YALOVA TERSANE

GENEL MERKEZ ( )
01.07.2008 (Son Güncelleme: 01.07.2008 10:36:37)

Altınova’nın ‘Altın’ı elden gidiyor

Adı üzerinde "Altınova". Verimli topraklar ve uygun iklimin, gelişmiş tarım tekniğiyle buluşmasının sonuçları hayranlık yaratıyor. Son derece bakımlı bahçelerde her çeşit sebze ve elma, şeftali, armut, ayva, kiraz, vişne, kivi, çilek gibi meyvelerin yetiştiği, dış mekan ve süs bitkilerinin yüzde 65‘inin üretildiği bölgede, ülkemizin en modern seraları yer alıyor. Tarımsal potansiyelin çok yüksek olduğu bu bölgede, hemen hemen her evin bahçesinde bir traktör bulunuyor.

Ancak son dönemde ovanın "altın" özelliğini yok edecek gelişmeler yaşanıyor. Türkiye‘nin en büyük 40 gemi sanayicisinden oluşan Yalova Altınova Tersane Girişimcileri Sanayi ve Ticaret A.Ş., Hersek Ovası‘nın deniz kıyısını, Hersek‘ten başlayarak Çavuşçiftliği ve Subaşı‘nı da kapsayacak şekilde denize doğru 300-500 metre doldurarak, tersane kurmak istiyor. Bayındırlık Bakanlığı‘nca 1/1000 ölçekli dolgu imar planlarının onaylanmasının ardından proje şu anda Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) aşamasında bulunuyor. ÇED Raporu onaylanırsa Yalova Altınova Tersane Girişimcileri Sanayi ve Ticaret A.Ş‘nin ilgili kuruluşlardan izin ve belediyeden ruhsat alarak dolgu çalışmalarına başlayacağı belirtiliyor. Proje kapsamında tersane için 160 milyon dolarlık yatırım yapılması planlanıyor.

Tersane yapılması düşünülen kıyıda şu anda halka açık plaj, piknik alanı ve hemen arkasında meyve bahçeleri yer alıyor. Gerek dolgu alanına sığmayacak tersane ve gerekse tersaneye hizmet verecek yan sanayinin yer istekleri nedeniyle, zaman içinde kıyıdan başlayarak kara tarafındaki birinci ve ikinci sınıf tarım arazilerinin geri dönüşsüz biçimde işgal edilerek, tarım dışı kullanıma açılacağı bildiriliyor.

Proje, hem "Kıyılar herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır" ilkesine, hem bölgenin Su Ürünleri Doğal Üreme Alanı olma özelliğine, hem de Subaşı Belediyesi‘nin "ovanın tarımsal özelliğinin korunmasını" öngören imar planlarına aykırı düşüyor. Depremden sonra ev fiyatları oldukça düşen Yalova büyük göç alıyor. Projenin nüfus göçünü daha da artırarak, ekonomik, sosyal ve kültürel kargaşa yaratacağı belirtiliyor. En önemli ise Hersek Deltası‘ndan geçen Kuzey Anadolu Fay Hattı nedeniyle deprem riski altında bulunan bölgede, böyle bir yatırımın gelecekte facia boyutlarına ulaşabilecek sonuçlar doğurabileceği vurgulanıyor. Projenin Marmara Denizi‘nin güney kıyısında büyük bir kirlilik oluşturacağı, ileri bir düzeyde bulunan tarımsal üretim kültürünün de dağılmasına neden olacağına dikkat çekiliyor.

Tersane Girişimcileri kamuoyunu yanlarına çekmek için "istihdam yaratacağız" savında bulurken, projeye göre 2.5 yıl sürecek dolgu esnasında yalnızca 300 kişinin, ikinci 2.5 yılda 2-3 bin kişinin, 5 yıl sonra işletme aşamasına geldiğinde ise 10 bin kişinin çalışacağı kaydediliyor. Ancak bu rakamların bile abartılı olduğu ileri sürülüyor. Yörede tersaneye karşı etkin mücadele yürütenler, "sanayileşmeye karşı oldukları" suçlamasıyla neredeyse "vatan haini" ilan ediliyor. Tüm baskılara ve tehditlere karşın mücadeleden vazgeçmeyenler, "Tersaneye karşı olmadıklarını, işsizliğe çare bulunmasını kendilerinin de istediğini ancak yer seçiminin yanlış olduğunu" vurguluyorlar.

Konuyla ilgili olarak Subaşı Belediye Başkanı Ali Ekber FİDAN ve yöre çiftçilerinin görüşünü aldık. Bunları sizlerle paylaşıyoruz...


 

Subaşı Belediye Başkanı Ali Ekber FİDAN aldığı tehditlere karşın, tersanenin yapılmaması için mücadelesini sürdürüyor.

