TARIM ÖĞRETİMİNİN 161. YILINI KUTLADIK

ADANA ŞUBE ( )
15.01.2007 (Son Güncelleme: 15.01.2007 14:59:10)

Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile ZMO Adana Şubesi olarak ortaklaşa düzenlediğimiz Tarım Öğretiminin başlamasının 161. Yılını Ç.Ü. Ziraat Fakültesi Mithat ÖZSAN Amfisinde yapılan törenlerle kutladık. Törene, Adana Valisi Cahit KIRAÇ, Ç.Ü. Rektörü Prof. Dr. Alper AKINOĞLU, Prof. Dr. Ayzin KÜDEN, Şube Başkanımız Ayhan BARUT ile çok sayıda akademisyen ve meslektaşlarımız katılmıştır. Törende yapılan konuşmalarda tarım öğretimi ve tarımın sorunları dile getirilmiş ve çözüm önerileri sunulmuştur.

Şube Başkanımız Ayhan BARUT, şöyle konuşmuştur:

"Tarım sektörünün içinde bulunduğu durumu, devletin resmi kurumları tarafından yayınlanmış verilerle yorumu dinleyicilere bırakarak konuşmasına devam etmiştir. Tarım sektörü 2005 yılı itibariyle Gayri Safi Milli Hasıla içinde % 10,3 pay alırken istihdam içindeki payı % 30 dur. 2006 yılının ilk 3 çeyreğinde % 1,2 küçülme yaşanmıştır. Sektör 8,2 milyar dolar ihracata karşılık, 6,4 milyar dolar ithalat gerçekleştirmiştir. Bu ihracatın 2 milyar doları da yalnızca fındıktan sağlanmıştır. 26,6 milyon hektar olan tarım alanlarının yaklaşık 5 milyon hektarı nadasa bırakılmaktadır. Ekonomik olarak sulanabilecek 8,5 milyon hektar tarım alanının ancak 4,5 milyon hektar alanı sulanabilmekte, 4 milyon hektar alan sulamaya açılmayı beklemektedir. Bugünkü yatırım hızıyla sulanabilir alanların sulama şebekesine kavuşması için 100 yıl gerekmektedir. Toplam tarım alanlarının 16 milyon hektarında ciddi erozyon sorunu yaşanmaktadır. Son 10 yılda 1,3 milyon hektar verimli tarım alanı sanayi, kentleşme ve turizm yapılaşmaları nedeniyle işgal edilerek geri kazanımı mümkün olmayacak şekilde yitirilmiştir. Türkiye İstatistik Kurumu 2004 Hane Halkı Tüketim verilerine göre ülke genelinde nüfusun % 25,6‘sı yoksulluk sınırı altında iken kırsal kesimde yoksulluk oranı % 41‘dir. 2004 yılında tarımda 6,7 milyon kişi istihdam edilirken, 2005 yılında tarımda istihdam edilen kişi sayısı 5,8 milyon kişiye düşmüştür. Yani son 1 yılda yaklaşık 1 milyon kişi tarımda çalışmayı terk etmiştir. Bu rakam 2004 yılına kadar son 20 yılda tarımdan ayrılan nüfusa eşittir.Orta Anadolu da Girdi/ürün fiyat paritelerindeki üretici aleyhine gelişmeler yüzünden ekonomik olmaktan çıktığı için ekilmeyip boş bırakılan arazi miktarının 400 bin hektar dolayında olduğu Dünya bankası raporlarında ifade edilmektedir. Tarımın içinde bulunduğu durumu göstermeye sanırım bu kadarı yeter. Ülkemizin ve içinde yer aldığımız bu bölgenin, göreceli olarak yüksek nüfus artışı, nüfusun bileşimi içinde genç nüfusun payının yüksek olması gibi nüfus dinamikleri nedeniyle ve küresel ısınma ile iklim değişmeleri yüzünden, politik istikrarsızlaştırma nedeniyle gelecekte bu Ortadoğu coğrafyasında gıda güvenliği, açlık ve su kaynaklarının yetersizliği çok ciddi sorunlar olarak insanlığın karşısına çıkacağını söylemek kehanet değildir. Bu sorunların çözümünde, tehdit olmaktan çıkarılmasında tarım sektörünün ne kadar önemli bir rol oynayacağı açıktır. Tarım sektörünün bu tehditleri göğüsleyebilmesi için desteklenerek, tarımsal yapıların iyileştirilmesi ve bu yönde önlemlerin zaman geçirilmeden alınması gerekirken, sulamaya açılmayı bekleyen 4 milyon hektar alan varken, ne yazık ki izlenen yanlış tarım politikalarıyla tarım sektörü çökmektedir. Son 20-25 yılda Ziraat Fakültelerinden mezun olanların, sektörde iş bulmalarının güçleşmesi, çok az sayıda iş bulabilenlerin de mesleki açıdan bekleneni verecek donanımdan yoksun olması, istihdamın kamu kesiminden daha dinamik ve çalışma koşulları hızla değişen