TMO'DAN FINDIK ALIMI, FİSKOBİRLİK DEVRE DIŞI - BİANET

GENEL MERKEZ ( )
10.08.2006 (Son Güncelleme: 22.08.2006 14:19:31)

Fiskobirlik olağanüstü genel kurulu 12 Eylül'de, fiyatlar 15 Eylül'de belli olacak. Yani AKP Fiskobirlik'i fethederse sorun kalmayacak! Fındık üreticileri hedefi doğru koymalı: Kavga, çokuluslu fındık tekelleri, IMF ve DB ile fındık üreticileri arasında.

BİA Haber Merkezi

Necdet ORAL    

oralnecdet@yahoo.com

BİA (İstanbul) - Belgeler, fındığın Karadeniz'de en azından 25 yüzyıllık bir yaşantısı olduğunu ortaya koyuyor. Fındık ihracatı ilk kez 600 yıl önce gerçekleşmiş. Doğa, Karadeniz'in toprağına yeryüzünün en kaliteli fındığını yetiştiren olağanüstü özellikler vermiş. Bu olanağı değerlendiren Karadeniz insanı, yılda 550-600 bin tonluk üretimi ile (1996-2005 yılları ortalaması 500 bin ton) dünya üretim ve ticaretinin yüzde 70-75'ini elinde tutuyor.

Karadeniz'de yaklaşık 400 bin aile, 580 bin hektar alanda fındık tarımı ile uğraşıyor. Fındık ülke nüfusunun 7-8 milyonunu doğrudan ya da dolaylı olarak yakından ilgilendiriyor. Fındık geleneksel tarım ürünleri ihracatında ilk sırada yer alıyor. 1996-2005 yıllarını kapsayan 10 yıllık dönemde tarım ürünleri ihracatındaki payı yüzde 17 düzeyinde. 2005 yılı itibariyle fındık ihracatı 2 milyar dolar ve tarımsal ihracattaki payı yüzde 23.

Fındık İhracatının Tarımsal İhracattaki Payı

Yıl

Üretim (Kabuklu/bin ton)

Fındık İhracatı

Tarımsal İhracat (Milyon $)

Fındığın Payı (yüzde)

Miktar (İç/bin ton)

Değer (Milyon $)

1996

446

198

613

4.949

12,4

1997

410

203

926

5.470

16,9

1998

580

200

860

5.053

17,0

1999

530

189

708

4.442

15,9

2000

470

177

587

3.855

15,2

2001

625

258

740

4.349

17,0

2002

600

253

604

4.052

14,9

2003

480

221

662

5.257

12,6

2004

350

218

1.221

6.501

18,8

2005

530

209

1.928

8.298

23,2

Ortalama

502

213

885

5.223

16,9

Kaynak: TÜİK, DTM

1960'lara değin dünya fındık piyasasında arz-talep dengesi Türkiye lehine idi. 1960'larda gerek öteki kuruyemişlerin rekabeti, gerekse İtalya ve İspanya'nın üretimlerini artırmaları Türkiye'nin durumunu sarstı. ABD, Balkan ülkeleri ve Rusya da üretime geçtiler. Sonuçta dünya fındık talebi dörtte bir oranında arzın altında kaldı, fiyatlar düşmeye başladı. Bunun üzerine 1964 devlet piyasaya girdi. Bu müdahale 2000'li yılların başına dek süregeldi.

Fındıkta dikim alanları

Herhangi bir üretim planlaması yapılmaksızın siyasi iktidarlar tarafından uygulanan popülist politikalar, fındık dikim alanlarının Ordu, Giresun, Trabzon gibi normal ekolojik bölgesinin dışındaki alanlarda da yoğunlaşmasına yol açtı. 1960'ların başlarında 200 bin hektar dolayında olan üretim alanları, 70'li yılların ortasında 370, 80'li yılların ortasında 400, 90'lı yılların ortasında 500, 2005 yılında ise 580 bin hektara ulaştı.

Son 25 yılda üretim alanları yaklaşık yüzde 50 oranında genişledi. Yalnızca son 10 yıldaki genişleme yüzde 17'yi buldu. Aynı şekilde 1960'ların başında 70-100 bin ton dolayında olan üretim de 70'li yılların ortasında 200-250, 80'li yılların ortasında 300, 90'lı yılların ortasında 450, 2000'li yılların başında ise 600-650 in tona yükseldi.

Fındık Dikim Alanlarındaki Bölgesel Gelişmeler (Hektar)

Yıl

Akçakoca

Ordu

Giresun

Trabzon

Toplam

1950

-

-

-

-

160

1960

-

-

-

-

212

1970

-

-

-

-

326

1975

88

135

99

46

368

1980

95

142

100

49

385

1985

105

150

100

50

405

1990

125

160

98

53

435

1995

147

196

100

57

500

2000

161

226

100

57

544

2001

164

227

100

57

548

2002

164

228

100

57

549

2003

167

234

101

61

563

2004

169

239

103

62

572

2005

172

245

103

64

584

Kaynak: Fiskobirlik

Fındık dikim alanları -yasalara rağmen- sınırlandırılamadı

1980'li yıların başında üretimin iç tüketim ve ihracat hacmini önemli oranda aşarak büyük miktarda stoklar yaratması, dikim oranlarının sınırlandırılmasını gündeme getirdi. 1984'te 2844 sayılı Fındık Üretiminin Planlanması Ve Dikim Alanlarının Belirlenmesine İlişkin Kanun çıkarıldı. Bu Kanunun 1989'da çıkarılan uygulama yönetmeliği ile yükseltisi 750 metreyi geçmeyen ve eğimi en az yüzde 12 olan arazilerde, 1. ve 2. sınıf araziler ile eğimi yüzde 6'dan az olan 3. sınıf arazilerde hiçbir biçimde fındık yetiştiriciliği yapılamayacağı öngörülmesine karşın, yeni dikimler yoğun biçimde sürdü. Böylelikle fındıklıkların çoğu hemen her çeşit tarım ürününün yetişebileceği taban arazilere kaydı. Oysa fındık eğimi yüksek alanlarda da yetişebilmekte, buralarda erozyonu önlediği gibi bu dik yamaçlardan tarımsal açıdan yaralanılmasını sağlamaktadır.