"Verimli topraklar tarım dışı kullanıma açılır"

"4.5 km kıyı kesimi elden çıkacak"

"Bu sürecin geri dönüşü yok"

Yalova Subaşı Belediye Başkanı Ali Ekber FİDAN, Altınova‘da tersane kurulması halinde, kısa ya da uzun vadede verimli tarım topraklarının tarım dışı kullanıma açılacağını belirterek, "Bu proje yapıldığı zaman 4.5 kilometrelik alanda kıyı kesimi tamamen elden çıkacak" dedi. Tersanenin yapılmaması için yürüttüğü kararlı mücadelesi nedeniyle tehditler de alan FİDAN, geri dönüşü olmayan bu sürece karşı halkı, bölgenin üretim potansiyelini gördükten sonra karar vermeye çağırdı.

Subaşı, Balkanlar‘dan gelen göçmenlerin yerleştirildiği bir köy olarak 1935‘li yıllarda kuruluyor. Tahıl, ayçiçeği ve mısır tarımıyla geçimini sağlayan halk, 1965‘li yıllarda meyveciliğe yöneliyor. Elma ve şeftali ile başlayan üretime zaman içinde tüysüz şeftali, nektarin ve kivi ekleniyor. Ovada yaklaşık 7.500 dekarlık bir alanı kapsayan Belde, 1992 yılında belediye oluyor ve planlı döneme geçiliyor.

Subaşı Belediye Başkanı Ali Ekber FİDAN, Altınova‘daki tersane girişimine karşı eşiyle birlikte uzun süredir yoğun bir kampanya yürütüyor. Ancak özellikle tersanecilerin "Sanayi gelecek işsizlik sona erecek" propagandasının etkisiyle yöre halkının bir bölümü FİDAN‘ı mücadelesinde yalnız bırakırken, bir yandan da ailesine yönelik tehditler alıyor. Ancak tüm bunlara karşın tersane girişiminin doğa katliamına yol açacağını anlatmaktan vazgeçmeyen FİDAN, sorularımızı şöyle yanıtladı:

- Tersane projesini anlatabilir misiniz?

- Yaklaşık 1 yıldan beri Hersek Deltası‘ndan başlayarak batıya doğru 4.5 kilometrelik sahil kesiminde ve denize doğru 300 metre dolgu alanı oluşturularak tersane yapımı projesi ortaya çıktı. Hatta seçim döneminde bazı partiler bunu seçim malzemesi yaparak oy toplamaya çalıştı. Bu, 40 ortaklı Yalova Altınova Tersane Girişimcileri A.Ş. tarafından ortaya konulmuş bir proje. Projede öngörülen 4.5 kilometrelik sahil bandının yaklaşık 1.5 kilometresi bizim belediyemizin sınırları içindedir. Geri kalan kısmı Altınova Belediyesi‘nin mücavir alanında kalmaktadır. Bizim doğumuzda ve batımızda Altınova Belediyesi‘nin mücavir alanı var. Biz sahil kesimimizi halkın kullanımına açtık. Özellikle hafta sonları önemli bir kalabalık, İzmit‘ten tutun, Gölcük, Değirmendere ve Karamürsel‘e kadar yakın çevreden insanlar buraya gelip haftalık dinlenme ihtiyaçlarını gideriyor. Tersaneye ilişkin olarak Nisan ayında Bayındırlık Bakanlığı‘ndan 1/1000‘lik dolgu imar planlarının onayı çıktı. Şu anda ÇED aşamasındadır. Bu planlarla ilgili bizden 3 kez görüş istendi. Biz de gerekçeleriyle birlikte olumsuz görüşümüzü ilettik. Olumsuz görüş verdik çünkü 2003 yılında hazırlanmış olan ve Belediye Meclisimiz tarafından kabul edilmiş planlara göre, ova kısmı tarımsal özelliği korunacak, ikinci sınıf kullanım özelliğine sahip toprakları içeriyor.

- Tersane kurulması düşünülen bölge şu an nasıl değerlendiriliyor?