özel kesime kayması, AB‘ye üyelik süreci ve dünya pazarlarıyla entegrasyon gibi değişen koşullar tarımsal yüksek öğretimde yeni arayışları zorunlu kılmıştır. Bu arayışlar sonucu bölüm temelinde verilen öğretim terk edilerek, Gıda mühendisliği ve peyzaj mimarlığı dışında 3 programda lisans öğretime geçilmiş, daha bu programlardan ilk mezunların verileceği yıl Ziraat Mühendisliği adı altında tek lisans programı şeklinde düzenlemeye gidilmiştir. Bu son düzenlemeye de yönelik, giderek artan hoşnutsuzluk ve eleştiriler yeniden yapılanmayı gündeme getirmiştir. Günümüzde ziraat fakültelerinde gıda mühendisliği ve peyzaj mimarlığı dışında Ziraat Mühendisliği lisans programında ilk 3 yıl genel son 1 yıl alt program düzeyinde uzmanlık eğitimi verilmektedir. Böyle bir programın benimsenmesinin gerekçesi " bölüm temelinde uzmanlık eğitiminin verilmesinin günün ihtiyaçlarına cevap verememesidir". İlk bakışta böyle bir gerekçeyi haklı bulmamak mümkün değildir. Ancak bu programda ilk 3 yıl mühendislik derslerine büyük bir ağırlığın verilmesi ve son bir yılda uzmanlık alanlarına yönelik derslerin yeterli düzeyde uzmanlaşmayı sağlayamayacağı kaygıları, mevcut sisteme yönelik ciddiye alınması gereken eleştirilerdir. Şurası bir gerçektir ki; mühendislik unvanı, çalışma ve yetki alanları çekişmesinin neden olduğu bir kısır döngü, üniversitelerdeki ek ders ücretlendirmeleri ile YÖK sistemindeki akademik yapılanmanın pratikte izin vermediği disiplinler arası programların oluşturulması ve seçmeli derslerin ağırlığının artırılarak bölgelere göre belirli alanlarda yetkinleşmiş ve uzmanlaşmış programların oluşturulamaması gibi faktörler, günün ihtiyaçlarını karşılayan etkin bir tarımsal yüksek öğretimin yapılandırılması önündeki en önemli engellerdir. Sözünü ettiğim bu olumsuz faktörlerin, biraz da biz tarımcıların sorumlu olduğu bu engelleri aşamamanın, biz tarımcılara maliyeti ağır olmuştur. Bütün dünyada ön plana çıkan biyoteknoloji, çevre sorunları, biyo-sistem mühendisliği, doğal kaynaklar yönetimi, gıda tüketimi gibi konular Ziraat fakülteleri bünyesinde disiplinler arası programlar altında organize edilirken, ülkemizde tüm bu alanlar Ziraat fakülteleri dışında, Mühendislik fakültelerindeki programlar altında ele alınmaya çalışılmaktadır. Sözü edilen bu konuların doğası gereği ziraat fakülteleri bünyesinde disiplinler arası bir yaklaşımla ele alınması zorunluluğu vardır. Odamız Tarım Mühendisliği Araştırma Projesi adlı mesleğimiz ve meslektaşlarımızla ilgili bir araştırmayı 2 yıldır yürütmektedir. Bu araştırmanın sonuçları yarın tüm Türkiye kamuoyu ile paylaşılacaktır. Ben burada bu araştırmanın bazı çarpıcı sonuçlarını ilk kez sizlerle paylaşmak isterim. Bu güne kadar Ziraat Fakültelerinden Mezun olmuş Ziraat Mühendisi sayısı 85 bin dir. Oda kayıtlarından 5 bin meslektaşımızın vefat ettiği tespit edilmiştir. 2006 yılında ülkede işsizlik oranı % 9,1 olduğu, iş bulmaktan umudunu kesip iş aramayı bırakanlarla bu oran % 18‘e çıkmaktadır bu rakam yüksek öğrenim görenler arasında % 40 çıkmaktadır. Ülkede mühendis ve mimarların istihdamına yönelik yatırımlar yapılmadığından işsizlik yüksek öğrenim görenler için adeta bir kader haline gelmiştir. Çukurova, bereketli topraklarıyla bilindiği gibi öteden beri kısa vadeli çıkarlar uğruna tarım topraklarının en hızlı en acımasız talan edildiği bir yöre olarak da bilinmektedir. Real alışveriş merkezi ve çevresi, mavi bulvar ile ana sulama kanalı arası, DSİ‘nin eskiden kanalet fabrikası olarak kullanıldığı alan ve Çukurova Üniversitesinin tarımsal öğretim, araştırma ve uygulama amaçlı kullandığı verimli tarım arazileri yapılaşmaya, betonlaşmaya açılmış veya