TOHUMCULUK KANUNU TASARISI BASIN TOPLANTISI ŞUBEMİZDE YAPILDI.

İZMİR ŞUBE ( )
02.10.2006 (Son Güncelleme: 03.10.2006 15:21:20)

Tohumculuk Kanunu Tasarısına yönelik ortak basın toplantısı 02 Eylül 2006 günü, Oda Şubemiz,GDO'ya Hayır Platformu İzmir Bileşenleri, Tütün Eksperleri Derneği ,TÜTÜN SEN (Tütün Üreticileri Sendikası ),ÜZÜM SEN (Üzüm Üreticileri Sendikası), TEMA İzmir Temsilciliği ve EGE ÇEP(Ege Çevre ve Kültür Platformu ) ‘in  katılımı ile Oda Şubemizde yapıldı.

Yerel ve Ulusal Basınımızın ilgi gösterdiği toplantıda ortak basın açıklaması Oda Şube Başkanımız Prof.Dr.Kamil Okyay SINDIR tarafından okunduktan sonra, katılımcı kuruluşlar gelen sorular üzerine görüşlerini açıklamıştır.

BASINA VE KAMUOYUNA

Tohumculuk Yasa Tasarısı;

Ulusal Bağımsızlık, Gıda Güvenliği, Gıda Güvencesi ve Biyolojik Çeşitliliğimiz

Üzerinde bir Tehditdir.

Yaşamın kaynağı ve tarımda bitkisel üretim materyali olan tohum, bir ülkenin tarım sektörü için stratejik öneme sahiptir. Bu bağlamda, tohum üretim ve dağıtımını çokuluslu şirketlerin tekeline bırakan ülkelerin, bağımsız bir tarım sektöründen söz edebilmeleri olanaksızdır. “AB Uyum Paketi” içinde TBMM'de görüşülecek olan "Tohumculuk Kanunu Tasarısı", tohum alanından kamuyu çekerek sektörü ve gıda güvenliğimizi tümüyle çokuluslu şirketler ve onların yerli taşeronlarının egemenliğine terk ediyor.

Tohumculuk Yasası ile Tarım Sektöründe Girdide Dışa Bağımlılık Derinleşecek ve Gıda Güvenliği ve Güvenli Gıdaya Erişme Hakkı Ortadan Kalkacaktır. 

Tohum, binlerce yıllık tarımsal birikim sonunda elde edilmiş ortak mirasımızdır. 1980’li yıllara kadar neredeyse tamamen devlet eliyle üretilip çiftçilere ucuz fiyatla dağıtılıyordu. Neo-liberal politikalar sonucunda tohumluk dışalımının serbest bırakılması ile başlatılan ve her geçen gün derinleştirilen dışa bağımlılık sürecinin bir halkası da Tohumculuk Yasa Tasarısıdır. “TAGEM’e (Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü) bağlı enstitüler aracılığıyla yürütülen tarımsal Ar-Ge faaliyetleri sonucunda, TİGEM'e (Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü) ait çiftliklerde tohum üretip, ucuz fiyatlarla ve zamanında üreticiye ulaştırma şeklinde işleyen kamusal sistem bu yasa ile yok ediliyor ve devlet bir yaşamsal alandan daha çekilerek, yabancı şirketler ile onlara taşeronluk edenlere yeni kar alanları yaratılıyor. Kendi yerel tohumunu ve çeşitliliğini giderek kaybeden çiftçilerimiz 1 kg domates tohumunu 18-20 bin dolar fiyatla almak zorunda bırakılıyor. Tohum da dahil her türlü girdinin giderek uluslararası şirketlerin eline geçtiği bir sistemde üretici sözleşmeli üreticilikle ürettiği ürününü maliyetine ve maliyetinin altına satmak zorunda kalıyor. Tüketici ise üreticinin eline geçen gelirin yaklaşık 6 kat üstünde fiyatla tüketmek zorunda bırakılıyor.

Tasarı'nın "yetki devri" başlıklı maddesi ile; Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, tohumluk üretimi, sertifikasyonu, ticareti ve piyasa denetimi alanlarındaki yetkisini, tohumculuk faaliyeti ile uğraşan alt birlikler tarafından kurulacak “Türkiye Tohumcular Birliği”ne süresiz olarak devredecektir. Böylece, üretim yapanın kendisini denetlemesi gibi akla ve kamu yararına aykırı bir hüküm, Yasa maddesi haline getirilmeye çalışılmaktadır. Ayrıca, ülkemizin "gıda güvenliği" ve "gıda güvencesi-egemenliği" bir avuç uluslararası gıda tekelinin kar histerisine bırakılmış olacaktır.

Tohumculuk Yasa Tasarısı Özellikle Küçük Çiftçilerin Yok Olmasına Neden Olacaktır.