- Burada, ovanın içinden geçen derenin zamanla getirdiği aluvyal topraklarla oluşmuş hazineye ait bir kıyı bandı var. Bu kıyı bandının hemen arkasında özel mülkiyete ait araziler başlıyor. Ve bunlar bugün için meyve bahçesi olarak işletiliyor. Bu yıl yaptırdığımız bir çalışma sonucu 1600 dekar şeftali ve nektarin karışık, yaklaşık 1000 dekar kivi tespit edildi. Burada büyük önem taşıyan bir unsur, kivi, şeftali, nektarin, elma, ayva, kiraz ve armut meyveciliğinin çok gelişmiş bir teknik tarımla yapılmasıdır. 1935‘li yıllardan bu yana bilgi birikimi çok artmıştır ve iddia edebilirim ki Avrupa‘daki seviyeyi yakalamıştır. Bu anlamda örneğin kivide dekardan 2-2.5 ton meyve alınabilmektedir. Geçen yılın toptan yani dalında kivi meyvesinin satış fiyatı 2 YTL olarak hesaplanırsa 1 dekardan yaklaşık 4-5 milyon lira brüt gelir elde edilmektedir. Şeftali şimdi konumunu kiviye doğru terk etmektedir. Çünkü kivinin getirisi diğer meyvelere nazaran daha fazladır. Önümüzdeki yıl belki ovanın yarısı kiviye dönüşecektir. Ayrıca bu bölgede son yıllarda serada mevsimlik süs bitkileri üretimi de gelişmiştir. Bu konuda işletme sahipleri daha kültürlü, genelde ziraat mühendisi ya da ziraat teknisyeni oldukları için daha iyi bir organizasyon yapabildiler kendi aralarında. Bu da iyi bir şey. Ayrıca dış mekan süs bitkileri konusunda da çok önemli gelişmeler var. Bunların da üretimi bölgemizde yaygınlaşmaktadır.

- Tarımın bu denli gelişmesinin nedenleri nelerdir?

- Üretim kültürünün burada gelişmesinin başlıca iki sebebi var; bir tanesi Yalova Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü‘nün yakın oluşu ve bu kurumun bağ, bahçe ve süs bitkileri üzerinde Türkiye‘de ve hatta Balkanlar‘da tek müessese oluşu diyeyim. İyi organize olmuş bir müessese oluşu. Diğer sebep de yöre halkının yeniliğe açık ve sürekli arayış içinde oluşu. Vatandaş her yıl yeni çeşitleri, teknikleri öğrenir ve takip eder. Hatta iki yıl önce bir grup Avrupa‘daki yenilikleri görüp öğrenmek için İtalya‘ya gitti. Bir fuar vesilesiyle oradaki kendi konularıyla ilgili tüm meyve bahçelerini ve çiftliklerini gezdiler, o konudaki bilgilerini tazelemiş oldular. Bu, zaman zaman muhtelif gruplar halinde devam ediyor. Dolayısıyla buradaki kültürü gözardı etmemek lazım. Eğer burada tersaneler yapılırsa bu kültürün buradan dağılacağını söyleyebilirim. Herkes kendi başının çaresine bakacak belki de. Tarlasını satacak, başka yerlere gidecek. Bizim buradaki önemli bir avantajımız da İstanbul, Kocaeli ve Bursa gibi büyük metropollerin yakın olmasıdır. Pazarın hemen yakın yerde olması önemli bir tüketim olanağı sağlamaktadır.

- Proje bölgeye ne gibi zararlar verecek?

- Bu proje yapıldığı zaman 4.5 kilometrelik alanda kıyı kesimi tamamen elden çıkacak. Tersaneciler, "Bugünkü kıyı bandından denize doğru 300 metrelik bir alan doldurulacak biz onun üzerinde faaliyet göstereceğiz" diyorlar. 20-25 bin dekar büyüklüğündeki ova kısmında bir karış toprağa ihtiyacımız yok gibi bir söylemleri var. Fakat bu tabii basında geçen şeyler. Projeyi alıp da incelediğimiz zaman gerçekler hiç de öyle değil. "1000 iş kolunda yan sanayi burada iş yapacak" diyorlar. Bu 1000 iş kolu nerede yerleşecek? Hemen o kıyıda, şu anda tarım yapılan ya da meyve bahçesi olan kısımlarda yan sanayi kurulmak istenecek. Yani gidip de İstanbul‘da, Tekirdağ‘da veya Sakarya‘da yan sanayi kurulacak hali yok.. Dolayısıyla burada topraklarımızı tehdit edecek. Tersane kurulduğu alanla kalmıyor. Bunu anlayabilmeleri için insanların Tuzla‘ya gidip şöyle bir E5 karayolundan Tuzla‘ya doğru bakması lazım. E5‘in kuzey tarafına geçmiş, Aydınlı Köyü var yukarıda oralara kadar yayılmış bu yan sanayi. Ayrıca proje sahiplerinin yaptığı planlamaya göre 27 milyon tonluk dolgu malzemesi taşımak için 30 ay süreyle bizim belediyenin sınırları içindeki yollardan yararlanacaklar. Bizim yollarımızın kapasitesinin çok üzerinde bir istek bu. Çünkü bizim yollarımız ancak traktör ve benzeri araçların ihtiyaçlarını karşılayacak kalitede. Yolların genişletilmesi istenecek. Ayrıca bu yolun iki yanında verimli meyve bahçeleri var. Boş bir arazi yok. Burada bulunan birkaç evin sahipleri de bundan şikayetçi. 30 ay süreyle yani 2.5 yıl boyunca 30-40 tonluk kamyonlar geçecek. Bu kamyonun bir de dönüşünü hesap edersek, yarım dakikada bir bu kamyonlar bu yoldan gelip geçecek. Ve buradaki gürültü ve tozuma miktarını artık siz gözünüzde canlandırın. Çok önemli bir kirlilik yaratacak. Dolayısıyla bu yollarda yapılacak her türlü genişleme tarımsal arazilerde kayıp demektir. Bu girişim yaşama geçerse kısa veya uzun vadede tarım alanları tarım dışı kullanıma açılmak zorunda olacak. Zaman içinde idareler, özellikle de belediyeler üzerine bu şekilde bir baskı uygulanacak. Dolgu yapılmak istenen alanlar, 1380 Sayılı Su Ürünleri Kanunu‘nun 2. maddesinde belirtilen istihsal yerleri tanımına da tamamen uyuyor. 29 Ocak 1981 tarih ve 17235 sayılı Resmi Gazete‘ye göre bugünkü Topçular İskelesi, eski adıyla Handere‘den Karamürsel‘in doğusundaki Ulaşlı‘ya kadar alan su ürünlerinin doğal üreme alanları olarak tespit edilmiş ve zabıtlara geçmiş. Ve bunların korunması gereken yerler olduğu da Su Ürünleri Yasası‘nda belirtilmektedir. Dolgu alanları bu doğal üreme alanlarını da yok edecektir. Bunları da düşünmek lazım. Bu geri dönüşü olmayan bir süreçtir.

