ANKA HABER AJANSI: ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI BAŞKANI SUİÇMEZ: “OVP'YE DAYALI OLARAK ÇIKACAK 2026 BÜTÇESİNDE TARIM UNUTULMUŞTUR" - 13 EYLÜL 2025

Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez, Orta Vadeli Plan'a ilişkin “Üretemeyen çiftçinin üretim araçlarına el konuluyorsa, kuraklık yaşanıyor ve ödenmeyen don zararları devam ediyorsa, ayrıca şap nedeniyle 81 ilde hayvan pazarları kapatılıp üreticilerin ne kadar hayvan kaybettiği, yani zararının boyutu belirlenmiyorsa, üzgünüz, üreticiler alandan çekilmeye devam edecek. Gıda enflasyonunun nedeni kuraklık, zirai don değildir; uygulanan yanlış ekonomi politikalarıdır. OVP’ye ve buna dayalı olarak çıkacak 2026 bütçesinde tarım unutulmuştur, sonucunda çiftçinin alandan çekilmesi de tüketici olarak bizim ucuz ve sağlıklı gıdaya erişmemizi engelleyecektir" dedi.
Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın açıkladığı Orta Vadeli Plan'ı (OVP) ANKA Haber Ajansı'na değerlendirdi. Suiçmez, “Kuraklığı yaşadık, zirai donu yaşadık, gıda enflasyonundaysa maalesef dünya birincisiyiz. Destek bütçesinde tüm kalemlerde 10 milyarlık bir azaltma yoluna gidildi. Azaltma yoluna gidilmesi yüzde 24 enflasyon hedefi yüzde 24’lük bir tarımsal destek bütçesindeki artık ülke gerçeklerine uygun değil. Bu kabul edilemez. Tarımdan tasarruf edilemez. Tarım Bakanlığı bütçesinin enflasyonu düşürme, kemer sıkma politikalarında düşürülmesi değil aksine arttırılması gerekir” dedi.
“OVP’de tarım yok, sulama yatırımları yüzde 91 azaltıldı”
7 Eylül tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2026–2028 yıllarını kapsayan OVP'de maalesef tarımın olmadığını belirten Suiçmez, şöyle devam etti:
"Tarıma yönelik bazı hedeflerin konulduğu, örneğin üretim maliyetleri nedeniyle işçilerin neden üretimden çekildiği, zirai don ve kuraklık etkisiyle üretimin daha da azaldığı bir ortamda 3 yıllık OVP’deki tarımsal destekler maalesef geçen yılın da gerisinde kaldı. Kuraklığın yaşandığı bir ortamda, ‘sulama yatırımlarını geliştireceğiz’ denilen bir ortamda kamunun sulama yatırımlarına ayırdığı bütçe maalesef yüzde 91 azaltıldı. GAP’ın, Konya Ovası Projesi’nin, açık sulama sistemlerinin kapalı sulama sistemlerine dönüştürülmesinde kamu yatırımlarının artırılması gerekirken maalesef sulama yatırımlarında da yeni finansman modelleri gündeme getiriliyor. ‘Yap-İşlet-Devret, kamu–özel işbirliği gibi projeler gelirse eğer sulama yatırımlarında da artıracağız’ denilmesine rağmen kısıtlanan bütçeyle bu gündeme gelmemiş olacak. Üretici kar ettiği zaman alanını ekiyor, 3,5 milyar hektar zaten tarımda kullanılmıyor. Onların yeniden tarıma kazandırılması için desteklerin artırılması, zamanında ödenmesi gerekiyor. Alım fiyatlarının maliyet üstü çiftçi karıyla açıklanması, çiftçinin üretmek için mecbur olduğu ve bankalara olan borcunun bir trilyonu aştığı bir ortamda kredi faiz oranlarının iyileştirilmesi gibi somut önlemler beklerken, OVP’de üst üste iki yıl işlenmeyen tarım arazilerine yönelik bir umut, hedef gündeme getiriliyor.”
Suiçmez, “1 Eylül’de başladığı söylenen ama hangi ilimizde, ne kadar işlemeyen tarım arazisi var, bunları kim kiralıyor gibi somut bilgilerin şeffaf olarak paylaşılmadığı bir ortamda biz TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası olarak bu durumu yargıya taşımıştık. Danıştay mülkiyet hakkı dahil AYM’ye konuyu taşıyarak bu yönetmeliğin iptali konusunu yargı gündemine taşımış oldu” diye konuştu.
