ANADOLU GAZETE: ESKİŞEHİR'DE BİNLERCESİ YOK OLACAK: BAKANLIK ONAY VERDİ!-24 EKİM 2025
Alpagut ve Atalan’da yapılması planlanan maden projesine ÇED olumlu kararının ardından açıklama yapan Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu adına konuşan Ziraat Mühendisleri Odası Şube Başkanı Selma Güder, “Bu karar ile ülkemizin en bereketli toprakları büyük bir yıkıma uğrayacak” dedi.
EKOSİSTEMDE YARA AÇACAK
Platform adına konuşan Ziraat Mühendisleri Odası Şube Başkanı Selma Güder, maden projesine verilen ÇED olumlu kararın sonrasında yaşanacak sorunlara işaret ederek, “Bu karar ile ülkemizin en bereketli toprakları büyük bir yıkıma uğrayacak, milyonlarca ton su tüketilecek, şehrimiz ve ülkemiz için çok kıymetli olan tarımsal ürünlerimiz artık eskisi gibi olmayacak. Kesilecek on binlerce ağaç geri gelmeyecek, orman ekosistemimizde büyük bir yara açılacak; kurdu, kuşu, böceği ile tüm canlı yaşamımız katledilecek, büyük bir halk sağlığı felaketi yaşanacak. Bildiğiniz üzere bu projenin ÇED süreci iki kez başlatıldı ve geri çekildi. Bizler, proje duyurulduğu tarihten itibaren doğanın ve canlı yaşamının madenden daha değerli olduğunu söyledik. Yani bizler için ‘yerin üstü yerin altından’ daha kıymetlidir. Bu projenin sebep olacağı etkileri de her yerde anlattık, bölgeye sayısız kez gittik köylülerle görüştük. Belediye başkanlarımızla görüştük, Milletvekillerimizle görüştük, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gittik ve gerçekleri anlattık. ÇED sürecinin tüm aşamalarında itirazlarımızı dile getirdik” diye konuştu.
TOPRAKLARIN SAHİBİ BİZİZ
Güder, projeye yönelik 2 kez Ankara’da; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nda İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu toplantısı gerçekleştirildiğini hatırlatarak, “Bakanlığın ülkemizin dört bir yanında binlerce maden ruhsatına izin verirken sergilediği yanlı tutumu gayet iyi bildiğimiz için bu karar bizi şaşırtmamıştır, ancak ülkemiz ve şehrimiz için elbette üzmüştür. Sürecin böyle ilerleme ihtimalini bildiğimiz için,dava dilekçelerimizi hazırlamaya zaten başlamıştık. Bizler ÇED olumlu kararının iptali için dava açacağız. Hem de sadece bir tek dava değil; sivil toplum kuruluşları, dernekler, köylüler birçok kurum ve yurttaş bu projenin ÇED olumlu kararının iptali talepli dava açacak. Alpagut-Atalan ormanlarının bir tek dalını kestirmemek için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Sarıcakaya Altın Madeni, Kaymaz Altın Madeni, Behçetiye Altın Madeni ve daha birçok maden projesi ile karşı karşıyayız. Doğamız hiç olmadığı kadar büyük bir tehdit altında fakat bizler varız. Bu toprakların asıl sahibi bizleriz. Vardık, var olmaya devam edeceğiz. Buradan çağrımızdır, tüm Eskişehir kamuoyunu Alpagut-Atalan projesine karşı ses çıkartmaya, projenin ÇED olumlu kararının iptali için mücadeleye davet ediyoruz” dedi.