- Yöre halkı sözkonusu projeye nasıl bakıyor ve siz bugüne kadar ne gibi çalışmalar yürüttünüz?

- Tersane girişimcileri 1 yıldan beri "işsizliğe çare bulunacak" gibi gerekçelerle, insanlarımız ve ülkemizin zayıf noktasından girerek, basın kampanyalarıyla kamuoyunu yanılttılar. Türkiye‘de işsizlik her yerde var. Sadece Yalova‘da veya Altınova‘da değil. Bu "işsizliği kaldıracağız" savı altında bize göre yanlış bir ilerleme var. Projeye göre dolgu esnasında yani 2.5 yıl yalnızca 300 kişi çalışacak. ÇED raporunda okuduğumuz rakamlara göre ikinci 2.5 yılda 2-3 bin kişinin, işletme aşamasına geldiğinde de 10 bin kişinin çalışacağı belirtiliyor ama o da 5 yıl sonra. Bana sorarsanız bu rakamlar bile abartılı geliyor. Biz Bayındırlık Bakanlığı‘nca onaylanan dolgu imar planlarını halka anlattık. "Buna itiraz etmek isteyen varsa itiraz edecek olanların dilekçe vermeleri gerekir" diye sesli yayın cihazlarımızla duyuru yaptık ve bu haritaları panolarımıza astık. 1 aylık askı süresi sonunda bize 642 tane itiraz dilekçesi geldi. Biz bunları Bayındırlık Bakanlığı‘na, Yalova Valiliği‘ne ilettik. Belediye olarak yaptığımız itiraz da şu anda bakanlık tarafından inceleniyor. Belediye olarak görevimizi yerine getirdik. Özellikle geçimini topraktan sağlayan insanların ilerde nelerle karşılaşacağını açıklamak suretiyle onları bu konuda uyanık olmaya davet ettik. Ama bizim buradaki çabamız, tersane girişimcilerinin çalışmaları yanında biraz geride kaldı. Çünkü bu biraz da maddi güç meselesi olduğu için yerel basında onlar daha baskın çıktı.

- Bu bölgenin sanayileştirilmesi yönünde karşı bir kampanya mı var?

- Kamuoyunda "Yalova‘nın batısı turizm, doğusu sanayi olarak geliştirilsin" deniyor. Stratejik plan diye çıkarılan haritalar henüz bir yerde onaylanmış değil. Dolayısıyla bunlar sanki onaylanıp da gerçekleşmesi mutlak olan bir harita gibi ortaya sunuluyor ve insanlar yanıltılıyor. Bu haritalar elden ele veya gazetelerde dolaşmakta. Şu anda sanayi kuruluşu olmayan bir yer, stratejik planda sanayi alanı gibi gösterilerek insanlara bu kabul ettirilmeye çalışılıyor. Yalova‘da bir imza kampanyasında, "Tersane istiyor musunuz?" diye soruluyor. Geçende TEMA‘da görevli bir arkadaş anlattı, yaşlı bir beye soruyorlar, o da "destekliyorum" diyor. TEMA‘daki arkadaş "niye destekliyorsun" diyor? "E canım" diyor "Okullar olacak, çocuklar okula gidecek" yanıtını veriyor. Burada tersane ile dershaneyi bile karıştırıyor vatandaş. Yalova‘da oturan vatandaş, tersane yapılacak yerin özelliklerini bilmiyor. "Sahil kesimi tuzlu, bataklık gibi" yayınlarla burası elden çıkarılması gereken yerlermiş gibi bir izlenim verildi. Burada insanların bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olması durumuyla karşı karşıyayız. Biz, insanlarımızın gelip bu bölgeyi tanımalarını, üretim potansiyelini görmelerini, eğer tarım dışı kullanıma açılacak olursa buranın sonsuza dek elden çıkacağını görmelerini istiyoruz. Burada yapılan üretim İstanbul‘un lüks mağazalarında, büyük market zincirlerinde pazarlanıyor. Bunu vatandaşın görerek karar vermesi lazım.

