TARIMIN SORUNLARI ÇÖZÜLEMEZ DEĞİLDİR!.. - TZOB ÇİFTÇİ VE KÖY DÜNYASI DERGİSİ

GENEL MERKEZ ( )
08.03.2007 (Son Güncelleme: 08.03.2007 10:55:14)

"TARIMIN SORUNLARI ÇÖZÜLEMEZ DEĞİLDİR!.."

Dr. Gökhan GÜNAYDIN
Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı

Tarım sektörü, Türkiye‘nin sosyolojik ve ekonomik yapısı içerisinde önemli yer tutan, kırsal alanın hemen tek ekonomik getiri kaynağı olan, doyuran - barındıran bir sektördür. Buna karşın, sektörün son yıllarda sürekli kan kaybettiği, iç ticaret hadlerinin korkunç bir şekilde tarım aleyhine geliştiği, sektörün genelinde üretim artışlarının nüfus artış hızının gerisinde kaldığı, çoğu alt sektörde üretimde geriye gidişlerin yaşandığı, kırsal yoksulluğun dayanılmaz boyutlara ulaştığı bilinmektedir.

Kuşkusuz, doğal ve ekolojik kaynakları bakımından oldukça şanslı, biyoçeşitlilik açısından dünyanın en zengin ülkelerinden birisi olan Türkiye‘nin hiç de hak etmediği bu yapı, kendiliğinden doğmamıştır. IMF ve Dünya Bankası odaklı politikaların yıkıcı etkileri sonucu,  tarım sektörü çöküş noktasına getirilmiştir.

Son yıllardaki istatistiklere bakarsak, 2005 yılı itibariyle, kentleşme oranı % 65 olan Türkiye‘nin GSMH‘sinin % 11.5‘i  tarımdan elde edilirken, istihdamın % 29.5‘una da tarım kaynaklık etmektedir. 2006 yılının Ocak-Eylül döneminde ise tarım sektörü yüzde 1.2 küçülmüş, yaratılan katma değer 12.9 milyar TL düzeyinde kalmış, istihdam ise yüzde 28.4‘e gerilemiştir.

Dünya ülkelerinin hemen tümünde, tarım alanına kamusal müdahalede bulunulmakta ve sektör çeşitli biçimlerde desteklenmektedir. Türkiye‘de ise destek düzeyi giderek azaltılırken, araştırma - eğitim ve yayım hizmetleri, denetim ve kontrol hizmetleri, hastalık ve zararlılara karşı yapılan kamu mücadelesi ve altyapı hizmetleri de her geçen gün etkinliğini yitirmektedir. 1999 yılında 4.2 milyar dolarlar düzeyinde olan kamusal tarım desteği, 2002 yılında 1.2 milyar dolar düzeyine gerilemiştir. Aynı rakam, 2003 yılında 2 milyar dolar düzeyinde oluşmuştur.

Tablo 1: Tarımsal Destekleme Rakamları ve GSMH Oranı

 

  

2002

2003

2004

2005

2006

 (Milyar TL)

  

  

  

  

  

Tarımsal Destekleme

1.867.600

2.804.999

3.084.019

3.707.052

4.746.722

GSMH içindeki payı ( % )

0,68

0,79

0,72

0,76

0,88 

GSMH (Milyar TL)

273.463.000

356.680.888

428.932.343

486.401.032

539.870.000* 

Kaynak: T.C. Maliye Bakanlığı, Muhasebat Genel Müdürlüğü, Kamu Hesapları Bülteni / DİE-Yıllık 2004 -  GSMH Bülteni-31 Mart 2006

*Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN‘ın 2007 Yılı Bütçesi Sunuş Konuşmasından alınmıştır.

 

Dünyada, tarıma dayalı gıda gereksinimi her geçen gün artarken, Türkiye‘nin bu sorunlu yapıda, tarımsal üretiminin değişim oranını, bazı seçilmiş ürünler temelinde şöyle görebiliriz:

Tablo 2 : Seçilmiş Bitkisel Ürünlerin Üretiminde Değişim (bin ton)

 

  

2002

2003

2004

2005

2006*

Buğday

19.500

19.000

21.000

21.500

20.000

Mısır

2.100

2.800

3.000

4.200

3.850

Mercimek

500

485

480

520

585

Fasulye

250

250

250

210

200

Şeker Pancarı

16.523

12.623

13.517

15.181

14.500

Pamuk (kütlü)

2.541

2.345

2.455

2.240

2.400

Tütün

153

112

133

135

117

Patates

5.200

5.300

4.800

4.090

4.230

Soğan

2.050

1.750

2.040

2.070

1.750

Kavun-karpuz

6.395

5.950

5.575

5.795

5.575

Domates

9.450

9.820

9.440

10.050

9.800

Üzüm

3.500

3.600

3.500

3.850

3.690

Kaynak: TÜİK

* 2006 Rakamları TÜİK‘in 2. Tahmininden alınmıştır.

