BU KİRLİ YASA ÇIKMAMALI! - İYİBİLGİ

İSTANBUL ŞUBE ( )
10.10.2008 (Son Güncelleme: 22.10.2008 15:54:03)

Önce yerli tohumlarımız TBMM’den yasa ile yabancı güçlerin eline geçti. Şimdi de canlı organizmaların genetiğini kurcalamaya imkan veren yasa tasarısı Başbakanlıkta incelemede! İyibilgi uyarıyor: Bu yasa geçmemeli! iyibilgi özel

Genetik tarıma ve genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO) her türlü ticaret ve tüketimine kapı aralayacak Biyogüvenlik Yasa Tasarısı onaylanırsa ne olacak? Neden Türkiye‘nin kendine yetecek verimli toprakları varken GDO dayatması yapılıyor? Bu yasa en çok kimleri sevindiriyor? Türk halkını ve Türkiye topraklarını ne gibi sıkıntılar bekliyor?

İnsan sağlığı ve biyoçeşitlilik üzerindeki etkileri tüm dünyada hâlâ ateşli bir tartışma konusu olmasına karşın genetik tarım ve transgenik ürünler hızla yaygınlaşıyor. Başta ABD, Arjantin, Hindistan ve Çin olmak üzere toplam 23 ülkede 114 milyon hektar alanda genetik tarım yapılırken, dünya çapında bu tarımı gerçekleştiren çiftçi sayısı ise 12 milyona ulaştı. 2025 yılında 25 milyar dolara ulaşması öngörülen pazar ise şimdiden 33 milyar dolara dayandı. Bu ürünlerin üretim ve ticaretine yönelik düzenlemeler ise dünyanın gündeminde. Bunun için 2003 yılında aralarında Türkiye‘nin de bulunduğu ülkeler Uluslararası Cartagena Biyogüvenlik Protokolü‘nü imzaladı. Bu protokole göre tüm ülkeler yasalarını 2009 sonuna kadar çıkarmak zorunda.

İyibilgi olarak yıllardır gündeme getirdiğimiz GDO dosyasını tekrar açıyoruz. İşte GDO alanında yıllardır araştırmalar yapan alanında uzman isimlerin görüşleri…

Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı ve GDO‘ya Hayır Platformu bileşeni Ahmet Atalık‘a bu yasa onaylanırsa ne olacağını sorduk.

Tasarıyı en son 3 yıl önce gördüklerini söyleyen Ahmet Atalık Türkiye‘de GDO‘ya hayır demek için yıllardır savaş verdiklerini, 3 yıl önce yüzbin imza toplayarak TBMM‘ye sunduklarını ve TBMM‘de, ziraat mühendislerine GDO‘lar konusunda eğitim verdiklerini belirtti. Ancak bütün çabalarına rağmen şu anki yasa tasarısının kamuoyundan saklandığını ve Ziraat Mühendisleri Odası olarak Biyogüvenlik yasa taslağı hakkında bir bilgiye sahip olamadıklarını ifade eden Atalık, Türkiye‘nin GDO üretimine ihtiyacı olmadığını söyledi. Atalık‘ın açıklamaları şöyle:

Türkiye‘nin GDO‘lu tarıma ihtiyacı yok, normal tohumlar daha verimli!

"Arjantin topraklarında % 90 GDO‘lu soya eker ve tüm dünyaya GDO‘lu soya ticareti yapar, Türkiye normal soya tohumu eker ve yetiştirir. Verim açısından baktığımızda aynı birim alandan Arjantin 270 kg. GDO‘lu soya alırken, Türkiye 300 kg. normal soya alır. Ancak yine de Türkiye‘de gerekli miktarda yetiştirmek yerine yurt dışından soya ithalatı yapılır.

GDO‘lu tarımda ne ilaç kullanımı azalır, ne de verim yükselir. Dünyada açlığa çare olacağı söylenmektedir ama bu gerçek değildir. Türkiye‘nin GDO‘lu tarıma ihtiyacı yoktur.

Tarım Bakanlığı‘nın açıklamaları net değil!