- Bölge için tarım bu denli önemliyken neden tersane yapmak üzere burası seçildi?

- Bu soruyu ben kendi kendime de soruyorum. Hiç mi başka bir yer yoktu ve niye burası diye? "Tuzla ve Pendik‘teki tersanelerin buraya yakın oluşu, orayla ilişkiler ve eleman temininde kolaylık olacağı" gerekçesiyle bu bölgeyi seçtiler sanıyorum. Ama bana göre çok yanlış bir seçim oldu. Biz tersane yapılmasına karşı değiliz. Basında bizi o şekilde yıpratmak istiyorlar, tersane ve sanayileşmeye karşı mısınız gibi. Böyle bir şey olamaz. Eğer Türkiye‘de işsizlik azalacaksa veya işsizliğe çare bulunacaksa sanayileşmenin olması lazım. Tarımdaki nüfusun gittikçe azalması lazım. Ama yer seçimi konusunda büyük bir yanlışlık yapılmaktadır. Tarımsal özelliği, verimlilik özelliği olmayan kıyı kesimlerinde bunların yapılması gerektiğine inanıyorum. Ayrıca Marmara Denizi kapalı bir iç deniz olduğu için su hareketleri de zayıf olduğu için burada oluşacak kirliliği denizin kendi kendine temizleyemeyeceğinden dolayı zaman içinde İzmit Körfezi ve Haliç‘te olduğu gibi çok ciddi bir kirlenmeye neden olabilir. Bu bakımdan endişelerimiz var. Bu proje aslında yalnızca bizim belediyeyi ilgilendiren bir konu değil, bütün körfezi ve o çevrede yaşayan insanları doğrudan etkileyeceği için körfez çevresindeki insanların da duyarlı olması gerekiyor. Bir çevreci olarak bu bölgede yaşamayan insanların da bu projeye karşı çıkması gerektiğine inanıyorum. Yalova, İstanbul, İzmit ve Bursa metropolü içinde sanayileşmesi gereken bir şehir değil, doğal zenginliklerini, yeşilliklerini, ormanlarını koruyarak gelişmesi gereken bir şehirdir. Bu 3 büyük sanayi şehrinin insanlarının hafta sonunda veya kısa-uzun vadeli dönemlerde gelip kendilerini dinlenmeye bırakabilecekleri yeşil, sakin, temiz havası olan bir şehir olarak planlanmalıdır.

- Bölge deprem kuşağında. Bu proje ile deprem riski de gözardı mı ediliyor?

- Biliyorsunuz, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi‘nde burada çok ciddi bir yıkım yaşandı. Kuzey Anadolu Fay Hattı, Bolu‘dan tutun, Çınarcık‘ın batısına kadar olan kesimde devam etmekte ve deprem oluştuğu zaman çok şiddetli yıkımlara sebep olmakta. Bu fay hattı Hersek Deltası‘nı doğu-batı istikametinde geçmekte. Dolayısıyla tersane yapılacak alanlar deprem riski altında. Gemi İnşaat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali İhsan ALDOĞAN, geçtiğimiz günlerde yapılan bir sempozyumda, bu konuyu açıklıkla dile getirdi. Gölcük Askeri Tersanesi neden taşınarak, Pendik‘e alındı? Fay hattının üzerinde olduğu için. Buradan da aynı fay hattı geçiyor. Böyle sakınca ve riskleri de var. Buraya trilyonlarca lira yatırım yapılacak. Olası bir depremde kullanım dışı kalabilir. Milli servetin ve insan yaşamının "Tuzla‘ya yakınlığı" gibi gerekçelerle riske atılması doğru bir görüş değil.

- Bundan sonraki aşamalarda mücadelenizi yargıya taşımayı düşünüyor musunuz?

- İtiraz başvurularımıza olumsuz yanıt gelirse tabii ki yargıda hakkımızı arayacağız. Şimdi bu askı süresiyle ilgili cevapları bekliyoruz. Ondan sonra idari yargıda bunu sürdüreceğiz. Bu konuda yaptığımız bilgilendirme çalışmalarından sonra vatandaş da buna ilgi duydu ve tersaneye niye karşı çıkılması gerektiğini daha iyi anladı. Önemli bir potansiyel oluştu bu konuda. Biz bundan sonra da çalışmalarımıza devam edeceğiz.

