GAP’TA KAYBET KAYBET STRATEJİSİ - YENİ AKTÜEL

GENEL MERKEZ ( )
04.12.2007 (Son Güncelleme: 04.12.2007 14:37:37)

Bugüne kadar 23 milyar YTL harcanan GAP’ın tamamen bitirilmesi için 11 milyar dolara daha ihtiyaç var. Bir yandan 1.7 milyon hektar sulamaya açılmayı beklerken, bir yandan Harran Ovası’nda aşırı sulamadan 15 bin hektar alan çoraklaşmış durumda.

Yıllardır kaderine terk edilen GAP, "terör kaynağını kurutmak" amacıyla tekrar gündemde ama...

Metin UNDER

Dünyanın sayılı kalkınma projelerinden biri olmasına rağmen siyasilerin ilgisizliği yüzünden yıllardır bitirilemeyen Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), bölgeye dönük kalkınma hamlesinin gündeme gelmesiyle yeniden hatırlandı. GAP‘ın hızlandırılmasına dönük projeler tartışılırken, projenin bugünkü tablosu pek iç açıcı değil: 1,4 milyon hektar arazi su bekliyor, sulama projelerinin sadece yüzde 14‘ü tamamlanabildi; uzmanlara göre 30 bin hektar tarım arazisiyse aşırı su kullanımı yüzünden çoraklaştı.

"GAP‘ı gaptırmam" Süleyman Demirel‘in siyasi tarihimize girmiş meşhur sözlerinden biridir. O zamanlar GAP siyasilerin kimseye kaptırmak istemeyecekleri kadar değerliydi. Ama aradan geçen yıllar ve projenin bir türlü bitirilememesi ilk zamanlardaki heyecanın yitirilmesine neden oldu. Projenin sonu yaklaştıkça adeta kaderine terk edildi. Ancak son aylarda artan terörün önüne bir türlü geçemeyen Türkiye, bölge halkından örgüte katılımların engellenmesi amacıyla ekonomik ve sosyal önlemleri de tartışmaya başlayınca doğal olarak ilk hatırlanan GAP oldu.

GAP‘ın bağlı olduğu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren‘in Şanlıurfa ve Siirt seyahatleriyle GAP bölgesinde ne gibi atılımlar yapılabileceğini incelemesi, bir süredir kaynak aktarılmayan dev projeyi yeniden gündeme getirdi.

Herkes GAP‘ı bıraktı, oysa...

Ekren‘in gezisinde üzerinde durulan GAP hamlelerine değinmeden önce, projenin durumunu özetlemekte fayda var. Geçmişi, 1930‘lu yıllarda başlayan Keban Projesi‘ne kadar uzanan ve 1980 yılında adı konan GAP‘ın 1989‘da yapılan master planında 2005‘te bitirilmesi öngörülüyordu. 2002 yılında GAP‘ın tamamlanma tarihi 2010‘a ertelendi. Aradan geçen bunca zamana, harcanan milyarlarca dolara rağmen ilgisizlik ve kaynak problemi yüzünden ilerleme kaydedilemeyen GAP‘ın son yıllarda nasıl ihmal edildiğini Devlet Su İşleri‘nden emekli olan ve ismini vermek istemeyen bir mühendis şu sözleriyle dile getirdi: "Son yıllarda hükümet GAP‘ı tamamen bırakmış durumda. Nedeni belli değil. GAP‘a bazı kaynaklara göre 38 milyar dolar para yatırılmıştır. Daha 5 milyar dolar yatırılsa müthiş bir gelir elde edilecek.

Fakat yatırılmıyor. Tüccar gibi düşünen hükümetin bunu düşünmesi lazım ama düşünmüyor. GAP‘ın 2010‘da bitirilmesi MGK kararıydı. 2010‘a gelmek üzereyiz ama GAP hemen hemen durdu" diyen emekli mühendis ekliyor: "GAP‘ın son sahibi eski Devlet Bakanı Kamrân İnan‘dır. Ondan sonra hiçbir bakan GAP‘la ilgilenmedi!"

Projeye uzun yıllar büyük emek veren Kamrân İnan‘a göre ise GAP‘a sahip çıkılmayışının nedenlerini aramak için 1990‘ların başına kadar gitmek gerekiyor: "GAP‘a 1991‘den itibaren sahip çıkılmadı. Doğru Yol Partisi, ‘Biz geleceğiz, GAP‘ı bitireceğiz‘ dedi. Geldikten sonra hiçbir şey yapmadı. GAP‘ın ciddi hiçbir sahibi çıkmadığı gibi hükümet içinde sorumlu gözüküp de GAP bölgesine hiç gitmeyen bakan bile oldu. GAP Bölge Kalkınma İdaresi var. Benim zamanımda çalışanları topu topu 30 kişi civarındaydı. Şimdi 200-300 kişiye çıktı. Proje için harcanacak paraların çoğu, bürokrasinin büyümesi için harcandı ve çok yazık edildi."

