ESNEK İSTİHDAMI AB DE DAYATTI - EVRENSEL

GENEL MERKEZ ( )
07.10.2007 (Son Güncelleme: 15.10.2007 15:40:48)

TMMOB‘un düzenlediği "AB Süreci Karşısında Emek" sempozyumunun "İşçi Sınıfı" başlıklı tartışma bölümünde, Türkiye‘de taşeronlaştırma ve esnek çalışmanın işçi haklarına verdiği zararlar tartışıldı. Konuşmacılar taşeronlaştırmanın, ihale aşamasında işçi haklarını belirlediğini ve toplusözleşme, sendikalaşmanın önünün kesildiğini bildirdiler.

Prof. Dr. Yüksel Akkaya‘nın oturum başkanlığını yürüttüğü bölümde, Doç. Dr. Ahmet Alpay Dikmen, DİSK Genel İş Koordinatörü Serhat Salihoğlu, Türk-İş Araştırma Uzmanı Namık Tan birer sunum yaptı. Doç. Dr. Ahmet Alpay Dikmen, AB üyelik sürecinde Türkiye‘nin AB‘nin çok uluslu şirketleri tarafından sıkıştırıldığını belirterek, Türkiye‘ye toplam kalite yönetimi ve taşeronlaştırmanın dayatıldığının altını çizdi. Küresel üretim sistemlerinin dev fabrikaların milyonlarca parçaya bölünerek dünyaya saçıldığını ve işçilere yıkım yaşatıldığını kaydeden Dikmen, şirketlerin ucuz işgücü bulduğu ülkelere üretimi kaydırdıklarını ifade etti. Sermayenin sınırsız dolaşımına karşı emekçilere sınırların kapalı olduğunu vurgulayan Dikmen, "Küreselleşme emeği hapsetmek üzerinden şekillenir" diye konuştu. Çok uluslu şirketlerin fabrikaları olmadığını, gelir dağılımındaki uçurumu artırıcı rol oynadıklarını dile getiren Dikmen, gelişmiş ülkelerin paradan daha çok para kazandıklarını aktardı. Dikmen, sistemin daha ucuza aynı işi yapacak kitleler yarattığının altını çizerek, güvenceli istihdam modelinin ortadan kaldırıldığını, yerine taşeronlaştırmanın getirilerek kölelik sisteminin yaratıldığına dikkat çekti.

İhalelerin şartları

DİSK Genel-İş Koordinatörü Serhat Salihoğlu, kamu hizmetlerinin taşeron ve yetkili kurum arasında yapılan ihaleyle verildiğini, ihalede yazan şartlara işçilerin itiraz edemediklerini söyledi. Salihoğlu, ücretlerin önceden belirlendiğini, sendikalaşmanın önünün kapatıldığına atıfta bulunarak, sendika hakkı, toplusözleşme gibi hakların ihalelerde yok sayıldığını kaydetti. AKP‘nin 2003‘te iktidar olmasıyla birlikte, kamu hizmetlerinin ihale yoluyla taşeronlara verilmesinin AB müktesebatı olarak işçilerin karşısına çıkarıldığını aktaran Salihoğlu, toplam bütçe içinde kamu ihalelerinin yüzde 13‘lük bir paya sahip olduğunun altını çizdi. Artışın işyerlerinden sendikal örgütlülüğün tasfiyesi anlamına geldiğini belirten Salihoğlu, en çok belediyelerin kendi yapmaları gereken hizmetleri satın alma yoluna gittiğine değindi.

Türk-İş Uzmanı Namık Tan ise, 2004‘te yasalaşan 4857 İş Kanunu‘na karşı çıkamadıklarını, fabrikatörlerin işyerini kapatarak başka bir ülkeye taşımakla sendikacıları tehdit ettiğini ifade etti. Toplusözleşmeyi de engelleyecek düzenlemelere imza atıldığını dile getiren Tan, geçici, mevsimlik, kısa süreli gibi esnek istihdam modelleriyle kıdem ve ihbar tazminatlarının ortadan kaldırıldığını, esnek çalışanların emekli olmasının mümkün olmadığını vurguladı.

Profesör Yüksel Akkaya Mersin‘deki bir toplantılarda işçilerin 4857 sayılı Yasa‘yı duyduklarında inanmadıklarını, "Devletin biz düşmanı mıyız, bize bunu niye yapsın" dediklerini aktardı. İşçilerin ‘düşman‘ olduklarını anladıklarını belirten Akkaya, yasanın olmadan da uygulandığını, yalnızca patronların huzurlu uyumak istedikleri için yasaya gereksinim duyduklarını söyledi. (Ankara/EVRENSEL)

Üretici köylünün tasfiyesi...

Sempozyumun "Köylülüğün Direnişi" başlıklı oturumunda da dünya çapında üretici köylülüğün yok edilmek istendiğine dikkat çekildi. Prof. Dr. Cevat Geray‘ın yönettiği oturumda konuşan Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın, Samir Amin‘in "3 milyon kapitalist çiftçi 30 milyon küçük üreticiyi tasfiye edecek" sözlerine atıfta bulunarak, Amin‘in sözlerinin doğrulanması halinde Türkiye‘de küçük üretici kalmayacağını söyledi. Günaydın kapitalizmin, tarım ürünlerinin dışa açılması, üreticiye desteğin kesilmesi ve toprağın metalaşmasının hedeflediğini belirterek, tarım ürünlerinin dışa açılmasının gerçekleştiğini, ancak üreticiye verilen desteğin henüz kesilmediğini kaydetti.

Doç. Dr. Bülent Gülçubuk ise özellikle mevsimlik tarım işçilerinin sağlıksız koşullarda çalışmaya zorlandıklarını ifade etti. Kamyonlarla ve traktörlerle tarım işçilerinin yolculuk yaptığını ve hayatlarını kaybettiklerine değinen Gülçubuk, sürekli yer değiştirdiği için tarım işçilerinin demokratik hayata katılmalarının da mümkün olamadığını aktardı.

Brezilya Topraksızlar Hareketi Temsilcisi (MST) Joao Paulo Chaves de Topraksızlar Hareketi‘nin DTÖ, IMF ve BM tarım kuruluşlarına karşı uluslararası dayanışmayı nasıl büyütülebileceğini tartıştığını söyledi. Yerel kitle örgütlenmelerinin önemine işaret eden Chaves, yerel örgütlenmelerin uluslararası düzeyde kampanyalar düzenlenerek hareketin büyütülmesi gerektiğinin altını çizdi. Chaves, Brezilya‘da maden arama yasalarına, Küba‘ya uygulanan ambargoya ve ülkedeki ABD üslerinin kaldırılmasına karşı kampanyalarının sürdüğünü sözlerine ekledi. Konuşmasının ardından MST bayrağını Gökhan Günaydın‘a hediye eden Chaves, Türkiyeli üreticileri uluslararası dayanışmayı büyütmeye çağırdı.

Okunma Sayısı: 402