Ali Ekber FİDAN kimdir?

1947 yılında Subaşı‘nda doğdu. İlköğrenimini Subaşı Beldesi‘nde, orta öğrenimini İstanbul‘da tamamladı. 1970‘de Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi‘ni bitirdi. 1972-1996 yılları arasında Yalova Araştırma Enstitüsü‘nde Ziraat Mühendisi olarak devlet hizmetinde bulundu. 1996 yılında yerleştiği Subaşı Beldesi‘nde, 2004 yılında yapılan yerel seçimler sonucu Belediye Başkanlığı görevini üstlendi. Halen ODA‘mızın önceki dönemlerde Yalova Temsilciliğini de yapan eşi Filiz FİDAN ile birlikte meyve üreticiliği gerçekleştiriyor.


 

Yalova kivi merkezi olma yolunda

Yalova‘da kivi üretiminin yaygınlaşması için büyük çaba gösteren bahçe bitkileri uzmanı ve ziraat yüksek mühendisi Hulusi SAMANCI, üretimine yaklaşık 15 yıl önce başlanan kivi meyvesinin en uygun üretim alanını Yalova‘da bulduğunu kaydetti. Vitamin ve minerallerce zengin, kalori değeri düşük, birim alana getirisi yüksek, sofralık dışında çeşitli değerlendirme yolları olan kivinin özellikle Altınova yöresinde geniş alanlarda üretildiğine dikkat çeken SAMANCI, şu görüşleri dile getirdi:

"Türkiye kivi üretiminin yaklaşık 1/3‘ü Yalova‘da gerçekleştiriliyor. Özellikle Altınova yöresinde büyüklükleri 5-20 dekar arasında değişen birçok bahçe var. Bu yöredeki 2005 yılı üretim değerinin 5 trilyonu geçmesi bekleniyor. Bu işe inanan ve en çok yatırım yapan Subaşı Beldesi üretim alanlarındaki üretim miktarı her yıl ikiye katlanıyor. Kış soğuklarının sert olmaması, ilkbahar son ve sonbahar erken donlarının zarar vermemesi, sulama kolaylıkları nemli iklimi, örnek bahçeler ve yeterli bilgi birikiminin olması, tesis için gerekli nitelikli girdileri sağlayan kuruluşların bulunması ve sadece kivi depolamaya yapılandırılmış soğuk hava depolarının olması Yalova‘yı haklı olarak kivi üretim, depolama ve pazarlama merkezi yapmaktadır."

SAMANCI, geçen yılki üretimin yüzde 80‘inin dalında satıldığını ancak Türkiye‘nin kivi tüketiminin yalnızca yüzde 15‘ini kendi üretimi ile karşılayabildiğini, üretim açığının başta İran ve Yunanistan olmak üzere diğer ülkelerden ithalatla kapatıldığını söyledi. Hemen hemen hiç ilaçlama yapılmayan çevre dostu bir meyve olan kivinin üretim giderlerinin yüzde 60-70‘ini budama, seyreltme ve hasat işçiliklerinin oluşturduğunu belirten SAMANCI, üretimin artması halinde gelecek yıllarda istihdam ve yöreye ek gelir sağlanacağını vurguladı. Kivi üreticilerinin desteklenmesi gerektiğini kaydeden SAMANCI, bu yolla Türkiye‘nin kivide dışa bağımlılığının azalacağına da dikkat çekti.

Ovadaki verimliliğin altını çizen SAMANCI, "Birinci sınıf tarım arazilerinin tarım dışı amaçlarla kullanılmasına karşıyız" diye konuştu.


 

Yöre çiftçileri endişeli

Altınova‘da yapılması düşünülen tersane yörede üretim yapan çiftçileri endişelendiriyor. Tarım alanlarının zarar göreceğini anlatan çiftçiler tersane yapılmasını istemiyor. Bölgede üretim yapan bazı çiftlerin konuyla ilgili görüşleri şöyle:

Aydın GÜRBÜZ: Tersaneden tarım alanları zarar görür, bu girişim tarım arazilerinin tamamen kaybolması ile sonuçlandır. Karşı bir kampanya başlatmak zorundayız. Onlar, "tarım arazileriyle işimiz yok" diyorlar ama orada oluşacak bir insan kalabalığı var. 8-10 bin kişi herhalde şişme bot gibi orada durmayacak. O insanlara en az Karamürsel kadar büyük bir alan lazım. Biz tarımla geçinen kişiler olarak tersanenin burada yapılandırılmasına karşıyız. Hiçbir faydası olacağını zannetmiyorum. İşçi alımı da bu bölgeden yapılmaz. Zaten burada da 8-10 bin tane işsiz yok. Dışardan geleceğine göre buradaki işçilere de faydası olmayacak. Vaat edilenlerin aldatmaca, düzmece olduğunu düşünüyorum.