Kâğıt üzerinde trilyonlar gösterilen proje için fiili harcama yapılmadığını iddia eden İnan‘a göre GAP‘a yeterli kaynak aktarılsaydı ve proje tamamlanabilseydi Türkiye sayısız kazanç elde edecekti: "Üretim rakamları çok yüksek olacaktı. 150 bin ton pamuk birkaç sene içinde 600 bin tona çıkacaktı. Buğday ve diğer cinsler öyle. Ortadoğu senede 20 milyar dolarlık gıda maddesi ithal eder. Bunun en az dörtte birini hemen yanı başındaki GAP‘tan temin edebilirdik."

Emekli DSİ mühendisi ise bu konuda çarpıcı bir eklemede bulunuyor: "Bugün İsrail‘in yaklaşık 200 bin hektarlık sulanabilir arazisi var. Ve çok pahalıya suluyor. Tuzluluğu önlemek için perdeler yapıyor, Şeria‘dan savaşarak su alıyor. Bu 200 bin hektarlık sulu tarımla 4 milyon olan nüfusunu Avrupalı gibi besliyor, üstüne 1-2 milyar dolarlık da tarımsal ürün ihraç ediyor. Bizim GAP kapsamında yalnız Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliği‘nin alanı 150 bin hektar! Harran 134 bin hektar. Urfa Tünelleri‘nin sulama alanı 476 bin hektar. Harran için söylediklerim Diyarbakır için de geçerli. Diyarbakır‘da Silvan Projesi var. Sulanacak alan 280 bin hektar. Hâlâ proje aşamasında! Mardin sulamaları inanılmaz geniş alanlar. Bunları yaptığınızda bölge kıpırdar. Bunlar gerçekleşse Türkiye birçok bakımdan üstün bir ülke olacak."

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı): "1,4 milyon hektar alan su bekliyor" "GAP projelerini tamamladığımızda 1,7 milyon hektar alanı sulamaya açacağız. Buna karşılık bugüne kadar sulamaya açabildiğimiz alan 230 bin hektar. Üstelik bunun 35 bin hektarında su yönetimi ve kullanımı konusunda uygun çalışmalar yapılmadığı için tuzlulaşma ve çoraklaşma sorunu var. Barajlarda tutulan suyun tarlalara ulaştırılmasına yönelik sistemler devreye girmediği için 1,4 milyon hektar alan GAP‘ta su bekliyor. Bu alanlara su götürülebilirse Türkiye‘nin yılda 1 milyar dolar ödediği pamuk ithalatını, 1 milyar dolar ödediği yağ bitkileri ithalatını, bunun yanında Türkiye‘nin tahıl ihtiyacını karşılayabiliriz. Türkiye GAP için ilave kaynak bulma, bunu zaman içerisinde planlama ve enerji sektöründeki tamamlanma oranlarını tarım sektörüne de taşıyarak bölgesel kalkınmışlık ve gelir dağılımı farklılıklarını azaltmaya yönelik bir sosyal ekonomik sistemi kurgulamak zorunda."

"Harran‘da fazla sulama nedeniyle her gün 25 tonluk 50 kamyon kadar toprak kaybediliyor. Oysa sulamaya verilen her metreküp fazla su Atatürk, Birecik ve Karkamış barajlarının tibünlerinden düşüp fazladan enerji üretebilir. Yani israf edilen suyla enerjiden de kaybediyoruz. Büyük umutlar bağlanan GAP‘ın geldiği son nokta işte bu: Kaybet kaybet stratejisi!"

PROF. DR. MEHMET ALİ ÇULLU: "GAP‘ın bitirilmesi 2020‘yi geçer!

Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Ali Çullu‘nun verdiği bilgiye göre GAP‘IN 2020 yılından önce bitirilmesi zor. "Bölgenin esas nefes alacağı husus tarım ve tarıma dayalı sanayi. GAP‘la ilgili yapılması gereken daha çok iş var. Çiftçilerin eğitilmesi, tarımsal altyapı yatırımlarının yapılması, toprak potansiyelinin ve özelliklerinin belirlenmesi, arazi tesviyeleri, tapulaştırma, ürün deseni planlaması bunlardan bazıları. Türkiye‘de şu anda temel toprak haritaları yok! Bunu yapmaya ilgi duyan da yok. Bunun için yüzlerce mühendis bütçe ve projeye ilgi gerekiyor. Son dört, beş yıldır çok zayıflama oldu. Hedef her zaman şaşıyor. Projenin bitirilmesi belki 2020‘yi bulacak, belki daha da geçecek."