Taban arazilerde fındığın yerini aldığı ürünler arasında gerçekten çok önemli olanlar bulunuyor. Örneğin; pirinci ile ünlü Terme Ovasında artık çeltik tarımı yapılmıyor. Doğu Karadeniz'in sebze ambarı Çarşamba Ovasının yanı sıra patates, tütün, ayçiçeği, şekerpancarı ve birçok sebzenin yetiştiği Sakarya Ovası da artık fındıklık haline geldi.

Öte yandan 6831 sayılı Orman Kanunu'nun orman niteliğini yitirmiş olan yerlerde çeşitli bağ, bahçe tarımı yanında fındık yetiştiriciliğine de olanak sağlamasıyla son yıllarda fındık dikiminin yapıldığı alanlar arasında bu şekilde ormandan kazanılmış bahçeler de yer aldı.

Fındığın kaderini alıcılar belirliyor

Türkiye dünya üretim ve ticaretinin yüzde 70-75'ini elinde tutsa da asıl belirleyici olan alıcılar. Yıllık ihracat yaklaşık 210 bin ton iç fındık (420 bin kabuklu fındığa eşdeğer) düzeyinde. İhracatın yüzde 80-85'i AB ülkelerine yapılıyor. Bu ülkelerin başında 65-70 bin ton ile Almanya geliyor. Piyasada Alman gıda tekelleri egemen durumda. Dünya fındık piyasasının merkezi de Hamburg.

2001 yılında açıklanan fındık fiyatları çok düşük düzeyde kaldı, fındık üreticisi ciddi kayıplara uğradı. Buna karşılık ihracatta düşük fiyat politikası uygulanması nedeniyle, miktar olarak son yıların en yüksek seviyesine ulaştı. Satış yapamayan İtalya ve İspanya harekete geçerek, Türkiye'den AB'ye yapılacak fındık ihracatında ton başına 50 Euro fon koydurdular. Buna karşın ihracatın hızını kesemeyince, gümrük kapısında aflatoksin (küf) kontrolü yapılacağına ilişkin AB Komisyonu kararını AB'nin 4 Şubat 2002 tarihli resmi gazetesinde yayımlattılar.

AB ve ABD'nin fındık politikaları

Bu arada Türkiye'nin fındık ihracatına darbe vurmak için çeşitli politik oyunlar içinde olan emperyalist merkezlerin, kendi ülkelerindeki fındık politikalarına da değinmek gerekiyor. AB, sert kabuklu meyve üreticilerine sunacakları projeler kapsamında, üretici birlikleri aracılığıyla yapısal destekler ve pazarlama yardımları sağlayarak özellikle İtalya, İspanya, Yunanistan, Fransa ve Portekiz'de fındık üretimini artırmayı hedefliyor.

En önemli fındık ithalatçısı olan Almanya Türkiye'nin dışında alternatif üretici ülkeler (Azerbaycan, Gürcistan, Yugoslavya ve Romanya gibi) oluşturmaya çalışıyor. ABD, her yıl 5 bin adet fındık fidanı yetiştirerek üreticilere dağıtıyor. Ayrıca verim ve kaliteyi artırmaya yönelik araştırmaları destekliyor.

Öte yandan AB, topluluk kökenli fındığı üçüncü ülkelere satan ihracatçılara, fındığın uluslararası fiyatları ile topluluk fiyatları arasındaki farkı ihracat iadesi olarak vererek, diğer ülkelerin fiyat avantajını ortadan kaldırmaya ve ihracatı teşvik etmeye çalışıyor.

Gelelim Türkiye'nin eksikleri ya da beceriksizliklerine:

* Türkiye'nin fındık verim düzeyi ABD ve AB'deki üretici ülkelerden çok düşüktür. 1998-2002 dönemi ortalamasına göre Türkiye'de dekardan 100 kg fındık alınmışken, FAO verilerine göre ABD'de 249 kg, Fransa'da 194 kg, İtalya'da 163 kg, Yunanistan'da 159 kg ve Gürcistan'da 143 kg fındık alınmıştır. Türkiye'de verim düzeyinin diğer üretici ülkelere göre çok düşük olması, uluslararası piyasalarda rekabet gücünü düşürmektedir.

* Türkiye dünya fındık piyasasında yeterince etkin değildir. Almanya, Hollanda, Belçika, Lüksemburg, Avusturya, İngiltere, İrlanda, İsviçre gibi ülkeler fındık üreticisi olmamalarına karşın Türkiye'den sağladıkları fındığı değişik biçimlerde işleyip paketleyerek daha yüksek fiyatlardan ihraç etmektedirler (re-export).

* Fındık ihracatının çok önemli bir bölümünü AB ülkelerine (özelikle Almanya'ya) yapılması, ihracatta tek bir ülkeye aşırı bağımlı olunduğunun bir göstergesidir. Buna karşın Norveç, Kanada, Japonya, Güney Kore ve Yeni Zelanda gibi refah düzeyinin yüksek olduğu ülkeler ile Çin ve Hindistan gibi yüksek nüfuslu ülkelere hemen hemen hiç ihracat yapılmamaktadır.

* Türkiye pazarlama eksiklikleri nedeniyle Avrupa pazarı dışında bademe rakip olamamaktadır. Kaldı ki Türkiye'nin en önemli fındık pazarları olan Almanya, İsviçre ve Hollanda'nın badem ithalatı fındığa göre daha yüksek bir oranda artmaktadır.

* Hasadın ardından harmanlama ve kurutma sürecinde havaların yağışlı geçmesi, harman ve depolamada naylon malzeme kullanılması nedeniyle fındıkta kabuk kararması, iç çürüklüğü ve aflatoksin oluşumuna yol açmaktadır. Kaliteyi düşüren bu etmenler, ihracatta önemli sorunlar yaratmaktadır.