HALKA BASKI YAPIYORLAR
Alpagut-Atalan’da yaşayan mahalle sakini Ahmet Adalı, bölgenin İç Anadolu’nun “Antalyası” olarak bilindiğine dikkat çekerek, “Normalde tarım bölgelerinde yılda 1 ya da 2 üretim yapılırken, bizim topraklarımızda yılda en az 2, hatta 8 veya 9 ürüne kadar üretim yapılabiliyor. Ancak doğal yaşamın katledilmemesi gereken bu topraklar artık tamamen zehre dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya. Dolayısıyla 3-5 yıl sonra Eskişehir halkı, özellikle de İstanbul ve Ankara büyük bir sıkıntı yaşayacak. Dünyada tarımın ve gıdanın bu kadar önem kazandığı bir dönemde, üretim bu kadar değerliyken, bizim topraklarımız ‘altın’ ve ‘maden’ bahanesiyle zehirlenecek. Bize de “Kendi suyumuzu çıkaracağız” diyorlardı. Hepsi yalan. Şu anda Sakarya Nehri’nin birçok noktasında sondaj çalışmaları yapılıyor. 4,5 kilometre mesafeye daha su götürecekler. Bu gidişle Sakarya Nehri’ni de kurutacaklar. Vatandaşın arazisini ise dönümünü 48 bin TL gibi komik bir rakama almak istiyorlar. ‘Vermezseniz istimlak edeceğiz, nasıl olsa elinizden alınacak. Parasını da taksitle alırsınız’ diyerek halka baskı yapıyorlar” ifadelerini kullandı.
MAHSULLERİMİZ YETİŞMEYECEK
Alpagut – Atalan’da yaşayan mahalle sakini Halime Tuncer ise, halkın 3-4 yıldır maden projesinin ne kadar zarar verebileceği konusunda bilgisi olmadığını vurgulayarak, “Sürekli gelecek yardımlardan, ellerine geçecek kazançlardan bahsedilmiş. Hiçbir zararı anlatılmamış. Bu duruma çok üzüldük. Şu anda ÇED raporunun iptal edilmesine oldukça umutluyduk. Keşke iptal edilseydi ama yine de mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. Şu anda kiralama yöntemine geçmişler. Bunu da uygun görmüyorum. Çünkü 15-20 yıl sonra bana kiralık verdiği toprağı çürük bir halde geri verecekler. O toprakta hiçbir mahsul yetişmeyecek, hiçbir faydası kalmayacak. Çürük bir arazi alacağız. Köylüler olarak, kardeşlerimle birlikte elimizden geleni yapmak istiyoruz. Diğer arkadaşları da inşallah yanımıza alabiliriz” diye konuştu.
BÖLGE KUŞATILMIŞ DURUMDA
TEMA Vakfı Kıdemli Savunuculuk Koordinatörü Onur Küçük, bu kadar çelişki ve tutarsızlık varken, böylesine önemli bir bölgede Bakanlığın süreci durduracağını düşündüklerini ifade ederek, “ÇED olumlu kararları her zaman sağlıklı kararlar olmayabiliyor. Eğer öyle olsaydı, bugüne kadar hiçbir dava kazanılamazdı. Ekoloji mücadelesine baktığınızda, kazanılmış pek çok dava var. Bu sürecin de bir kazanımla sonuçlanmasını talep ediyoruz. Proje alanları küçümseniyor, ancak gerçek durum çok farklı. Bu projenin ruhsat alanı bin 800 hektar, yani yaklaşık 2 bin 400 futbol sahası büyüklüğünde. Üstelik bu sahanın bitişiğinde, aynı şirkete ait bin 300 hektarlık bir başka maden ruhsatı daha bulunuyor. Bölgede çok sayıda başka şirketin de maden ruhsatı var. Yani bölge, neredeyse tamamen maden ruhsatlarıyla kuşatılmış durumda. Bölgenin ekosistem bütünlüğünü ciddi biçimde tehdit ediyor. Bu proje sadece bir alanı değil, bütün bir ekosistemi tehdit ediyor. Bu nedenle projede ciddi eksiklikler var. Önümüzdeki dönemde birçok dava açılacak. TEMA Vakfı olarak biz de dava açacağız” dedi.
