BİRGÜN GAZETESİ: KAPİTALİST DÜZEN GIDAYA ERİŞİMİ ENGELLEDİ: RAFLAR DOLU, SOFRALAR BOŞ - 16 EKİM 2025

BİRGÜN GAZETESİ: KAPİTALİST DÜZEN GIDAYA ERİŞİMİ ENGELLEDİ: RAFLAR DOLU, SOFRALAR BOŞ - 16 EKİM 2025
MERKEZ
16.10.2025

Derinleşen ekonomik kriz, gıda fiyatlarındaki ciddi yükseliş, yoksulluk, tarım arazilerinin her geçen gün yok edilmesi, GDO’lu gıdalar ve pestisit kullanımı, yaşanan savaşlar, iklim krizi gibi pek çok faktör gıdaya erişimi de engelliyor. Dünyada bir milyara yakın kişi açlıkla karşı karşıya. OECD verilerine göre Türkiye’de ise her 5 çocuktan biri yeterli beslenemiyor ve her 4 çocuktan biri okula aç gidiyor. Taze sebze-meyve, et gibi gıdalara ulaşmak da neredeyse imkânsız.

 

Bugün 16 Ekim Dünya Gıda Günü. Dünyanın ve ülkemizin dört bir yanında insanlar açlıkla boğuşuyor. Hayat pahalılığının keskinleşen bir çizgiye ulaşması, enflasyon ve alım gücünün erimesi, çarşı ve pazardaki fiyatların el yakması gıdaya erişim sorununu giderek derinleşmesine, sağlıklı ve dengeli gıdalara ulaşamamaya neden oldu. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) raporuna göre, Türkiye’de 6,5 milyon çocuk aşırı yoksulluk içinde yaşıyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre de her 4 aileden 1’i çocuklarının günde en az bir kez et, tavuk veya balık tüketmesini sağlayacak maddi olanaklardan yoksun. Market rafları ürünlerle dolup taşarken, milyonlarca insanın sağlıklı gıdaya erişemediğine dikkat çeken uzmanlar ‘‘Gıdanın bir hak değil, kâr aracı haline gelmesi; üretim, dağıtım ve tüketim zincirinde derin eşitsizlikler yaratması ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getiriyor’’ ifadelerini kullandı.

CİDDİ SAĞLIK SORUNU

Derin Yoksulluk Ağı kurucularından Hacer Foggo, sağlıklı gıdaya erişim sorununun ülkede giderek büyüdüğüne dikkat çekerek ‘‘Dünyada bir milyara yakın kişinin açlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğu söyleniyor ama bu rakamlar daha fazladır. Hem dünyadaki hem de Türkiye'deki veriler gerçekliği tam anlamıyla yansıtmış değil. Dünya daha yoksulluk sınırını yeni günlük 2,15 dolardan 3 dolara yükseltti ve ne oldu biliyor musunuz? 125 milyon yoksul arttı. Tıpkı ülkemizdeki açlık sınırı ve yoksulluk sınırı rakamları gibi... Bu sınırların arkasındaki derin yoksulluk gerçeğini, gıda enflasyonunun her artışında büyümeyen çocukları, kira artışlarında evsizliği görmezden gelerek belirlenemez’’ dedi. ‘‘Bu belirlemeler kimin işine yarıyor? Hem dünyada hem ülkemizde yüzde 1.1’in yani serveti elinde tutanların’’ diyen Foggo, 2024 TÜİK 2024 verilerini anımsattı. Foggo, şöyle devam etti:

‘‘Maddi yetersizlik nedeniyle her 10 çocuktan birinin taze meyve-sebze ve et yemediğini görüyoruz. Bu da yetersiz beslenmedir, açlıktır, öğrenme güçlüğü ve çocuk işçiliğidir. Çocukların yetişkin olduklarında daha az yaşamaları, erken ölmeleri, ucuz iş gücü, çocuk işçiliği demek, öğrenme yoksulluğu demek. Bunun da temel nedeni işte yetersiz ve sağlıklı beslenememe.’’

