ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI BİRİNCİ FINDIK ÇALIŞTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ

GENEL MERKEZ ( )
10.10.2006 (Son Güncelleme: 10.10.2006 09:11:52)

TMMOB ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI BİRİNCİ FINDIK ÇALIŞTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, dünyada en çok üreten konumda olduğumuz, Karadeniz ekonomisini, halkını ve topraklarını ayakta tutan, tüm ülkemiz halkını yaşamsal ölçekte ilgilendiren fındık sektörü ile ilgili sorunların ve çözüm önerilerinin görüşüldüğü 1. Fındık Çalıştayı’nı 8 Ekim 2006 tarihinde Trabzon’da gerçekleştirmiştir.

Fındık yetiştirilen yörelerimizin Ziraat Mühendisleri Odası Şube ve İl temsilcileri ile Ziraat Odaları, Fiskobirlik, Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri, Üretici Sendikaları temsilcileri, üreticiler ve öğrencilerin katılımıyla konu her yönüyle tartışılmış ve aşağıdaki tespitler ile çözüm önerilerinin kamuoyu ile paylaşılması uygun görülmüştür.

Türkiye tarımı 1980 yılından itibaren uygulamaya konan neoliberal politikaların etkisi ile sürekli gerileme sürecine girmiş hatta çökme noktasına gelmiştir. 1984 yılında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın yeniden yapılandırılması adı altında tarımın birçok kurmay kurumu kapatılmış ya da iş göremez bir şekilde küçültülmüştür. 1990’lı yılların ortasından itibaren tarımsal KİT’lerin özelleştirilme kapsamına alınmasıyla birlikte, özelleştirme yapılan her alanda bir çöküntü yaşanmaya başlanmıştır. 1999 yılında IMF ile yapılan standby anlaşması, hemen peşine Dünya Bankası (DB) ile gerçekleştirilen Tarım Reformu Uygulama Projesi kapsamında Türkiye tarımı bitme noktasına getirilmiştir. IMF ve Dünya Bankası odaklı bu politikalar sonucu 1999-2002 yılları aralığında;

·                  Tarımsal sübvansiyonlar 6 milyar dolar azalarak 1.1 milyar dolara inmiştir.

·                  Tarımsal GSMH 27 milyar dolardan 22 milyar dolara inmiştir.

·                  Çiftçiler üzerindeki net etki, yaklaşık 4 milyar dolar tutarında yıllık zarar olmuştur.

·                  En önemli girdiler olan gübre ve ilaç kullanımı %25-30 azalmıştır.

·                  Türk çiftçisi 450 bin hektar alanı ekmekten vazgeçmiştir.

·                  Tarım ürünleri fiyatları %40 oranında düşmüştür.

·                  Tüm destekler kaldırılarak yerine ikame edilen doğrudan gelir desteği çiftçilerin net gelir kaybının ancak %35-45’ini karşılamıştır.

Avrupa Birliği (AB) Türkiye’ye kendi uyguladığı Ortak Tarım Politikası yerine, tarımımızı çökme noktasına getirmiş IMF ve DB politikalarına devam etmemizi önermiştir. AB yılda 42 milyar avro tarımına destek aktarırken Türkiye yapısal sorunlarla yüklü tarımına ancak 2 milyar avro civarında kaynak aktarmaktadır.

Gelişmiş ülkeler, aşkın üretimlerine sadece pazar ararken Türkiye’nin üretimini artırmasına gerek vardır.

Bu sorunlu tarımsal yapı içerisinde, üretiminde dünya lideri olduğu fındık konusunda Türkiye, son günlerde çok sıkıntılı bir süreç yaşamaktadır.

Fındık Karadeniz Bölgesinde 440 bin ailenin geçimini sağladığı bir üründür. Dolaylı etkileşimler de dikkate alındığında 7-8 milyon insanımızın geçimini yakından ilgilendirmektedir. En elverişli ekolojik şartlarda bir ailenin fındık tarımı ile geçimini sağlayabilmesi için en az 22 dekarlık bir fındık bahçesine sahip olması gerekirken işletmelerin ortalama büyüklüğü 14 dekardır. Fındık üreticisi yoksulluk sınırının altında yaşamaya çalışmaktadır.

Fındık üretiminin ihracat ve iç tüketim gereksinimlerinin üzerine çıktığı gerekçesiyle 1983’te 2844 sayılı FINDIK ÜRETİMİNİN PLANLANMASI VE DİKİM ALANLARININ BELİRLENMESİNE İLİŞKİN KANUN çıkarılmış ancak uygulanamamıştır.

Fındık tarımına izin verilen 13 ilde birinci ve ikinci sınıf tarım arazileri ile eğimi %6’dan az olan 3. sınıf arazilerde yeni fındık bahçesi kurulması veya yenilenmesi yasaklanmasına karşın, bu kural uygulan(a)mıyor. Ovadan fındık sökümünü öngören alternatif ürün projesi başarılı olamadı. En çok fındık üretiminin yapıldığı Giresun, Ordu ve Düzce illerinde tarımsal gelirin % 50’den fazlası (Giresun %60+) fındıktan sağlanıyor. Üretici kendisine önerilen tamamlayıcı ürünlerin fındık kadar kendine gelir getireceğine inanmamaktadır.

Yabancı ülkeler ile kıyaslandığında verim düşük, maliyetler ise yüksektir. Maliyetlerin %50’ye yakın kısmını işçilik oluşturuyor. Arazi yapısı ve doğal koşullar nedeniyle, birinci bölgede başta Ordu ve Giresun olmak üzere, fındığın yerini alacak başka bir ürün yoktur. Gerçek üreticilerin çoğunluğunun geçimi yalnızca fındığa bağlıdır. Başka işlerle uğraşıp, fındığı ek gelir olarak görenlerin sayısı oldukça fazladır. Yetiştiricilik ve ıslah konularında AR – GE çalışmaları çok yetersizdir.

