"BAĞIMSIZ TARIM MODELİ GEREKLİ" - CUMHURİYET TARIM/HAYVANCILIK

GENEL MERKEZ ( )
12.12.2006 (Son Güncelleme: 12.12.2006 12:28:42)

ZMO RAPORU: "Bağımsız tarım modeli gerekli"

ANKARA - TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO), Dokuzuncu Kalkınma Planı‘na ilişkin raporunda; tarımdaki temel sorunların çözümünün piyasaya bırakılmasının, tarımsal yapıdaki çözülmeyi daha da hızlandıracağını belirterek, Bağımsız Tarım Modeli‘nin kurgulanması gerektiğini bildirdi.

2007-2013 yıllarını kapsayan Dokuzuncu Kalkınma Planı‘nın değerlendirildiği ZMO Raporu‘nda, 2001-2005 yılları arasında tarım sektöründe büyüme oranının ortalama yüzde 1.1‘de kaldığı, tarım sektörünün istihdam içindeki payının yüzde 36‘dan yüzde 29.5‘e gerilediği ve tarımın gelir getirici özelliğinin giderek yok olduğu belirtildi. Neoliberal politikalar ve IMF-Dünya Bankası odaklı tarım politikalarının, sektörü, ülkeyi doyuramayan bir noktaya sürüklediği vurgulanan rapordaki saptamalardan bazıları şöyle sıralanabilir:

- Dokuzuncu Kalkınma Planı‘na göre, son on yılda tarım dışına çıkarılan yüksek verimli tarım alanlarının toplamı 1,26 milyon hektara ulaştı.

 - Dokuzuncu Kalkınma Planı döneminde, yıllık ortalama yüzde 7 büyüyecek olan ülke ekonomisinde, üretimin sektörlere dağılımına bakıldığında, sanayi ve hizmet sektörlerinin ön plana çıkacağı tahmin edilebilir. 2006 yılında yüzde 28 olan tarımsal istihdamın, 2013 yılında yüzde 18.9‘a indirilmesi, halen yüzde 10.4 olan işsizlik oranının da 2013 yılında yüzde 7.7‘ye çekilmesi öngörülmektedir.

- Türkiye‘nin tarım sektörü ve kırsal alanlarında yaşanan sorunların çözülebilmesi için yıllardır yapılagelmekte olan öneriler yinelenmektedir. Bu kapsamda; "AB katılım öncesi yardımlardan da yararlanılarak tarımsal işletmelerde ölçek büyüklüğünün artırılması, üretim teknikleri ve koşullarının iyileştirilmesi, tarım ve gıda işletmelerinin modernizasyon çabalarının belirlenecek öncelikler çerçevesinde desteklenmesi ve tarım-sanayi entegrasyonun özendirilmesi" dile getiriliyor. "Tarımsal istatistiki verilere dair nitelik ve nicelik sorunları, söz konusu verilere dayalı farklı bilgi toplama ve işleme sistemlerinin AB‘de kullanılan Bütünleşik İdare ve Kontrol Sistemine benzer bir yapıda konsolidasyonu suretiyle giderilecektir" saptaması yapılıyor. 

- Türkiye‘nin 2006 sonrası tarım politikalarının belirlenmesinde temel rol oynayan belgelerin tümü, AB reformlarının yönelimine koşut yapıları; politika uyarlılığı, uygun araç, kamu yönetimi kapasitesi ve finansman gereksinimi gibi temel belirlemeler üzerinde tartışma açmadan, ulusal mevzuata taşıma işlevini görmektedir. Tarımdaki temel sorunların çözümünü piyasalara bırakmak tarımsal yapıda kırdan kente göç şeklinde ortaya çıkan çözülmeyi daha da hızlandıracaktır. Bu da, kırdaki sorunları kentlere taşıyacak ve kentlerde yaşanmakta olan yoksulluk, gecekondulaşma ve kayıt dışı istihdam sorunlarının boyutlarını daha da büyütecektir. Çözüm; DTÖ ve AB üzerinden gelen dalga karşısında 2000‘li yıllarda vites büyüten ve sektörü tasfiyeye götüren teslimiyetçi tarım politikalarının bırakılıp, kendi gereksinimlerimiz ve ülkemizin özgül iklim ve toprak koşullarına göre oluşturulacak bağımsız tarım politikalarının kurgulaması ve ivedilikle uygulamaya geçirilmesiyle mümkün olacaktır.

- Dışa yönelik politikanın temel ilkeleri bağlamında, DTÖ görüşmelerinde AB- ABD‘yi iç destek ve dışsatım sübvansiyonlarını indirgemeye zorlayan ülkelerle birlikte pozisyon almak, ancak radikal bir indirim süreci sonrasında gümrük vergileri indirimini görüşmeye açmayı düşünmek doğru olacaktır.

- AB‘ye aday ülke statüsünde gümrük vergilerinin ve dışsatım sübvansiyonlarının karşılıklı kaldırıldığı double zero koşullarında ya da olası bir üyelik senaryosunda, Ortak Tarım Politikası‘nın (OTP) Türkiye iç pazarını Topluluk ürünleri ile "besleyecek" bir kaynak olacağını öngörmek gerekmektedir. Tavizlerle yürüyecek müzakere dönemi sonunun ‘özel statülü ilişki‘ ile sonuçlanması durumunda, sektör üzerinde onarılamayacak yıkımlar doğacaktır.

- Türkiye, doğru tarım politikalarını uygun tarımsal kamu yönetimi ve yeterli kaynak eşlemesi ile yürütmek durumundadır. Tarımın altyapı sorunları çözülmeli; sulama-arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetlerinin önümüzdeki on yıllık süreçte tamamlanacağı bir planlama-uygulama sürecine girilmelidir. Tarlanın bilgi ve teknoloji ile buluşması önündeki engeller kaldırılmalı, pazarlama ve örgütlenme sorunları kalıcı-köktenci yaklaşımlarla çözülmeli, üretici ve tüketicinin bir avuç aracının çıkarına teslim edildiği yapılar tarihe gömülmelidir. Tarımsal destekleme politikaları, ‘olumlu etkilerini bir sonraki tarım yılına devreden kaynak kullanım süreçleri‘ olarak kurgulanmalıdır. Bu yaklaşım, maliyet düşüren-verimlilik yükselten-rekabet gücü artıran tarımsal yapılar içinde, mülkiyet sahibi üreticinin, ürettiğinin katma değerine sahip çıktığı, kooperatifler aracılığıyla tarım-sanayi entegrasyonunun kurulduğu, geniş halk kesimleri, çevre ve doğal kaynaklara saygılı, ülke yararına bir tarım politikasını temel hedef olarak önüne koymalıdır. Bu doğrultuda, merkezi planlamacı, kamunun "piyasada" etkin rol aldığı, yatırımcı, dışa bağımlılığı kıran, özelleştirmeyi reddeden, teknoloji kullanan, rekabetçi, doğal kaynakları koruyucu ve geliştirici, gıda güvenliğini temel hedef edinen bir politika seti kurgulanmalıdır.

Okunma Sayısı: 530