PLANA DAVA AÇTILAR - MİMDAP

GENEL MERKEZ ( )
27.12.2006 (Son Güncelleme: 27.12.2006 12:07:00)

Aralarında Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubelerinin de yer aldığı TMMOB‘ye bağlı 8 Meslek Odası, İstanbul Çevre Düzeni Planının İptali için Yargıya başvurduklarını bildirdi.

Yaptıkları basın açıklamasında; Gerek Büyükşehir Belediye başkanlığının gerekse İMP yetkilerinin 1/100 000 ölçekli planın hazırlanması sürecinde meslek odalarının görüş ve katkılarının alındığı yönünde yaptıkları açıklamaların yanıltıcı olduğunu vurgulayan meslek odaları, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından oybirliğiyle kabul edilen ve 22.08.2006 Tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından onanarak askıya çıkarılan planın; planlamanın ciddiyetiyle bağdaşmadığını, planın belirgin sakıncalar içerdiğini ve insan ölçeğinden çok, rant ve pazarlamanın ön planda tutulduğunu belirtmiştir. Plan yapma yetkisi olmayan İMP tarafından üretilen İstanbul Çevre Düzeni Planının uygulanması halinde, İstanbul‘un kentsel sorunlarının çok daha ciddi boyutlara ulaşacağını ve kentin tarihi ve doğal değerlerinde geri dönülemez tahribatların ortaya çıkacağını belirten meslek odaları; plana yasal süresi içerisinde yaptıkları itirazın zimnen reddedilmesi üzerine planın iptali için yargıya başvurduklarını bildirmiştir.

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, TMMOB Peyzaj Mimarları Odası İstanbul Şubesi, TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi‘nin birlikte açmış oldukları dava dilekçesine esas rapor özeti ise şu şekildedir:

DAVA DİLEKÇEMİZE ESAS RAPOR ÖZETİ

I- PLANIN HAZIRLANMA VE ONAYLANMA SÜRECİ YASA DIŞIDIR

1/100 000 ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı , BİMTAŞ A.Ş. bünyesinde oluşturulmuş olan ve bu planı yapma konusunda hiçbir yasal yetkisi olmayan İMP (İstanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi) tarafından hazırlanmıştır. Bu nedenle, ne bu planın onama işlemleri ne de bu plan yasal değildir.

İşin başından beri İMP ve İstanbul‘un planlanması konusunda tam bir yanıltma taktiği uygulanmıştır. Bu yanıltma, BİMTAŞ A.Ş. nin bünyesinde oluşturulmuş olan İMP‘nin kurumsal yapısı, görevi ve İstanbul planlaması ile ilişkisi üzerine odaklanmıştır. Planlama süreci boyunca İMP, oluşumu, yapısı, görev ve yetkileri açısından gerçeğe uygun olmayan bir biçimde tanıtılmıştır ve tanıtılmaya da devam etmektedir. Burada en kritik nokta, İMP‘nin, Belediye‘nin bünyesinde, İstanbul İl Çevre Düzeni Planı‘ nı yapma yetkisi taşıyan bir yapı olarak tanıtılmasıdır. Oysa işlerin hiç de öyle olmadığı, İMP‘nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi‘nin değil, BİMTAŞ A.Ş.‘nin bünyesinde oluşturulan bir yapı olduğu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi‘nin BİMTAŞ‘a ihale ettiği işin de, İstanbul İl Çevre Düzeni Planı‘nı yapmayı kapsamadığına, sadece "İstanbul Büyükşehir Nazım İmar Planı Analitik Etütler İşi" ile sınırlı olduğuna ilişkin tüm bilgi ve belgeler Belediyenin kendi kaynaklarından da açıkça belgelenebilmektedir.

