CİDDİ SORUNLAR İÇEREN "GERİ DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ PLASTİKLERİN GIDA İLE TEMAS EDEN MADDE VE MALZEMELERDE KULLANIMINA DAİR YÖNETMELİK TASLAĞI" YENİDEN DÜZENLENMELİDİR

Geri dönüştürülmüş plastiklerin gıda ile temas eden madde ve malzemelerde kullanımına izin veren bu yönetmelik taslağı, çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sağlama potansiyeline sahip olsa da, gıda güvenliği açısından ciddi riskler barındırmaktadır. Kimyasal ve mikrobiyolojik kirlenme, denetim eksiklikleri, teknolojik altyapı yetersizlikleri ve tüketici güvenine yönelik tehditler önemli başlıklar olarak karşımıza çıkıyor.
Geri dönüştürülmüş plastiklerin üretiminde kullanılan tüketim sonrası atıkların uygun şekilde sterilize edilmemesi mikrobiyolojik kontaminasyon kaynağı olabilir. Plastik atıklar, toplama ve ayrıştırma süreçlerinde çevresel faktörlere (nem, organik kalıntılar) maruz kalarak bakteri, küf veya maya gibi mikroorganizmalarla kirlenebilir. Taslak, dekontaminasyon süreçlerini düzenlese de, mikrobiyolojik temizlik için gerekli yüksek sıcaklık veya kimyasal sterilizasyon süreçlerinin Türkiye’deki geri dönüşüm tesislerinde yaygın olarak uygulanıp uygulanamayacağı bir soru işareti. Yetersiz sterilizasyon, gıda ile temas eden plastiklerde mikrobiyolojik risklerin gıda zincirine geçişine yol açabilir.
Tüketim sonrası plastik atıklar, gıda dışı kaynaklardan (deterjan şişeleri, kimyasal kaplar vb) gelebilir ve ftalatlar, bisfenol A veya ağır metaller gibi zararlı kimyasallar içerebilir. Mikrobiyolojik risklerle birleştiğinde, bu kimyasalların mikroorganizmalarla etkileşime girerek biyofilm oluşumu gibi ek riskler yaratma ihtimali de vardır. Türkiye’deki geri dönüşüm altyapısının bu karmaşık riskleri yönetme kapasitesi tartışmalıdır. Türkiye’de atık toplama ve ayrıştırma sistemleri, mikrobiyolojik ve kimyasal kirlenmeyi önleyecek düzeyde gelişmemiştir. Gıda dışı plastiklerin gıda ile temas eden plastiklerle karıştırılması hem kimyasal hem de mikrobiyolojik kontaminasyonu artırabilir. Taslakta izlenebilirlik mekanizmaları öngörülse de, bu sistemlerin sahadaki etkinliği denetim kapasitesine bağlıdır.
Plastik atıklar, toplama ve depolama sırasında nemli veya kirli ortamlarda bekletilirse, mikroorganizmaların çoğalması için uygun bir zemin oluşur. Örneğin, organik kalıntılarla temas eden plastik atıklar, patojenik bakterilerin tutunmasına olanak tanır. Taslak, bu tür riskleri azaltmak için sıkı toplama ve ayrıştırma kuralları getiriyor gibi görünse de, Türkiye’deki mevcut atık yönetim sistemlerinin bu standartları karşılayıp karşılamayacağı şüphelidir.
Mikrobiyolojik kontaminasyonu önlemek için geri dönüşüm süreçlerinde yüksek sıcaklık, UV sterilizasyonu veya kimyasal temizleme gibi yöntemler gereklidir. Ancak, Türkiye’deki geri dönüşüm tesislerinin çoğu, bu tür ileri teknolojilere sahipliği tartışma konusudur. Yetersiz dekontaminasyon, mikroorganizmaların gıda ile temas eden plastiklere geçiş riskini artırır.
Geri dönüştürülmüş plastik yüzeylerdeki mikro çatlaklar veya gözenekler, mikroorganizmaların biyofilm oluşturmasına zemin hazırlayabilir. Biyofilmler, sterilizasyon süreçlerine dirençli olabileceğinden, gıda ile temas eden yüzeylerde uzun süreli mikrobiyolojik riskler yaratabilir. Taslakta bu tür spesifik risklere yönelik özel önlemlerin yeterince detaylandırılmamış olması ciddi bir eksikliktir.
