KAZ DAĞLARINDA MÜCADELEYE DEVAM - CUMHURİYET TARIM

GENEL MERKEZ ( )
12.08.2008 (Son Güncelleme: 12.08.2008 12:23:01)

Hicri NALBANT

Ziraat Mühendisleri Odası Çanakkale Şube Başkanı

Kazdağları, Bandırma‘dan Ayvalık, Midilli ve Gökçeada‘ya kadar, 2 milyon insanın temiz ve güvenilir su kaynağı çok önemli oksijen üreten bir bölge, çok değerli tarımsal ürünlerin yetiştiği tarım alanları, bütünlüğü korunan önemli orman alanlarımızdan birçok endemik bitkiyi barındıran gen merkezi, yaban hayatı için önemli bir yaşam bölgesi, tarih ve mitoloji alanıdır.

Kazdağları yöresi dünyada eşi benzeri olmayan çok önemli kültür coğrafyasıdır. Henüz yüzey araştırmaları bile yapılmadan, barındırdığı yüzlerce antik alan, yerleşim yeri, tümülüs  ve antik kentlere ilişkin envanter çalışmaları tamamlanmadan, madenlere, termik santrallere kurban edilmek isteniyor. Halbuki geçmişten devraldığımız kılına bile dokundurtmadan gelecek nesillere devretmemiz gereken önemli bir mirastır.

5 Haziran (Dünya Çevre Günü) 2004‘te çıkarılan 5177 sayılı Maden Yasası, Uluslararası Tahkim Yasası ve diğer Sömürge Yasaları ile çoğunluğu Batı Anadolu‘da olmak üzere Türkiye‘nin yarıdan fazlasına onur kırıcı ruhsat bedelleri karşılığı ipotek konmuştur. Kazdağları‘nda hemen hemen ruhsat verilmeyen boş alan kalmamıştır. Özellikle altın ve gümüş sondaj çalışmalarını sürdüren şirketler sondaj çalışmalarında son aşamaya gelmişlerdir. Önümüzdeki günlerde işletme aşamasına geçerlerse Kazdağları‘nın doruklarında, yani su kaynaklarında 1 km çapında 400 m derinliğinde dev cehennem çukurları açacaklardır. Milyarlarca ton kayacı öğütecek siyanürle ayrıştıracaklardır. Yine dev atık barajları oluşturacaklar, barajların içersinde siyanürle birlikte çözünmüş olan başta arsenik olmak üzere ağır metaller arıtma imkanı olmaksızın, tüm canlılar için risk oluşturarak bekletilecektir. Olası bir depremde de yeraltı sularına karışarak tüm canlıların yaşamını tehlikeye düşürecektir.

Yöremizde küresel ısınmanın etkileri yoğun şekilde hissedilmeye başlanmış, barajlarımızdaki doluluk oranı geçtiğimiz yıl % 54‘lerde iken şu anda % 35‘ler seviyesindedir. Altın çıkarmada milyarlarca ton kayaç, su ve siyanür ile ayrıştırılacak bir ton kayaç için 3 ton su kullanılacaktır. Göründüğü gibi içme, kullanma ve sulama suyu sıkıntısı çekilen bir bölgede doğayı yok edecek, altın ve gümüş madenciliği için milyarlarca ton suyu kirleterek tüketme lüksümüz olamaz.

Madenciler tarafından 15 yıl gibi bir sürede getireceği iddia edilen 5 milyar dolarlık bir gelir için sadece bir yılda Kazdağları ve çevresinde 10 milyar dolara yaklaşan tarımsal ve turizm değerlerimizi yok edemeyiz.

Sularımızın zehirlenerek yok olmasına, ormanlarımızın kesilmesine, havamızın kirlenmesine, tarımsal ürünlerimizin üretimlerinin düşerek kalitelerinin bozulmasına, tüm canlıların yaşamının tehlikeye atılmasına, tarih ve mitoloji alanlarımızın tahrip edilmesine kesinlikle göz yummamalıyız.

Maden işletmesinde sömürge ülkelerinde bile % 3.5 olarak uygulanan devlet hakkının ülkemizde % 1 e kadar düşürülmesini kabullenmemeliyiz.

Özellikle altın ve gümüş işleten madencilere olağan üstü yetkiler sağlayan 5177 sayılı sömürge yasasının, Anayasa Mahkemesinde 4 yıla yakın süredir bekleyen iptal davasının biran önce sonuçlanmasını bekliyoruz. Söz konusu yasa yerine ülkemiz çıkarlarına uygun yerüstü-yeraltı dengesini gözeten, çevreyi ve doğal zenginliklerimizi koruyan, çağdaş ve ulusal bir maden yasası çıkarılmalıdır.

5 Nisan 2008‘de son yılların en büyük çevre mitingi Çanakkale‘de gerçekleşmiş, mitinge katılan 20 bin duyarlı insan emperyalistlere ve işbirlikçilerine; toprağımızdan, suyumuzdan, ormanlarımızdan, havamızdan, ekmeğimizden, işimizden ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkımızdan elinizi çekin diye haykırmıştır.

Anadolu tarihi boyunca hiçbir zaman köleleştirilememiştir. Kurulan uygarlıkların hepsi bir önceki ile kaynaşarak yeniyi üretmiştir. Maden Yasası ve diğer sömürge yasalarıyla tarihte ilk defa bugün Anadolu insanı köleleştirilmek isteniyor.

Irak‘ı işgal edenler nasıl 7 bin yıllık Babil kentini kazı alanlarını tankları ile tahrip ediyor, müzelerini yağmalıyorsa, Anadolu‘nun, Kazdağları yöresinin tarihini ve kültür değerlerini de aynı mantıkla yok etmeye çalışıyorlar. Emperyalistler daha önceleri aşırı güç kullanarak gerçekleştiremediklerini şimdi işbirlikçiler aracılığıyla yapmaya çalışıyorlar.

Kazdağları‘nda yürütülen ikinci Kurtuluş Savaşı olarak da nitelendirdiğimiz bu onurlu mücadele, işbirlikçilere inat sonuna kadar kararlılıkla sürdürülecektir.

Okunma Sayısı: 857