DOMATES YEMEYİP GOLF KULÜPLERİNDE HAVYAR MI YİYELİM?

ANTALYA ŞUBE ( )
23.11.2007 (Son Güncelleme: 26.11.2007 09:05:30)

CENGİZ SEMERCİOĞLU'NA CEVAP

DOMETES YEMEYİP GOLF KULÜPLERİNDE HAVYAR MI YİYELİM?

16 Kasım 2007 tarihli Hürriyet Gazetesi, Kelebek Eki‘ndeki köşenizde "Domates Yemeyi Bıraktım" başlığı altında yazdığınız ve meslektaşlarımız arasında büyük tepkilere neden olan yazınızı üzülerek okuduk. Bilimsel ve istatistiki birçok yanlış bilgiyi içeren yazınız bölge üreticileri ve ziraat mühendisleri arasında üzüntü ve tepkiyle karşılanmıştır. Yazınız bilgi sahibi olmadan yanlış fikir sahibi olmanın örneğini teşkil etmektedir. Öncelikle Antalya seracılığı ile ilgili sizleri doğru bilgilendirmek istiyoruz.

Antalya‘da 60-70 bin üretici tarafından yaklaşık 18 bin hektar alanda örtü altı tarımı yapılmaktadır. Örtü altı sebze üretiminin %60-65‘ini domates oluşturmaktadır.

Bölgede üretim küçük aile işletmeciliği şeklinde yapılmaktadır. Ortalama sera büyüklüğü 3,5 dekardır. Yazarın belirttiği gibi fabrikasyon bir üretim söz konusu değildir. Aksine, örtü altı yetiştiriciliğinde, her türlü alt yapısı olan, bir fabrika gibi üretim yapabilen büyük işletmelerin kurulması ve yaygınlaşması ziraat mühendislerince de özlenen bir üretim yapısıdır.

Genel olarak kamu oyunun yanlış ifade ettiği ve farklı anlamda kullandığı hormonlar; bitkilerdeki büyüme ve gelişme olaylarını yönlendiren, çok düşük yoğunluklarda dahi etkili olabilen ve bitkilerde sentezlenerek taşınabilen organik maddelerdir. Hormonların bitkilerdeki etkileri ve ekonomik sonuçları benzer etkilerde sentetik olanların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bilimsel olarak, bitkilerde doğal olarak bulunan hormonlara ve sentetik benzerlerine Bitki Gelişim Düzenleyicileri denilmektedir.  

Bitki Gelişim Düzenleyicileri, dünyanın bir çok ülkesinde olduğu gibi, örtü altı sebzelerinden domates, patlıcan ve kabak üretiminde, sebze üretimi açısından uygun koşulların bulunmadığı dönemlerde döllenmeyi sağlamak amacıyla kullanılmaktadır. Tarafınızca iddia edildiğinin aksine hıyar, biber, çilek, karpuz ve kavun gibi sebzelerde hormon kullanılmamaktadır. Hıyar partenokarp bir sebze olup kendi kendini dölleyebilmektedir. Özetle kimyasal bir dölleyici veya bir dölleyici ajanın kullanılmasına ihtiyaç yoktur. Bu konuda yeterli bilgiye sahip olmayanlar sansasyonel haber yaratma adına gerçeklerle bağdaşmayan düşünceleri zaman zaman sorumsuzca ifade etmektedirler. Türkiye‘deki seralar sadece soğuk kış günlerinde bitkileri dona karşı korumak amacıyla ısıtılan soğuk tip seralardır. Normal koşullarda bitkilerin döllenip meyve bağlayabilmesi için asgari 13-14 oC  sıcaklığa ihtiyaç duyulmaktadır. Kış aylarında bu sıcaklık değeri günün her saatinde elde edilemediği için ve yaz aylarında çok sıcak havalarda döllenmeyi sağlayan polenler görev yamadığından iklim kontrolünün sağlanamadığı seralarda üreticiler bitki gelişim düzenleyicisi diye tanımladığımız hormonları kullanmak zorunda kalmaktadırlar. İklim kontrollü üretimin yapılamadığı bir çok ülkede de benzer şekilde sebze üretiminin yanı sıra çekirdeksiz üzüm, çiçek vs. gibi ürünlerde hormon kullanımı mevcuttur.