GAP‘a sahip çıkıp olağanüstü kazançlar elde etmek bir yana Türkiye bölgedeki yanlış uygulamalarla son yıllarda sürekli kaybediyor. Küresel iklim değişikliğinin etkilerini iyiden iyiye hisseden Türkiye‘nin pek çok yerinde baraj gölleri, ovalar susuzluktan kururken GAP‘ta aşırı su kullanımı nedeniyle toprak kaybı ve çoraklaşma söz konusu.

Büyük umutlar bağlanan Türkiye‘nin en verimli topraklarının bulunduğu Harran Ovası‘nda yaşananlar Türkiye‘ye özgü bir ironi gibi. Yıllarca su getirmek için milyonlarca dolar harcanan Harran Ovası‘nın şimdiki sıkıntısı aşın su kullanımının çoraklaştırdığı topraklar. TEMA Vakfı öncülüğünde hazırlanan "Mezopotamya‘nın Büyük Düşü GAP" belgeselinde 130 bin hektarlık Harran Ovası‘nda 30 bin hektar alanın vahşi sulama nedeniyle bir daha geri kazanılamayacak derecede tuzlanıp çoraklaştığı dile getiriliyor. GAP İdaresi Başkanı Muammer Yaşar Özgül‘e göre ise Tarım Bakanı Mehdi Eker‘in de ifade ettiği bu bilgi yanlış: "50 bin hektarlık bir alanda tuzlanma riski olduğu doğru, fakat henüz tuzlanma yok. Tuzlanma 3 bin 400 hektarlık bir alanda vardı. Yapılan drenaj çalışmasıyla sadece 500 hektarlık bir alanda tuzlanma kaldı. Riskli olan 50 bin hektarlık alanda taban suyu seviyesi yüksek olduğu için bilinçsiz sulama yapılırsa tuzlanma gerçekleşebilir."

Emekli DSİ mühendisine göre bölgedeki çoraklaşma mevcut projenin uygulanmamasından kaynaklanıyor: "Harran Ovası, Atatürk Barajı‘ndan su gelmeden önce 2 bin 500 kuyuyla çalışıyordu. Seviyeler düşüyordu. Atatürk Barajı‘ndan su geldiği zaman esas projede baraj suyuyla birlikte yeraltı suyunun da kullanılması gerekiyordu. Fakat hazır baraj suyu var, diye kimse yeraltı suyunu pompalamadı. Orada süreç tersine oldu. Konya‘da su seviyesini düşürerek, Harran‘da yükselterek mahvettik ortalığı!"

Urartular da böyle suluyordu!

GAP Master Planı‘na göre en fazla yüzde 20 olan pamuk ekim alanlarının yüzde 85‘e çıkarılması, toprakta tuzlanmayı arttıran en önemli faktörlerden biri olarak değerlendiriliyor. Harran Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Bilge Erdiller‘e göre Harran Ovası‘na açık kanalet sistemi yapılması DSİ‘nin en büyük hatalarından biri. "12 bin yıl önce Urartular da böyle suluyordu! Bir kere bu ova yıllar süren susuzluktan sonra birdenbire denizle karşılaştı. Bu işi bilen insan olmaması burada katliama yol açtı: Pamuk bitkisi çok sulanan bir bitkidir. Atatürk Barajı‘nın suyunun litresinde 355 miligram tuz vardır. Bunu hiç kimse arttırıp azaltamaz.

Pamuk bitkisine bir yetiştirme sezonunda bir metreye yakın su verilir. Litrede 355 miligram tuz olduğuna göre siz 1 dekara 355 kilo tuz bırakıyorsunuz demektir. Bu normal hali, ancak bunun üç katı sulama yapıldığı için bir dekara 1 tona yakın tuz bırakıyorsunuz. İşte tuzlaşmanın nedeni bu. İkincisi çok şiddetli yüzey akışları var. Akçakale‘de her gün 25 tonluk 50 kamyon kına gibi toprak kremasını Suriye‘ye boşaltıyoruz. Bunu hiç kimse durduramıyor. Bunun çözümü kesinlikle drenaj değildir. Tarlalarda yüzey akışıyla drenaj kanallarının içine su bulamaç gibi akmaya başlıyor. Toprağı da beraberinde sürüklüyor. Drenaj kanalı sonunda Suriye‘ye varıyor. Toprak kaybediyoruz ve sulama randımanı yüzde 48‘lerde. Yani vermiş olduğumuz suyun ancak yarısından istifade ediyoruz."