Yasal olarak plan elde etmenin iki yolu vardır. İdare " yapar ya da yaptırır " der imar mevzuatı. Oysa burada ne İMP Belediye‘nin kurumsal yapısı içinde bir oluşumdur, ne de işin ihalesi söz konusudur .. Anlaşılan o ki, bu plan Belediyeye, "analiz çalışmalarının yanında bir ilave hediye " olarak sunulmuştur. Bu planın onay için meclise havalesi ve onayı işlemleri açıkça yasayı çiğnemektir. Bu plan yasal olarak ÖLÜ DOĞMUŞTUR VE YOK HÜKMÜNDEDİR.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi‘nin Plan yapımı konusunda BİMTAŞ‘a yetki veren bir ihalesi söz konusu olmadığı gibi, zaten böyle bir ihalenin yapılabilmesi de yasal olarak söz konusu değildir. Çünkü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi‘ne ait olan söz konusu şirketin anılan "müellif" tanımına uygun olarak plan hizmetini yüklenebilmesi için, "hissedarları içinde hisseleri ortakların meslek grubuna göre dağılımında eşit veya daha fazla paya sahip gerçek kişi" koşuluna uygun en az bir hissedara sahip olması gerekmektedir. BİMTAŞ‘ın bu koşullara uygun , yasal olarak plan müellifi olabilecek bir ortaklığı söz konusu değildir. Bu çerçevede, zaten "YOK" hükmünde olan bu plandaki imzalar da, "Plan Yapımını Yükümlenecek Müelliflerin Yeterliliği Hakkında Yönetmelik" hükümlerine de aykırı ve dolayısıyla da geçersizdir.

II- PLANIN SAKINCALARI

1-) Plana ilişkin açıklamalarda ve Plan Raporu‘nda " İstanbul‘un küresel düzeydeki metropoller arası yarışta hak ettiği yeri alması ve uluslar arası pazarda daha rekabetçi olabilmesi" temel hedef olarak tanımlanmaktadır. Görüleceği üzere, İstanbul planlamasının temel hedefi kentli değil, yatırımcıdır.
İstanbul planlamasının temel hedefi , öncelikte, "İnsanca yaşanabilecek bir kent yaratabilmek" olmalıdır. Şu anda ortaya çıkan plan ise, kenti her ne pahasına olursa olsun pazarlamak, yerli ve yabancı sermayenin hizmetine ve kullanımına sunmak hedefinin damgasını taşımaktadır. Bu planla kent bir yatırım alanına dönüştürülmüştür.

2-) Haydarpaşa- -Zeytinburnu kıyı ve liman alanlarında, Küçükçekmece ve Kartal‘da, bir üst plana dayanmaksızın gündeme getirilmiş olan bir çok sakıncalı kentsel dönüşüm projeleri ve yatırım kararları, adeta bir veri kabul edilerek, plana aynen işlenmiştir. Bu ve benzeri durumlar, planın bu tür projeleri yasallaştırmanın bir aracı gibi algılandığı ve ona göre hazırlandığı konusundaki düşüncelerimizi güçlendirmektedir.

Bu tür projelerle ilgili plan kararlarına dayanak oluşturmak amacıyla, Plan Raporu‘nda, bazı doğru olmayan tespit ve değerlendirmelere yer verilmiş olduğu da görülmektedir. Örneğin, Zeytinburnu Kentsel Dönüşüm Projesi‘ne dayanak oluşturmak amacıyla, Zeytinburnu‘nun İstanbul‘un mevcut Merkezi İş Alanı (MİA) içerisinde kaldığı gibi gerçekdışı bir tespite yer verilmekten kaçınılmadığı görülmektedir

Bu kentsel dönüşüm projeleri kent ve insan odaklı olmayıp "İstanbul‘un pazarlanması ve küresel şirketlere rant alanı sunulması" anlayışı temelinde gündeme getirilmiş projelerdir. Bu projeler ve bunların tetikleyeceği diğer plansız projeler İstanbul‘un tarihsel, doğal değerlerine zarar verecek ve gereksinimi olan sağlıklı gelişiminin önünde engel teşkil edecektir.

Herhangi bir araştırmaya, bir üst plana dayanmayan, sadece İstanbul‘un pazarlanmasına yönelik bir yaklaşımın eseri olan ve kentin tarihi ve doğal değerlerini yok sayan bu kentsel projelerin hiçbir analiz ve sentez çalışmasına ve değerlendirmesine dayanmaksızın kabul edilerek plana dahil edilmesi, olması gerekli planlama ciddiyetiyle asla uyuşmamaktadır. Bu planlama yaklaşımı, sonuçta ortaya çıkan planı bir "paylaşım ve pazarlama" belgesine dönüştürmüştür.