* Fındıkta uygulanabilir bir üretim planlaması yapılmamış, yapılan kısıtlı çalışmalar da popülist politikalardan dolayı yaşama geçirilmemiştir. Günümüzde fındık dikim alanları 580 bin hektarı geçiyor, oysa 1990'ların başında 435 bin hektar dolayındaydı. En azından Terme, Çarşamba, Sakarya ovalarındaki mevcut üretim deseni hukuksal önlemler ve ekonomik özendirmelerle korunarak, fındık dikimine açılmasıydı, bu denli hızlı bir alan genişlemesi yaşanmazdı.

Tarımda IMF ve Dünya Bankası Programı

Türkiye 2000 yılından itibaren uluslararası sermayenin resmi kurumları olan IMF ve Dünya Bankası'nın buyrukları doğrultusunda hazırlanan Tarımsal Reform Projesini (ARIP) uygulamaya koydu. Altyapısı Dünya Bankası tarafından hazırlanan bu programın arka planında ülke tarımını uluslararası tekellerin yağmasına açmak, ABD ve AB gibi metropol ülkelerin biriken gıda stoklarına yani pazarlar açmak yatıyordu. Bu "sözde" reform programı çerçevesinde yapılan uygulamaların tarımı çökerttiği; çiftçiyi yoksullaştırdığı bizzat Dünya Bankası'nın yayımladığı raporlarda da kabul ediliyor. Söz konusu programın fındık üreticilerini yakından ilgilendiren yönlerini ana başlıklarıyla şöyle sıralayabiliriz:

* Girdi, kredi ve fiyat desteklerine dayanan mevcut sistem aşama aşama ortadan kaldırılarak doğrudan gelir desteği (DGD) sistemine geçildi.

* Tarımsal kredilere uygulanan sübvansiyonlar kaldırıldı.

* Gübre ve diğer girdilere ilişkin sübvansiyonlar önce nominal olarak sabit tutuldu, 2002 başında tümüyle kaldırıldı.

* 2002 yılından itibaren destekleme alım fiyatı açıklanmayacağı ilan edildi.

* 2000-02 döneminde destekleme alım fiyatı hedeflenen enflasyona göre belirlendi.

* Çıkarılan tarım satış kooperatif ve birlikleri (TSKB) yasası ile Fiskobirlik'e (16 Birlik ile birlikte) devlet ya da diğer kamu tüzel kişilerinden mali destek sağlanması yasaklandı.

* TSKB'nin satılması beklenenden daha fazla ürün alımı yapmaması kararı uyarınca Fiskobirlik'in de fındık alımlarına sınırlama getirildi (Dünya Bankası'nca hazırlanan raporda Fiskobirlik'in 50 bin tondan fazla fındık alamayacağı belirtildi).

* Dünya Bankası'ndan ARIP'nin finansmanı için sağlanan 600 milyon dolarlık krediye ilişkin anlaşmada (Alternatif ürün projesi adı altında) fındık üretim alanlarının 100 bin hektar azaltıldığı taahhüt edildi.

Fiskobirlik üreticiden fındığı satın alıyor, topladığı ürünü işleyemediği için ya özel sektöre çok daha düşük değerlerle satarak ya da yağ fabrikasına vererek biriken stoklarını azaltıyor. Gerekçesi, ürünü pazarlayamamak. Oysa piyasada özel sektör tarafından üretilen her türlü işlenmiş fındık ürünü mevcut. Fiskobirlik ürünleri ise yalnızca kendi reyonlarında bulunuyor. Özel sektörün ürünlerine göre daha kaliteli ve ucuz olan ürünleri için pazar arama zahmetine girmiyor.

Dünya Bankası fındık bahçelerinin sökülmesini istiyor

Alternatif ürün programının 13 ilin (Artvin, Düzce, Giresun, Kastamonu, Kocaeli, Ordu, Rize, Sakarya, Samsun, Sinop, Trabzon, Zonguldak ve Bartın) 87 ilçesinde uygulanacağı; bu illerde yükseltisi 750 metrenin üstündeki araziler dışındaki 1. ve 2. sınıf tarım arazileri ile yüzde 6'dan daha az eğimli 3. sınıf tarım arazilerinde, fındık üretimini bırakarak bir başka ürün yetiştiren üreticilere söküm, bir yıllık girdi ödemesi ile bakım ve hasat masraflarını karşılamak için bir yıllık gelir kaybı ödemesi yapılacağı belirtilmiştir.

Söz konusu yönetmeliğe göre; yukarıda sayılan iller dışında kalan yöreler ile alternatif ürün programı uygulanacak illerdeki 1., 2. ve eğimi yüzde 6'nın altındaki 3. sınıf tarım arazilerinde, ayrıca yükseltisi 750 metrenin üstündeki tarım arazilerinde fındık bahçesi oluşturulması ve yenilenmesi yasaklanmaktadır.

Öte yandan yönetmelikte fındık üretimini bırakarak bir başka ürün ekimini/dikimini yeğleyen, proje kapsamına giren illerdeki üreticilere yapılacak ödemeler için gerekli finansmanın uluslararası mali kuruluşlardan sağlanan kaynaklardan karşılanacağı vurgulanmaktadır.

Burada sözü edilen kaynak, Tarım Reformu Uygulama Projesi'nin (ARIP) finansmanı için 12 Temmuz 2001'de Dünya Bankası ile imzalanan İkraz Anlaşması çerçevesinde alınacak krediyle sağlandı. Kredinin verilme koşulları arasında, alternatif ürün projesi kapsamında 100 bin hektar fındık bahçesinin 5 yıl içerisinde sökülmesi de yer almaktaydı.