Tuzlanmanın bir diğer nedeni de aşırı sulamayla yükselen taban suyuyla birlikte toprağın derinliklerinde bulunan tuz ve minerallerin toprak yüzeyine çıkıp su çekildiğinde de yüzeyde kalması. Prof. Erdiller‘e göre çözüm damla sulama metoduna geçmek. "Bu takdirde bugün harcadığımız aynı miktar suyla bu toprakların tam yedi katı kadar bir alanı sulayabiliriz" diyen Erdiller, bu sayede elde edeceğimiz tasarrufla su barajlarda kalacağı için barajın tirbünlerinden geçerek elektriğe dönüşeceğini, elektrik üretimi fazlasından da finansman sağlanabileceğini söylüyor.

40 milyar YTL‘lik proje!

GAP‘m tüm sektörel bileşenleriyle birlikte öngörülen tarihte tamamlanması için gerekli koordinasyon ve planlama çalışmalarını yapma görevi 1998‘de alınan Bakanlar Kurulu kararı ile GAP Bölgesel Kalkınma İdaresi‘ne verilmiş durumda. Uzmanlar ve öğretim üyelerinin iddialarını yönelttiğimiz GAP Bölge Kalkınma idaresi Stratejik Planlama İzleme Değerlendirme Genel Koordinatörü Aslıhan Güven, GAP kapsamında 2006 yılı sonuna kadar tahmini olarak 23 milyar 313 milyon YTL harcama yapıldığını belitti. Enerji yatırımlarında fiziksel gerçekleşmenin yüzde 74 olduğunu belirten Güven, buna karşın GAP‘ın sulama yatırımlarında yüzde 14 seviyelerinde kaldığını doğruluyor. Güven, GAP Master Planı‘nın belirlediği hedef ve büyüklüklere ulaşabilmek için yapılması öngörülen kamu yatırımlarının finansman ihtiyacının 2007 yılı fiyatlarıyla toplam 39 milyar 287 milyon YTL‘ye ulaştığını söylüyor. Projenin 2010‘da bitirilmesi için hazırlanan GAP Bölge Kalkınma Planı‘na göre çalışmalarını sürdürdüklerini açıklayan Güven, projenin tamamlanması için 11 milyar dolar gerektiğini ekliyor.

Bölgenin umudu üç sektör

GAP‘ın son durumu böyleyken Devlet Bakanı Nazım Ekren‘in Şanlıurfa ve Siirt gezileriyle GAP tekrar umut haline geldi. GAP‘a dönük yeni stratejilerin konuşulduğu toplantılarda bulunan Harran Üniversitesi Rektörü İbrahim Halil Mutlu değinilen hususları şöyle özetledi: "Toplantılarda en çok tuzlulaşmadan, yanlış ürün seçiminden bahsedildi. Bunların hepsi eğitimden geçer. Belirli sayıda ziraat mühendisinin çiftçilere eğitim vererek hangi ürünün ekileceğini belirlemesini, TÜBİTAK‘ın, AB‘nin ve Harran Üniversitesi‘nin katkılarıyla Şanlıurfa‘da uluslararası bir araştırma merkezinin kurulmasını, tuzluluğu arttıran pamuk ekiminin desteklenmemesini, alternatif ürünlerin tespit edilmesini, güneş enerjisinden yararlanılmasını söyledik. Tabii bu, bir ön çalışma. Bunların havada kalmaması lazım."

Ekren‘in gezilerinde bulunan GAP İdaresi Başkanı Muammer Yaşar Özgül ise yeni önlemler kapsamında GAP‘a yönelik atılım hamlesini şu şekilde değerlendirdi: "10 yabancının da dahil olduğu bir uzmanlar grubu bölgeyi inceleyerek bir rapor hazırladı. Raporda GAP‘ta öne çıkacak üç sektör belirlendi. Yenilenebilir enerji, organik giysi ve turizm. İşadamları, bürokratlar ve milletvekillerinden oluşan 25 üyesi olan GAP Kalkınma Platformu bu sektörlerdeki yoğunlaşmanın gerçekleştirilmesi için konsey görevini üstlendi. Amacımız GAP‘ın organik tarım ve organik giysi üssü olması. GAP‘ın sosyo-ekonomik katkısı dolaylı olarak terörü de etkileyecek. Terör taban bulamayacak. Bölgenin sosyo-ekonomik açıdan dönüşümü terörü önleme açısından yapılacak en önemli faaliyetlerden birisi."

Şu haliyle bir atılım hamlesinden çok GAP‘m sorumlu bakanını bilgilendirmekten ibaret olan toplantılardan GAP‘ı hareketlendirecek ve bölgede hamle yaratacak bir sürecin çıkıp çıkmayacağını ise yine zaman gösterecek.

Okunma Sayısı: 769