AB ADAYLIK SÜRECİNDE TARIMA PARA YAĞACAK BEKLENTİSİ HAYAL - CUMHURİYET - 14.12.2004

GENEL MERKEZ ( )
17.12.2004 (Son Güncelleme: 17.12.2004 10:40:49)

<İ>AVRUPA BİRLİĞİ, YILDA 43 MİLYAR EUROYU TARIMINA AKTARIYOR. ORTAK TARIM POLİTİKASI TÜRKİYE'de uygulansa 11.3 milyar euroya gereksinim var. Oysa Türkiye, ancak 3 katrilyon TL kaynak aktarabiliyor. Bütün bu gerçeklere karşın, AB İlerleme Raporu daha fazla liberalizasyon öneriyor...

Gökhan GÜNAYDIN
(Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı)

Türkiye tarım sektörü, birçok sorunla karşı karşıya. Tarımsal ve kırsal altyapı sorunları, yüzyılı aşkın bir zaman diliminden günümüze taşınıyor. Toprak mülkiyet yapısı adaletsiz dağılıyor, işletmeler küçük ve parçalı. Cumhuriyet boyunca sağlanan gelişmelere karşın, özellikle toprak reformu çabalarının sonuçsuz kalması ve örgütlenme alanında yaşanan ''açık'' , tarım sektöründe bir dönüşümü engelliyor.

Bu yapının üzerinde, çeyrek yüzyıldır sürdürülen ve son beş yıllık süreçte derinleşen ''bağımlı politikalar'' , sektörü çöküş noktasına getirmiş durumda.

Tam da bu dönemde, merkez kapitalizmin kural tanımaz saldırılarının yanıbaşımızda sahnelendiği güvenliksiz dünyada, gıda güvencesi her zamankinden daha yaşamsal bir önem taşıyor.

Aynı süreç içinde, Dünya Ticaret Örgütü Anlaşmaları, ülkelerin tarım sektöründe uygulayacakları politikaların çerçevesini çiziyor. Bu, uluslararası düzlemin, ulus devletlerin politika belirleme erkleri üzerindeki etki alanının giderek artışına işaret ediyor.

Ancak, Türkiye açısından konu, uluslararası ilişkiler boyutu ile sınırlı kalmıyor. Türkiye'NİN TARIM POLİTİKALARINDAKİ YETKİ ALANI, OLASI BİR AB ÜYELİĞİ DURUMUNDA, ULUSLARÜSTÜ DÜZLEME TERK EDİLMİŞ OLACAK.

AVRUPA BİRLİĞİ, ORTAK TARIM POLİTİKASINI, ULUSLARÜSTÜ BİR POLİTİKA ALANI OLARAK İNŞA ETMİŞ. BİRLİĞİN POLİTİKALARI VERİLİ MEKANİZMALAR İÇİNDE BRÜKSEL'de saptanıyor, 25 üye ülke bu politikalara uyuyor.

1958 yılında topluluğun oluşturulmasından üç yıl sonra kurulan Ortak Tarım Politikası (OTP), dönem içinde birçok değişiklikler geçirmiş. Topluluğa etki eden içsel ve dışsal gelişmeler, OTP reformlarının tetikleyicisi oluyorlar.

O halde, OTP'Yİ DEĞİŞTİREN DİNAMİKLERİ İYİ ANALİZ ETMEK GEREKİYOR. OTP HANGİ AMAÇLA KURULDU, TOPLULUĞA NELER SAĞLADI, REFORME EDİLDİĞİ DÖNEMLERİN TEMEL ÖZELLİKLERİ NELERDİR ? BUGÜNKÜ OTP TÜRKİYE İÇİN UYGUN BİR POLİTİKA SETİ MİDİR, DAHA DA ÖNEMLİSİ, TÜRKİYE'ye için ''öngörülen'' üyelik tarihinde varolacak OTP, Türkiye tarımı için bir çıkış yolu olabilir mi?

Bütün bu sorularla eşanlı olarak, ülke tarımının bugünkü yapısı ile bir AB üyeliğinin, tarımsal yapılara etkisi ne olur, müzakere sürecinde neler yapılmalıdır soruları sorulmalı ve analitik yanıtlar üretilmeye çalışılmalıdır.

6 Ekim 2004 tarihinde yayımlanan Avrupa Birliği İlerleme Raporu'NDA TARIM İLE İLGİLİ İFADELERİN DE İZİNİ SÜREREK, BU SORULARI YANITLAMAYA ÇALIŞALIM...