3-) Plan kararları ve lejant bir çok belirsiz, çelişkili ve korunması gerekli alanların alt ölçekte yapılaşmaya açılabilmesinin kapısını aralayan bir yaklaşımın ürünü olarak görülmektedir. Bu yaklaşım planlamaya aykırıdır ve plan kararlarının geçerliliğini tartışmaya açmaktadır. Bir planın bir yandan plan kararları getirirken bir yandan da o kararları geçersiz kılacak kararlar üretmesi plansızlığı planla empoze etmekten başka bir şey değildir. Bu yaklaşımdan kesinlikle vazgeçilmesi gerekmektedir. Örneğin;

"Mutlak Korunması Gereken Tarım Alanları" ve "Bölgenin Riskli Jeolojik Yapısı Nedeniyle Kullanımı Alt Ölçekte Netleştirilecek Alanlar" lejantı aynı alanlar için birlikte kullanılmıştır. Burada açıkça bir kullanım belirsizliği ve muğlaklık söz konusudur. Bu durumda, bu planda" mutlak korunması gerekli tarım alanları"nın jeolojik sakıncalı alanlarda kalanları, alt ölçekli planlarda yeni ve tarım dışı kullanımlara dönüştürülebileceklerdir.

4-) Planda yer verilen ulaşım kararlarına bakıldığında, plan eki olan yazılı dokümanlarda tanımlanan ilkeler ile planda yer alan ulaşım kararlarının çeliştiği görülmektedir.

Plan Raporu‘nda kuzeye doğru gelişmeyi engellemek ; yolcu ve yük taşımacılığında raylı sistem kullanmak planın öncelikli hedefleri arasında sayılırken, planda, Batı yakasında TEM‘in kuzeyinden geçen yeni bir otoyolun yer alması ilginçtir. Bu otoyolun ne amaçla planlandığı konusunda plan raporunda da herhangi bir açıklama yer almamaktadır. Bu otoyolun, şu anda planda yer almayan 3. Köprü‘nün bağlantı yoluna dönüştürülmek üzere getirildiği açıktır.

"Yönetici Özeti " başlıklı özet raporun "Mekansal Konumlandırmalar" bölümünde ise, "Anadolu Yakası için Çevre Düzeni Planı çerçevesinde geliştirilen diğer bir fiziki gelişme konusu ise, TEM ve E-5 arası bağlantı yollarının çeşitlenmesi ile doğu batı yönünde Maltepe-Kurtköy arasında sürekliliği olan bir ara yol önerisidir. Önerilen raylı sistemin etkinliğini de arttırabilecek ve sistemler arası entegrasyona hizmet edecek bu karayolunun, E-5 ile TEM arası yerleşmelerin dönüşüm sürecinde de ana işlevlerin ve yatırımların konumlandığı aks olarak ele alınması hedeflenmektedir." denmektedir.

Görüleceği üzere, kentin batı yakasında olduğu gibi, doğu yakasında da yeni karayolu projeleri gündeme getirilmektedir. Ulaşım yatırımlarının artık raylı sistem ve metro üzerinde yoğunlaşması genel kabul görmüşken, hala büyük karayolu projelerini gündeme getirmek son derece hatalı ve çok geç olmadan geri alınması gereken plan kararlarıdır.

Plan Açıklama Raporu‘nun ".Ulaşım" bölümünde ise, öneri raylı sistem ve karayolu güzergahları kastedilerek, "...............hazırlanmakta olan ulaşım ana planı verileri ışığında hatlarda değişiklikler olabilecektir." denmektedir. Arazi kullanım kararları ile ulaşım kararlarının ayrı süreçlerde ele alındığı bir planlama olamaz. 1/100 000 ölçekli üst planın, hazırlanmakta olan "ana ulaşım planı" tamamlanmadan hazırlanması ve ulaşımla ilgili temel kararlarının , "ileride değişebilir" rahatlığıyla alınması kabul edilemez bir planlama yaklaşımıdır.