Foggo, Türkiye’nin gıda enflasyonunda Avrupa'da birincisi olduğunu vurgulayarak ‘‘Yapılan uluslararası araştırmalar bize şunu söylüyor: Gıda enflasyonu arttıkça daha ucuz ve işlenmiş gıdalara yöneliyorlar, öğün atlamak sıradanlaşıyor’’ değerlendirmesini yaptı.

HESABINI KİM VERECEK?

‘‘Yeterli ve dengeli beslenme, çocukların sağlıklı büyümesi ve gelişimi için temel bir haktır’’ diyen Foggo, ‘‘Gıda fiyatlarındaki yüzde 5’lik bir artış, çocuklarda 2–5 yaş arası çocuklarda bodurluk oranını da yükseltiyor. Yani ‘gıda enflasyonu arttı, gıda pahalandı’ değil, çocuğun yetersiz beslenmesine ya da anne karnında bir bebek varsa onun yetersiz beslenmesine neden oluyor. Bu aslında çocuk hakları ihlali. Bunun hesabını kim verecek?’’ diye sordu.

Gıdanın temel bir insan hakkı olduğunu kaydeden Fogo, sözlerini şöyle sürdürdü:

‘‘Sağlıklı gıdaya erişememe aslında ciddi bir halk sağlığı sorunu. Bir öğün ücretsiz okul yemeği diyoruz. Benim de tanıklık olduğum derin yoksulluk yaşayan mahallelerde gördüğüm, ailelerle de konuştuğumda şunu söylüyorlar: ‘Beslenme çantasına bulduğumu koyuyorum.’ Yani bu bir kuru ekmek, bir bulgur pilavı ya da sadece makarnada olabiliyor. Peki hiç koyamadığı zamanlar? Derin yoksulluktan okulu terk eden ya da çalışmaya başlayan çocuklar var. Bir taraftan da yaşlı yoksulluğu var. Emekliler düşünün hepsi açlık sınırının altında yaşıyor. Görüştüğüm yaşlılar ‘eskiden pazardan alışveriş yapıyorduk. Şimdi tane ile alıyoruz, ya da pazara çıkamıyoruz, sürekli idare etmek zorunda kalıyoruz’ diyorlar. Ücretsiz ve sağlıklı okul yemeği, okullarda temiz su projeleri bir an önce hayata geçmeli, gıda enflasyonu durdurulmalıdır. İnsanların insanca yaşayabileceği bir gelirinin olması önemlidir. Pahalılık arttıkça merdivenatı gıdalara yönelme olur, artan derin yoksulluk yaşayan ve açlık sınırının altında yaşayan insanlar bu gıdaları tercih eder ve hastalıklar artar.’’

GIDAYA ERİŞİM TEMEL BİR İNSAN HAKKI

Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Güler Yenipınar, gıdaya erişimin temel bir insan hakkı olduğunu söyledi. Yenipınar, besin güvenliği ve beslenme hijyeninin hayati öneme sahip olduğunu belirterek, güvenli olmayan gıdaların gıda zehirlenmeleri, enfeksiyonlar ve uzun vadede obezite, diyabet, kalp hastalıkları gibi kronik sağlık sorunlarına yol açabileceğini ifade etti. Yenipınar “Gıdanın sadece miktarı değil; kalitesi, içeriği, saklanma koşulları ve hijyenik üretimi de en az o kadar önemlidir. Özellikle çocuklar, yaşlılar, hamileler ve özel gereksinimli bireyler gıda kaynaklı risklere karşı daha savunmasızdır. Bu nedenle gıda güvenliği, yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorumluluktur” diye konuştu.