ORTAK TARIM POLİTİKASI NEDİR, NEDEN DEĞİŞİYOR?

ROMA ANLAŞMASI İLE AET KURULDUĞUNDA, SAVAŞLARLA BİÇİMLENMİŞ ANCAK SAVAŞ ANILARI DA HâLâ CANLI OLAN BİR AVRUPA SÖZ KONUSU İDİ. TOPLULUĞU OLUŞTURAN ALTI ÜLKENİN YURTTAŞLARI, AÇLIĞI TANIMIŞ BİR KUŞAĞI TEMSİL EDİYORLARDI. BU NEDENLE 1961 YILINDA ORTAK TARIM POLİTİKASININ TEMEL HEDEFİ, TOPLULUĞU TEMEL ÜRÜNLERDE KENDİNE YETER BİR DÜZEYE YÜKSELTMEK İDİ. ÜRETİCİ VE TÜKETİCİ REFAHI, VERİMLİLİK, ARZDA SÜREKLİLİK, ÜRETİMDE İSTİKRAR, BU TEMEL HEDEFİN YANINDAKİ DİĞER HEDEFLER İDİ.

''TEK PAZAR'', ''TOPLULUK TERCİHİ'' VE ''MALİ DAYANIŞMA'' İLKELERİ ÇERÇEVESİNDE GELİŞTİRİLMESİ AMAÇLANAN OTP, 1962 YILINDA EŞSİZ BİR FİNANSMAN ARACI İLE DONATILDI: TARIMSAL GARANTİ VE YÖNVERME FONU (FEOGA). 1967 YILINDAN İTİBAREN, ÜRÜNLERİN TOPLULUK İÇİN İFADE ETTİĞİ ANLAMA GÖRE KURGULANMIŞ ''ORTAK PİYASA DÜZENLERİ'' (OPD) DEVREYE GİRMEYE BAŞLADI. BUGÜN AB, 23 OPD'ne sahiptir. Politikaları yürütmek üzere güçlü bir ''Tarım Genel Müdürlüğü'' (DG VI), müdahale kuruluşları, ödeme kuruluşları, OTP'NİN DİĞER ARAÇLARI NİTELİĞİNDE KURGULANDILAR.

OTP DİNAMİK BİR POLİTİKA ALANIDIR, YILLAR İÇİNDE ÖNEMLİ DEĞİŞİMLER GÖSTERMİŞTİR. OTP'de kaydedilen reformlar, zaman zaman AB'NİN İÇİNDEN KAYNAKLANAN, AMA DAHA ÇOK DIŞ KAYNAKLI GELİŞMELERE KARŞILIK, TOPLULUĞUN KENDİSİ İÇİN EN UYGUN POLİTİKALARI BULMA ARAYIŞINI YANSITIR.

İLK DÖNEMLERİNDE TOPLULUK BÜTÇESİNİN YARISINA YAKIN RAKAMLARLA FİNANSE EDİLEN OTP, KIRSAL VE TARIMSAL ALTYAPI SORUNLARINI BÜYÜK ÖLÇÜDE ÇÖZDÜ, ÜRETİME BAĞLI GELİR DESTEĞİ POLİTİKALARI İLE VERİMLİLİK SAĞLANDI, ÜRETİM ARTIŞLARI İLE TOPLULUK TEMEL ÜRÜNLERDE KENDİNE YETERLİLİĞİ YAKALADI...

BİR ANLAMDA OTP'nin başarısı, kendi krizini de beraber üretmiştir. Üretimi destekleyen politikalardan daha çok yararlanmak isteyen Topluluk üreticisi her geçen yıl daha çok üretmiş, aşkın üretim kapasitesi nedeniyle Topluluk stokları büyümüş, stokların eritilebilmesi için dış pazarlarda ABD ile sübvansiyonlar savaşına girilmiş, tüm bu süreç anormal bütçe yükü ve uluslararası alanda sürtüşmeleri de beraberinde getirmiştir.

Aynı süreçte, 1986 yılında, GATT Uruguay Turu Tarım görüşmeleri başlamıştır. Görüşmeler, aslolarak ABD ve AB'NİN PAZARLIĞI ŞEKLİNDE GELİŞMİŞTİR. BİR - İKİ YIL SÜRECEĞİ SANILAN GÖRÜŞMELER, ÇETİN PAZARLIKLAR NEDENİYLE TAM 8 YIL SÜRMÜŞTÜR.