Emperyalist merkezler kendi ülkelerinde fındık üretim ve ihracatını çeşitli yöntem ve araçlarla teşvik ediyorlar. Buna karşılık uluslararası sermayenin resmi örgütlerinden birisi olan Dünya Bankası, Türkiye'ye fındık bahçelerini söktürmesi için borç para veriyor. Gerekçe; fındığın yüksek sübvansiyonlu ve ekonomik bakımdan sürdürülemez bir ürün oluşudur. Tercüme edelim: Türkiye ürettiği dünyanın en kaliteli fındığını pazarlamayı beceremiyor, bu nedenle büyük ölçekte stoklar oluşuyor, bu da büyük ekonomik kayıplara yol açıyor. Türkiye, Dünya Bankası'ndan alacağı borçla üreticilere fındık bahçelerini söktürecek, daha sürdürülebilir nitelikteki ürünlere geçmelerini sağlayacak(!).

Daha sürdürülebilir nitelikteki ürünlerin hangileri olduğunu ise Giresun Tarım İl Müdürü açıklıyor: Bulancak ve Piraziz'de kestane, Merkez ilçe ve Dereli'de ceviz, Keşap, Yağlıdere ve Espiye'de kivi, Eynesil ve Çanakçı'da kızılcık (Dünya, 6/9/2002).

Öyle anlaşılıyor ki, Dünya Bankası'nın dayatmaları ve IMF'ye verilen taahhütler doğrultusunda hazırlanan bu projeyi yaşama geçirmek için, Doğu Karadeniz'in alternatifsiz ürünü fındığın yerine nerede, neyin üretileceği enine boyuna düşünülmüş.

Ancak üretici kendisine dayatılan yeni ürünlerin fındık kadar pazarının olacağına inanmıyor, fındık üretmeyi sürdürüyor. O zaman senaryoyu hazırlayanlar için yapacak tek şey kalıyor: Üretmemeyi üretimden daha kârlı duruma getirmek. İşte tam da bu nedenle fındık üreticisine maliyeti bile karşılamayacak fiyatlar dayatılıyor.

Fındıkta Alternatif Ürün Projesine İllere Göre Başvuru Durumu

İller

Üretici Sayısı

Alan (Da)

Ödeme (Dolar)

Düzce

59

390

78.1

Ordu

181

431

86.2

Sakarya

98

1.053

210.7

Samsun

456

9.268

1.853.5

Zonguldak

26

173

34.6

Diğer

17

315

63.0

Toplam

837

11.630

2.326.1

Kaynak: Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

Fındık coğrafi ve topografik özellikleri nedeniyle Doğu Karadeniz'in alternatif ürünü. Fındık dışında herhangi bir alternatif ürün yetiştirme olanağı bulunmayan fındık üreticilerine, hem de ülkeye en yüksek döviz girdisi (1996-2005 yılları ortalaması olarak 885 milyon dolar) sağlayan tarım ürününü yetiştirmelerine karşın, maliyetini bile karşılamaktan uzak fiyatlar vermek ne sosyal devlet anlayışına, ne insafa, ne de ekonomik gerçeklere uymamaktadır.

Fındıkta ortalama işletme büyüklüğü 14 dönüm

Araştırmalar fındık tarımında bir çiftçi ailesi için bir yılda yeterli tarımsal geliri sağlayabilecek en küçük işletme büyüklüğünün; sahil kolda (0-250 m) 22 dekar, orta kolda (250-500 m) 34 dekar, yüksek kolda ( 500 m+) 45 dekar olması gerektiğini ortaya koymaktadır.

Oysa 1991 Tarım Sayımı Sonuçlarına göre fındık tarımı yapan toplam işletme sayısı 362 bin, fındık üretim alanları ise 522 bin hektar olup; ortalama işletme büyüklüğü 14,4 dekar dolayındadır. Üreticilerin yüzde 86'sını oluşturan 312 bin aile toplam 335 bin hektar fındık bahçesine sahiptir ve ortalama bahçe büyüklüğü 10,7 dekardır. Aynı şekilde üreticilerin yüzde 48'inin (173 bin ailenin) sahip oldukları toplam bahçe alanı 108 bin hektar olup, bu dilimde ortalama bahçe büyüklüğü 6,2 dekardır. Üreticilerin yaklaşık yüzde 18,5'inin ortalama bahçe büyüklüğü ise 3,5 dekardır.

Bu verilerden hareketle fındık üreticilerinin yüzde 80'inin ortalama bahçe büyüklüğünün 10 dekar, yüzde 35'inin ise 5 dekar dolayında olduğu söylenebilir.

Fındık Tarımında Toprak Mülkiyeti Dağılımı (1991)

İşletme Ölçeği

İşletme

Arazi

Ortalama Büyüklük

Bin

Yüzde

Bin Ha

Yüzde

-19

173.0

47,8

108

20,6

6,2

20-49

139.0

38,4

228

43,6

16,3

-49

312.0

86,2

335

64,2

10,7

50-99

39.0

10,8

126

24,2

32,3

100-199

8.7

2,4

36

7,0

42,5

200+

2.2

0,6

24

4,5

113,0

Toplam

362

 

522

 

14,4

Kaynak: DİE

Fındık üreticilerinin yarısı yoksulluk sınırında

Günümüzdeki fındık verimi (100 kg/dekar) ve ürün alım fiyatı (1 dolar/kg) göz önünde bulundurulduğunda; fındık üreticilerinin yüzde 80'inin günlük 2,7; yüzde 35'inin ise günlük 1,4 dolarlık gelirle geçinmeye çalıştığı ortaya çıkarmaktadır. Bu üreticilerin dekar başına 16 milyon lira (11 dolar) da DGD aldığını varsayarsak; üreticilerin yüzde 80'inin geliri 3 dolar, yüzde 35'inin ise 1,5 dolar olmaktadır.

Sonuç olarak belirtmek gerekirse, üreticilerin yüzde 50'sini aşkın bölümünün fındıktan sağladığı gelir günde 2 doların altında kalmaktadır.

