DÜNYA GIDA GÜNÜ SEMPOZYUMUNDA "GIDA HAKKI" TARTIŞILDI - DÜNYA GIDA DERGİSİ KASIM 2007

GENEL MERKEZ ( )
06.12.2007 (Son Güncelleme: 06.12.2007 13:56:35)

Kaynaklar haksız paylaşılıyor: Bir yanda gıda fazlası diğer yanda açlık var.

6 Ekim Dünya Gıda Günü etkinleri çerçevesinde Gıda Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisleri Odası ve Ziraat Mühendisleri Odası tarafından Dünya Gıda Günü Sempozyumu düzenlendi. 19-20 Ekim 2007 tarihlerinde Ankara‘da İnşaat Mühendisleri Odası Konferans Salonunda gerçekleştirilen sempozyumun bu yılki teması ‘Gıda Hakkı‘ olarak belirlendi. Toplantıda gıda hakkı konusunun yanı sıra, tarım ve gıda sanayinin durumu, küresel ısınmanın bu sektörlere etkileri, kullanılan yeni teknolojiler, tüketicinin yanlış yönlendirilmesi ve gıda güvenliğinde farklı mesleklerin rolü konuları, meslek örgütü temsilcileri, bilim adamları ve konunun bütün taraflarıyla ele alındı.

Toplantı, Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Petek Ataman, Kimya Mühendisleri Odası Başkanı Hasan Küçük ve Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Dr. Gökhan Günaydın‘ın konuşmaları ile başladı. Ayrıca, DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, TMMOB Yürütme Kurulu Üyesi Alaeddin Araş, FAO Türkiye Temsilciliğinden Melek Çakmak ve TEMA Onursal Başkanı Hayrettin Karaca açılışta birer konuşma yaptı. Gıda, kimya ve ziraat mühendislerinin yanı sıra akademisyenler, bürokratlar ve profesyonellerden oluşan kalabalık bir izleyici grubunun katıldığı toplantıda dünyada ve özellikle Türkiye‘de açlık sınırının altında yaşayanlara dikkat çekildi.

Petek Ataman: Her birey gıdaya ulaşabilmeli

Sempozyumun açış konuşmasını yapan Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Petek Ataman, insanların yaşı, cinsiyeti, kültürü ne olursa olsun, hem sürekli, hem gereği kadar, hem de güvenli gıdaya ulaşma hakkı olduğunu söyleyerek, "Bu bir hak, evrensel bir hak olarak kabul edilmiş. Tanımın içinde çok şey gizli. Türkiye için değerlendirdiğimizde de, dünya için baktığımızda da hem gıda güvencesi, yani yeterli gıdaya ulaşma hakkı; hem yeterli gıdaya ulaşsanız dahi, dengeli beslenme, yeterince beslenme hakkı ve son olarak da tabii, güvenli gıdaya ulaşma hakkı. Biz ülkemizde yeterince gıda üretiyor olabiliriz, yeterince tarım üretimi yapıyor da olabiliriz. Ama insanlar dengeli beslenemiyorsa, burada çok ciddi bir sorunla karşı karşıyayız demektir" dedi. Ataman, tespitlere göre ülkemizde nüfusun yüzde 8,5‘luk bir diliminin yoksulluk sınırının altında yaşadığını ve gelir dağılımına göre en alt yüzde 20‘lik bir dilimin de dengeli beslenemediğini vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti: "Dengeli beslendiğimizde de, yeterli gıdaya ulaştığımızda da, gıda hakkının son noktası olarak gıda güvenliğinin mutlaka sağlanması lazım. Ulaştığımız gıdalarla, kısa ve uzun vadede sağlığımızı riske atmamamız gerekiyor. Bunun için de izlenebilirliğin sağlanmasından, hızlı alarm sistemlerinin kurulmasına kadar bir dizi önlemin alınması şart. Bunların ülkemiz açısından çok önemli adımlar olduğunu düşünüyorum. Şunu vurgulamak istiyorum: Bu önlemler için tabii ki ülke bütçesinden de birtakım paylar ayrılacak. Unutmamak gerekir ki; bütçeden gıda güvenliğine, gıda güvenliğinin denetimine, gıda güvenliğinin sağlanmasına ayrılmayan paylar, sağlık harcamaları olarak karşımıza çıkıyor."

Gökhan Günaydın: Tarımda üretim kaybı var

Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Dr. Gökhan Günaydın, açış konuşmasında, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı temsilcilerinin sempozyuma katılmamalarını eleştirerek "Bu salonlarda beraber olmak, birbirimizin sözünü dinlemek ve eğer sözümüzün üzerine söylenebilecek sözümüz varsa, bunları da ortaya koymak zorundayız. Başka şekilde bir ortak çalışma gerçekleştirebilmemizin kuşkusuz olanağı yoktur" dedi.