İŞTE BU GÖRÜŞMELER SÜRERKEN, OTP'deki en köklü reformlardan birisi olan 1992 reformları gerçekleştirilmiştir. Reformun temel hedefi, aşkın üretim kapasitesini geri çekmek, Topluluk stoklarını ve bütçe yükünü azaltmak, GATT görüşmelerinde Topluluğun elini güçlendirmektir. Bu anlamda ''çevre'' , birdenbire OTP'NİN EN ÖNEMLİ KAYGILARINDAN BİRİSİ HALİNE GELİVERMİŞTİR. ALAN KORUMA (SET-ASİDE) ÖNLEMLERİ ÇERÇEVESİNDE, ÜRETİM ALANLARINI BOŞ BIRAKAN ÜRETİCİLERE DOĞRUDAN ÖDEME YAPILMAYA BAŞLANILMIŞTIR.

ARKASINDAN, GÜNDEM 2000 DİYE ANILAN REFORM SÜRECİ DEVREYE GİRMİŞTİR. 1999 MART VE 2003 HAZİRAN AYLARINDA AÇIKLANAN ÖNLEMLER İLE, AB, MÜDAHALECİ POLİTİKALARDAN VAZGEÇMEKTE, DESTEK KOMPOZİSYONUNU ÜRETİMDEN BAĞIMSIZ ARAÇLARA YÖNELTMEKTE; BU ARADA KIRSAL KALKINMA VE ÇEVRE VE KALİTE POLİTİKALARINI ÖNE ÇIKARMAKTADIR.

İÇSEL NEDENLER BİR TARAFA BIRAKILIRSA, OTP'nin 1992 reformu Topluluğu GATT Uruguay Turu görüşmelerine hazırlamak, Gündem 2000 reformu ise 2004 yılında AB'YE KATILACAK 10 YENİ ÜLKEYE, DEYİM YERİNDE İSE BİR ''HOŞGELDİN PARTİSİ'' HAZIRLAMAKTIR.

ADAYLIK SÜRECİNDE GERÇEKTEN TÜRKİYE'ye para mı yağacak?

Bu soruyu yanıtlarken, önce, topluluk bütçesinin, 2000 - 2006 yılları arasındaki ''dengesi'' ne bakalım. Bütçe rakamları, göstermektedir ki, halen 103 milyar euroluk AB bütçesinin 43 milyar eurosu tarıma ayrılmaktadır. 10 aday ülke için katılım öncesi yardımlar, 3 milyar 120 milyon euro ile sınırlandırılmış olup, bunun 520 milyon eurosu tarıma özgülenmiştir. Topluluğa 1 Mayıs 2004 tarihinde üye olan 10 ülke, işte bu yıllık 520 milyon euroyu paylaşmışlardır. Bu durum, ''AB adaylık sürecinde tarım sektörüne para yağacak'' beklentilerinin ne denli yanlış olduğunu ortaya koymaktadır.

Üye olduğumuzda, Türkiye'NİN KADERİ, TIPKI İRLANDA, YUNANİSTAN VE PORTEKİZ'in ki gibi değişecek mi?

AB'NİN 15 ÜLKESİ KIRSAL KALKINMA ÖNLEMLERİ İÇİN 2000 - 2006 DÖNEMİNDE 33 MİLYAR EUROYA YAKIN BİR FON KULLANIRLARKEN, YENİ ÜYE OLAN 10 ÜLKE, 2004 - 2006 DÖNEMİNDE 5.8 MİLYAR EURO KAYNAĞA SAHİP OLABİLECEKLERDİR. MERKEZ ÜLKELERİN KIRSAL KALKINMA YOLUNDAKİ GEREKSİNİMLERİNİN, BİRLİĞE YENİ ÜYE OLMUŞ 10 MERKEZİ VE DOĞU AVRUPA ÜLKESİ İLE KARŞILAŞTIRILDIĞINDA NE DENLİ AZ OLDUĞU DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDE, KAYNAK DAĞILIMINDAKİ ''DENGE'' DAHA ÇARPICI OLMAKTADIR.

