. Ancak sektör, verimsizlik, arazilerin parçalı yapıda olması, üretimdeki plansızlık, desteklerin yetersizliği sorunları ile boğuşuyor. Öte yandan AB ve DTÖ süreci ve verilen taahhütler nedeniyle sıkıntıları artan sektör mercek altına alınmış durumda.

5488 sayılı Tarım Kanunu sektörün sorunlarına çözüm getirmek hedefiyle, 25 Nisan’da Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. 26 asıl ve 2 geçici olmak üzere toplam 28 maddeden oluşan kanun, sektör için bir ilk. Kanunun sektörün yapısal sorunlarını çözerek rekabetçi bir yapıya kavuşmasını temin edip etmeyeceğini sektörün temsilcilerine sorduk.

Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO), Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB), Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD), Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF), Türkiye Gıda İşverenleri Sendikası (TGİS) Tarım Kanunu’nun sektöre yönelik olumlu olumsuz etkilerini ortaya koydu. Sektör, tarım sektörünün bir yasaya kavuşmuş olmasının olumlu olduğu yönünde görüş bildirirken, tarıma aktarılması öngörülen kaynağın yetirsizliğinde hemfikir.

“Tarım Kanunu’nda yeni bir şey yok”

ZMO Denetim Kurulu Üyesi Gülay Subaşı, Tarım Kanunu’nun 36 aylık bir gecikme ile yasalaştığını ancak sektördeki beklentileri karşılayamadığını söyledi. Subaşı, “Kanun, yürürlükte olan 441 sayılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın Kuruluş ve Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Üretici Birlikleri Kanunu, Tarım Sigortaları Kanunu, Tarımsal Destekleme Kurulu Kurulması ile ilgili Bakanlar Kurulu Kararları ve Tarım Stratejisi Belgesinde yer alan tarım ve destekleme sistemine ilişkin konuların ve mevzuatın bir araya getirilmesinden oluşuyor” dedi.

Kanunda yer alan üretici örgütlerinin geliştirilmesi ibaresi ile ilgili değerlendirmede bulunan Subaşı, “Üretici Örgütleri Kanunu, 2004 yılında yasalaştı ancak geliştirilmesi ve teşvikine ilişkin bir uygulama hayata geçirilemedi. Üretici örgütleri tarafından pazarlanan ürünlerin hallere girişi sorunu bile halen çözülemedi. Kanunda, ‘destekler üretici örgütler aracılığı ile ödenebilir’ ifadesi yer alıyor. Teknik olarak böyle muallak ifadeler kullanılmamalı. Bu kararı hangi otorite nasıl verecektir; belli değil, ‘üretici örgütlerinin gelişmesini sağlamak üzere üretici örgütlerine üye olmayanlar bu desteklerden faydalanamaz’ ifadesinin kullanılması bile bir anlamda üretici birliklerini teşvik eden bir unsur olabilirdi ancak bu bile yapılmadı” diye konuştu.

“Katılımcılık ilkesi, kanunda hayata geçirilmedi”

Kanunda, Tarım Bilgi Sistemi kurulmasının tarım politikalarının öncelikleri arasında yer aldığını belirten Subaşı, ancak söz konusu sistemin kurulmasına ilişkin ifadelere 2001 yılında hazırlanan Ulusal Programda da yer verildiğini fakat bugüne kadar bir ilerleme kaydedilmediğini, bu nedenle de 2005 yılı AB İlerleme Raporunda da eleştirildiğini söyledi. Subaşı, “Öte yandan kanunda, kamu ve özel sektör, ‘tarımsal araştırma faaliyetlerini verimli ve etkin kılacak tedbirleri alır’ ifadesi yer alıyor. Ancak bu hükümet zamanında birçok araştırma enstitüsü kapatıldı. Ayrıca kanunda, bakanlığın Çiftçi Eğitim ve Danışmanlık sisteminin özel sektör ve serbest danışmanlara yaptırılması ile ilgili gerekli düzenlemeleri yapar ifadesi yer alıyor. Uzun yıllar eğitim ve yayım çalışmasına gerekli kaynak aktarılmadı. Bu nedenle tarım danışmanlığı sistemi 3 yıl önce uygulamaya konuldu. İlaç gübre kullanımı gibi konularda özel sektör de kendi personeli ile belirli konularda yayım hizmetlerini üreticiye götürüyor. Bu konu ile ilgili yönetmelikleri çıkarmak zaten bakanlığın görevleri arasında yer alıyor, yeni bir sorumluluk değil” dedi.