5- ) Planda 2B alanları, "Sürdürülebilirlik Çerçevesinde Koruma Alanları" başlığı altında yer alan ayrı bir lejantla gösterilmiştir . 2-B ile ilgili Plan Lejantı: "Yasal Statüsü netleşince 1/25 000 ve/veya 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planlarında Kullanım Kararları Belirlenecek 2B Alanları" adını taşımaktadır.

Bir planda, bir alana bu şekilde bir kullanım kararı getirilemez. Planda 2B alanları ile ilgili ayrı bir plan jejantı görmek, hele bu alanların kullanım kararlarının 2B alanlarının yasal statülerinin belirlenmesiyle ilişkili olarak alt ölçekli planlara bırakılması, planlama açısından alışılmamış, ilginç, ilginç olduğu kadar da planlama anlayışının dışında bir yaklaşımdır. Plan, bu alanların kullanım kararlarının belirlenmesini, orman alanlarından çıkarılıp satışları yapılarak imara açılmaları sürecinin neticesine bağlanmıştır. Bu plan kararının, orman alanlarının pazarlanması ve işgallerinin yasallaştırılması uygulamalarında bir araç olduğu açık olan 2B uygulamasının planla desteklenmesi anlamına geleceği açıktır.

Ayrıca, 2B alanı lejantının mevcut orman alanları ve su havzaları içinde de (Ömerli, Elmalı, Terkos, Alibeyköy, Büyükçekmece) yer aldıkları; hatta Ömerli ve Elmalı havzalarında mutlak ve kısa mesafeli koruma alanlarına kadar uzandıkları görülmektedir. Kesin korunması gereken bu alanların hiçbir şekilde yapılaşmaya açılmaması gerektiği halde, bu alanlarda dahi "Yasal Statüsü netleşince 1/25 000 ve/veya 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planlarında Kullanım Kararları Belirlenecek 2B Alanları" biçimindeki plan hükmünün geçerli olması, bu alanları imara açarak orman ve içme suyu havzalarını tahrip edici sonuçlar doğuracak son derece sakıncalı bir planlama yaklaşımıdır.

6-) Su Toplama Havza Alanları ile ilgili olarak da planın kullanım kararları üretmediği görülmektedir. Planda, İstanbul‘un temel sorunlarından biri olan havza alanlarındaki kirletici yapılaşmalar ve yerleşimler için de çözüm oluşturacak ilkesel kararlar bulunmamaktadır. Havza yerleşimlerindeki büyük miktardaki nüfus çevre düzeni planında yok sayılmış, bu konu ile ilgili hiçbir çözüm önerisi, hiçbir planlama kararı getirilmemiş; bu yerleşimlerin yer aldığı alanlar için sadece "rehabilite edilecek" demekle yetinilmiştir.

Bu arada, planda Küçükçekmece Gölü su kaynağı olarak kabul edilerek havza sınırları plana işlendiği halde, koruma kuşaklarında getirilen plan kararlarının diğer havzalara getirilen kararlardan farklı olduğu görülmektedir. Diğer havza alanlarında havzaların kullanımı ile ilgili bir belirsizlik söz konusu iken, Küçükçekmece su havzası için getirilen plan kararlarının hiç birinin diğer su havzalarındaki kararlarla ilgisi yoktur. Bu havzada, diğer havza alanları için kullanılan lejantlar değil, herhangi bir alan için kullanılabilecek lejantlar yer almaktadır. Bu çerçevede, planda, Küçükçekmece su havzasının yapı yasağı olması gereken mutlak ve kısa mesafeli koruma alanlarında dahi "konut" fonksiyonunun yer aldığı , mevcut konut alanları için diğer içme suyu havzalarında rehabilitasyon önerildiği halde böyle bir yaklaşımın Küçükçekmece havzası için gösterilmediği, havza içinde "Gelişme konut alanları", "Sıhhileştirilecek Sanayi Alanları", "Kültür Endüstrileri Gelişme Yoğunlaşma Alanı", "Kentsel Hizmet Alanı" gibi fonksiyonların getirildiği görülmektedir. Bu yaklaşımın, içme suyu havzası olmanın yanı sıra, yaklaşık 400 endemik (bu bölgeye özgü) türe de sahip olan havzanın gözden çıkarılması anlamına geldiği açıktır.