açılmak istenen en son alanlardır. Yıllardan beri Çukurova Üniversitesi pamuk Araştırma ve Uygulama Merkezinin kullanımında olan 102.208 m2 alan; Yüreğir Belediyesi ve Adana Büyükşehir Belediyesi imar planları/plan tadilatları sonucunda Sağlık Bakanlığına tahsis edilmiş, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından 15 Kasım 2006‘da 400 yataklı hastane otel, çarşı ve camiden oluşan sağlık kompleksi yapılmak üzere ihale edilmiştir. Hastane ve hastane ile ilişkilendirilen yapılar için düşünülen bu arazi, % 0-1 eğimli, düz, toprak derinliği 2 metrenin üzerinde, tefsiye ve drenaj gibi tarla içi geliştirme işlemleri eksiksiz yapılmış, kapalı ve açık sulama şebekesine sahip, yüksek verimli, Çukurova topraklarının karakteristik özelliklerini taşıyan, 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunun tanımlamasına göre mutlak ve sulu tarım arazisidir ve tarım dışına çıkarılması mümkün değildir. Yıllardan beri bu araziyi kullanan, Çukurova Üniversitesi Pamuk Araştırma ve Uygulama Merkezi, kuruluşundan bu yana ülkemiz ve bölgemiz için önemli bir ürün olan pamukta bölgesel, ülkesel ve uluslar arası ölçekte yüksek nitelikli araştırmalar gerçekleştirmiştir. Merkez, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) pamuk çalışmaları ağı, Akdeniz Ülkeleri Bölgelerarası Pamuk Çalışma Grubunun Türkiye Koordinatörlüğünü yürütmektedir. Çok sayıda alanında önde gelen uluslararası araştırma kuruluşu ile işbirliği içinde çalışmalarını sürdürmekte olan merkez, 2547 Sayılı Kanunun gösterdiği amaçlara ulaşmak için üniversitelere yüklediği görevlerin yerine getirilmesinde Çukurova Üniversitesinin bir birimi olarak önemli katkılar sağlamıştır. Yürürlükteki yasal düzenlemelere göre tarım dışı amaçlarla yapılaşmanın mümkün görülmediği sağlık kompleksi için talep edilen Üniversite tarım arazileri üzerinde yapılaşmanın, sağlıklı kentleşme ve çevre ilkeleri ile kuruluş yeri seçimi ilkelerine de uygunluğu kuşkuludur. Ayrıca derin alüvyal topraklar üzerinde olması düşünülen yapılar, depremsellik açısından önemli riskler taşımaktadır. Arazinin üzerinden yüksek gerilim hatlarının geçmesi, ulaşım için getireceği ek yükler, çevresindeki yapılaşma yoğunluğu ve çekim merkezi olacağı için üniversite arazileri üzerinde oluşturacağı talep baskısı gibi olumsuz faktörlerin varlığı, kuruluş yeri seçimi ilkelerinin de göz ardı edildiği, alternatif yer seçimi için hiçbir araştırma yapılamadığı izlenimini haklı olarak vermektedir. Tarım alanlarının bugünkü kullanım amacı dışında her ne amaçla olursa olsun yapılaşmaya açılması, ekonomik rasyonaliteye, hukuka ve yürürlükteki mevzuata, devletin kalkınma strateji ve hedeflerine, her şeyden önemlisi kamu yararına aykırı olduğu gibi kentleşme ve kuruluş yeri seçimi ilkeleri ile de çelişmektedir. Amaç dışı kullanımla, telafi edilemez ekonomik kayıpların yanında bu günkü karar ve işlemler üzerinde hiçbir sorumluluğu ve etkisi olmayan gelecek kuşakların refahı ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakları olumsuz bir şekilde etkilenecektir. Bu gün nasıl atalarımızı ormansızlaştırarak Anadolu‘yu bozkıra çevirmekle suçluyorsak, çocuklarımız ve torunlarımız da bizleri, yeniden üretilemeyen bir doğal kaynak olan tarım arazilerini kısa vadeli çıkarlar uğruna israf ederek onları açlığa mahkum etmekle bizleri suçlayacaklardır."

Barut, sözlerini, daha aydınlık, daha güvenli bir gelecek için sorunlarını aşmış bir tarım sektörü dileğiyle bitirmiştir.

Törende Meslekte 30 ve 40 yılını doldurmuş olan meslektaşlarımıza ZMO Adana Şubemiz tarafından plaket verildi.

Aynı günün akşamı yapılan kokteylle törenler sona ermiştir.

Okunma Sayısı: 991
Fotoğraf Galerisi