RAKAMLAR CANIMIZI ACITMASA DA... - EVRENSEL

MERKEZ
04.12.2006
 

BÜLENT FALAKAOĞLU

"Milyonlarca insan tarımdan koptu" cümlesi ne ifade eder. Sosyo-ekonomik gelişmeler rakamlarla ifade edildiğinde sorunun "can acıtıcılığı" anlaşılmayabilir. Örneğin "Dünya Ticaret Örgütü‘ne (DTÖ) dahi olan ve DTÖ kurallarını uygulayacak olan Çin‘de 10 yılda 250 ile 400 milyon arasında köylü topraklarını terk etmek zorunda kalacak" cümlesi şöyle düşünüldüğünde "ürkütücü" bir hal alıyor: Daha şimdiden Çin‘in büyük kentlerinin varoşları topraksız köylüler tarafından ‘istila edilmişken‘, yarım milyara varan köylü nüfusunun varoşlara ulaştığı durumda söz konusu kentler ve oradaki ‘muhtemel yaşam‘ nasıl ‘korkunç‘ bir hal alacak?

Tarım sektöründe kapitalist üretim ilişkilerinin yerleşmesiyle birlikte tarımdan kopuşlar kaçınılmaz oluyor. AB‘de kapitalist tarımın doğal sonucu olarak 1990 yılından günümüze 5 milyonun üzerinde insan tarımdan koptu. Tekeller tarımdaki hakimiyetini ilerlettikçe AB‘de küçük üreticilerin tarımdan kopuşu da devam ediyor. DTÖ, IMF ve Dünya Bankası‘nın (DB) benimseyip dayattığı neoliberal politikalar tüm dünyada tekellerin tarımdaki hegemonyasını güçlendiriyor. Söz konusu hegemonya çiftçileri ise üretimin dışına itiyor. "Azgelişmiş ya da gelişmekte olan" diye tanımlanan ülkelerde tarımın dışına itiş yoksulluk, açlık gibi sosyal sorunları beraberinde getiriyor.

Türkiye‘de durum

Uluslararası mali sermayenin denetimindeki IMF ve Dünya Bankası, bağımlı kıldığı diğer azgelişmiş ülkelerde olduğu gibi, Türkiye tarımında da aynı reçeteyi uygulamak istiyor. Dünya Bankası‘nca hazırlanan Tarım Reformu Uygulama Projesi (ARIP) adı altında dayatılan bu program tarımda fiyat, kredi ve girdi desteklerinin ortadan kaldırılmasını öngörüyor. Yerine dünyanın hiçbir ülkesinde tek başına uygulanmayan-doğrudan gelir desteği sistemine geçilmesini, tarım birliklerinin işlevsiz hale getirilmesini, bazı ürünlerde kota uygulamasına geçilmesini, kimilerinde ise üretim alanlarının daraltılmasını, tarımdaki tüm dağıtım, pazarlama ve AR-GE etkinliklerinin yerli ve yabancı tekellere devredilmesini içeriyor.

IMF ve Dünya Bankası‘nın dayatmaları ve hükümetin uygulamaları, Türkiye tarımını -özellikle de küçük ölçekli tarımı- dünyanın acımasız piyasa ekonomisi karşısında korumasız bırakarak birkaç temel ürün dışında tasfiye etmeyi amaçlıyor. Böylelikle Türkiye tarımı üretimden pazarlamaya değin uluslararası tarım-gıda tekellerinin denetimi altına girecek ve emperyalist metropollerin açık pazarı haline gelecek. Yerli üreticiler ise ya "sözleşmeli çiftçi" adı altında bu şirketlerin "taşeronu" haline gelerek birey olarak sömürgeleşecekler ya da göç etmek zorunda kalacaklar.

Özetlenen bu sürecin labirentlerini, tarımsal konularda değerli çalışmalara bulunan Necdet Oral, "Türkiye tarımında kapitalizm ve sınıflar" başlığını taşıyan kitabında, en ince ayrıntısına kadar açığa çıkarmış. Tarımda kapitalizmin oluşum yollarından Türkiye‘de kapitalizmin gelişmesine, azgelişmiş ülkelerdeki emperyalist tarım programlarından tarımda bağımlılaştırma ve tasfiye süreçlerine kadar tüm dehlizlere giriyor, Oral. 

Sağlam pusula

Necdet Oral kitabının amacını şöyle açıklıyor: "Bu çalışma, emperyalizmin ve onlarla işbirliği içindeki yerli egemen sınıfların kır emekçilerinden saklamak istediği doğruları gün ışığına çıkarmayı amaçlıyor ve tarımda yaratılan değerlerin hangi mekanizmalarla hangi sınıf ve tabakalara aktarıldığını ve bu yolla küçük bir azınlığın nasıl daha zengin, milyonlarca kır emekçisinin ise nasıl daha yoksul hale getirildiğini irdelemeye çalışıyor."

Oral‘ın amacına uygun bir çalışma ortaya koyduğunun kanıtı, "Tarım Politikaları Yayın Dizisi" kapsamında kitabın basımını yapan Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın‘ın şu sözleridir: "Yapıt, uzlaşmaz çelişki yumağına, o sonsuz karmaşaya, aydınlık bir ışık tutuyor. ‘Pusula‘nın sağlamlığı, analitik çözümlemeyi zor sulardan kolayca çıkartıyor; sorunu ve emekten-alınterinden yana bir çözümlemeyi olanca yalınlığı ve gerçekliğiyle ortaya koyuyor."

"Türkiye‘de tarım nüfusu yüzde 10‘un altına düşürülmelidir" sözü çok çarpıcı gelmeyebilir, birçok insana... Rakamların duygusuzluğu, 20 milyon insanın tarımdan kopması anlamına gelen gelişmelerin can acıtıcılığının anlaşılmasını engelleyebilir. Oysa rakamların anlatamadığı, madalyonun diğer yanında acı gerçekler var: İşsizlik sorunun çözülmediği ülkemizde işsizler ordusuna yenilerin, milyon milyon katılması gibi... Kap kaç, soygun, uyuşturucu batağı, sokakta yatanlar gibi sosyal sorunların daha da derinleşmesi gibi... Kent altyapısının göçleri kaldırmadığı bir ülkede yeni göçlerin olması gibi... Açlık, yoksulluk, cinnet, insanlık dışı koşullarda yaşamak...

Bu süreci ören gelişmelere bütünlüklü bakabilmek için bakılması gerekiyor Necdet Oral‘ın kitabına...

 

Okunma Sayısı: 483