7-) "Toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek" görevleri, Anayasa‘nın 44 ve 45. maddeleri ile Devlete yüklenmiştir. Bu amaç doğrultusunda da 2005 yılında "Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu" çıkarılmıştır. Bu kanuna göre öncelikle Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanacak Arazi Kullanım Planları ile belirlenmiş tarım arazilerinin amacı dışında kullanılamayacağı belirtilmektedir. Ayrıca, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile de, Büyükşehir Belediyelerine "Sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak çevrenin, tarım alanlarının ve su havzalarının korunmasını sağlamak;..." görevi verilmiştir.

1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni planı ile, yukarıda özetle belirtilen mevzuatların hiçbirine uymadan, üretilen plan kararları ile korunması gereken tarım alanları yapılaşmaya açılmıştır. Aşağıda yer alan sakıncalı plan kararlarına ilişkin değerlendirmelerimiz arasında tarım alanlarının yapılaşmaya açılması ile ilgili bu tür kararlar da yer almaktadır.

8-) Planda, kentin kuzeye doğru gelişmesini önlemek adına, kentin batıya lineer biçimde geliştirilmesinden bahsedilerek, korunması gerekli doğal kaynaklar ve yakın çevresinde yeni konut alanları açılmıştır. Bu alanları iki bölüm halinde ele alabiliriz:

a-) Avrupa Yakası‘nda, Büyükçekmece Gölü‘nden itibaren Batıya Marmara Denizi boyunca uzanan yerleşim alanlarından kuzeye doğru, "Doğal Yapı Eşik Sentezi-1" paftasında "Mutlak Korunacak Alanlar" ve "Öncelikli Korunacak Alanlar" olarak gösterilmiş olan alanlar konut gelişme alanları olarak yapılaşmaya açılmıştır.

b-) Küçükçekmece İçmesuyu Havzası içinde, TEM Otoyolu‘nun kuzeyinde, Sazlıdere su havzası sınırına bitişik alanlar da gelişme konut alanları olarak planlanmıştır. Küçükçekmece gölünün kuzeyinde, Sazlıdere barajının güneyinde düşünülen gelişme konut alanları, Küçükçekmece İçmesuyu Havzası içinde ve Sazlıdere Havzası sınırında yer aldığından her iki içmesuyu havzasında da kirlenmeye neden olacaktır. Hem içme suyu havzası olması, hem de taşıdığı biyoçeşitlilik nedeniyle kesinlikle korunması gereken bu alanların gelişme konut alanları olarak yapılaşmaya açılması son derece sakıncalıdır.

9-) Plan ilkelerinde "doğal eşiklerin aşılmaması, doğal kaynakların korunması" hedefleri belirtilmesine rağmen, İl sınırında, Gümüşyaka‘da, " Doğal Yapı Eşik Sentezi-1" paftasına göre "Mutlak Korunacak Alan" olan bölge, planda "Lojistik Alan+Çalışma Alanları " olarak gösterilmiştir. Bu alan, tamamıyla tarımsal üretimde kullanılması gereken mutlak kuru tarım arazileri üzerinde yer almaktadır.

10-) Planda Lojistik Alan kullanımına çok önem verilmiş olup, bu çerçevede, bir çok alan üzerine Lojistik Bölge kararı getirilmiştir.

Ancak, Lojistik tanımı bir çok fonksiyonu kapsamakta olup, planda Lojistik Alanlar tanımı ile yetinilerek bu alanlarda hangi lojistik fonksiyonların yer alabileceğinin belirtilmemiş olması uygulamada sakıncalar getirecektir.

Plan Raporu‘nda,

"İstanbul İli‘nde Lojistik Odaklar :

Organize sanayi bölgeleri, Küçük sanayi siteleri, Nakliye Ambarları, Haller, Antrepo ve depolar, Patlayıcı ve Parlayıcı Madde Depoları."; "İstanbul İli‘nde Lojistik Terminaller;
Limanlar, Havaalanları, Demiryolu Yükleme İstasyonları, Gümrük Alanları"; "İstanbul İli‘nde Yük Akışları: "Petrol Dağıtımı Lojistiği, Kargo Dağıtımı, Perakende Sektörü, Katı Atık Lojistiği." olarak belirtilmiştir.