“Topraksız tarım önemli ama çözüm değil”
Topraksız tarımın gıda arzını karşılamak için yeterli bir yöntem olmadığına dikkat çeken Suiçmez, “Bahçelerde, tarlalarda üretim sorunları yaşarken eğer biz kendimize hedef olarak topraksız tarımı ve dikey tarımı gündem ediyorsak ki programın içeriği bu şekilde. Topraksız tarım önemlidir, dikey tarım önemlidir ama bunlar ülkemizdeki gıda arz açığını, çiftçilerin alandan çekilmesi sorununu gidermeye yetmeyecek konular. Tarım sayımından sıkça söz ediyoruz. 2025’te başlandı ve 2026’da bitirileceği söyleniyor. O konuda uzaktan modellemeler ya da bilgi teknolojileri, yapay zeka aracılığıyla değil doğrudan alandan doğru verilerin gündeme gelmesi halinde tarımsal envanterimizi daha verimli planlayabiliriz. Yine mera alanlarının korunacağı, mera, yayla, kışlak alanlarının artırılacağı söyleniyor. Tarım Orman Şurası’nda da bu söylenmişti. Ne yaman çelişkidir ki Meclis'te kabul edilen ve şu anda AYM’ye götürülmesi gündemde olan torba yasada meralarımız yenilenebilir enerji kaynaklarına koşulsuz açılıyor, yani mera alanları azaltılıyor. Zeytinlik alanlar maden şirketlerine açılıyor ve bu konuda anayasal ve yasal görevlerini yapmayan Tarım ve Orman Bakanlığı’nın açıklamasını ve bu OVP’de mera alanlarının korunarak artırılacağı hedefini biz gerçekçi görmüyoruz” ifadelerini kullandı.
“Kanun diyor ki en az yüzde 1 olmalı”
Verilen desteklerin kanuna göre yetersiz kaldığını belirten Suiçmez, “Somut rakamlarla bakacak olursak: Tarım Kanunu’nun 21. maddesi ülkemizde GSMH’nın en az yüzde 1’inin tarımsal destek olarak çiftçiye verilmesi gerektiğini söylüyor. 2025 yılında açıklanan destek bütçesi 135 milyar TL’ydi, olması gereken 615 milyar TL. Üç yıllık planda tarım bütçesi içindeki destek bütçesine baktığımızda, geçen yıl açıklanan OVP’de 2026 yılında tarıma 183 milyar ayrılacağı, 2027’de ise 200 milyar ayrılacağı söylenmişti. Kuraklığı yaşadık, zirai donu yaşadık, gıda enflasyonundaysa maalesef dünya birincisiyiz. Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi şu aşamada yüzde 34’lerde. 1 yıl sonra destek bütçesinde tüm kalemlerde 10 milyarlık bir azaltma yoluna gidildi. Azaltma yoluna gidilmesi yüzde 24 enflasyon hedefi ve yüzde 24’lük bir tarımsal destek bütçesindeki artık ülke gerçeklerine uygun değil. Tarım Bakanlığı’nın bütçesi 2026’da yüzde 2,2, 2027’de ise yüzde 1,8’e düşürülüyor. Tarımsal destek bütçesi ise artırılması gerekirken, tarım ve gıdada çok ciddi sorunlar yaşarken 2026’da yüzde 5,6’ya, 2027’de yüzde 4,8’e düşürülüyor. Bu kabul edilemez. Tarımdan tasarruf edilemez. Tarım Bakanlığı bütçesinin enflasyonu düşürme, kemer sıkma politikalarında düşürülmesi değil, aksine artırılması gerekir” dedi.