Türk tarımında üretim kaybı olduğunu vurgulayan Günaydın konuşmasını şöyle sürdürdü: "2007‘nin hasat ayında, hasat döneminde görülmüştür ki, Türkiye‘de serin iklim tahıllarında en az 3 milyon tonluk üretim kaybı var. Türkiye doğu kesimlerinde kişi başına 225 kg, batı kesimlerinde kişi başına 175 kg tahıl tüketir. Bunun üzerine tohumluk ihtiyacınızı ve oldukça gelişen un ihracatı için hammadde ihtiyacınızı koyarsanız, 18 milyon ton dolayındaki buğday üretimi Türkiye için yeterlidir. Ancak, Türkiye bu yıl bu üretimin altında bir buğday üretimi gerçekleştirebilmiştir."

Hasan Küçük: Gıda hakkı anayasamızda tanımlanıyor

Sempozyumun ev sahiplerinden Kimya Mühendisleri Odası Başkanı Hasan Küçük ise, küresel iklim değişikliğinin ülkemizdeki etkilerinin belirginleşmesi, toprağın erozyonla verimsizleşmesi, verimli toprak alanlarındaki azalma, çevre sorunlarının çoğalması, buna karşı nüfusun artmasının gelecekte çözüm arayan önemli sorunlar olacağını ve bu sorunların sağlıklı beslenmeyi de yakından ilgilendireceğini söyleyerek "Gıda hakkı Anayasamızın 45. maddesinde şöyle tanımlamaktadır: Devlet tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak, bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme, araç ve gereksinimlerinin sağlanmasını kolaylaştırır. Devlet, bitkisel ve hayvansal ürünlerini değerlendirmesi ve gerçek değerlerinin üreticisine geçilmesi için gereken tedbirleri alır. Yine 171. maddesinde, ‘devlet milli ekonominin yararlarını dikkate alarak, öncelikle üretimin artırılması ve tüketicinin korunmasını amaçlayan, kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır. Keza 172. maddesinde devlet tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirler alır. Tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder‘ şeklinde tanımlamıştır" şeklinde konuştu.

Melek Çakmak: Dünyada 850 milyon insan aç

FAO Türkiye Temsilciliğinden Melek Çakmak konuşmasında gezegenimizin tüm nüfusunu doyuracak gıda üretimini gerçekleştirdiği halde, halen 850 milyon civarında insanın geceleri yataklarına aç olarak girdiğini ifade ederek, geçtiğimiz yıl Türkiye Cumhuriyeti Hükümetiyle FAO‘nun bir anlaşma imzaladığını duyurdu. Alınan karar gereği, Orta Asya‘dan sorumlu alt bölge ofisinin Ankara‘da kurulduğunu; Azerbaycan, Türkiye ve Beş Orta Asya ülkesine Ankara‘dan hizmet verdiklerini bildiren Çakmak, "Tabii, bu ofisin Ankara‘da kurulmasının kararı verilirken, Türkiye‘nin buna aday olması, ancak bunun yanı sıra Türkiye‘nin de teknik kriterleri yönünden birinci aday konumunda olması ve Türk tarımının özel sektörüyle, sivil toplum kuruluşuyla, kamu deneyim ve tecrübeleriyle hakikaten çok önemli noktalara gelmiş olması, bu deneyimlerin ve bilgi birikiminin sizlerin de destekleriyle FAO‘yla birlikte Orta Asya ülkelerine de aktarılması ihtiyacı ve öneminden, ofis tabii ki, hükümetin ilgi ve destekleriyle Ankara‘da kurulmuştur" dedi. Çakmak, ayrıca Hükümet‘in FAO‘ya önümüzdeki beş yıl için 10 milyon dolarlık bir bağışta bulunarak, ilk kez bağış veren bir ülke konumuna geldiğini ve bu bağışla birlikte Orta Asya‘daki ülkelerin gıda güvencesine kavuşturulması konusundaki çabalarının devam ettiğini söyledi.

Hayrettin Karaca: Halk hareketi olmalıyız

Sempozyumun en hararetli konuşmacısı TEMA Vakfı Onursal Başkanı Hayrettin Karaca oldu. Karaca, "Eğer bir halk hareketi olmazsak, halk talep etmezse, soruyu halka indiremezsek, hiçbir şey yapamayız. Bu salonda konuşuruz, bu tebliğler kitap olarak yayınlanır, kütüphanelere konulur, orada kalır. Ben senelerdir buna şahidim, bunu yaşıyorum, o halde halka ineceğiz. Bir tepki toplumu yaratacağız, bir yerden başlayacağız, büyüyeceğiz, gideceğiz, başka çaremiz yok. Bugün buradan çıkalım, Büyük Millet Meclisi önüne gidelim, ‘ey toklar, biz açız!‘ diyelim" dedi.