Planda Lojistik Alanları olarak gösterilmiş bölgelere , hiçbir ayrım gözetmeden, bu fonksiyonların herhangi birinin gelebilmesini öngören plan kararları sakıncalı sonuçlara yol açacaktır. Lojistik Alan olarak gösterilen bir alana, sayılan bu fonksiyonlardan birinin gelmesi uygunken, bir diğerinin gelmesi son derece yanlış olabilir. Bu nedenle, bu konudaki muğlaklık ve sınırsızlık ortadan kalkmalı, Lojistik Alanlara hangi lojistik fonksiyonların gelebileceği açık olarak belirtilmelidir.

11-) Planda, Avrupa Yakası‘nın kuzeyinde, Hadımköy‘de yer alan Lojistik Alan Küçükçekmece İçme Suyu Havzasının Büyükçekmece İçme Suyu Havzası sınırında, Anadolu Yakası‘nın kuzeyinde, Orhanlı‘da yer alan Lojistik Alan ise Ömerli İçme Suyu Havzası sınırında yer almaktadır. Lojistik fonksiyonlardan bir kısmı kirlilik yaratabilecek fonksiyonlar olduğundan ve planda Lojistik Alan tanımı dışında fonksiyon açısından bir kısıtlama getirilmediğinden, bu plan kararları uygulandığı takdirde, bu alanlara gelecek fonksiyonların içme suyu havzalarında ciddi kirliliğe neden olma riski vardır.

12-) Planda, İstanbul‘un batı sınırında " Doğal Yapı Eşik Sentezi-1" paftasında bir kısmı "Mutlak Korunacak Alanlar", bir kısmı da "Öncelikli Korunacak Alanlar" olarak gösterilmiş, orman alanları içinde kalan bölgeye iki Üniversite Alanı ile bir Sağlık Alanı getirilmiştir. Değirmenköy sulama göletinin kuzeyinde ve kuzeydoğusunda yer alan her iki "üniversite alanı" da tarımsal üretimde kullanılması gereken mutlak kuru tarım arazileri üzerinde yer almaktadır. Korunacak alanları yapılaşmaya açmanın yaratacağı tahribat açıktır. Bunun da ötesinde, getirilen bu fonksiyonlar, nitelikleri gereği başka fonksiyonları da bölgeye çekeceklerinden, çevrelerindeki doğal yapının da tahrip olmasına yol açacaklardır.

Ayrıca, il sınırına getirilen bu fonksiyonların, komşu il üzerindeki etkileri de belli değildir. Bu kararların bir de bu açıdan test edilmesi ve değerlendirilmesi gerekirken bunun yapılmamış olduğu da ortadadır.

13-) İstanbul‘un Batı yakasında, "T (Teknoloji Geliştirme Parkları)" olarak planlanan alanın bir kısmı, "Doğal Yapı Eşik Sentezi-1" paftasında "Öncelikli Korunacak Alanlar"da kalıyor. Alan doğuda Büyükçekmece İçmesuyu havza sınırına dayanırken, kuzeyi ve batısı da ormanlarla çevrilidir. Hem fonksiyonun getirildiği alanın, hem de yakın çevresinin kesinlikle korunması gerekli alan olduğu böylesi bir alana Teknoloji Geliştirme Parkı fonksiyonu getirmek sakıncalı bir plan kararıdır.

14-) İstanbul Çevre Düzeni Planı‘nda Şile-Ağva Beldesi‘nin güneydoğusuna, Kocaeli İli sınırına, fındık bahçeleri üzerine Üniversite ve Teknoloji Geliştirme Alanları planlandığını görüyoruz. Fındık, 8 milyar dolarlık 2005 yılı tarım ürünleri ihracatımızın 2 milyar dolarlık kısmını oluşturan ekonomik değeri yüksek bir tarım ürünümüzdür. Bu alanın devamında, Kocaeli sınırları içerisinde kalan sahalar "Tarımsal Karakteri Korunacak Alan" olarak gözükmektedir. Ayrıca, teknoloji geliştirme parkının büyük bölümünün, Doğal Yapı Araştırma Raporları içerisinde Tarımsal Kaynaklar Bölümünde yer alan Tarım Toprağının Kullanımı Analizi haritasında mera arazisi üzerinde kaldığı görülmektedir. Bu bölgede planlanan Üniversite ve Teknoloji Geliştirme Parkı kararı İstanbul‘un doğal kaynaklarının korunması ilkesi ile uyuşmayan sakıncalı bir karardır.