 

Buna göre, mercimek, pamuk ve patates üretiminde artış; diğer ürünlerde ise genel bir azalış ya da durağanlık vardır.

Aşağıdaki tablo ise, 2000 - 2005 aralığında, hayvansal üretim ve hayvan varlığındaki değişimi göstermektedir;

Tablo 3 : Hayvan Varlığı (bin baş) ve Hayvansal Üretimde (bin ton) Değişim

Yıllar

Hayvan Sayısı

Kesilen

Hayvan Sayısı

Kırmızı Et

Üretimi

Süt Üretimi

Sığır

Koyun

2000

10.761

28.492

9.403

491

9.794

2001

10.548

26.972

7.483

436

9.495

2002

9.804

25.174

6.477

420

8.409

2003

9.789

25.431

5.762

367

10.611

2004

10.069

24.438

6.370

446

10.679

2005

10.526

25.304

6.464

409

11.107

 

 

 

 

 

Kaynak: TÜİK

Tablodan da görüleceği üzere, sığır - koyun ve kesilen hayvan sayısında önemli geriye gidişler söz konusudur. Kırmızı et üretimi gerilemektedir. Artan süt üretiminde ise, kalite sorunu yaşanmaktadır.

Aşağıdaki tablo ise, Türkiye‘nin tarımsal dış ticaretinin değer olarak değişimini göstermektedir. 

Tablo 4 : Tarımsal Dış Ticarette Değişim (milyon dolar)

 

  

2001

2002

2003

2004

2005

2006*

Dışsatım

4.349

4.052

5.257

6.501

8.274

7.713

Dışalım

3.079

3.995

5.265

6.059

6.440

6.607

Fark

1.270

57

- 8

        442

1.834

1.106

Kaynak: T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı

* 2006 Rakamları Ocak-Kasım dönemini kapsamaktadır.

 

Buna göre, 2001 yılı bir tarafa bırakıldığında, inceleme dönemi içinde, 2004 yılına değin Türkiye‘nin tarımsal dış ticaretinde dışalım ve dışsatım başa baş noktasındadır. Bu durum, şüphesiz, net tarımsal dışsatımcı bir ülke olan Türkiye‘nin yaşadığı gerilemeyi göstermektedir.

Bununla birlikte, 2004, 2005 ve 2006 yıllarında, sırasıyla 0.4, 1.8 ve 1.1 milyar dolarlık bir tarımsal dış ticaret fazlası ortaya çıkmıştır. Bu durum, ilk bakışta, sektörel bir iyileşme olarak algılanabilir. Ancak daha yakından bir analiz, ortaya çıkan gelişmenin, yalnızca fındık fiyat değişiminden ileri geldiğini ortaya koymaktadır.

Diğer yandan Türkiye‘nin tarımsal dışsatım verileri incelendiğinde, geleneksel ürünlerin baskın bir yer tuttuğu görülmektedir. Fındık, incir, yaş ve kuru üzüm, turunçgiller, zeytinyağı, tütün, baklagiller ve buğday unu, dışsatıma konu olan geleneksel ürünlerimizdendir.

Doğru tarım politikaları uygulanmalı

Türkiye‘de tarım sektörünün sorunları çözülemez değildir. Doğru tarım politikalarını (i), tarıma özgülenen uygun kaynak büyüklükleri ile eşleyen (ii) ve etkin bir tarımsal kamu yönetimi (iii) anlayışı ile uygulamaya geçiren yaklaşımlar, sektörel sorunları çözüp tarımın büyüme potansiyelini açığa çıkarabilirler.

Doğru tarım politikaları, içeride ve dışarıda sağlam bir analitik tutarlılıkla, Türkiye tarımı için konulan kısa - orta - uzun vade hedeflerle uyarlı bir politika seti seçimini gerektirir.

Bu bağlamda, Dünya Ticaret Örgütü tarım turlarında, "adil ticaret" söylemi altında kendi fazla tarım üretimlerini dünya ülkelerine sokmak için "pazara giriş" koşullarını kolaylaştırmak isteyen ABD - AB kaynaklı politika değişimi taleplerinin karşısında; önce iç destek ve dışsatım sübvansiyonlarının sıfırlanmasını talep eden tarafla birlikte hareket etmek, tarım sektörü için temel politika önceliklerindendir.