Örtü altı yetiştiriciliğinde kullanılan Bitki Gelişim Düzenleyicileri, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nca onaylı ve ruhsatlıdırlar. En yaygın şekilde kullanılanları 4-CPA (4-Chlorophenoxy acetic acide), BNOA (2-Napthyloxy acetic acide) ve GA (Giberellic acide) içeren prepatlardır. Bir kısmı bitki bünyesinde doğal olarak bulunmakta olup milyonda bir oranlarında seyreltilerek kullanılan bu çözeltiler, hasada kadar bitki bünyesinde parçalanarak dekompoze oldukları için insan sağlığı açısından zararlı olmaktan çıkmaktadırlar. Sebzelerde çiçeğe uygulanan bu maddeler, örneğin domateste uygulamadan 50-60 gün sonra olgunlaşan ve hasat edilen meyvelerde kalıntı bırakmamaktadır. Bu nedenle  Bitki Gelişim Düzenleyicileri ile ilgili kaygılarınız tamamen yersizdir.

Son yıllarda alt yapısı iyi, ısıtma yapılabilen seralarda ve iklimin uygun olduğu dönemlerde, döllenmeyi sağlamak amacıyla biyolojik ajanlar (Bombus arıları) kullanılmaya başlanmıştır.Şu anda domates üretiminin yaklaşık %30‘nda uygun dönemlerde bombus arısı kullanılmakta olup sera alt yapılarının iyileştirilmesi ve ısıtma olanaklarının  artmasına paralel olarak bu oran artacaktır.

Örtü altı sebze yetiştiriciliğinde asıl tehlike  Bitki Gelişim Düzenleyicileri değil, tarım ilaçlarının bilinçsiz ve kuralsız kullanılmasıdır. Bu konuda 3-4 yıl önce ihracatta yaşanan sıkıntılardan üreticiler gereken dersleri çıkarmış, zirai ilaçların zamanında ve dozunda kullanılması konusunda önemli mesafeler kat edilmiştir. Bu arada Antalya hali içinde kurulan laboratuar, hale giren ve ihracata gönderilen bütün ürünlerden numuneler alarak analizlerini yapmaktadır. Unutmayınız ki kimyasalların kullanıldığı her alanda zaman zaman sorunlar yaşanacaktır. Bilgi eksikliği ve insan hatasına dayalı bu zararları sıfıra indirmek mümkün değildir. Önemli olan konvensiyonel üretim içinde kullanmak zorunda kaldığımız başta ilaç ve gübre olmak üzere bütün kimyasalların tekniğine ve usulüne uygun kullanımının sağlanmasıdır. Bunun içinde üreticinin üretim alanlarındaki alt yapı sorunlarını giderecek düzenlemelerin yapılması birinci koşuldur. Diğer önemli bir koşul ise üretimin kayıt kontrol altına alınması bunun içinde üreticiler ile ziraat mühendislerinin üretimin her aşamasında bir araya gelmesinin sağlanmasıdır.

Türkiye‘nin besin açısından dışa bağımlı hale gelmesini istemiyorsak diğer sektörlere verilen destek ve teşviklerin tarım sektörüne de verilmesi ve bu işe bir an önce başlanması gerekmektedir. Örneğin tatil köyleri ve otellerin ısıtılması ve soğutulması için bölgeye getirilen doğalgazın uygun fiyatla sera ısıtılmasında kullanılması hormon ve diğer kimyasalların kullanımını en aza indirgeyecek önemli bir adımdır.

Hayatın her alanında kullanılan kimyasallar insan sağlığı açısından tehdit oluşturmaktadır. Modern yaşamın vazgeçilmezi olan cep telefonu, televizyon, otomobil gibi araçlar insan sağlığını çok daha ciddi anlamda tehdit etmektedir. Önemli olan bu kimyasalları aklın ve bilimin ışığında doğru kullanarak kimyasalların esiri olmamaktadır.

Kamuoyunda yanlış anlamalara ve yönlendirmelere yol açabilecek, yeterli bilgi sahibi olmadan yazdığınız ve yazacağınız yazılar hayatını bu yolla kazanan üreticileri mağdur edecek ve halkımızı sağlıklı ve dengeli beslenmekten alıkoyacaktır. Bu nedenle bu konuda daha dikkatli davranmanızı ve gönül rahatlığı ile domates yiyebileceğinizi belirtmek istiyoruz.

Saygılarımızla.

 

                                       Ziraat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi 

                                                      Yönetim Kurulu       

           

Okunma Sayısı: 1323