BU TABLODAN ŞUNU ÖĞRENİYORUZ: AB ARTIK ''ÇOK VİTESLİ'' YA DA ''ALAKART'' AVRUPA'yı temsil etmektedir, başka bir deyişle, tüm üye ülkelerin aynı gelişmişlik derecesine sahip olması temel amaçlar arasından çıkmıştır.

Avrupa Ekonomik Topluluğu'NUN AVRUPA BİRLİĞİ'ne dönüştüğü Maastricht Anlaşması, bu sonucu diplomatik bir dille tüm dünyaya açıklamıştır aslında..

Oysa bilinir ki, 1973'TE İRLANDA, 1981'de Yunanistan ve 1985'TE PORTEKİZ TOPLULUĞA ÜYE OLDUKLARINDA, ANILAN TARİHLERDEKİ TOPLULUK GENİŞLEME STRATEJİSİ, EŞİT DERİNLEŞME İLKESİNE DAYANIYORDU. KAPİTALİZMİN DÖNÜŞÜMÜ DÜNYAYI DEĞİŞTİRDİKÇE, TOPLULUĞUN GENİŞLEME ÖNCELİKLERİ DE DEĞİŞTİ VE ARTIK ALAKART AVRUPA İÇİNDE HERKES KESESİNE GÖRE MENÜ SEÇMEK DURUMUNDADIR. BAŞKA BİR DEYİŞLE, BRÜKSEL HERKESE AYNI YEMEĞİ ÇIKARMAKTAN ÇOKTAN VAZGEÇMİŞTİR.

BU ALANDA DA HABERLER KÖTÜ.. TÜRKİYE ''ÜYE OLUNCA'' , TARIMA PARA YAĞMAYACAK. BİR ÖNCEKİ TARIM KOMİSERİ FİSCHER WERHAUGEN'e yazdığı mektupta bunu açıkça söylüyor aslında. Diyor ki, Türkiye daha geniş, daha kalabalık ve daha yoksul bir ülke. Ortak Tarım Politikamızı bugün Türkiye'DE AYNEN UYGULASAK, DGD İÇİN 8, PAZAR ÖNLEMLERİ İÇİN 1, KIRSAL KALKINMA ÖNLEMLERİ İÇİN DE 2.3 MİLYAR EURO OLMAK ÜZERE, TOPLAM 11.3 MİLYAR EURO'ya gereksinim var. Bunu yapamayız.

Dilerseniz, bir de Türkiye ne kadar tarımına bütçe ayırıyor, buna bakalım: 3.7 katrilyon TL, bunun da gerçekleşmesi 3.2 katrilyon TL civarında. Başka bir deyişle, Türkiye, OTP'NİN SAĞLADIĞI DESTEK DÜZEYİNİN ANCAK 1/7'sini tarıma ayırıyor.

Demek ki, eğer ortada değişmesi gereken bir kader varsa, bunu kendimiz yapacağız, AB değil..

Şu anda AB Ortak Tarım Politikasının genel yapısı nasıldır, İlerleme Raporu'NUN VERDİĞİ ''EV ÖDEVLERİ'' NASIL YORUMLAMALI?

6 EKİM 2004 TARİHİNDE YAYIMLANAN İLERLEME RAPORU'nda, Türkiye'DE UYGULANAN IMF VE DÜNYA BANKASI DESTEKLİ ''TARIM REFORMLARININ'' HENÜZ SONUÇLANDIRILAMADIĞI BELİRTİLEREK, ELEŞTİRİ GETİRİLİYOR.

RAPORUN, ''TÜRKİYE'nin üyeliğinin etkileri'' bölümünde, ilerideki bir tarihte gerçekleştirilebilecek üyeliğin etkilerinin şimdiden kestirilmesinin zor olduğu belirtildikten sonra, bununla birlikte, meyve - sebze, fındık, bakliyat ve koyun eti gibi rekabet şansı olan ürünler dışında, Türkiye'NİN İŞİNİN ZOR OLDUĞU VE REKABETÇİ BİR YAPI İÇİN DAHA FAZLA LİBERALİZASYON GEREKTİĞİ SÖYLENİLİYOR. OLASI BİR ÜYELİKTE, TERCİHLİ TİCARET AVANTAJLARI SONA ERECEK OLAN TÜRKİYE'nin tarımsal dışsatımının azalacağı, buna karşılık kısıtlamaların kalkması nedeniyle AB'NİN DIŞSATIMININ ARTACAĞI BELİRTİLİYOR. BU NOKTADA, RAPOR, ÇOK İLGİNÇ BİR ÖNERİ GELİŞTİRİYOR: ÜYELİK ANINDAKİ ŞOKTAN KORUNMAK İÇİN, ÜYE OLMADAN, GEÇİŞ SÜRECİNDEYKEN, AB'ye yönelik ticari kısıtlamalarınızı tümüyle kaldırın!..