Yoksulluk çizgisi olarak, genellikle, bir kişinin bir günde 1 dolar kazanması esas alınmakta; 1 günde 1 dolar yaklaşımı basitçe ikiye katlanarak bir günde 2 dolar yaklaşımı da kullanılmaktadır. Yoksulluk oranı ise, geliri yoksulluk çizgisinin altında kalan kişi sayısının toplam nüfusa oranı olarak tanımlanmaktadır.

Yoksulluk çizgisi olarak bir günde 2 dolar yaklaşımını kabul edersek, fındık üreticilerinden en az yüzde 50'sinin kesinlikle yoksul olduğu ortaya çıkmaktadır.

Fiskobirlik'in ürün alımları

Bilindiği gibi 2000 yılı öncesinde Fiskobirlik, üretim fazlası olarak nitelenen fındığı devletin verdiği kaynak ile satın alıp depoluyordu. Devletin her yıl yaptığı gibi 2002 yılında da Fiskobirlik'e üretim fazlası fındığı alması için kaynak aktarması bekleniyordu. Ancak devletin Fiskobirlik'e kaynak aktarmasının önünde artık yasal engel vardı. Bu yasal engelin mucidi ise Dünya Bankası.

Türkiye'de son yıllarda tarım politikaları IMF ve Dünya Bankası'nın buyrukları doğrultusunda uygulanıyor. Mevcut destekleme sisteminin kaldırılarak DGD sistemine geçilmesi de, TSKB yasasının çıkarılması da bu iki kurumun dayatmaları ile gerçekleşti. 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri (TSKB) Hakkında Kanun 16 Haziran 2000 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu yasa ile aralarında Fiskobirlik'in de bulunduğu 16 Birliğe bütçeden kaynak aktarımına yasak getirilmiştir: "Kooperatif ve Birliklere devlet ya da diğer kamu tüzel kişilerden herhangi bir destek sağlanamaz".

Altyapısı Dünya Bankası tarafından hazırlanan ve finanse edilen ARIP projesi kapsamında çıkarılan TSKB'ye ilişkin yasa uyarınca Fiskobirlik'e bütçeden kaynak aktarılması yasaklandı. Fiskobirlik'e bu madde nedeniyle kaynak aktarılmadı ve fındık fiyatı açıklanmadı.

Fındık konusunda Dünya Bankası'nı bir buyruğu daha var: "Fiskobirlik, 50 bin tondan fazla fındık almayacak". Çünkü daha fazla fındık alınırsa üreticide destekleme beklentisi sürer ve fındık üretimi artar. Yani Dünya Bankası üreticinin burnunun sürtülerek hizaya getirilmesini dayatıyor.

Fındık Üretimi ve Fiskobirlik Alımları

Yıl

Üretim (Bin ton)

Fiskobirlik Alımı

Bin ton

Payı (yüzde)

1990

375

130

34,6

1991

314

85

27,1

1992

520

186

35,8

1993

305

2

0,7

1994

490

63

12,8

1995

455

34

7,5

1996

446

105

23,6

1997

410

65

15,1

1998

580

239

41,0

1999

530

142

26,4

2000

470

92

19,5

2001

625

129

20,6

2002

600

48

8,0

2003

480

8

1,6

2004

350

12

3,4

2005

530

51

9,6

Kaynak: TÜİK, DPT

Fiskobirlik'te yeniden yapılandırma süreci

2000 yılı uygulamaları: Fiskobirlik'in 2000 yılında 92 bin ton ürün almış, ürün bedeli (99 trilyon TL) üreticiye peşin ödenmiştir. Birlik, ürün alım bedellerinin tümünü, yeniden yapılandırma döneminin başlangıcında 2000 yılı bütçesinden tahsis edilen ödeneklerle oluşturulan "Döner Fon"dan aktarılan kaynaklarla karşılamıştır. 2000-2001 üretim sezonunda 59 bin ton kabuklu fındık satışı gerçekleştirilmiş ve bu satışlardan 120 trilyon TL gelir sağlanmıştır. Kalan 32 bin ton fındık 18 Temmuz 2001 tarih ve 2001/2791 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yağlığa ayrılmıştır.

2001 yılı uygulamaları: Fiskobirlik 2001-2002 üretim sezonunda 129 bin ton ürün almış, üreticiye ürün bedeli 195,6 trilyon TL olarak peşin ödemiştir. Birliğe, ürün alımlarının finansmanı için DFİF kaynaklarından 63 trilyon kredi tahsis edilmiştir. Fiskobirlik'in 2000 yılı ürün alımlarının finansmanında kullandığı 99 trilyon TL kredinin vadesi uzatılarak 2001 yılı ürün bedellerinin ödenmesinde kullandırılmıştır. Toplam DFİF kredisi 162 trilyon TL'dir. Değişik zamanlarda yapılan satışlar sonrasında 2001 yılı ürününden Fiskobirlik depolarında 104 bin ton fındık kalmıştır.

2002 yılı uygulamaları: 4572 sayılı Kanun hükümleri karşısında, Fiskobirlik ile DFİF'te yeterli kaynak bulunmaması nedeniyle arz fazlası fındığın devlet adına alınmasına olanak veren 2 Ekim 2002 tarih ve 2002/4772 sayılı kararname ile değişik 23 Eylül 2002 tarih ve 2002/4765 sayılı kararname kapsamında yapılan alımlar sona ermiş olmakla birlikte ürün fazlası piyasadan çekilemediği için üreticinin elinde kalmıştır. Bu nedenle üretici mağduriyetini önlemek için 31 Aralık 2002 tarihinde sona eren devlet adına fındık alımları 29 Ocak 2003 tarih ve 2003/5222 sayılı kararname ile 7 Mart 2003 tarihine kadar uzatılmıştır. Bu alımlar sonucu Fiskobirlik tarafından devlet adına 77,8 trilyon TL tutarında toplam 48 ton 2002 yılı ürünü kabuklu fındık alınmıştır.