Gazi KARTAL: Burası Türkiye‘nin en verimli arazisine sahip. Ben, İller Bankası‘nda görev yaptım, Türkiye‘yi adım adım gezdim. Şunu söyleyebilirim ki en kaliteli kivi burada üretiliyor. En kaliteli şeftali burada üretiliyor. Bir dönümden 4 ton elma alınıyor. 30-40 bin kişi buradan ekmek yiyor. Tersanenin böyle bir iş imkanı sağlaması mümkün değil.

İlhan ASLANPARÇASI: Buraya 20 sene önce geldik. Ayağa kalktığımızda hiçbir yeri göremezdik ağaçtan. Şimdi yapılaşma nedeniyle azaldı. Buradaki yol çok dar. Kamyonların geçişi nedeniyle yol bozulacak. Çocuklarımızın zarar görmesi tehlikesi var. Tersanenin tarım alanlarına mutlaka zararı olacak. Bu kadar verimli torakların elden gitmesi insanı üzüyor. Evler yapılacak, yollar açılacak, yazık. Değil tersane buraya ev yapılmasına bile karşıyım.

Mustafa ASLANPARÇASI: Kamyonlar bu dar yoldan geçerse yaratacağı toz ve gürültü nedeniyle burayı mahvederler. Yolun genişletilmesi ise tapulu sınırlarımızın ihlal edilmesi anlamına gelir.

Filiz FİDAN: Tersaneyi ilk duyduğumda büyük endişeye kapıldım. Tersane yapılması halinde 1-2 yıl içinde ovadaki tüm tarım etkilenir. Yol istekleri olacak, yan sanayi çağrılacak. Yan sanayi bahçemizde kurulacak. Dolgu malzemelerinin taşınması ve boşaltılması sırasında çıkacak toz bitkilerin üzerini kaplayacak ve bitkiler uzun vadede verimsiz olacak. Zaman içinde büyük çiftçiler burayı terk eder, zararı küçük işletmeler görür.


 

ODA‘mız tersaneye aylar önce karşı çıktı*

ODA‘mız geçen yıl Eylül ayında hazırladığı rapor ve basın açıklamasıyla Atınova‘da yapılması düşünülen tersaneyi gündeme taşıyarak, kamuoyunu uyarmıştı. "Planlanan Deniz Araçları Yapım - Bakım Ve Onarım Tesislerinin Doğal Kaynaklarımız Üzerine Yapabileceği Olumsuz Etkiler" Raporu ve "Denizcilik Sektörünü, Kıyılarımızı ve Tarım Arazilerimizi Yok Etmeden Geliştirelim" başlıklı basın açıklamasında, özetle şu unsurlara dikkat çekiliyor:

  • Son dönemde Avrupa Birliği standartlarına uyum sağlayabilen deniz taşıtlarının üretim, bakım ve onarım işlemlerinin hızlandırılması amacıyla çok sayıda yeni "deniz araçları yapım-bakım" yeri yapımı gündeme gelmiştir. Bu amaçla Rize, Trabzon-Çamburnu ve Samsun gemi yapımı; Ordu-Ünye, Balıkesir-Erdek, Karadeniz Ereğlisi, Zonguldak-Kilimli gemi yapım ve söküm bölgesi; İzmir-Aliağa, Mersin-Taşucu-SEKA, Adana-BOTAŞ-İncirlik Mevkii, İskenderun ve Karasu tersane bölgeleri olarak seçilmiş ve Bartın-Kurucaşile, İzmir-Çiğli, İzmir-Dikili, Yalova-Hersek Deltası, Muğla-Milas-Ören, Muğla- Fethiye-Karaot ise yat yapım bölgesi olarak planlanmıştır.
  • Üç yanı denizlerle çevrili ülkemizde denizyolu taşımacılığının geliştirilmesini savunan ODA‘mız, bu kapsamda yeni tersanelerin kurulmasını zorunlu görmekte ve savunmaktadır. Ancak, Anayasa ve yasaların çizdiği sınırları, bilimsel gerçekleri göz ardı ederek, siyasi çıkarların ve rant elde etme arzusunun bilimsel gerçeklerin önüne geçirilerek, "Ben Yaptım, Oldu" mantığıyla, kıyıların ve tarım arazilerinin yağmalanmasına karşı çıkmaktadır.
  • Odamız, Yalova İli, Altınova ilçesinde yapımı planlanan "Gemi Yapım
  • Tersanesi"nin yerini incelemiş ve ilçedeki ilgililerin görüşlerini değerlendirmiştir. Uzmanlarımızın yerinde yaptıkları inceleme sonuçlarına göre, tersanenin 4,5 km. kıyı bandını kapsayacağı ve bu hat boyunca denizde 300-500 m. kadar dolgu yapılması gerekeceği anlaşılmıştır. Tersanenin kara bölümünün ise, kullanıma uygunluk sınıfı IIw olan değerli ova topraklarıyla kaplı olduğu saptanmıştır.

