İSTANBUL, BİR YILDA ÜRETTİĞİNİ BİR GÜNDE TÜKETİYOR - CUMHURİYET TARIM GIDA HAYVANCILIK

GENEL MERKEZ ( )
14.08.2007 (Son Güncelleme: 14.08.2007 17:21:22)

 

Ahmet ATALIK

Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı

Toprak olmazsa tarım olmaz. Tarımda en önemli girdilerin başında ise su gelmektedir. Her ikisi de yokluğu telafi edilemez, insanlığın ve çevrenin devamı için mutlak gerekli doğal varlıklardır. İstanbul ilinde tarımın sorunları gündeme geldiğinde öncelikli konulardır tarım arazilerinin her geçen gün yok edilmesi, su havzalarının yerleşime açılması ve su kaynaklarının kirletilmesi. 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 2006 yılında İstanbul Çevre düzeni planı yapıldı. Plan çalışmalarının başlangıcında, önemli iki doğal varlık olan su ve toprak korunacak izlenimleri oluşmuştu. Ancak, çıkan planda görüldü ki planın hiçbir koruyucu amacı yoktu. Mutlak tarım arazileri, mera arazileri ve dikili tarım arazileri (meyve bahçeleri) üzerinde üniversiteler, teknoloji geliştirme parkları, hastaneler, yerleşim alanları ve ticaret alanları, su havzaları içinde turizm alanları kurgulanmıştı. Şubemiz planın yapılması esnasında ilgili tüm toplantılara katılmış, ortaya iyi bir plan çıkabilmesi için katkı sunmuştu. Anayasamızın, Toprak ve Mera Yasalarımızın koruyucu tüm hükümlerine karşın doğal varlıkları yok etmek üzere kurgulanmış planın askı süresinde, hataların düzeltilmesi için Türk Mühendis ve Mimar Odaları'na bağlı birçok meslek odası gibi belediyeye itiraz metnimizi ilettik. Dikkate alınmaması üzerine de 22.12.2006 tarihinde 3. İdare Mahkemesi'nde davamızı açtık. 

Günümüzde birçok dünya metropolü tarımsal üretimde de kendine yeterliliği yakalamışken ya da bu konuda yoğun çaba harcarken İstanbul'un bir yılda ürettiği sadece bir günlük ihtiyacını karşılayabilmektedir. 

Su, tarımda verimliliği artıran en önemli girdilerin başında gelmektedir. Dünya tarım arazilerinin sadece %18'inde sulu tarım yapılmasına karşın bitkisel üretimin %40'ı bu alanlardan elde edilmektedir. Son verilere göre 3239 hektarı göletlerden, 2144 hektarı yerüstü su kaynaklarından olmak üzere ilimizde sulu tarım alanı toplamı 5713 hektardır. 15 Mart 2005 yılında AKP iktidarı tarafından kapatılmış olan mülga Köy Hizmetleri Müdürlüğü'nün kentimizde inşa etmiş olduğu 20 adet sulama göleti ve 22 sulama sahası mevcuttur. Özellikle 1980 yılı sonrası başlayan ve son yıllarda artarak devam eden göçün bir sonucu olarak sulama tesislerinden 14'ü, sulama göletlerinden de 3'ü hizmet dışı kalmıştır. Teknik ve ekonomik ölçülerde sulanabilecek 8,5 milyon hektar sulama sahası bulunan Türkiye, bu sahanın 83 yıllık Cumhuriyet dönemi boyunca ancak %60'ını sulamaya açabilmişken, görüldüğü üzere bu alana yaptığı yatırımları da palansızlık yüzünden kaybetmektedir. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün kapatılmasıyla da Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın bünyesinde sulama projeleri yapan bir kurumu kalmamıştır. 

İstanbul'a içme suyu temin edilen Terkos gölünü besleyen dereler üzerinde yaklaşık 900 hektarlık bir alanda yapılan çeltik tarımı ilimizde önemli bir kirlilik kaynağı oluşturmaktadır. Çeltik tarımında fazla miktarda azotlu gübreye ihtiyaç duyulması ve bu alanın içme suyu kaynağı olan Terkos gölünde kirlilik oluşturması nedeniyle çeltik üretiminin durdurulması gerekir. 

Kentimizin Avrupa Yakası'nın kuzeyinde bulunan Istrancalar yer altı su kaynaklarını besleyen en önemli ormanlık alanlardır. Buralardan sızan sular Çatalca ve Silivri ilçelerinde yeraltında depolanmaktadır ve bu mekanlar yer altı suları açısından en zengin yerlerdir. Bu kaynaklar nedeniyle sürekli sulu tarıma elverişli olabilecek bu alanlar, yine göç baskısı altında kentsel yerleşime açılmış ve yapılan çevre düzeni planında da bu çarpıklık devam ettirilmiş, tarımsal açıdan dışa bağımlı hale gelinmiş bir durumda sulu tarıma kazandırılabilecek bu alanlar üzerinde ne yazık ki nüfus artışını sağlayacak yapılaşmalar kurgulanmıştır. 