Alımlar sonrasında fındık üreticilerinin gelir kayıpları karşılanamadığı için 29 Ocak 2003 tarih ve 2003/5203 sayılı kararname ile dekar başına üreticilere 25 milyon TL ek ödeme yapılmasına karar verilmiştir. 2002-2003 ihraç sezonu sonuna yaklaşılırken piyasada fındık sıkıntısı baş göstermesi nedeniyle devlet adına alınan fındıkların satılması olanağı doğmuş ve satışlar Hazine Müsteşarlığı'nın talimatları doğrultusunda Fiskobirlik tarafından partiler halinde satılarak Hazine hesabına 54 milyon dolar aktarılmıştır.

Fiskobirlik Alımları ve Kullandırılan DFİF Kredileri

Dönemi

Alım Miktarı(Bin Ton)

Alım Tutarı(Trilyon TL)

SağlananDFİF Kredisi

Alımda DFİF Payı (Yüzde)

1999-2000

142

154

147

96

2000-2001

92

99

99

100

2001-2002

129

196

162*

83

(*) Birliğe 2000-01 döneminde kullandırılan kredinin vadesi uzatılarak, 2001-02 döneminde de kullanılması sağlanmıştır. 2001-02 döneminde sağlanan ek kredi 63 trilyon TL'dir.

2003 yılı uygulamaları: Fiskobirlik tarafından 2003 yılında alınan ürün miktarı 8 bin ton olup, üreticiye ürün bedeli olan 21 trilyon TL olarak peşin ödenmiştir. Ayrıca Birlik aldığı ürünün büyük bir bölümünü alım fiyatının üzerinde satarak üreticilere 550.000 TL/kg fiyat farkı dağıtmıştır.

2004 yılı uygulamaları: 2004 yılı üretiminin iklim koşulları nedeniyle düşük gerçekleşeceğinin ortaya çıkması üzerine Fiskobirlik stoklarında bulunan 103 bin ton 2001 yılı ürünü kabuklu fındığın satılması, yağlığa ayrılması ya da başka şekilde değerlendirilmesi sonucu oluşacak zararların Fiskobirlik'in DFİF kaynaklı borçlarına mahsup edilmesine ilişkin 31 Mayıs 2004 tarih ve 2004/7411 sayılı kararname yayımlanmıştır.

Kararnamede mahsup işleminin en eski borçtan başlanarak yapılacağı, satılamayan fındığın yağlık ya da diğer yöntemlerle değerlendirilmesi işlemine 31 Ağustos 2004 tarihinden başlanıp 30 Haziran 2005 tarihine kadar sonuçlandırılması koşulu getirildiği, elde edilen gelirin yüzde80'inin DFİF gider hesabına aktarılacağı, 1 Mayıs 2000 sonrası DFİF yükümlülüklerinin 1 Temmuz 2004 tarihinden itibaren faizsiz olarak erteleneceği, vadenin de Hazine Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu Bakan'ın uygun göreceği süreye kadar uzatılabileceği, Fiskobirlik'in 1 Mayıs 2000 tarihinden sonra kullandığı kredilerin tümünü geri ödemeden DFİF kaynaklı kredi kullanamayacağı öngörülmüştür.

Satışlar sonucu, 293 trilyon TL gelir temin edilmiş ve Fiskobirlik tarafından DFİF borçlarından mahsup edilmek üzere de Hazineye 235 trilyon TL ödeme yapılmıştır.

Hazine Müsteşarlığı kontrolörleri ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığı müfettişleri tarafından yapılan inceleme sonucu hazırlanan rapora göre Birliğin borcu aşağıdaki şekilde belirlenmiştir:

1 Mayıs 2000 öncesi DFİF' ten kullandırılan kredi borcu: 1.163.099.300 YTL

DFİF şartlarına dönüştürülen köprü kredisi: 133.405.798 YTL

1 Mayıs 2000 sonrası kullandırılan DFİF kredisi: 167.773.584 YTL

Toplam borç: 1.464.278.682 YTL

Mahsup edilecek toplam tutar:

1998 yılından: 707.639.964 YTL

1999 yılından: 440.884.443 YTL

2000 yılından: 93.421.765 YTL

2001 yılından: 127.849.656 YTL

Toplam: 1.369.795.828 YTL

Fiskobirlik'in kalan borcu: (1.464.278.682.YTL-1.369.795.828.YTL) = 94.482.854 YTL olarak belirlenmiştir.

Borç-alacak ilişkisi Hazine kontrolörleri ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığı müfettişlerince Mayıs 2005 tarihinde makama rapor halinde bildirilmiş olmasına karşın, borç tasfiye işlemi 7 ay sonra yani 30 Aralık 2005 tarihinde yapılarak Birliğin kredi temininde ilave güçlük yaratılmıştır.

Fiskobirlik'in hesaplarına göre ise; 4572 sayılı kanun yürürlüğe girdiği 2000 yılından bu güne kadar fındık politikası uygulamaları aşağıda açıklandığı şekilde yürütülmüştür:

Fiskobirlik tarafından 2000 yılında alınan ürün alım bedellerinin tümü, yeniden yapılandırma döneminin başlangıcında 2000 yılı bütçesinden tahsis edilen ödeneklerle oluşturulan "Döner Fon"dan aktarılan kaynaklarla karşılanmıştır.

4572 sayılı TSKB'ye ilişkin Yasa sonrasında Fiskobirlik, 2001 yılında DFİF'ten kredi kullanarak kendi adına fındık alımı yapmıştır. 2002 yılında da Hazine adına fındık alımı için Fiskobirlik görevlendirilerek 47 bin ton fındık alımı yapılmıştır. Buna karşılık Birlik anapara ve faizleri dahil toplam 171 trilyon TL borçlanmıştır. Bu borç Hazine tarafından 235 trilyon TL olarak Fiskobirlik'ten tahsil edilmiştir.