Tohumculuk Kanunu Tasarısı, çiftçileri yok edecek hükümler içeriyor. Bu yasayla, tarımsal çeşit; ".. geleneksel ve/veya biyoteknolojik yöntemlerle geliştirilmiş olan genetik yapı" olarak tanımlanıyor ve tescile tabi kılınıyor. Yasanın bu maddesiyle, çok uluslu şirketler, bu topraklarda yüzyıllardır, doğanın ve insan emeğinin oluşturduğu tohumları, neye yarayacağını bilmediğimiz biyoteknolojik yöntemle kazandırdıklarını iddia ettikleri sözde "yeni" özellik ile patentlemeye çalışıyorlar. Tohumların patent altına alınmasına, çokuluslu tohum tekellerinin tohum piyasasını ele geçirmesine hak tanıyarak çiftçi haklarının ihlal edilmesine yol açılıyor. Çiftçiler binlerce yıldan gelen bilgi birikimiyle ıslah ettikleri tohumlukları üzerindeki haklarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklar ve böylece temel üretim girdilerini her yıl bir önceki yıldan daha zor temin etmeye başlayacaklardır. Tohum üzerindeki toplumsal hakların, tohum şirketlerinin eline geçmesi ile çiftçiler bir yıldan diğerine tohumluk ayıramaz hale gelecekler ve bu şekilde tarımsal üretim tarım tekellerinin insafına bırakılacaktır.

Ayrıca, Tasarı'nın "Tazminat" başlıklı maddesinde, kusurlu tohumluk nedeniyle zarara uğrayanın zarara uğradığının tespitinde ıspat yükü zımnen üreticiye devredilmekte, böylece tazminat alma hakkı baştan önemli ölçüde sınırlandırılmış olmaktadır.

Tohumculuk Yasası Biyolojik Çeşitliliğimizi ve Zengin Tarımsal Ürün Desenimizi Tek Tipleştirecektir.

Türkiye'ye her yıl, 2 milyon tona yakın genetiği değiştirilmiş (GDO'lu) mısır, soya, pamuk ve kolza hiçbir denetime tabi olmadan girmekte; yem rasyonlarına katılmakta, işlenmekte ve 800 çeşidin üzerinde ürün olarak tüketici sofrasına ulaşmaktadır.

Türkiye'de üretimi ve dağıtımı yasak olan GDO'lu tohumlar, bu Yasa Tasarısı ile yasallaştırılmakta ve ülkenin GDO ile işgaline ortam hazırlanmaktadır. Artık yabancı şirketler, gen kaynağı olan ülkemizde, herhangi bir tohumumuzu, biyoteknolojik yöntemlerle kazandırdıkları bir özelliği gerekçe göstererek patentleyebileceklerdir.

Tüm Avrupa'daki bitki çeşidine yakın bir sayıda olmak üzere, 3 bini endemik toplam 13 bin bitki çeşidine sahip olan Anadolu coğrafyası, gen bankası niteliğindedir. GDO işgali, biyolojik çeşitliliğimiz üzerinde büyük bir tehdit oluşturacaktır.

Genetiği Değiştirilmiş tohumların ulusal bir biyogüvenlik yasası ile yasaklanmadan, böyle bir yasanın hazırlığına girişilmesi uluslararası sözleşme düzenine ve Türkiye'nin taraf olduğu sözleşmelere aykırıdır. Bu yasayla GDO’lu tohumların ülkeye girişinin serbest bırakılması ve ticarileşmesi hukuksal güvenceye kavuşmaktadır. Oysa bilinmektedir ki GDO’lu tohumlar, çevre ve halk sağlığı açısından olası riskler taşımaktadır. Pek çok ülkede GDO’ lu tarım yasaklanmıştır. Bu tohumların biyogüvenlik, biyoçeşitlilik ve halk sağlığı açısından genel olarak güvenilir olduğuna dair uluslararası düzeyde ve AB içerisinde bir fikir birliği bulunmamaktadır. Bu ürünlerin zararsız olduğu ispatlanıncaya kadar da ülkeye girmelerine yasal olanak yoktur. Türkiye’nin de hukuk sisteminde yerini alan ihtiyat ilkesi bunu emreder. Buna rağmen bu yasanın Meclis’e getirilmesi ülkenin gıda geleceğinin tehlikeye sokulması ve hukukun bir kez daha çiğnenmesi anlamı taşımaktadır.

Bu konuda duyarlı demokratik kitle örgütleri olarak bizler, Tasarı'nın geri çekilerek, ülke ve üretici yararına düzenlemelerin yaşama geçirilmesi konusunda TBMM'den duyarlılık beklemekteyiz, ülkenin geleceğini pazarlayan bu yasaya karşı başta TBMM’ni, halkımızı ve kamuoyunu göreve çağırıyoruz.

Tohum Yaşamdır, Yaşam Bizimdir.

 

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi

GDO’ya Hayır Platformu İzmir Bileşenleri

Üzüm-Sen

Tütün-Sen

Ege Çevre ve Kültür Platformu

TEMA İzmir Temsilciliği

Tütün Eksperleri Derneği

Okunma Sayısı: 1649
Fotoğraf Galerisi