FINDIĞIN HİKÂYESİ, HEYKELİ DEĞİL; ÇÖZÜLMEYEN SORUNLARIDIR.-15.08.2025

TRABZON
03.10.2025
 

FINDIĞIN HİKÂYESİ, HEYKELİ DEĞİL; ÇÖZÜLMEYEN SORUNLARIDIR.

Günlerdir süren etkinliklerde fındığın hikâyesinin anlatılması, fındık heykeli tasarlaması veya 2025 yılında fındığa yeni anlamlar yüklemesi dikkat çekici olabilir. Ancak unutmamak gerekir ki, fındığın geleceği süslü sözlerle, sembolik anıtlarla ya da günü kurtaran programlarla değil, köklü ve kalıcı politikalarla güvence altına alınır.

Oysa bu politikaların en güçlü temeli 1935 yılında toplanan 1. Fındık Şurasının 90 yıl önce 53 sayfalık raporunda fındığın ve fındık üreticinin kurtuluş reçetesi ortaya konulmuş. Bize düşen sadece reçeteyi uygulamaya koymak. Birinci Milli Fındık Şurasında konuşulan ve alınan kararlardan bazıları; “Fındık şurasının üç yılda bir toplanmasına ve fındık komitesinin her yıl toplanmasına karar verildi, Fındık mahsulünün tam değerlendirilmesi ve müstahsil ile tüccar işlerinin çabuk ve kolaylaştırılması bakımından BANKANIN kurulması zarureti vardır, Fındık konusunda İspanyollarla birlikte çalışma konusunda İspanyollardan gelen teklifler,…” gibi konular ele alındı ve sonuç bildirgesine yazıldı. O şurada hazırlanan rapor, üretimden pazarlamaya, ihracattan üretici refahına kadar fındığın tüm sorunlarını ve çözüm yollarını içermekteydi. Aradan geçen 90 yıl geçmesine rağmen o raporda dile getirilen çözüm önerileri hakkında hiç bir çalışma yapılmadı.

Karadeniz’in ve Türkiye’nin en önemli tarım ürünlerinden biri olan fındığa dair ilk önemli kararların alındığı kongrenin raporu, fındık üreticisinin bugününü anlamamız açısından geçmişten ışık tutuyor.

Bugün üreticiler artan maliyetler karşısında emeğinin karşılığını alamazken, tarım alanları imara açılmakta, fındıkta verim ve kalite sorunları devam etmektedir. Her sezon fiyat tartışmalarıyla başlayan belirsizlik, üreticinin umutlarını tüketmektedir. Oysa 1935 raporunda net biçimde; üreticinin korunması, ürünün değerinde alıcı bulması ve fındığın uluslararası pazarlarda stratejik bir ürün olarak değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmıştı.

Bu nedenle 2025 yılında yapılacak en anlamlı etkinlik; fındığın hikâyesini anlatmak değil, hikâyedeki eksikleri tamamlamak olmalıdır. Heykel dikmek değil, üreticinin alın terini korumak; fındığı folklorik bir unsur olarak sunmak değil, ekonomik değerini yükseltmek gerekmektedir.

Bugün yapılması gereken, 1935 yılındaki 1. Fındık şurası ve 1955 yılındaki 2. Fındık şurasında alınan kararların gereklerini hayata geçirmek, günün şartlarına uyarlamak ve üreticiyi merkeze alan sürdürülebilir bir fındık politikası oluşturmaktır. Fındığın geleceği, anıtsal projelerle değil; üreticinin hakkını, emeğini ve toprağını koruyan politikalarla inşa edilir.

Üretim alanı Düzce’den, Artvin’e, Trabzon’dan, Gümüşhane, Tokat’a kadar 16 ilde 123 ilçede ve 3200 köyde 720 bin hektar alanda direk 500 bin çiftçi ve dolaylı yollarla 5 milyon kişinin geçimine etki eden bu ürün için karar verilirken bir kaç kere düşünülmelidir. Aynı zamana da her yıl Dünyanın fındık ve mamulleri ihracatına konu olan fındığın yaklaşık % 75’i ülkemizden karşılandığı hesaba katıldığında beş sefer düşünülmelidir. Bu kadar geniş coğrafyada ve üreticinin geçimini sağlamasını istiyorsanız, fındık ve fındık üreticisine fayda yapılacaksa; acilen iktidarı ve muhalefeti ile birlikte fındığın MİLLİ ve STRATEJİK ürün kapsamına alınmasının mimarı siz olun.

FINDIK ETKİNLİKLERİNE ÇAĞRILMAMAK, BİZİM İÇİN KAYIP DEĞİL!

Ziraat Mühendisleri Odası olarak, üretimden pazarlamaya kadar fındığın tüm süreçlerinde bilimin ve emeğin rehberliğini savunuyoruz. Ancak günlerce süren, üretici sorunlarına somut çözüm üretmeyen, yalnızca vitrin niteliğinde yürütülen etkinliklere davet edilmememizin kime ne kazandırdığı bilinmez.

Bizim için asıl olan, şova dayalı toplantılarda bulunmak değil, üreticinin alın terine, emeğine ve ülke ekonomisine katkı sağlayacak bilimsel çözümleri tartışmak ve hayata geçirmektir. Bu nedenle her zaman olduğu gibi çağrılmamış olmak, kayıp değil aksine fayda olmuştur.

Çünkü biz biliyoruz ki fındığın geleceği; heykellerde, sahnelerde ya da protokol konuşmalarında değil, bilimsel planlamada, üreticinin yanında ve tarımsal politikanın ciddiyetle uygulanmasındadır.

FINDIĞIN GERÇEK SAHİBİ KİM?

Fındığın geleceğine dair söz hakkı, klimalı odalarda oturup karar verenlerin değil, klimasız bahçelerde alın teriyle fındık toplayan, emeğini veren ve terini toprağa akıtan üreticinin ve bilimin olmalıdır; terlemeden kazananların değil.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.


Cemil PEHLEVAN     
                                                                                                   
                                                              

ŞUBE BAŞKANI

Okunma Sayısı: 24