     

  • Bilindiği üzere Yalova, bitkisel üretime olağanüstü elverişli ikliminin yanı sıra, köklü tarımsal üretim birikimine ve geleneğine, verimli topraklara ve kaliteli sulara sahip bir ilimizdir. Altınova ilçesi, adı gibi altın değerinde toprakları olan, Yalova geneline göre daha geniş ovalara ve bol su kaynaklarına sahip, tarıma bağlı nüfusu daha yüksek bir yerleşim yeridir. Örneğin ilçede meyvelik alanlar, 16 000 dekarı aşan yüzölçümü ile, il meyveliklerinin % 26‘sını oluşturur. Ayrıca ve bu alanlarda son derece ileri tarım teknikleri uygulanmaktadır. Süs bitkilerine ve sebzeciliğe yönelik seracılığın da hızla geliştiği yöre; Hersek Gölü başta olmak üzere lagünleri, kıyı çizgisi ve sığ sularındaki eşsiz canlı zenginlikleri dolayısıyla doğal zenginlikler yönünden özel önem taşımaktadır.
  • Tersane yapımı, gerektirdiği altyapı ve yan sanayi ile birlikte, bu eşsiz zenginliğin sonsuza değin yok olmasına yol açacaktır. Çünkü yan sanayi tersaneye en yakın yere gelmek isteyeceğinden bu araziler üzerinde yerleşecektir. Yan sanayinin su ihtiyacı tarım alanlarında kullanılan suyun çekilmesine ve deniz suyunun bu alanlara ilerleyerek tatlı su kaynaklarının kullanılamaz duruma gelmesine ve diğer tarım topraklarının tuzlanmasına yol açacaktır. Tersane ve yan sanayisinin ardından yerleşim yerleri de bu alanı işgal edecektir.
  • Tersane kurulacak saha denizin doldurulması ile kazanılacaktır. Yaklaşık 4.5 km uzunluğunda bir sahil şeridi boyunca denizin içine doğru ise 300-500 m mesafede dolgu yapılması kaçınılmazdır. Zira, ancak bu mesafede denizde ancak 4,5-5 m derinliğe ulaşılabilmektedir. Tersane yerinin İzmit Körfezi‘nde düşünülmesi, suların çok sığ olması nedeniyle böylesine büyük deniz dolgusu gerekecektir. Aksi taktirde derinlik yeterli olmazsa gemiler yanaşamayacaktır. Denizin önemli derecede doldurulacağı da dikkate alındığında su ürünleri üzerinde olumsuz bir etki yaratmayacağını söylemek bilime aykırı olacaktır.
  • 1999 Depremlerini Yalova-Altınova özelinde incelediğimizde; depreme neden olan fay zonunun batı kesiminde, Hersek kasabasında, birbirine parelel olarak gelişmiş 4 büyük çatlak saptandığı görülmektedir. Raporlardaki ortak öneriler ise; gerek depremden hasar gören yerleşim birimlerinde, gerekse diğer bölgelerimizde bundan böyle yer seçimi çalışmalarına gereken önem verilmelidir. Hazırlanmakta olan çevre düzeni planlarında, deprem riski de dikkate alınmak koşuluyla tarım topraklarının titizlikle korunması konusuna önem ve öncelik verilmesi gerekmektedir.
  • Tüm bu gerekçelerle; Yalova-Altınova-Subaşı ve çevresinde kurulması planlanan tersaneye ilişkin karar yeniden değerlendirilmeli ve verimli tarım toprakları yerine, dolgu gerektirmeyen yeterli derinliğe sahip daha uygun bir alan seçilmelidir. Yer seçimi aşamasında tek tek ilgili kuruluşlardan görüş almak yerine, "organize sanayi bölgeleri" seçiminde olduğu üzere, tüm tarafların katıldığı kurulların yetkilendirilmesi yoluna gidilmelidir. Bu konudaki yasal boşluk hızla doldurulmalıdır. Kıyılarımızı özelleştirici süreçler de derhal durdurulmalıdır.

* Tersane girişimiyle ilgili raporu İstanbul Şube Başkanımız Ahmet ATALIK, ODA‘mız Toprak Su Komisyonu Üyesi Cahit YILMAZ ve Yalova İl Temsilci Yardımcımız Dr. Emin ERGUN, yerinde yaptıkları inceleme sonucunda hazırlamışlardır.

Okunma Sayısı: 3647
Fotoğraf Galerisi