Ayrıca, bir bölge planı olmadığından, il sınırına getirilen bu fonksiyonların, komşu il üzerindeki etkileri de belli değildir. Bu yönüyle de planın büyük eksikleri bulunmaktadır.

15-) Anadolu Yakasında 3, Avrupa Yakasında 4 adet olmak üzere İstanbul ilinde toplam 7 noktada "Ekolojik Tarım ve Turizm Alanı (ETTA)" kurgulanmış olduğu görülmektedir. Avrupa Yakası‘nda yer alan ekolojik tarım ve turizm alanlarının 3 adedi su havzaları içerisinde, Anadolu Yakası‘nda bulunanlar ise tarım arazileri üzerinde yer almaktadır. Bu alanlarda zamanla turizmdeki gelişmeyle bağlantılı olarak tarım dışı amaçlı kullanımlar yaygınlaşabileceğinden su havzaları ve tarım arazileri risk altında kalacaktır. Ayrıca, bu alanlar kentin kuzeyindeki orman alanları içinde kalmaktadır ve bu alanlardaki her olumsuz gelişme bu orman alanlarını da etkileyecektir.

16-) Plan lejantında , "Kentsel Donatı- Hizmet Alanları" başlığı altında, "Kentsel Hizmet Alanları" tanımı yer almaktadır. Bu tanımın hangi fonksiyonları kapsayacağı ise, Plan Uygulama Hükümleri‘nin 9.7. 3. maddesinde ;

"9.7.3. Kentsel Hizmet Alanları:

Kentin yerleşik dokusuna ve kentsel gelişme alanlarına hizmet verecek bütün kentsel fonksiyonları barındıran alanlardır. Çekim Merkezlerinde yer alacak kentsel fonksiyonların bölge ekonomisine ve sanayisine hizmet edebilecek nitelik taşıması hedeflenmektedir." biçiminde belirtilmiştir.

Görüleceği üzere, "Kentsel Hizmet Alanları" tanımı, çok genel, belirsiz ve neredeyse tüm kentsel fonksiyonları içeren bir tanımdır. Bu niteliğiyle de, "planda "Kentsel Hizmet Alanı" olarak gösterilen alanlara gelecek fonksiyonlar belirsizdir; bu alanlarda neredeyse istenen her fonksiyon yer alabilecek gibi görünmektedir. Bu tanıma dayanarak yapılacak uygulamalar son derece sakıncalı sonuçlar doğurabilecektir. Küçükçekmece su havzasının mutlak ve kısa mesafeli koruma alanlarında dahi "Kentsel Hizmet Alanı" kullanımı getirilmiş olması gerçeği de, bu sakıncanın boyutlarını daha da artırmaktadır.

III. Hazırlanma ve onama şekli açısından yasadışı ve yok hükmünde olan, temel kararları ve öngörüleriyle ciddi sakıncalar taşıyan, şehircilik ve planlama ilkelerine ve kamu yararına açıkça aykırı olan 1/100 000 ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı, telafisi olanaksız sonuçlara yol açmadan, bir an önce iptal edilerek yürürlükten kaldırılmalıdır. İstanbul‘un kent kültürünü, tarihini ve geleceğini tehlikeye atmadan, ülke planlamasına uygun, gölleri, nehirleri, kıyıları, ormanları, tarım alanlarının korunmasını içeren doğal ortamların sürdürülebilirliğini sağlayan, bilime ve planlama ilkelerine uygun, toplumsal mutabakata dayalı gerçek bir Çevre Düzeni Planı çalışmasının, Belediye bünyesi içinde sürekliliği olan bir kamu planlama birimi tarafından, hazırlanmış olan analiz çalışmalarını da değerlendirerek, acilen başlatılması vazgeçilemez bir zorunluluktur.

Okunma Sayısı: 668