Tarım Bakanlığı yaptığı açıklamada; 115 mısır ve mısır ürününü üzerinde yaptıkları inceleme ve araştırmalarının sonunda Türkiye‘deki gıda ürünlerinde GDO‘ya rastlamadıklarını açıkladı. Ne ilginçtir ki GDO‘yu en çok destekleyen Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Çetiner geçtiğimiz haftalarda üniversitede GDO ile ilgili yaptıkları konferansta Türkiye‘deki gıda ürünlerinde GDO tespit ettiklerini açıkladı.

GDO‘ya Hayır Platformu olarak Arjantin‘den Türkiye‘ye ithal edilen mısırlardan aldığımız örnekler üzerinde yapılan incelemede GDO tespit ettik ve bunu Tarım Bakanlığına da bildirdik.

İnsan sağlığı üzerinde bir araştırma yapılmaksızın piyasaya sürülmesinin sakıncalı olduğunu biz değil konuyu yıllardır araştıran Amerika‘daki bilim adamları söylüyor.

Önce sağlıklı besin üretimine kaynak ayrılmalı

Ülkemizde öncelikli olarak insanların sağlıklı beslenebilmesi ve sağlıklı gıda üretilmesi için kaynak ayrılmalı. İnsanların beslenmeden doğan hastalıklara maruz kalması ile yapılan hastane, ilaç masrafları ve iş gücü kaybını bir araya getirdiğimizde ekonomimizin ne kadar zarar gördüğü açık şekilde görülmektedir. İşte bu yüzden öncelikle sağlıklı tedbirlerin alınması Türkiye ekonomisine daha fazla katkıda bulunacaktır."

Doğal denge tehdit altında!

Yıldız Teknik Üniversitesi Biyomühendislik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şeminur Topal GDO‘lu ürünlerin zararlarını yıllardır anlattıklarını ifade ediyor. Kontrolsüz olarak her türlü GDO‘lu ürünün yıllardır Türkiye‘ye alındığını anlatan Topal yasa çıkarsa Türkiye‘de rahatlıkla GDO‘lu ürün ekilip, üretilebileceğini ve ithalatının da daha rahat yapılabileceğini söylüyor. Topal sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Şu an kontrolsüz olarak her tür GDO‘lu ürünü alıyoruz. Yasa çıkarsa Türkiye‘de rahat şekilde ekim ve üretim yapılabilecek. GDO‘lu ürünlerin zararlarını yıllardır tartışıyoruz. Araştırmalar dünya genelinde devam ediyor. Ortalama 15 yıldır üretilen GDO‘lu gıdaların yeni nesilde nasıl bir etki bırakacağı net olarak bilinmiyor ancak araştırmalardan çıkan sonuçlarda embriyoların küçüldüğü, özellikle üretim yayılımında biyoçeşitliliği çok etkilediği ve zaman içinde GDO üretiminin artması ve yaygınlaşması ile biyofloranın değişeceği yani doğal dengenin tehdit altında olduğu görülüyor.

Ticaret bilime egemen durumda!

Geçtiğimiz hafta Sabancı Üniversitesinde yapılan toplantıda GDO‘lar resmen aklandı. Ben ve benim gibi GDO‘ların zararlarını anlatan bilim insanları son derece amiyane bir tabirle aptal ve salak gibi ifadeler kullanarak yalanlandı. Günümüzde ticaret bilime egemen durumda. Parasal gücü olanlar istediği işi istediği insana istediği ortamda yaptırabiliyor. Türkiye‘de tarım uluslararası şirketlerinde güdümünde alınan kararlarla yol alıyor."

Amaç ticareti körüklemek

Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tayfun Özkaya‘nın Biyogüvenlik Yasa Taslağı hakkındaki açıklamalı ise şöyle:

"GDO yasasının bastırılmasındaki amaç ticareti körüklemek, getireceği zararlar şu an düşünülmüyor. GDO‘ların temelde insan sağlığına olan zararları alerjiler üzerinde toplanıyor. Yüzlerce kanıtlanmış örneği bulunuyor. Büyük bir tehdit oluşturduğuna dair beklentiler var. Macar bir araştırmacı GDO‘lu patateslerle fareler üzerinde yaptığı karşılaştırmalı araştırma sonucunda GDO‘lu patatesleri tüketen farelerin kanser olduğunu ortaya çıkardı.  