AB süreci, sektörün önündeki en önemli açılımdır. Müzakere Çerçeve Belgesi‘nin tarım - kişilerin serbest dolaşımı - yapısal politikalara kalıcı derogasyonlar koyan içeriği, süreci tarım açısından olumlu sonuç üretmesi mümkün olmayan bir zemine taşımıştır. Bunun yanında, adaylık sürecinde Türkiye‘nin imzalaması istenecek olan "Çift Taraflı Sıfırlama" Anlaşması da büyük önem taşımaktadır. ÇTS Anlaşması ile, AB ile Türkiye arasındaki gümrük vergilerinin karşılıklı sıfırlanması söz konusu olacaktır. Bu durum, rekabet avantajına sahip olan AB tarafına olumlu, yalnızca fındık-koyun eti-bakliyat-yaş meyve sebzede rekabetçi olabilen Türkiye‘ye ise olumsuz etki yapacaktır. Bitkisel ve hayvansal temel tarım ürünlerinin tümünde iç piyasayı % 150‘nin üstündeki gümrük vergileri ile korumasına karşın yılda 6.5 milyar dolara yakın tarım ürünü dışalımı yapan Türkiye‘nin, 27 AB ülkesine karşı gümrüklerini sıfırlaması durumunda karşı karşıya kalacağı dışalım baskısını öngörmek zor değildir.

Dış politika yanında, içeride de maliyet düşürücü, verimlilik yükseltici, tarımın rekabet düzeyini artıran politikalara gereksinim vardır.

Bu çerçevede, uygulanabilir toprak reformu yapılmalı, sulama yatırımları gerçekleştirilmeli, arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri tamamlanmalıdır.

Böylece yaratılan uygun zemin üzerinde, doğayla ve tüketiciyle dost, biyoçeşitliliği koruyup geliştiren, sürdürülebilir bir tarım modeli uygulanmalıdır. Aksi, Türkiye‘de görülen doğayı yok edici - üreticiyi yoksulluk sarmalında toprağına yabancılaştıran bir çerçeve anlamına gelmektedir.

Türkiye, başta tohum olmak üzere bitkisel ve hayvansal üretim materyallerini, kullanılması gereken gübre ve tarımsal savaşım ilacını, tarım alet ve makinalarını ülke içinde üretip, zamanında ve uygun fiyatla üreticiye ulaştıran bir tarımsal girdi politikası izlemelidir.

Üretim, ülkesel ve bölgesel planlama ilkelerine uygun olarak gerçekleştirilmelidir. Desteklemeler üretim planlamasının bir aracı olarak görülmeli ve bu anlayışla uygulanmalıdır.

Pazarlama kanalları aracıyı sistemden kovan, ucuz ve sağlıklı gıdayı etkin kooperatifler aracılığıyla tüketiciye ulaştıran bir şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.

Depolama ve işleme olanaklarının artırılması, tarım - gıda bütünleşmesi, uygulanan politikaların odağında yer almalıdır.

Şüphesiz bu politikaların, uygun mali kaynaklarla desteklenmesi gerekmektedir. 2000‘li yıllar boyunca tarıma ayrılan destekler, hiçbir yılda GSMH‘nin % 1‘ini aşmamıştır. Bu durum, tarımın içinde bulunduğu yatırım ve destekleme açığının da bir gerekçesidir. Buna karşılık, yapılan hesaplamalar göstermektedir ki, AB Ortak Tarım Politikası‘nın Türkiye‘de uygulanması halinde, yılda en az 11.3 milyar euro kaynağın tarım sektörüne aktarılması gerekmektedir.

Bütün bu süreç, güçlü ve etkin bir tarımsal kamu yönetimine sahip, bilgiyi ve teknolojiyi tarıma aktaran, sektörü piyasanın sömürüsüne terk etmemiş bir anlayışla başarılabilir.

Toprak sahibi, modern tarım tekniklerini bilen ve uygulayan, ürettiğinin katma değerine sahip çıkan ve Cumhuriyet‘in Aydınlanma Projesi‘nin bir parçası niteliğine dönüştürülen köylü yapısı, Türkiye‘deki temel demokrasi sorunlarının aşılması açısından da önemli bir adım niteliğinde olacaktır.

Okunma Sayısı: 3745