SUYUN TİCARİLEŞTİRİLMESİNE HAYIR PLATFORMU KURULDU

İSTANBUL ŞUBE ( )
16.07.2008 (Son Güncelleme: 16.07.2008 12:27:59)

Başta TMMOB, DİSK, KESK, TTB, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu ve GDO'ya Hayır Platformu olmak üzere birçok federasyon, platform, derneğin biraraya gelmesi ile oluşan ve her aşamasında Şube Yönetim Kurulumuzun katkıları olan Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu 15 Temmuz 2008 günü Taksim meydanında yaptığı basın açıklaması ile kuruluşunu kamuoyuna duyurdu.

BASINA VE KAMUOYUNA

ÇAĞRI METNİ

15 TEMMUZ 2008 

Emperyalizmin Pazar kavgası-arayışı, son 30 yılda eğitimden sağlığa, doğal varlıklara, sosyal güvenliğe, ulaşımdan, posta hizmetlerine kadar uzanmış ve insanlığın, yeryüzünün ve doğanın bütün değerlerini hızla metalaştırmaya başlamıştır.

Krizin şiddetlenmesiyle, başta Orta Doğu olmak üzere bütün doğal enerji koridorları emperyalistler arası paylaşımın konusu haline getirilirken; dünyamızda canlı hayatın sürmesinin en temel unsuru olan su bile alınıp satılan bir piyasa malı haline getirilmiştir.

Biz, aşağıda imzası bulunan kurum ve örgütler suyun bir piyasa malı gibi alınıp satılmasının yol açacağı belli başlı ve bugün öngörülebilen şu sorunlar üzerinde ortaklaştığımızı kamuoyuna duyuruyoruz:

  • İçme ve sulama suyu şirketlerinin yanı sıra inşaat, enerji, maden, gıda, kimya, metal, tarım- gıda ve daha pek çok endüstride faal olan tekeller ve onlarla işbirliği yapan yerel yönetimler, su çıkarma, dağıtım, sulama sistemleri, hidroelektrik santraller ve baraj yapımı ihalelerinde hak talep etmeye başlamıştır.
  • Daha şimdiden dünyanın pek çok yerinde içme sularının dağıtımı özelleşmiş ve yoksul halkların ciddi tepkileriyle karşılaşmıştır. Ülkemizde de bir kaç ilin su dağıtım şebekeleri özelleştirilmiş, Edirne örneğinde olduğu gibi paylaşım kavgaları artık gizlenemez hale gelmiş, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ırmakların bile kullanımının özel şirketlere devredileceğini açıklamakta sakınca görmemiştir.
  • Öte yandan suyun ticarileştirilmesi, özelleştirilmesi, metalaştırılması çabaları yalnızca yoksulların temiz suya erişim hakkını tehdit etmekle de kalmamakta, yeni baraj ve santral inşaatları yüzünden dünya halklarını ve gelecek nesilleri mevcut su havzalarının tümüyle kaybedilmesi, havzalardaki canlı yaşamın ve gen kaynaklarının tahrip edilerek ekosistemlerin sona ermesi, tarihi ve kültürel mirasın yok edilmesi gibi telafisi mümkün olmayan tehlikelerle karşı karşıya bırakmaktadır.
  • Suyun piyasaya açılmasının, ayrıca, bugüne kadar başta belediyeler olmak üzere su dağıtımında çalışan bütün ücretlilerin istihdamını ve çalışma güvencesini tehdit eden bir gelişme olacağı, dünyadaki su özelleştirme örneklerinden bilinmektedir.
  • Ayrıca, tarımdaki hızlı kapitalistleşme sürecinde tohum, gübre, akaryakıt vs. zorunlu ihtiyaçlarını temin etme gücü bile kalmamış olan ve geçimlik tarımla yaşamını sürdürmeye çalışan milyonlarca köylünün tarımdan tamamen koparılması anlamına gelecek olan suyun ticarileşmesinin diğer dolaysız ve dolaylı etkilerinin neler olacağı henüz tam olarak öngörülememektedir.
  • Suyu satın almaya gücü yetmeyen milyonlarca köylü ve çiftçinin topraklarından koparılarak büyük kentlere zorla göç ettirilmesinin sonuçları, yığınsal işsizliğin ve sefaletin doruğa çıkması, çarpık kentleşmenin en uç noktaya ulaşması ve dolayısıyla kentlerin gecekondu mahallelerinde daha da çekilmez boyutlara erişecek olan suya erişim hakkı ihlalleriyle özetlenemeyecek kadar ağır ve yıkıcı olacaktır.
  • Su, özelleştirildiğinde sermayenin aşırı kar hırsından dolayı mevcut durumundan daha da sağlıksız hale gelecektir. Birçok hastalıkta aşırı artış olacaktır. Dünyada bu durumun birçok örneği ile karşılaşılmaktadır.
  • Su forumlarında; su kaynaklarının yönetimi için sorumlulukların geliştirilmesi ve sürdürülebilir uygulamalar vurgulanmakta, suyun ticarileştirilmesi konularında siyasi taahhüt teşvik edilmekte ve özellikle Bakanlar konferansı aracılığıyla su konusunun siyasi gündemin üst sırasına taşınmasının hedeflendiği bilinmektedir. Bugün petrol yüzünden savaşlar yapılmaktadır, yarın su savaş sebebi olacaktır. Dünya halklarının ortak malı olan su ve su kaynaklarının talan edilmesine ve sermayeye peşkeş çekilmesine izin verilemez.
  • Su kaynakları halkın malıdır.  Alınıp satılamaz, ticarileştirilemez, halkın su kullanım hakkı engellenemez.
  • Birleşmiş Milletler 1977 yılında suyun insan hakkı olduğu kararı almış, 1992 yılında suyun alınıp satılabilen bir meta olduğuna karar vermiştir. 1996 yılında oluşturulan Dünya Su Konseyi aracılığıyla çok uluslu şirketler ve özel sektör temsilcilerinin ülke politikacıları ve yerel yöneticileri ile işbirliği sonucu   ‘su‘   bütün dünyada talana açılmıştır. Dünya Su Konseyinin gerçekleştirdiği Dünya Su forumlarının hepsinde Dünya Su Konseyinin amacı tüm dünyada ve ülkemizde tüm suların (su kaynaklarının, akarsuların, göllerin, barajların, şehirlerin su dağıtımının) özelleştirilmesini amaçlamaktadır.  Dünyadaki ve ülkemizdeki su politikalarının iyi izlenmesi ve gündemde olan özelleştirmelere tavır alınması amacındayız. 2009 yılında ülkemizde yapılacak olan Dünya Su Forumunu platform olarak teşhir ve protesto ederek özelleştirmeleri durdurmalıyız. Bunun için güç birliği yaparak mücadele etmeliyiz.

Yukarıda aktarılan nedenlerden ötürü önümüzdeki dönemde en önemli toplumsal mücadele konularından birinin "suyun özelleştirilmesi, ticarileştirilmesi ve metalaştırılması" konusu olacağı açık şekilde görülmektedir. 2009 yılının Mart ayında İstanbul‘da toplanacak olan ve suyun piyasalaştırılması sürecini hızlandırmayı amaçlayan 5. Dünya Su Forumuna karşı gereken cevabı vermek, ülke ölçeğinde güçlü ve kararlı bir birliktelikle mümkün olacaktır. Yine aynı nedenlerden ötürü biz, aşağıda imzası bulunan kuruluşlar ve örgütler suyun özelleştirilmesine ve Dünya Su Forumunun Mart-2009‘da İstanbul‘da bu süreci daha da hızlandırmak amacıyla düzenleyeceği toplantılara karşı birlikte mücadele etmek için bir araya geldiğimizi duyuruyoruz.

SUYUN TİCARİLEŞTİRİLMESİNE HAYIR PLATFORMU

Okunma Sayısı: 1348
Fotoğraf Galerisi