FAYI HARİTADAN SİLMİŞLER
Platform adına konıuşan Uygar Kurtcu, iklim değişikliğiyle birlikte tüm dünyada yaşanan bir su krizi olduğunu dile getirerek, “Türkiye de bundan en fazla etkilenecek ülkelerden biri. Maden firmalarının su ihtiyacından kaynaklı olarak susuzluk yaşanan birçok örnek mevcut. Uşak ili buna en açık örnektir. Böyle bir süreçte, aynı vahşilikle burada bir maden projesi planlanıyor ve bu madenin de ciddi bir su ihtiyacı olacak. İDK toplantısında firmanın sunduğu verilere göre saniyede 295 litre su, madenin işlemesi için gerekliydi. Ancak ikinci İDK dosyasında, bizim bu konuya yönelik itirazlarımızın ardından bu miktarı 22 litreye düşürdüler. Yani saniyede 295 litre olan su ihtiyacı, hiçbir açıklama yapılmadan 22 litreye indirildi. Bu bile başlı başına projenin iptali için yeterli bir sebepken, Bakanlık yetkilileri yine şirketlerin çıkarlarını koruyarak olumlu karar verdi. Proje sahasını kesen bir diri fay bulunuyor. Siyanür yığınlarıyla dolu bir liç alanının ortasından geçen bir fay hattının çok iyi incelenmiş olması gerekirdi. İtirazlarımızdan sonra, fayı haritadan silmişler. Bu, ülkenin gerçekliğine hiç uymayan, bilimsel temeli olmayan bir yöntemdir” ifadelerini kullandı.
HALK SAĞLIĞI FELAKETİ OLACAK
EBTO Başkanı Nazan Aksaray, bu mücadelenin çok önemli bir ayağının da ortaya çıkabilecek halk sağlığı felaketine karşı verilen mücadele olduğunu kaydederek, “Biz, bunun yaşanmaması için diğer uzmanlık alanlarındaki arkadaşlarımızla birlikte kendi alanlarımızdan katkı sunuyoruz. Ancak eğer bu maden açılacak olursa o zaman yalnızca o bölgeyi değil, çok geniş bir alanı kapsayan bir halk sağlığı felaketiyle karşı karşıya kalacağız. Dolayısıyla büyük bir mücadele alanımız da burası. Önce ormanlarımız gidecek, yüzey bitkileri yok olacak, sular kuruyacak, tarım alanları ve hayvancılık bitecek, arıcılık sona erecek. Bu süreçte tahmin edemeyeceğimiz kadar yoğun bir toz ve gürültüyle karşılaşacağız. Ardından siyanür, ağır metaller, sülfürlü bileşikler ortaya çıkacak. Bunların sonucunda fiziksel olarak ciddi halk sağlığı sorunlarıyla karşılaşacağız. Gürültüye bağlı işitme kayıplarından başlayarak, binaların yıkılmasıyla ortaya çıkacak barınma sorunlarına, toz kaynaklı akciğer hastalıklarına kadar birçok rahatsızlık yaşanacak. Kimyasallarla ilişkili beyin, kan, sinir sistemi hastalıkları, bebeklerde erken ve anomalili doğumlar, hatta kansere neden olabilecek etkenler ortaya çıkacak” diye konuştu.
HAKLAR İHLAL EDİLİYOR
Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu avukatlarından Özgür Erhun, işletilen süreçte hukuka uygun bir noktanın yok denecek kadar az olduğunu belirterek, “En başından itibaren sakat başlayan bu süreç, halkın ve doğanın aleyhine yürütülmektedir. Bugün ise ne yazık ki, hukuka aykırı biçimde verilmiş yeni bir ÇED olumlu kararıyla yeniden karşı karşıyayız. ÇED olumlu kararının iptali için yüzlerce gerekçemiz var. Basın açıklamasında dile getirdiğimiz gibi, gerekli başvuruları ivedilikle yapacağız. Doğa ve Yaşam Platformu olarak, platformun bileşenleriyle birlikte bireysel başvurular ve doğrudan etkilenecek yurttaşlar tarafından da ayrı davalar açılacaktır. Toplamda onlarca dava açılacak, bu sayının daha da artacağını öngörüyoruz. Anayasamızın 56. maddesi gereğince sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı yurttaşlara güvence altına alınmıştır. Bugün gelinen noktada, bu hakkın yalnızca bölge halkı için değil, bu ülkedeki tüm yurttaşlar için ihlal edildiğini görüyoruz” dedi.
Haberin Linki: https://www.anadolugazetesi.com/eskisehir-de-binlercesi-yok-olacak--bakanlik-onay-verdi--278224.html?fbclid=IwY2xjawNpRyVleHRuA2FlbQIxMABicmlkETFUSzVFblBHUmFhdUlrVkVlAR6N0_9o5nf90hl8W-2wSxB3drJD0jgL4tSPY_UqJmVj8MJlILfDs2upz2culA_aem_h4VgjXO9trJnp0bNP1d9WQ