“Artık somut, bütçe ayağı olan ve çiftçiye ulaşan bir tarım modeli istiyoruz”
Suiçmez, çiftçi için bu desteğin yeterli olup olmadığı sorulduğunda, büyüyen bütçede tarıma ayrılan payın ve desteklerin düşürülmesini, geç ödeme yanlışına devam edilmesini işaret ederek, ekonomik olarak tarıma yönelik hiçbir beklenti içermeyen bu OVP’nin önümüzdeki aylarda Meclis’e gelecek 2026 bütçesinin de esasını oluşturduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
“2025’te 135 milyar TL’nin, 2026’da 174 milyar TL’ye çıkarılması bizler için hiçbir anlam ifade etmiyor. Ek bütçeyle Meclis görüşmelerinde Tarım Bakanlığı’nın toplam bütçesinin ve destekleme bütçesinin artırılması gerekir. Belki de en önemlisi kanunların herkesi bağlamasıdır. Tarım Kanunu’nun 21. maddesi gereği GSMH’ler ortaya koyulduğunda 2026’da 174 değil 773 milyar TL ödenmeli. 2027’de 193 milyar değil 894 milyar TL ödenmeli, 2028’de ise 208 milyar değil 1 trilyonun üzerinde bir ödeme yapılmalı. Bir önceki OVP’deki hedefler bir sonraki OVP’de, yani 2026 için bile tutmuyor. Tarımın önemsenmediği bir ortamda girdi maliyetleri ortada. Mazot, gübre, tohum, ilaç ve yemde KDV–ÖTV indirimleri yapılmıyor. Yatlarda sıfır olan mazot ÖTV’sinin ilk defa yüzde 8’e çıkarıldığı bir ortamda bari çiftçinin zorunlu olarak traktöründe, biçerdöverinde kullandığı ÖTV’nin en azından yüzde 8’e indirilmesini beklemek hakkımız. Destek bütçesinin yeterli olmadığı, azaltıldığı, sulamaya ayrılan kaynakların yüzde 91 azaltıldığı bir ortamda ‘sulama yardımlarını artıracağız, çiftçileri destekleyeceğiz, TARSİM sigorta kapsamını genişleteceğiz’ gibi vaatleri değil, artık somut, bütçe ayağı olan; kamu yönetiminde karşılığı olan ve çiftçiye ulaşan bir tarım modeli istiyoruz,” .
“Sözleşmeli üreticilik çiftçiyi işçileştirir”
Kamu kurumları dahil olmak üzere alım fiyatları tarlada baskılandığına dikkat çeken Suiçmez, “Alım fiyatlarının yine enflasyonun düşmesindeki rolüne değiniliyor, yani üretici yine ürettiği ürünü maliyet üstüne çiftçi karı koyarak satamayacak ve mucizevi çözüm olarak da ‘sözleşmeli üreticilik yaygınlaştırılacak’ deniyor. Bakanlığın bu konuda çıkardığı yönetmelik var, tip sözleşmeler var ama tüccar veya sanayici bu sözleşmelere uymadığı zaman kaybeden yine çiftçi oluyor, üretici oluyor. Bazen Tarım Bakanlığı da bunu gündeme getiriyor. Sözleşmeli üreticilik yaygınlaştırılacaksa üreten tarafın da, sanayi ve ihracatçı tarafın da haklarının korunması gerekir. Üreticinin hakkını savunmayan sözleşmeli üreticilik sadece üreticiyi alandan çeker ve kendi tarlasında işçi konumuna düşürür ki bu da tarımda sürdürülebilir üretim açısından pek bir anlam ifade etmiyor” dedi.
“Üreticiler alandan çekilmeye devam edecek”
Suiçmez, “Uzun yıllardır eksik ve geç ödenen destekle ayakta duramayan, üretmek için banka kredisi, Tarım Kredi Kooperatifleri kredisi kullanmak zorunda olan çiftçinin borcu bir trilyonun üstüne çıktı. Bankalara, özel sektör ve Tarım Kredi’ye olan borç 1,3 trilyona ulaştı, icradaki ve takipteki kredi miktarı ise 2 milyarlardan 7 milyara çıktı. Özetle; bu koşullarda üretemeyen çiftçinin üretim araçlarına el konuluyorsa, kuraklık yaşanıyor ve ödenmeyen don zararları devam ediyorsa, ayrıca şap nedeniyle 81 ilde hayvan pazarları kapatılıp üreticilerin ne kadar hayvan kaybettiği, yani zararının boyutu belirlenmiyorsa, üzgünüz, üreticiler alandan çekilmeye devam edecek. Gıda enflasyonunun nedeni kuraklık, zirai don değildir; uygulanan yanlış ekonomi politikalarıdır. OVP’ye ve buna dayalı olarak çıkacak 2026 bütçesinde tarım unutulmuştur, sonucunda çiftçinin alandan çekilmesi de tüketici olarak bizim ucuz ve sağlıklı gıdaya erişmemizi engelleyecektir. ‘İthalat yapmayacağız’ denilmesine rağmen eğer üretim yoksa biz buğday, arpa, pamuk, ayçiçeği dahil üretimimizin düştüğü ürünlerde de ithalat bağımlılığına devam etmek zorunda kalacağız ki bu bağımlılığın çözüm olmadığını da yıllar bize göstermiş olsa gerek” şeklinde konuştu.
Haber: Halil Yatar
Kamera: Gurbetelli YALÇIN
Haberin kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ.