BASIN AÇIKLAMASI: ÇİFTÇİNİN SIRTINDAN KURAKLIK EKONOMİSİ OLMAZ

İZMİR ŞUBE ( )
23.08.2007 (Son Güncelleme: 23.08.2007 11:12:58)

20 Ağustos 2007 Pazartesi günü Şubemizde yapılan bir basın toplantısı ile kuraklığın özellikle çiftçiler üzerindeki etkilerine yönelik görüşlerimiz kamuoyuna aktarılmıştır. Aşağıda metni verilen basın açıklaması görsel ve yazılı basında geniş yer bulmuştur.

 

ÇİFTÇİNİN SIRTINDAN KURAKLIK EKONOMİSİ OLMAZ

Bilindiği gibi yerküremiz, karşılaştırabilir zaman dilimlerinde gözlenen doğal bir değişimin yanı sıra doğrudan veya dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan insan faaliyetleri sonucunda iklim değişikliği ile karşı karşıyadır.

İnsanoğlu bir yandan ısınma, ulaşım, aydınlanma ve sanayi üretiminin enerji gereksinimlerinin karşılanabilmesi amacıyla milyarlarca yılda yer altında hapsedilmiş katı, sıvı veya gaz formundaki fosil yakıt kaynaklarını kullanarak diğer yandan da doğal kaynaklarımız üzerinden rant elde etme arzusuyla çevrenin tahribatı ve ormansızlaştırma sonucu söz konusu iklim değişikliğinde önemli bir etkendir. Artan dünya nüfusunun beslenme, giyinme, barınma ve sosyal gereksinimlerinin karşılanabilmesi için orman alanları yok edilerek tarıma açılmakta, kimi zaman da ulaşım, sanayi ve kentsel yerleşim amaçlı olmak üzere bu alanların doğal dokusu tamamen yok edilebilmektedir. Bütün bunların bir sonucu olarak atmosferimizin, okyanuslarımızın ve kara kütlelerimizin yüzeyindeki sıcaklıklar da yükselmektedir. Sonuç olarak, küresel kuraklık, çölleşme, kitlesel göçler, canlı türlerin önemli bir kısmının yok olması, dünyanın yiyecek stoklarının erimesi ve benzeri daha bir çok afet ile karşılaşılması kaçınılmazdır.

Bilindiği gibi, ülkemiz (bu yıl itibariyle) 1650 m3 kişi başına yıllık su potansiyeli ile su fakiri olma yolunda bir ülkedir ve var olan su kaynaklarımız da her geçen gün daha da kirletilerek potansiyel kullanım dışına çıkarılmaktadır. Diğer yandan da "yağışların kaydedilen normal seviyelerinin önemli ölçüde altına düşmesi sonucu arazi ve su kaynaklarının olumsuz etkilenmesi ve hidrolojik dengede bozulmalara sebep olan doğal olay" olarak tanımlanan "kuraklığın" ülkemizde son 20 yıl içinde artan sıklıkta görüldüğü bilinmektedir.

Kuraklık bir doğal afettir. Kuraklığın başlangıç ve bitişinin belirsiz oluşu, kümülatif olarak artması, aynı anda birden fazla kaynağa etkisi ve ekonomik boyutunun yüksek olması onu diğer doğal afetlerden ayıran en önemli özellikleridir. Meteorolojik karakterli doğal afetler içinde de tahmini en zor olandır. Kuraklık, bir yandan insan ve faaliyetlerinin su kaynaklarına olan bağımlılığı nedeniyle toplum üzerinde önemli etkiler göstermekte, diğer yandan da ciddi çevresel, ekonomik ve sosyal sorunlara da neden olmaktadır.