Yasa gereği 1 Mayıs 2000 tarihi öncesindeki tüm borçlar Hazine tarafından üstlenilerek silinmesi gerekirken, Fiskobirlik'in borcu silinmediği gibi 2001 ürünü fındık alımı için Hazine'nin parası ile fındık alan Fiskobirlik, 2003 yılında bu fındığı acele ve alış fiyatından satmak zorunda bırakılmıştır.

Nisan 2006 tarihi itibariyle 51 bin ton kabuklu fındık alımı yapılarak 340 trilyon TL üreticiye borçlanan Fiskobirlik bu borcun 189 trilyon TL'sini kendi kaynaklarından ödedikten sonra geriye kalan 171 triyon TL' yi 235 trilyon TL olarak Hazineye ödemek zorunda bırakılarak 64 trilyon lirasına fazladan el konulmuştur.

Oysa Fiskobirlik 4 yıldır DFİF kredisi kullanmadığı gibi özerkleşmeden sonraki döneme ilişkin borcu olmayan bir kuruluştur. Bu duruma karşın Hazine, fazladan ödenen 64 trilyon lirayı Fiskobirlik'e geri ödemek yerine, 2000 öncesinde DFİF'ten kullandığı ve yasaya göre silinmesi gereken 147 trilyon liralık borcu gerekçe göstererek mahsuplaşma yaparak 147-64= 83 trilyon TL daha para ödemesini istemiştir. Böylece Hazine hiçbir kaynak aktarımı yapmadığı halde Fiskobirlik'in kendi yarattığı kaynağa da el koymuştur.

Don felaketinin parası hala ödenmedi

2004 yılında Doğu Karadeniz Bölgesinde yaşanan don olayı nedeniyle yaklaşık 300 bin ton ürün kaybı olmuş ve bölge yine yaklaşık olarak 1 katrilyon liralık gelir kaybına uğramıştır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın çalışmalarında ise Giresun, Ordu, Samsun ve Trabzon illerinde toplam 626 trilyon liralık zarar saptanmış ve bu zararın yüzde 46,6'sı olan 291,6 trilyon liranın ödenmesi kararlaştırılmıştır. Ödenmesi kararlaştırılan zararın yüzde 15'i olan 43,7 trilyon lirası 2004 yılında ödenmiştir. Zararın ödenmesi kararlaştırılan kısmından 2005 yılına kalan tutar olan 247,8 trilyon lira (247,8 milyon YTL) 2006 yılında hala ödenmemiştir.

2001 yılı ürününden Fiskobirlik stoklarında bulunan ve don olmaması halinde yağlığa gidecek olan yaklaşık 103 bin ton ürün don olayı nedeniyle değer kazanmış ve Fiskobirlik tarafından piyasaya satılarak 293 trilyon lira gelir elde edilmiştir. Bu gelirin 235 trilyon lirası Hazine'ye aktarılmıştır.

Don nedeniyle değer kazanan fındığın satışından hiç hesapta olmadığı halde elde edilen 235 trilyon TL Hazine'ye gelir kaydedilirken üreticinin alacağı olan 247,8 trilyon TL ise üreticiye verilmemiştir.

Fiskobirlik borçlarının tahkimi

"IMF-Dünya Bankası Programı" çerçevesinde 16 Haziran 2000 tarihinde çıkartılan 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerin Yeniden Yapılandırılması Kanunu'nun geçici 1. maddesinin E bendi, Birliklerin 1 Mayıs 2000 tarihi itibariyle geriye dönük borçlarının ve bunların faiz ve gecikme zamlarının Hazinece üstlenilip, tasfiye edilmesini öngörmektedir.

Bu kanun çerçevesinde yapılan tahkim işlemlerinden 8 adet Birlik (Tariş Pamuk Birliği 227,9 trilyon lira, Tariş İncir Birliği 39,2 trilyon lira, Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği 72,5 trilyon lira, Trakyabirlik 173,8 trilyon lira, Marmarabirlik 154,9 trilyon lira, Antbirlik 75,3 trilyon lira, Gülbirlik 1,7 trilyon lira ve Tiftikbirlik 3,8 trilyon lira) yararlanmış ve 749 trilyon TL tutarında borç silinmiştir. Fiskobirlik'e ise farklı bir işlem yapılmış, 2000 sonrası borç ve alacakları da mahsuplaşma kapsamına alınmıştır. Fiskobirlik'in, Mayıs 2000 öncesi öncesindeki borcu 147,9 trilyon TL iken, Mayıs 2000 sonrasında Hazine'den 53,4 trilyon TL alacaklı olduğu belirlenmiş ve yapılan mahsuplaşma sonucunda Fiskobirlik'in yalnızca 94,5 trilyon TL'lik borcu silinmiştir.

2005-2005 sezonu uygulamaları: 2005 ürünü 355 milyon YTL değerinde gerçekleştirilen ürün alımının 197 milyon YTL'si Fiskobirlik olanaklarıyla, 23 milyon YTL'si Tarım Kredi Kooperatifleri kaynaklarından ödenmiştir. Birliğin halen üreticilere 135 milyon YTL borcu bulunmaktadır.

Fiskobirlik, üreticiye olan 171 milyon YTL burcunu ödemek için 3 defa 2005/8839 sayılı Kararname doğrultusunda Hazine Müsteşarlığından ürün rehni karşılığı DFİF kredisi talep etmiş, ancak bu kredi talebine olumlu ya da olumsuz bir cevap verilmemiştir.

4572 sayılı Birlikler Yasası kapsamında bütün birliklere kullandırılan DFİF kredisi, tüm koşulları yerine getirmesine rağmen Fiskobirlik'e kullandırılmamıştır. Yasal bir hak doğmasın diye, Fiskobirlik yeniden yapılandırma sürecinin dışına çıkarılmıştır.

Fiskobirlik yardım, hibe ya da ulufe istemiyor, elindeki fındığı rehin bırakarak, gayrimenkulleri teminat göstererek faiziyle kredi istiyor. Ama Türkiye'deki her birliğe verilen DFİF kredisi Fiskobirlik'e verilmedi, verilmiyor. Öte yandan, Fiskobirlik'in kamu ya da özel bankalardan kredi talepleri de belli çevrelerin etkisiyle yerine getirilmemektedir.