Bu, tam anlamıyla bir kara mizahtır: Sıcak suya düşen kurbağa zıplayarak kendini kurtarmaya çalışır, ancak kurbağayı suya koyup yavaş yavaş ısıtırsanız, kurbağa alışır.

Destekleme politikaları

AB Ortak Tarım Politikası çerçevesinde, 23 ortak piyasa düzeni kapsamında bulunan ürünlere yönelik destekleme politikaları sürdürülüyor.

Başta hayvansal ürünler, hayvan yemleri, su ürünleri, sebze - meyve, şarap ve bazı ekilebilir ürünler, Avrupa Birliği'NDE DESTEKLEME KAPSAMINDA BULUNURKEN, BU GRUPLARA YÖNELİK TÜRKİYE'de bir tarımsal destekleme şemsiyesi söz konusu değildir. Buna karşılık, Türkiye'DE DESTEKLENEN ÇAY, AB'de yetişmediği için, OPD sistemi içerisinde yer almamaktadır.

Avrupa Birliği, yılda 43 milyar euroyu tarımına aktarıyor. OTP Türkiye'DE UYGULANSA 11.3 MİLYAR EUROYA GEREKSİNİM VAR. TÜRKİYE ANCAK 3 KATRİLYON TL KAYNAK AKTARABİLİYOR.

BÜTÜN BU GERÇEKLERE KARŞIN, İLERLEME RAPORU DAHA FAZLA LİBERALİZASYON ÖNERİYOR...

RAPORA GÖRE, 2000'den bu yana sürdürülen ''tarım reformu'' çalışmalarına karşın liberalizasyonun tam olarak sağlanamadı; müdahale alımları, girdi yardımları ve üretimle bağlantılı yardımlar gibi bütçeden finanse edilen destekler ''halen'' sürdürülüyor, birçok tarımsal üründe gümrük tarifesi AB düzeyinin üstünde, bazı ürünlerde yasaklar var. AB düzeyinin altında olmakla birlikte, dışsatım sübvansiyonları söz konusu, tarımsal KİT'LERİN ÖZELLEŞTİRİLMESİ TAMAMLANAMADI!..

RAPOR BU BÖLÜMÜNDE AÇIK ÇARPITMALAR YAPIYOR. TÜRKİYE'de artık girdi yardımı kalmadı; müdahale alımları yok denecek düzeye indirgendi. Gümrük tarifelerimiz, Dünya Ticaret Örgütü taahhütleri ile uyumlu, dolayısıyla üyelik öncesi AB ile aynı düzeyde gümrük vergisi uygulama zorunluluğumuz yok. Üretimle bağlantılı yardımlar, beş ürüne uygulanan çok düşük miktarlı primler bir tarafa bırakılırsa, söz konusu bile değil. Dünyada uygulanan dışsatım sübvansiyonlarının neredeyse tamamı AB ve ABD tarafından kullanılıyor. Bu gerçek ortada iken, parasal anlamı olmayan Türkiye uygulamalarından söz edilebiliyor. Hepsinden önemlisi, yokluğu hala doldurulamayan EBK, SEK, YEMSAN veri iken, kar eden ve piyasayı düzenleyen TEKEL, Şeker Fabrikaları, Gübre Fabrikaları, Çay kur'A GÖZ DİKİLMEKTEN VAZ GEÇİLMİYOR.

AB ORTAK TARIM POLİTİKASI ALTINDA, HALEN UYGULANAN DOĞRUDAN ÖDEMELER, TEK ÖDEME PLANI (TÖP) NA (SİNGLE PAYMENT SCHEME) DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR. ÜRETİMLE BAĞI KESİLMİŞ (DE COUPLED) ÖDEMLER İÇİN, ÜRETİM VE PAZAR SIKINTISI OLASILIĞINA KARŞIN, 2007'ye kadar ülkelere geçiş süresi tanınıyor.