ATILAN ADIMLAR GELECEĞİ ETKİLER

Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Yaşar Üzümcü, Kimya Mühendisleri Odası Başkanı İbrahim Akyürek, Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez imzasıyla yapılan ortak açıklamada, gdaya olan güvensizliğin her geçen gün arttığı bir süreçten geçildiği vurgulandı. Açıklamada ‘‘Gıda güvencesinin sağlanamadığı bir dünyada, adil ve demokratik bir düzen içinde yaşamak mümkün değildir" denildi. Açıklamada, özetle şu ifadelere yer verildi: ‘‘Geleceğimiz olan çocuklarımızın sağlıklı ve dengeli beslenememesi gelecekte fiziksel ve mental olarak geri kalmış bir neslin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Çocuklarımızı güvenli ve kaliteli gıdaya ulaştırmak en önce devletin sorumluluğundadır. Çocukların beslenme ihtiyacı doğru uygulamalar ile en geniş kapsamda karşılanmalıdır, okul yemeği bir an önce hayata geçirilmelidir. Ülkemizde tarım ve güvenli gıda alanı tümüyle yerli ve yabancı sermayenin insafına bırakılmıştır. Tarımsal temel girdiler ve ürünlerde dışarıya bağımlılık büyük sorundur. Yerli üretimin artması devlet desteği ile üreticiyi ve üretimi koruyan somut politikalarla sağlanabilir. Yaşadığımız kronikleşmiş yüksek gıda enflasyonunun nedenini iklimsel etkilere bağlama kolaycılığına düşmeden, üretim maliyetlerini düşüren ve üretici gelirini artıran üretim ekonomisine geçilmesi gerekmektedir. Gıda güvenliği ve sağlıklı gıdaya ulaşım hakkı piyasanın ciddi kamu denetimi ile gerçekleşebilir. Yaşadığımız tarım ve gıda krizinden kurtulabilmek, sermayenin öncelikleri yerine kamusal ve toplumsal çıkarları, gündelik politikalar yerine planlı kalkınmayı önceleyen kamucu tarım ve gıda politikalarını yaşama geçirmekle mümkündür."

10 ÇOCUKTAN 1’I SEBZE MEYVE YİYEMİYOR

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığını'nın verilerine göre 10 çocuktan 4’ü yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında bulunuyor.

Yaklaşık her 10 aileden 1’i çocuklarına yeni giysiler alamıyor. Her 10 aileden 1’i çocuklarının gün içinde taze meyve ve sebze tüketmesini karşılayamıyor.

Yaklaşık her 4 aileden 1’i çocuklarının günde en az bir kez et, tavuk veya balık tüketmesini sağlayacak maddi olanaklardan yoksun.

Verilere göre her 5 çocuktan 1’i yatağa aç giriyor.

OECD verilerine göre, Türkiye'de 6,5 milyon çocuk aşırı yoksulluk içinde yaşıyor.

673 MİLYON İNSAN AÇ

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre, 2024 sonu itibarıyla dünya genelinde yaklaşık 673 milyon kişi açlık çekiyor.

Dünyada 2,6 milyar insan sağlıklı bir beslenme düzeni karşılayamıyor.

Çatışmalar, 20 ülke ve bölgede yaklaşık 140 milyon kişiyi etkileyen akut gıda güvensizliğinin başlıca nedeni.

Yoksulluk sınırı 91 bin liraya çıktığı dikkate alındığında ülkemizde 50 milyon insan yoksulluk sınırının altında bir gelire sahip olduğu tahmin ediliyor.

Ülkede en az 5-6 milyon yurttaş belediyelerin desteğiyle ayakta.

TÜİK’in “Yoksulluk ve Yaşam Koşulları 2024” istatistiklerine göre yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında olanların oranı yüzde 30’u buldu. Yoksul fert sayısı 25 milyona yaklaştı.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından başlatılan Türkiye Aile Destek Programı kapsamındaki yoksul hane sayısı 2 milyon 969 bin 483 olarak tespit edildi.

Ailesinin yanında temel ihtiyaçları karşılanamayan ve ailesinden alınma riski bulunan çocuk sayısı 2018 yılında 122 bin 489 iken, son 7 yılda yüzde 40,33’lük artışla, 2025’in ilk altı ayında 171 bin 895’e yükseldi.



Haber: Sibel Bahçetepe

Haberin kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ.

Okunma Sayısı: 22
Fotoğraf Galerisi