Toprakta bitkinin ihtiyacını karşılayacak miktarda su bulunmaması olarak tanımlanan tarımsal kuraklık ise nem kaybı ve su kaynaklarında kıtlık oluştuğu zaman meydana gelir ve ürün miktarında önemli ölçüde azalmalara, bitki gelişimlerinde değişime ve hayvanlar için ölümlere varabilen tehlikelere neden olur. Kuraklık, her ne kadar ekonominin birçok sektörünü etkilese de tarım sektörü bu doğal afetten en çok etkilenen sektör konumundadır. Kuraklığın en belirgin etkileri arasında; tarımsal üretimde verimliliğin ve çeşitliliğin azalması, zararlı ve hastalıkların yaygın etkilerinin görülmesi, ürün kalitesinde düşüklük, otlakların verimliliğinin azalması, balık üretiminde kayıplar, ulusal büyümede ve ekonomik gelişmede gecikme, yiyecek üretiminde düşüş, yiyecek stoklarında azalma, suyun taşınmasında pahalılık, çiftçi gelirlerinde kayıplar, tarıma dayalı sanayi sektöründe kayıplar, toprak, su ve rüzgar erozyonunda artış, suyun kalitesine olumsuz etkiler, bitki ve hayvanların doğal yaşam alanlarına olumsuz etkiler, yiyecek kıtlığı, derinleşen yoksulluk, göçler, sosyal huzursuzluklar, kırsalda yaşam seviyesinde düşüşler ve diğerleri belirtilebilir.

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü (DMİGM)‘nün Türkiye geneli için 2007 Kuraklık Değerlendirme raporuna göre; ülkemiz bulunduğu coğrafi konum itibariyle yarı-kurak bir iklim kuşağında bulunduğundan ve topografyası gereği düzensiz yağış rejimine sahip olması nedeniyle sürekli kuraklık riski altında yaşayan bir ülkedir. İçinde bulunduğumuz yıl içerisinde yağışlarda normale göre Ege Bölgesi‘nde %43, Marmara Bölgesi‘nde %34, İç Anadolu Bölgesi‘nde %22 ve Akdeniz Bölgesi‘nde %13 azalma olmuş ve Ağustos ayında da sıcak ve kurak dönem etkisini sürdürecektir. İzmir, Akhisar, Manisa, Muğla, Aydın, Kütahya ve Ege Bölgesi‘nde yer alan daha bir çok yöremiz bu yıl itibariyle kuraklık sınıflandırmasında en şiddetlisi olan "Çok Şiddetli Kurak" sınıfına girmişlerdir.

Yaşamakta olduğumuz böylesi şiddetli bir "doğal afet" koşulunda, üreticilerimiz ülkemizin bir çok bölgesinde bir çok tür ve çeşitteki bitkilerin en çok gereksinim duydukları dönemlerde (örneğin buğdayda; çimlenme, kardeşlenme, sapa kalkma, başaklanma, olgunlaşma) yeter miktarda suyu bulamadıkları için verim kaybı ve kalite düşüklüğü sorunları ile karşı karşıya kalmışlardır. Diğer yandan çok yüksek değerlerde seyreden "sıcaklık" sonucu özellikle meyve ve sebzelerde solunum ve fotosentez dengeleri bozulmuş, meyve dökülmeleri, meyve yanıkları ile karşılaşılmış, bitki büyümeleri yavaşlamış ve solmalar görülmüştür.

Tüm bunların sonucunda zaten yüksek girdi maliyetleri ve düşük ürün fiyatları karşısında zor durumda olan çiftçimizin zararı katlanmış bulunmaktadır. Buğday, ayçiçeği, baklagiller, fındık, incir, mısır, pamuk, sebze ve meyveler, zeytin ve daha birçok üründe %50‘lere varan oranlarda verim ve kalite düşüşüne bağlı değer kayıpları bildirilmektedir. Bölgemizde (Kuzey ve Güney Ege) ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde zeytin üretiminde kuraklığa bağlı %50‘lere varan kayıpların olduğu sulama olanağı bulunamayan genç ağaçların kurudukları görülmektedir. Türkiye Ziraat Odaları Birliği‘nin yapmış olduğu gözlem sonuçlarına göre de ülkemiz genelinde 5 milyar YTL tarımsal üretim kaybının olduğu bildirilmiştir.