AB, doğrudan ödemeler sistemine 1992 yılında başlamıştı. Üretimle bağlantısız doğrudan ödeme sistemine, ancak 2007'DE GEÇEBİLİYOR. KUŞKUSUZ BU DURUM, AB'nin, yüzde 5'İN ALTINDA DA OLSA KENDİ ÜRETİCİSİ VE ÜRETİM YAPISINI KORUMAK KONUSUNDAKİ DUYARLILIĞINI GÖSTERİYOR.

BUNA KARŞILIK TÜRKİYE, TÜMÜYLE ÜRETİMDEN BAĞIMSIZ DOĞRUDAN GELİR DESTEĞİ (DGD) UYGULAMASINA, BİR YILLIK PİLOT UYGULAMANIN ARKASINDAN GEÇİVERDİ!. YIKICI SONUÇLAR ORTADA İKEN, SÜRECİ, ''TÜRKİYE'nin hızı - başarısı'' olarak niteleyen iktisat profesörlerinin varlığı, entelektüel emperyalizmin Türkiye'DEKİ İŞGAL SERÜVENİNİ OLANCA ÇIPLAKLIĞI İLE ORTAYA KOYMASI AÇISINDAN ÇOK ÇARPICI...

AB OTP'nin bir başka yeniliği ise, ''zorunlu çarpraz uyum'' konusunda. Bu kapsamda çevre, gıda güvenliği, hayvan ve bitki sağlığı, hayvan refahı konularında Avrupa standartlarına ilişkin 18 tüzük bir ''öncelik listesi'' olarak kabul edilmiş olup, bu standartlara uymayan üreticilerin doğrudan ödemelerinde kısıntı uygulanacak ve ''modülasyon'' çerçevesinde bu fonlar kırsal kalkınma politikalarının finansmanına aktarılacaktır.

Tüm bu müdahale önlemlerinden uzaklaşıp kırsal kalkınma, çevre, erken emeklilik, tarım alanlarının ormanlandırılması, arazilerin boş bırakılması vb. odaklı politikalarına rağmen, halen AB, ürün düzeyinde, böylesine bir yazının kapsamına sığmayacak miktar ve çeşitlilikte destek sağlamaktadır.

Müdahale kuruluşları (intervention agency) aracılığıyla piyasayı düzenleyen AB, ödeme kuruluşları (paying agency) aracılığıyla sistemi mali açıdan denetlemekte ve uygulamayı gerçekleştirmektedirler.

Bugünkü ve gelecekteki OTP, Türkiye tarımı için uygun bir politika seti sağlamakta mıdır?

Türkiye tarımının OTP müktesebatına uyum çalışmalarında, sürecin çok dikkatle analiz edilmesi, büyük önem taşımaktadır. AB'NİN BUGÜN İZLEDİĞİ TARIMSAL POLİTİKALAR, TÜRKİYE TARIMI İÇİN EN UYGUN POLİTİKALAR MIDIR ? BU SORUNUN YANITI, İKİ TARAFIN YÜRÜTTÜĞÜ TARIM POLİTİKALARININ AMAÇLARININ ÖRTÜŞÜP ÖRTÜŞMEMESİ İLE YAKINDAN İLİNTİLİDİR.

AB, 40 YILI AŞKIN BİR SÜREDİR TARIMINI, BUGÜNÜN DEĞERLERİYLE YILDA 50 MİLYAR EURO'ya yakın bir finansman büyüklüğü kullanarak desteklemiştir. Bu kaynak ile AB'NİN TÜM TARIMSAL VE KIRSAL ALTYAPI SORUNLARI ÇÖZÜLMÜŞ, DÜNYANIN EN BÜYÜK TARIMSAL ÜRETİM POTANSİYELİNE ULAŞILMIŞTIR. ŞİMDİ, İÇSEL VE DIŞSAL GEREKLER NEDENİYLE, AŞKIN ÜRETİM KAPASİTESİNİ GERİ ÇEKMEK ZORUNLULUĞU VARDIR. NİTEKİM, 92 TONUN ÜZERİNDE ÜRETİM YAPAN BÜYÜK ÜRETİCİLER, ALAN KORUMA (SET-ASİDE) ÖNLEMLERİ ÇERÇEVESİNDE ARAZİLERİNİN YÜZDE 10'unu boş bırakmak zorundadırlar. Çevre ve kırsal kalkınma odaklı politikalar da, bu genel amaca hizmet eden araçlar niteliğindedir.