Oysa AKP milletvekilleri, yöneticileri, Fiskobirlik 'in 5 Ocak 2006'da yapılan seçimli genel kurulunda, "Bizim listemizi seçerseniz, paranızı yarın alırsınız" demişlerdi. Seçim kaybedilince kredi yolları tamamen kapandı.

Uluslararası bağlantısı olan ve üretici ile tüketicinin buluşmasını gerçekleştiren Fiskobirlik'in politikalarından rahatsız olanlar var. Bunlar, kurdukları sömürü düzenlerinin bozulmaması için Fiskobirlik 'i boğmak istemektedirler.

2004 yılında yaşanan don felaketi sonrasında gerçekleşen düşük rekolte (yıllık ürün) sonrası fındık referans fiyatı Fiskobirlik tarafından 5.250.000 TL/kg olarak açıklanmış ve 8.000.000 TL'ye kadar alıcı bulmuştu. 2004 yılında yaşanan don afetinin yarattığı yaraları sarmak için Fiskobirlik, 2005 yılında Giresun kalite fındığa brüt 7.450.000 TL/kg, diğer fındıklara brüt 7.050.000 TL/kg fiyat açıklandı.

Başbakan'ın her konuşmasında Fiskobirlik'i hedef tahtasına koyuyor. Fındığın ana vatanı Giresun'da 18 Haziran günü bir konuşma yaptı ve konuşmasında, fındık üreticisini adeta "hortumcu" yerine koydu. Bu da şok etkisi yarattı. Fındık fiyatları tepe taklak aşağıya düştü. Konuşma öncesinde 4,5 YTL fındığın fiyatı, konuşmadan sonra 3,2 YTL'ye geriledi. Başbakan, Giresun konuşması yetmedi, 9 Temmuz günü de yine fındığın bir diğer ana vatanı olan Ordu'da bir açılış töreninde konuştu. Sonuçta ertesi gün fındık alımları durdu. Ürününü satmak zorunda kalan üreticilere, alıcılar 1,9 YTL fiyat vermeye başladılar.

TMO fındık alımı yapacak, Fiskobirlik devre dışı

Fındık üreticileri 27 Temmuz'da mevcut fındık alım fiyatlarını, hükümetin tavrını ve hasat dönemine bir hafta kalmasına karşın alım kararnamesinin halen çıkmamasını protesto etmek amacıyla Ordu'da 80 bin kişinin katıldığı bir miting düzenlediler.

Üretici mitingini tepkiyle karşılayan ve değişik suçlamalarda bulunan Hükümet; 8 Eylül'de yaptığı toplantıda, esas görevi hububat alımı olan Toprak Mahsulleri Ofisi'ni (TMO) fındık alımında görevlendirerek, Fiskobirlik'in depo ve uzmanlarından yararlanmasına karar verdi. Başbakan "fındık fiyatlarının da piyasa şartlarında oluşacağını açıkladı ve 15 Eylül'de fındığın piyasaya girmesiyle fiyat oluşur" dedi.

Ağustos 2005'te Fiskobirlik'in fındık fiyatını 7.450.000 TL/kg olarak açıklaması üzerine, fındık ihracatının yaklaşık yüzde 25'lik kısmını tek başına yapan Kenan Oltan ''Üreticiler çok dikkatli olmalıdır. Sakın Fiskobirlik'in eline düşmesinler. Fiskobirlik iflas edecektir'' demişti.

230 bini aşkın fındık üreticisinin örgütü olan Fiskobirlik iflas etmedi, İstanbul Sanayi Odası'nın 2005 yılı için belirlediği Türkiye'nin 500 sanayi kuruluşu arasında 77. sırada. Ancak, MHP'nin kadrolaştığı Fiskobirlik ile AKP hükümetinin siyasal çatışmasının acısını üretici çekmekte.

Fiskobirlik 12 Eylül 2006'da olağanüstü genel kurula gidecek, Başbakan ise fındık fiyatlarının 15 Eylül'de belli olacağını açıkladı. Yani Fiskobirlik AKP tarafından fethedilirse sorun kalmayacak!

Fındık üreticileri hedefi doğru koymalıdır: Kavga, çokuluslu fındık tekelleri, IMF ve Bankası ile fındık üreticileri arasındadır. (NO/TK)

Okunma Sayısı: 826
Bağlantılar

http://www.bianet.org/2006/08/10/83477.htm

 

Yorumlar

Yorumlar moderator kontrolünden geçmektedir.
e-Posta adreslerinin gerçekliği kontrol edilir.

YORUMLAR BÖLÜMÜNÜN KURALLARI:
Yazılan tüm yorumlar moderator kontrolünden geçmektedir. Moderator yorum yazanlara veya üçüncü kişilere hakaret ya da bu kişilerle ilgili küçültücü sözler içeren yorumları yayına uygun görmez ve siler. Sayfanın niteliğine göre tüm yorumlar moderator kontrolunden geçerek yayınlanıyor olabilir. Bu durumda yorumlarınız anlık olarak yayına girmez. Yine de yayına girmiş olsa dahi moderator daha sonra aynı yorumu yayından kaldırabilir. Moderator kontrollu yayın niteliği taşımayan forumlarda yazılan yorumlar anlık yayına girer fakat moderator yayınının devamında sakınca gördüğü yorumları yayından kaldırabilir. Yazılan yorumların güvenilirliğini artırmak amacıyla yorum yazana ait e-posta adreslerinin gerçekliği kontrol edilebilir. Bunun için e-posta adresine kontrol bağlantısı içeren e-posta gönderilir ve bu bağlantıya tıklanılması beklenir. Forumlarda yazılan yorumların kamu düzenini bozucu, genel ahlaka aykırı, başkalarını rahatsız edici ve yasalara aykırı olmaması çok önemlidir. Yorumların sorumluluğu tamamen yazarına aittir.