Unutulmamalıdır ki "Kuraklık" çiftçinin önleyemeyeceği bir doğal afettir ve sonuçları ve maliyeti tek başına çiftçinin sırtına yüklenmemelidir. Ülkemizin başına gelen böylesi bir afetin zararlarını karşılamak devletin en temel görevlerinden birisi olmalıdır. Oysa ki, Kuraklık Tarım Sigortaları Kanunu kapsamının dışında tutulmaktadır. Diğer yandan hükümetimiz, 2007/12339 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile bu yılki Kuraklık nedeni ile zarar gören çiftçilere hibe olarak vermeyi taahhüt ettiği destekleme kapsamında;

•· Sadece 40 ili kapsam içerisine almış,

•· Zarar % 25‘i aşarsa destek vermeyi öngörmüş ve bunun altındaki zararlar ile ilgilenmemiş,

•· Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı olma koşulu getirerek kayıtlı olmayanları yok saymış,

•· sadece buğday (15 YTL/da), arpa ve korunga (12 YTL/da) ve fiğ (20 YTL/da) ürünlerini kapsam içerisine almış,

•· söz konusu hibenin "sertifikalı tohumluk ihtiyacının karşılanması amacıyla" verileceğini bildirerek çiftçiden çok tohumculuk sektörünün zararlarına karşı duyarlılık göstermiş,

•· desteğin çiftçilerin "kaybettikleri ürün miktarına karşılık gelen alan" üzerinden verilmesini vurgulayarak esasen zararın sadece (yaklaşık) % 7 ...% 18‘lik bir kısmını karşılayacağını karara almış bulunmaktadır. (bu konu üzerinde iki ekstrem örnek aşağıda verilmektedir;

•o 500 kg/da ortalama buğday verimi alan 100 dekar alan sahibi bir üretici %25 kayba uğrar ise sahibinin alacağı toplam destek miktarı : 100 dekar * %25 kayıp * 15 YTL/da = 375 YTL
oysa ki bu çiftçinin toplam zararı: 500 kg/da * % 25 kayıp * 100 dekar * 40 YKr/kg = 5000 YTL
Desteğin toplam zararı karşılama oranı : 375 / 5000 = %7.5

•o 200 kg/da ortalama buğday verimi alan 100 dekar alan sahibi bir üretici %25 kayba uğrar ise sahibinin alacağı toplam destek miktarı : 100 dekar * %25 kayıp * 15 YTL/da = 375 YTL
oysa ki bu çiftçinin toplam zararı: 200 kg/da * % 25 kayıp * 100 dekar * 40 YKr/kg = 2000 YTL
Desteğin toplam zararı karşılama oranı : 375 / 5000 = %18.75

•· ayrıca, kuraklıktan zarar gören üreticilerin kredi borçlarının 1 yıl süre ile ertelenmesi uygulamasında faiz tahakkuk ettirilmesi bir destek değil sadece zararın geciktirilmesidir.

•· Kuraklık Desteklemesinin iyi duyurulamamış olması sonucunda da zarar gören üreticilerimizin de önemli bir kısmının bundan yararlanamadığı bilinmektedir.

 

Bu bağlamda, öncelikle ve ivedi olarak;

•· Kuraklık ve Don afetleri Tarım Sigortaları kapsamına alınmalıdır,

•· Kuraklık desteği sadece buğday, arpa, fiğ ve korunga için değil, bu afetten etkilenen istisnasız tüm ürünleri kapsamalıdır,

•· Kuraklık afetinin zararları, küresel ısınmaya sadece %5‘lik etkisi olan tarım sektörü ve çiftçilerimiz değil tüm yurttaşlarımız tarafından üstlenilmelidir,

•· Kuraklık bahane ederek tüketici fiyatlarında spekülatif artışlara neden olan aracıların önüne derhal geçilmelidir,

•· Kuraklık desteği olarak verilen yardımlar, göstermelik ve bir lütuf olarak değil fakat üreticinin zararını karşılamaya yönelik olmalıdır.

KURAKLIK DOĞAL AFETTİR VE MALİYETİ ÇİFTÇİNİN SIRTINA YÜKLENMEMELİDİR.

Prof. Dr. Kamil Okyay SINDIR

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi

Yönetim Kurulu Başkanı

 

Okunma Sayısı: 1426
Fotoğraf Galerisi