Mikrobiyolojik ve kimyasal dekontaminasyon için gerekli teknolojiler AB standartlarında sıkı bir şekilde uygulanmaktadır. Ancak, Türkiye’deki geri dönüşüm tesislerinin bu teknolojilere erişimi sınırlı. Bu, taslağın gıda güvenliği hedeflerini riske atar.
Mikrobiyolojik risklerin kontrolü, düzenli numune alma, laboratuvar testleri ve tesis denetimlerini gerektirir. Türkiye’de Tarım ve Orman Bakanlığı ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın bu ölçekte bir denetim yükünü kaldıracak personel ve laboratuvar kapasitesi yetersizdir. Bu ise, mikrobiyolojik standartlara uyumun sağlanmasında ciddi bir engel oluşturur.
Geri dönüşüm sektörü ve üreticiler, mikrobiyolojik riskleri yönetmek için gerekli eğitim, teknoloji ve finansal kaynaklara sahip olmayabilir. Küçük ve orta ölçekli işletmeler, yüksek maliyetli sterilizasyon ekipmanlarına yatırım yapamayabilir, bu da standartlara uyumsuzluk riskini artırır.
Geri dönüştürülmüş plastiklerin mikrobiyolojik veya kimyasal kontaminasyon riski taşıdığına dair endişeler, tüketiciler arasında güven kaybına yol açabilir. Türkiye’de gıda güvenliği zaten hassas bir konu iken, bu tür bir düzenleme yeterli bilgilendirme olmadan uygulanırsa, tüketiciler bu ürünleri riskli olarak algılayabilir.
Mikrobiyolojik kontaminasyon, gıda kaynaklı hastalıklara yol açabilir. Uzun vadeli kimyasal – mikrobiyolojik etkileşimlerin sağlık üzerindeki etkileri ise henüz tam olarak bilinmemektedir. Taslak, bu riskleri azaltmak için standartlar getirse de, uygulama eksiklikleri durumunda halk sağlığı tehlikeye girebilir.
AB’nin 2022/1616 sayılı tüzüğü, mikrobiyolojik ve kimyasal riskleri önlemek için sıkı geri dönüşüm standartları getiriyor. Türkiye’deki altyapının bu standartlara tam uyum sağlaması zaman alabilir. Bu süreçte, mikrobiyolojik kontaminasyon riski taşıyan malzemelerin piyasaya sürülmesi mümkün olabilir. Mikrobiyolojik standartlara uygun olmayan geri dönüştürülmüş plastikler, Türkiye’nin gıda ile temas eden malzeme ihracatını olumsuz etkileyebilir. Ayrıca, bu yönetmelikle Avrupa ülkelerinden daha fazla atık ve çöp ülkemize gelecektir. Bu da ülkemizde yaşanan çevre sorunlarını arttıracaktır.
Geri dönüştürülmüş plastiklerin çeşitli sektörlerde ambalaj olarak kullanımı, çevresel sürdürülebilirlik açısından önemli bir adım olsa da, gıda ile temas eden madde ve malzemelerde kullanımı, mikrobiyolojik ve kimyasal riskler nedeniyle ciddi gıda güvenliği endişeleri taşımaktadır. Yetersiz atık yönetimi, teknolojik altyapı eksiklikleri, denetim kapasitesindeki sınırlamalar ve biyofilm gibi spesifik mikrobiyolojik riskler, taslağın uygulanmasında önemli engeller oluşturabilir. Bu risklerin azaltılması için sıkı denetim, teknolojik yatırımlar ve şeffaf iletişim şarttır. Aksi takdirde, gıda güvenliği ve halk sağlığı ciddi şekilde tehlikeye girebilir. Geri dönüştürülmüş plastiklerin gıdalarda birincil ambalaj olarak kullanımı tüketiciler nezdinde zaten düşük olan gıda endüstrisine duyulan güveni iyice azaltacaktır. Bu da gıda sektörünü hem yurt içinde hem de yurt dışında olumsuz etkileyecektir.
Tüm bu endişelerden ötürü, geri dönüştürülmüş plastikler gıdalarda birincil ambalaj olarak kullanılmamalı, Geri Dönüştürülmüş Plastiklerin Gıda ile Temas Eden Madde ve Malzemelerde Kullanımına Dair Yönetmelik Taslağı geri çekilmeli ve endişelerimizi giderecek şekilde yeniden düzenlenmelidir.
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası TMMOB Kimya Mühendisleri Odası TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Yönetim Kurulu Yönetim Kurulu