Batakçılıkla suçlanan Fiskobirliğin Devlete tek bir kuruş borcu olmamasına, 54 trilyon lira Hazineden alacaklı olmasına ve fındık alımı için 3 kez DFİF kredisi talebinde bulunmasına karşın cevap bile alamamıştır. Üretici serbest piyasada maliyetinin altında fındığını satmak zorunda bırakılmıştır.

DB Birliklerin faaliyetlerini kısıtlamayı dayatmaktadır, çünkü küçük üreticiyi ve tarımsal üretimi Türkiye’de ayakta tutan kooperatifler ve birliklerdir. Bunu sağlamak için de Hükümet ile Fiskobirlik arasında yaşanan gerginlik sonucu fındık alımıyla, teknik altyapısı bulunmayan TMO görevlendirilmiş ve fındığa maliyeti düzeyinde bir fiyat açıklanmıştır.

2004 yılında fındıkta yaşanan don zararı hükümet tarafından 630 trilyon lira olarak tespit edilmiş bunun %50’sinin karşılanacağı belirtildiği halde ancak %15’i ödenmiş, üreticilerin hala kalan 253 trilyon TL alacağı bulunmaktadır.

Fındık tek başına tarım ürünleri ihracatımızın %25’ini karşılamaktadır. 2 milyar dolarlık bir getirisi vardır. Fındık politikasında yapılan hatalar tarım ürünleri ihracat fazlamızı negatife doğru çekmektedir.

Yukarıda sıralanan verilerin ışığı altında;

Değişen siyasi iktidarlara göre değişmeyecek kapsamlı ulusal bir fındık politikası oluşturulmalıdır. Bu çerçevede;

- Fındıkla ilgili, dikim alanı, üretim, tüketim gibi konularda sağlıklı bir veri tabanı oluşturulmalıdır.

- Gerçek fındık üreticileri (asıl işi fındık tarımı olan) belirlenerek, yalnızca bunlar desteklenmelidir.

- Öncelikle fındık bahçelerinin parçalanmasını engelleyerek, büyütülmesi özendirilmelidir. Çevresel ve sosyal koşullara göre olması gereken en az işletme büyüklükleri saptanmalıdır.

- Fındığın kullanım alanlarını genişletip, tüketimini artıracak çalışmalar yapılmalıdır.

- Uygun alanlarda fındığın yerini alacak başka ürünlerin yetiştiriciliği özendirilmeli ve bu ürünlerle ilgili sorunlar çözülmelidir.

- Verim artırılıp maliyetler düşürülmelidir. Bu amaçla;

       - Yüksek verimli ve dayanıklı çeşit ıslahı çalışmaları hızlandırılmalı,

       - Maliyetin yaklaşık % 50’sini oluşturan işçiliği azaltmak için mekanizasyon geliştirilmeli, yetiştirme şekli ve diğer uygulamalar olabildiğince mekanizasyona uygun olarak düzenlenmeli,

       - Yaşlı ve uygun olmayan bahçelerin sökülerek, yerine yüksek verimli amaca uygun bahçelerin kurulması özendirilmeli,

       - Gerekli olan yerlerde sulama ve drenaj sistemleri kurulmalı,

       - Bitki besleme, hastalık, zararlı ve yabancı otlardan koruma uygulamalarının zamanında ve gerektiği dozda yapılması sağlanmalı,

       - Eğimin fazla ve toprağın yüzlek olduğu yerlerde teraslama gibi önlemler alınmalıdır.

- Olası zararlardan üreticiyi korumak için sigorta sistemi geliştirilmelidir.

- Bölgelerin özelliklerine göre üreticileri koruyacak özel politikalar geliştirilmelidir.

- Fındık yerine kullanılabilecek ürünlerin dünya piyasalarındaki durumları yakından izlenerek, uygun bir hedef fiyat belirlenmeli, piyasada oluşan ile hedef fiyat arasındaki fark üreticiye ödenmelidir.

- Girdi maliyetlerini azaltacak önlemler alınmalıdır. Üreticilere, rekabet ettikleri ülkelerin üreticilerine sağlanan düzeyde bir maliyetle girdiler sağlanmalıdır.

       - Kapsamlı kırsal kalkınma projeleri ile üreticiler bilinçlendirilmeli, sosyo – ekonomik ve kültürel düzeyleri yükseltilmelidir.

       - Gerçek anlamda lisanslı depoculuk sistemi kurulmalı, buna bağlı olarak işlevsel fındık borsası oluşturulmalıdır.

       - Tüm fındık üreticilerinin örgütlenmesi özendirilmeli, bu kapsamda var olan üretici örgütleri güçlendirilerek fındıkla ilgili politikalar bu örgütler tarafından belirlenmelidir.

       - Fındığa dayalı sanayinin desteklenmesi, eksik istihdamın bu alanda tamamlanması gerekir.

       - Ürün arzının düzensiz olduğu yıllarda üretici, tüketici ve sanayicinin korunması için, buğdayda olduğu gibi, ürün stokları oluşturulmalıdır.

       - Fiskobirliğin geçmişten günümüze yaşadığı sorunlar belirlenerek, üretici lehine çözüm yoluna gidilmeli.

       - Fındık fiyatının ülkemiz dışında belirlendiği söyleminin doğru olmadığı, fiyatın Türkiye tarafından da belirlenebildiği son 3 yıllık uygulamalarda görülmüştür. Bu durum sürdürülebilir hale getirilmelidir.

Okunma Sayısı: 2405