GDO‘lar sağlık ve biyogüvenlik konusunda tehdit oluşturuyor

Biyoçeşitliliğe karşı verimi artırmadığı konusunda araştırmalar var. Kuraklık olduğu takdirde GDO‘lu tohumların veriminin çok düşük olduğu görüldü. Ayrıca GDO‘lar çok fazla girdi kullanıyor, iddialara göre daha verimli denmesine rağmen, GDO‘lar herbisit denen ot öldürücülere dayanıklı, sonunda bakıyorsunuz ki GDO‘lu tohum, firmanın ürettiği herbisite dayanıklı oluyor. Firmalar tohumu ve ilacı paket olarak sunuyor. Dünyanın 10 büyük tohum firması, aynı zamanda ilaç kimyasalları da üretiyor. Örneği Monsanto tohumda 1. sırada iken, ilaç listesinde 5. sırada, Singenta firması tohumda 3. sırada iken, ilaçta 2. sırada yer alıyor. Üçüncü bir liste oluşturup GDO‘lu tohum üreten firmalar dediğinizde yine aynı firmaları görüyorsunuz. Sonuçta gıda üretiminin tüm dünyada tekelleşmeye doğru gittiğini görüyoruz.

Tarihin tanık olmadığı tarım hegemonyası

Eğer bütün dünyada çiftçilerin kendi yetiştirdikleri tohumlar engellenebilirse piyasa genişlemesi 73 milyar dolara çıkmaktadır. (Grain, 2007) Tohum piyasası tekeller ile büyüme eğilimi göstermesinin yanında, tarım kimyasalları, GDO araçlarının birlikte kullanılması ile firmalara bir çarpan etkisi de kazandırabilmektedir. Firmaların tohum çeşitlerinin ancak ve ancak tarımsal ilaç ve gübrelerle yetiştirilebilecek özellikte ıslah edilmeleri çiftçileri firmaların ürünlerini almaya zorlamaktadır. GDO‘lu tohumlar bu firmalara daha da üstün yeni bir güç kazandırmaktadır. Örneğin herbisite dayanıklı bir çeşit GDO yöntemleriyle geliştirilmektedir. Ancak kullanılacak herbisit firmanın marka herbisitidir. Dolayısıyla tohum ve herbisit beraberce pazarlanmakta birbirlerinin satışını arttırmaktadır. Adeta birbirlerinden ayrılmayacak tamamlayıcı mallar, markalar yaratılmaktadır.

Ulusötesi bu dev firmalar böylece tohum, tarım kimyasalları ve GDO‘yu birlikte kullanarak tarım alanında tarihin tanık olmadığı bir hegemonyaya doğru gitmektedirler. Ancak bu başarılarının sağlamlaşması için tarım politikalarının da istedikleri yönde oluşması gerekmektedir.

Umut her zaman var!

Ancak tüm bu tablolara rağmen insanoğlunun umutsuz olmaya hakkı yok! Bu insanlar para için çalışıyorlar. Afrika en büyük açlığı çeken ülke, sömürge ülkelerinde sömürgeci devletlerin uyguladığı çok çeşitli örnekler var.

Gelişmekte olan ülkelere giden büyük güçler tohumu, gübreyi, ilacı satıyor ve karşılığında çıkan ürünü de çok ucuz fiyata alıyor. İngiltere büyük tekstil endüstrisini bu şekilde kurdu. Bu ülkelerde tarım sistemi bozuldu. Amaç Türkiye‘deki tohum, zirai ilaç piyasasını ele geçirmek ve GDO‘yu Türkiye‘ye sokmak.

www.iyibilgi.com (Özel) Nihal DOĞAN

Okunma Sayısı: 1436
Bağlantılar

http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=91164