Kanunda ayrıca biyoçeşitlilik, genetik kaynakların korunması ile ilgili hükümlerin de yer aldığını belirten Subaşı, bu konulardaki yetki ve sorumluluğun bakanlığın görevleri arasında yer almasına rağmen Acil Eylem Planı ile 12 ayda yasalaşması öngörülen Biyogüvenlik Yasa Tasarısının halen çıkarılamadığını söyledi. Subaşı eleştirilerine şu şekilde devam etti:

“Kanun ile Tarımsal Destekleme ve Yönlendirme Kurulu Kurulması kamuoyuna bir ilk gibi tanıtıldı. Oysa ki bu kapsamdaki Tarımsal Destekleme Kurulu 1997 yılında 97/13 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kurulmuş, daha sonra ise 1999 yılında 99/13759 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Tarımda Yeniden Yapılandırma ve Destekleme Kurulu kuruldu. Zaten kanunda yer alan destekleme araçları bugüne kadar bilinen ve uygulanan destekleme araçlarıdır. Bu kanun çıkmadan da bu destekleme araçları kullanılmaktaydı; bu yüzden yeni bir mekanizma değil. Ayrıca 1999 yılında kurulan Tarımda Yeniden Yapılandırma ve Destekleme Kurulu’nda Ziraat Bankası ve Ziraat Odaları temsilcisi bulunurken Tarım Kanunu ile oluşturulan Tarımsal Destekleme ve Yönlendirme Kurulu’nda; Ziraat Bankası, ziraat odaları, sivil toplum örgütleri ve sanayicilere yer verilmiyor. Bu durum kanunda yer alan katılımcılık ilkesi ile bağdaşmıyor. Tarımsal desteklemenin finansmanı da daha önceden olduğu gibi bütçe ve dış kaynaklardan sağlanır deniliyor. Bunlar da bilinen ve uygulanmakta olan finansman kaynaklarıdır. Üstelik, destek için ayrılan GSMH’nin yüzde 1’i kadar kaynak tarım sektörünün ihtiyaç duyduğu değerin çok altında. Üstelik bu kaynak aktarılmazsa dahi yaptırımın ne olacağı belli değil.”

Okunma Sayısı: 698
 

Yorumlar

Yorumlar moderator kontrolünden geçmektedir.
e-Posta adreslerinin gerçekliği kontrol edilir.

YORUMLAR BÖLÜMÜNÜN KURALLARI:
Yazılan tüm yorumlar moderator kontrolünden geçmektedir. Moderator yorum yazanlara veya üçüncü kişilere hakaret ya da bu kişilerle ilgili küçültücü sözler içeren yorumları yayına uygun görmez ve siler. Sayfanın niteliğine göre tüm yorumlar moderator kontrolunden geçerek yayınlanıyor olabilir. Bu durumda yorumlarınız anlık olarak yayına girmez. Yine de yayına girmiş olsa dahi moderator daha sonra aynı yorumu yayından kaldırabilir. Moderator kontrollu yayın niteliği taşımayan forumlarda yazılan yorumlar anlık yayına girer fakat moderator yayınının devamında sakınca gördüğü yorumları yayından kaldırabilir. Yazılan yorumların güvenilirliğini artırmak amacıyla yorum yazana ait e-posta adreslerinin gerçekliği kontrol edilebilir. Bunun için e-posta adresine kontrol bağlantısı içeren e-posta gönderilir ve bu bağlantıya tıklanılması beklenir. Forumlarda yazılan yorumların kamu düzenini bozucu, genel ahlaka aykırı, başkalarını rahatsız edici ve yasalara aykırı olmaması çok önemlidir. Yorumların sorumluluğu tamamen yazarına aittir.