Buna karşılık ülkemiz tarım sektörü, tarımsal ve kırsal altyapı sorunları ile boğuşmaktadır. Bırakın diğer göstergeleri, tarımın birincil koşulu olan sulamalarda dahi, teknik ve ekonomik ölçütlere göre sulayabileceğimiz alanların ancak yarısını sulayabiliyoruz. Bu yatırım hızı ile gidilirse, en az 60 yıla daha gereksinim var. Yeri gelmişken belirtmek isterim ki, tüm tarımcıların geliştirilmesine yönelik istemlerinin tersine Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'NÜN KAPATILMASI, BU ALANDAKİ KAMU HİZMETLERİNİ DAHA DA AZALTACAK BİR GELİŞMEDİR.

TARIMSAL ALTYAPIYI GELİŞTİRMEK YANINDA, TÜRKİYE, TARIMSAL ÜRETİM MİKTARINI VE KALİTESİNİ ARTIRMAK İÇİN DE BİR SEFERBERLİK İÇİNE GİRMEK ZORUNDA.

AMAÇLARI BU DENLİ ÇELİŞEN İKİ TARAFIN, AYNI POLİTİKAYI UYGULAYARAK OLUMLU SONUÇLAR ALMASI OLANAKLI MIDIR? ELBETTE DEĞİLDİR.

O HALDE, SÜRECİ İYİ ANLAYAN, İYİ TANIMLAYAN BİR POLİTİKA ANLAYIŞI İÇERİSİNDE, ÖNÜMÜZDEKİ ON YILLIK ZAMAN DİLİMİNDE, TARIM SEKTÖRÜNÜ SORUNLARINDAN ARINDIRAN VE ÜLKE KALKINMASININ ETKİN BİR ARACI HALİNE DÖNÜŞTÜREN BİR YAKLAŞIMIN YAŞAMA GEÇİRİLMESİNDE ZORUNLULUK BULUNMAKTADIR.

TARIMSAL YATIRIM PLANLAMASI

HIZLI BİR TARIMSAL YATIRIM PLANLAMASI İLE SULANABİLİR ALANLARINI İKİ KATINA ÇIKARTAN, ARAZİ KULLANIM PLANLAMASINDAN ÜRETİM DESENİ SEÇİMİNE KADAR RASYONEL TERCİHLER ORTAYA KOYAN, ÜRETİCİ ÖRGÜTLENMESİNDEN GİRDİ TEMİNİ VE ÜRÜN PAZARLAMASINA KADAR SÜRECİN TÜM AŞAMALARINDA ÜRETİMDEN VE ÜRETİCİ - TÜKETİCİ LEHİNE ÇÖZÜMLERDEN YANA OLAN, BİLGİ VE TEKNOLOJİYİ TARLA İLE BULUŞTURAN, ÜRETİM MALİYETLERİNİ AZALTIP VERİM DEĞERLERİNİ YÜKSELTEN, BU ÇERÇEVEDE REKABET GÜCÜ YÜKSEK BİR TARIM SEKTÖRÜ KURGULAMASI, SÜREÇ İÇİNDEKİ KALICI ÇÖZÜMDÜR.

BU, YATIRIMA KAYNAK AKTARAN BİR BÜTÇE YAPISI VE BU KAYNAKLARI RASYONEL KULLANAN AKILCI BİR POLİTİKA UYGULAMASI İLE OLANAKLI. AYRICA, SADECE TARIM ALANI İÇİN DEĞİL, TÜM ALANLARDA ÜRETİM VE İSTİHDAM DESTEKLENMELİDİR. KAMUSAL DESTEKLER, ''BENİM MÜTEAHHİDİM İYİDİR'' ANLAYIŞI ÇERÇEVESİNDE SİYASET DESTEKLİ ÖZEL SERMAYE BİRİKİMLERİNE DEĞİL, ÜRETİME VE İSTİHDAMA YÖNLENDİRİLMELİDİR. BAŞKA TÜRLÜ, GENEL ANLAMDA, KALICI BİR KALKINMA PERSPEKTİFİ KURUP SÜRDÜRMEK; SEKTÖR ÖZELİNDE İSE, TARIMDAKİ ATIL İSTİHDAM KAPASİTESİNİ, İNSANLARIN YAŞAMINI MAHVETMEDEN BAŞKA ALANLARA KAYDIRMA POLİTİKALARINI YÖNETEBİLMEK OLANAKSIZDIR.

Okunma Sayısı: 517