İstanbul'un aldığı göçten en fazla etkilenen alanların başında kuru tarım alanları gelmektedir. Mülga Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre 1987 yılında 142 bin hektar olan kuru tarım arazileri günümüzde 124 bin hektara inmiştir. Yağışa bağlı olarak tarım yapılan alanlarda genellikle hububat üretimi yaygındır. Bu yılın kurak geçmesinden kaynaklı özellikle Silivri ilçesinde buğday ve ayçiçeği veriminde önemli miktarlarda düşme yaşanmıştır. Diğer ilçelerde verim düzeyleri normal değerlerde gerçekleşmiştir. 

Yerleşim ve sanayi alanı lehine kaybedilen tarım alanları bağlamında meyvelikler ve buna bağlı olarak meyve üretiminde de önemli miktarlarda azalmalar olmuştur. İstanbul'da 1997 yılında 12 bin ton olan meyve üretimi 2002 yılında 9 bin tona gerilemiştir. 

Tam olarak tespiti bitirilememiş olmakla birlikte ilimizde 5052 hektar mera, 40 hektar çayır arazisi bulunmaktadır. Bu alanlar özellikle Silivri ve Çatalca ilçelerinde yaygındır. Bu alanlardaki pek çok mera alanı da çevre düzeni planlarında yerleşim alanları içinde bırakılmış, Şile-Ağva'da bulunan mera üzerine de üniversite ve teknoloji geliştirme alanı kurgulanmıştır. Kentimizdeki büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayısı 112 bin civarındadır. Kanatlı hayvan sayısı ise 1 milyon civarındadır. 4,5 milyon ton bitkisel üretim 338 bin ton hayvansal üretimle 12 milyon nüfuslu İstanbul gıda üretiminde kendine yeterlilik açısından son derece yetersizdir. Ülke geneline baktığımızda da 1980 yılında 81 milyon baş olan büyük ve küçükbaş hayvan sayımız günümüzde 42 milyon başa düşmüştür. 

Dünya'nın sayılı metropollerinden olan İstanbul'da tarım ve sağlıklı çevre ağırlıklı bir kurgulamanın gerçekleştirilebilmesi için öncelikle ülkemizde bölgeler arası kalkınma dengesizliklerinin giderilmesi gerekmektedir. Tarımda nüfusu azaltmak uğruna toprağından adeta kovulan köylü bağlı olduğu kasabayı bile düşünmeden doğrudan kentlere göç etmekte ve istemeden çevre tahribatına yol açmaktadır. Bize tarım nüfusumuzu azaltmamızı her söylemde ima eden AB ülkelerinden Romanya'da halkın %46'sı kırsal alanda yaşarken, bu oran Portekiz'de %45, Yunanistan, Polonya ve Finlandiya'da %38, Macaristan'da %35, İtalya'da %33'tür. Türkiye'de de kırsal alan nüfusu %33 olup çoğu AB ülkesinin altındadır. AB'nin tarımsal nüfusu %5-6 arasında olup bu oran ülkemizde %28'lere kadar inmiştir. Ancak tarım nüfusunu düşüren Türkiye bu nüfusu kırsal alanda tutamamakta, toprak ve su gibi doğal varlıkların yok edilmesiyle çarpık kentler oluşturulmaktadır. 

Küresel ısınma ve kuraklık etkisini bariz yaşayan İstanbul, 12 milyonluk nüfusuna su sağlamada zorluk çekerken, kent 16 milyon üzerinden planlanmaya çalışılmakta kısa süre içinde de nüfusunun 20-22 milyona çıkacağı öngörülmektedir. 

Su kaynaklarını gerek kuraklık gerekse kirlilik yoluyla kaybedecek İstanbul'un göçün durdurulamaması durumunda su kaynaklarını insan ya da tarım kullanımında mı öncelikle

kullanması gerektiği tüm Türkiye'de olduğu gibi ciddiyetle tartışılması gereken bir konudur. Zira 1 kg çeltik üretmek için 2,7 litre, 1 kg kanatlı eti için 2,8 litre, 1 kg kırmızı et için 16 litre su gerekmektedir. 

Sağlıklı bir yaşam ancak sağlıklı çevre ve sağlıklı gıdalar ile mümkündür. Bunun için de öncelikle toprak ve su gibi yaşamsal öneme sahip doğal varlıklarımızı korumalıyız. Dünyanın geleceğinde toprağını ve suyunu iyi yönetemeyen uluslar yok olmaya mahkumdur.

Okunma Sayısı: 2660