Zeki Sezer: 1 milyonun üzerinde insanımız açlık sınırında

DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, açılışta son konuşmayı yaparak "Tarımın sanayiyle buluştuğu alan olan gıda sektörü ülkemiz için vazgeçilmesi ve hatta ihmal edilmesi mümkün olmayan ve olmayacak sektörlerdendir. Ülkemiz nüfusunun 1/3‘ü bilindiği gibi kırsal alanda yaşamaktadır. Türkiye İstatistik Kurumunun son verilerine göre istihdamımızın yüzde 30‘u tarım sektöründe. Gıda sektöründe istihdam edilenlerle birlikte bu oran yaklaşık yüzde 40‘ı buluyor bilindiği gibi. Tarımın Gayri Safi Milli Hasılaya katkısı yüzde 10 civarında.

Ama, Gayri Safi Milli Hasıladan aldığı pay, tarımın ancak binde 8‘i. Bu büyük haksızlık" dedi ve sözlerini şöyle bitirdi: "Devletin resmi rakamlarına göre ne yazık ki, Türkiye‘de 1 milyonun üzerinde insanımız açlık sınırı altında yaşıyor, açlık sınırı altında gelir elde ediyor. 20 milyon kişi de yine devletin rakamlarına göre, yoksulluk sınırı altında. Bu gerçekten kabul edilebilir bir durum değil".

Sempozyum 2 gün sürdü

2 gün süren sempozyumda konunun ileri gelen akademisyenleri, bürokratları ve iş adamları 20‘yi aşkın konuda bildiri sundular. Sempozyumun ardından bir açıklama yapan Gıda, Kimya ve Ziraat Odaları Başkanları sempozyumun sonuçlarını şöyle özetledi:

- Sürekli, yeterli, güvenli ve kültürel tercihlere uygun gıdaya veya gıda üretmek için gerekli araçlara ulaşılması amacıyla, ulusal varlıklarımız olan toprak ve su kaynaklarından yararlanmanın bir insan hakkı olduğu bilinciyle, doğal kaynaklara yönelik her türlü metalaştırma faaliyeti durdurulmalı, birincil üretimden itibaren üretici, sanayici ve tüketicinin eğitimine yönelik her türlü önlem alınmalıdır,

- Girdiden çıktıya dışa bağımlı olmayan bir tarımsal yapının kurulması ve ucuz - güvenilir gıdaya ulaşım hakkına sahip toplum kesimlerinin artan refahtan daha fazla pay alması esasına dayanan amaca yönelik, uzun soluklu ve kapsamlı tarım ve gıda politikaları oluşturulmalıdır,

- Küresel iklim değişikliğine yönelik olarak yapılması gereken çalışmalar zaman kaybedilmeden başlatılmalı, İklim Değişimi ve Gelişimi Araştırma Merkezi kurulmalı; ilgili tüm disiplinlerin katılımı ile senaryo çalışmaları ve bu senaryolara karşı stratejiler geliştirilmelidir.

- Kurağa dayanıklı çeşitler geliştirilmeli ve sulama yatırımları zaman kaybetmeden tamamlanmalıdır,

- 2 yılı aşkın zamandır gündemde olan ve alınan görüşlerden sonra konunun ana ekseninde olması gereken meslek örgütleri de dahil olmak üzere ilgili kesimlerden uzak, kapalı kapılar ardında tamamen farklı bir metin haline getirilen 4‘lü Hijyen paketi tekrar görüşe açılmalıdır.

- Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nın yapılandırılması bir an önce tamamlanmalı; ilgili meslek grupları gıda denetimini etkin biçimde gerçekleştirecek sayıda istihdam edilmelidir. Gıda denetiminde özele yetki devri arayışlarından vazgeçilmelidir.

- Tüm dünyada kabul görmüş olan ‘tarladan sofraya‘ gıda güvenliği yaklaşımının multidisipliner çalışmayı gerektirmektedir. Bu kapsamda ilgili tüm meslek gruplarının niteliklerine ve uzmanlık alanlarına uygun olarak, yetki ve sorumluluk alanlarının net bir biçimde belirlendiği politikalar bir an önce hayata geçirilmelidir.

- Kayıtdışılık tüm yetkili kurumların işbirliği ile engellenmeli, tarım ve gıda işletmeleri kayıt altına alınmalı, gıda denetimlerinde "Çiftlikten Sofraya Gıda Güvenliği" ilkesi hayata geçirilmelidir.

- Türkiye‘de 2001 yılında başlanan Gıda ve Beslenme Eylem Planı çalışmalarının ikinci aşaması için hazırlıklar başlatılmalı ve Türkiye‘nin gıda güvencesi, gıda güvenliği ve beslenme konusundaki strateji ve eylemleri belirlenmelidir.

- Yaklaşık 30 yıldır yapılmayan gıda, sağlık ve Beslenme Araştırmasının yenilenmesi için başlatılan çalışmalar tamamlanmalı, Türk insanının gıda hakkı, beslenme ve sağlık durumu konusundaki bilgiler derlenerek, ulusal beslenme politikalarının oluşturulmasında öncelikler belirlenmelidir.

Okunma Sayısı: 579